Top Banner
2 AKP karfl›tlar›n›n medyadaki sesi oldu¤u iddias›ndaki Sözcü, devle- tin ›rkç› dilini yeniden üretiyor ‘Rantla yükselen TOK‹ konutlar›n› ve Afet Yasas›’n› merak eden Samsun’a gitsin AKP, meclis tatildeyken k›dem tazminat›n› gasp etmek için bir taslak haz›rlad› 30’uncusu düzenlenen Olimpiyatlar sadece spor oyunlar› de¤il... Sözcü dili, AKP’nin dili Nereden baksan tutars›zl›k ‹flçinin yar›n› sermayeye yük Olimpiyat sadece spor mu? SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA 12 6 13 Ferda Koç / Sayfa 4 Tamam m›, devam m›? Mustafa Eberliköse / Sayfa 6 Haydutlar ve eflk›yalar Engin Duran / Sayfa 9 Eyüp’te de Gerze’de de... Tuba Günefl / Sayfa 10 Benim HAYATIM benim... Y›l 7 Say› 162 26 Temmuz 2012 • 1.25 TL Okullar tatil oldu, eylemler sürüyor, veliler bast›r›yor, AKP s›k›fl›yor, eylemler birçok kente yayg›nlafl›yor. Halkevleri, 4+4+4 yasas›na karfl› tepkileri ülke çap›nda bafllatt›¤› imza kampanyas›yla birlefltiriyor, ‘4+4+4’ü durdu- raca¤›z’ diyor S7 Bu kampanya iktidarı sarsar ‹zmir Gültepe’den fiengül Abla’n›n öfkesi büyük, anlatacak- lar› çok... Onun flu sözleri bile meseleyi özetli- yor: “Kad›ns›z hiçbir fley olmaz.” S. 10 AKP ve MHP’nin tak›mlar›n› gasp etme- sine isyan eden Adana Demirspor, bir direnifl gelene¤inden geliyor S 14 Suriye’ye yönelik emperyalist müdahale, güdümlü bir iç savafl stratejisi etraf›nda flekilleniyor AKP’nin Suriye politikas› bölgeyi halklar mezbahas›na çevirecek bir iç savafl k›flk›rt›c›l¤› fleklinde ilerliyor Suriye’de savafl t›rmand›kça, AKP Türkiye’de de Alevileri ve Kürtleri hedef alan bir ayr›mc›l›¤› besliyor Komflumuz Kürdistan Suriye’nin kuzeyin- deki Kürtlerin özyöne- timler kurmas› ile beraber Türkiye’nin en uzun s›n›r boyuna sahip olan komflusu art›k fiilen Kürdistan oldu. Bu bölgenin en etkili gücü de PKK S. 4 Madenciler isyanda Bankalar› kurtar- mak için 80 milyar dolar arayan hükümet, bu paray› emekçilerin iflinden, afl›ndan çalmaya kalk›nca ‹spanya’da bir s›n›f savafl› bafllad›. May›s sonunda greve giden madenciler, iflyerleri- ni kapatmaya gelen polisi el yap›m› roketlerle püskürtü- yor. 11 Temmuz’da Madrid’e yürüyen madencileri 150 bin kifli karfl›lad› S. 5 Sermayeye flifa Halk›n vergileriyle yap›lan bir hastane y›k›l›p arazisi flirketlere bedava veriliyo; o flirketlere halk›n vergileriyle kira ödeniyor. Bunun ad› Kamu-Özel ortakl›¤›! S. 9 Taşlar yerinden oynayacak ‘Herkesin çabalaması lazım’ Bir direniş, bir sınıf, bir kulüp Dev Sa¤l›k-‹fl Genel Baflkan› Arzu Çerkezo¤lu ile güvencesizli¤e karfl› mücadele çizgisinin 10 y›ll›k serüvenini ve güncel geliflmeleri konufltuk S 11 Makarnadan köprü, ebruyla logo yap›yor, flehirleri tan›yor, yüzüyor, felsefe ö¤reniyor, gazetelerini ç›kar›yorlar. Türkiye’nin birçok kentinde- ki Halkevleri Yaz Okullar›’nda çocuklar yaz boyunca üreterek ö¤reniyor S 16 Turuncu şirinler Halkevi’nde AKP kardeşliğin mezarını kazıyor AKP Ortado¤u halklar›na zararl›d›r SAYFA 3 YOL YAZISI ‹ç çat›flmalarda yak›nlar›n› yitiren Suriyeliler mezar kaz›yor A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark
16

162'inci sayı

Mar 11, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi gazetesi 161'inci sayı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 162'inci sayı

2 AKP karfl›tlar›n›n medyadaki sesioldu¤u iddias›ndaki Sözcü, devle-tin ›rkç› dilini yeniden üretiyor

‘Rantla yükselen TOK‹konutlar›n› ve Afet Yasas›’n›merak eden Samsun’a gitsin

AKP, meclis tatildeykenk›dem tazminat›n› gaspetmek için bir taslak haz›rlad›

30’uncusu düzenlenenOlimpiyatlar sadece sporoyunlar› de¤il...

Sözcü dili, AKP’nin dili Nereden baksan tutars›zl›k ‹flçinin yar›n› sermayeye yük Olimpiyat sadece spor mu?SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

126 13

Ferda Koç / Sayfa 4

Tamam m›, devam m›?

Mustafa Eberliköse / Sayfa 6

Haydutlar ve eflk›yalar

Engin Duran / Sayfa 9

Eyüp’te de Gerze’de de...

Tuba Günefl / Sayfa 10

Benim HAYATIM benim...

Y›l 7 • Say› 162 26 Temmuz 2012 • 1.25 TL

� Okullar tatil oldu, eylemlersürüyor, veliler bast›r›yor,AKP s›k›fl›yor, eylemler birçokkente yayg›nlafl›yor.Halkevleri, 4+4+4 yasas›na

karfl› tepkileri ülke çap›ndabafllatt›¤› imza kampanyas›ylabirlefltiriyor, ‘4+4+4’ü durdu-raca¤›z’ diyor� S 7

Bu kampanya iktidarı sarsar� ‹zmir Gültepe’den fiengülAbla’n›n öfkesibüyük, anlatacak-lar› çok... Onunflu sözleri bilemeseleyi özetli-yor: “Kad›ns›zhiçbir fley olmaz.”� S. 10

� AKP ve MHP’nin tak›mlar›n›gasp etme-sine isyaneden AdanaDemirspor,bir direniflgelene¤indengeliyor � S 14

Suriye’ye yönelikemperyalist müdahale,güdümlü bir iç savaflstratejisi etraf›ndaflekilleniyor�

AKP’nin Suriye politikas›bölgeyi halklarmezbahas›na çevirecekbir iç savafl k›flk›rt›c›l¤›fleklinde ilerliyor�

Suriye’de savaflt›rmand›kça, AKPTürkiye’de de Alevilerive Kürtleri hedef alanbir ayr›mc›l›¤› besliyor�

KomflumuzKürdistan� Suriye’nin kuzeyin-deki Kürtlerin özyöne-timler kurmas› ileberaber Türkiye’ninen uzun s›n›r boyunasahip olan komflusuart›k fiilen Kürdistanoldu. Bu bölgenin enetkili gücü de PKK� S. 4

Madencilerisyanda� Bankalar› kurtar-mak için 80 milyardolar arayanhükümet, bu paray›emekçilerin iflinden,afl›ndan çalmayakalk›nca ‹spanya’dabir s›n›f savafl›bafllad›. May›ssonunda greve gidenmadenciler, iflyerleri-ni kapatmaya gelenpolisi el yap›m›roketlerle püskürtü-yor. 11 Temmuz’daMadrid’e yürüyenmadencileri 150 binkifli karfl›lad› � S. 5

Sermayeyeflifa� Halk›n vergileriyleyap›lan bir hastaney›k›l›p arazisiflirketlere bedavaveriliyo; o flirketlerehalk›n vergileriylekira ödeniyor. Bununad› Kamu-Özelortakl›¤›! � S. 9

Taşlar yerindenoynayacak

‘Herkesin çabalaması lazım’

Bir direniş, birsınıf, bir kulüp

� Dev Sa¤l›k-‹fl Genel Baflkan› ArzuÇerkezo¤lu ile güvencesizli¤e karfl›mücadele çizgisinin 10 y›ll›k serüveninive güncel geliflmeleri konufltuk � S 11

� Makarnadanköprü, ebruylalogo yap›yor,flehirleri tan›yor,yüzüyor, felsefeö¤reniyor,gazeteleriniç›kar›yorlar.Türkiye’ninbirçok kentinde-ki HalkevleriYazOkullar›’ndaçocuklar yazboyuncaüreterekö¤reniyor � S 16

Turuncuşirinler

Halkevi’nde

AKP kardeşliğinmezarını kazıyor

AKP Ortado¤u halklar›na zararl›d›r SAYFA 3

YOL YAZISI

‹ç çat›flmalardayak›nlar›n›yitirenSuriyelilermezar kaz›yor

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 162'inci sayı

MEDYAHalk›n Sesi

226 Temmuz 2012 / 8 A¤ustos 2012

H edef kitlesi AKPkarşıtları olan Sözcügazetesi de Esad röpor-

tajı konusunda AKP çizgisineuydu. Sözcü’nün Esadröportajının çok üstünde durma-masının nedeni sonra açığa çıktı.Esad’ın röportaj teklifi götürdüğüisimler arasında Sözcü’den SaygıÖztürk de vardı. Öztürk röporta-ja gitmedi. Haberciler açısından“Özel haber” hatta “yılın haberci-lik olayı” denilebilecek bir haber,Sözcü tarafından yapılmamışoldu.

