Top Banner
Y›l 7 Say› 175 28 Ocak 2013 • 1.25 TL Ferda Koç / Sayfa 4 ‹ki ayakl› masa durur mu? Leman Meral / Sayfa 4 AKP’nin sansürü... Kemal Y›lmaz / Sayfa 7 ‘Ben mi yaratt›m’ Tufan Sertlek / Sayfa 8 Karfl› hegemonya Dava da bizim kavga da 4+4+4 tarihin çöplüğüne! Halkevleri E¤itim Hakk› Meclisleri 26-27 Ocak’ta Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti Kampusu’nda ve Kent Sinemas›’nda bulufltu. Her zamanki gibi halaylar ve horonlarla etkinlik bafllad›. Veliler, ö¤retmenler, ö¤renciler ve bilim insanlar› ad›na aç›l›fl konuflmas›n› Halkevleri Genel Sekreteri Nuri Günay yapt›. Günay, “E¤itim hakk› mücadelesinin özneleri olarak 4+4+4’ü tarihin çöplü¤üne ataca¤›z. Eflit, paras›z, bilimsel, laik, anadilde e¤itim hakk›m›z› alana kadar ›srarla mücadelemize devam edece¤iz” dedi.S. 15-16 Derelerine, çaylar›na sahip ç›kanlar yarg›lan- d›klar› davada ‘müca- deleye devam edece- ¤iz’ dedi. Newroz davas›ndan tutuklu Kadir ve O¤uz serbest b›rak›ld› S. 2 Ölü do¤an kad›nlar Jyoti Sing Pandey ad›ndaki genç kad›n›n toplu tecavüze u¤ra- mas› ve katledilmesi sonras› büyük eylem- lerin yap›ld›¤› Hindis- tan’da, kad›na yönelik fliddet sistematik ve köklü S. 10 ‹zgü’yle söylefli Bursa’da Muzaffer ‹zgü’nün ‘Z›kk›m›n Kökü’ adl› kitab›n›n okutulmas› yasakland›. Bu vesi- leyle ‹zgü ile yasakl› kitaplar ve AKP’nin e¤itim politikalar›n› konufltuk. S. 11 Çürüyen üniversite Redhack piyasa iliflkilerinin üniver- siteyi nas›l çürüttü¤ünü inkar edilemez bir flekilde ortaya serdi. Üniver- sitelerde yolsuzluk, h›rs›zl›k diz boyu S. 12 Bakan de¤ifltirerek kurtulamazs›n›z. De¤iflmesi gereken sisteminiz. De¤ifltirece¤iz! S. 3 Laf cambazl›¤›yla provokasyon rejimini örtemezsiniz Taşerona teslim olmayacağız! AKP, emekçileri sefalete ve insanl›k d›fl› çal›flma koflullar›na mahkum etmek için tafleron sistemine sar›l›yor Yeni yasalarla sendikalara biçim vermek isteyen AKP, on binlerce tafleron iflçinin sendika hakk›n› yok sayd› Tüm ülkede aya¤a kalkan iflçiler ise bütün engeller gibi bunu da örgütlü mücadeleyle aflacaklar›n› gösterdi Mali’deki kar›fl›kl›k, operasyonun saplana- ca¤› batakl›k olabilir Sömürgecinin Afrika ç›karmas› TÜS‹AD’da AKP’yi memnun edecek isim- ler art›k yönetimde Tekellerin zirvesinde ‘aç›l›m’ Dört yüz deve, s›rtlar›nda yüz on yedi bin kitap... Ve kitaplar yürümeye bafllad› Diyarbak›rl› Ermeniler resmi tarihimizin ‘s›r’lar›n› anlatt› Anadolu’da vard›k, flimdi de var›z SAYFA 5 SAYFA 9 SAYFA 13 SAYFA 14 Kepezliler, kentsel dönüflümü seçim son- ras›na erteletti Kepezliler mücadeleye haz›r Köylüler HES proje- sine karfl› yeniden direniflte Arhavi’de suyun bafl›nda nöbet SAYFA 6 SAYFA 7 TAfiERONCU ‹KT‹DARIN HÜKMÜ ÖRGÜTLÜ ‹fiÇ‹YE SÖKMEZ M‹T- ‹mral› görüflmelerine s›n›r ötesi operasyonlar, tutuklamalar ve provakasyonlar efllik ediyor. AKP’nin tüm provo- kasyon ve etkisiz- lefltirme çabalar›na ra¤men Kürt hare- keti “Onurlu Bar›fl” talebinde ›srar edi- yor S. 4 Kürtler barışta kararlı AKP’nin sendika hakk›n› gasp etmeye çal›flt›¤› tafleron iflçiler eylemdeydi S. 3 A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark
16

175'inci Sayı

Mar 29, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi gazetesinin 28 Ocak – 6 Şubat periyotlu 175’nci sayısı çıktı.
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 175'inci Sayı

Y›l 7 • Say› 175 28 Ocak 2013 • 1.25 TL

Ferda Koç / Sayfa 4

‹ki ayakl› masa durur mu?

Leman Meral / Sayfa 4

AKP’nin sansürü...

Kemal Y›lmaz / Sayfa 7

‘Ben mi yaratt›m’

Tufan Sertlek / Sayfa 8

Karfl› hegemonya

Dava dabizimkavga da

4+4+4 tarihin çöplüğüne!Halkevleri E¤itim Hakk› Meclisleri 26-27 Ocak’ta

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi BomontiKampusu’nda ve Kent Sinemas›’nda bulufltu. Herzamanki gibi halaylar ve horonlarla etkinlikbafllad›. Veliler, ö¤retmenler, ö¤renciler ve biliminsanlar› ad›na aç›l›fl konuflmas›n› Halkevleri GenelSekreteri Nuri Günay yapt›.

Günay, “E¤itim hakk› mücadelesinin özneleriolarak 4+4+4’ü tarihin çöplü¤üne ataca¤›z. Eflit,paras›z, bilimsel, laik, anadilde e¤itim hakk›m›z›alana kadar ›srarla mücadelemize devamedece¤iz” dedi.� S. 15-16

� Derelerine, çaylar›nasahip ç›kanlar yarg›lan-d›klar› davada ‘müca-deleye devam edece-¤iz’ dedi. Newroz davas›ndantutuklu Kadir ve O¤uzserbest b›rak›ld› � S. 2

Ölü do¤ankad›nlar� Jyoti Sing Pandeyad›ndaki genç kad›n›ntoplu tecavüze u¤ra-mas› ve katledilmesisonras› büyük eylem-lerin yap›ld›¤› Hindis-tan’da, kad›na yönelikfliddet sistematik veköklü � S. 10

‹zgü’ylesöylefli� Bursa’da Muzaffer‹zgü’nün ‘Z›kk›m›nKökü’ adl› kitab›n›nokutulmas›yasakland›. Bu vesi-leyle ‹zgü ile yasakl›kitaplar ve AKP’nine¤itim politikalar›n›konufltuk. � S. 11

Çürüyenüniversite� Redhack piyasailiflkilerinin üniver-siteyi nas›lçürüttü¤ünü inkaredilemez bir flekildeortaya serdi. Üniver-sitelerde yolsuzluk,h›rs›zl›k diz boyu� S. 12

Bakan de¤ifltirerekkurtulamazs›n›z.

De¤iflmesi gerekensisteminiz.

De¤ifltirece¤iz!� S. 3

Laf cambazl›¤›ylaprovokasyonrejimini örtemezsiniz

Taşerona teslim olmayacağız!AKP, emekçileri sefalete veinsanl›k d›fl› çal›flmakoflullar›na mahkum etmekiçin tafleron sistemine sar›l›yor

Yeni yasalarla sendikalarabiçim vermek isteyen AKP,on binlerce tafleron iflçininsendika hakk›n› yok sayd›

Tüm ülkede aya¤a kalkaniflçiler ise bütün engeller gibibunu da örgütlü mücadeleyleaflacaklar›n› gösterdi

Mali’deki kar›fl›kl›k,operasyonun saplana-ca¤› batakl›k olabilir

SömürgecininAfrika ç›karmas›

TÜS‹AD’da AKP’yimemnun edecek isim-ler art›k yönetimde

Tekellerinzirvesinde ‘aç›l›m’

Dört yüz deve,s›rtlar›nda yüz on yedibin kitap...

Ve kitaplaryürümeye bafllad›

Diyarbak›rl› Ermenilerresmi tarihimizin‘s›r’lar›n› anlatt›

Anadolu’da vard›k,flimdi de var›z

SAYFA 5 SAYFA 9 SAYFA 13 SAYFA 14

Kepezliler, kentseldönüflümü seçim son-ras›na erteletti

Kepezliler mücadeleye haz›r

Köylüler HES proje-sine karfl› yenidendireniflte

Arhavi’de suyunbafl›nda nöbet

SAYFA 6 SAYFA 7

T A fi E R O N C U ‹ K T ‹ D A R I N H Ü K M Ü Ö R G Ü T L Ü ‹ fi Ç ‹ Y E S Ö K M E Z

� M‹T- ‹mral›görüflmelerine s›n›rötesi operasyonlar,tutuklamalar veprovakasyonlarefllik ediyor.AKP’nin tüm provo-kasyon ve etkisiz-lefltirme çabalar›nara¤men Kürt hare-keti “Onurlu Bar›fl”talebinde ›srar edi-yor � S. 4

Kürtlerbarıştakararlı

AKP’nin sendika hakk›n› gasp etmeyeçal›flt›¤› tafleron iflçiler eylemdeydi � S. 3

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 175'inci Sayı

SOKAĞINSESİ 2

Halk›n Sesi28 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

H opa’da suyuna, çayına, yaşamalanlarına sahip çıkanların yargılandığıdavanın ilk duruşması 14-15 Ocak’ta

Hopa Adliyesi’nde görüldü. Beraat talebi red-dedilirken, dava 10 Haziran’a ertelendi.

Duruşma öncesi Hopa Adliyesi önündebiraraya gelen Hopalılar, bir açıklama yaparak“Doğayı ve yaşamı savunanlar yargılanamaz”dedi. Açıklamanın ardından yargılananlarduruşma salonuna girerken, adliye önündemücadeleye omuz verenlerin bekleyişi başladı.

Sanıkların sorgusu başlamadan önce sözalan avukat Can Atalay, soruşturmanın kanuniçerçevenin dışına çıkılıp infial şeklindesürdürüldüğünü belirterek yargılananlarınberaatını talep etti. Ayrıca dosyadaki tüm delil-lerin hukuka aykırı bir şekilde toplandığınısöyleyen Atalay, sanıkların avukatlarıylagörüşmelerine imkan verilmediğini dile getirdi.Mahkeme tüm talepleri reddederek sorguyabaşladı.

‘GELECE⁄‹M‹ZE SAH‹P ÇIKMAK ‹Ç‹NORADAYDIK’

Duruşmada yaşam hakkı savunması yapanŞinasi Gümüşkaya, Bülent Ustabaş, GökhanKarabulut, Şevki Kalkan, Onurcan Çelik, ErdalTürker, Ali Aksu, Güven Poshoroğlu, Müslüm

Karabulut, Turgay Ustabaş, Ümit Doğan Vayiç,Mete Cihan, Kamil Ustabaş, Taylan Kaya,Önder Ören, Necdet Altunkaya ve Cemil Aksuderelerine, sularına geleceklerine sahip çıkmakiçin o gün orada olduklarını dile getirdiler.

Yapılan savunmalarda 31 Mayıs günübaşbakanın gelişi nedeniyle Hopa’da olağanüstü hal yaratıldığına dikkat çekildi. HES’lerekarşı derelerine, özelleştirmeye karşı çaylarınasahip çıkmak için basın açıklaması yapmak iste-diklerini söyleyen sanıklar buna karşılık polistarafından saldırıya uğradıklarını ve KemalpaşaDereleri Koruma Platformu üyesi MetinLokumcu’nun atılan gaz bombası nedeniyleyaşamını yitirdiğini belirttiler.

SU HAKTIR, SATILAMAZ ‘TAHR‹K ED‹C‹’Halkevleri Hopa Şube Başkanı ve Derelerin

Kardeşliği Platformu Yürütme Kurulu üyesi

Kamil Ustabaş savunmasında iddianamedetahrik edici olduğu iddia edilen pankartta “Suhaktır satılamaz” yazdığına dikkat çekti.Ustabaş, 31 Mayıs’ta yaşananların ardındanGüneşli Köyü’ne HES yapılmak istendiğini,HES yapmak isteyen şirketlerin ÇEDtoplantısını terk etmek zorunda kaldıklarınıanlattı. “Tayyip Erdoğan’ın bu şirketlere sözüvardı. Su akar Türk bakar, su akmayacak, Türkbakmayacak demişti” diyen Ustabaş, 31Mayıs’ta Hopalıların buna karşılık “Sular aka-cak, Hopalılar yaşam hakkına sahip çıkacak”dediklerini dile getirdi.

‘MÜCADELE KAZANIMLARLA SÜRÜYOR’Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge temsilcisi

Taylan Kaya ise savunmasına “Buradaki savun-mamız aynı zamanda Metin Lokumcu’nundeğerlerini savunmaktır” diyerek başladı. 31Mayıs’ta başbakanın geldiği mitinge katılmayanherkesin saldırıya uğradığını söyleyen Kaya“Yapmak istediğimiz suyumuza sahip çıkmamücadelesidir. Hopa’da su yaşamdır, yaşamhakkımızı savunmak için direneceğiz” dedi.Hopa halkının yaşam hakkı için verdiğimücadelenin kazanımlarla sürdüğünü belirtenKaya şunları söyledi: “Bir canımıza mal olsa dabir hafta sonra HES yapan şirket toplumsalolaylara sebep olduğu gerekçesiyle projeyi iptaletmiştir.”

Geçtiğimiz yıl Newroz kutla-malarına katıldıkları için

tutuklanan üniversiteliler ilk kezhakim karşısına çıktı. “Tutukluüniversitelilere özgürlük”,“Newroz tutuklanamaz” diyengençlik örgütleri ve demokratikkitle örgütleri ÇağlayanAdliyesi’nde bir araya geldi.Üniversitelilere yönelik “terörörgütü üyeliği” suçlamasınıdestekleyecek deliller bulun-madığından gençlik kampları vefilmlerin delil olarak sunulduğudavada, tüm sanıklar tahliye

edildi.

Sabah erken saatlerde adliyeönünde buluşan gençlik örgüt-leri ve demokratik kitle örgütleri“Düşünceye kelepçe vurulamaz”, “Newroz’u özgür bırak” ,“Newroz’un ateşi AKP’yi yaka-cak” sloganlarıyla adliyeyiyankılandırdı. Dava öncesiyapılan basın açıklamasında,öğrencilerin asıl olarak barış,özgürlük ve kardeşlik taleplerisebebiyle tutuklandığı belirtile-rek, gençlik kampları, tiyatrobileti ve ‘Cesur Yürek’ filmi gibisosyal kültürel aktivitelerin bilesuç sayıldığı vurgusu yapıldı.

MAHKEME: “ZAMANGAZETES‹’NE YER VAR”

Duruşma öncesi basının veailelerin

mahkeme salonuna girilmesineizin verilmezken, duruşma salo-nuna sadece Zaman Gazetesimuhabirinin alınması da dikkatçekti. Basın mensupları vetutuklu yakınlarının “Yer yok”bahanesiyle içeri alınmamasınaavukatların gösterdiği tepki ileyasak kalkarken, duruşma dörtsaat gecikmeli başladı.

Ö⁄RENC‹LERDEN‘HUKUK DERS‹’

Kimlik tespitlerinin ardındansavunmaları alınan 6’sı tutuklu 9sanık mahkeme heyetine adetahukuk dersi verdi. Tutukluöğrencilerden Eren Yurt, iddi-

anamedeyasadışıolarak

gösterilen Halkların DemokratikKongresi (HDK)’nin kongreleri-nin televizyonlardayayınlandığını belirterek,“Madem yasadışıydı, neden par-tileşmesine izin verildi ozaman?” diye sordu.

Ortada tek bir somut delilolmadan 9.5 aydır tutukluyargılandığını belirtenHalkevleri üyesi Oğuz Yüzgeç,“Halkların kardeşliği içinNewroz Bayramı’na katıldım.Cezaevindeyken 70 bin insanınNewroz’a katıldığını okudum, 70bin insan terör örgütü üyesimi?” dedi. Bugüne kadarbayramın yıllardır hafta sonukutlandığını ifade eden Yüzgeç,öğrenci olduğu için bu tarihiseçtiğini ve bu durumun suçteşkil etmemesi

gerektiğini

söyledi.Öğrenci Kolektifleri üyesi

Kadir Ev de duyarlı bir üniver-siteli olarak Newroz’a katıldığınıbelirterek, “Bir suç işlediğimidüşünmüyorum, 10 Nisan günüoperasyonla gözaltına alındım,çağırsaydınız gelirdim” dedi.

Tutuklama gerekçesinin 7 ayboyunca tarafına bildirilmediğinidile getiren Yiğitcan Yirmibeşde yapılanın İnsan Hakları

Evrensel Bildirgesi’ne aykırıolduğunu belirtti. Newroz’unhukuk adına siyasi kaygılarlayasaklandığını söyleyen

Yirmibeş, talimatla Newroz’akatıldıkları iddiasına da şuşekilde yanıt verdi:“Pensilvanya’dan gelen tali-

matlarla hareketedenler herkesin tali-matla hareket ettiğinidüşünebilir! Ben

kimseden talimat almadığımıkanıtlamak için sürekli bir şeylermi takip etmek zorundayım?Öcalan ‘Ağaçları koruyunçevreyi temiz tutun’ dese,TEMA yasadışı faaliyet miyapmış olacak?”

Tutuklu sanıklardan ZeynelNihadioğlu metal işçisi olduğunubelirterek, ücretlerinialamadıkları için Umur Talu’yagönderdiği bildirinin dahi suçsayıldığını ifade ederek, “Yazısuçsa, Talu da burada olmalıdır”dedi.

HALKLARIN KARDEfiL‹⁄‹N‹SAVUNANLAR ARTIKÖZGÜR

Öğrencilerin yaptığı savun-manın ardından yapılan avukatsavunmalarında 2911 SayılıToplantı ve Gösteri YürüyüşleriKanunu’na muhalefetin terör

örgütü üyeliği olarakdeğerlendirilemeyeceği,delillerdeki absürtlükler vesavcılık mütalaasının red-dedilmesi gerektiğine değinildi.Avukat Mehmet Ümit Erdemtutuklu öğrencilerin yaptıklarısavunmaları şu şekildedeğerlendirdi: “Hukukçuolmayan sanıklar,savunmalarıyla bize hukuköğretti.” Mahkeme heyetinintahliye kararı vermesinin ardın-dan Adliye önünde bekleyenyüzlerce kişi kararı, halaylar vehoronlarla kutladı. Tekirdağ FTipi Hapishanesi’nde üniversite-liler tarafından karşılanan KadirEv ve Oğuz Yüzgeç tüm tutsak-lar özgür bırakılana kadar müca-dele edeceklerinin sözünü vere-rek şunları dile getirdiler: “Dışa-rı çıktık ama burası yıkılması ge-reken daha büyük bir zindan”.

EVR‹M ÇAKIR

LEMAN MERAL ÜNAL

Dava da bizim kavga da

‘Yaşamı savunanlar yargılanamaz!’

‘Dışarısı yıkılması gerekendaha büyük zindan’

1144--1155 OOccaakk ttaarriihhlleerriinnddee HHooppaa AAddlliiyyeessii’’nnddee iiççeerriiddee ddee dd››flflaarr››ddaa ddaa vveerriilleenn mmeessaajj aayynn››yydd››...... 1166 OOccaakk ggüünnüü ‹‹ssttaannbbuull’’ddaakkii ÇÇaa¤¤llaayyaann AAddlliiyyeessii öönnüünnddee bbiirr aarraayyaa ggeelleennlleerr ““KKaarrddeeflfllliikk kkaazzaannaaccaakk”” ddeeddii..

Newroz kutlamalarına katıldıkları için dokuz aydırtutuklu bulunan 6 üniversiteli tahliye edildi

‘Halkın direnme hakkı var’Hopa’da duruşmadan bir gün önce

“Halkın yönetime katılımı” paneli gerçek-leştirildi. Hopa Öğretmenevi’ndeki panel-de doğa ve yaşam hakkına yönelik saldırı-lar tartışıldı.

Panelde söz alan Prof. Dr. Beyza Üs-tün HES’lerin doğaya ve yaşama yöneliktahribatına değindi. Hopa’nın bilerek se-çildiğini belirten Üstün, ODTÜ’de oldu-ğu gibi iktidarın bir mesajı vermek üzereHopa’ya geldiğini söyledi. İstanbul TabipOdası Başkanı Prof.Dr.Taner Gören,Metin Lokumcu’nun ölümünde biber ga-

zının etken olduğunu belirtti. Gören, Lo-kumcu dışında son yıllarda çok sayıda ki-şinin gaz bombası nedeniyle hayatını kay-bettiğini söyledi. Hopa davası Avukatla-rından Arzu Becerik de herkesin istediğialanda protesto hakkını kullanabileceğinibelirtti. Türkiye aleyhine verilen 1 Mayıs2008 kararına değinen Becerik, Hopa’dada benzer süreç yaşandığını, “AKP’ninmitingi var” denilerek basın açıklaması-nın engellendiğini oysa herkesin protestohakkı ve protestonun yapılacağı yeri seç-me hakkının bulunduğunu belirtti.

Derelerine, çaylarına doğalarına sahip çıkanlar yargılandıkları davadayaşam haklarını savunarak ‘mücadeleye devam edeceğiz’ dedi

Page 3: 175'inci Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

328 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

S endikalar ve Toplu SözleşmeYasası’nın kabul edilmesininardından taşeron işçilerin sendika

üyelikleri sayılmadı. Dev Sağlık-İş taşeron işçilerin sendi-

ka hakkının gasp edilmesine karşı 22Ocak’ta Ankara’da TBMM önünde veÇalışma Bakanlığı önünde eylem yaptı.Bakanlık önüne çadır kuran işçilerepolis saldırdı.

Dev Sağlık-İş Genel Başkanı ArzuÇerkezoğlu ve sendika yöneticilerininde aralarında bulunduğu 28 işçigözaltına alındı.

Dev Sağlık-İş üye ve yöneticilerininmaruz kaldığı polis saldırısı Ankara,İstanbul ve Adana’da gerçekleştirilenbasın açıklamalarıyla protesto edildi.Açıklamalara DİSK, KESK, TTB,Halkevleri üyelerinin yanı sıra mil-letvekilleri de destek verdi.

Dev Sağlık-İş üyeleri İstanbul’dakiTaksim Eğitim ve Araştırma Hastane-si’nde de 23 Ocak günü hastanenin çatı-sına çıkarak pankart astı. Astıkları pan-kartla on bin taşeron sağlık işçisinin sen-dika hakkının gasp edildiğini belirten iş-çiler gözaltındaki Dev Sağlık-İş üyeleriserbest bırakılana kadar eylemlerini sür-düreceklerini söyledi.

Eylem sürerken DİSK, KESK, TTB,Halkevleri üyeleri Taksim’den DevSağlık-İş pankartıyla bir yürüyüşyaparak hastaneye geldi. Yapılan açıkla-malarda “İşçilerin hangi sendikaya üyeolacağına Çalışma Bakanı’nın bilgisayarıveya şirket sahipleri değil işçilerinkendileri karar verir” denildi.

24 Ocak’ta Ankara’ya gitme kararıalan işçiler üç saat sürdürdüklerieylemin ardından Ankara’nın yolunututtu. Enerji işkolundaki taşeron şirketişçilerini örgütleyen Enerji-Sen’liler deDev Sağlık-İş üyelerine katıldı.

Ankara’da Çalışma Bakanlığı önünde

bir araya gelen işçiler bir basın açıkla-ması yaparak AKP hükümetinin veÇalışma Bakanlığı’nın taşeron işçilerinsendika hakkını gasp ettiğini belirtti.Basın açıklamasının ardından DevSağlık-İş temsilcileri bakanla görüşmekistedi. Polis ve özel güvenlikçiler işçilereengel olmaya çalıştıysa da işçilerin yetki-li bir kişiyle görüşmeden bakanlık önün-den ayrılmayacakalarını söylemesi üzer-ine geri adım attı. Dev Sağlık-İş üyesi 8kişi bakanlık müsteşarıyla görüştü.

Bakanlık yetkilileri, Dev Sağlık-İşüyelerinin sendika üyesi gözükmemesini“Bilgisayar programının teknik hatası”olarak gösterdi. Dev Sağlık-İş’in yanıtı;“Bilgisayar programı değil AKP pro-gramı” oldu. Taşeronlaştırmanın vesendikasızlaştırmanın bir AKP programıolduğunu belirten Dev Sağlık-İş üyelerigörüşmeden sonra kısa bir açıklamayaptı. Müsteşara taşeron işçilerinsendikalaşma hakkının engellene-meyeceğini söyleyen işçiler, hak

gaspının sorumlularının Çalışma Bakanıve Başbakan olduğunu belirtti.

Dev Sağlık-İş üyeleri ÇalışmaBakanlığı önünde eylemdeyken İstan-bul’da Şişli Etfal Eğitim ve AraştırmaHastanesi, Kartal Koşuyolu EğitimAraştırma Hastanesi, OkmeydanıEğitim Araştırma Hastanesi bahçesi veCerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesieylem alanına döndü. İstanbul’un yanısıra Dev Sağlık-İş üyeleri Kocaeli,Diyarbakır, Mardin, Dersim, Hakkari,

Antalya, Bursa, Samsun, Adana veAğrı’da da eylemdeydi.

Arzu Çerkezoğlu 25 Ocak günüTBMM’de milletvekilleriyle birlikte birbasın açıklaması yaparak yaşanan süreçhakkında bilgi verdi ve açıklamasını şusözlerle sonlandırdı:

“SGK ve Bakanlık kayıtlarınınbürokrasisinin bizi teslim almasına izinvermeyeceğiz.”

TAfiERON DEMEK ÖLÜM DEMEKYeni çıkarılan 6356 sayılı Sendikalar

ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası taşeronişçilerinin sendika hakkını ortadankaldırıyor. Yeni yasayla taşeron şirketlerişçilerin SGK bildirimlerini tek taraflıbir biçimde yapıyor. Sağlık işkolundaolan şirket, işkolunda sendikal örgütlen-me başlayınca işçileri inşaat işkolundaya da başka bir işkolunda gösteriyor.Bazı şirketler isim değişikliği yapıyor.Böylece ilgili şirketten SGK kaydı bulu-nan işçilerin kaydı geçersiz sayılıyor vesendika üyeliği düşüyor.

Kozlu’da 8 Ocak günü meydanagelen iş kazasında ölen işçilerin çalıştığımadencilik işkolundaki taşeron şirket,sendikal örgütlenme başlayınca “Bizmaden şirketi değil inşaat şirketiyiz”diyerek Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı’na başvurmuştu.

‹STAT‹ST‹KLER YAYIMLANDIDev Sağlık-İş’in itirazları sürerken

2009’un Temmuz’undan bu yanayayımlanmayan sendika istatistikleri 26Ocak 2013 günü Resmi Gazete’deyayımlandı, taşeron işçilerin sendikahakkının gasp edildiği bir kez dahakanıtlanmış oldu. Türkiye’deki 11 mil-yon işçinin 1 milyonunun sendika üyesigözüktüğü istatistiklere göre toplu işsözleşmesi yapmak için gereken yüzde1’lik işkolu barajını aşan sendika sayısı44 oldu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı işkolu istatistiklerini yayımladı,taşeron işçilerin sendika hakkını tanımadı. Dev Sağlık-İş üyeleribakanlık önünü ve hastaneleri eylem alanına çevirdi Baflbakan Tayyip

Erdo¤an’›n kabinede¤iflikli¤ine Kürt sorunu,kabineyi dinamik k›lmak,“vefa borcu” ödemek gibikayg›lar damgas›n› vurdu.Yeni Bakanlar›n dördününde yerel yönetimleri AKP’liolmayan yerlerden olmas›(Eskiflehir, Mardin, Edirne,Avc›lar) da bu Bakanlar›,seçim çal›flmalar›ndagörece¤imizi gösteriyor.‹flte yeni Bakanlar:

KKüüllttüürr vvee TTuurriizzmmBBaakkaann›› ÖÖmmeerr ÇÇeelliikk::Baflbakan’›n sa¤ kolu. “Üçdönem kural›” gere¤i vekilolmayacak olmas›nedeniyle Bakan olmadanmeclis d›fl› kalmas› isten-medi.

‹‹ççiiflfllleerrii BBaakkaann›› MMuuaamm--mmeerr GGüülleerr:: ANAP döne-minden beri her devrinadam›. Hrant Dink’i maka-m›nda tehdit ettirmesiylead›n› duyurdu. Polisin te-rör estirdi¤i 1 May›s’larlarüfltünü ispat etti.

MMiillllii EE¤¤iittiimm BBaakkaann›› NNaa--bbii AAvvcc››:: 4+4+4’ün mi-marlar›ndan. E¤itimci ol-mayan Milli E¤itim Komis-yonu Baflkan› olarakCHP’lileri komisyona sok-mayan sald›r›n›n organi-zatörüydü.

SSaa¤¤ll››kk BBaakkaann›› MMeehhmmeettMMüüeezzzziinnoo¤¤lluu:: Baflbakan’›nimam hatipten s›n›f arka-dafl›. Üç özel hastaneninsahibi. Wikileaks belgele-rinde ad› yolsuzlukla an›-lan Müezzino¤lu’nun, özelhastanesinin oldu¤u Avc›-lar’da devlet hastanesiaç›lmas›n› engelledi¤i id-dia ediliyor.

Dörtbakanıtanıyalım

Patriotlareylemle

karşılandı

Tayyip Erdoğan'ın perfor-mansının sınırlarını zorladığıdönemlerden birini daha

yaşıyoruz. Her konuya müdahaleediyor, yeni gündemler icat ediyor,sağa sola laf yetiştiriyor. Bu durumadaha çok seçim öncesi dönemlerdetanık olunurdu, ancak zaten AKP “üçseçimlik döneme” en azındanhazırlıkları itibariyle erken gireceğininsinyallerini vermişti. Böylesi birdönem için en kritik iki konu ilebaşlanmıştı; yeni Anayasa hazırlığı veKürt sorunu. Her seçim öncesi yenianayasa yapma vaadi veren ama herseferinde bundan kaçan TayyipErdoğan, bu dönemde bu yalanınartık kendi aleyhine döneceğinianladığından olsa gerek, bu kez tak-tik değiştirdi; “kendisi yeni anayasayapmak istiyordu, hatta yeni sistem(başkanlık) kurmak istiyordu amadiğerleri engel oluyordu.” YeniAnayasa yapma süreci şimdilik butaktikle uzun bir süre daha gidecek.