Suriye lideri Esad’ın Türkiyemedyasından birçok isme gönder-diği röportaj teklifine sadeceCumhuriyet gazetesinden UtkuÇakırözer olumlu yanıt vermişti.Habertürk Genel Yayın Yönet-meni Fatih Altaylı, KanalD Ge-nel Yayın Yönetmeni MehmetAli Birand, Hürriyet Genel YayınYönetmeni Ertuğrul Özkök, Baş-bakan Erdoğan’ın ‘adı açıklanma-yan bir danışmanının’, “Esad’apropaganda yapma fırsatı olurama yine de siz bilirsiniz” uyarısı-na riayet etmişti. Medyanınönemli temsilcileri kendi yayınla-rında Çakırözer’in röportajını ya-yımlamıştı. Röportaj medyadaCumhuriyet dışında çok az yerbulmuş, adeta etkisizleştirilmişti.

SÖZCÜ’NÜN SUR‹YEKONUSUNDA YEN‹ fiAFAK’TAN FARKI YOK

Hürriyet'ten Sözcü’ye transferedilen Saygı Öztürk de Şam'a git-mek istedi, ancak Sözcü yönetimiEsad ile söyleşi yapmasını uygunbulmadı.

Gazeteci Doğan Akın, SaygıÖztürk’ün çağrılıp gitmediğiniöğrenince Öztürk’ü aradı veÖztürk “Sözcü yönetiminin” izinvermediğini belirterek şunlarısöyledi: “Bizim durumumuz birazdaha farklı ama. Şam'a gitmeyen-lerin yerine bizi davet ettiler. Ben'Olur' dedim, kabul ettim. Amagazete yönetimine de sormakdurumundaydım. 'Gitmesek dahaiyi olur' cevabını alınca gitme-dim... Diğer taraftan Utku'nunsöyleşisini okudum, birgazetecinin sorması gerekenbütün soruları sormuştu.”

Sözcü, AKP karşıtlığını Esad’laröportaj yapacak düzeyetaşımazken, Sözcü’nün muhalifli-ğinin sınırları da belli oldu.

SÖZCÜ CEMAAT’‹NKONTROLÜNDE M‹?

Öztürk’e “Gitmesek daha iyiolur” yanıtını veren Sözcü’nünpatronu Burak Akbay. Akbayhakkında Yeni Şafak’tan FehmiKoru, 24 Nisan 2010 tarihindeşunları yazmıştı:

“…Cemaatin aklına bir kezdaha hayranlık duymama sebepolan proje Sözcü Gazetesi'dir.Öğrenciliği Cemaatın IşıkEvleri'nde geçmiş sahibi görünendelikanlıya buradan şapkaçıkarıyorum. Eee neme lazımmuhalefeti de yakın kontrolündetutacaksın!”

KÜRT’E KARfiI AKP’L‹Esad röportajı konusunda

“ulusal çıkarlarla” gözü kör olanSözcü, Kürt düşmanlığıkonusunda da AKP’nin ırkçı,ayrımcı söylemini

yaygınlaştırarak AKP ile aynıçizgide buluşuyor.

Uludere Katliamı’nda öldürü-len 34 insan için 2 gün sonra“Silah taşıyorlardı” başlığını ata-bilen Sözcü, 25 Mayıs Pınarbaşısaldırısı sonrasında “Polis nedenateş açmadı” tartışmasını ilk ya-panlardandı. Maraş’ın Göksunİlçesi’nde polis kontrolündenkaçan bir araç daha sonra KayseriPınarbaşı Polis Karakolu’nda pat-latıldı. 2 polis öldü 19 polis yara-landı.

Haber duyurulduktan bir günsonra “Polis, kaçan araca nedenateş açmadı” tartışması başladı.Tartışmanın lokomotiflerindenbiri de Zaman, Yeni Akit gibigazetelerin yanı sıra Sözcü oldu.Sözcü, trafik kontrolü sırasındadurmayan araca, sorgusuz ateşaçılması gerektiğini savunmuştu.Sözcü bu tartışmalarısürdürürken Zaman veHabervaktim, Pınarbaşı’dakiolayın ardından Baran Tursunörneği ile “polisin yargısız infazhakkı olmalı” demeye getirmişti.

TESADÜF MÜ PLANLI MI?1 Nisan 2007’de kapanan

Gözcü’nün yerine kurulan Sözcü,27 Haziran 2007 tarihindeyayın hayatınabaşladı.

Bu tarihte Ümraniye’de bir eveyapılan baskın sonucunda bazı elbombaları ele geçirilmişti. Ardın-dan Ergenekon soruşturması baş-lamıştı. Sözcü, kapanan Gözcügazetesinin isim hakkını aldı.

Gazeteciler.com adlı internetsitesinden Zeynep Kurtbay’ınSözcü’nün genel yayın yönetmeniMetin Yılmaz ile yaptığı röportaj-da Yılmaz, gazetenin tirajının 2yıl içinde 50 binden 210 bine çık-masını Ergenekon operasyonları-nın yarattığı etki ve Emin Çöla-şan’ın yazılarının beğenilmesinebağlamıştı. Sözcü, eylül 2008’de150 bin, aralık 2010’da 210 bintiraja ulaştı.

Osmanlı’da matbaa, Şeyhülis-lam Abdullah Efendi’nin dini kita-

plar dışında kitaplar basmasıkoşuluyla kurulur. Osmanlı’nın ilk

matbaa getirme girişimi de 1639’dagerçekleşmişti. IV. Murat’ın emriyleHollanda’ya gidip bin altın vererek

ağaç matbaa alan BünyaminEfendi, İstanbul’a geldiğinde

İbrahim, padişah olmuştu.Padişah İbrahim, matbaa için

“Tez bu ucubeyi eritin” der ve mat-baa Osmanlı topraklarından

çıkarılır.Müteferrika’nın İstanbul’da

matbaayı kurmasından 283 yılsonra bir 13 Temmuz günü şöylebir gelişme yaşandı: AKP, basılımatbuatın ve matbaanın “suçaleti” kapsamına alınmasını vebasın özgürlüğünün “Genel ahlakve millet güvenliği” mevzu bahisolduğunda kısıtlanmasını uygungördü.

AKP, Anayasa UzlaşmaKomisyonu'na "Basın ve YayınHürriyeti" başlıklı madde içinbasın özgürlüğüne sınırlamalargetiren öneriler sundu.

AHLAKLI, M‹LL‹ BASIN Milliyet’ten Önder Yılmaz'ın

haberine göre, AKP, "Basın veYayın Hürriyeti" başlıklı maddeiçin "Basın hürriyeti milli güven-liğin, kamu düzeninin, genelahlakın, başkalarının haklarının,

özel veya aile hayatının korun-ması, suçların önlenmesi, yargı-nın bağımsızlık ve tarafsızlığınınsağlanması, savaş kışkırtıcılığının,her türlü ayrımcılık, düşmanlıkveya kin ve nefret savunuculuğu-nun engellenmesi amaçlarıyla sı-nırlanabilir" önerisinde bulundu.Milli güvenlik, kamu düzeni vegenel ahlak gibi yoruma açık ko-nuların bulunduğu bu ifade, AKPtarafından sivil havacılık sek-töründe grevi yasaklarken de kul-lanıldı.

AKP, "Her türlü ayrımcılık,düşmanlık veya kin veya nefretsavunuculuğunun engellenmesi"kavramını basınınsınırlanmasında ilk kez anayasahükmü olarak sıraladı. Ayrıca

mevcut anayasada olmayan,"Masumiyet karinesinin ihlalineyönelik yayın yapılamaz" ile"devlet, çocuk istismarı, cinsellikve şiddet içeren yayınlara karşıçocukları koruyucu tedbirleri alır"hükmünün eklenmesi de önerili-yor.

MATBAA SUÇ ALET‹Mevcut anayasada farklı

başlıklarda yer alan basınla ilgilidüzenlemeleri tek maddededüzenleyen AKP, yürürlüktekianayasada, "Kanuna uygunşekilde basın işletmesi olarakkurulan basımevi ve eklentileri ilebasın araçları, suç aleti olduğugerekçesiyle zapt ve müsadereedilemez veya işletilmekten alı-

konulamaz" hükmünün yer aldığı,"basın araçlarının korunması"başlıklı düzenlemeye önerisindeyer vermedi.

Yeni anayasa AKP'nin bu öne-risiyle şekillenirse, matbaalar baş-ta olmak üzere her türlü basınaracına, "suç aleti" kabul edilerekel konulmasının yolu açılıyor.

18’‹NC‹ YÜZYIL G‹B‹ Tasarıda basımevi kurmada

izin ve mali teminat hakkışartının aranmaması güvencesinede yer verilmedi. Yani basınyayın şirketi kuracak olanlar tıpkı18’inci yüzyılda olduğu gibi “izin”alacak. İktidar da istediği şirketeizin verecek, istemediğine izinvermeyecek.

Diyarbakır’daki 14 Temmuzmitingi medya açısından san-

sür operasyonlarıyla geçti. Saat14.00’da başlayan ve anında polissaldırısıyla karşılaşan halk, akşamsaat 20.00’a kadar polisle çatıştı.Medya olayları ancak saat 16.00’danitibaren kısa haberlerle duyurdu;mitingin amacını hiçbir şekilde ver-medi. Televizyonda çok az yer alanolayları dakika dakika duyurmakiçin kollarını sıvayan AjansaNûçeyan a Firatê (ANF) internetsitesi Türkiye merkezli sibersaldırılar nedeniyle normal yayınyapamadı.

ANF saldırıları bertaraf etmekiçin çalışmalarını sürdürürken ANFKürtçe ve Türkçe servisleri http://fi-rat-news-agency.blogspot.nl ile res-mi twitter hesapları üzerinden ha-ber akışını sürdürdü.

Üç gün süren saldırıların ardın-dan ANF tekrar http://www.anf.bzadresinden erişilebilir hale geldi. Si-ber saldırılar, hacker grupları tara-fından gerçekleştirildiğinde, gruplarimzalarını bırakmaya özen göste-riyor. Ancak imzasız saldırılarsaldırıların özel bir odaktan yön-lendirildiğine işaret ediyor. Dahaönce Sendika.Org, Bianet, soLPortal ve birgun.net de benzer,"imzasız" saldırılara maruz kalmıştı.

ANF’ye sansürdedevlet izi

Konu Kürt düflmanl›¤› ve ‘ulusal ç›karlar’ olunca Sözcü’nünAKP’den fark› kalm›yor. AKP karfl›tlar›n›n medyadaki sesi oldu¤uiddias›ndaki Sözcü, devletin ayr›mc›, ›rkç› dilini yeniden üretiyor

İktidarın istediği gibi basın

17’inci yüzy›lda matbaa yasa¤›n› savunanlar bugünde var. Tarih kitaplar› geçmiflteki yasa¤›n nedeni olarak“Padiflah iyi de etraf›ndakiler kötüydü” yalanlar›yla reji-min ana karakterlerini gizleye dursun, tarih 3 as›r sonratekerrür ediyor. 24 TV Genel Yay›n Yönetmeni Yi¤it Bu-lut, AKP’nin bas›n özgrlü¤ünü k›s›tlayan önerilerini sa-vundu. AKP’li Cemil Çiçek’in bile elefltirdi¤i düzenleme,Bulut’a göre bu haliyle ayr›mc›l›¤›n önüne geçip bireyselözgürlükleri koruyacak…

Bulut’un 15 Temmuz günü Star’da yazd›¤› “Milliyetve di¤erleri ne yapmaya çal›fl›yor?” bafll›kl› yaz›s›nda birde not var. Bulut, böylece medya baronlar›n›n bireye vebireyin özgürlü¤üne sayg› gösterece¤ine emin.

Yi¤it Bulut, medya baronlar›n›n keyfi bir biçimde ifl-ten ç›kard›¤› bas›n emekçileri için de “Bireyin sayg›nl›¤›ilkesinin” y›lmaz savunucusu olur mu?

Sözcü grubu may›s ay›n›n sonunda, bünyesindeki sporgazetesi Fotogol‘ün yerine yeni bir gazete ç›karmaya kararverdiklerini aç›klad›. Yapt›¤› yalan haberlerle bilinenFotogol’ün kadrosuna sosyal medyada aktif olan yazarlardantakviye yap›larak, spor muhabiri Gökmen Özdemir’inöncülü¤ünde kurulan gazetenin ad›, tam da Sözcü’ye yak›flancinsten: AMK!

Gazetenin reklamlar›, kulland›¤› sloganlar, gazetede kul-lan›lan bafll›klar, eklerinde kullan›lan isimler, k›sacas› gazeteyedair her fley “yeni” bir konseptle ele al›nd›. Sosyal medyadayer alan reklamlarla gazetenin nam› birden ald› yürüdü.Gazetenin ad› da sosyal medyada fenomen haline gelen ‹nciSözlük’ün kullan›d›¤› k›saltmadan geliyordu.

9 Haziran’dan itibaren kad›n düflmanl›¤› ve cinsiyetçili¤ingünlük hayatta en çok kullan›lan slogan› art›k Sözcü’nün birspor gazetesiyle her gün yeniden üretilmeye baflland›. Hergün onlarca taciz, tecavüz ve fiziksel fliddet vakas› yaflan›rken,Sözcü’nün ç›kard›¤› gazete erkek fliddetini kendisine isimolarak seçmekte bir beis görmedi.

Gazetenin ad› duyulur duyulmaz büyük bir tepki ortayaç›kt›. Kad›nlar, tecavüzü kültürünü yeniden üreten gazeteyiad› de¤iflmedikçe almama ça¤r›s› yapt›. Gazetenin ad›n›nde¤iflmesi için imza kampanyas› bafllat›ld›. Milliyet’ten MehveflEvin köflesinde, yediden yetmifle herkesin küfür oldu¤unubildi¤i bu k›saltma için “Zorlama olmas› bir yana, çok afla¤›l›kbir isim” ifadelerini kulland›. Hürriyet’ten Ayfle Arman da

gazetenin ismini “tek kelimeyle i¤renç” diye niteledi. Milliyetspor yazar› Mehmet Demirkol ve NTV Spor Genel Yay›nYönetmeni Fuat Akda¤, yapt›klar› programda gazetenin ad›n›“Gökmen’in gazetesi” olarak telaffuz ederek gazetenin isminetepki gösterdi. Bu tepkinin ard›ndan sosyal medyada birçokkifli gazetenin ad›na “Gökmen’in gazetesi” demeye bafllad›.

Sözcü spor alan›nda da erkek egemen kültürün y›lmazbekçisi olmay› AKP’yle omuz omuza vererek sürdürüyor. Kürtve kad›n düflmanl›¤› konusunda AKP’nin “yandafl›” olan Sözcügrubu, Kürtaj hakk› isteyen bir kad›na “Sen kaç kere kürtajoldun?” diye soran AKP’li bakandan ve ya tecavüze u¤rayanbir kad›na “kendisini öldürmesini” tavsiye eden MelihGökçek’le ayn› dili kullanarak “muhalif” tavr›n› sürdürüyor.

Basınyasağının Yiğitsavunucusu

Kadın düşmanı malum gazeteSözcü,

AKP’ninkad›n

düflman› dili-ni, ç›kard›¤›

yeni sporgazetesiAMK ileyenidenüretiyor

Matbaa, 1450’de AlmanJohan Guthenbergtaraf›ndan icat edildi.Osmanl› topraklar›nagirifli ise tarihkitaplar›nda anlat›lan›naksine 1492’dir

Sayg› Öztürk

AKP ile aynı dili konuşan Sözcü

Page 3: 162'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

326 Temmuz 2012 / 8 A¤ustos 2012

S uriye gündemi yeni gelişmeler-le hızla farklı düzeyler oluştur-maya başladı. Buna yol açan

gelişmelerin başında 18 Temmuz’daEsad'ın sarayına birkaç kilometreuzaklıkta bulunan Milli GüvenlikKurulu binasında patlayan (öncedenyerleştirildiği iddia edilen) bomba var.Kurul toplantısı sırasında düzenlenenbombalı saldırıda Savunma Bakanı,Genelkurmay Başkan Yardımcısı, eskiGenelkurmay Başkanı, İçişleriBakanı, İstihbarat Teşkilatı'nınSoruşturma Departmanı Başkanı veMilli Güvenlik Konseyi Başkanı öldü.Ölenler ve yaralananlar, Esad'ın ayak-lanmaları bastırmakla görevlendirdiğigrubun üyeleri. Yani asıl amaç, ayak-lanmaların önünü açmak. Böylesi bir“nokta atış”ı, dağınıklığı ve yetersizliğigöz önüne alındığında, Esad’a karşısavaşan grupların yapmış olmasıneredeyse imkansız. (Tayyip’insevmediği Wall Street Journalgazetesinin haberine göre; ABD,askeri güç kullanmayan operasyonuajanlar ve diplomatlar aracılığıylasürdürüyor.)

Diğer yandan bu saldırı Esad’a,muhalefeti bastırmak için ağır silahlarkullanma “meşruluğunu” kendindegörmesine yol açmış durumda.Bunun sonuçları ise Şam’da veHalep’te uçaklar ve tanklarla bomba-lanan mahalleler oldu. Ve 23Temmuz'da Suriye Dışişleri Bakanlığı“dış saldırı olması durumundakimyasal silah kullanma”olasılıklarının olduğunu açıkladı.(Hatırlanacağı üzere ilk olarak halaHAS Parti’nin genel başkanı olanNuman Kurtulmuş, Tayyip ile

görüştükten hemen sonra butehlikeyi işaret etmişti. Ne öngörü!)

Ayrıca aynı dönem içinde Şamyönetiminin askeri birlikleri KuzeySuriye’deki bir dizi kentten çekildi.Bunun üzerine Kürtler, 19–22Temmuz arasında nüfuslarının yoğunoldukları Halep eyaletindeki Kobani,Afrin ve Cinderis kentleri; Hasekeeyaletinin Amude, Derek, Efrinbeldeleri, Mardin’in Şenyurt semtininkarşısındaki El Darbasiye kenti veCeylanpınar’ın karşında bulunan Ra’sal-’Ayn kenti, Tirbesipiye kasabasındakontrolü ele aldılar. Sonradananlaşıldığı, üzere sorunsuz/çatışmasızgerçekleştirilen bu durum, PKK’nınSuriye kolu olarak görülenDemokratik Birlik Partisi PYD’nin deiçinde olduğu bölgenin en kitlesel veetkili gücü Halk Meclisi ile diğer birçatı örgütü olan Kürt UlusalMeclisi’nin uzlaşmasının bir sonucu.Bu iki örgüt 9–10 Temmuz tarih-lerinde Hewler’de yapılangörüşmelerin ardından FederalKürdistan Bölgesi Başkanı MesutBarzani huzurunda imzalanan yedimaddelik anlaşma ile güçlerini ortak-laştırma kararı almışlardı. BöyleceAKP hükümeti için yeni bir coğrafitanım da doğmuş olacak; ‘KuzeyIrak’tan sonra ‘Kuzey Suriye’! Buduruma AKP’nin verdiği ilk yanıtgümrük kapılarını kapatmak oldu.(Ve bir de ders; T.C. devletiniyönetenler yıllardır Türkmenleribirleştirmeyi beceremediler.)