Kürt sorununda girilen yenisürecin (Abdullah Öcalan'ın muha-tap alınmasının açıklanmasıylabaşlayan) AKP için iki nedeni var.Suriye, Irak ve İran ile değiştirilmeyeçalışılan ilişkiler artık kritik bir nok-taya geldi ve başta yerel seçimlerolmak üzere üç seçimlik süreçteKürtlerin tercihleri AKP'nin başarı yada başarısızlığını belirleyecek. TayyipErdoğan'ın bu konuda sürekliherkese (MHP'ye, CHP'ye, PKK'ye)laf yetiştirme çabası aslında sürecinher an kontrolünden çıkabileceğikaygısından kaynaklanıyor.Fransa'da üç PKK'li kadınınöldürülmesi bu sürecin hiçbir zamandoğrusal bir çizgideilerlemeyeceğinin göstergesi. Kimyapmış olursa olsun (ister AKP-ABD-NATO cephesinden birileri isterseSuriye-İran-Rusya cephesinden biri-leri) bu süreç bu soruna muhatapolan ya da bu sorundan bir şekildeetkilenebilecek her öznenin müda-halesine açıktır. Bu tür müdahaleleriengellemek AKP’ninsorumluluğundadır ve bu süreçteki

tutumları AKP’nin ciddiyetini göste-recektir. Ancak Tayyip Erdoğan’ınsorunu tanımlayışı ve süreçten bek-lentileri başlı başına sakatlıklarla doluolduğu için sürecin doğru bir çizgideilerlemesi mümkün gözükmemekte.Tayyip Erdoğan sorunu, “Benim içinKürt sorunu yoktur, bu artık sadeceterör sorunu” şeklinde tanımladıkçave beklentisini “PKK’nin silahlı güç-lerini sınır dışına taşıması” olarakaçıkladığı sürece “provokasyonlara”açık bir ortam devam edecektir.

Öcalan’ın (ada’nın) muhatapalınmasıyla yeni (ama son değil) birsürecin başlamasının, malum çevre-lerde bir panik yaratacağı açıktı.Farklı türden bir provokasyon daCHP içinden geldi; Birgül AymanGüler’in gerekçeleri, dayanakları hertürden saçmalığı, akıldışılığıbarındıran açıklamalar. Aklınca ırkçıbakış açısıyla, etnoloji bilim dalınınyeniden yazılmasına neden olacaksarsıcı teoriler, aşamalar (boy, klan,milliyet, ulus) geliştirdi. İçeriğinitartışmaya bile gerek yok; bu şahısırkçıdır, çiziniz, geçiniz!

Bu konuda ilginç olan CHP’ninparti yöneticilerinden, parti kadro-larından ve CHP kitlesinden(Adıyaman milletvekili dışında) güçlübir tepkinin gelmemiş olmasıdır.İyimser bir değerlendirme ile “AKPkarşısında bütünlüklerini bozmakistemiyorlar” denebilir ancak sözkonusu olan CHP olunca iyimserolunamaz. Bu zihniyetlere CHPiçinde tavır alınması örgütlen-medikçe Kılıçdaroğlu’nun tümsöylemleri “takiye” den öteyegeçmez. İstenildiği kadar geciktiril-meye çalışılsın CHP hızla bir yolayrımına doğru gitmektedir. Ve bugidişatta bu tür zihniyetlere gösterile-cek hoşgörü (ister CHP içi “sol”danisterse CHP dışı “sol”dan) bu zih-niyetleri değiştirmez tam tersinepozisyonlarını güçlendirir.

Provokasyonlardan devam etmekgerekirse, en büyüklerinden birikuşkusuz Patriot’lar. Tayyip Erdoğanbunların hala savunma amaçlı

olduğunu söylüyor, sanki Suriye’ninTürkiye’ye savaş açma olasılığıvarmış gibi. Oysa patriotlar savunmaamaçlı değil, doğrudan taciz amaçlı.Ancak Tayyip Erdoğan’ın yalan üzeri-ne kurduğu propaganda (ne yazık ki)başarılı. Üstelik patriotlara karşıçıkanların Esad yanlısı olarak göste-rilmesi/gözükmesi de ayrı bir talihsiz-lik. Tayyip Erdoğan’ın yalanlarını,neyi ne zaman yapacağınıbilmemenin getirdiği kaypaklığı dabeslemekte. İşte bir örnek: Tarih 21Kasım 2012, diyor ki "NATO'dansınıra füze talebimiz olmadı, iddialarasılsız. Dışişleri yetkilisi kim? Dışişleriyetkilisinin açıklama yapma yetkisiyok. Karar verme makamı biziz.Benim böyle bir şeyden haberimyok. Savunma Sanayi İcraKonseyi'nin başkanı benim. MilliSavunma Bakanı ve GenelkurmayBaşkanı var. Üçümüzün haberiolması lazım. Böyle bir şeydenhaberimiz yok. Sağır duymaz uydu-rur cinsinden haber yapıyor.” Çokdeğil bir ay sonra yani 21 Aralık2012’de ise Patriot savunma sistem-lerinin konuşlandırılacağı yerleriaçıklıyor.

Emperyalist ülke askerleritarafından kurulan, kullanılacak olanpatriotlar, ülkemizi savunmak biryana saldırının açık ve ilk hedefihaline getirecektir. Emperyalist çıkar-lar uğruna AKP, Türkiye halklarınıngeleceğini kumar masasınayatırmıştır. Tayyip Erdoğan’ın bukadar gündem saptırmaya çalışmasıboşuna değil!

Bu konuda büyük tekelci ser-mayenin de yeni dönemde çok dahafazla Erdoğan’ın yanında olacağınıbelirtmek gerek. Bilindiği gibi büyüktekelci sermayenin, adı dernek olanama kendisi siyasi parti gibiçalıştırılan yapısı TÜSİAD, 43. GenelKurulunu yaptı. Ümit Boyner’in yeri-ne Bursa’dan Sütaş’ın sahibiMuharrem Yılmaz seçildi. Bu genelkurulda bazı ilkler de yaşandı.Yönetim Kurulu’nun sayısı 10’dan12’ye çıkarıldı. Milliyetçi-İslamcı

kırması Kayserili Memduh Boydak ileCizreli akaryakıt dağıtıcısı TarkanKadooğlu yönetime katıldı.Kadooğlu, TÜSİAD yönetim kurulu-na giren ilk Kürt işadamı. Ancakburadaki ince mesaj şu ki bunlarzaten ilk 10’a girmiş (alınmış)olmadılar, “+2” olarak kurula eklen-miş oldular.

Yeni genel başkan 602 üyenin oybirliği ile seçildi ama bu üyelerinyaptığı tek şey ellerine tutuşturulan,matbu olarak basılmış oypusulalarını sandığa atmak oldu.Çünkü yeni yönetim kurulunun kim-lerden oluşacağına Güngör Uras’ındediği “Derin TÜSİAD Örgütü” dahaönceden karar vermişti. Yani ülkeiçin, siyaset için demokrasi nutuklarıatan, herkese “demokrasi dersi”veren TÜSİAD’cılar, kendi çıkarlarınıkimin daha iyi dillendireceği sözkonusu olduğunda “baba üyeler”indespotizmine teslim olmak zorun-dalar. Ve bu “baba üyeler”in tercihiolan Muharrem Yılmaz, yenidönemde “iktidarla kötü olmamaarzusunu” uygun biçimde hayatageçirecek.

Diğer yandan AKP, yeni üç yıllıkdönem için tahkimatlarını da iyi yap-mak zorunda. Tayyip Erdoğan, Kürtsorunu ve yerel seçimler gündemle-rini dikkate alarak, kabinede kısmirevizyona gitti. Yapılan değişikliklerbir süredir bekleniyordu. BaşbakanErdoğan’ın kabineyi “dinamik” tut-mak için her hükümet döneminderevizyona gittiği bilinen bir gerçek.Ancak bu revizyonun yerel seçimleröncesinde başka bir anlamı dahavar. AKP’deki “üç dönem kuralı” ge-reği kimi bakanlar (Sağlık BakanıRecep Akdağ gibi) bir sonraki dö-nem bakanlık görevinde bulunama-yacak. Başbakanın halihazırdaki ba-kanlar için de yerel seçimlerde uy-gun birer pozisyon bulacağı bekleni-yor. Yani orta vadede kabinede yenideğişiklikler olacak. Şimdilik 25 ba-kanlığın 4’ü değişti. Ve tamamı icracıbakanlıklar. Ekonomi alanına ve di-ğerlerine henüz dokunulmadı.

Bu değişikliklerin tek bir ortaknoktası yok. Tayyip Erdoğan, İdrisNaim’e yani yıllardır onunla birlikteolan eski dava arkadaşına, onu 1,5yıl bakanlıkta tutarak borcunu ödedi.Tıpkı bir zamanların “uyuyan”Turizm ve Kültür Bakanı Atilla Koç’aödediği gibi. Yerine gelen MuammerGüler zaten çok “tanıdık”.(Taksim’de dolaşırken ona rastlaya-bilirsiniz). Yılların bürokratı, hangisiyasetçi gelirse gelsin, huyuna suyu-na gitmeyi iyi bilen biri. CHP ya daMHP iktidarında bile rahatlıklabakanlık yapabilir. Tayyip Erdoğan’ınondan beklediği, verilen taktikleriharfiyen yerine getirmesi çünkü özel-likle Kürt sorununda en ufak bir“gaf” büyük sonuçlar doğurabilir.Ayrıca, (içeriyi hedefleyen) busüreçte Mardin Milletvekili olması dakullanılabilecek iyi bir malzeme.

Recep Akdağ, 11 yıldır (AbdullahGül hükümetinden beri) SağlıkBakanı. Sağlık alanında sermayelehine yaptığı temel dönüşümlerdensonra artık bu temel üzerine üstyapıyı yapmak özel hastane (üç tane)sahibi Mehmet Müezzinoğlu’nadevredildi. Yolsuzlukları “gizli bel-geli”. Ama yeni süreçte tam da onungibi birine ihtiyaç var. Çünkü bundansonraki sürecin asıl “bilen”i o. Özelhastane nasıl açılır, taşeronun neyeihtiyacı vardır, hasta müşteri nasılyolunur, doktordan maksimum“verim” nasıl alınır…

3 dönemdir AKP milletvekili olanancak hiçbir bakanlık görevindebulunmamış olan Ömer Çelik’inKültür ve Turizm Bakanlığı’na getiril-mesi ise onun taltif edilmesi.Performansı geleceğini belirleyecek.Ancak Tayyip Erdoğan’ın ondanbeklediği performans kültür alanındadeğil, turizm alanında. O da turizmgelirlerini arttırmakla uğraşacak.Ertuğrul Günay’ın zaten suyuısınmıştı. Tayyip Erdoğan’ın ondanbeklediği sosyal demokrat konumankeni olma işlevini layıkıyla yerinegetirdi, O da AKP’den cukkasınıdoldurarak beklentilerini karşıladı.

Ve Ömer Dinçer. TayyipErdoğan’ın has adamı, hatta hocası.Önce başbakan danışmanı, sonraÇalışma Bakanı ve nihayet EğitimBakanı. Ne oldu da vazgeçilen adamoldu? Erdoğan’ın açıklamasına göre“Milli Eğitim'de yeni bir süreçteyiz.4+4+4, öğretmenlerin beklentileri,eş durumunda öğretmenlerde bek-lentiler var. Bunu süratle aşmamızgerekiyor.” Eğitim hakkı mücade-lesinin yıprattığı Ömer Dinçer yenisüreci kaldıramaz; öğretmenlerkonusunda da oy kaybettiriyor. ArtıkÖmer Dinçer de misyonunu tamam-ladı, tıpkı Çalışma Bakanlığındayaptığı gibi yolu düzledi, mayınlarınbir kısmını patlattı.

AKP, milli eğitimde artık beşincibakanı devreye soktu: Nabi Avcı. Buda kuşkusuz aklınca yeni yenilikleryapacak ama 4+4+4 sisteminitopyekun değiştirmeden. Çünküzaten bu ucubenin mimarlarındankendisi. Ve bu ucubeyi canhıraşsavunanlardan. Hatırlanacağı gibi4+4+4 meclis komisyondangeçerken AKP güruhuna bu şahıskomuta etmişti komisyon başkanıolarak. Yeni bakanın bir özelliği dahavarmış, mizah yazıları yazarmış ve bumizah yazılarında kendisine uygunbulduğu takma ad da “MollaKasım”mış.

Kendisine “molla” sıfatınıyakıştıran bu şahsın 4+4+4 sistemi-nin devamında neler yapabileceğinitahmin etmek için kahin olmakgerekmiyor. Yaptıkları,yapacaklarının zaten göstergesi.

Ancak aynı dönemde bir başkagelişme daha yaşandı. Hatırlanacağıgibi CHP’nin bile 4+4+4’e muhale-feti yasa meclisten geçtiği anda son-lanmıştı. Ama Halkevciler mücadele-ye devam etti ve ediyorlar da. Yenibakanı da geniş katılımla yaptıkları“Eğitim Hakkı Forumu” ile karşıladı-lar. Ve verdikleri mesaj netti; “Bakandeğiştirerek kurtulamazsınız, değiş-mesi gereken bakan değil, değişme-si gereken sistem. Ve biz o sistemieninde sonunda değiştireceğiz!”

Laf cambazl›¤›yla provokasyon rejimini örtemezsiniz!

Toplumsal muhalefet, Adana, Antep veMarafl’a kurulan Patriot füzelerine“hoflgeldin” demedi.

20 Ocak’ta Türkiye’nin dört bir yan›ndabinlerce anti-emperyalist alanlar› doldurdu.Antep’te eylemin Valilik taraf›ndan yasakla-mas›na ra¤men 2500 kifli “emperyalizmin

tafleronlu¤una hay›r” dedi.“Ortado¤u’da savafla, patriot füzlerine

hay›r” diyen Ö¤renci Kolektifleri veHalkevleri üyeleri 21 Ocak’ta Adana’da AKP‹l binas›na, Mersin’de de Akdeniz ‹lçebinas›na pankart ast›. 10 kifli gözalt›naal›nd›.

Ayn› gün Adana’da ‹ncirlik Üssü’neyürüyen Gençlik Muhalefeti üyelerine polissald›rd›, 23 kifli gözalt›na al›nd›.

21 Ocak’ta Patriot füzelerinin Türkiye’yegetirilmesi üzerine ‹skenderun Liman›’nagiden ve polis barikat›n› aflarak limana girenTKP üyeleri, ertesi gün de TBMM’ye yürüdü.

ALP TEK‹N BABAÇ

‘Sendika hakkı engellenemez’

Page 4: 175'inci Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

428 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

Kasım ayında başladığı söylenilen ve 2012 Aralık’ında du-yurulan "Yeni İmralı Süreci"nin mahiyeti halen belli olma-

dı. Yeni İmralı sürecinin mahiyeti belirsiz ama AKP'nin veAKP'yi İmralı'ya itenlerin bu sürece kazandırmak istedikleri içe-rik, biçim ve amaç yavaş yavaş belirginlik kazanıyor.

Belirtiler, Cengiz Çandar'ın "son kare ilk kare olacak" şek-lindeki yargısının doğru olmadığını gösteriyor. Hükümet ve ar-kasındaki güçlerin Yeni İmralı Süreci'ni, Oslo Süreci ve 2011müzakerelerinin doğrusal bir devamı olarak değil, yeni birkonseptle planlamaya çalıştıkları anlaşılıyor. Yeni konseptinABD ve/ya da NATO (veya aynı anlama gelmek üzereABD/AB) orijinli, uluslararası boyut taşıyan bir plana göre ha-zırlandığını söylemek de kehanet olmaz.

Oslo ve 2011 İmralı sürecinin hükümet, Öcalan, Kandil veAvrupa PKK'den oluşan "dört ayaklı" yapısına karşılık, yeni"masa" hükümet ve Öcalan'dan ibaret iki ayak üzerinde kurul-maya girişildi.

Kandil ve Avrupa PKK'nin masaya dahil edilmeyeceği da-ha baştan ilan edildi. DTK ve BDP temsilcilerinin İmralı'ya gi-dişleri ise, BDP'nin müzakere sürecine dahil edilmesi anlamınıtaşımıyor. DTK ve BDP temsilcilerine, MİT-Öcalan görüşme-lerinin sonuçlarının, Kandil, Avrupa PKK ve Türkiye'deki Kürthareketine aktarılması veya "empoze edilmesi" ile sınırlı birmisyon yüklenmek istendiği görülüyor.

MİT-Öcalan görümelerinin içeriği de karanlıkta. Öcalan'ın,kurulan diyaloglarda öne sürdüğü müzakere zemininin içeriği-ni henüz bilmiyoruz. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ken-dilerine aktarılan bir "içeriğin" bulunmadığını söylüyor. Erdo-ğan'ın “Kürt sorununun olmadığını ileri süren ve PKK'yi Türki-ye'yi terkederek silah bırakmayı dayatan” açıklamalarının iseABD-AKP'nin masadaki pozisyonunu ifade etmekten çok AKPkamuoyuna yönelik bir ajitasyon olması ihtimali hayli yüksekgörünüyor.

Erdoğan, İmralı Süreci sanki PKK'nin yenilgiyi kabul edip,teslim koşullarını görüşmek istemesi nedeniyle gündeme gel-miş gibi konuşuyor. Oysa gerçeğin bu olmadığı, tam tersineSuriye politikasının iflasının AKP'yi ABD güdümlü yeni bir mü-zakere sürecine yönelttiği biliniyor. Kürt siyasi hareketinin Er-doğan'ın hakaretamiz üslubunu “masadan kalkma” sebebisaymamasının bir başka nedeni de bu “stratejik üstünlük”. Er-doğan'ın üslubunun kendi kamuoyunu kontrol etmeye yöne-lik bir hipokrasi (ikiyüzlülük) olma olasılığı bu nedenle hiç deküçük bir ihtimal değil. Erdoğan'ın bu türden bir ikiyüzlülüğü-nün Kürt tarafınca sorun edilmemesi de anlaşılabilecek birşey.

Ancak, Erdoğan'ın kendi kamuoyuna yönelik hipokratiküslubunun ötesinde, İmralı Süreci’nin Kürt tarafına yönelikkapsamlı bir basınç uygulamasıyla birlikte geliştirildiği görülü-yor. ABD güdümüyle kurulan masanın dışında tutulan güçler

üzerindeki baskı İmralı sürecinin ilanedilmesiyle birlikte şiddetlendi.

Lice'de 12 gerillanın öldürülmesiy-le sıçrama gösteren askeri operas-yonlar, Kandil'in sürekli ve yoğunbombardımanıyla sınır ötesine yayıldı.TSK'nin son bombardımanlarda eldeettiği sonuçlar, bu saldırıların etkin birABD-İsrail desteğiyle gerçekleştirildi-ğini gösteriyor.

Paris cinayetleri ise PKK'nin Avru-pa örgütünü hem içerden sarsacakhem de Avrupa devletlerinin PKK-Av-rupa örgütü üzerindeki baskı ve dene-timini artıracak sonuçlar yaratmayabaşladı. Paris cinayetlerinin neden ol-duğu bu sonuçla, Yeni İmralı Süreci-nin kurgusu arasındaki bu "uyum", ci-

nayetlerin "yeni konsepti" oluşturan güçlerce işletildiği veya"yönetildiği" kanısını güçlendiriyor.

Kandil ve Avrupa-PKK'nin hareketsizleştirilmesini, inisiyatif-sizleştirilmesini hedefleyen bütün bu hareketlerin, Yeni İmralıSüreci'nin tamamlayıcı unsurları olduğu anlaşılıyor. Masayı ku-ranlar, Öcalan'ı, Kürt hareketine yönelik tehtitlerle yola getir-meyi hedefliyor olmalılar.

Hükümetin, öldürülen devrimcilerin Diyarbakır'daki gör-kemli cenaze törenini "Habur korkuluğu ile terbiye etmeye" gi-rişmesi ise bu sürecin kitlesel Kürt hareketini "yönetme" boyu-tunu da taşıdığını gösteriyor. Gösteride, tabutların sarılı olduğubayraklar dışında PKK'ye ilişkin sembollerin neredeyse hiç kul-lanılmaması, Öcalan posterinin görülmemesi, Öcalan ve geril-la sloganlarının atılmaması ve kürsü konuşmalarında "Yeniİmralı Süreci"ne verilen desteğin öne çıkmasıyla bu yönde deciddi bir adım atılmış oldu.

DTK ve BDP eşbaşkanlarının yapacağı ikinci İmralı ziyareti-nin, Ahmet Türk'ün, üç kadın devrimcinin cenaze törenindeyaptığı konuşma gerekçe gösterilerek askıya alınması, hükü-metin daha da ileri giderek, sadece BDP aracılığıyla kitleselKürt hareketini değil, bizzat BDP'yi de “terbiye etmeyi” hedef-leyen bir “burun sürtme” taktiğini de geliştirdiğini gösteriyor.

Gerek Murat Karayılan'ın “biz değil, işgalciler Kürdistan'ıterketmelidir” biçimindeki açıklaması, gerekse Demirtaş'ın“Erdoğan bize ayar vermeyi bıraksın” tepkisi, Kürt tarafınınböylesine baskılanmış bir müzakere zeminini kabul etmekteistekli olmadığının göstergeleri. Kürt halkının 30 yılı bulan dire-niş tarihi, AKP hükümetinin ABD ve İsrail'in kanatları altındayürüttüğü pres siyasetinin İmralı'daki iki ayaklı masayı ayaktatutmaya yetmeyeceğinin kanıtlarıyla dolu.

Sonuç olarak, Yeni İmralı Süreci'nin, herhangi bir barış veçözümü amaçlamadığını savaşı manipüle etmeye yönelik birmanevra olabileceğini düşünmemiz için çok sayıda neden var.

‹ki ayakl› masa ayakta durur mu?

FerdaKoç

[email protected]

P aris’te PKK’nin öncü kadro-larından üç kadın siyasetçi 9Ocak’ta katledildi. Olayın

ardından 2 yıldır PKK üyesi olduğuiddia edilen 1 kişi tutuklandı.

AKP, 3 kadın siyasetçinin katle-dilmesini söylemlerinde PKK’yekarşı propaganda olarak kullandı.Katliamın yaşanmasından kısa birsüre sonra başta Tayyip Erdoğanolmak üzere AKP sözcüleri konuy-la ilgili açıklamalarda bulundu.

AKP Genel Başkan YardımcısıMehmet Ali Şahin, Almanya’dabenzer olayların yaşanabileceğimesajını verirken Hüseyin Çelik,olayın “örgüt içi infaz” olduğu id-diasında bulundu. Tayip Erdoğan,olayla ilgili oldukça temkinli biraçıklama yaptı. Olayın bir iç hesap-laşma ya da hükümetin teröre kar-şı mücadelesini provoke etmek is-teyenlerin girişimi olabileceğini di-le getiren Erdoğan, sabırlı olupolayın aydınlatılmasını beklemek-ten yana olduğunu söyledi. Bunakarşılık PKK liderlerinden MuratKarayılan katliamı gerçekleştirdiğiiddia edilenin PKK üyesi olmadığı-nı belirtirken AKP’nin bu süreçtesamimi ve güven veren bir yaklaşı-mı olmadığını da söyledi. PKK Yü-rütme Komitesi Üyesi SozdarAvesta da yapılan katliamla ilgilibir açıklama yaparak barış sürecin-

de, kadın özgürlük hareketininKürt toplumu üzerindeki etkisinikırabilmek için en başta kadını et-kisizleştirmek istediklerini söyledi.

AKP’N‹N ‘BARIfi’SÜREC‹NDEK‹ F‹YASKOSU

AKP iktidarı AbdullahÖcalan’la görüşmelere sözüm ona“barış sürecine ellerini taşın altınakoyarak” başladığı günden itibarenKürt hareketine yönelik saldırılar

artarak sürüyor. KCK operasyon-ları, PKK’ye yönelik sınır içi vesınır ötesi askeri harekatlar veAKP destekli cihatçı gruplarınTürkiye üzerinden SuriyeKürdistanı’na yönelik saldırıları daşiddetlendi.

Erdoğan “İmralı’da görüşmeleryapıldığını” söyledikten iki günsonra Lice’de 10 gerilla “kimyasalsilah” iddialarının da gündeme gel-diği bir baskınla öldürüldü. Ardın-

dan PKK Hakkari’de karakol bas-kını yaptı, iki taraftan da kayıplaryaşandı. Ve Erdoğan “terörle mü-cadele, siyasi uzantılarıyla müzake-re” söylemini yineledi. Erdoğanİmralı’daki görüşmelerin amacının“PKK’ye silah bıraktırma” olduğu-nu dile getirirken, Murat KarayılanPKK’nin silahsızlandırılmasının sözkonusu olmadığını, silahlı güçlerinTürkiye dışına çekilmesine yöneliktaleplerin olduğunu söyledi.

AKP’nin ‘barış’ sürecinde Kürthareketine yönelik saldırılar ve et-kisizleştirme çabaları hareketi etki-sizleştirmede başarılı olamadı.Tüm saldırı ve etkisizleştirme poli-tikalarına rağmen Kürt hareketininsokak eylemleri ve açlık grevlerininsonuç aldığı görülüyor. Anadildesavunma hakkı yasası meclisten ge-çerken, Öcalan’la iktidarın görüş-meye başlaması da İmralı’nın ira-desinin tanındığını gösterdi.

‘ULUSAL B‹RL‹K VE BARIfi’Paris’ten üç kadın siyasetçinin

cenazeleri Diyarbakır’da binlercekişi tarafından karşılandı. Diyarba-kır’da karşılanan Fidan Doğan, Sa-kine Cansız ve Leyla Şaylemez’incenazeleri Batıkent Meydanı’nakadınlar tarafından omuzlandı.Yüz binden fazla kişinin katıldığıtörenin ardından Sakine Cansızdoğduğu topraklar olan Dersim’de,Fidan Doğan Maraş’ta Nurhaketeklerinde, Leyla Şaylemez iseMersin’de toprağa verildi. AKP’ninmedyası üzerine düşeni yaparakDiyarbakır’dan yükselen “OnurluBarış” çığlığını görmezden geldi.Günlerce medyada “provokasyo-na” karşı halkı “uyaran” AKP’yerağmen Kürt halkı cenaze törenin-de atılan sloganlarla bir taraftanbarış talebini yükseltti bir taraftanda katledilen üç siyasetçiye resim-lerini taşıyarak sahip çıktı.

EVR‹M ÇAKIR

AKP iktidarı ile birliktehayatımızın her alanına etki

eden gericilik, kendisini en çokeğitim ve yayın alanında açığaçıkarıyor. TÜBİTAK, insanıngelişimini Evrim Teorisi ileaçıklayan kitapların basım vesatışını durduruyor, onlarcaöğretmene soruşturma açılıyor,kitaplar 'sakıncalı' bulunuyor,üniversitelere camiler yapılmakisteniyor.

TÜBİTAK Popüler BilimYayınları’nın kitap satış arşivindebulunan ve insanın evrim sürecinibilimsel yönden inceleyen kitaplarlisteden çıkarıldı. İnsanlığıngelişim sürecini Evrim Teorisi ileaçıklayan kitapların basım vesatışının durdurulmasına yöneliktepkilerin artması üzerineTÜBİTAK, “Bu kitaplar miadınıdoldurmuş eski kitaplar, sadeceevrim ile ilgili değil, başka kitaplar

da basılmıyor” diyerek yapılanısavunmaya çalıştı. TÜBİTAK BilimKurulu eski üyesi Prof. Dr.Mehmet Ali Alpar, TÜBİTAKtarafından yapılan açıklamayı“özrü kabahatinden büyük” olarakdeğerlendirdi. TÜBİTAK'ın içindebulunduğu içler acısı durumadikkat çeken Prof. Dr. Alpar,TÜBİTAK'ın herhangi bir bilimkitabını artık neden basmadığınıaçıklamak zorunda olduğunuifade etti. Alpar ayrıca,TÜBİTAK’ın bilimle ve bilimin halktarafından anlaşılmasıyla ilgili viz-yonundan da uzaklaştığıgörüşünde.

İstanbul’da Milli EğitimBakanlığı'nın 100 Temel Eser lis-tesi içinde yer alan “ŞekerPortakalı” adlı kitabı öğrencilerineokutan bir öğretmen hakkındasoruşturma açılmasının ve İzmirMilli Eğitim Müdürlüğü’nün

“Fareler ve İnsanlar” kitabını“sakıncalı” bulmasının ardındankitaplara sansür haberleri gelmeyedevam ediyor. Son olarakMuzaffer İzgü’nün “ZıkkımınKökü” kitabı “veli şikayetleridoğrultusunda” ve “ergenlikçağındaki öğrencilere uygunolmadığı” gerekçesiyleOsmangazi İlçe Milli EğitimMüdürlüğü tarafından sansürlendi.Eğitim Sen’e göre ise, “sakıncalı”kitaplar bu kadarla sınırlı değil,AKP iktidarı döneminde ilk veortaöğretimde önerilen 100Temel Eser listesindeki klasiklerdepek çok değişikliğe gidildi. KüçükPrens kitabı ve Yusuf Atılgan'ınAnayurt Oteli adlı eseri “müsteh-cenlik ve ahlaka aykırılık” gerekçe-siyle listeden çıkarılanlar arasında.

10 yıllık AKP iktidarı gerici ide-olojisini yeniden üretmek ve ken-disine daha geniş bir alan açmak

için kendi toplum projesine aykırıgördüğü özgürleştirici ve eleştireltüm düşünsel birikime ve eylemesınırlama getiriyor. Son birkaçyılda öğretmenlere açılansoruşturmalardaki artış da bununönemli bir ayağını oluşturuyor.İstanbul’da Ataşehir NuriCıngıllıoğlu Lisesi’nde felsefeöğretmeni ve Eğitim Sen işyeritemsilcisi Adnan Marangozhakkında, “çocuklarımıza tevhidinancımıza aykırı bilgiler vermekve ateizm gibi konulardanbahsederek çocuklarımızınkafasını bulandırmak”suçlamasına dayanılaraksoruşturma başlatılmıştı. Benzerşekilde İzmir Buca’da birilköğretim okulunda görev yapanFen Bilgisi öğretmeni hakkında,müfredatta yer alan “Mutasyon veEvrim Teorisi” konusunu anlattığıiçin inceleme başlatılmıştı.

Halkevleri Eğitimde Gericilik veEğitim Hakkı Atölyesi'nin yaptığıanket çalışmasında, açık uçlusorulara verilen yanıtlar, okullardayaşanan gerici uygulamalara dairönemli bilgiler içeriyor. Öğren-cilere yönelik hazırlanan ankette,“Şimdiye kadar okulunuzda dinitercihiniz, cinsiyetiniz, etnikkökeniniz, ekonomik durumunuzkonusunda ayrımcılık yaşadıysanızbirkaç cümleyle yazabilir misiniz?”sorusuna verilen yanıtlardanbazıları şu şekilde: “Velilerden birikızının türban takmasına izin veril-mezse onu imam hatip lisesinealacaklarını söyledi. Kız okula tür-banla gelmeye başladı ama kendiisteğiyle derslerde başını açıyordu.İdare öğrenciyi desteklemek yeri-ne ailesine şikayet etti. Veli kızıokuldan aldı imam hatip lisesineyazdırdı”, “Din Kültürü öğretmeni-miz kızlar öne oturmaz diyerek

beni arka sıralara oturttu”, “İdare-den Hz. Muhammed’in hayatı ye-rine ‘cinsel kimliklerimizi tanımadersi’ açılmasını istedim. Oradabulunan biyoloji öğretmeni ‘bir kıznasıl böyle bir şey ister?’ dedi.”