Bunlarla birlikte Doğu Akdeniz herbayraktan geminin cirit attığı birhavuza döndü. ABD, Fransız, Alman,Rus, Suriye, İngiliz, Güney Kıbrıs,

İsrail ve Türk savaş gemileri finkatıyor. Suriye'nin geniş çaplı hava vedeniz tatbikatı başlatmasıyla birlikteDoğu Akdeniz sularına doğru, NATOülkeleri ve Rusya'dan çok sayıdasavaş gemisi de yola çıktı. Rusya’nınboğazlardan geçen 5 gemisi ile birlik-te bölgedeki savaş gemisi sayısı 11oldu. İsrail kaynaklarına göre DoğuAkdeniz ve İran Körfezi'nde 4Amerikan ve 1 Fransız uçak gemisibulunuyor.

12 milyon nüfuslu Suriye’den songelişmelerle birlikte (her gün artmak-la birlikte) komşu ülkelere geçenmülteci sayısı ise 150 bini aşmışdurumda. Bunun 50 bine yakınıTürkiye’de, 40 bin civarı Ürdün’de, 30binden fazlası Lübnan’da ve 20 bincivarı Irak’ta.

Kısacası içerden ya da dışarıdanSuriye’ye yapılan her müdahale, birsonraki adımın hiç kimse tarafından“kestirilemediği” sonuçlar doğurmayagebe. Üstelik bu sonuçların Libya’ya,Tunus’a hatta Mısır’a benzemeyeceğide çok aşikar. Çünkü Suriye gerektarihsel, gerek bölgesel, gerek devletyapısı ve gerekse de etnik ve dinselbileşimi itibariyle diğerlerine ben-zemiyor. Ve üstüne üstlük asıl hedefinİran olduğu gerçeğini de unutmamakgerek. ABD’nin şu anki gizli rolününseçimlere kadar süreceğini de gözönünde bulundurmak gerek. ÇünküAmerikan seçimlerinde konu dış poli-tika olunca ABD seçmeninin büyükbir çoğunluğu için tek sorun İsrail’ingüvenliği olmakta. İlginçtir ne Suriyene de İsrail birbirlerine temas etme-meye çalışıyordu, ta ki kimyasalsilahlar söz konusu olana kadar. İsrail

Savunma Bakanı, Suriye’nin busilahları Hizbullah’a verme girişimininsavaş nedeni olacağını açıkladı.ABD’nin seçim sonrasında bile Rusyabarikatını kaldırmadan Suriye soru-nuna nasıl aktif müdahalede bulu-nacağı ise ayrı bir muamma!

Bu gelişmelerle birlikte Suriye hızlabir iç savaşa doğru ilerliyor. Böylesibir iç savaşın ise devrimci bir iç savaşolmayacağını söylemek kehanetsayılmamalı. 1975'te başlayan ve 15yıl süren ve Suriye ordusunun müda-halesiyle sona eren Lübnan “içsavaş”ındakinden çok daha gericiaktörlerin var olduğu bugünkücoğrafyada, dinler, mezhepler, etnikkökenler hatta aşiretler arasındahiçbir kural tanımaksızın başlayacakbir iç savaş, Ortadoğu halkları içinçok büyük sonuçlar doğuracaktır.

Tayyip önderliğindeki AKP iktidarıise ne yaptığını bile bilmeyen birtaşeron konumunda. Bol kesedentehdit savuran, kendi sınırları içindebile her an çıkabilecek bir mezhepçatışmasının sorumluluğunu kavra-mayan, her türlü insanlık suçunaçanak tutan, yetkisiz, sorumsuztaşeron. Son icraatı; daha dünekadar Esad’ın kollarında varlığınısürdüren ama ilk zoru görünceŞam’daki merkezini apar topartaşıyan Hamas’ın lideri Halid Meşal’eiftar yemeği vermek oldu.Filistinlilerin yüzüne gülmeyi çokseven Tayyip, İsrail’e koyduğu“posta”ya rağmen İsrail ile hiçbirekonomik ilişkisini kesmemesini hiçgündem yapmadı. İkiyüzlü taşeron-lukla sürdürülmeye çalışılan siyaset,bölgede sorunların çözümüne değil,

güçler arası tercihlerde bulunarak,içinden çıkılamayacak krizleri yarat-maya aday.

AAKKPP,, OOrrttaaddooğğuu hhaallkkllaarrıınnaazzaarraarrllııddıırr!!

Görülmektedir ki AKP’nin planlarıarasında sadece Suriye halkı yok.Tayyip’in başkanlığındaki SavunmaSanayi İcra Komitesi, 4 milyardolarlık “hava ve füze sistemleri”almaya karar verdi. ABD, Rusya, ABve Çin tekliflerini verdi, bunlardan biritercih edildi, açıklanacak. İlginç olan4 milyar dolar verilecek bu sistemlerorta ve uzun menzilli, yani Suriye’ninboyuna göre değil!

AKP hükümeti bu tutarsız siyasetindevamı olarak Esad için, savaş suçuişlediği gerekçesiyle birtakımgirişimlerde bulunmayı hesaplıyor.Ancak bu suçu uluslararasımahkemelerde zaten sabit görülmüşSudan Devlet Başkanı El-Beşir ilehala can ciğer kuzu sarması.

Ciğer, kuzu, sarma demişken AKPRamazan ayında performansdüşüklüğü yaşamakta. Gündüzleriortalıkta çok dolaşmayan AKP’libakanlar ancak yemek sofraları kurul-duğunda poz vermeye başladılar.İcraatlarının niceliği azalmış olsa daniteliği aynı. Dışarıda izledikleri ikiyüz-lü siyaset de içeride aynı. AKPhükümeti iktidarını dizayn etmede,“ileri demokrasi”nin ve işkenceye“sıfır toleransın” en ileri örneklerinisergilemeye devam ediyor. Bu ileriörneklerden biri daha; AİHM'deki ikiişkence vakasında Türkiye'ninmahkûm olmasına neden olantecavüzcü-işkenceci Sedat Selim Ay,

İstanbul'un terörle mücadeledensorumlu yeni Emniyet MüdürYardımcısı olarak atandı. Müfettişliğidöneminde Tayyip Erdoğan’ı İGDAŞyolsuzluğundan aklayan, bununkarşılığını vali olarak alan ve gittiğiher ilde, Kırıkkale’de, Aydın’damuhalefet partilerine savaş açanbugünkü Adana Valisi Hüseyin AvniCoş da Ankara’ya tayin olacak.Böylece üst düzey bürokrat ata-malarında tek kriterin “Tayyip’ebağlılık” olduğu bir dönem, hemicraatıyla hem de diğerlerine verilenmesajla devam ediyor.

Bu arada yeni yasama dönemineilişkin (1 Ekim) hazırlıkların şimdidenbaşlatıldığı ve kamuoyunun “hazırlan-ması” için birtakım sızdırmalarınyapıldığı bir dönemin içine de girdik.Bu “sızdırmalar” yaz dönemi boyuncaçeşitli konularda devam edecek.Kıdem tazminatının gaspına dairyasal düzenleme hazırlığınınardından, AKP’nin hazırladığı “yerelyönetim raporu” ve Tayyip’inaçıkladığı “üniversite harçlarınınkaldırılacağı” talimatı ilk işaretler. Buiki konu da daha ayrıntılı incelenmekve hazırlık yapılmak zorunda. Ancakhiç kuşku duyulmamalı, AKP bu ikikonuda da halkın değil, sermayeninçıkarlarını temel alan değişikleriyapma amacındadır.

Bir de son not: 24 Temmuz BasınBayramı ve basında sansürünkaldırılışının 104’üncü yıldönümü.Bugün Türkiye, basın özgürlüğünde148. sırada. Dünyada tutuklu gazete-ci sayısı 170 iken, sadece Türkiye'detutuklu gazeteci sayısı 90!

AKP Ortado¤u halklar›na zararl›d›r

13 Temmuz’da Diyarbakır’dakiKayapınar Belediyesi tarafındanyapılan Metin Lokumcu, Halil

İbrahim Oruç ve Dorşin parklarının açılıştöreni yapıldı.

15 Temmuz’da Trabzon Çaykaraİlçesi'nde bulunan SolaklıVadisi'nde, Gavlatan Deresi

üzerinde kurulması planlanan hidroelek-trik santraline (HES) tepki gösterenköylülerden 110 kişi gözaltına alındı.

Anayasa Mahkemesi sağlıkalanında yapılan Tam Gün Yasasıdüzenlemesini 18 Temmuz’da

iptal etti.

21 Temmuz günü CumartesiAnneleri oturma eylemi yaptı.Eylemin ardından 20 Temmuz

1992’de kaybolan Hasan Gülünay içinailesi tarafından “Hasan Gülünay nerede”pankartı açıldı. Pankart açanlara gazbombaları ile saldıran polis 6 kişiyigözaltına aldı.

Afyon'un Beyyazı Beldesi'nde taşocağına yol yapılmasına tepkigösteren halka polis ve jandarma

saldırdı. 6 polis ve 2 jandarmayaralanırken, aralarında Beyyazı BelediyeBaşkanı'nın da bulunduğu 30 köylügözaltına alındı.

17 Temmuz günü RedHack’edestek olmak için AnonymousÖSYM ve Melih Gökçek’in inter-

net sitelerini çökertti. Anonymous Twitterüzerinden yaptığı açıklamada: "ÖSYMsitesi KPSS yolsuzluklarını protestoetmek, RedHack'le dayanışmayı göster-mek için Anonymous tarafından çökertil-di" dedi.