Eğitimdeki gericileşme sadeceilkokul ve liselerde yaşanmıyor.

Üniversitelerde bir süredir gericikurum ve örgütler tarafındanyürütülen “Cuma saatime dokun-ma” kampanyasına Yıldız TeknikÜniversitesi Rektörü İsmailYüksek’ten destek geldi.

Sosyal medyada sorulan birsoru üzerine Yüksek’in YTÜdekanlarına namaz saatine derskoyulmaması “talimatı” verdiğiortaya çıktı. Dekanlara talimatveren YTÜ Rektörü İsmail Yüksekayrıca, namaz saati ile ders saa-tinin çakıştığını düşünenlerin,fakülte dekanları ile iletişimegeçmeleri gerektiğini de söyledi.

LemanMeralÜnal

[email protected]

AKP’nin sistematikleflen sansürü

AKP’nin tüm provokasyon ve etkisizleştirme çabalarınarağmen Kürt hareketi “Onurlu Barış” talebini yükseltiyor

Hrant Dink’i katledilişininaltıncı yılında anmak ve bu

cinayetin hala hesabının verilme-miş olmasını protesto etmek içinbirçok kentte eylemler düzenlen-di. Ülkenin dört bir yanında barışve kardeşlik isteyenler, katilinkontrgerilla olduğunu söyleyenlersokaklardaydı. İstanbul’da onbinlerce kişi Agos gazetesi önüne

yürüdü. Yapılan konuşmalardaHrant’ın katledilmesininüzerinden 6 yıl geçmesinerağmen katillerin AKPtarafından hala korunduğu, OgünSamast’la fotoğraf çektirmek içinsıraya girenlerin bugün halagörevinde olduğu, cinayeti organ-ize edenlerin devletin üst rüt-belerine atandığı vurgulandı.

‘6. yılda buradayız’

Çağdaş Hukukçular Derneği,(ÇHD) Yürüyüş dergisi ve

İdil Kültür Merkezi’ne yapılanbaskınlarda 12’si avukat ve 3’üGrup Yorum üyesi olmak üzere87 kişi gözaltına alındı. 9 avukatve Yurt gazetesi muhabiri SamiMenteş’in de aralarında olduğu55 kişi tutuklandı. 26 kişiyeyurtdışı yasağı getirildi.

ÇHD Genel Başkanı SelçukKozağaçlı’nın da tutuklanmasınaneden olan saldırılar savunmayaözgürlük isteyen avukatlar vetoplumsal muhalefetbileşenlerinin tepkisine nedenoldu. Tepkilerin odağında,AKP’nin karşısında olanherkesin suçlulaştırılması vardı.

Emniyet, daha haklarındatutuklama kararı dahiçıkarılmamış olan ÇHD üyeleri

hakkında "yurtdışında bulunanörgüt elebaşlarına ülkemizinkozmik bilgilerini şifreli metinlerhalinde kodlayarakraporladıkları, başka ülkelerlehine ajan faaliyeti yürütmekiçin gizli haberleşme merkezlerioluşturdukları tespit edildi” dedi.

Hukuksuzluklar bununlabitmedi. Hukuk büroları basılanavukatların müvekkil dosyalarınael konuldu. Avukatların büro-larının aranabilmesi için gereklihiçbir kanuni şarta uyulmadı,savcı gelmeden arama başlatıldı.İstanbul Barosu Başkanı ÜmitKocasakal, “Bir hukuk bürosu,bir baro başkanının veya onungörevlendireceği bir avukatınhuzurunda aranabilir. Bunlarıben söylemiyorum, kanun söylü-yor. Avukatının müvekkiliyle

olan belgelerine hiçbir şekildebakılamaz kanun bunu söylüyor”dedi.

İstanbul’da arama sürerkendışarıda toplanan pek çok kişi depolisin portakal gazlı saldırısınauğradı.

Ankara, İzmir ve Bursa’da dayapılan operasyon pek çok ildeprotesto edildi. Yapılan basınaçıklamalarının ortak noktası busaldırının, aslında tüm ezilenlere,devrimcilere yöneldiği vurgusuoldu. Üç gün boyunca yapılaneylemlerde bu hukuksuz müda-halenin “savunma hakkı vemesleğine” olduğu kadar “insanhakları savunucularına” vedolayısıyla herkesin “adaleteerişim hakkına” karşı sürdürülensistematik bir saldırı olduğunadikkat çekildi.

Avukatların tutuklanmasıkararı Çağlayan Adliyesi’ndegece gündüz bekleyenmeslektaşları tarafından büyükbir öfkeyle karşılandı.

Kozağaçlı, tutuklama kararı-nın ardından yaptığı kısa konuş-mada, “Onlara nasıl avukatlık ya-pılır göstereceğiz, nasıl savcılıkyapmaları gerektiğini öğretece-ğiz, nasıl yargıçlık yapmaları ge-rekir göstereceğiz” dedi. Tutuk-lanan avukatların hepsi, adliyedebekleyen kalabalığa kaldıklarıyerden mücadeleye devam ede-cekleri konusunda son derecegüvendiklerini belirtti.

Adalete erişimhakkına saldırı

Kürtler barışta kararlı

Page 5: 175'inci Sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

528 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

F ransa Cumhurbaşkanı Fran-çois Hollande’ın askeri ope-rasyon başlattıklarını ilan et-

mesine kadar pek az kişi Mali’ninsiyasi yapısı hakkında fikir sahibiy-di. Hollande, Selefi grupların ülke-nin kuzeyinde denetimi ellerine al-ması üzerine Mali hükümetininmücadelesine destek olmak üzereaskeri operasyon başlattıklarınıaçıkladı. Hava harekatı, ilerleyengünlerde 1700 komandolu kara ha-rekatı ile desteklendi. Operasyonauluslararası örgütlerden ve bölgeselişbirlikçi örgütlerden de destek gel-di.

KR‹Z‹ DER‹NLEfiEN ‘VAHfi‹ KED‹’

Fransa’nın “Vahşi Kedi” adınıverdiği operasyon, uluslararası ba-rış ve demokrasiyi tesis etmek ama-cıyla başlamadı elbette. Fransa’nın20’nci yüzyıl başlarındaki sömürge-lerinin bağımsızlıklarını kazanma-sıyla başlayan kıtadaki egemenlikkrizi, ilerleyen yıllarda daha da de-rinleşti. Kıtayı hem bir hammaddekaynağı hem de ucuz malları içinpazar alanı olarak gören Çin, kıta-daki ticaret hacmini 2009-2012 ara-sında 166 milyar dolara kadar yük-seltti. ABD ise emperyalist politi-kalarını, Africom aracılığı ve kıta-nın dört bir yanına yayılmış askeribirlikleri ile geliştirdi. Fransa’nınAfrika’daki sömürgecilik politikala-rının zayıflamasına, ekonomik da-ralma ve AB içinde Almanya karşı-sında giderek ikinci plana düşmeside eklendi.

Derinleşen krizi karşısında sö-mürgeci politikalarını doğrudanmüdahaleler ile canlandıran Fran-sa, ABD ile hem bir rekabet hemde işbirliği içerisinde, Libya’nın ar-dından gözünü uranyum, fosfat vealtın zengini Mali’ye dikti.

MAL‹: B‹R ÇATIfiMACO⁄RAFYASI

Mali, Fransa sömürgeciliğinekarşı bağımsızlığını kazandığı1960’tan 2012 Mart’ına kadar üç

darbe geçirdi. Ülke siyasetinin çokpartili düzende sürdüğü son 22yılında hükümetler güneybölümündeki azınlıklardan oluştu.Kuzey bölümündeki Berberiler(Tuaregler) ise kendilerini sistemdışı bir biçimde konumlandırdı.Berberiler, Libya’daki iç savaşsürecinde elde ettikleri silahlarlaMali, Nijer, Cezayir ve Libyatopraklarındaki Berberileri kapsa-yacak bağımsız Azawad devleti için

ayaklandı. Azawad Ulusal KurtuluşHareketi (MNLA) adı altındaki buayrılıkçı hareket, Mali’nin kuzeyin-deki Tombouctou, Kidal, Gao veMopti kentlerinde egemenliği elinegeçirdi.

MNLA karşısında hükümetinyetersiz kalmasını gerekçe gösterenAmadou Haya Sanogo liderliğinde-ki bir grup subay ise 22 Mart2012’de darbe yaptı fakat darbeABD ve Fransa’dan tam anlamıyla

kabul görmedi. İki ülkenin yarattığıemperyalist baskı, eski ve yeni re-jim arasında bir uzlaşı hükümetidoğurdu. Uzlaşı hükümeti, ülke ge-nelinde denetimi eline alarak krizisonlandırma yeteneğine değil, kriziderinleştirerek emperyalist bir sal-dırının önünü açma potansiyeli ta-şıdı.

Mali hükümeti için uzlaşıçabalarının sürdüğü sonbaharaylarında tabanda kitle desteğine

sahip Selefi gruplar, MNLA’nınyönetimini devirdi. Yerel birİslamcı Berberi örgütü EnsarEddine, El Kaide’nin Kuzey Afrikakolu olarak adlandırılan Mağrip ElKaide’si (AQIM) ve AQIM’in BatıAfrika’dan ziyade Kuzey Afrika ileilgilenmesine tepki göstererekondan ayrılan Batı Afrika Tevhidve Cihat Hareketi (MUJAO), kısasüre içinde MNLA denetimindekikentlerin yönetimini devraldı.

CAZ‹BES‹ ZENG‹NL‹K,GEREKÇES‹ KARIfiIKLIK

Bölgedeki doğal kaynak zengin-liğinin cazibesi ve Mali’deki siyasalkrizin gerekçe halini alması bölge-sel ve küresel öznelerin ağzını su-landırdı. Buna karşın Mali’ninkomşusu olan ülkelerdeki “Berberinüfusunun yoğunluğu” ve “Selefigrupların varlığı” işgalin çekincele-rini oluşturdu. Cezayirli Berberi li-derinin, Cezayir CumhurbaşkanıAbdülaziz Buteflika’ya söylediği“Dış müdahaleye izin verirsen çöl-de askeri üs kurulur” telkini etkiyarattı. Buteflika, Fransa Cumhur-başkanı François Hollande ve ABDDışişleri Bakanı Hillary Clinton’unCezayir’i bir “sıçrama tahtası” ola-rak kullanma çabalarına olumsuzyanıt verdi.

Fransa ve ABD, emperyalist re-kabete ve bölgedeki işbirlikçilerininyer yer çatışmasına karşın tıpkı Lib-ya’daki gibi işgale omuz omuza gir-di. Fransa’nın bölge ülkeleriyle ta-rihsel ilişkisi ABD için, ABD’ninaskeri gücü de Fransa için vazgeçi-lemezdi. İki emperyalist gücün Ka-tar aracılığıyla Selefi gruplara ver-diği destek, 22 Mart 2012’de darbeyapan subayların ABD Elçiliği’ndeeğitim aldığı iddiaları, MNLA’nınParis’te ofisinin bulunması ve tümbu unsurların yarattığı karmaşık or-tam emperyalist bir işgale zeminoluşturdu. Yine de aynı karmaşıkyapı, bölgedeki çatışmayı derinleş-tirme ve çölün ortasında bataklıkyaratma olasılığını da içinde barın-dırıyor. Mali, tıpkı Immanuel Wal-lerstein’in dediği gibi “yeni bir Af-ganistan” olma potansiyeli taşıyor.

Arap halk hareketle-rinin ilk patlak ver-

diği ülke olan Tunus’taon binlerce kişi devrikdiktatör Zeynel AbidinBin Ali’nin gidişinin 2.yıl dönümünde sokağaçıktı. Kitleler emek düş-manı ve baskıcı politika-ları sürdüren mevcut İs-lamcı Nahda iktidarınıprotesto etti.

17 Aralık 2010’da, iş-portacı genç Muham-med Buazizi’nin seyyarsatıcılık yaptığı arabası-nın elinden alınmasıüzerine bedenini ateşevermesiyle başlayan pro-testolar, önce tüm Tu-nus’a, sonra da Arap ül-kelerine yayılmıştı. Gün-lerce süren protestolarsonrası 14 Ocak 2011’de23 yıldır iktidarda olanBin Ali, Suudi Arabis-tan’a kaçmış; aynı yılEkim ayında yapılan se-çimlerle Nahda partisiiktidara gelmişti.

İslamcı Nahda hükü-meti, devralınan ekono-mik koşulların olumsuz-luğunu bahane ederekemekçilerin taleplerineyanıt vermezken ülkenin

kapılarını sermayeye so-nuna kadar açtı. İslamcıhükümetin baskıcı veemek düşmanı politika-ları sürdürmesi Tunushalkında ciddi bir hoş-

nutsuzluk yarattı. Nahdabaşa geldiğinde yüzde13 olan işsizlik, 2012’deyüzde 17,6’ya çıktı.

Bin Ali’nindevrilişinin 2. yılında

sokağa çıkan kitleler BinAli’nin gidişini kut-larken, ülkedeki yüksekişsizlik ve fiyatlardansorumlu tuttuklarıNahda iktidarını da

protesto etti. Bin Ali’yegitme çağrısı yaptıklarıİçişleri Bakanlığıönünde toplananprotestocular,"Diktatörlüğe geridönüşe hayır, dini dik-tatörlüğe hayır" yazılıpankart açarak "Nahdadışarı" ve "Anayasanerede?” “Demokrasinerede?" sloganları attı.

Tunus’ta aynı günBin Ali’nin teslim edil-mesi talebiyle SuudiArabistan’ın Tunus Bü-yükelçiliği önünde degösteri düzenlendi. Gös-teriyi örgütleyenlerdenHalkın Hareketi Temsil-cisi Halid el Kerişi, Suu-di Arabistanlı yetkililer-den Bin Ali hakkında çı-kan yargı kararlarınınuygulanmasını ve BinAli'yi Tunus'a teslim et-mesini istediklerini söy-ledi.

Cumhuriyet İçinKongre Partisi'den Tarıkel-Kehlavi ise “14 OcakBin Ali'nin ülkeden kaç-tığı ve rejimin düştüğügün. Bu sebeple kaçtığıgün getirilmesi en uygunolanıdır” diye konuştu.

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

iklimkıta7 5

Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri(FARC), 19 Kasım’da Kolombiya hükü-

meti ile başlayan barış görüşmelerinde iyi ni-yet göstergesi olarak tek taraflı ateşkes ilan et-miş, hükümeti operasyonları durdurmaya ça-ğırmıştı. Kolombiya hükümeti, FARC’ın çağ-rısını gerillaların süreci silahlanma amacıylakullanacağını öne sürerek reddetmiş veFARC’a operasyon ve saldırılarını arttırmıştı.FARC Başmüzakerecisi İvan Marquez, 20Ocak’ta tek taraflı ateşkesin bittiğini açıkladı.

Çin’de Shanghai Shinmei ElektrikŞirketi’nde yeni şirket kurallarını

protesto eden yüzlerce işçi 18 fabrikamüdürünü fabrikada 1,5 gün rehin aldı.Tuvalet molalarının 2 dakika ilesınırlandırılmasını, işe geç kaldıklarında 5pound ceza verilmesini ve iki kere geçkaldıklarında işten atılmalarını da içeren yenikurallar nedeniyle greve giden işçiler fabrikamüdürlerini rehin aldı. 300 polisin müdahale-si sonucu serbest bırakılan müdürler kurallarıgözden geçirme sözü verdi.

‘Gel bakalım müdür bey’

Yunanistan Hellenic Postbank (HPB) çalı-şanları hükümetin bankayı özel yatırımcıla-

ra satma planları üzerine 48 saatlik grev yaptı.Yunan hükümeti HPB gibi ulusal bankalarısatmayı planladığını söylemişti. Avrupa Birliğive IMF dahil Yunanistan’a borç veren kurum-lar, 2015 sonunda devlet mallarının satışı yoluy-la 23 milyar dolar toplaması gerektiğini söylü-yor. Eğer hükümet ekonomik krizi yönetmekiçin uyguladığı stratejiye devam ederse, banka-nın 2 binden fazla çalışanı işinden olabilir.

Özelleştirmeye karşı grev

16 Aralık’ta Portekiz’de binlerce işçi hükü-metin bütçe planını protesto etti. İşçiler,

Başkan Silva’dan parlamentonun onayladığı2013 bütçesini iptal etmesini istedi. Vergilerdeyüzde 30 artış yapılan ve işsizlik oranı yüzde16.3’e çıkan Portekiz’de işçiler hükümetin ke-mer sıkma politikaları yerine kalkınmaya veücret artışlarına odaklanması gerektiğini dilegetirdi. Hükümet, kredi veren Avrupa MerkezBankası, IMF gibi kurumların zorladığı şartla-rı yeni bütçe ile karşılayacaklarını söylüyor.

Kemer sıkma protestosu

Tek taraflı ateşkese son

Fransa, bölgesel ve küresel destekçileriyle Mali’de askerioperasyon başlattı. Bölgedeki karışıklık, operasyonungerekçesi olduğu kadar saplanacağı bataklık da olabilir

Bin Ali’nin devrilişinin ikinci yıldönümünde sokağaçıkan on binler, Nahda iktidarını istifaya çağırdı

Suriye’de emperyalist bir iflgalin gerekçesi olacakiç savafl›n asli öznelerinden “El Kaide terörizmi”ninMali’de görülmesi, El Kaide’nin emperyalizmin ihti-yaçlar› ve sald›r› politikalar›na göre konumlan›fl›n›nçarp›c› bir örne¤i oldu.

Fransa’n›n, “‹slamc› terörist gruplar›n uluslararas›bar›fl› tehdit etmesini engellemek” amac›yla bafllat-t›¤›n› söyledi¤i askeri operasyon, Mali’nin kuzeyin-deki pek çok kentte denetimi elinde bulunduran ElKaide’ye ba¤l› ya da yak›n Selefi gruplar›n varl›klar›-n› bir kez daha gündeme getirdi. ABD D›fliflleri Baka-n› Hillary Clinton’un askeri operasyon öncesi iknaturlar›nda s›kça ifade etti¤i bu gerekçe, ‹ngiltereBaflbakan› David Cameron taraf›ndan da “Kuzey Afri-ka’daki terörizm onlarca y›l sürebilir” sözleriyle dilegetirildi.

Mali’de “El Kaide terörizmine karfl›” denilerek ge-lifltirilen söylem, Suriye’deki iç savaflta “terörizmekarfl› El Kaide” olarak kullan›ld›. Suriye’deki iç savafl-ta Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye üzerinden malive lojistik destek sa¤lanan El Kaide’ye ba¤l› gruplar,Suriye ordusuna büyük kay›plar yaflatt›. El Kaide’yeba¤l› Nusra Cephesi’nin ABD taraf›ndan terör örgüt-leri listesine al›nmas› ABD’nin bu örgütlerle aras›namesafe koydu¤u yorumlar›na yol açsa da Nusra Cep-hesi teorisyenlerinden Dr. ‹yad El-Kanibi’nin aç›kla-malar› aksi yöndeydi: “Terör listesinde olmam›z, ci-hat ad› alt›nda istedi¤ini öldürmenin ve terör diyeadland›r›lan her türlü eylemin üstünü örtecektir. T›p-k› Afganistan, Yemen ve ondan önce Irak’ta adland›-r›ld›¤› gibi. Terör listesinde bulunma iyi bir kamuflaj-d›r.”

El Kaide emperyalizmin

hizmetinde

Bin Ali gitti sıra Nahda’da

A B D , Ç ‹ N V E F R A N S A K A R A K I T A D A K A P I fi I Y O R

Sömürgecinin Afrikaçıkarması

Sunday Times gazetesi foto muhabiri Remi Ochlik, bufotoğrafı ölmeden kısa bir süre önce çekti. FotoğraftaFransız bombardımanının desteğiyle Kaddafi’ye karşısavaşan cihatçıların, siyahi bir genci tutsak alma anıgörülüyor. Kaddafi’nin devrilmesinde Fransız emperyaliz-mi öncülüğündeki NATO müdahalesine yardımcı olancihatçılar, şimdi Mali’de Fransız ordusunun bir başkaemperyalist müdahalesinde hedef oluyor.

Art›k seninle iflimiz bitti

Page 6: 175'inci Sayı

Antalya'nın şehirmerkezinde tekAKP'li belediye

olan Kepez İlçesi'ndeyaşananlar, 20 yıllık birzaman diliminde tamam-lanacağı iddia edilenkentsel dönüşümserüveninde AKP'ye veri-len bir ders niteliğinde.Orman vasfını kaybetmişhazine arazilerinin satışıhakkında çıkarılan 2B Ka-nunu çerçevesinde arsala-rının tapularını almayıbekleyen hak sahiplerininumudu sürekli erteleniyor.İlk önce 30 Ekim 2011’ekadar olan son başvurutarihi, 30 Ocak 2012’yeuzatılmıştı. Son bir kararlaŞubat sonuna kadar birkez daha uzatıldı. Çıkarı-lan yasa bu araziler üzeri-ne gecekondularını kur-muş olan Kepez halkındaumut yaratmıştı. AncakKepez halkının gecekon-dusunu sağlama alabilmekiçin bedelini bilmediği birarsaya 2.000 TL başvuruparasının istenmesi, arazi-lerin rayiç (piyasa değeri)bedelinin açıklanmamasıhak sahibi vatandaşta ger-gin bir bekleyişe nedenoluyor. Ayrıca tarım alan-larında uluslararası ve yer-li büyük şirketlerin dolaş-ması, arazilerini alamaya-cak durumda olan köylü-lerden bu arazilerin alın-ması için tespit yapılması,"2B umudunu" boşa çıkar-dı. Üstüne üstlük Kepezli-ler 19 mahalle ve 1 köyünÇevre ve Şehircilik Ba-kanlığı tarafından TO-Kİ'ye "proje alanı" olarak

devredilmesi yani kentseldönüşüm kapsamınaalınması haberini, kararıngizlenmesi nedeniyle altıay geç öğrendi.

KEPEZL‹LERMÜCADELEYEDÜNDEN HAZIR

2012 yılının Haziranayında Antalya Halke-

vi'nin düzenlediği "2B Ya-sası çıktı, şimdi ne ola-cak?" başlıklı panelde, ge-cekondu havzalarındaki2B arazilerinin satışınınardından kentsel dönüşümbölgesi ilan edilmesininbeklendiği, böylece vatan-daşın yüksek rayiçle satınaldıkları arazilerine bir dekentsel dönüşümle ikinci

bir rant saldırısının yapıla-cağı söylenmişti. BöyleceAKP'nin oyunu öngörül-müş, buna göre hazırlıklaryapılmıştı. 2012'nin yaz ay-larında Antalya Halke-vi'nin düzenlediği toplantı-lara yüzlerce Kepezli ka-tılmış, kentsel dönüşümsaldırısına karşı mücadele-nin büyütülmesi kararı

alınmıştı. Mahalle toplan-tılarının yanı sıra kentseldönüşüm kararının duyul-masıyla birlikte "2B yağ-masına da, kentsel dönü-şüm yağmasına da hayır"sloganıyla tüm halkı ay-dınlatmaya ve mücadeleyeçağıran broşür çıkarıldı.On beş bin adet basılanbroşür Kepez’in ilgili ma-

hallelerinde halen dağıtılı-yor ve vatandaş bilgilendi-riliyor.

SEÇ‹M KORKUSUAKP'li belediye, Kepezhalkının gecekondusu içinmücadele hazırlığına giriş-mesinin oy potansiyeliolan kitlede yaratacağı dö-nüşümden korkmuş ola-

cak ki altı ay boyuncakentsel dönüşüm kararınıgizledi. Karar Antalya'daöğrenildikten sonra da"sonuna kadar inkar" poli-tikasına başvurdu. KepezBelediye Başkanı HakanTütüncü ve AKP Antalyaİl Başkanı Mustafa Köse,bu kararı somut delilleribile inkar ederek yalanla-dı. Halkevleri AkdenizBölge Temsilcisi KutayMeriç, AKP'lilerin Antal-ya'da yağma iştahı ile se-çim kaybetme korkusuarasındaki telaşlarını“Antalya Kepez’de'kentsel dönüşüm' saldırı-sı" başlıklı yazısında şuifadelerle anlattı:"Bu akıllara zarar tutum veaçıklamaların bir tek nede-ni var: seçim kaybetme kor-kusu. Kepezli seçmenAKP’ye Antalya’da seçimkaybettirir. Kentsel dönü-şüm kararının duyulmasın-dan sonra halkta kendili-ğinden başlayan basit tepki-ler bile AKP’li yerel siyaset-çileri ürküttü. AKP’li siya-setçiler apar topar Anka-ra’nın yollarına düştüler.Kararın iptali için Bakanlıkve TOKİ koridorlarını ar-şınladılar"

YIKIM PLANI GELECEKSEÇ‹ME KALDIAfet Yasası başta olmaküzere yıkım için gerekliher türlü yasal düzenle-meyi hazırlamış olan AKPKepez'deki yağma planla-rını yerel seçim sonrasınabırakmak zorunda kaldı.Ancak Kepezli ve AntalyaHalkevi mücadeleyi vekentsel dönüşüm hesapla-rının peşini bırakmıyor.

KENTHalk›n Sesi

628 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Kamerhatun Mahallesi Tarlabafl› Bulvar› Caddesi

No: 117/6 BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

MEHTAP MET‹NO⁄LU

ÖÖğğrreenncciilleerrssuu iiççiinneeyylleemmddee

KKıışşllaa’’yyaa rreeddkkaarraarrıı yyookk

Kocaeli'de binlerceüniversiteli, yurtlarında

suyun 3 gündür kesik olmasıve 10 gün daha kesik kala-cağının öğrenilmesi üzerineeylem yaptı. KocaeliÜniversitesi UmuttepeYerleşkesi'nde, yaklaşık 4bin üniversiteli, tuvaletkağıtlarıyla ve sloganlarlayurt müdürlüğüne yürüdü.Uzun süre öğrencilerdenkaçan yurt müdürü, eyleminsonlanmaması üzerine gece2'de yaptığı açıklamada özürdileyerek, suların sabah7:30’da geleceğini duyurdu.

YYııkkıımmaahhaavvaammuuhhaalleeffeettii

RedHack'in YÖK'ünsitesini hackleyerek elde

ettiği belgeleriyayınlamasıyla birlikte EgeÜniversitesi'nde gerçekleşenbüyük yolsuzluk da günyüzüne çıktı. 1999 yılında2500 kişilik yurt yapımıamacıyla kamulaştırılaraküniversiteye devredilenarazinin, üniversite yönetimitarafından AVM yapımı içinbir inşaat şirketine verildiğiaçığa çıktı. Yolsuzluğuyapanların isimlerinin deaçıklandığı belgelerkarşısında üniversite yöneti-mi ise sessiz kaldı.

ÖÖğğrreenncciiAAVVMM’’ddee mmiiyyaattaaccaakk??

Atatürk Havalimanı’nınyakınında bulunan Se-

faköy'de uçakların iniş-kalkı-şında sorun yaşanmamasıiçin 3 kattan fazlaya imarverilmemesi kentselyıkımları yavaşlattı. 5-6 katlıevi olanlar binasını yıktırıp 2katlı bina almak istemiyor.Küçükçekmece BelediyeBaşkanı Aziz Yeniay ise,“Havalimanı taşındıktansonra bizi kısıtlayan hiçbirkriter olmayacak ancak 3-4yıl beklemeye tahammülü-müz yok, bakanlığımızın biradım atması gerekiyor”diyor.

Kepezliler mücadeleye hazır

AKP’nin 2B’sine ve altı ay boyunca gizlediği yıkım kararına, Kepezlile-rin verdiği tepki, kentsel dönüşüm kararını seçim sonrasına erteletti

Kepezliler, 2012 Haziran’›nda “2B Yasas› Ç›kt›

fiimdi Ne Olacak?” bafll›kl› panelde.

Ankara'n›n üç mahallesindehalk kentsel dönüflüme karfl›Bar›nma Hakk› Meclisi etraf›ndatopland›. Alt›nda¤’daki At›fbey,H›d›rl›ktepe ve ‹smetpafla mahal-lelerinde kentsel dönüflüme karfl›“Rant projelerine inanma,

sözleflmeleri imzalama” diyerekmahalleliye ça¤r› yapan Bar›nmaHakk› Meclisi, 40 kiflinin kat›l›m›y-la bir toplant› gerçeklefltirildi. Ma-hallelinin kentsel dönüflüm proje-lerinde u¤rayaca¤› hak kay›plar›ve sözleflmelerin adaletsizli¤i gibi

konularda bilgilendirme yap›ld›.Konuflmalar›n ard›ndan mahalleli,temsilcilikler oluflturma karar›ald›. Bu temsilcilikler arac›l›¤›ylatoplant›lara devam ederek, daya-t›lan sözleflmeleri hiçbir suretleimzalamama karar› verildi. Ayr›ca

mahalleliler Alt›nda¤'da bil-gilendirme toplant›s› yapabilecek-leri tüm yerleri tespit etti.Toplant›n›n sonunda bar›nmahakk› mücadelesiniyayg›nlaflt›rmak için çal›flmalarabir an önce bafllama karar› al›nd›.

2B Kanunu ile orman vasfınıyitirmiş hazine arazilerinin

satışında AKP hedeflediğini tut-turamadı. 28 Ocak olan sonbaşvuru tarihi, Resmi Gazete'deyayımlanan Bakanlar Kurulukararıyla 1 ay ötelendi. 2012yılının Mayıs ayında başlayanbaşvuru süresi önce 30 Ekim2012'ye sonra da 28 Ocak 2013'euzatılmıştı. Orman vasfını kaybet-miş arazilerin kullanıcıları,belediye sınırları içerisinde bulu-nan taşınmazlar için 2 bin lira,dışında olan yerler için ise bin lirakarşılığında satın almabaşvurusunda bulunabiliyor.Ancak rakamı yüksek bulan haksahipleri, başvuru yapsa dahiödeme yapamıyor. MaliyeBakanlığı ise aldığı karar ile tahsi-lat hedefini tutturmak amacıylasüreyi bir ay daha uzatma yolunagitti. Maliye Bakanlığı'nın açıkla-masına göre, süreninuzatılmasında başvuru miktarı vearazilerin rayiç bedelinin yüksek-liği etkili oldu. Birçok köyde arazideğeri başvuru bedelinin altındakaldı. Toplam başvuru sayısı 450bini bulmasına rağmen 100 bininüzerinde hak sahibi, parasınıyatıramadı.

HEM EV‹N‹ VER HEM DE KULLANDI⁄INKADARINI ÖDE!

Milli Emlak Genel Müdürlüğüdefterdarlıkları ise başvurubedelinin tahsilatının bir an önceyapılması gerektiğini söyledi.Ancak defterdarlık birimlerinin

çoğu, başvuru rakamını yüksekgöstermek için köylere gitmiş,halka bedelsiz başvuruyaptırmıştı. Şimdi de halkınödeyemeyeceği paranın bir anönce toplanması gerektiği belir-tiliyor. Tanınan süre içerindemüracaat etmeyen veya başvurubedelini ödemeyenler, kullandığı2B arazileri üzerinde herhangi birşekilde hak iddia edemeyecek. Bukişiler arazilerini, evlerini kaybet-

menin yanında geriye dönük kul-lanım bedeli borcunu da ödemekzorunda kalacak.