16 Temmuz günü RedHack,eylemlerini olumlayanakademisyen ve gazetecilerin

tehdit edilmesi üzerine harekete geçti.“Anlayacakları dilden konuşacağız” diyenRedHack, ellerindeki ihbarcıların adlarınısansürsüz yayımladı.

Kocaeli polisi Halkevleri Yaz oku-lu’na çocuklarını gönderen velileriemniyete çağırıp çocuklarını

Halkevleri’ne göndermemeleri için tehditetti. 24 Temmuz günü polis velilere“Çocuğunuzu Halkevi’ne göndermeyin,yoksa çocuğunuzu fişleriz, gelecekte her-hangi bir operasyonda sizi de alırız.” dedi.Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy,yaşananların hukuksuz olduğunu, polislerhakkında gerekli hukuki başvurularınbaşlatılacağını söyledi.

B aşbakan Tayyip Erdoğan’ıntalimatıyla ‘harçlarınkaldırılmasına’ yönelik

çalışma başlatıldığına dair haberlermedyada ‘Parasız Üniversite geli-yor’, ‘ Harçlar kaldırılacak’ propa-gandası ile servis edildi.

Bu sürece bağlı olarak MaliyeBakanlığı konuya dair bir çalışmayaparak üç model önerdi:

1- Tüm öğrenciler için üniversiteharcının kaldırılması, ortaya çıkacakaçığın tasarruf ve farklı enstrüman-larla kapatılması.

2- Öğrencilerden gelir durumları-na göre harç alınması, düşük gelirgrubundan hiç alınmaması.

3- Tüm öğrencilere harç kredisiverilmesi ve geri ödemelere faiz uy-gulanmaması.

Bu modellerin ilkindeki farklıenstrümanların ne olduğu açıklığakavuşturulmadı. Ancak harçlarınkaldırılmasıyla ortaya çıkacağı iddiaedilen 1,2 milyon liralık açık gözönüne alındığında, üniversite içi hiz-metlerin ciddi bir ticarileştirme dal-gasına maruz kalacağı beklentisiyükseliyor. İkinci model ise bugün-künden bir farklılık içermiyor. Zatenhükümet ve YÖK sadece parasıolandan harç alındığını, diğerlerininkredilerle, burslarla desteklendiğinisöylüyor. Üçüncü modelde ise yük-sek miktarda bir borçlandırma sözkonusu olma ihtimali bekliyor. Bu-gün itibarıyla harçların öğrencilerinmaliyetlerinin “bir kısmını”

karşıladığı söyleniyor. Üçüncü mo-dele geçilmesi halinde bu maliyetintamamının ileriye dönük olarak borçhanesine yazılması ciddi yıkıcısonuçlar doğurabilir. Nitekimİspanya ve ABD’deki eylemlerde,üniversite sonrası işsiz kalıp buborçlarını ödeyemeyen gençlerinağırlığı dikkat çekiyor.

PARALI E⁄‹T‹M SADECE HARÇDE⁄‹L

Konuya dair görüşlerini aldığımız

Öğrenci Kolektifleri’nden UğurGümüşkaya ekim ayında ‘YÖKReformu’ adı altındayükseköğretimdeki gericileştirme veticarileştirme dalgasının güvencealtına alınmasının planlandığınıhatırlatarak, son harç hamlesinin degençlik mücadelesinin bu sürecinönünde engel olmaktan çıkarmaamacı taşıdığını savundu. Harçlarınkaldırılmasının gerekçesinin ‘sık sıkeylem konusu olması’ olarak göste-rildiğinin altını çizen Gümüşkaya

yükseköğretimdeki paralı eğitimuygulamasının üniversite harçları ilesınırlı olmadığını, barınmadanbeslenmeye, kültürel faaliyetlerdenbilgisayarlara her adımın paralıolduğunu da hatırlattı. AKP’ninplanından öğrencilerinborçlandırılması, eğitiminpiyasalaştırılması ve gericileştirilmesiyönünde yeni adımlar çıkacağınısöyleyen Gümüşkaya “önümüzdekidönem gençlik mücadelesi açısındanoldukça çetin geçecek” dedi.

TAYY‹P’‹ TUTUKLAMAYAG‹TT‹LER

Erdoğan’ın “harçları kaldırma”konusunu gündeme getirmesininardından üniversitelilerin de tepki-leri yükseldi. Ankara ve İstanbulÖğrenci Kolektifleri, “YÖK’tereform oyunu başladı, bu oyunu bizbozarız” pankartlarıyla eylemleryaptı. Öğrenciler parasız eğitim iste-diği için tutuklanan yüzlerce üniver-site öğrencisinin derhal serbestbırakılmasını, parasız eğitimingerçekleşmesi için ulaşım, barınma,sağlık, beslenme gibi temel hizmet-lerin parasız olmasını, vakıf üniver-sitelerinin kaldırılmasını, kredilerinbursa dönüştürülmesini ve mevcuttüm kredi borçlarının silinmesin, veTayyip Erdoğan’ın 2009’da harçzamlarına karşı çıkan Kolektifüyelerine yönelik sarf ettiği“Adapsızlar” lafından dolayı özürdilemelisini istediler. Ankara’daBaşbakanlık önünde harçlara hayırdediği için tutuklanan öğrencilerihatırlatarak Tayyip Erdoğan’a“Dikkat et Başbakan suç işliyorsun”diyen Kolektif üyeleri, bu suçamüdahale etmek için geldiklerinisöylediler. Kolektif üyeleri içeri gire-meyen polislere üç defa uyarı anon-su yaptıktan sonra su tabancaları ilesu sıktılar. Polisin tabancalarıkırmasının ardından bir süre gerilimyaşandı. Eylem basın açıklamasınınokunmasıyla son buldu.

‘Harç yalanlarına’ su tabancası

Yeni Akit gazetesi Mehmet Alanimzasıyla 23 Temmuz günü bir

haber yayımladı. Haber, YeniAkit’in 23 Temmuz günkü sayısınınmanşetinde “19 yıllık yalan”başlığıyla verildi. Yeni Akit’iniddiası, Sivas’ta ölenlerin yanarakdeğil silahla vurularak öldüğü yö-nünde. Delil olarak gösterdiği ise fo-toğrafçı Mehmet Özer’in çektiği vearşivlerde kolayca bulunabilecek bir-fotoğraf. Fotoğrafta morgda yerdeyatan Belkıs Çakır gözüküyor. Akit,Çakır’ın yanındaki görüntüğü “kanlekesi” olarak gösterdi.

İlk yalanlama 'Sesini Yitiren Si-vas' isimli bir belgesel fotoğraf kitabıçıkaran Mehmet Özer'den geldi.Özer, fotoğrafların orjinallerini ya-yınlayarak, "Genç kız diye bahsedi-len Belkıs Çakır'dır. Sol göğüs böl-gesindeki tişörtündeki de kan izi de-

ğil saç örgüsüdür" dedi. Sivas davasının avukatlarından

Şanal Sarıhan da söz konusufotoğrafların yeni olmadığınıbelirterek, bu fotoğrafların hemdosya içinde hem de bugüne kadarSivas'la ilgili yapılan belgesellerin veyayınlanmış olan kitapların birçoğu-nun içinde var olduğunu ifade etti.

Tabii, Sivas’ta yakanları ve yangı-nı görmeyen Akit’in, yalanlamalarıgörmesi beklenemezdi. Akit, uydur-duğu yalan üzerinden hedef göster-meye ve komplo teorileri üretmeyedevam etti. Bu sefer, haberi yapanMehmet Alan değil, Yeni Akit ya-zarlarından Ali Karahasanoğlu başroldeydi. Karahasanoğlu, üst üsteyazdığı iki yazıda “Ahlak” ve “etik”dersi vermeyi de ihmal etmedi.

Birden bire hiç gündemdedeğilken 19 yıl önceki fotoğrafları

yeniymiş gibi servis edip, yalanhaber yapıp, yalanda ısrar etmeninnedeni 23 Temmuz tarihi biraz ince-lendiğinde bazı ipuçları ortayaçıkıyor.

Yeni Akit’in “19 yıllık yalan”haberi yayımlandığı sırada,Haberler.com gibi internet sitelerin-de bir haber yayımlandı. Suriye’dekiiç savaşı bir mezhep savaşı olarakyansıtmaya çalışan haberde şu anakadar Türkiye'den Suriye'ye yaklaşıkolarak 5 bin civarında Nusayri veAlevi'nin geçtiği iddia ediliyor. Ha-ber ismi verilmeyen “bir yetkili”yedayandırılıyor. O yetkilinini şu sözle-ri söylediği iddia ediliyor: “Türki-ye'de MİT ve Ordu içerisinde hemde devlet içerisinde önemli bir Nu-sayri yapılanması var. Ayrıca medyada önde olan Esad taraftarlarına iyibakılmalı. Bu isimlerin aniden İs-

lamcı İran, Komünist Çin ve Rusyayanlısı olmaları bir tesadüf değil.”Bir başka kaynağı belirsiz açıklamada yine Hatay halkını hedef gös-teriyor. Açıklama şu şekilde:

“Sınırdaki karakol etrafında cereyaneden her gelişmenin, bir gün sonrasadece Esad yanlısı medyada yeralması bir rastlantı olarakdeğerlendirilmemeli.”

Erdoğan’ın “Harçları kaldıralım” hamlesinin arkasından üniversitelerde yeni birticarileşme ve gericileşme dalgası gelmesini bekleyen gençlik tetikte

Yeni Akit, bir anda Sivas Katliamı ile ilgili haberler yazmaya başladı. Akit, haberi yalanlansa da Sivas Katliamı konusunda yalanlarınısürdürdü. Aynı tarihte medyada Alevi düşmanlığı ve Alevileri hedef gösteren haberler yer almaya başladı. Bu bir tesadüf mü?

Yeni Akit’in de düğmesine basılmış

Page 4: 162'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

426 Temmuz 2012 / 8 Ağustos 2012

Olacak olan oldu. Güney Kürdistan’dan sonra,Batı Kürdistan’da da Kürt yönetimi oluştu.

Böylece Öcalan’a bir yıldır uygulanan tecridin veTürkiye’de Kürt’lere yöneltilen siyasi şiddetinarkasında yatan stratejik gerekçe açığa çıktı.

Ankara’nın, Suriye’de çıkartılan iç savaşın isteristemez Batı Kürdistan’da Kürt özerkliğinin kapısınıaçacağını hesap ettiği ve Kuzey’deki Kürt siyasetinifelç etmek için Türkiye’deki Kürtlere yönelik birsıkıyönetim rejimine yöneldiği anlaşıldı.

Türkiye’nin “Kürt Konferansı”nı engellemek içinyürüttüğü çalışmaların da “genel” bir politikaolmadığı görülüyor. 4 devlete yayılan Kürt soru-nunun yerel sınırlar içinde kalması için sarf edilenbu çabanın, Batı Kürdistan’daki olası gelişmelerinSuriye dışına çıkarılmadan kontrol edilebilmesiniamaçladığı anlaşılıyor.

Ama bütün bu süreçte Kürtlerin de eli armuttoplamadı.

Tutulabildi mi bilmiyoruz ama AbdullahÖcalan’ın işitilen son sözleri, “Esat yönetimi ile ayrıbarış sürecinin işletilmesi” ve bu bağlamda

“Suriye’ye 1000 kişilik bir gerillagücünün kaydırılması”olmuştu. Bu önerinin gelişenkonjonktürün çok isabetli birokumasına dayandığı songelişmelerle ortaya çıktı. Zaten,anlaşılan Öcalan bunun içinaniden susturuldu. AncakÖcalan’ın susturulması işeyaramadı. Kürt ulusal özgürlükhareketinin siyasi liderliğiÖcalan’ın mesajını aldı veABD’nin Suriye kuşatmasıkarşısında Kürtlerin siyasi çıkar-larına odaklanan bir siyasetizledi. PYD milisinin, BatıKürdistan’da ortaya çıkan

özerklik sürecinin merkezine oturması bu siyasetinbaşarısını gösteriyor.

Diğer yandan Türkiye’deki Kürt siyaseti, uygu-lanan tüm sıkıyönetim tedbirlerine karşın etkisiz halegetirilemedi. Türkiye’deki Kürt siyaseti hem varlığınıve etkinliğini sürdürmeyi başardı, hem deOrtadoğu’daki Kürt siyasi sürecinin belirleyici birunsuru olma yolunda ilerledi.

PYD ile Güney Kürdistan yönetimi arasındakimesafe, Suriye’deki iç savaş sürecininderinleşmesine bağlı olarak kapandı. ABD güdümlü“Suriye Muhalefeti”nin (muhtemelen Türkiyebağlantılı) Kürt düşmanlığını açığa çıkaran Kahiretoplantısı, PKK ile Güney yönetimi arasına kurulmakistenen duvarları çatlattı. Batı Kürdistan’daki Kürtözerkliği süreci bugün gördüğümüz büyük sıçra-masını, PYD ile Güney Kürdistan yönetimi arasındayapılan mutabakatın ardından yaptı. Bu saattensonra Batı Kürdistan’a yapılacak bir müdahalekarşısında sadece PKK’yi değil, Güney Kürdistanyönetimini de bulacak.

Suriye’deki gelişmelerle birlikte, Kürt siyasi süreciOrtadoğu çapında bir yaygınlık sağladı ve KürtKonferansı yapılsın ya da yapılmasın, PKK busürecin artık temel bir bileşeni haline geldi.

Yine de bu gelişmelere bakarak AKP’nin Suriyesiyasetinin battığını söylemek kolay değil.

Çünkü AKP’nin Suriye siyaseti, öncelikleTürkiye’deki iktidarını sağlama alma siyasetidir. Busiyaset başlıca iki eksene sahip: Türkiye’de “sağınbirliği”nin partisi olmak, Ortadoğu’da yeni“Amerikancı İslam” şebekesinin Türkiye ayağınıoluşturmak. AKP bu yolla ABD ve müttefikleriaçısından vazgeçilmez bir konuma ulaşmayı hedefli-yor.

AKP’nin içerde Kürtlere (ve demokratik muhale-fete) vurmayı, dışarıda ise uluslararası Amerikancısiyasi İslam güçleri ile birlikte Esat’a vurmayı esasalan siyaseti halen bu amaçlar açısından etkinliğinisürdürüyor.

Ancak AKP’nin bu iki temel siyasetinin bugünkübiçimiyle sürdürülmesi halinde Türkiye’deki Kürt içsavaşını kaçınılmaz bir biçimde derinleşeceğinigörmek gerekir. Batı Kürdistan’daki Kürt özerkliğisürecinin kalıcılaşması halinde bu iç savaşın AKPiktidarını tehdit edecek boyutlara gelmesi de ciddibir olasılıktır. Dolayısıya AKP iktidarı için Kürt içsavaşına tamam mı devam mı sorusu yeniden gün-deme gelmektedir. AKP’nin devirdiği müzakeremasasına yeniden oturması halinde de, iç savaşıderinleştirmeye yönelmesi halinde de, eskisindençok daha güçlü bir Kürt siyasi öznesiyle karşıkarşıya geleceği ise aşikar.

Kısacası “ustalık dönemi” politikaları kısa dönem-li olarak AKP iktidarını güvence altına almış olsa da,Kürt ulusal özgürlük hareketi bu politikalarkarşısında izlediği çizgiyle bu süreçten hem taktikhem de stratejik bakımdan güçlenerek çıkmayıbaşarmış görünüyor. Daha da ötesi, “Kuzey”bileşeni, Kürt siyasi sürecini Ortadoğu’daAmerikancı ve diğer gerici polikalara alternatif birdemokratik siyasi sürecin kurucu dinamiklerindenbiri haline getirme fırsatını ilk kez bu denli güçlü birbiçimde yakalıyor.

Tamam m› devam m›?

FerdaKoç

[email protected]

E mperyalizmin ve işbirlikçi-lerinin Suriye’ye iççatışmayı körükleyerek

müdahale etme siyaseti, bütün böl-geyi etnik-mezhepsel çatışmalarlatehdit eden yeni bir safhaya taşındı.Başkent Şam’da 18 Temmuz’da üstdüzey güvenlik toplantısını hedefalan saldırıları bir “dönüm noktası”olarak niteleyen taraflar var güç-leriyle savaşı ilerletiyor. Savaşilerledikçe de etnik mezhepsel fayhatları harekete geçiyor. Suriye’nindoğal uzantıları olan Lübnan veÜrdün’ün yanı sıra sınırın butarafındaki Kürt ve Alevi nüfusu,AKP iktidarının düşmanca poli-tikalarının tehdidi altında. AKPmedyasında Alevi karşıtı propa-gandanın giderek daha fazla öneçıkarılması ve Suriyeli Kürtlerinözerklik ilanı karşısında sıkıntıyagiren iktidarın kendi Kürtlerinikontrol altına tutma kaygısı,Antakya’dan Hakkari’ye uzanangüney kentlerini potansiyel çatışmahattına dönüştürüyor.

‹Ç SAVAfi YOLUYLAMÜDAHALE

Suriye’nin yaslandığı ulus-lararası ve bölgesel dengeler bir dışmüdahaleye bugüne kadar imkanvermedi. Rusya ve Çin’in BirleşmişMilletler’de Suriye’ye yönelikmüdahale girişimlerine set çekme-si; İran, Lübnan Hizbullah’ı vekısmen Irak’ın Şii iktidarının dabölgesel bir destek sunmasısayesinde Suriye’ye yönelikdoğrudan bir dış müdahale gün-deme gelmedi.

Üstelik parçalı ve toplumsaldesteği zayıf muhalefet, Esad yöne-timinin yerini alabilecek bir alter-natif güç odağı oluşturamadı.Ayrıca Libya’da Kaddafi rejiminiçözerek, eski Kaddafikadrolarından “yeni” bir yönetimyaratmayı başaran emperyalistler,Suriye’de daha sağlam bir devletyapısı ile karşılaştılar.

Bu koşullarda emperyalistlerSuriye’nin zayıf noktası olanmezhep ayrımlarını hareketegeçirmeye yöneldiler. SuudiArabistan, Katar ve Türkiye’ninbölgesel işbirlikçiliği ile Suriye’dekigüdümlü muhalefet yoluyla

mezhepçi bir iç savaş kışkırtıldı. İçsavaşın askeri ve siyasi kadrolarıAKP tarafından Türkiye’deüslendirildi. Katar ve SuudiArabistan tarafından finanse edilensilahların aktarımı ve CIA operas-yonları da AKP’nin onayıylaTürkiye üzerinden gerçekleştirildi.