MAL‹YE'N‹N HESABI HALKAUYMUYOR

Maliye Bakanlığı, 2B satışın-dan yıl sonuna kadar 4,8 milyar li-ra gelir elde etmeyi planlıyor. Mil-li Emlak Genel Müdürlüğü’nünhesaplamasına göre 2B arazileri-nin toplam rayiç bedel değeri 26,5

milyar lira. Rayiç bedelin yüzde70’i alınacağı için tahsil edilebile-cek rakam 18,5 milyar TL’ye ka-dar geriliyor. Tamamının peşinödenmesi halinde ise orman vasfı-nı kaybetmiş arazilerin satışındanelde edilecek toplam miktar 14,8milyar lira. Peşin satışlarda 100 li-ralık bir taşınmaz 56 liralık bedel-le satılacak. Tamamının taksit ol-ması halinde ise rakam 70 lirayıbulacak.

Taksim Topçu Kışlası ile ilgili olarak basında"İstanbul 2 Numaralı Kültür Varlıklarını

Koruma Bölge Kurulu'nun Gezi Parkı'nın yerineTopçu Kışlası'nın yeniden yapılmasıyla ilgili pro-jeyi uygun bulmayarak oybirliğiyle reddettiği"şeklinde haberler yer almıştı. Ancak Kültür veTurizm Bakanlığı 18 Ocak tarihinde konuya ilişkinyaptığı yazılı açıklamada projenin reddedildiğineilişkin haberlerin gerçeği yansıtmadığını söyledi.Açıklamada, koruma kurulunun 11.12.2012 tari-hinde almış olduğu kararla, proje ile ilgili içmekan kurgusu, süsleme özellikleri gibi eksiklerinolduğunu ve alternatif tasarım önerilerininhazırlandıktan sonra koruma bölge kurulundayeniden değerlendirileceği ifadesi yer aldı.

Ankara’da üç mahalle yıkıma karşı birleşti

Hükümetin 2B hedefi tutmadıHazine arazilerinin satışında 28 Ocak olan son başvuru tarihi bir ay sonraya ertelendi. 2Barazisi üzerinde yaşayanlar bir ay sonra ya parasını ödeyecek ya da araziyi boşaltacak

Antalya Baflköy'de 2B arazileri üzerinde yaflayanlar sat›fl bedelini çok bulunca hayvanlar›n› ve traktörlerini

sat›fla ç›karm›flt›. Baflköylüler dönüm bafl›na 49 bin lira istenen arazilerin ranta kurban edilmesini istemiyor.

Page 7: 175'inci Sayı

SAĞLIK / ÇEVREHalk›n Sesi

728 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

A rtvin Arhavi’deki KamiletVadisi üzerinde yapılmasıplanlanan HES projesi

için HES’çi şirket sesiz sedasız birgece yarısı iş makinalarını vadiyesoktu, sondaj çalışmalarınabaşladı. Mençura Şelalesi’nin debulunduğu vadi üzerinde EynerEnerji şirketi tarafından başlatılansondaj çalışması Arhavililerinmüdahalesiyle durduruldu.

15 Ocak sabahının erken saatle-rinde vadilerinde HES projesi içinçalışmaların başladığını duyan Ar-havililer vadiye doğru yürüyüşegeçti. Sondaj yapımına izin verme-mek için yola çıkan köy halkınınyoluna jandarma önce barikat kur-du, sonra barikatı aşmak isteyenköylülere saldırdı. Saldırıya rağ-men geri çekilmeyen Arhavililerprotestolarına barikatın önündedevam etti.

‘HES DE⁄‹L SADECE SONDAJ’Eylemin devam etmesi üzerine

bölgeye gelen Arhavi KaymakamıBülent Bayraktar da protestodanpayına düşeni aldı. Alkış ve slo-ganlarla protesto edilen Bayraktar,"Burada yapılan bir inşaat faaliyetiyok. Sadece sondaj çalışması var"diyerek HES yapılmadığını iddiaetti. Yapılanın HES projesinin birçalışması olduğunu söyleyenköylüler, Bayraktar’ınkonuşmasına izin vermedi.Bayraktar ise sondaj çalışmasınındurdurulduğunu söylemek zorun-da kalarak bölgeden ayrıldı.

HES projesine karşı direnişegeçen köylüleri, DerelerinKardeşliği Platformu ve FındıklıDereleri Konuma Platformuyalnız bırakmadı. ArhavililerinHES projesine karşı çıktıkları içinsaldırıya uğradığını öğrenen plat-form üyeleri, derelerine sahipçıkanların davasının görüldüğü

Hopa Adliyesi’nden Arhavi’yegeldi.

ARHAV‹L‹LER DERE BAfiINDANÖBETTE

Arhavililer, sondaj çalışmasıdurdurulduktan sonra nöbetebaşladı. Nöbetle birlikte HESçalışmalarının durdurulması içinyöre halkı tarafından bir imzakampanyası da başlatıldı. Nöbetsırasında bir toplantı yapanArhavililer ortak mücadele kararıaldı. Nöbet eyleminde Arhaviliköylülerin HES karşıtı mücadele-sine destek veren DEKAP veFındıklı Derelerini KorumaPlatformu adına yapılan ortakaçıklamada, HES firmalarının,

sulara, vadilere ve doğal yaşamalanlarına karşı sürdürdüğüsaldırıların devam ettiği belirtile-rek bu saldırıların karşısındadayanışma ve dirençle mücadeleyedevam edileceği vurgulandı.

‘SU KAYNAKLARI SERMAYEYE DEVRED‹LECEK’

Yaşam hakkı mücadelesibüyürken AKP de yeni saldırıplanlarına sarılıyor. Son olarakOrman ve Su İşleri Bakanlığıtarafından hazırlanan Su KanunTasarısı ile su kaynaklarının 49yıllığına şirketlere devredilmesiplanlanıyor. Tasarıda “yeraltındabulunan durgun veya harekethalindeki sular ile kaynak suyu,

memba, çay, dere, nehir, ırmak,tabii ve suni göller ile geçiş ve kıyısuları”, yani yeraltı sularını veyüzeysel sularını kapsayan tüm sukaynaklarının 49 yıllığına

devredilmesi, özelleştirilmesi,ulusötesi ve yerli tekelleresatılması öngörülüyor.

Konuyla ilgili Bakanlığa 7Ocak’ta görüş bildiren TMMOByasa taslağının geri çekilmesiniistedi. TMMOB, suyun insan vedoğa için bir hak olduğunu vekamu malı olduğunu belirtti.Ticari bir meta olmayan suyungerçek veya tüzel kişilere tahsisyoluyla özelleştirilemeyeceğinihatırlatan TMMOB, suya ilişkinher türlü yetkinin kamu tasarrufuve denetimi altında olması gerek-tiğini söyleyerek su kaynaklarının49 yıllığına şirketlere devredilmesi-ni öngören tasarının geri çekilmesiyönünde görüş bildirdi.

‘MÜCADELE YARGILANSA DA SÜRECEK’

Halkın Sesi’ne konuşan FındıklıDereleri Koruma Platformu’ndanAvni Ertaş, Hopa’da çayına, suyu-na, yaşam alanlarına sahip çıkan-ların yargılandığına dikkat çekti.Ertaş, bir taraftan Hopa Davasısürerken bir taraftan da Arhavi’dederelerine sahip çıkanlarınHES’lere karşı mücadelesininsürdüğünü söyledi. Ertaş, yaşamalanlarına sahip çıkanlarınmücadelesinin tüm baskılara,yargılamalara rağmen süreceğini,Arhavi’nin de bunun göstergesiolduğunu dile getirdi.

Batman Hasankeyf’te kurul-ması planlanan Ilısu Baraj

Projesi’nin Çevre EtkiDeğerlendirmesi’nden (ÇED)muaf tutularak inşa edilmesinekarşı TMMOB Mimarlar vePeyzaj Mimarları Odası’nın açtığıdava sonuçlandı. Danıştay 14.Dairesi’nde görülen dava haklıbulunarak Ilısu Baraj Projesi’ninyürütmesi durduruldu. Karar, 7Ocak’ta TMMOB’ye tebliğ edil-di.

Ilısu Baraj projesi, 1993'teyürürlüğe giren ÇEDyönetmeliğinden önce yatırımprogramına alındığı gerekçesiyleÇED'den muaf tutularak inşaedilmeye başlandı. 2011'de ÇevreMühendisleri Odası'nın itirazıDanıştay tarafından kabul edildi.Barajın Türkiye'nin önemli doğalve kültürel alanlarından birisiolan Dicle Vadisi’ni ve tarihiHasankeyf'i sular altında bıraka-cak olması nedeniyle ÇED yönet-meliğine uygun olarak inşa edile-meyeceğinden, Çevre ve OrmanBakanlığı, 14 Nisan 2011 tari-hinde ÇED yönetmeliğiniyeniden düzenleyerek projeyitekrar ÇED muafiyeti kapsamınaaldı. Bakanlığın ardındanBaşbakanlık da 4 Nisan 2012’deprojenin inşaatı için gerekli tümalt ve üstyapı inşaatlarının daÇED'den muaf tutulmasına kararverdi.

Mersinlileri nükleer santralin“yararlı” olduğuna ikna et-

mek için kurulan Akkuyu NGSA.Ş.’nin bilgilendirme bürosunakarşı demokratik kitle örgütleri,sosyalist partiler ve Nükleer Kar-şıtı Platform (NKP) bileşenlerinineylemleri sürüyor. Her cumartesiÇamlıbel İnönü Bulvarı üzerindebulunan Akkuyu NGS A.Ş.’ninbilgilendirme bürosu önüne yürü-yen nükleer karşıtları, büro kaldı-rılana kadar mücadele etmeyedevam edeceklerini söylüyor.

‘HER ÇALIfiMA KORUYUCUSA⁄LIK H‹ZMET‹D‹R’

Akkuyu NGS A.Ş.’nin bilgilen-dirme bürosuna karşı başlatılan“Çamlıbel’de nükleer santralistemiyoruz” eylemlerinde MersinSağlık Platformu (MESAP) dayerini aldı. Mersin Tabip Odası,Mersin Eczacı Odası, Mersin DişHekimleri Odası ve MersinVeteriner Hekimler Odası'nınoluşturduğu MESAP üyeleri,

halkı nükleer santrallerin zarar-ları konusunda uyarmak amacıylaAkkuyu NGS A.Ş.’nin bilgilendir-me bürosu önünde 11 Ocak’ta biraçıklama yaptı.

MESAP adına bir açıklama ya-pan Dr. Ful Uğurhan Akkuyu'dayapılması planlanan nükleer san-tralin geçmişte yaşanan nükleerfelaketlerden ders alınmadan bir

akıl tutulması örneği olduğunusöyledi. Uğurhan, Çernobil kaza-sının bir dönüm noktası olduğunuve nükleer santrallerin güvensiz,insanı ve doğadaki yaşamı tehditeden kirli teknolojiler olduğunudile getirdi.

“Bizim için nükleer santralinkurulmaması adına yapacağımızher çalışma bir koruyucu sağlık

hizmetidir” diyen Uğurhan sonolarak şunları söyledi: “Biz akutradyasyon hastalığı, tiroid kanseri,çocukluk çağı kan kanseri, sakatdoğumlarla uğraşmak yerine do-ğadaki bütün canlıların yaşam sü-resinin ve kalitesinin artmasındanyana çaba göstermek istiyoruz.Onun için nükleere hayır diyo-ruz."

‘BÜRO KALDIRILANA DEKNÖBETTEY‹Z’

NKP bileşenleri Akkuyu NGSA.Ş.’nin bilgilendirme bürosuönünde 22 Aralık’tan beri nöbettutuyor. Büro önünde “Çamlı-bel’de nükleer santral istemiyo-ruz” pankartı açarak nöbet ey-lemlerini sürdüren NKP üyeleri,hazırladıkları broşürleri Mersinli-leri bilgilendirmek için dağıtıyor.Pankartlarını duvara yasladıklarıiçin kendilerine ceza kesildiğinibelirten NKP üyeleri, büro kaldı-rılana kadar nöbet eylemlerinedevam edeceklerini söylüyor.

Arhavi’de köylüler HES projesine karşı yeniden direnişte.Vadide ateşler yakıldı, nöbetler tutulmaya başladı

Nükleerin “iyi” olduğunu anlatmak için kurulanbilgilendirme bürosunun önü eylem alanı oldu

Arhavi’nin Konakl› ve Kemer-köprü köylerinde yaflayanlar, ikiköyü birbirine ba¤layan SidereDeresi üzerinde yap›lmas› planla-nan HES’e karfl› 12 A¤ustos’ta ça-d›r kurarak direnifle geçmiflti. Ça-d›r kurarak nöbet tutan köylülereHES karfl›t› mücade veren F›nd›kl›halk› da destek vermiflti.

ÇED için bölgeye gelen birçokHES’çi flirket Arhavi halk›n›n mu-

halefetiyle karfl›laflarak elleri bofldönmüfltü. Daha önce Arhavi’ninBal›kl› Köyü’nde Kapistre, Sevailve Üç›rmak dereleri üzerinde ABEnerji Firmas› taraf›ndan yap›lma-s› planlanan 4,5 megavat kurulugücündeki Saka-1-2 Regülatörüve HES projesi için yine ayn› yerdedüzenlenen ÇED Toplant›s›, 22Temmuz 2011’de Arhavililerin yo-¤un tepkisiyle yapt›r›lmam›flt›.

Öte yandan Arhavi’de Dülgerli,Dikme ve Agara dereleri üzerindeAssu Enerji firmas› taraf›ndan ya-p›lmas› planlanan Bal›kl› 1-2-3Regülatörleri ve HES projesi, yörehalk›n›n bütün protesto ve tepki-lerine ra¤men Temmuz 2011’deBakanl›kça onaylanm›fl ve ‘NihaiÇED Raporu’ olarak kabul edilerek,A¤ustos 2011’de de ask›ya ç›kar›l-m›flt›.

EVR‹M ÇAKIR

‘HOPA’DA DAVAMIZ, ARHAV‹ ’DE MÜCADELEM‹Z SÜRÜYOR’

Arhavi’de direnişin öyküsü

Tarihi Hasankeyf

kararı

Arhavi’de suyun başında nöbet Prof.Dr. Recep Akdağ 10 yıldır sağlık bakanıdır.Sağlık Bakanlığı’nın amacı ilgili kanununda şu

şekilde belirtilmiştir: “Herkesin hayatının beden veruh sağlığı içinde devamını sağlamak, ülkeninsağlık şartlarını düzeltmek, fertlerin ve cemiyetinsağlığına zarar veren amillerle mücadele etmek vehalka sağlık hizmetlerini ulaştırmak, sağlıkkuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermelerinitemin etmek için Sağlık Bakanlığı’nınkurulmasına...”

Bakanlığın görevleri deşunlardır: “Herkesin hayatınıbedenen, ruhen ve sosyalbakımdan tam iyilik hali içindesürdürmesini sağlamak içinfert ve toplum sağlığını koru-mak ve bu amaçla ülkeyi kap-sayan plan ve programlar yap-mak, uygulamak ve uygulat-mak, her türlü tedbiri almak,gerekli teşkilatı kurmak ve kur-durmak; gerekli aşı, serum,kan ürünleri ve ilaçların üreti-mini yapmak, yaptırmak vegerekirse ithalini sağlamak;temel sorumluluk SağlıkBakanlığına ait olmak üzereTarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı ve mahalliidarelerle işbirliği suretiyle gıda maddelerinin vebunları üreten yerlerin sağlık açısından kontrolhizmetlerini yürütmek, mahalli idareler ilgili diğerkuruluşlarla işbirliği suretiyle çevre sağlığınıilgilendiren gerekli tedbirleri almak ve aldırmak;bulaşıcı, salgın insan hastalıklarına karşı kara hudutkapıları, deniz ve hava limanlarında koruyucu sağlıktedbirlerini almak; bu görevlerin yerine getirilmesiiçin gerekli tesisleri kurmak ve işletmek, meslekpersonelini yetiştirmek.”

Bu görevler Anayasanın 5’inci ve 56’ncı mad-delerinde garanti altına alınmıştır.

***Bir toplum düşününüz ki her yıl neredeyse bir

kasaba halkı intihar ediyor. Yılda 3 bin kişi intiharediyor. Recep Akdağ döneminde 25 bin kişi intiharetti. Ama bu onu hiç ilgilendirmiyor. İntiharatoplum sağlığı sorunu değil de kişisel mesele olarakbakan bir Sağlık Bakanı’nı ilk kez görüyor butoplum.

Son zamanlarda yoğunlaşan hekim intiharlarısorulduğunda Akdağ, "İntihar vakalarıyla alakalıolarak, dünya ve Türkiye ortalamasınıkıyasladığımızda bir sayı artışı yok. Bunları kişiselmeseleler olarak değerlendirmeliyiz (...)Doğrudançalışma şartlarıyla, sistemle veya çalışan grupla birilişki kurmak kesinlikle mümkün değil" diyebiliyor.

Türkiye Psikiyatri Derneği’nin 10 Eylül Dünyaİntiharı Önleme Günü’nde yaptığı açıklamada “İnti-har ve intihar girişimi, ülkemizde de önemli bir halksağlığı sorunu haline gelmiştir” diyor ve ekliyor:“Türkiye’de son 10 yılda 27.000 kişi intihar ederekhayatını sonlandırmış, 500.000 kişi intihargirişiminde bulunmuştur. Her yıl yaklaşık 2 bin 800kişi intihar etmiştir.” Dernek, son 30 yıldaTürkiye'de intiharın yüzde 440 arttığını belirtiyor.TÜİK de son sekiz yılda Türkiye'de intiharvakalarının yüzde 52 arttığını; en çok da yüzde 88ile Güneydoğu Anadolu'da intiharların arttığınısaptıyor.

İntiharla ilgili bir soru önergesi veriliyor. YanıtSağlık Bakanı’ndan değil Aile ve Sosyal PolitikalarBakanı Fatma Şahin'den geliyor: “2005'te bin 740erkek, 963 kadın; 2006'da bin 782 erkek, bin 47kadın; 2007'de bin 808 erkek, 985 kadın; 2008'debin 924 erkek, 892 kadın; 2009'da 2 bin 111 erkek,787 kadın ve 2010'da 2 bin 73 erkek, 787 kadınolmak üzere intihar etti.”

Bakan Akdağ, bu rakamları bürokratlarıyla otu-rup değerlendirmiş midir? Sağlık Bakanlığı ile hiçmi alakası yok? Nereden baktığınıza bağlı. 2005yılından bu yana 16 bin 972 yurttaşımızın intiharetmesi, AKP iktidarının “Dönüşüm” adı altındayarattığı sosyal bir yıkımın sonucu değil midir?

İntiharların çok büyük bir bölümünün ekonomiknedenlerden dolayı olduğunu herkes bilir. Peki 775lira asgari ücretle çalışan ve hiçbir güvencesi bulun-mayan yüz binlerce taşeron sağlık emekçisinin enüst işvereni Sağlık Bakanı değil midir? SağlıkBakanı Anayasa’da ve Bakanlık kuruluş yasasındane görev verilmişse tersini yapmıştır. Var olan siste-mi iyileştireceğine darmadağın etmiştir. Kısacatoplum sağlığını sırtından atmıştır. Hem de piyasadenilen canavarın ezici dişleri arasına atmıştır.

AKP iktidarı evrensel bir insan hakkı olan sağlıkhakkını “Paran kadar sağlık” halinedönüştürmüştür. Bu iktidarın yarattığı karmaşa vekuşatma altındaki toplum yalanlarla ayakta tutula-mamaktadır. Bu cinnet hali insanlarımızı intiharagötürmektedir. Bu ülkede her yıl bir kasaba halkıkadar insan intihar ederken ve her yıl bir büyük ilnüfusu kadar insan intihara kalkışırken 10 yıllık biriktidarın 10 yıllık Sağlık Bakanı “En başarılı bakan”edasıyla gülümsüyor.

Benden bir öneri sayın bakana; önümüzdekiseçimlerde “Derdi ızdırabı ben mi yarattım” şarkısınıpropaganda marşı yapın.

Yazıklar olsun!

Derdi ›zd›rab› ben miyaratt›m

KemalY›lmaz

SES üyesi

Munzurözgürakacak

Dersim’de Munzur Vadisi üzerinekurulmas› planlanan Bozkaya HES pro-jesi’ne karfl› mücadele kazan›ma ulaflt›.Projeye karfl› aç›lan davada, 21 Ocakgünü Ankara 8. ‹dare Mahkemesi pro-jenin iptaline karar verdi.

Daha önce bölgenin ekolojik denge-sini bozaca¤›n› ve ÇED karar› al›nma-dan projenin haz›rland›¤› gerekçesiyle

aç›lan davada mahkeme yürütmenindurdurulmas›na karar vermiflti. MunzurVadisi’nde kurulmas› planlanan Akya-y›k, Kaletepe, Konaktepe HES projeleriiçin de yürütmeyi durdurma karar› ve-rilmiflti. Munzur Vadisi halk›n›n yan›n-da yer alan avukat Özgür Ulafl Kaplan,karar›n bölgedeki di¤er HES projeleriaç›s›ndan emsal teflkil etti¤ini belirte-

rek bölgedeki birçok HES projesininÇED raporu al›nmadan yap›ld›¤›n› ha-t›rlatt›.

Bölgede HES’lere karfl› yürütülenhukuki mücadelenin yan› s›ra kitleseleylemler de yap›ld›. 8 Ocak 2011’deMunzur Vadisi’nde HES yap›lmas›nakarfl› 15 bin kifli Erzincan-Tunceli kara-yolunu trafi¤e kapatarak yürümüfltü.

Mersin nükleere karşı nöbette

Page 8: 175'inci Sayı

EMEKHalk›n Sesi

828 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

Turgut Özal “tek adam” havalarına girip kısacıkboyuyla kasım kasım kasılıp gezmeye başladığı

günlerde yaptığı bir mitingte bir işçi “açım, işimyok” diye yazdığı bir kağıdı kalabalığın arasındanÖzal’a doğru kaldırınca Özal her zamankipervasızlığıyla “ben yoksulu değil zengini severim”diye mikrofondan meydan okumuş ve protestogösterisi yapan işçi polis tarafından mitingtenkovulmuştu. Ancak akacak kan damarda dur-mamış, işçi sınıfı ülkenin dört bir yanından yalınayak yollara dökülmüş, Özal’a memleketi daretmişti: Sonrasında ise ünlü Zonguldak madenciyürüyüşünden paçayı zor kurtarmıştı rahmetli!

Erdoğan’ın miting meydanında “atama bekliyo-rum, atama yoksa oy da yok” diye kendisinebağıran işsiz eğitim emekçisine, “oyun senin olsun”gibi umursamaz bir üslupla cevap vermesi, despotbir yöneticinin mağrur tavrını açıkça ortaya koyu-yor. Osmanlı devlet geleneğinde padişahın yöneti-mini denetleyecek başka bir mercii olmadığındanözel bir görevli vasıtasıyla “mağrur olma padişahımsenden büyük Allah var” diye bağırtılarak padişahıngücünün sınırı (veya tersinden sınırsızlığını!)

hatırlatılırmış. Modern dünya-da ise padişahlık taslayanlarahaddini bildirecek tek güçemekçi sınıflardır.

Erdoğan despotkasıntılığında dolanırken diğertarafta emekçi sınıflar etrafınıçeviren duvarları zorlayarakkendine yol açmaya çalışıyor.Eğer ki tek başına bir öğret-men Erdoğan’ı şakşaklamayagelmiş bir kitlenin içindecesaret bulup Erdoğan’a “sanaoy yok” diye bağırabiliyorsa buönemli bir şeydir. Bu,Erdoğan’ın bir emekçitarafından “dokunulmazlığının

kaldırıldığı” anlamına gelir. Bu cesaret polisiye bircesaret ispatı değildir. Bu bir karşı hegemonyameselesidir. Emekçi haklılığının haklı gururu vemeşruluğunun boy göstermesidir. Tam da egemensınıf hegemonyasının timsalinin yüzüne karşı, tamda yüce başkan olmaya soyunduğu yolunbaşında…

Emekçi hegemonyası sadece sembolik müda-halelerle karşı atağa geçmiş değil, bizatihi ser-mayenin kendisini sağlama aldığını sandığı taşeronsisteminin tam kalbine vurarak, elinde balyozla ken-disini çevreleyen “gelenek ve yasa duvarlarını”yıkmaya çalışıyor. Kocaeli Üniversitesi’nde taşeronsağlık işçilerinin kazanımıyla elde edilen hakları hiçesayan bir ihale yapılmak istenince, işçiler hastaneyibasıp ihaleyi iptal ettirdiler. Kuşkusuz alınacak dahaçok yol var ama önemli olan eline balyozu alıpdoğru yere vurmaktır. Taşeron sağlık işçileri tam dabunu yapıyor. Sistemin kalbinin attığı yere balyozuyapıştırıyor, işlemez hale getiriyor.

Bu da polisiye bir mesele değildir. Meselegözaltına alınma, biber gazı yeme, cop yeme mese-lesinden çok daha başka bir şeydir. Basın açıkla-masında da cop yersiniz, gözaltına alınırsınız bu bircesaret gösterisi olabilir. Ama ihale basmak sadecebir cesaret gösterisi değildir ve hatta en azı odur.Bu başka bir iddiaya sahip olma meselesidir,“senin düzenini çalıştırtmam” diyebilmek için birkarşı sınıf bilincine sahip olmak gerekir. Taşeronsağlık işçilerinin 6-7 yıldır ilmek ilmek ördüğümücadelenin ortaya çıkardığı bilinç biçimidir bu.

İşçi sınıfının mücadele pratiklerinden hangilerinigüçlendirip çoğaltacağımız konusundaki deneyim-ler birikiyor. Kendi sınıf bilincinin ve fikriningücünü hissettiren, kararlı ve sert bir mücadelehattını ören yeni sınıf pratikleri filizleniyor. İmkan-larımızı yaşlı ağaçları sulamak için değil, taze-gençfilizleri besleyip büyütmek için kullanma zamanıdıryaşadığımız.

Karfl› hegemonya!

‘‘İİşşççiiddüüşşmmaannııİİTTOO’’

Haklarını almak içindirenişe geçen ve daha

önce Uzunlar İnşaat’ınsahibi Adnan Uzun’unevinin önünde de“hakkımızı alıncaya kadarpeşindeyiz” diyerek eylemyapan İTO Teknoparkişçilerine 15 Ocak günüpolis ve zabıta saldırdı.İşçiler İTO önünde biraçıklama yaparak saldırıyıkınadılar. İşçiler, MÜSİADve ASKON üyesi Uzunlarİnşaat’ın kamu ödenek-lerinden alınan paralarınşirket dışında kullanıldığınıve işçi ücretlerinin gasp edil-diğini belirttiler.

SSİİDDEEMMİİRRooyyuunnppeeşşiinnddee

Ada Tersanesi patronu,ücretlerini almak için

15 Ocak’ta direnişe geçen iş-çilere ve Limter-İş yönetici-lerine 16 Ocak günü saldırdı.“Buradan defolun” diyentersane patronu güvenlik gö-revlilerine de Limter-İş Ge-nel Başkanı Kamber Saygılı,tersane patronlarının bu gü-cü AKP hükümetinden aldı-ğını söyledi.

Limter-İş üyeleri 24 Ocakgünü Tersanedeki vinçlerinüzerine çıkarak eylem yaptı.İşçiler eylemlerini uzun süredevam ettirdi. İşçiler hak-larını alana kadar direnişleri-ni sürdüreceklerini duyurdu.

Tütün Üreticileri Sen-dikası’nın (Tütün-

Sen) sendika olmadığı vekapatılması istemiyle açı-lan ve mahkeme tarafın-dan reddedilen davayayapılan itiraz 11 Ocak gü-nü reddedildi. Mahkemekararına göre Tütün-Senbir sendika ve kapatılma-yacak.

Kararı Halkın Sesi’nedeğerlendiren Tütün-Sen’in avukatı NailTursun, kararın emsalteşkil ettiğini ve çiftçiüretici sendikalarının

kurulmasının önünde birengel olmadığını belirtti.

8 YIL SÜREN DAVATütün üreticilerinin

2004 yılında sendika kur-mak için yaptıkları başvu-runun İzmir Valiliği’ninitirazıyla karşılaşmasıylabaşlayan Tütün-Sen mü-cadelesi, 4. Hukuk Daire-si’nin temyiz itirazını red-dederek Tütün-Sen’insendika olduğuna dairkararın onanmasına ka-rar vermesine kadar sür-dü.

Birleşik Metal-İş öncülüğündesürdürülen Daiyang grevinde işçiler 22

Ocak günü açlık grevine de başladı.Daiyang işçileri uğradıkları polis

saldırıları sonucunda açlık grevine başlamakararı aldı.

Daiyang işçileri 16 Ocak günü işvereningrevdeki fabrikadan tırlarını çıkarmayaçalışmasına engel oldu. Tırlar polis zoruylaçıkarılırken polisin saldırısı sonucu 80 işçiyaralandı. 15 Ocak günü de işveren Güney

Kore’den getirttiği işçilerle grevi kırmayaçalıştı. Grevci işçiler Güney Kore’den getiri-len işçilere müdahale etti. Olay yerine gelenpolis ise grevci işçilere saldırdı.

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesindeki AvrupaSerbest Bölgesi’nde faaliyet gösterenDaiyang-SK Networks Metal’de BirleşikMetal İş ile işveren arasında süren toplu işsözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlana-mamıştı. Birleşik Metal-İş üyesi 150 işçi 14Kasım 2012’de greve çıkmıştı.

AAddaaTTeerrssaanneessii’’nnddeeddiirreenniişş

Sivas’taki demir çelik fab-rikası SİDEMİR işçiye

parasını vermemek için elin-den geleni yapıyor.Borçlarından dolayı kayyu-ma devredilen, elektriğikesildiği için de üretimiduran fabrikada yönetimişçilere “Borçları ödeyenekadar maaşlarınızı vermeye-lim” dedi. İşçilerse 17Ocak’ta bir açıklamayaparak “Borçlarınız biziilgilendirmez” dedi. İşçiler23 Aralık günü eylemyaparak ödenmeyenmaaşları almıştı. SİDEMİR,mafya cinayeti hükümlüsüErol Evcil tarafından satınalınmıştı.

Z onguldak’ınKozluBeldesi’nde mey-

dana gelen iş kazasınınardından toplumsalmuhalefet de uzmanlarda fail olarak taşeron sis-temine işaret etti.

TAfiERON ÖLDÜRÜRİzmir’deki belediye

işçilerinden, Ankara’dakiHDK bileşenlerine, DİSKDev Sağlık-İş, Limter-İş,Enerji-Sen’den işkazalarında yakınlarınıyitiren ailelere tümtoplumsal muhalefet“Taşeron öldürür”derken TürkiyeTaşkömürü Kurumu(TTK) ise bir genelgeyayımlayarak suçu“borçlu işçilerin” üzerineatmaya çalıştı.

TTK, işçilerinborçlarını düşündüklerinive bu yüzden dikkatsizdavrandığını belirterekçözümü de borçlu işçileriişten çıkartarak sağlaya-cağını ifade etti.