Ne var ki muhalifler ciddibaşarılar elde edemediler. Bununüzerine kontrgerilla tipi teröreylemleri gündeme geldi. Sonolarak da 18 Temmuz’da YüksekGüvenlik Konseyi toplantısınıhedef alan ve Savunma BakanıDavud Racha, GenelkurmayBaşkan yardımcısı Asıf Şevket veGeneral Hasan Türkmeni’ninyaşamını yitirdiği bombalı saldırıdüzenlendi. Bu ölçüde bir saldırıancak uluslararası istihbarat örgüt-lerinin işi olabilirdi. Suriye deABD, Fransa, Katar, SuudiArabistan, Türkiye ve İsrail gizliservislerini suçladı

GER‹ DÖNÜLMEZ B‹RÇATIfiMA

19 Temmuz saldırısı gerek

düzenleyenler açısından gerekhedefteki Esad rejimi açısından birdönüm noktası olarakdeğerlendirildi. Esad, silahlımuhalefeti topyekûn yok edecekbir imha operasyonuna girişirkenEsad karşıtı uluslararası cephe demuhaliflere daha fazla para, silahve istihbarat desteği sunmayabaşladı. ABD de artık konuyladaha fazla ilgileneceğini ve “özelçalışmalar” yürütüleceğini açıkladı.El Cezire kanalı üzerinden psikolo-jik harp yeteneğini ispat edenKatar da Suriye kitle iletişimaraçlarını hedef alan sabotajlaragirişti.

Çatışmanın kalıcı güç değişiklik-leri yaratacak bir biçimde ilerleme-si üzerine ülke içinde Kürtlerözyönetimlerini kurarken, ülkedışında da Suriye’nin müttefiklerive komşuları harekete geçti.Lübnan Hizbullah’ı tam da 18Temmuz saldırısının ardından,Temmuz 2006’da İsrail işgalinipüskürterek elde ettikleri zaferinSuriye’nin desteği sayesindeolduğunu açıklayarak Esad yöne-

timiyle kader birliği içindeolduğunu ilan etti. Rusya isetemkinini korumakla birlikte savaşgemilerini Suriye’nin Akdenizkıyısındaki Rus askeri üssü olanTartus Limanı’na yönlendirdi.

Çok sayıda ülkenin güdümündehareket eden Suriyeli muhaliflerise Fransa, Katar gibi farklı angaj-manlarına bağlı olarak inisiyatif veliderlik yarışına girerek bu süreçtede iç zayıflıklarını gideremedi.

Tüm bu gelişmeler kısa süredesonuçlanmayacak bir çatışmayaişaret ederken ülkenin en büyükcoğrafi bölgesi olan ve Alevi, Sünnive Hıristiyan nüfusun binlerceyıldır iç içe yaşadığı Humus gibivilayetlerde mezhepsel ayrımlargiderek öne çıkıyor. Çapraz ateşaltında sesi giderek kısılanbağımsız halk muhalefetindensosyalist lider Ali Haydar gibi isim-ler iki tarafta da aşırı unsurlarolduğundan söz ederkenMüslüman Kardeşler ve Selefilerise doğrudan mezhepçi bir temeldeörgütlenerek Alevi mahallelerinihedef alabiliyor.

B‹R AYA⁄IMIZ BATAKTAAKP sürecin başından bu yana,

barışçıl çözüm olasılığını redded-erek muhalifleri kışkırttı ve busiyasetini Alevi düşmanı birsöylemle destekledi. Hatay, Kilis veUrfa çatışmalardan kaçan Suriyelisivillerin yanı sıra silahlı gruplarada açıldı ve askeri üs alanlarıhaline getirildi. Silahlı grupların veistihbarat elemanlarının cirit attığısınır kentlerinde mültecikamplarında isyanlar çıkıyor, savaşnedeniyle ekonomik faaliyetin geri-lediği kentlerde silahlı gruplaratanınan imtiyazlar kent halkındahoşnutsuzluk yaratıyor.

Esad karşıtı silahlı gruplarınüssüne dönüştürülen Antakya,Suriye halkı ile tarihsel ve akra-balık bağları bulunan Arap Alevisinüfusu ile gerilime en açık kenthalinde. 18 Temmuz saldırılarınınardından AKP medyasında eşzamanlı olarak Alevileri hedefgösteren haberlerin yayımlanmasıise, iktidar çevrelerinin bu gerilimikaşıyabileceği şüphelerini gündemegetirdi. Haberler.com internet site-sinin “Binlerce Alevi’nin Esad’ıdesteklemek için Suriye’ye geçtiği”,“Alevilerin muhaberata çalıştığı”yönündeki haberleri kısa sürede in-ternet ortamnda yayılırken, YeniAkit gazetesi de Sivas Katliamı’ndaölenlerin yangın sonucu değil bir-birlerini vurarak öldürdüğü aspara-gasını günlerce manşete taşıdı.

Öte yandan AKP, Suriye Kürt-lerinin PKK’ye yakın PYD liderli-ğinde özyönetimlerini kurmasıylaAntakya’dan Hakkari’ye Kürdis-tan’la komşu olduğu gerçeğiyle yüzyüze geldi. Hükümetin dışlayıcı po-litikası karşısında giderek kopuşeğilimleri güçlenen Türkiye Kürtle-rine “kötü örnek” olabilecek bu ge-lişme karşısında AKP’nin şu andaizlediği çizgi ise askeri ve siyasioperasyonlarla dışlamayısürdürmek olarak şekilleniyor.

Bu koşullarda AKP’ninSuriye’de savaşı tırmandırması,Türkiye’de de Alevileri ve Kürtlerihedef alan mezhepçi-faşist birçizginin izlenmesini beraberindegetiriyor. Bu ilerleyiş, savaş karşıtımuhalefetin önüne özgün görevleryüklüyor.

Ortadoğu’da ABD işbirlikçisi cephe dışında ka-lan güçler, Suriye iç savaşının kışkırtıcısı ve ya-

bancı istihbarat güçlerinin işbirlikçisi olarak Türki-ye’yi sorumlu tutuyor. Hizbullah’a yakınlığıyla bili-nen Al Manar sitesi, nisan ayından bu yana çeşitliyayınlarında Türkiye, ABD, Fransa, İsrail, SuudiArabistan ve Katar istihbaratlarının Suriye sınırına7 kilometre mesafedeki operasyon merkezinde bir-likte çalıştığı ve Suriye’ye karşı terör faaliyetini or-ganize ettiğini yazdı. İran üzerinden çok dilli yayınyapan abna.ir sitesi ABD'nin Suriye operasyonununABD'nin Adana Konsolosluğu'ndan yürütüldüğüiddiasına yer verdi. Adana'da yayınlanan yerel Ga-zete Ekspres, bundan birkaç ay önce İncirlik Üs-sü’nden TIR’lar dolusu silah ve mühimmatın Suri-ye’deki isyancılara gönderildiğini yazmıştı.

SURİY E’DE KÖRÜKLENEN YANGIN BÜTÜN BÖLGEYİ SA RA R

A KP’nin Suriye’de savaşı tırmandırması, içeride de mez-hepçi-faşist bir çizginin izlenmesini beraberinde getiriyor

İç savaş dehşeti eşikte

Suriye’deki çatışma sürecinde birlikte ha-reket etme kararı alan Kürt güçleri, Suri-

ye Kürdistanı’ndaki kentlerin kontrolünü elegeçirerek kendi yönetimlerini kurmaya başla-dı. Böylece Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerinde özerklik yolunda adım atmaları ile Türki-ye, Antakya’dan Hakkari’ye kadarki sınırkomşusunun fiilen Kürdistan olmasıyla yüzyüze geldi.

19 Temmuz’da Halep’e bağlı Kobani’de(Ayn el-Arab) yönetime el koyan Kürt güçle-ri, Araban Nahiyesi hariç bütün yerleşim bi-rimlerinde güvenliklerini 2011 yılında kuru-lan Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile sağla-yacaklarını açıkladı. Yönetime el koyma sıra-sında hiçbir çatışma çıkmadı. Kürt güçleri,Kobani’nin ardından Afrin ve Cenderis’te deYPG ve halk tarafından yönetime çatışmasızbir biçimde el konduğunu açıkladı. Reyhanlıve Kilis arasındaki kritik bölgede kalan Afrinkenti, PKK gerillalarının Antakya hattına ge-çiş güzergâhı olduğu gibi, Özgür Suriye Or-dusu’nun da Türkiye ile Suriye arası geçişhatlarından birisi. Nusaybin sınırına yakınKamışlı’ya bağlı Amüde ilçesinde ise yöneti-me el koyma girişimi başladı ancak bu bölge-de düşük düzeyde de olsa çatışmalar yaşandı.

PKK-BARZAN‹ UZLAfiMASIBu gelişme PKK ile Kürdistan Bölgesel

Yönetimi lideri Mesut Barzani’nin Suriye’de

yaşananlar karşısında “ulusal çıkar”temelinde ortaklaşmasının bir ürünü.

Bölgenin en kitlesel ve etkili gücü PKKçizgisindeki Demokratik Birlik Partisi’nin(PYD) de içinde olduğu Halk Meclisi ile 16Kürt örgütünden oluşan Kürt Ulusal Konseyi(KUK), 9-10 Temmuz tarihlerinde Erbil’deyapılan görüşmelerin ardından güçleriniortaklaştırma kararı almışlardı.

Suriye’de özyönetimlerin kurulması

karşısında Barzani, eğittiği SuriyeliKürtlerden oluşan silahlı güçleri de bölgeyegönderdi. AKP’nin PKK’ye karşı kullanmakistediği Barzani’nin, Suriye vesilesi ile PKKile kader ortaklığını ilerletmesi Türkiyeaçısından yeni bir açmaz sunuyor.

Kendi Kürtlerini siyasi ve askeri operas-yonlarla bir arada yaşamaya dayalı çözümdenuzaklaştıran AKP’nin bu manzara karşısındane yapacağı merak konusu.

Kürt sorunu BDP ve DTK’nin 14Temmuz’da Diyarbak›r’da düzenlemekistedi¤i mitinge yönelik iktidar sald›r›s›ve Suriye Kürtlerinin özyönetimler kur-mas› ile yeni bir aflamaya girdi. Öcalanüzerindeki tecrit sürerken askeri vesiyasi operasyonlarda geri ad›matmayan AKP, tasfiye edemedi¤i Kürthareketinin bölgesel geliflmelernedeniyle daha da güçlendi¤i gerçe¤iile karfl› karfl›ya.