Büyük kısmı asgari üc-retle çalışan taşeron şir-ket işçileri hayatta kalmakavgasının gereği olarakborçlanırken, taşeron sis-temi işverenlerin elindeişten çıkarma ve sendika-sızlaştırma saldırısına dö-nüşüyor. Kazada hayatını

kaybeden işçilerin çalıştığıStar İnşaat firmasının, iş-çiler Genel Maden-İşSendikası’nda örgütlen-meye başladıktan sonraÇalışma Bakanlığı’na“Biz maden şirketi değilinşaat şirketiyiz” diyerekbaşvurduğu biliniyor.

Kozlu’daki iş kazasının

ardından, TTK’nın KozluMüessese Müdürlü-ğü’ndeki taşeron şirket-lerde çalışan işçiler 11Ocak’ta “Taşeron sistemikalkana kadar ve sendikaolmadan ocağainmeyeceğiz” dedi. 21Ocak’ta da Star İnşaat’taçalışan işçilerin, kazanınmeydana geldiği yer

dışında çalışmalarınıisteyen TTK’ya yanıtları,“Taşeron sistemi kalk-madıkça ocağa inmeyiz”oldu. Hükümet maden-lerde taşeron sisteminikaldıracağı yönündeaçıklamalar yapmakzorunda kaldı.

Kozlu’daki kazanınardından bölgede mey-

dana gelen yeni kazalarda3 işçi öldü, 3 işçi de yara-landı. İş kazalarının ikisiAKP ZonguldakMilletvekili ÖzcanUlupınar’ın 15 Ocakgünü “Madenciliktetaşeronu kaldıracağız”demesinin ardından mey-dana geldi.

TAfiERON ISRARITaşeron sistemi

sendikasızlaştırmanınyanında işverenin işçilereyönelik baskılarını daartırmasını sağlıyor.Taşeron şirket işçilerineyıllık izinleri kullandırıl-mıyor, maaşları eksik ya-tırılıyor. Taşeron ihalele-rinin yasa dışı olduğuyargı tarafından saptan-masına rağmen hastaneyönetimleri ceza ödemekpahasına taşeron sistemi-ni sürdürmeye çalışıyor.

Bu hukuksuz uygula-manın son örneği 21Ocak’ta Kocaeli Üniversi-tesi Tıp Fakültesi Hasta-nesi’nde yaşandı. Hastaneyönetimi, hukuksuz oldu-ğunu bile bile taşeronihalesi yapmaya çalıştı an-cak Dev Sağlık-İş üyesi250 işçi iş bırakarak ihalesalonu önüne yürüdü.Yargı kararıyla hastane-nin asıl işçisi olduklarınınkanıtlandığını belirten iş-çiler, polis ve güvenlikçibarikatını aşarak başheki-me geri adım attırdı.

Uluslararası taşımacılıktekelleri ve Türkiye’deki

taşıma şirketleri, baskılara veişten çıkarma saldırılarınabaşladı.

Adana’da Hacı SabancıOrganize Sanayi Bölgesi’ndebulunan Migros’un taşeron fir-ması MBM, 16 Ocak günüTÜMTİS üyesi 4 işçiyi işten çı-kardı. Yurtiçi Kargo’nun Esen-yurt’ta bulunan HaramidereAktarma Merkezi’nde de işve-ren, Nakliyat-İş’in işçileri bilgi-lendirmek için yaptığıçalışmanın ardından işçileri

sendikalı olmamaları konusun-da tehdit etti ardından iştençıkardı. İşten çıkarılan işçilerdirenişe geçti.

Artan işten çıkarma vebaskılarla birlikte AKPtarafından kurulan Hak-İş’ebağlı Taşıma-İş Sendikası daTÜMTİS ve Nakliyat-İş’inörgütlü olduğu yerlerdeçalışmalarına başladı.TÜMTİS’in örgütlü olduğuDHL’de patronlar,sendikalaşmayı engellemek içinTaşıma-İş’i çağırdı. Müdürler,işten çıkarmakla tehdit ettikleri

işçileri zorla Taşıma-İş’e üyeyapmaya başladı ancakdirençle karşılaştı.

İşkollarının birleştirilmesiyletaşımacılık işkoluna dahil edi-len Hava-İş, TÜMTİS’in ya-nında olduğunu duyurdu. HemTÜMTİS hem de Hava-İş, Ta-şıma-İş’i patronlarla işbirliğiyapmaması konusunda uyardı.Taşıma-İş’in iş koluna girmesi-nin ardından AKP’li EsenyurtBelediyesi’ne bağlı zabıta ekip-leri, polisin talimatıyla 15Ocak’ta DHL önündeki direnişçadırını tahrip etti.

AKP’nin taşıma işleri

‘Tütün-Sensendikadır’

DHL direnişi

Ürettiği gömleği alamayanlar...

Grev k›r›c› Güney Kore’den sald›r› polisten

Daiyang direnişi sürüyor

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Taşeron sistemi öldürmeye devam ediyor.Patronlar taşeronda ne kadar ısrarlıysaişçiler de taşeronu kovmakta o kadar ısrarlı

‹stanbul Tuzla Serbest Bölge’debulunan ‹SMACO firmas›nda Deri-‹fl’eüye olduklar› için iflten ç›kar›lan iflçile-rin direnifli sürüyor. Sendikaya üye ol-duktan sonra “performans eksikli¤i”ve “di¤er iflçileri rahats›z ettikleri” gi-bi bahanelerle k›dem tazminatlar› ve-rilmeden iflten ç›kar›lan iflçiler 2 Ocakgünü direnifle geçti.

‹flçiler, Obama’dan Erdo¤an’a bir-çok liderin kulland›¤› Zegna gömlek-lerini üretiyor. Tanesi 1000 Euroyubulan gömlekleri üreten iflçilerinmaafl› 400 Euro civar›nda.

Kurduklar› çad›rda direnifllerinisürdüren Münevver, Öznur, Fikriye veCengiz a¤›r çal›flma koflullar›na karfl›sendikal› olduklar›n› belirtiyor.

Münevver belinde ve boynundaa¤r›lar› art›nca acile gitti¤i içinmüdürü taraf›ndan tehdit edildi¤inianlat›rken o günleri yeniden yafl›yor.Müdürün “Senin sa¤l›¤›n beniilgilendirmez” sözünü arkadafllar› dado¤ruluyor.

‹flten ç›kan herkesin arkadafllar›ylavedalaflt›¤›n› belirten Öznur da özel

güvenlik görevlileri taraf›ndan apartopar ç›kar›lanlardan; arkadafllar› ye-mek paydosu öncesinde ç›kar›lanCengiz ise 13.10’da iflten ç›kar›ld›¤›için “Ben flansl›y›m yemek yiyebildimç›kar›lmadan önce” diyor.

Çal›flanlar›n ço¤u kad›n ve krefl ta-lepleri de var. Ancak “maliyeti fazla”denilerek bu talep engelleniyor.

Uluslararas› tafl›mac›l›k tekeli

DHL’nin ‹stanbul Esenyurt’taki fabri-

kas›nda TÜMT‹S’e üye olduklar› için

iflten ç›kar›lan 28 iflçi 19 Haziran

2012 tarihinde DHL, aktarma mer-

kezi önünde direnifle geçti. Esen-

yurt’taki sendikalar, demokratik kit-

le örgütleri ve siyasi partiler iflçileri

yaln›z b›rakmad›. DHL direnifline

uluslararas› tafl›mac›l›k sendikalar›

konfederasyonu da deste¤ini sundu.

Taşeronu kovan işçilerMu¤la’da bulunan Yeniköy Termik

Santrali’nde tafleron ihalesine karfl› 6gündür santral önünde direniflte olaniflçiler, 14 Ocak günü ihalenin yap›laca¤›Genel Müdürlük binas›na geldi. ‹flçilerbinan›n kap›s›n› kontrol alt›na ald› ve

ihaleye kimseyi sokmayaca¤›n› aç›klad›.‹flçilerin eylemi üzerine bölgeye sevkedilen jandarma iflçilere cop ve biber gaz›kullanarak sald›rd›. Jandarma barikat›n›aflan iflçilerin eylemi sonucunda tafleronihalesi iptal edildi.

ALP TEK‹N BABAÇ

Ölüm düzenine direniş

Page 9: 175'inci Sayı

SERMAYEHalk›n Sesi

928 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

T ekelci sermayeninhas örgütüTÜSİAD'ın 17

Ocak’taki 43. OlağanGenel Kurulu’ndanyenilenme çıktı. Başkanlığaseçilen MuharremYılmaz'ın yönetim kurulu-na, bir Kürt bir de AKP’lipatronun alınması"TÜSİAD'da Anadoluaçılımı" olarak değerlendi-rildi. Akaryakıt sektörün-den Cizreli Tarkan Kadoğ-lu ile mobilyacılıktan enerjisektörüne sıçrayanKayserili Memduh Boydak“açılım”ın sembol isimlerioldular.

Kendileri gibi şirketlerinyönetime girmesininAnadolu sermayesindeheyecan yarattığınısöyleyen Kadoğlu "ArtıkAnadolu'nun sorunlarınıdaha çok gündemegetireceğiz" dedi.TÜSİAD'ı bugüne kadarİstanbul sermayesininsırtladığını söyleyenBoydak ise “Yenidönemde, Anadolu'dabüyümüş şirketler dedernekte söz sahibi olmayabaşladı" diye konuştu.Boydak kendi kullandığıkavramlara da karşıçıkarak “Anadolu ser-mayesi" ya da "İstanbul ser-mayesi" gibi kategorileregirilmemesi gerektiğini, butanımların geçerliliğini

yitirmiş tanımlar olduğunukaydetti. Bu uyarısıylaBoydak, kendilerininTÜSİAD yönetiminegelişini “çevrenin merkezeyerleşmesi” olarakdeğerlendirenlere şunuhatırlatmış oldu: Hepimiztekelci sermayeyiz sonuçta.

Liberal-solun simgeisimlerinden Fuat Keyman,bu gelişmeyi “Anadolu ser-mayesi’nin İstanbul ser-mayesiyle olan mücadelesi-ni kazanması” olarakdeğerlendirse de Boydak’ınifade ettiği gerçek“Anadolu’dan büyümüşşirketlerin”, yanitekelleşenlerin bu örgüttesöz sahibi olabilmesi. 1974-1980 arasında TÜSİAD’ınGenel Sekreterliğini yürüt-müş olan Milliyet yazarıGüngör Uras’a göre mese-lenin özü şu: Ortakinançlara ve manevideğerlere değil “burjuvadeğerlere” sahip sermayeyişemsiyesi altında toplayanTÜSİAD, Anadolu kaplan-larını “burjuva değerlere”kazanmaya başladı.Kaplanlar büyüdükçe,tekelleştikçe, çıkarlarıTÜSİAD ile ortaklaştı.

“DER‹N TÜS‹AD...”Yeni yönetim sermaye

medyasında TÜSİAD’ın“demokratikleşmesi”,“halka açılması” olarak dadeğerlendirilirken Güngör

Uras bu demokratikleşmeiddiasına şüpheyle yaklaştı.Yönetimin, örgütün kuru-cu ekibinden oluşan “De-rin TÜSİAD” tarafındanbelirlenerek üyelere hazırliste sunulduğuna dikkatçeken Uras, büyük bir de-ğişim yaşandığının söylene-meyeceğine işaret etti.

Uras’a göre “DerinTÜSİAD'ın” yönetim isim-lerindeki tercihinde iktidar-la kötü olmama arzusubelirleyici oldu. Gerçektende, Genel Kurul öncesiSkytürk’te konuşanMuharrem Yılmaz,“Yaptığımız çalışmalarınverimli olabilmesi için tabii

ki erki elinde bulunduransiyaset kurumuyla yakınilişki içerisinde olmalıyız”dedi.

HÜKÜMET YOKKONUfiMA TEKTÜSİAD’ın bu tercihi nekadar sonuç verir, şimdi-den söylemek zor; ancakAKP döneminde ilk kezBaşbakan da dahilhükümetten hiçbir temsil-cinin TÜSİAD GenelKurulu’na katılmamışolması dikkat çekti.Başkan değişimiTÜSİAD’ın söylemlerindede bir değişiklik yarat-mamış gibi göründü.

Muharrem Yılmaz’ın"TÜSİAD’ın çizgisideğişmeyecek” diyekonuştuğu Genel Kurul’daeski ve yeni genel başkan-ların konuşmalarındakiparalellik dikkat çekiciydi.İki başkan dakonuşmalarında Kürt soru-nuna ve Anayasaçalışmalarına özel önemverdi. Boyner “Terörünsona erdirilmesi kadar,Kürt sorunun çözümünede odaklanacağımıza dairümitler besliyorum” söz-leriyle, hükümetin “Kürtsorunu bitti, gündemterörün bitirilmesi” söyle-minden farklı bir çizgiyi

öne çıkardı. Yeni başkanYılmaz da “Gerek terörünbitirilmesi, gerekse Kürtmeselesinin çözümeulaştırılması yolundaki tümçabalara destek veriyoruz”diyerek eski Başkan’ınçizdiği yoldan ilerledi.Anayasa çalışmalarına dairortak vurgu da, hükümetinhiç hoşlanmayacağıbiçimde “yargıbağımsızlığı” oldu.

TÜSİAD’ın her zaman-ki gündemlerinden olan veesnek çalışma gibi yöntem-lerle emek sömürüsünüartırmaya yönelik “mikroreform” talebi de sıkça dilegetirildi.

Büyüme oranı bir yılda yüzde11.5’den yüzde 1’e düşen

inşaat sektöründeki sarsıntı,büyük firmaların teker tekeryıkılmasına yol açmaya devamediyor.

ESENYURT:AFET BÖLGES‹ G‹B‹

İnşaat sektöründeki yıkımın enşiddetli yaşandığı bölgelerinbaşında İstanbul Esenyurt geliyor.Sektördeki genel sıkıntıların yanısıra ilçe belediyesinin verdiği katyüksekliği sınırını İstanbulBüyükşehir Belediyesi’nin yarıyaindirmesi, sarsıntının şiddetiniartırdı.

Maketten konut satan veKurtlar Vadisi dizisine sponsor-luğuyla adını duyuran Ukraİnşaat oldukça zor bir durumda.Konutlarını zamanında teslim ala-mayan müşteriler, şirketin iflasınıistemiş, şirket ise mahkemeden 28Aralık 2012 tarihinde iflaserteleme kararı almıştı. 15 Ocak2013’te ise mahkemeden müşteri-

ler lehine yeni bir karar geldi ve‘iflas erteleme’ hakkında yürüt-meyi durdurma kararı çıktı.Mahkemenin atadığı bilirkişiyegöre şirketin konutları teslim ede-meyecek hale gelmesinin entemel nedenlerinden biri 20 mil-

yon dolarlık reklâm bütçesi: Yanidizinin reklamlarında oynananPolat Alemdar ve Memati’ye veri-len paralar.

Esenyurtta maketten sattığıkonutları teslim etmeyen bir diğerşirket de Yeşil İnşaat. İnnovia-3

projesi kapsamında Haziran2012’de teslim etmesi gereken 3binin üzerinde konutu halabitirmeyen firma, söz verdiğigecikme kirasını da ödemedi.

Esenyurt’ta ilk topu atan, 1080daireyi maketten satan Fiyapıolmuştu. İmar değişikliğindensonra daire alamayanlarınparasını Kasım 2012’de iadeedeceğini duyuran Fiyapı sözündedurmadığı gibi maketten konutsatmaya devam ediyor. Fiyapımağdurları firma hakkında iflasdavası açarken Fiyapı iflaserteleme kararı almayı başardı.

Bol reklamlı konut projesiyapıp, maket olarak satan sonrapiyasadan çekilen bir başka şirketise KC Yapı idi. KC Yapı’nınkonutları teslim edemediği gibiTOKİ’yi de 60 milyon lira zararauğrattığı ortaya çıkmıştı. Mağdurolan müşteriler ise KC Yapı’nıneski ortaklarının yeni kurduğuşirketlerin ‘kendi paralarıyla’kurulduğunu ve konutlarını ver-meyen şirketin başka isim altındaiş yaptığını iddia ediyor.

Ocak ayı içerisinde İstanbul’da İslami finans üzerine5 günlük bir sertifika eğitimi düzenlendi. “İslami

finans endüstrisi son on yılda olağanüstü ölçüdebüyüdü. İslami finans endüstrisine yeni alanlar açıldığıiçin İslami bankacılık sisteminin 2015’e kadar ikiye kat-lanması bekleniyor” ifadeleriyle başlayan eğitime çağrımetni, sözü bu alandaki iş olanaklarına getiriyor: “İslamifinansal genişlemenin artan düzeyde vasıflı işgücüneihtiyacı bulunmakta.”

Metin İngilizce, eğitimler de. Türkçesi yok. Bu eğitime5 gün katılarak vasıflı İslami finans uzmanı olarak serti-fikalanmanın bedeli ise 3600 TL. Yüksek düzeydeüniversiteli işsizliğinin bulunduğu bir ülkede, fırsat bufırsat tabii.

Zaten toplantıyı düzenleyen Sermaye PiyasasıLisanslama Sicil ve Eğitim Kuruluşu (SPL), da bu fırsatıdeğerlendirmek üzere kurulmuş bir kurum. “Sermayepiyasası profesyonelleri”nin lisanslanma (sınav ve serti-fikasyon) işlemlerini yürüten kurum, bu alanda çalışmakisteyenlere 10 Haziran 2011 tarihinden beri hizmet veri-yor. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası başta olmaküzere çeşitli borsaların ortağı olduğu kurumun, enbüyük ortağı ise Türkiye SermayePiyasası Aracı Kuruluşları Birliği.Yani tüm tahvil ve hisse senediişlerini çekip çeviren kurumlarınçatı örgütü.

SPL sadece İslami finans üzeri-ne eğitim vermiyor, spekülatif işlersanatının tüm inceliklerini öğreti-yor. İslami finans konusunda daGlobal University of IslamicFinance (Küresel İslami FinansÜniversitesi) ile işbirliği yapıyor.Kısa adı INCIEF olan ve lisansüstüeğitim veren bu üniversite,Malezya Merkez Bankasıtarafından kurulmuş. Amacını,‘İslami finans alanındaki işgücüneolan küresel talebi karşılamak veülkenin İslami finans merkezipozisyonunu kuvvetlendirmek’ olarak özetliyor. Masterve doktora programlarında sadece finans değil fıkıhdersleri de yer alıyor. INCIEF’in internet sitesinde,dünyada 1.6 milyar müslümanın “şeriatla uyumlufinansal ürünler” talep ettiğine ve bu sektörün hızlabüyümeye devam edeceğine dikkat çekiliyor.

INCIEF’in “Şeriatla uyumlu finansal ürünler” dediğitahvillerin, bonoların vs. başında da Sukuk geliyor.Sukuk genel olarak “faizsiz tahvil” olarak tanımlanmak-ta. Ödünç para bulmak amacıyla çıkarılan borçlanmasenedi olan tahvil, satın alan kişiye belirli bir meblağıbelirli bir vadede ödemeyi taahhüt eder. Bu kağıtüzerinde yazan meblağdan daha düşük bir bedele satınalındığı için para kazandırır. Sukuk da aynı biçimde,satın alana belirli bir tarihte ödenecek gelir vaat ediyor.Tek farkı; ödenecek paranın bir yatırımın kârı veya birgayrimenkulun kirası üzerinden kazanılacağının garan-tisini veriyor. Çünkü kar ve kira İslam’da helal. Özelliklegayrimenkul kirasına dayalı sukuklar en yaygın olanları.Ancak sonuçta sukuk sahibi kişi paradan para kazan-makta, bu para sabit veya değişken getirili olabilmekte,alınıp satılması sonucu spekülatif kazanç getirebilmekte.Sadece kağıda reel bir karşılık gösterilmekte; böyleceparadan para kazanmak kitaba uydurulmakta.

Finansın bu biçimde İslamileştirilmesine olan ihtiyaç,Körfez ülkelerinde biriken petrodolarlara zahmetsiz getirialanları arayışından doğmuştu. İslamı bankacılık ve şeri-ata uygun yeni İslami finansal ürünlerle bu piyasa hızlagelişti. 1990’ların ortasında İslami finansal varlıklarınbüyüklüğü 150 milyar dolarken, 2011’de bu rakam 1trilyon doları geçti. Büyük bir sıçrama yaşanan 2012’dede 1.6 trilyon dolara ulaştı. Özellikle Malezya, en baştanitibaren Körfez ülkelerinden gelen sıcak paraya kapılarınıaçarak, İslami finansın merkezi haline geldi.İslamileşmeye referansla “Malezya mı olacak” denilenTürkiye’de finanslaşmanın bu kanalında Malezya’yıörnek aldı ve Eylül ayında Hazine ilk sukuk ihracınıgerçekleştirdi.

Malezya Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları (GYO)Yöneticileri Derneği Başkanı Stewart Labrooy, daha2012’nin Mayıs ayında Türkiye’nin Ortadoğu’nun İslamifinans merkezi olabileceğini söylemiş ve kentseldönüşüm programları üzerinden sukuk piyasasıoluşturabileceğini ifade etmişti. Labrooy, “Alışverişmerkezi GYO’ları, hastane GYO’ları” kurarak bunlaradına çıkacak sukukları satmayı tavsiye etmişti.

Tüm bunlara bakınca AKP’nin kentsel dönüşümdekiısrarının yanı sıra Erdoğan’ın “6 yıllık hayalim” dediğikampus hastanelerinin Danıştay tarafından engellenme-sine olan öfkesi de daha net anlaşılıyor. Özel şirketlertarafından inşa edilecek 8 hastaneye karşılık olarakdevletin bu şirketlere 25 yılda yaklaşık 26 milyar 500milyon liralık bir meblağ ödeyeceği biliniyor. Buyurunsize üzerinden sukuk çıkarılıp spekülatif karlar elde edile-cek bir alan. Buyurun size Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığıtartışmasını başlatmasına neden olan yargı kararlarınaöfkesinin arka planı.

2007 yılının popüler tartışması “Türkiye Malezya olurmu” idi ve genel olarak yaşam tarzına müdahalelerbağlamında konu tartışılıyordu. 6 yıl geçti veMalezyalaşma denen şeyin sadece bir İslamileşmeolmadığı ortaya çıkıyor. İslamileşme, finanslaşmayıahlakileştirmek, emek ve doğa düşmanı yönünün üzeri-ni örtmek için kullanılıyor.

UmarKaratepe

[email protected]

İnşaat sektöründeki büyümenin çakılmasınınardından Esenyurt merkezli deprem yaşanıyor

TÜSİAD Genel Kurulu’nda hükümeti memnun edecekisimler yönetime dahil oldu ancak söylem aynıydı

TÜSİAD’ın yeni başkanı Yılmaz,Genel Kurul konuşmasında

ekonomide AKP içinde yaşanantartışmaya da atıfta bulundu ve butartışmada tekelci sermayenin çıkar-ları doğrultusunda taraf oldu.Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ileEkonomi Bakanı Zafer Çağlayanarasındaki “gaz-fren” tartışmasında,

“fren” cephesinde yer alan Babacan,TÜSİAD’dan destek gördü.

Yüksek faizi ve devlet destek-lerinin kısılmasını içerdiği için küçükve orta ölçekli sermayeyi zora sokan,tekelci sermayeyi ve özellikle definans oligarşisini güvence altına alan“yumuşak iniş” politikaları,Muharrem Yılmaz tarafından şu

sözlerle övüldü: “2011 yılındanitibaren makroekonomik dengesizlik-leri gidermek amacıyla, bir diziistikrar önlemi gündeme geldi. Buönlemler başarıyla uygulamayakondu ve ekonomide yumuşak inişgerçekleşti.” Yılmaz konuşmasındapara ve maliye politikalarının aynı di-siplinle devam ettirilmesini istedi.

İstanbul MenkulKıymetler Borsası

endeksinde bulunan hissesenetleri bir yılda yüzde56’nın üzerinde,yılbaşından bu yana iseyüzde 8’in üzerinde değerkazandı. Borsa endeksi84000 puan ile tarihi zirve-sine ulaştı.

Bu gelişmenin enönemli nedeni,Türkiye’nin bir sıcak paracenneti haline gelmesi.2012 yılının 11 aylık döne-minde yabancıların sıcakpara girişleri, doğrudanyatırım girişinin neredeysedört katı. 11 ayın ardındanbu eğilimi güçlendiren enönemli neden, uluslararasıkredi derecelendirmekuruluşu Fitch’inTürkiye’nin “notunu”arttırması oldu. Sıcakparanın hızlı bir girişininolası çıkışıyla yaşanacaksonuçlar ise 22 Ocak’tagörüldü. Başka bir krediderecelendirme kuruluşuolan Moodys’inTürkiye’nin notunuartıracağı söylentisiylehisseler neredeyse yüzde10 değer kazanıp, bu söy-lentinin yalanlanmasıylahızla değer kaybetti. Budurum ekonominin gele-ceğinin finans oligarşisininiki dudağı arasındaolduğunu gösterdi.

Borsaniyecoştu?

“fieriatla uyumlu finansal

ürünler” ve MalezyalaflmaTekellerin zirvesinde‘açılım’

Yeni yönetimden Babacan’a açık destek

İnşaatın kurtları yıkılıyor

Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB)Başkanı Melih Gökçek’in yıllardır sat-

maya çalıştığı Başkent Gaz’ın nihai pazarlıkgörüşmeleri 25 Ocak’ta. Başkent Gaz dahaönce üç kez satılmıştı. Şirketin yüzde 80'iiçin 2008'de ve 2010'da düzenlenen ihalelerikazanan firmalar, parayı ödeyemeyinceihaleler iptal olmuştu. Üçüncü ihalede isedaha önceki bedellerin yarısına bileulaşılamayınca ihale iptal olmuştu. Buiptaller üzerine özelleştirmenin cazibesiniarttırmak için şirketin yüzde 20'lik payı dapakete dahil edildi. ABB ve EGO'nun

şirkete olan yaklaşık 300 milyon dolar bor-cunun özelleştirme gelirinden ödenmesikanunla karar bağlandı. Baymina ElektrikSantrali de satış paketine katıldı.

CHP Ankara Milletvekili Levent Gök iseBaşkent Gaz'ın özelleştirmesinin dayanağıolan kanunun gerekçesinin BOTAŞ'a olanborçların ödenmesi ve metro yapımıolduğunu hatırlattı. BOTAŞ'a olan borçlarınödendiğini söyleyen Gök, metro yapımını daUlaştırma Bakanlığı’nın üstlendiğini,dolayısıyla özelleştirmenin kanunidayanağının kalmadığını belirtti.

Gökçek’indördüncü

satışdenemesi

Page 10: 175'inci Sayı

10Halk›n Sesi 28 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

KİBELE

2 3 yaşındaki Jyoti SingPandey’e 16 Aralık’ta YeniDelhi’de bir otobüste 6

erkek tecavüz etmiş ve öldüresiyedövmüştü. Pandey’in tedavigördüğü hastanede hayatını kay-betmesi Hindistan’da büyükprotestolara neden oldu.

Her yirmi beş dakikada birkadının tecavüze uğradığıHindistan’da kadına yönelikşiddet bu olaydan sonra tekrargündeme geldi. Hindistan’da çokfazla sayıda kadının tecavüzeuğraması ve öldürülmesininnedeni cinsiyet ayrımcılığınıntoplumda kökleşmiş olması vekabul görmesi.

KAYIP KADINLARHindistanlı ekonomist Dr.

Amartya Sen 1986’da nüfushesaplarına göre Hindistan’da 37milyon kadının “kayıp” olduğunubelirtti. Birleşmiş Milletler 2008yılında Hindistan’daki “kayıp”kadın sayısının 62 milyonaçıktığını açıkladı.

Dünya genelinde erkek vekadın nüfusu arasındaki oran,100 kız çocuğa karşılık 103 ila106 erkek çocuk iken, Hindis-

tan’da erkek çocuk sayısı 132’yekadar çıkabiliyor. Dünya ortala-ması baz alındığında Hindis-tan’da 62 milyon kadının yok ol-duğu, yani öldürüldüğü görülü-yor.

Hindistan’da kadın cinayetleri,işleniş biçimi ve amacına göre çe-şitli adlar alıyor. Aralık 2006’da“50 milyon kayıp kadın” kam-panyasını başlatan Rita Banerji,cinayetlerin isimlendirilerek top-lumca kabul edilen bir geleneğedönüştüğünü ve kültür ile suçunbirbirine karıştığını söylüyor. Bualgı da kadın cinayetlerinin top-lumda olağan karşılanmasına ne-den oluyor.

Hindistan’da erkek çocuğunkız çocuğa tercih edilmesi “ka-yıp” kadınların sayısının çokluğu-nun ana nedenlerinden biri. Er-kek çocuk, soyun devamı sayılır-ken; kız çocuk başlık parası ver-mek zorunda oldukları misafirolarak görülüyor. Bir Hint atasö-zü “Bir kız çocuğunu yetiştirmek,komşunun bahçesini sulamayabenzer" diyor.

Bu bakış açısından dolayı be-bek eğer kızsa aldırılabiliyor.Hindistan’da hamilelik sırasındacinsiyet belirleme 1994’te yasak-lanmasına rağmen pratikte de-

vam ediyor. Bristol Üniversite-si’nden Sonia Bhalotra’nın yaptı-ğı bir çalışma, kız bebek kürtajı-nın Hindistan’ın yoksul bölgele-rinden çok varlıklı bölgelerindeuygulandığını gösteriyor. Yanikız bebek kürtajı ekonomik ko-şullardan çok toplumdaki yerle-şik kültürle ilgili.

Yoksul kesimlerde kürtaj pa-halı bir yöntem olduğundan, kızbebekler doğduktan sonra öldü-rülebiliyor. Kız çocukların gö-mülmesine “Kurimar”, süt dolubir kovada boğulmasına “Doodh-peeti” deniliyor.

Doğumdan sonra ölümdenkurtulan kız çocuklarını hastalık-tan dolayı ölüm tehlikesi bekli-yor. Hastane masrafları pahalı ol-duğu için genellikle kız çocuklarıhastalandığında doktora götürül-müyor. Hindistan’da 7 yaş altı kızve erkek çocuk farkının 7 milyonolduğu belirtiliyor.

MUTFAK KAZALARI(!)Hindistan’da başlık parasını

kadının ailesi ödüyor.Evlendikten sonra başlık parasıödenmeye devam edilebiliyor.Nüfusun üçte ikisinin günde 2dolardan az bir gelire sahipolduğu Hindistan’da çoğu aile bu

parayı bir süre sonra ödeyemiyor.Para ödenmeyince genç kadının,damat ve ailesi tarafından “mut-fak kazası” süsüyle öldürülmesioldukça yaygın. 2006’da yapılanbir araştırmaya göre, günde 10 ila20 kadın başlık parası yüzündenöldürülüyor. Bu cinayetlere var-lıklı ailelerde de rastlanıyor.

‘YÜZ ERKEK ÇOCU⁄UNAANNE OLASIN’2007’de hamile kadın ölüm ora-nın en yüksek olduğu ülke Hin-distan’dı. Bunun en önemli ne-denlerinden biri çocuk yaşta evli-lik ve çok çocuk doğurma. Hin-distan’da evlenen genç kadınlarasıkça söylenen bir dilek: “Yüz er-kek çocuğuna anne olasın.” Vü-cutları gelişmemiş kız çocukları-nın erkek olana kadar sürekli do-ğurmaya zorlanması ve bu süreç-te kız bebeklerin alınması vücut-larını yıpratarak sonraki gebelik-lerde annenin ölümüne nedenolabiliyor.

Bir başka kadın cinayeti “Sa-ti”. Sati, kadının ölen kocasıylabirlikte yakılması. 1829’da yasak-lanmasına rağmen, 1947’den son-ra 40 sati vakası tespit edilmiş.Benaras ve Vrindavan’da Sa-ti’den kaçan dul kadınlar, sokak-

larda dilencilik ve seks işçiliğiyaparak yaşamaya çalışıyor.

Hindistan’da tecavüze uğramışkadın aile onuruna leke olarakgörüldüğünden intihara zorlana-biliyor ve bu ölüme “Johar” adıveriliyor. Tecavüz olaylarınınsıkça yaşandığı Hindistan’da pekçok tecavüz vakası bildirilmiyorve bildirilenlerin de ancak yüzde26’sında sanığa mahkumiyetveriliyor. Feminist aktivist Ram-lath Kavil, Hindistan’ın “oğulları-na tecavüz etmemesini söylemekyerine, kızlarından tecavüze uğ-ramamasını isteyen bir toplum”olduğunu söylüyor. Pandey’inuğradığı toplu tecavüz sonrasıHindistan’ın dini liderlerindenAsaram Bapu’nun, “Onlarakardeşim demeli ve durmalarıiçin yalvarmalıydı; böylece onu-runu ve hayatını kurtarabilirdi”demesi, Kavil’in sözlerini destek-liyor.

Hindistan’da kadınlar sürekliöldürülme ve tecavüze uğramariskiyle yaşıyorlar. Hindistanlı in-san hakları aktivisti Aruna Papp,kadına biçilen düşük statü ve aşa-ğılanmanın kökü kazınmadıkçadaha sert yasaların yetersiz olaca-ğını ve kültürün değişmesi gerek-tiğini vurguluyor.

Jyoti Sing Pandey adındaki genç kadının toplu tecavüze uğraması ve katledilmesi sonrasıbüyük eylemlerin yapıldığı Hindistan’da, kadına yönelik şiddet sistematik ve köklü

‘Her kadın sağlıklı koşullarda, güvenli ve ücretsiz kürtaj hakkına sahip olmalı’diyen kadın hekimler ‘kürtaj hakkı kısıtılanamaz, karar kadınların’ dedi

Utançdavasındautanç kararı

Tacizşikayetine sürgün

“Utanç Davas›” olarakbilinen, Yarg›tay’›n ”k›smibozma” karar›yla yenidengörülmeye bafllanan N.Ç.Davas›’nda, mahkeme 26san›ktan 25’ini 7 ile 9 y›laras›nda de¤iflen oranlardahapis cezas›na çarpt›rd›.Cezalar›n N.Ç’nin r›zas› ol-du¤u gerekçesi ile alt s›n›r-dan verildi¤i ö¤renildi.Mardin 1. A¤›r Ceza Mah-kemesi’nde görülen veN.Ç’nin yafl›n›n küçük ol-mas› nedeniyle mahkeme-nin ”gizlilik” karar› ald›¤›duruflmaya, avukatlar ka-t›ld›. Duruflma sonras›ndagazetecilere aç›klama ya-pan N.Ç’nin avukatlar›ndan‹HD Mardin fiube Baflkan›Erdal Kuzu, “A¤›r aksakl›k-larla devam eden, hattaadil yarg›lama ilkelerini ih-lal eden bir yarg›lamaylakarfl› karfl›ya kald›k” dedi.Kuzu, flöyle konufltu:

“Mahkeme cezalar› ar-t›rma yoluna gitti ama kü-çük bir çocu¤a yap›lan bumuamelede küçük çocu-¤un r›zas›n›n var oldu¤unukabul etmesi bize göre ka-bul edilmez bir durumdur.15 yafl›ndan küçük bir ço-cukta r›za olur mu? Çünkütarihin hiçbir evresindeküçük bir çocukta r›zan›noldu¤u kabul edilemez. Buanlamda mahkeme karar›elefltiriye aç›k. Bizler detemyiz haklar›m›z› tekrarkullanaca¤›z.”

REDHACK’TENEYLEM

RedHack, N.Ç. Davas›nedeniyle Yarg›tay’›nwww.yargitay.gov.tr adre-sindeki sitesini çökertti.RedHack, adaletin iflleme-di¤ini belirterek böyle bireylem karar› ald›klar›n›aç›klad›.

KESK’li kad›nlar, Fatih‹lçe Milli E¤itim Müdürüfieref Çal›fl›r hakk›nda, cin-sel sald›r› ve taciz suçlama-lar›yla dava olmas›na ra¤-men görevine devam et-mesini protesto etti. Mü-dürlük önünde KESK’likad›nlar ad›na aç›klamayapan Arzu Erdo¤an, üçkad›n çal›flan›n, Çal›fl›r’›nkendilerine birden fazlakez tacizde bulunmas›nedeniyle Nisan 2012'deflikayette bulundu¤unu,bunun üzerine Çal›fl›r’›n"cinsel taciz" ve "cinselsald›r›" suçlamalar› ile 4Haziran 2012'de tutuk-land›¤›n› söyledi. Erdo¤an,Çal›fl›r’›n daha sonra kaçmaflüphesi bulunmamas› ge-rekçesiyle 7 Haziran'datahliye edildi¤ini vegörevine iade edildi¤inisöyledi. Erdo¤an, Çal›fl›r’›ngöreve iade edilmesininard›ndan yaflananlar› flöyleanlatt›: “Tacize u¤rad›¤›

için flikayette bulunan üçkad›ndan ikisi bu süre için-de iddialar›ndan vazgeç-medi ancak bask› görmele-ri nedeniyle flikayetlerinigeri ald›lar. fiikayetindenvazgeçmeyen bir kad›n ça-l›flan›n hakk›nda sorufltur-ma aç›ld›. Daha sonra bas-k›lar karfl›s›nda yer de¤iflik-li¤i istedi ancak iste¤eba¤l› yer de¤ifltirme bek-lerken ‘devams›zl›k, kurumamirine ve personellere sa-taflma’ gerekçeleri ile bafl-ka bir okula tayin edildi.”Tacize u¤rad›¤›n› söyleyenkad›nlar›n flikayetçi olduk-lar› kifliyle ayn› yerdeçal›flmalar› ile ilgili tedbiral›nmad›¤›n› söyleyenErdo¤an, "‹stanbul MilliE¤itim Müdürü MuammerY›ld›z baflta olmak üzereMilli E¤itim Bakan› ÖmerDinçer ile Aile ve SosyalPolitikalardan Sorumlu Ba-kan Fatma fiahin bu du-rumdan sorumludur" dedi.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ınBakanlar Kurulu’na sunulacağını

söylediği kürtaj tasarısına karşı TürkTabipler Birliği Kadın Hekimlik veKadın Sağlığı Kolu açıklama yaptı.Kadın hekimler açıklamalarında “kür-taj hakkının engellenmesi yaşamhakkının engellenmesidir” dedi.

Hekimler, Başbakanın “kürtajı bircinayet olarak görüyorum” açıkla-masından sonra kadınların kazanılmışhakkı olan kürtaj hakkının gerialınmasına dönük çabanın birhükümet politikası olarak sürdüğünüsöyledi.

Akdağ’ın yasa ile ilgili yaptığıaçıklamalara değinen hekimler,Üreme Sağlığı Yasası’nın adının çocukistismarı suçu ile birlikte anılmasınınbaşlı başına bir talihsizlik içerdiğini veistemli düşüğün bir suç olarak imaedilmesinin amaçlandığını belirtti.

Açıklamada kürtajın sadece devlethastanelerinde ve uzman hekimlerceyapılması kararının kürtaja erişimikıstlayacağına dikkat çekildi.

“Hiçbir hekimin, hastasının sağlıkhakkına erişimini engelleme hakkı ola-maz” diyen kadın hekimler, “Vakumyöntemiyle gebeliği sonlandırmaeğitimi verilen pratisyen hekimlerin

kürtaj yapabilmelerine olanak sağlan-malıdır” dedi. “Bütün kamu ve özelhastalerde 10 haftalık yasal süreyeuyulmalı” diyen hekimler bu sürenin12 haftaya çıkarılması gerektiğini vur-guladı. Tecavüz durumlarında isebirçok ülkede olduğu gibi kürtajın 24haftaya çıkarılması gerektiği ve budurumda kadın beyanın yeterligörülmesi gerektiği ifade edildi.

Yasa taslağında belirtilen anne vebabaya verilecek üç günlük süreye

ilişkin değerlendirme yapan hekimler“Kadınlar ahlaki yargılardan uzak, cin-siyetçi ve suçlandırıcı imalarolmaksızın gebeliklerinisonlandırabilecekleri koşullara sahipolmalıdırlar” dedi.

Kadın hekimler, son olarak isten-meyen gebeliklerin önlenmesi içinkadınların gerekli doğum kontrolyöntemlerine kolayca erişimininsağlanması gerektiğini ve bu sorumlu-luğun devlete ait olduğunu söyledi.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)hazırladığı raporda dünyada en az 52,6

milyon ev işçisi olduğunu açıkladı. Uzmanlar isekayıt dışının yüksek olduğunu, aslında sayının 100milyona ulaştığını söylüyor. Örgütün yayımladığıraporda, çoğunluğunu başkalarının evlerindeçalışan ve genelini kadınların oluşturduğu en az52,6 milyon kişinin ev işçisi olduğu belirtildi.

Raporda, ev işçisi olarak çalışanların yüzde30'unun hiçbir sosyal güvencesi olmadığı veyüzde 45'inin ise hiç izin kullanmadan çalıştığıortaya konuldu. 117 ülkeden toplanan resmi ista-tistiklere dayanarak hazırlanan rapora, ev işçisiolarak çalışan 7,4 milyon çocuk işçinin dahiledilmediği vurgulandı. ILO, 2011 yılında, "EvHizmetlileri" sözleşmesini kabul etmiş ancakABD, Filipinler ve Uruguay tarafından onaygörmemişti.

'52 milyon evişçisi var'

Kürtaja erişim kısıtlanamaz

Hindistan’ın ölü doğan kız çocukları

Hindistan’ın ölü doğan kız çocukları

BANU SERVETO⁄LU

Page 11: 175'inci Sayı

itaplarım ilk defa yasaklanmıyor. 80darbesinde Kenan Evren’in emriyle“Ekmek Parası” ve TDK ödülünü almış“Dalımdaki Para” kitaplarım yasaklandı

itaplarımın 98’i çocuklar için yazıldı.98 çocuk kitabı yazan, neyin yazılıpyazılmayacağını çok iyi bilir. Bençocuklara düş kurdurmayı seviyorum

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1128 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

Bursa’nın Osmangazi ilçesinde İlçe Milli EğitimMüdürlüğü ve Kaymakamlık bir komisyon oluşturarak,Muzaffer İzgü’nün ‘Zıkkımın Kökü’ adlı kitabının okutul-masını yasakladı. Fareler ve İnsanlar ve ŞekerPortakalı’ndan sonra gelen bu yasaklamanın gerekçesi,ergenlik çağındaki çocuklara uygun olmaması. Muzafferİzgü’nün kendi hayatından yola çıkarak yazdığı ‘Zıkkımın

Kökü’, Adana’nın bir gecekondu mahallesinde yaşayanMuzo’nun yoksulluğunu, yoksullukla mücadelesini onunçocuk gözünden okuyucuyla buluşturuyor. Muzaffer İzgüile kitabını ve ergenlik dönemindeki çocuklar için uygunolmadığı gerekçesiyle Osmangazi İlçe Milli EğitimMüdürlüğü tarafından yasaklanması hakkında nedüşündüğünü konuştuk.

“Zıkkımın

kökü” de

yasaklı

Kitabınızın yasaklanması ile ilgiline düşünüyorsunuz?

Bence yasakçı bir kafanın ürünü.Yani Şeker Portakalı, Fareler veİnsanlar okumuşsunuzdur mutlaka;nasıl yasaklanır? Ne var bundaçocuklara zararlı olacak? ŞekerPortakalı’nda ne var? BilginAdalı’nın 2 kitabında ne var!

Kitabınız hangi gerekçe önesürülerek yasaklanmış, itiraz nedenkaynaklanıyor?

Şunu söylüyorlar; bluğ çağındakiçocuklar düşlerini başka türlükurarlar. Ben de öğretmenim.Yıllarca çocuk kitapları yazdım,psikoloji kitapları okudum, edebi-yat derslerine girdim. Yani hangiçocuk bundan etkilenir, hangiçocuğa ne kadar zararlıdır, biz deen az onlar kadar bilebiliriz.

Bir de en önemlisi Muzafferİzgü olarak ben sırtımı edebiyatayaslarım. Kitabım için “tahrik edi-cidir” deniliyor ama o çocuk hiçbluğ çağı yaşamayacak mı, bazışeyleri merak etmeyecek mi? “Bazışeyler neden böyle” demeyecek mi,düşünmeyecek mi! Kitapta bunlarçocuğa verilmiş ama edebiyatınkaygısı içinde. Öyle açık seçik birşey yok. “Şu kadar çocuklara uygundeğildir” ifadesini asla kabuletmem. Mutlaka öğretmenlerincelemiştir. Üç öğretmenden kuru-lan bir kuruldur. Hatta şunainanmıyorum, güya veli şikayetetmiş. Bunların hepsi kurgu.

Üç öğretmen bir araya gelmiş,içlerinde psikolog yok, sosyologyok. Üç öğretmen oturup kararveriyorlar. O zaman ben de öğret-menim, ben de karar veriyorum. Bukitapta yasaklanacak hiçbir şey yok-tur. Doğru yazılmıştır,okutulmalıdır.

Sizce bu yasak sadece öğretmen-lerin kararı mı?

Kafa aynı kafa. Onlar sahnedekiaktörler. Karar tepeden veriliyor,şunları yasaklayın diye. Bir yasaklarülkesi. Yarın öbür gün öğretmenler“kitabı bir müdüre götürelim, millieğitim müdürüne danışalım” diye-cek; öğretmen iradesi ne olacakburada, onlara özgürce iradesinikullanma yetkinliğini tanımıyor-sunuz ki. Ben öğretmenlikyıllarımda öğrencilerime kitap daverirdim, okuma da yaptırırdımama ben yaptırırdım.

Yıllardır birçok kitap yazdınız

ve hemen hemen hepsi okullardaokutuluyor. Bir eğitimci olarak bukarara tepkiniz nasıl oldu?

154 kitabımın 98’i çocuklar içinyazıldı. 98 çocuk kitabı yazan insan,neyin yazılıp yazılmayacağını çok iyibilir.

Ben çocuklara düş kurdurmayıseviyorum. Düş kuran insandüşünüyor demektir. Düşüneninsanın beyni çalışıyor demektir.Beyni çalışan insan soru sormayabaşlar. Soru sordu mu, o kişi artıkbir bireydir. Sürünün koyunu değil.Ama onlar soran, sorgulayan insanistemiyor. Başını eğsin, “evet”desin, hiçbir şeyi sormasın.Sorgulamadan nasıl yaşanır? Birçocuk nasıl bilgi sahibi olur?

Benim kitaplarım çocuklarıduygu yönünden eğitiyor. Okuldakiderslerle nasıl duygulanır birçocuk? Matematikte beş kere beşyirmi beş eder, Seyhan ve Ceyhannehri Akdeniz’e dökülür; bir çocukbundan duygulanır mı? Olur mu?Bu dersler duyguyu aktarmaz amagerekli mi çok gerekli! Bir çocukbunları öğrenmeli ama duyguyunereden alacak. Kitaplardan. Okulkitaplarında bulamazsınız oduyguyu. Çocuk duyguyu güzelsanatlardan alır, resimden, müzik-ten, edebiyattan. Güzel bir müzikdinler duygulanır, bir resim çizerduygulanır, bir kitap okur duygu-

lanır. Duygu yönündenbir çocuğa en yakın olanedebiyattır. Bir süreönce televizyondan

gördüm, bir çocuk kediyikuyruğundan sallayarak attı. Eğer ogenç beş kitap okumuş olsaydı,bunu yapmazdı.

Yani kitapların çocukların duy-gusal gelişimi açısından da önemliolduğunu düşünüyorsunuz?

Elbette. Bir yazar olarak bençocuğu duygulandırmazsam, neduygulandıracak? Öğretmen iste-diği kadar çocuklara “yardımcıolun, arkadaş olun” desin, çocukyaşanmış canlı olaylar ister veyayaşanmamış roman ister, şiir ister,öykü ister, oyun ister. Bir çocukancak ondan sonra duygulanır. Sizkitapları yasaklayarak, çocuklarabunları yaşatmayacaksınız, sonraçocukta duyguyu eksikbırakacaksınız.

Kitabımın yasaklanmasınışiddtetle kınıyorum. Özür falan dabeklemiyorum. Ama insanların buyaşananları düşünmesi, sorgulamasıgerek.

Bugüne kadar yazdığınız kitaplar-la ilgili benzer bi şikayet olmuşmuydu?

Bugüne dek tek bir şikayet bileduymadım, hiçbir şikayet banagelmedi. Şu an 26. baskısı basıldı.Yani 26 kez 3 bin adet basılmış, 80bine yakın. Film de dünyanın bütünsinemalarında oynadı. Kimsedenbir şikayet görmedim. Amakalkıyor Milli Eğitim’de üç taneöğretmen toplanıyor kararı veriyor-lar. Onlar edebiyatın tadınıtatmışlar mı, ülkesinin çocuklarınagençlerine böylesi bir kitapyazmışlar mı, hayır!

Geçmişte de benzer yasaklamalarolmuş muydu?

80 yılında Kenan Evren’in em-riyle bir çocuk kitabım “Ekmek Pa-rası” ve Türk Dil Kurum Ödülü’nüalmış “Dalımdaki Para” kitabım ya-saklandı. Çocuk kitabım “EkmekParası”nı Kültür Bakanlığı bendenistemişti, “bize bir çocuk kitabı ya-zar mısınız” diye. Yazdım, birincikuruldan geçti, ikinci kuruldan geç-ti, ondan sonra basıldı 10 bin kitap.Bedava olarak bütün kütüphanele-re, kurumlara, okulların kütüpha-nelerine gönderildi. İktidar değişti,bir bakan çıktı “Bunda komünizmpropagandası var” dedi. Muzafferİzgü bir çocuğa anlatsa anlatsaemeği anlatır. Emek de en kutsal

şeydir bence. Emeği tabii ki anlata-cağım, çocuklara. Emek nedir,emeğe saygı nedir öğrensin, üret-meyi öğrensin, paylaşmayı öğrensin.Güçsüzden yana olsun. Doğayı sev-sin ve korusun. Benim bütün çocukkitaplarındaki ilkem budur. Amaonlar çocuklar sadece dua öğrensinistiyorlar. Yanlış şeyler bunlar, çokyanlış şeyler.

İki dönemi karşılaştırdığınızdaneler söyleyebilirsiniz?

O faşizmdi, bu güya seçimle.Seçimli faşizm. Birbirinin aynı.Daha baskıcı şimdi. Yine o zamanbilmeceye, mizaha bugün olduğukadar baskı yoktu.

Birçok okul imam hatipokullarına dönüştürüldü. Bu durumunasıl değerlendiriyorsunuz?

O okulları bitirince bu çocuklarne olacak. Yargıç olsa yandaş ola-cak. Yönetici olursa yine yandaşolacak. Dini yerine getirmek içinimam hatip bitirmek de şart değil.Dışarıdan da Kuran okursun, duaokursun. Benim zamanımda imamhatip yoktu. İnsanlar isterlerse diniöğrenirlerdi. Bugün felsefe dersiöğretmenlerine soruşturma açılıyor.

Ayrıca tüm bu yaşananlar planlı;asla rastlantı değil. Geçen güngörüştüğümüz bir arkadaşımızınçocuğunun okula gitmekistemediğini öğrendim. 60 aylıkçocuk elbette gitmek istemez okula.Çocuğun okulu sevmesini önem-semiyorlar ki, onlar biat edensadece izleyen bir toplum istedik-leri için. Dizi izlesin, futbol izlesin...

Sizce bu yasaklamalarla ilgilieğitimcilere nasıl görevler düşüyor?

Öğretmen istedikten sonra bunuyapar. Ben hiçbir öğretmeninbenim kitabımı okullarında okut-mayın diyeceğini düşünmüyorum.Fareler ve İnsanlar, Şeker Portakalıbüyük bir tiraj yaptı. İnsanımızbunun üzerine inatla gidecektir. Oyüzden ben hiçbir şekilde umutsuzdeğilim. Herkese düşen görevlervar.

Öğretmenlerimize, öğrencileri-mize güveniyorum. Zaten güven-mezsem yaşayamam. Ben buülkede yaşayacağım. Her zaman dademokrasi içerisinde yazmayadevam edeceğim. Ama yasaları dabırakmıyorlar, yandaş yargıçlar…Yandaş medya… Yine de hiçyılmadım, yılmayacağım.Söylediğim gibi öğrencime, öğret-menime, velime güveniyorum. Eğerbugüne kadar kitaplarım okun-duysa öğretmen okuttu. Beni öğret-menler çağırdı, ben nasıl onagüvenmeyeyim.

K

Halkevi kitapla tanıştırdıAKP kitaplarını yasakladı

Peki siz bu yasağa itiraz ettiniz mi?Neden yasaklandığını Osmangazi İlçe MilliEğitim Müdürlüğü’ne sordunuz mu?

Hayır, tenezzül etmem. Karşımdakinimuhatap olarak görmüyorum. Eğer dahaönce dediğim gibi içinde psikolog, sosyo-log olan bir kurul incelemiş olsaydı, o za-man “neden yasakladınız” diye sorardım.Kitabı yasaklamak için ileri sürdüklericinsel içerik olan tek bir sayfa var kitapta.300 sayfalık bir kitapta sadece bir sayfa.‘Zıkkımın Kökü’ kitabı 1992 yılındaMemduh Ün tarafından filme alındı. Çoksayıda ödül aldı. Aldığı ödüllere bakın.Kültür Bakanlığı Ödülü, Adana AltınKoza’da 5 ödül, Hindistan’da Altın Fil,Tokyo’da Asya’nın en iyileri, İspanya’daen iyi yönetmen, Paris’te gençlik sinemaödülü. Ve bu filmi Kültür Bakanlığı’ylabirlikte yaptı Mine Film. Yani bu filmiöğrencilerimize göstermek istersek,Kültür Bakanlığı’ndan getirteceğiz. Veşimdi çocuklara sakıncalı bulundu.

Elini taşınaltına

koyacaksın

Kitaplarıinceleyen kim?

Sizce yasaklamalara karşı neler yap-malı…

Ben yazarım, benim görevim bu, kitapyazarım. Bakın yarın bir oyunumKarşıyaka’da sahne alıyor. ‘Bütün bunlarbize özgü, bunu yazan Muzaffer İzgü.’Son yazdığım kitaplar ‘Hamdolsun Açız’,‘Anamı da Aldım Geldim’, ‘Ayıya Bak’.‘Padişahım Çok Yaşa’. Bu dört kitaptanoluşan oyunlar. İşte ben görevimiyapıyorum. Bunlar dini kullanıyorlar.Ama hiç umutsuzluğum yok benim. Bun-ların hepsi geçecek. Ben Menderes’i degördüm. 80 yaşına gelmiş bir insan kaçihtilal gördü. Bir gün çekip gidecek bun-lar da. Niye umutsuzluğa kapılıyoruz?Hiç umutsuz değilim. Dimdik ayaktayım.

Ayrıca kahvelerde, otobüste oturupsadece eleştirmenin bir anlamı yok. İkikişiden biri oy vermiş. yüzde 50 diyorlar.Demek ki ülkenin yarısı oy vermemiş.Niye bunu düşünmüyoruz da, bu yüzde50’yi düşünüyoruz? Kapı kapı gezecek-sin, elini taşın altına koyacaksın. Sen ki-tap yazamıyorsan, başka bir şey yap.Emekli o insanlar kahvede ne yapar, taşoynama, kağıt oynama dışında. Gel do-laş, diğer yüzde 50’nin yanına git, anlat,mücadele et.

Kitapla nasıltanıştınız?

Halkevleri’nin bu ko-nudaki payı çok büyük.Çok soğuk bir gün, evde ısınacak hiçbir şeyyok, sırtım başım ıslak. Böyle yağmurlu, ıs-lak günlerde bir arkadaşıma giderdim ben.Şubatta odun kömür hemen biterdi zaten,bir odası olan gecekonduda büyüdüm ben.Yatak odası, yemek odası, oturma odası,mutfak, banyo… Annem beni leğende yı-kardı, bardak gibi dizilirdik yere, bir oda.Baba, anne ve kardeşler boy sırasına göreyerde yatardık. Şubatta da odun kömür bi-terdi. Zaten mangal kömürü var, onu ya-

kardık. O da biterdi. Nedim arkadaşım de-di “Bugün seni götüremeyeceğim, ablamınnişanı var. Ama sana bir yer tarif edeyimsen oraya git. Orada soba var.” Arkadaşı-mın bana önerdiği Adana Halkevi Kütüp-hanesi’ymiş. Sekiz yaşındayım o zaman.Ondan sonraki yıllar boyunca hep kütüp-hanedeydim ben ve Halkevi’ndeydim ha-yatım boyunca. İlk izlediğim oyun da yineHalkevi’ndedir. 24 oyun yazdım, arkasındabu gerçek var.

Kendine Hal-kevciyim diyenherkes, halkın ev-lerine doğru git-

meli. Bakın ben inanın buradayım ama herzaman yoksul mahallelere Limontepe,Uzundere, Gültepe, Çimentepe hepsinegiderim. Otururum orda kahvelere. Konu-şurum insanlarla. Hangi yazar fildişi kule-sine çekilirse o yazar bitmiştir. Bana bugündevlet, devlet sanatçılığını verse, elimintersiyle iterim. Ben halkımın sanatçısıyım.Umutsuzluğa kapılmak yerine, herkesinyapabileceği şeyler var. Hiç umutsuz deği-lim ben, geçecek bunlar.

K

Muzaffer İzgü

PEL‹N O⁄Ufi

Yasak sadeceöğretmenlerinkararı değil.Onlar sahnedekiaktörler. Karartepeden veriliyor,şunları yasaklayındiye. Bir yasaklarülkesi

Muzaffer İzgü’nün kitapla tanışmasında Halkevleri’nin önemiçok büyük. İzgü, Halkevleri’yle nasıl tanıştığını anlatıyor....

Fildişi kulesine çekilen yazar bitmiştir

Page 12: 175'inci Sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1228 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

Piyasanın çürüttüğü üniversite

AKP’nin fesatçı rektörleri

Kürsü ile ticarethaneİ yi eğitimli ve gelişkin ekonomik

faaliyetlerle haşır neşir bir hırsızkamu üniversitelerine

baktığında, üniversitenin sahipolduğu taşınmazları, bilimsel bilgiyi,eğitim hizmetini ve onun bir parçasıolan kampüs içi hizmetleri başkatürlü görür. Bu durum, İTÜ’nün1957-1959 dönemi rektörü Mustafaİnan gibi “Kürsü ile ticarethaneyi bir-birine karıştırmayın olur mu çocuk-lar?” diyenlerin değil, 12 Eylülrejimiyle kurulup AKP’yle devameden YÖK’ün rektörlerinin anlaya-bileceği bir şeydir.

Üniversitenin bütün üretim kapa-sitesi ve varlıkları kitabına uydurulupbir alışverişe konu edilerek satılabilir.Alışverişin usulen mümkün olmadığıkoşullarda “bağışlar” ve bu“bağışları” çekip çevirecek üniversitevakıfları devreye girecektir. Üniver-siteyi geliştirme, kalkındırma ya dagüçlendirme iddiasıyla kurulan vakıfbu ulvi amaçları için öğrencisindenşirketine, esnafından tüzel kişiliğineüniversiteden yolu geçen herkestengönüllü ya da zorunlu bağış ve harçtoplayacak bu kaynakları da YÖK’ünbelirlediği çerçevede ama üniversitebileşenlerine hesap vermeden kul-lanacaktır. Ancak üniversitevakıflarının bugüne kadar ortayakoyduğu pratik, üniversiteyi değilüniversitedeki piyasa ilişkilerini

geliştirmiştir. Bu ilişkiler geliştikçe deüniversite kamu yararına bilimselbilgi üreten ve emekçi çocuklarınında yararlanabildiği kamusal eğitimhizmeti veren bir kurum olmaktançıkmıştır.

YÖK BELGELER‹,MALUMUN ‹LANI

Yukarıda sözü edilen düzenekyıllardır üniversite muhalefetitarafından dillendiriliyordu.Redhack’in ifşa ettiği YÖK bel-geleriyle de bu gerçek, kabul etmek

istemeyenleri ikna edecek, inkaredenlerin de sesini kesecek şekildeortaya çıktı.

İşte belgelerdeki iddialardanbirkaç örnek:

n Hakkari Üniversitesi’ne proto-kolle verilen 85 bin TL’lik bütçe pro-mosyonu eski Rektör İbrahim Belen-li ve Özel Kalem Müdürü SüleymanSolmaz tarafından bütçeye gelir kayıtedilmeden harcandı.

n Eski İTÜ Rektörü MuhammedŞahin döneminde, Arı Teknokentimar kurallarına aykırı bir biçimde

inşa edildi. Üniversite kaynakları ilekurulan ancak üniversiteden bağım-sız işletilen Teknokent’in kazancı Şa-hin tarafından kişisel gelirleri içinkullanıldı.

n 1999 yılında Ege Üniversitesi’neait arazi eğitim amaçlı kamulaştırıldı.Ancak 2 bin 500 kişilik yurt yapılacakarazi daha sonra alışveriş merkezi ya-pılması için bir inşaat şirketine veril-di.

n Hacettepe Üniversitesi, çevreesnafından zorunlu bağış aldı, CocaCola’dan da 250 bin TL “Bağış” aldı.

n Karadeniz Teknik Üniversite-si’nin öğrencilerden ek harç adı altın-da topladığı zorunlu bağışlar usulsüzolarak KTÜ Güçlendirme Vakfı he-sabına, oradan da bazı personellerinhesabına aktarıldı. Yönetim bu ne-denle kınama cezası aldı.

Anti-demokratik üniversite yöneti-mi, üniversite vakıfları, üniversitebankacılığı ve üniversite-sermaye iliş-kisi üniversitenin onurunu ayaklar al-tına alan kokuşmuş bir çıkar çarkınıdöndürüyor. Kamu kaynakları, gö-nüllü ve zorunlu bağışlar, öğrenciler-den yasal ve yasadışı olarak alınanharçlar ile dolan vakıf kasaları üni-versite yönetimleri ile sermayenin suçortaklığında yağmalanıyor. Üniversi-te yönetimi, bu çarkı tehdit eden üni-versite muhalefetini bastırmak içinçabaladıkça YÖK’ün ve üniversiteyönetimlerinin anti-demokratik yapı-sı daha da perçinleniyor.

Üniversitelerdeki piyasalaştırmauygulamalarının en önemli

ayaklarından biri de taşeronlaştırma.Üniversiteler, birçok hizmeti taşeronşirketlere ihale ederek hem üniversi-telerdeki işçilerin sendikalaşmasınıönlemeyi hem de işçileri normalinçok altında ücretle çalıştırarak işçibaşına ortalama 400-500 lira kâr et-meyi hedefliyor.

Bu uygulama tüm üniversitelerdeyapılıyor. Üniversite rektörleri, taşe-ron sistemin devamlılığı için cezalarödemeyi hatta üniversiteyi zarara uğ-ratmayı dahi göze alıyor. Taşeronihalesi denilince akla gelen ilk isimşimdi “İhaleye fesat karıştırmak” su-çuyla hapiste olan eski ÇukurovaÜniversitesi Rektörü Alper Akınoğ-lu. Redhack tarafından yayımlananyolsuzluk belgelerinde de Akınoğ-

lu’nun adının geçmesi tesadüf değil.İslam Kalkınma Bankası’ndan alı-

nan 8.9 milyon dolarlık kredi ile 1999yılında gerçekleştirilen 60 yataklı Çu-kurova Üniversitesi Tıp FakültesiYoğun Bakım Ünitesi’ne malzemealımı ihalesinde devletin 4.537.592dolar zarara uğratıldı ortaya çıktı.2000-2004 yıllarında Çukurova Üni-versitesi Rektörlüğü yapan Prof. Dr.Yalçın Kekeç tarafından AnkaraCumhuriyet Başsavcılığı’na yapılansuç duyurusundaki bilgilere göre Ke-keç’ten sonra rektör olan Alper Akı-noğlu, taşeron firma lehine sahte bel-ge düzenledi. Taşeron firmadan alı-nan birçok malzeme bozuk veya ek-sik olduğu halde yazılan raporlardaeksiksiz gösterildi. Durum, 2008 ve2009 yıllarında YÖK’e üç defa veYÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ınşahsına da bir defa bildirildi. Özcanherhangi bir soruşturma başlatmadı.

Dev Sağlık-İş üyesi işçiler, Akı-noğlu’nun yönetimindeki ÇukurovaÜniversitesi’ne ait Balcalı Tıp Fakül-tesi Hastanesi’nde 22 Ağustos günügerçekleştirilen taşeron şirket ihalesi-ne müdahale ettikleri için “İhaleyefesat karıştırmak” iddiasıyla 27’şer yılhapis cezası istemiyle yargılandı. İşçi-lerin, hastanenin asıl işçisi olduklarıÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlı-ğı ve mahkeme tarafından tespit edil-di. Üniversitenin işçilerle bireysel işsözleşmesi yapması gerektiğine hük-medildi. Ancak üniversite 2011’denberi yüksek miktarlarda cezalar öde-meyi göze alarak işçilerle bireyselsözleşme yapmadı, hatta hastaneye“hizmet alımı” adı altında temizlikpersoneli, hemşire, otomasyon perso-neli ve yemekhane personeli almayaçalıştı.

2004’te sahte belge düzenleyerektaşeron firmayı aklayıp üniversiteyi

4,5 milyon dolar zarara uğratan Akı-noğlu Haziran 2012’de “ihaleye fesatkarıştırmak” suçundan tutuklandı.

4,5 L‹RAYA TEM‹ZL‹K BEZ‹Bir diğer örnek de Uludağ Üni-

versitesi Tıp Fakültesi Hastane-si’nden. Uludağ Üniversitesi’nde2006-2007 ve 2008 yıllarında yapılantemizlik hizmeti alım ihalelerinde pi-yasada 0,40 TL’ye satılan temizlik be-zinin 4,40 TL olarak gösterildiği,1.350 personelin çalıştığı hastanedemalzeme alımlarının 1.700 kişiye gö-re yapıldığı, otomasyon, yemekhane,temizlik gibi alanlarda çalışan tümpersonelin “temizlik” adı altında gös-terildiği ortaya çıktı. Yapılan ihaledehastanenin toplam temizlik masrafı-nın 71,7 milyon lira olmasına rağmen83.9 milyon lira verildiği; ihaleden12.1 milyon lira vurgun yapıldığı daortaya çıktı.

Herkesin bildi¤i ancak ispatlan-mas› güç baz› gerçekler, iktidar›elinde tutan›n fliddetinden besle-nen bir yalanla perdeleniyor. Oyalan perdesinin kald›r›lmas› isebilmediklerimizi a盤a ç›karm›flolman›n ötesinde yalanla ayaktaduranlar›n iktidar›n› sarst›¤› içink›ymetli.

YÖK'ün Elektronik Paylafl›mSistemi ebys.yok.gov.tr'yi hackleye-rek aralar›nda “gizli” ibaresi bulu-nan 60 bin belgeyi ele geçiripyay›mlayan Redhack’in yapt›¤› tamda buydu. Üniversite arazilerininözel flirketlere peflkefl çekilmesin-den zorunlu ba¤›fl yoluyla ö¤renci-lerin doland›r›lmas›na, üniversiteile ifl yapan flirketlerden rüflvetal›nmas›ndan üniversite kay-

naklar›n›n zimmete geçirilmesinedek belgeleri a盤a ç›kar›lan pekçok gasp faaliyeti, asl›nda kimseyiflafl›rtmad›. Redhack piyasailiflkilerinin üniversiteyi nas›l çürüt-tü¤ünü inkar edilemez bir flekildeortaya sererek, üniversitelerigelifltirece¤i ya da güçlendirece¤iiddia edilen neoliberal dönüflümünasl›nda nitelikli bir h›rs›zl›kfaaliyetinden baflka bir fleyolmad›¤›n›, iktidar›n› piyasayadayand›ranlar›n da üniversiteyitemsil edemeyece¤ini ortayaç›kard›. Binlerce belgenin ortayasaç›lmas›n›n ard›ndanCumhurbaflkan›’n›n, Baflbakan’›n,YÖK Baflkan›’n›n, rektörlerin, ad›geçen flirketlerin g›k›n›n ç›kmamas›baflka nas›l aç›klanabilirdi ki.

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

ALP TEK‹N BABAÇ

Piyasalaflt›rma, üni-versiteleri çürütürkençürümenin paydaflla-r›ndan rektörler kirle-nirken üniversitelilerayakta. Ö¤renci Ko-lektifleri 26 Ocak’taki2. Genel Kurulu’nunard›ndan YÖK Yasa-s›’na karfl› ‹stanbul’daeylemde...

LLiissee mmeezzuunnuu bbööllüümm bbaaflflkkaann››:: KastamonuÜniversitesi “Aç›kö¤retim”den terk Cuma Ay-d›n’› ö¤retim görevlisi olarak atad›. Ayd›n’›ntek özelli¤i bilgisayarla aras›n›n iyi olmas›yd›ve bu sayede Bilgisayar Teknolojileri bölü-münde önce derslere girdi, sonra da bölümbaflkan› oldu. Ayd›n’›n foyas› baflka bir üniver-siteye baflvurunca ve o üniversite KastamonuÜniversitesi’nin “ö¤retim üyemizdir” yaz›s›ylayetinmeyince ortaya ç›kt›.

OOllmmaayyaann llaabboorraattuuaarr iiççiinn sseerrvveett:: GiresunÜniversitesi, 664 bin 34 TL ödeyerek bir cihazald›. Ancak bu cihaz olmayan bir laboratuvariçin al›nd›. Ve yer olmad›¤› için cihaz›n kurulu-mu ve kontrolü yap›lamad› ancak paras› t›k›rt›k›r ödendi. Kurulamayan bu cihaz›n kullan›-m› için yap›lacak yurt d›fl› e¤itimlerin masraf-lar›n›n firma taraf›ndan karfl›lanaca¤› ihaleflartnamesinde yer almas›na ra¤men, rektör-lük de e¤itime gidenlere ödeme yapt›.

BBuu kkaaddaarr eettii kkiimm yyeeddii:: Samsun 19 May›sÜniversitesi’nde 2007 y›l›nda gerçekleflen etve tavuk ürünlerine ait mal al›mlar› ödemele-

rinde tam 891 bin TL'lik büyük yolsuzluk ol-du¤u ortaya ç›kt›. Ortaya ç›kan belgelere göreet ve tavuk ürünleri al›mlar›nda ihtiyac›n çoküzerinde mebla¤larda ödeme yap›ld›¤› anla-fl›ld›. 891 bin TL’lik et ve tavu¤un teslim edilipedilmedi¤i, edildiyse kimin yedi¤i meçhul

AAuuddii bbiilliimmee nnaass››ll hhiizzmmeett eeddeerr:: F›rat Üni-versitesi ile ö¤renci harçlar›n›n yat›r›ld›¤› birbanka ile yap›lan protokole göre rektör FeyziBingöl kendine yar›m milyarl›k Audi markalüks araba ald›rd›. Mizahi haberleriyle bilinenZaytung internet sitesi konuyu üniversite yö-netimin a¤z›ndan, flu ifadelerle duyurdu:“Üniversite Yönetimi Bas›n Sözcüsü Doç. Dr.Kerim Ay Duraner, rektöre tahsis edildi¤i iddiaedilen 430 Bin TL de¤erinde Audi 8 markalüks otomobilin tamamen bilimsel amaçlarlaal›nd›¤›n› söyleyerek ‘ilerleyen dönemde buaraçtan bir tane daha al›p ikisini kafa kafayaçarp›flt›rarak parçac›k deneyi yapmay› planl›-yoruz. Kendi imkanlar›m›zla giriflti¤imiz bumilli projede böylesi çirkin iftiralarla karfl› kar-fl›ya kalmak çok üzücü...’ ifadelerine yer verdi.

Redhack’in YÖK’ün sitesini hackleyerek üni-versite yönetimlerinin yaptığı yolsuzlukları

ortaya çıkarması üzerine üniversiteliler Antalya,Ankara ve İstanbul'da rektörleri istifaya çağıraneylemler yaptı. 15 Ocak günü Akdeniz Üniversi-tesi öğrencileri, üniversite yönetiminin yolsuz-luklarını protesto etti. Öğrenciler "Yolsuzluk yo-lunuz olmuş, istifa sonunuz olacak" diyerek rek-törlüğe yürüdü, yönetimi istifaya çağırdı. OD-TÜ’lü öğrenciler 10 Ocak’ta yaptıkları eylemde“ODTÜ’yü kınayan rektörler hırsız çıktı” diye-rek rektörleri istifaya çağırdı. 9 Ocak’ta da İstan-bul Öğrenci Kolektifleri, yolsuzluk belgeleri or-taya çıkan rektörleri istifaya çağırdı. KTÜ Öğ-renci Kolektifi, 14 Ocak'ta Redhack'in ortaya çı-kardığı belgeler üzerine basın açıklaması düzen-ledi. Üniversiteden yıllardır zorla toplanan para-larla ilgili açıklama beklediklerini söyledi.

‘BÖYLE REKTÖRLER LAZIM DE⁄‹L’Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ’lü akademisyenler

hakkındaki “Bize böyle akademisyen lazım de-ğil” sözünü hatırlatan Kolektifçiler, “Bize deböyle rektörler lazım değil” dedi. Öğrenciler, ye-mekhaneye bütçe yetersizliği bahanesiyle zamyapan Yunus Söylet'in kendine BMW markaaraba alırken üniversiteliler üzerinden vurgunyaptığını söyledi. Marmara Üniversitesi öğrenci-leri, rektörlerinin ODTÜ’yü kınadığını hatırlata-rak kampüs kart anlaşmasıyla üniversitelilerimüşteri yerine koyan Gül'ün, trilyonluk yolsuz-luklarının ortaya çıktığını ve istifa etmesi gerek-tiğini söyledi.

REKTÖRLER‹N ETEKLER‹ TUTUfiTURedhack’in YÖK’ü hackleyip, binlerce belge-

ye el koymasının ardından YÖK, “belgelerle il-gili haber yapılmamasını” isterken yolsuzluklaradeğinmedi bile.

Redhack'in yolsuzluk belgelerini yayımlama-sının ardından üniversitelerden birbiri ardına“Bilgiler doğru değildir” açıklaması geldi. FıratÜniversitesi rektörü arabayı Vakıfbank verdiderken İÜ Rektörü Yunus Söylet de Red-Hack’in açıkladığı belgelerin yanıltıcı olduğunuRedHack’in özür dilemesi gerektiğini söyledi.Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, yaptığı açık-lamada iddiaların asılsız olduğunu söylerken id-diaların aksini kanıtlama gereği duymadı.

Rektörler yalanladı üniversiteliler hesap sordu

Piyasalaştırma süreci sadece bilimin metalaştırılması olarak işlemedi. Taşeronlaştırmanınüniversitelerde yaygınlaştırılması ‘ihaleye fesat karıştıran’ rektörleri ortaya çıkardı

Trajikomik üniversitemanzaraları

MEHTAP MET‹NO⁄LUZafer Gül

Alper Ak›no¤lu

Muhammet fiahin

Yunus Söylet

Devrimci hackergrubu ReDHack,YÖK’ü hackledive rektörlerleilgili belgeleriiffla etti.

Page 13: 175'inci Sayı

TARİHHalk›n Sesi

1328 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

“Kitapsız” ağır bir küfürdür. Çünkükitapsızlar “kâfir,” “cahil” ya da

“vahşi” olsa gerektir. Ne var ki, “kitapsız”hileli bir sözcük. Kitapları yakılmış, yok edil-miş, yasaklanmış insanlara bizzat yakıp, yokedip, yasaklayanlarca “kitapsız” denmesimağduru suçlu ilan etmenin, zalimin zul-münü yol saymanın bir yolu değil mi?

Kökü dinler tarihinde yer alan bu“kitapsız”laştırma değil mi ki, halk düşmanıiktidarlara hala yol göstermektedir.

Almanya’da Nazi iktidarının propagandabakanı Joseph Goebbels’in emriyle “halkınkafasını karıştıracak” milyonlarca kitabınyakılmasından, Türkmenistan’ı 1991-2006yıllarında yöneten Saparmurat Niyazov’unülkedeki bütün kütüphaneleri kapatmasına,ABD işgalinde Bağdat Kütüphanesi’ninyakılmasına bin bir örnekten bahsedebiliriz.Bugünlerde türlü gerekçelerle kitaplararasında bir ayıklamaya giden ve işinegelmeyen bazılarının ortadan kalkması içinbüyük gayret sarfeden AKP iktidarına da bukervanda bir yer açılmıştır. “Bu kervan”demişken yanlış anlaşılmasın, AKP kitaplarakarşı açtığı bu savaşta da çok övündüğüecdadının izinde gitmektedir.

Zorunlu olarak din derslerindedinlediğimiz kitaplı dinler mavalı, diğer din-lerin kitapsız olduğu iddiasına dayanmak-tadır. Oysa dinler tarihinde, egemen inanışaya da görüşe aykırı görülen kitapların yokedildiği pek çok olay yaşanmıştır. AntikÇağ’ın en önemli kütüphanesi olarak bilinenİskenderiye Kütüphanesi’nin yakılması da buolaylar dizisi içinde değerlendirilmektedir.

İskenderiye Kütüphanesi’nin nasıl ve kim-ler tarafından yakıldığına ilişkin dört ayrıgörüş vardır. Birincisi yukarıda Galeano’nunkitabında da yer verilen, M.Ö. 47’dekiRoma-Mısır savaşında Sezar tarafındançıkarılan yangında kütüphanenin de yandığıiddiasıdır. Bu iddiaya göre kütüphaneyeyönelik özel bir kasıt yoktur.

İkinci iddia Roma İmparatoru Aurelian’ın

(270-275) Mısır’a hükmeden PlamyreneKraliçesi ile savaşı sırasında yandığıdır.

Üçüncü iddia uzun süre Hıristiyanlarıkatleden Roma’nın Hıristiyanlığı resmiolarak kabul ettiği dönemde, 391 yılındaBizans'ın Mısır Valisi Theophilos’un döne-minde yaşanan Hıristiyan-Pagan çatışmasıylailişkilidir. Hıristiyanlığa karşı Paganizminülkedeki etkisini sürdürmesini, İskenderiyeKütüphanesi’ndeki yapıtlara bağlayanTheophilos, bu dayanağı ortadan kaldırmakiçin kütüphaneyi yaktırır. Bu yangınlardaPaganizm dışında pek çok farklı dine ait

yazılı orijinal metinlerin yanı sıra, erkendönem İnciller de yer almaktadır. Yangındankurtarıldığı iddia edilen papirüslerdenbazıları 20. yüzyılda açığa çıkmış ve Vatikantarafından el konularak içeriği gizlitutulmuştur. İçeriğe dair söylenecek her şeyspekülasyon olacaktır. Ancak bilinen fark,dolaşımdaki mevcut İncillerin, İsa’nın birebirsözlerine değil tanıklıklara dayalı olduğu veHıristiyanlık devlet dini haline geldiktensonra bir ayıklamaya tabi tutulup bugünegeldiğidir. Egemenliğin dini olarak Hıris-tiyanlık yalnızca Paganizmle değil, egemen-

liğin dini olmadan önceki Hıristiyanlıkla daçatışmaktadır. İskenderiye’yi kimin yaktığınailişkin bu üçüncü iddia gerçekdışı ise bile,Bizans’ın ve Vatikan’ın tavrı bu iddia ileparallelik içindedir.

Dördüncü iddia ise kütüphanenin 642’deHalife Ömer’in emriyle Amr ibn el Astarafından yaktırıldığıdır. “Birçok eserdenakledilen bir hikayeye göre Halife Ömer,İskenderiye Kütüphanesi'ni, eğer bukütüphanede bulunan kitapların verdiği bilgiKuran'da varsa bunlara lüzum olmadığı,Kuran'da yoksa dine aykırı olacağı düşünce-siyle tahribini emretmiştir. Modernaraştırmalar bu hikayenin tamamen asılsızolduğunu ortaya koymuştur. Eski tarihçiler,Hıristiyanlar da dahil bu masal hakkında birimada bile bulunmazlar, ilk defa XIII.yüzyılda bu olaydan bahsedilmiştir. Zatenbüyük Serapeum kütüphanesi, MüslümanlarMısır'a gelmeden önce iç karışıklıklarsırasında tahrip edilmişti.” (Bernard Lewis,Uygarlık Tarihinde Araplar)

Öte yandan Halife Ömer’i suçlayan sözkonusu iddianın sahipleri “kâfirler” değil,iktidar sahibi “müminlerdir.”

Bernard Lewis’den alıntı yapanlar,çoğunlukla yukarıdaki cümlelerini cımbızla-makta ama Ömer’in kim tarafından nedensuçlandığına pek değinmek istememektedir.Mısır’da Şiiliğin İsmaili mezhebine bağlı birdevlet kuran Fatımileri (909-1171), Haçlıseferleri karşısında zayıf düştükleri birdönemde yıkarak yerine Sünni bir iktidarkuran Selahaddin Eyyubi, Fatımilerinİsmaililik üzerine yazılı metinlerini yok etme-ye girişmiştir. Lewis’e göre, Halife Ömer’in“Eğer kitapların verdiği bilgi Kuran'da varsabunlara ihtiyacımız yoktur, Kuran'da yoksadine aykırıdır” diyerek kütüphaneninyakılması emrini verdiğini iddia eden,Fatımilerin kitaplarını yakarken kendinihaklılaştırmak isteyen Selahaddin Eyyubi’dir.Erdoğan’ın ecdadım diye övündüğüSelahaddin Eyyubi işte bu adamdır...

B üyük İskender’i “büyük”yapan Pers İmparatorluğu’nuyani İran’ı ele geçirmesiydi.

Sefere bilim insanları ile çıkan, adınakentler kuran, doğu ve batıuygarlıklarının birikimlerinikaynaştıran, adına kurulan kentler-den birinde ardıllarınca tarihin enönemli kütüphanelerinden biri kuru-lan İskender, sonuç olarak asıl işi ikti-dar mücadelesi olan bir fetihçiydi.

Fethetmek ya da iktidarları devral-mak için önce eskiye ait olanı yakıpyıkıp talan ediyor, sonra kendi ege-menliğini, kültürel unsurlarıyla birlik-te yeniden inşa ediyordu.

Bu yalnızca İskender ya da Cengizgibi büyük imparatorların değil,Haçlıların, Cihatçıların, Siyonistlerin,Kutsal Engizisyonun, sömürgecilerin,emperyalistlerin değişmeyen usulüolacaktı.

İskender İran’ı fethettiğinde, M.Ö.330’da İran’ın büyük kütüphanesinide yaktı. Zerdüştlerin kutsal kitabıAvesta da bu yangında yandı vegeriye ancak sınırlı bir bölümüaktarılabildi.

İran bu yangını gördükten 7 yılsonra İskender 33 yaşında öldü.İmparatorluk ise İskender’in komu-tanları arasında paylaşıldı. Mısır’dahakimiyeti ele alan Ptolemaios,İskender’in kendi adına kurduğu

İskenderiye kentinde büyük birkütüphane kurdurdu. Ülkeye girenbütün kitaplar bu kütüphaneye getiri-lip kopyası çıkarılıyor, aslıkütüphanede tutulup kopyası kitapsahiplerine veriliyordu. Ayrıcagörevliler Mısır dışına çıkıp kitaplartopluyordu ve böylece insanlığınyazıya dökülmüş birikimlerininkorunmasını sağlayan görkemli birkütüphane açığa çıktı.

BÜYÜK VEZ‹R‹N KÜTÜPHANES‹Tam da burada Eduardo

Galeano’nun “Ve günler yürümeyebaşladı” kitabından bir sayfa açalımve İskender’in İran Kütüphanesi’niyakan ateşinin bir gün gelip kendi

adına kurulan kütüphaneyi kül edişinive bu yangınlardan ders çıkaranİranlı bir vezirin hayranlık uyandıranbuluşunu okuyalım:

“İsa’dan önce 47 yılının üçüncügününde Antik Çağ’ın en ünlükütüphanesi cayır cayır yandı.

Romalı lejyonlar Mısır’ı istila etti-ler ve Julius Sezar’ın Kleopetra’nınerkek kardeşi ile girdiği çarpışmalar-dan birinde, alevler İskenderiyeKütüphanesi’ndeki binlerce papirüsrulonun büyük bir kısmını kül etti.

Birkaç bin yıl sonra KuzeyAmerikalı lejyonlar Irak’ı istila ettilerve George W. Bush’un kendi icatettiği düşmana karşı düzenlediği haçlıseferinde Bağdat Kütüphanesi’nin

binlerce kitabı yanıp kül oldu.Tüm insanlık tarihinde kitapları

savaşlardan ve yangınlardan koru-maya yönelik şu projenin bir benzeridaha olmadı: seyyar kütüphane.Onuncu Yüzyılın sonlarında Persülkesinin büyük veziri Abdül Kasımİsmail’in bulduğu bir fikirdi.

Bu ileri görüşlü adam, yorulmaknedir bilmez gezgin, kütüphanesiniyanında taşıyordu. İki kilometreuzunluğunda bir kervan oluşturandört yüz deve, sırtlarında yüz on yedibin kitap taşıyordu. Develer aynızamanda eser kataloğu vazifesi degörüyorlardı: her deve grubu Persalfabesinin otuz iki harfinden biriylebaşlayan kitap isimlerini taşıyordu.”

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

‘Ya gereksizdir ya sakıncalı’

Ve kitaplar yürümeye başladı

‹ s k e n d e r i y e K ü t ü p h a n e s i n e d e n y a k › l d › ?

İslam Halifesi Ömer’in İskenderiye Kütüphanesi’niyaktırdığı iddiası gerçeğe aykırı ancak bu iddianınsahibi İslamcıların ecdadından başkası değil

İki kilometre uzun-luğunda bir kervanoluşturan dört yüzdeve, sırtlarında yüzon yedi bin kitaptaşıyordu. Develeraynı zamanda eserkataloğu vazifesigörüyordu

Galeano’dan her güne tarihten bir öykü

İdris NaimChurchil

‹ngiltere tarihinin en önemli liderlerinden,II. Dünya Savafl› dönemi baflbakan› WinstonChurchill yabanc› say›lmaz. Denizcilik Bakan›olarak büyük bir hevesle kat›ld›¤› ÇanakkaleSavafl›’ndan kaynaklanan “kan ba¤›”ndan sözetmiyoruz. II. Dünya Savafl›’nda Türkiye’yisavafla girmeye teflviki de de¤il mesele. AdnanMenderes’in idam›n› engellemek için 15 Eylül1961’de “Onlar› ba¤›fllay›n, merhamet edin”diye yazd›¤› mektup, hiç de¤il. Churchill birbaflka yönüyle daha “iç”imizden biri.

O, art›k alenen öldürme ve sakatlamaamaçl› olarak da kullan›lan biber gaz› için“biberden yap›lan, organik ve en hafif cayd›r›c›madde” diyebilen ‹çiflleri Bakan›m›z ‹dris Naimfiahin’in ideolojik dedesi; Galeano’nun 24 Ocak1965’te ölen Churchill için yazd›klar›ndan bili-yoruz: “Gaz kullan›m› hakk›nda kopar›lan oncaf›rt›nay› anlamakta zorlan›yorum. Ben mede-nileflmemifl kabilelere karfl› zehirli gazkullan›lmas›na tamamen taraftar›m. Bunun iyibir ahlaki etkisi olacak ve kal›c› bir korku yaya-cakt›r.”

Eduardo Galeano’nun, Kas›m 2012’de yay›mlanan sonkitab› “Ve günler yürümeye bafllad›” için, insanl›k tarihiningünlüklerinden süzülmüfl, sadelefltirilmifl bir seçki diyebiliriz.Ne var ki Galeano’ya tarihçi denince itiraz ediyor. O kendi de-yimiyle, hat›rlama tak›nt›s› olan bir insan.

“Her fleyden çok da Amerika'n›n, unutkanl›ktan mustaripLatin Amerika'n›n geçmiflini hat›rlama tak›nt›m var” diyenGaleano, tam da bu söze uygun biçimde “Latin Amerika’n›nKesik Damarlar›” adl› ünlü kitab›n› yazd›¤›nda, sömürgecili¤inve sömürgecili¤e karfl› halklar›n mücadelelerinin 500 y›ll›köyküsü, o güne kadar hiç anlat›lmad›¤› flekilde, ustal›kla der-

lenip toparlanm›flt›. Galeano iyi bir tarihçi ve iyi bir edebiyatç›ancak bunlar›n çok ötesine geçmesini sa¤layan fley onungeçmifle hangi pencereden, hangi kayg›yla bakt›¤›.

“Gerçe¤in ne oldu¤una bakmadan onu de¤ifltirmenin sihirlibir yolu yok. Bir fleyi de¤ifltirmek içinse önce ne oldu¤unabakmak gerekiyor. Latin Amerika’daki sorun bu. Onugöremiyoruz, kendimize körüz, çünkü kendimize baflkalar›n›ngözüyle bakmaya flartland›r›lm›fl›z.” Galeano, yaflam›m›zahükmeden gerçe¤i de¤ifltirmek için kendimize kendi gözü-müzle bakmam›z gerekti¤ini söyledi¤i kitab›nda bunun ustaifli bir örne¤ini de sergileyerek Galeano oldu.

Galeano 2009’da yay›mlanan “Aynalar” kitab›yla iseyaln›zca Latin Amerika’n›n de¤il dünyan›n vicdan› oldu¤unubir kez daha kan›tlad›. Tarihe kendi gözümüzle bakarakbugüne ve kendimize ayna tutan Galeano, k›sa öykülerden birbaflucu kitab› ç›karm›flt›. 2012’de yay›mlanan “Ve GünlerYürümeye Bafllad›”da ise, Aynalar’daki tarz›n›, her güne biröykü ile sürdürüyor. Picasso’nun detayl› çizimlerle bafllay›p ensonunda birkaç çizginin kesiflimine vard›¤› “bo¤a” resim-lerinde oldu¤u gibi Galeano da sadeleflme yolunda s›n›rlar›zorluyor. Galeano usulü bir takvim kitap; ister her gün birsayfa çevirerek, ister bir solukta okumal›k…

Page 14: 175'inci Sayı

KÜLTÜR SANATHalk›n Sesi

1428 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

İİssttaannbbuull’’uunneenn eesskkiikkööyyüü

İstanbul'un en eski köyüPendik'te kurulmuş. Tren

yolu inşaatında ortaya çıkan8 bin 500 yıllık köydeevlerin temelleri, çöp kuyu-ları, mezarlar, kemik kaşık,iğne, balta gibi aletlerortaya çıkarıldı. Köyünsakinleri, evlerin altınageçirgenlik için midyekabuğu döşemiş, çöpçukurlarına bakılırsa bolcadeniz mahsulü tüketmiş.

NNaazzıımm’’ddaannççiizzggii ffiillmmlleerr

Gökçeada’nın tarihi Rumköyü Bademli’de SİT

alanı üzerine yapılan otelinşaatında mahkemeninverdiği yürütmeyi durdurmakararından sonra otelin ruh-satı iptal edildi. Şimdi otelinyıkılması bekleniyor.Adalılar “ucube” olarakniteledikleri inşaat için uzunsüredir mücadele etmektey-di.

UUccuubbee ootteelleerruuhhssaatt iippttaallii

Nazım Hikmet’insenaryosunu yazdığı

“Hanene Huzur Dolsun” ve“Sevdalı Bulut” çizgi film-leri, yarım asrı aşkın bir süresonra Türkiye’de. M. MelihGüneş’in, Rusya’daki bazıarşivleri inceleyerekhazırladığı kitap ve çizgifilmler Yapı KrediYayınları’ndan çıktı. Kitaptaçizgi filmlerin yaratımsürecinin hikâyeleri debulunuyor.

H rant Dink Vakfı’nınsözlü tarihçalışmalarının ikinci

ayağı, “Sessizliğin Sesi II:Diyarbakırlı ErmenilerKonuşuyor” adı ilekitaplaştırıldı. DiyarbakırlıErmenilerin izini sürençalışmada, halihazırdaDiyarbakır’da yaşayanların yanısıra İstanbul, Lübnan, ABD,Kanada ve Ermenistan’asavrulmuş DiyarbakırlıErmenilerin de sesine kulakverilmiş.

Neden “sessizliğin sesi”?Kitaptan ödünç aldığımızdeyişle, “Hepsi sessiz çünkühepsi susturulmuş.” Nasıl sus-turuldukları sır değil.Diyarbakır’ın kadim halkı,1800’ler sonunda nüfusunbüyük kısmını oluşturanErmeniler artık yok. Onlardankalan izlerin de silinmesi biryana geçmişlerini, çocukluk-larını, hayat hikayelerini dil-lendirebilmeleri bile onlaraçısından hayli zor. Kim bilirbelki bu yüzden kitapta yeralan fotoğraflarda yüzler birbiçimde gizlenmiş.

D‹YARBAKIR ERMEN‹L‹⁄‹Görüşülen insanların her

birinin hayat hikayesi,kaçınılmaz olarak kıyım,ardından da sürgün ve göçhikayesi. “Demirciye ihtiyaçolduğu için” öldürülmeyendedelerden, üç aylıkken veril-diği aileden “kılıç artığı”,

“gavur artığı” laflarını işite işiteErmeniliği her gün hatırlatılanninelerden gelmiş torunlar…Babasının Ermeni olduğunuölüm kağıdını çıkarmayagittiğinde öğrenen çocuklar…Böyle bir aile albümü.“Ninemin fotoğrafını görsenizyüzünden anlarsınız neleryaşadığını. Hayattan bıkmış,suyun akışına bırakmış kendi-ni.”

“Diyarbakır Ermeniliği”olarak adlandırdıkları durum-sa, bölgenin gelenekleri, özgünmutfak kültürü ve en önemlisikonuşulan Diyarbakır Ermenilehçesi, “Kürtçe, Türkçe,Süryanice kelimeler vardıriçinde, o kadar müzikal birlehçedir…” Kendilerini BatılıErmeniler’den daha farklıgörüyorlar ama bu tek başınafolklorik bir durum olmanınötesinde. “İstanbul’da ‘BenDiyarbakırlıyım’ demeyeutanırdık. Kürtler gibi bizi dehor görürlerdi. Altı aylıkbebekken İstanbul’a geldiğimiöncesini bilmediğimisöylerdim.” Bu topraklarda tekbaşına Ermeni ya da Kürtolmaktan daha ağırı bu olsagerek, Kürt coğrafyasındaErmeni olmak. “Bu hayata ikitokat yemiş olarak geldik”tespiti durumu açıklar nitelikte.

B‹R UZAK DÜfi fi‹MD‹D‹YARBAKIR

Diyarbakır’dan ayrılanlariçin Diyarbakır ve oradageçirdikleri günler bir uzak düşşimdi. Orada doğmuş, yaşamış

olanlar memleketlerini unuta-mamış hiç: “Ben hepDiyarbakır özlemiyle yaşadım.Oradan hiç kopmadım.Güvercinleri, suyu, havası, karı,her şeyiyle çok seviyorumDiyarbakır’ı. Resim yapmayaçocukluğumu görme isteğiyle

başladım. O yaşanmışlıklarıgörmek istedim. Yıkıntı halinegelen evimi, çocukluğuma dairgörmek istediğim her şeyiresimlere yansıttım.” İnsanınçocukluğunun güzel günleriningeçtiği yeri tekrar görebilmekiçin resim yapmaya başlaması

oldukça can yakıcı elbette. “45senelik hayatım boyuncayaptığım en akıllıca şeydiDiyarbakır’a gitmek” diyen birinsanın vaftiz olduğu kiliseyiyıllar sonra toz toprak içindegörmesi de öyle. Bu hikayenintesellisi ise söz konusu kilise-nin, Surp Giragos Kilisesi’ninbugün onarılmış olması.

“ERMEN‹ OLDU⁄UMKADAR KÜRT’ÜM”

Bilindiği gibi bugünDiyarbakır’da Kürt nüfusçoğunlukta. “Orada Kürtlerher zaman vardı. Hikayeninincitici tarafı bugün oradabaşka birilerin olması değilErmenilerin olmaması.”Kürtlerle iç içe yaşamış olanErmeniler için bu meselebugün biraz karmaşık.Kendilerine sahip çıkan, “üzer-lerine sinek dahi kondur-mayan” Kürt komşularını min-netle anan da var,öldürülmelerinde Kürtleriişbirlikçi gören, buna öfkelenende, bundan utanıp özür dileyenKürt’ü samimiyetle affedende… “Ninnilerimiz hemErmeniceydi hem Kürtçe.‘Gelin’ diyorlar ama geçti artık.Keşke o zaman böyle yap-masalardı. Kardeş gibi geçinirgiderdik Kürtlerle, ne var ki?”Kürt olduğunu zannederkenErmeni olduğunu öğrenip,kendisini “Ermeni olduğumkadar Kürt, Kürt olduğumkadar Ermeni’yim” diyetanımlayan da var. Kiliseninaçılış töreninde “Diyarbakır’a

hoş geldiniz burası sizin eviniz”diye karşılanan Ermenilerin deKürtlerin de söylediği aynı:“Ermenilerin göçmesiDiyarbakır’ın ruhunu almış.”

UMUT SOKAKTAN GEL‹R Diyarbakır’ın kadim halkı

Ermeniler, dünyanın başkaköşelerine savrulmuş da olsalarkendilerini Diyarbakır’dan ayrıdüşünemiyorlar, Diyarbakır’ıda kendileri olmaksızınaçıklayamıyor,anlamlandıramıyorlar.

Bu yüzden Paris’te doğanbir Diyarbakırlı Ermeni, Pa-ris’te Diyarbakır’ı yaşayarakbüyüyor, bütün dünyanın daDiyarbakırlı olduğunu sanıyor.Bu yüzden onun kişiliğini sade-ce Ermeni kimliği değil, “Di-yarbakır’ın taşı toprağı üzerin-den gelişen kimlik duygusu”oluşturuyor. Bu yüzden onunABD’de doğup büyüyen oğlu“kendini görebilmek ve bulabil-mek için” Diyarbakır’a gidiyor,dedesinin de çaldığını bilmeksi-zin çocuk yaşta ut çalmaya me-rak salıyor ve bugün pek çokdilde söylenen şarkıları için“Onlar benim şarkılarım değil.O şarkılar o toprağa ve o in-sanlara ait” diyor. Son sözü yi-ne ona verelim… Bu topraklar-da yaşayan, bir umut olduğunainanan herkesin can kulağıyladinlemesi gereken sözüne:“Eğer bir umut varsa o umutsiyasi liderlerimizden gelmiyor.Tepeden geleceğine inanmıyo-rum. Umut sokaktan gelir.”

Diyarbakırlı Ermenilerin izlerini süren çalışma kapsamında,İstanbul, Diyarbakır, Lübnan, ABD, Kanada ve Ermenistan’dantoplam 81 kişiyle görüşme yapılmış. Görüşme yapılan 41 kadınve 40 erkek arasında Ermeni kimliğiyle yaşayanlar da var,Müslümanlaştıktan sonra Ermeni kimliğine dönen ya da dönm-eye çalışanlar veya kendini hem Müslüman hem de Ermeniolarak tanımlayanlar da. Kitapta bunların 16’sı yer alıyor.

Diyarbakırlı Ermeniler için Hrant Dink, çoközel bir yerde elbette. Onunla cesaretbulmuşlar; “Beton döktük Ermenilik diye birdert kalmadı diyenler için Hrant, o beton-

ların kenarından çıkan, çok güçlübir filiz…” Bu nedenle

önemli. “Ben bilefuzuliydim ama o çokgerekliydi” diyen deölümüyle bile

Ermenileri kendilerinegetirdiğini düşünenler

de; “Konuşarak bu yolakoyuldu, kendi gitti ama

konuşanlar arttı”

Diyarbakırlı Ermenilerin sesi: Anadolu’da vardık, şimdi de varızHrant Dink Vakfı’nın sözlü tarih çalışması ile Diyarbakırlı Ermeniler konuştu, anlattıkları Sessizliğin Sesi ismiyle kitap-laştırıldı. Hayat hikayeleri hem resmi tarihimizin ‘sır’larını anlattı, hem de bu sırların insanların hayatındaki yükünü

1980’li yıllara dek kullanılanancak Ermeni nüfusun hızlaazalmasıyla harabeye dönü-şen Ermeni Surp Giragos Er-meni Kilisesi, 2011’de Diyar-bakır Büyükşehir Belediyesive Ermeni kurumların işbirli-ği ile restore edildi, tekraribadete açıldı. Vakfın bu ça-lışmada Diyarbakır’ı seçme-sinde kilisenin açılış törenin-de şahit oldukları kalabalıkda etkili olmuş. Görüşmeler-den kiliseye ilişkin bir de

‘hayal’i not düşelim: “Erme-niler kiliseye gelirken kırkkere etrafına bakınarak geli-yorlarsa, benim hayalim, hiçetrafına bakınmadan, sallanasallana, çok rahat bir şekildegelmeleridir. Bana göre birhayaldir bu.” Bir zamanlarcemaatinin bahçeye bile sığ-madığı kiliseye şimdi korku-suzca gidebilmek bir ‘hayal’olmuş ama buna rağmen gü-zel şeyler olacağına dairinanç ve umut yitirilmemiş.

ÖZEN TAÇYILDIZ

Vandalinasokaklarda

Kolektif bir sokaksanat› grubu olanVandalina, Ankara’n›nçeflitli yerlerineyap›flt›rd›¤› stickerlarlatoplumsal sorunlaradikkat çekmeyeçal›fl›yor. Grubun ilkfaaliyeti artan kad›ncinayetlerine iliflkinstickerlard›. Grupgenel olarak metrolar,otobüs duraklar›,banklar gibi kamuyaaç›k ve insanlar›nrahatça görebilece¤iyerleri seçiyor.

Kamusal alandaki bupaylafl›m, güvenlikçi-ler ve taraf›ndankamu mal›na zararvermek ya da vanda-lizm olarakde¤erlendirilebildi¤iiçin isimlerini seçerkenbu anlay›fla göndermeyapm›fllar. Stickerhaz›rlanacak konuyagöre tasar›m yap›larakgruba gönderilebilece-¤i gibi foto¤raf, videogibi alternatif flekiller-le de destek olun-abiliyor.

İİssttaannbbuulltteehhlliikkeeaallttıınnddaaBoğaziçi, İstanbul Tek-

nik, Yıldız Teknik, İs-tanbul ve İstanbul Bilgi üni-versitelerinde görevli 224akademisyen, son dönemdeİstanbul’da yürütülen yapı-laşma ve dönüşüm sürecininkentin doğal çevresine ve ta-rihi dokusuna vereceği za-rarlara dikkat çekti. Akade-misyenler imzaladıkları me-tinde, İstanbul’da hayata ge-çirilen yapılaşma süreci ça-lışmalarının doğuracağı olasıkötü sonuçlara dikkat çekti.Açıklamada yetkililer kamuyararı ve varlığını dikkatealan, çevresel ve sosyal fak-törlere, tarihi ve kültürel de-ğerlere duyarlı gelişim politi-kaları üretmeye davet edildi.

Page 15: 175'inci Sayı

EĞİTİM HAKKIFORUMU15

Halk›n Sesi28 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

‘4+4+4 tarihin çöplüğüne!’

Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri, Büyük Buluşması’nı 26-27Ocak tarihlerinde gerçekleştirdi. Büyük Buluşma’ya günler kalaTürkiye’ni dört bir yanında hazırlıklar sürerken, AKP de boş dur-madı. Üsküdar’da Belediyenin başvurusu üzerine İlçe Milli EğitimMüdürlüğü ve Kaymakamlık, Diyanet İşleri Başkanlığı’ncayayımlanan “Hz. Peygamberin Hayatı” adlı kitabın ilçedeki bütünokullara imza karşılığı dağıtılması yönünde karar aldı. İlçe MilliEğitim Müdürlüğü isteyenler ve istemeyenlerin fişleneceği tepki-lerini “İstemeyen almasın” yazılı bir kağıt göndererek yanıtladı.Uzun süredir ayakta olan ve son olarak okullarının imam hatipyapılmasına karşı çıkan Fatih atatürk İlköğretim Okulu velileri,öğrencileri ve öğretmenlerini karne günü bir AKP sürprizi dahabekliyordu. Çocuklara imam hatip okulu karnesi verildi. Eğitim hakkı bileşenlerinin büyük buluşması, son anda çıkan buyeni gündemleri de konu aldı. Mücadele yöntemleri tartışıldı.

Gericilik karşısındaen makul bizizEğitimde Gericilik ve Eğitim Hakkı Mücadelesi

Atölyesi, “gericilik nedir?” sorusuna yanıtarandıktan sonra gericiliğin kadrolaşma, müfredat vegüncel hayattaki görünümlerini konuştu. Kılık-kıyafet değişikliğine ilişkin tartışmaların oldukçabüyük bir kısmını aldığı atölyede, üç çocuğuyla bir-likte katılan bir veli çocuğuna kıyafet almak içinparasının olmadığını ve öncelikli sorunun yoksullukolduğunu anlattı.

AKP’nin kılık kıyafet yönetmeliği değişikliğininpek çok yasakla birlikte geldiğine dikkat çekilen atöl-yede önümüzdeki döneme dair planlar da çıkarıldı.Bir Halkevci “gericilik” konusunda tartışma yürüte-rek örgütlenmede pek çok ilde çekincelerle karşıla-şıldığını belirtip “AKP ve onun gericiliği karşısındaen makul ve en mantıklı olan biziz” dedi.

Atölyede, cemaatin 4+4+4 konusunda kapı kapıvelileri ikna etmek için gösterdiği çabanın karşısındadevrimcilerin daha büyük bir kararlılıkla çalışmayürütmesi gerekliliği vurgulandı. Bunun içinönümüzdeki dönem Halkevleri Yaz Okulu’na dairbir program oluşturulması ve katılımcı öğretmen-lerin, gerici müfredata karşı kendi müfredatlarınıokutma önerisi sunuldu.

Eğitim hakkının raporu

Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri, forumagünler kala 4. Eğitim Hakkı Raporu’nu

yayımladı. 7 Aralık-17 Ocak tarihleri arasını raporeden meclis, somut olayları kayıt altına alarakbaskıcı, ayrımcı, cinsiyetçi, gerici uygulamalarınhızla artmakta olduğunu yazdı. Raporda, okullarınfiziki koşullarına değinilerek, sınıf mevcutlarının130’a çıktığı ifade edildi. Birçok okulda yangınmerdiveni bulunmadığını tespit eden rapor, şiddetolaylarının artışına da dikkat çekti.

‘YÖK Yasası’na hayır’

Üniversitelerde Dönüşüm, YÖK Yasası veEğitim Hakkı Mücadelesi Atölyesi'nde özel

üniversiteler ve üniversite konseyleri tartışmayaaçıldı. ODTÜ Öğrenci Temsilcileri Konseyideneyiminin, üniversite konseylerine alternatifolabileceğine dikkat çekildi. Özel üniversitelertartışmasında, üniversitenin giderek bilimdenuzak, bilginin metalaştırıldığı mekanlaradönüştüğü söylendi. Yeni yasa ile sosyal bilimleringeleceğinin ne olacağı üzerine konuşuldu. Üniver-sitelerdeki cami ve mescit konusunda bilimsel bil-ginin üretildiği üniversitelerde dogmanın yeriolmadığı söylendi.

Deneyimler, atölyelerde buluştu

� Anadilinde Eğitim HakkıMücadelesi Atölyesi’nde AKPdöneminin dil politikaları veanadilinde eğitimin gelişimiiçin nasıl mücadele edileceği,neler yapılabileceği konuşuldu.

Atölyede, Ermeni okulların-da, anadilinde eğitim almadanöğretmenlik yapanların anadi-linde eğitim vermeye çalışmasıkonuşuldu. Atölyenin uzun birbölümü de Kürt halkının anadilmücadelesi için özel ve özerkbir şekilde örgütlenmesitartışmalarına ayrıldı.

� Eğitimde Emek Güvence-sizleştirme ve Mücadele Atöl-yesi’nin en kapsamlı tartışmasıgüvencesizlik oldu. katılımcılar-dan bir veli, kadrolu olmayanöğretmenlerin maddi sıkıntıla-rının çok olduğunu anlatarak,“Benim yol parası vermişliğimbile oldu” dedi.

Atölyede, okulda temizlikyapan görevlilerin sigortasızçalıştığı konuşuldu. Öğretmen-ler, eğitimde nitelik kaybına daneden olan bu durumun veli-

lerle birlikte örgütlenerek yokedileceğini söyledi.

� Eğitimde MetalaştırmaAtölyesi’nin ilk sunumunda,eğitimde metalaştırmanın yal-nızca eğitimin paralılaştırılmasıanlamına gelmediği bir güven-cesizleştirilme süreci olarak daokunması gerektiği ifade edildi.

Ankara Dostlar mahallesin-den gelen bir Halkevci okulla-rın aidat toplandığını buna rağ-men temizlik hizmeti verilme-diğini anlatarak, okullarına tu-valet tası ve paspas talep ettik-lerini ve mücadele sonucundaMEB’in okula 1.500 lira gön-dermek zorunda kaldığını an-lattı.

Atölyede, meslek liseleri demeslek lisesi öğrencileri katkı-larıyla tartışıldı. Bir Halkevci,meslek liseleri müfredatına dadeğinerek, bu müfredatın sana-yi sitelerinde yapılan gezilerdesorulan “Nasıl bir öğrenci isti-yorsunuz?” sorularına aldıklarıyanıtlarla oluşturulduğuna dik-kat çekti.

Cinsiyetçi olmayan eğitim için...Eğitimde Cinsiyetçilik ve Kadınların

Eğitim Hakkı Atölyesi’nde kadınlarcinsiyetçilikten arındırılmış bir eğitime tümkadınların eşit, parasız bir şekilde erişiminitartıştı. Cinsiyetçi müfredatın, lise ve üni-versitelerde kadınlara dönük baskıları ko-

nuşuldu. Kürt kadınların anadilinde eğitimgörmemesinin sorunları konuşuldu. DünyaBankası desteği ile belediyelerin açtığı mes-lek edindirme kurslarının kadınların iyi biranne ve ucuz emek gücü olarak görüldüğümerkezler haline dönüştüğüne dikkat çekil-di.

Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri 26 Ocak’ta Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversi-tesi Bomonti Kampusu’nda buluştu. Her zamanki gibi halaylar ve horonlarla etkinlikbaşladı. Veliler, öğretmenler, öğrenciler ve bilim insanları adına açılış konuşmasınıHalkevleri Genel Sekreteri Nuri Günay yaptı. Günay, “Eğitim hakkı mücadelesininözneleri olarak 4+4+4’ü tarihin çöplüğüne atacağız. Eşit, parasız, bilimsel, laik,anadilde eğitim hakkımızı alana kadar ısrarla mücadelemize devam edeceğiz” dedi.

Yüzlerce kişinin katıldığı forumun ilk günü 6 başlıkta yapılan atölyelerin ardından so-na erdi. Atölye başlıkları şunlar oldu: Eğitimde Cinsiyetçilik ve Kadınların Eğitim Hak-kı Atölyesi, Anadilinde Eğitim Hakkı Atölyesi, Eğitimde Metalaştırma Atölyesi, Eğitim-de Gericilik ve Eğitim Hakkı Mücadelesi Atölyesi, Üniversitelerde Dönüşüm, YÖK Ya-sası ve Eğitim Hakkı Mücadelesi Atölyesi, Eğitimde Emek, Güvencesizleştirme veMücadele Atölyesi.

Page 16: 175'inci Sayı

EĞİTİM HAKKIFORUMU 16

Halk›n Sesi28 Ocak 2013 / 6 fiubat 2013

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

B üyük Eğitim HakkıBuluşması'nda, yapılantartışmalar ve alınan kararlar

doğrultusunda eğitim hakkı mücade-lesinde rehber olacak sonuç bildirgesiçıkarıldı. Sonuç bildirgesinde,piyasalaştırma, gericileştirme saldırısıaltında eğitim hakkını savunmanın aynızamanda insanlığın savunulmasıanlamına geldiği ifadeleri yer aldı.4+4+4 eğitim sistemi ve Yeni YÖKYasası ile oluşturulmak istenen üniver-site sisteminin aslında siyasal bir projeolduğu, bu projeye karşı eğitim hakkınıkazanma hedefiyle kapitalizme, siyasalgericiliğe/sermaye egemenliğine karşıbütünlüklü bir mücadeleninsürdürüleceği ifade edildi.

Sonuç bildirgesinde, eğitimdeyaratılan yıkımın mağduru değil eğitimhakkı mücadelesinin özneleri olup veli,öğretmen ve öğrenci birlikteörgütlenerek, mücadelenin

ilerletileceğinin sözü verildi.Eğitim hakkı mücadelesinin eylemle

öğrenenlerin, kendi gücüne güvenen-lerin; yaratıcı, yenileyici pratikleriyleşekillendiği ve şekillenmeye devamedeceği belirtildi.

Edirne’de eksi on derecede “öğret-men istiyoruz” diyerek okul bahçesiniterk etmeyen 7 yaşında çocukların; Bar-tın’da velisiyle kol kola girip okul boy-kotlarıyla öğrencilerin servis hakkını ka-zanan öğretmenlerin, İstanbul Çekme-köy’de, Ankara Derbent’te "Okullarımı-zı vermeyiz" diyerek sokakları derslikle-re çeviren velilerin, Milli Eğitim Mü-dürlükleri’ni işgal edenlerin ve OD-TÜ’de AKP’yi sarsan üniversitelilerin,eğitim hakkı mücadelesinin geniş yelpa-zesinin birer örnekleri olduğuna dikkatçekildi.

Sonuç bildirgesinde, herkes içinkamusal, eşit, parasız, bilimsel eğitimistemenin yanı sıra hangi gerekçe ileolursa olsun eğitim için istenen parala-rın ödenmeyeceği, okulların satılmasına

ve ticarethaneye dönüşmesine izin ve-rilmeyeceği ifadeleri yer aldı.

Bildirgede, taşeronlaştırmaya vegüvencesizleştirmeye karşı eğitimemekçileri ve işçi sınıfının güvenceli iş,insanca yaşam talebinin eğitim hakkımücadelesiyle birlikte inşa edileceğidile getirildi.

Bilimsel, laik ve demokratik bir eği-tim hakkı temelinde, zorunlu ve seçmelidin derslerinin kaldırılması için müca-dele edileceği, kız çocuklarının başınatürban örten, tek tip bir toplum yarat-mak isteyen AKP'nin mücadele edile-rek durdurulacağı vurgulandı.

Sonuç bildirgesinde eğitimin, sorgu-layıcı eleştirel özgürleştirici bir sürecedönüşmesi için öğretmenler, veliler, bi-lim insanları birlikteliğiyle alternatifmüfredatların oluşturulacağı, Halkevle-ri Yaz Okulu’nun ülkenin dört yanındagerçekleştirileceğinin altı çizildi.

AKP iktidarının yasakladığı kitapla-rın dağıtımının yapılacağı, tek tek derskitaplarının denetleneceği; piyasacı,

dinci, ırkçı, cinsiyetçi baskı, dayatma vezorlamanın olduğu okulların peşinin bı-rakılmayacağı belirtildi.

Bildirgede, kadınları nesneleştiren,aile içine hapseden ve sermayeye köleyapmaya çalışan AKP'ye karşı, eğitimhakkı mücadelesinin aynı zamanda ka-dının özgürleşme mücadelesi olarak ör-gütleneceği vurgulandı.

Türkiye topraklarında yaşayan tümdillerin ve kültürlerin ortak varlık ola-rak kabul edileceği, anadilinde eğitiminönündeki yasal ve fiili engellere karşımücadeleyi eğitim hakkı mücadelesininayrılmaz bir parçası olarak görüleceğibelirtildi.

Bildirgenin son kısmında, mücadele-nin; emek ile sermaye, emperyalizm ilehalklar arasında en keskin biçimiylesürdüğü belirtilirken, herkesin eşit ol-duğu bir düzen için eğitim hakkı müca-delesinin büyütüleceği, düzenin hakmücadeleleriyle değiştirileceği,değiştirenlerin de salonu dolduranlarolacağı söylendi.

Altı başlıkta yapılan atölye-ler, çalışmalarının sonunda

birer sonuç bildirgesi çıkardı.Anadilde Eğitim Hakkı Atölyesisonuç bildirgesinde anadildeeğitim hakkının kazanılmasısayesinde öğrencilerin dahahızlı okuma-yazmaöğrenebileceği, okulda dahabaşarılı olma ihtimalinin yükse-leceği, daha sağlıklı bir psikolo-jiye sahip olacağı, özgüven-lerinin gelişeceği ve kendikültürlerini daha iyi öğrenipsonraki nesillere aktarabileceğiifade edildi. Bildirgede“Türkiye’de tüm farklı etnikgrupları da içine alan yeni bireğitim modeli geliştirilmelidir”dendi.

Eğitimde Cinsiyetçilik veEğitim Hakkı MücadelesiAtölyesi’nin sonuç bildirgesindebelirttiği önerilerden bazılarışöyle: “4+4+4’le birlikte derin-leşen cinsiyetçi, gerici vekadınları eğitim hakkındanmahrum bırakacak uygula-maları takip edeceğiz. Alternatif

müfredat çalışması yürüteceköğretmen ve akademisyenler-den oluşan bir birim kuracağız.Halkevleri şubelerinde kadınlar-la birlikte medya okur yazarlığıçalışmaları örgütleyeceğiz.”

Eğitimi meta olaraktanımlayan ticari bir faaliyetedönüştüren saldırının insanlığa,insanların kendinigerçekleştirme ve özgürleşmeolanaklarını, kendini ve dünyayı

değiştirme eylemine dönük birsaldırı olduğunu vurgulayanEğitimin Metalaştırılması veEğitim Hakkı Atölyesi’ninsonuç bildirgesi şu ifadeleriiçeriyor: “Herkes için kamusal,eşit, parasız eğitim istiyoruz.Eğitimde piyasalaştırmayı derin-leştiren sınav sistemleri ve ders-haneler kaldırılmalıdır. Eğitimemekçilerine güvenceli iş, insan-ca yaşam istiyoruz. Meslek

liselerinde çocuk işçiliğinehayır! “

Eğitimde Gericilik ve EğitimHakkı Atölyesi 4+4+4’ün bualandaki saldırılarını şöyle özet-ledi: “Okullarda türbanınserbestleştirilmesi, ailenin kut-sanması, kadının ikinci sınıfvatandaş olarak içselleştirilmesi,kutlu doğum haftası, Türkçeolimpiyatları gibi günlerinörgütlenmesi, MEB’in umreorganizasyonları yapması, imamhatiplerin yaygınlaştırılması,Muhammed’in Hayatı gibi ders-lerin eklenmesi, 100 temeleserde yapılan gerici değişiklik-ler...” Atölye sonuç bildir-gesinde eğitimde gericiliğinkarşısına eğitimin bilimselkriterlere uygun biçimdeyapılandırılması için mücadeleedeceğini vurguladı.

Neoliberal dönemde tümüretim ilişkilerininkuralsızlaştığını vurgulayanEğitimde Emek,Güvencesizleştirme ve EğitimHakkı Atölyesi, bildirgesindehedefini şöyle açıkladı:“Güvencesizliğe karşı mücadeleeğitim hakkı mücadelesidir.Eğitim alanında ‘müşteri’ olarakgörülen velilerin de bu mücade-lenin bir parçası olmasıyaşamsaldır. ‘Eğitim hakkımeclisleri’ vb. örgütlenmelerinyaygınlaştırılması vemerkezileştirilmesi göreviönümüzde durmaktadır.”

Üniversitelerde Dönüşüm veEğitim Hakkı Atölyesi de sonuçbildirgesinde taleplerini şöyle

sıraladı: “Üniversitelerdekibaskı kurumu olan YÖKkaldırılsın. YÖK Yasası’nahayır. Vakıf üniversitelerikapatılsın. Üniversite yöneti-minde söz yetki ve karar hakkıistiyoruz. Üniversitelerdeki tümanti-demokratik baskıcı uygula-malara son verilmelidir. Parasız,nitelikli bilimsel eğitim istiyo-ruz. Harçlar tamamenkaldırılsın. Gericiliğe karşı bi-limsel özgürlük istiyoruz.Eğitimin her alanındaki ticari-leştirme uygulamalarına sonverilmelidir.”

TÜRKAN KARAKUfi

Dersimiz eğitim hakkı, ödevimiz omuz omuza mücadele

Bugün eğitim hakkımıziçin okullarda, mahallelerde,üniversitelerde yürüttüğümüzmücadele AKP’yi tedirgineden sokağın bugünkü enkitlesel, en politik ve ensarsıcı alanını oluşturuyor.

Eğitim hakkı mücadelesi17 milyon öğrencinin, mil-yonlarca velinin, yüz binlerceeğitim emekçisinin, en temelhak mücadelesidir.

Bu mücadele bütün halkkesimlerini sermayenin ikti-darı karşısında birleştiren birsınıf mücadelesidir.

Bugün piyasaya ucuz veitaatkar işgücü üretmeküzere tasarlanan4+4+4 sistemine karşıyürüttüğümüzmücadele, gerici-neoliberal AKP ikti-darına karşı ideolojikbir mücadeledir.

Bu mücadele, kitap-ları yasaklayan, bilim-sel düşüncenin yerinedogmaları koyan gericiiktidara karşı bilimi vebilimsel düşünceyisavunanların gericiliğekarşı özgürlükmücadelesidir.

Bu mücadeleinsana dair her şeyialınır satılır mallaradönüştüren, insanı

ücretli köleye indirgeyen ka-pitalizme karşı insanca yaşammücadelesidir

Bu mücadele cinsiyetçiliğiilkokul sıralarından itibaren,

türbanla, etek boyuyla, dersiçerikleriyle pekiştiren, kızçocuklarını eve ya da ucuzaçalıştığı işyerlerine hapsedenkadın düşmanı iktidara karşıkadınların mücadelesidir.

Bu mücadele, anadildeeğitim hakkını yok sayıp geri-ci-şoven bir müfredat daya-tan iktidara karşı, Türk veKürt emekçilerinin yenidenkardeşleşme mücadelesidir.

Bu mücadele, kapitalizme,dini gericiliğe, faşizme,şovenizme karşı bir sosyalistiktidar mücadelesidir.

Yolun daha başındayız veyapacak çok işimiz var.

Halledemediğimiz “Birtek sokak kaldı” diyenler,dert yanmaya devam etsin vesokaktan yükselen bu mey-dan okumanın devamını bek-lesin.

Evet sokaktayız ve eşit,parasız, bilimsel, anadildeeğitim hakkımız için, halkıniktidarı için mücadele etmeyedevam edeceğiz.

Buradan herkesi eğitimle,bu ülkenin bugünü vegeleceği ile derdi olan herke-si örgütlenmeye çağırıyoruz.

AKP’yi ve sermayeyihalkın örgütlü gücü durdura-cak, biz durduracağız…

Geleceğimizi,çocuklarımızı AKPkaranlığına teslimetmeyeceğiz!

Karanlığa meydan okuya-cağız!

Yolumuz açık olsun!

Umut sahnede...

Bu mücadele birsosyalist iktidarmücadelesiHalkevleri Genel Başkanı OyaErsoy’un Eğitim Hakkı Forumu’ndayaptığı açılış konuşmasından:

Eğitim Hakkı Forumu 27 Ocak’ta Şişli Kent Sineması’ndayapılan etkinlikle sona erdi. Halkevi Çocuk Korosu’nunşarkılarıyla başlayan etkinlikte, Halkevleri Genel Başkanı OyaErsoy, Eğitim Sen MYK üyesi Betül Öztürk ve Halkevleri Genel

Sekreteri Nuri Günay konuştu. Atölye sonuç bildirgelerinindeklare edilmesinin ardından bir müzikal tiyatro gösterisiyapıldı. Forumun sonunda bir yaz okulu öğrencisinin işaretiyletüm salon yankılandı: ‘Eğitim haktır, engellenemez!’

ÇÇooccuukkllaarr HHaallkkeevvlleerrii YYaazzOOkkuulluu’’nnddaa öö¤¤rreennddiikklleerriinniiEE¤¤iittiimm HHaakkkk›› FFoorruummuu’’nnaattaaflfl››dd››..

TUBA GÜNEfi