Suriye’deki iç savafl ortam›ndaKürtlerin yo¤un olarak yaflad›¤› Afrin,Deriko Hamko ve Kobani gibi kentlerinKürtlerin olufltu¤u halk komitelerinineline geçmesi bölgedeki dengeleride¤ifltirdi.

Kandil’den ve BDP’den gelenaç›klamalar da yeni güç dengesininKürtlere sa¤lad›¤› avantaj›yans›t›yordu.

Suriye Kürtlerinin özyönetimlerkuyrdu¤u 19 Temmuz günü konuflanPKK liderlerinden Murat Karay›lan,Ramazan’da ateflkes olmayaca¤›n›duyurdu. Karay›lan, Kürt halk›na yöne-lik bir sindirme savafl› oldu¤una veRoboski’de yaflanan katliam›n aç›kcasivil katliam olmas›na ra¤men ortayerde kalmas›na dikkat çekti.Karay›lan, ateflkesin kendilerindenbeklenmesinin yanl›fl olaca¤›n› veErdo¤an’›n ad›m atmas› gerekti¤inisöyledi.

Ramazan’›n ilk günü Diyarbak›r’daiftar çad›r›nda bir aç›klama yapan BDPEfl Genel Baflkan› Selahattin Demirtaflda “BDP olarak arzuluyoruz ki akankan dursun çözüm sürecine girilsin.Bence top Baflbakan'dad›r” diyerek,AKP’nin s›k›flm›fll›¤›na gönderme yapt›.

Yerel Yönetimler Çalışma Komisyonu’ndanAKP’li vekiller bir yerel yönetim raporu

hazırladı. Raporun en dikkat çekici bölüm-lerinden biri doktor ve öğretmenleri yerel yöne-timin ataması, diğeri her ilde tek bir belediyebaşkanı olması, bir diğeri yerel yönetimlerevergi koyma görevi verilmesi.

AKP bu çalışmayla demokratik özerkliktalebinin içeriğini boşaltıp Kürt sermayesiningözünü boyamayı da hedefliyor.

Rapor, neoliberal yerel yönetim hedeflerininuygulamaya konulması anlamında önemli biradıma işaret ediyor. Rapor, belediyelere dahafazla inisiyatif verileceği şeklinde okunsa da, buinisiyatif eğitim, sağlık, bakım hizmetleri gibi birdizi alanda piyasalaştırmayı hedefliyor.“Neoliberal belediyeler” hedefi merkezden

yönetimce denetlenecek. Emniyet ve jandarmabirimleri İç Güvenlik Bakanlığı bünyesinde ko-numlandırılacak, İçişleri Bakanlığı yalnızca vedoğrudan yerel yönetimlerle ilişkilendirilecek.Rapora göre, valiliğin devletin ve hükümetintek temsilcisi olacağı yasaya ayrıca eklenecek.

Çalışmanın Kürt illerinde belediyeleri elindebulunduran BDP ve Kürt siyasetine yönelik dehedefleri var. Rapora göre, her ilde tek birbelediye başkanı ve vali olacak. Raporda geçen,il özel idareleri ile ilçe belediyelerininkaldırılması ve yetki alanlarının genişletilmesiönerileri, Kürt hareketi içindeki liberal kesimimemnun etmeyi hedefliyor. Ancak yerel yöne-timler için öngörülen neoliberal program, yok-sul Kürt halkının ihtiyaç ve taleplerini karşılaya-madığı gibi, sorunlarını derinleştirecek.

‘Sorumlusu AKP’dir’Merkeziyetçi yerel yönetim ‘reformu’

En uzun sınırımız artık Kürdistan’la AvantajKürtlerde

Diyarbak›r Büyükflehir BelediyeBaflkan› Osman Baydemir

Page 5: 162'inci sayı

İ spanyol maden işçileri mayısın sonun-dan bu yana süresiz grevde. Grevİspanyol hükümetinin bankaları kurtar-

mak için on binlerce işçiyi işsiz bırakacakkamu kesintilerine gitme kararına karşıörgütleniyor. İşçiler yalnızca iş bırakmıyor,hükümetin kapatmayı planladığı madenlerikorumak için kelimenin gerçek anlamıylasavaşıyor.

Madencilerin grevine müdahale için gön-derilen polisler, üretim araçlarını silahadönüştüren işçilerin direnişiyle karşılaşıyor.Yollara barikat kuran işçiler, tepeleremevzilenerek el yapımı roketlerle polisipüskürtüyor. Zapatistaları andıran karmaskeli işçiler, basına yaptıkları açıklamalar-da “Bu bizi dinlemelerinin tek yolu” diyor.

“Bizler çocuklarımızın ekmeği içinsavaşıyoruz. Bu bizim son şansımız. Bunu bizistemedik. Onlar istedi. Diğer sektörleresürüyle para akıtıyorlar. Ama kömürü savun-mak için 4 Avro bile yok. Aslında para var.Bankaları kurtarmak için para var.”

“Bizler basit işçileriz. Sadece haklarımızısavunmak istiyoruz. Şu anda bize karşı birsavaş yürütülüyor. Size sadece şunu söyle-mek istiyorum, bizler terörist değiliz.Ekmeğimiz için mücadele ediyoruz.”

İŞÇİDEN AL BANKAYA VERMadencilerin direnişine yalnızca maden

kasabası sakinleri değil bütün ülke destekveriyor. Konut balonuna yaslanan finans sek-törünün krizinin ardından, bankaları kurtar-mak için 80 milyar dolarlık kesintiye gidenhükümet, kamu emekçilerinden sanatçılarageniş kesimlerin tepkisiyle karşı karşıya.Çünkü bankaların kasasına aktarılacak olanbu kesintiler kamu işletmelerinden, sağlıkhizmetlerinden, kamu emekçilerininmaaşlarından yapılan kesintilerle ve ekvergilerle halkın sırtına yıkılıyor.

İşsizlik oranının gençlerde yüzde 50 olmaküzere, toplamda yüzde 25’i bulduğu ülkedekamu desteklemeleri kaldırılınca madenlerkapanacak ve 8 bini maden işçisi 30 bineyakın kişi işsiz kalacak.

MADRİD’DE DEV KARŞILAMAMadencilerin direnişi bütün halk muhale-

fetinin sahip çıktığı bir simgeye dönüşmüşdurumda. Mücadelelerini duyurmak için 22Haziran’da yürüyüşe geçen 4’ü kadın 80maden işçisi 11 Temmuz’da Madrid’de 150bin kişi tarafından karşılandı. İşçiler bakan-lıklara doğru yürüyüşe geçince polis plastikmermi ve gaz bombalarıyla saldırdı. Halk dasaldırıya taşla yanıt verdi. Polisin plastikmermi kullanması sonucu çok sayıda kişiyaralandı ve hastaneye kaldırıldı.

İŞÇİ ARKADAŞIMIN KANIYLA…Madrid’deki çatışmanın ardından basına

yansıyan görüntüler İspanyol madencilerinianlatan bir marşın dizelerini hatırlatıyordu:“Gömleğimin rengi kızardı, işçi arkadaşımınkanıyla…” Hükümet, Madrid eylemininardından öfkeyi yatıştırmak bir yana daha dabüyütecek açıklamalar yaptı. 80 milyardolarlık kesintinin kamu emekçilerininmaaşları dondurularak ve KDV oranlarıyüzde 3 oranında artırılarak yapılacağınınöğrenilmesi üzerine emekçiler yeni eylem

programları açıkladılar.

BEŞ YIL ÖNCE TÜRKİYE’YDİYaz başında Türkiye’ye gelen Marksist

kentbilimci David Harvey, Türkiye’nin bu-günkü halinin İspanya’nın 5 yıl önceki halinianımsattığını söylemişti. Ekonomik gelişiminibir şantiyeler ükesine dönüşerek sürdüren İs-panya, bir süre sonra bu sağlıksız gelişmeninbedelini iflasın eşiğine gelerek ödedi. Kapita-lizmin kısa vadeli başarı öyküleri uzun vade-de benzersiz bir çöküşe yol açtı.

DÜNYAHalk›n Sesi

526 Temmuz 2012 / 8 Ağustos 2012

iklimkıta7 5

Mısır'da tekstil işçilerinin başlattığı grevekonomiyi derinden etkilerken, grev

giderek yayıldı ve 35 bin işçinin katıldığı kitle-sel bir harekete dönüştü. Mısır'da tekstilişçilerinin grevi giderek büyüyor. Nil Deltasıbölgesinde bulunan ülkenin en büyük tekstilşirketi Misr Eğirme ve Dokuma'daki grevMüslüman Kardeşler iktidarının engellemegirişimlerine de hedef oluyor. 23 bin tekstilişçisinin zam talebiyle başlattığı greve, birkaçgün içide 12 bin işçi daha katıldı.

Tunus'ta geçtiğimiz yıl başında yaşanan halkayaklanması sırasında iktidardan devrilen

Zeynel Abidin Bin Ali, isyan sırasındayaşamını yitirenlerin ölüm emrini verdiği içinsorumlu bulundu ve müebbet hapis cezasınaçarptırıldı. Bin Ali, daha önce de yargılandığıiki davada 35 ve 20 yıl hapis cezalarınaçarptırılmıştı. Eski İçişleri Bakanı Refik BilhacKacem 15 yıl, dönemin güvenlik şefi 20 yılhapse çarptırılırken, 40 civarı yetkili ise 5 ile 20yıl arasında hapse mahkum edildi. Halk isyanıbaşladığında Fransa’nın desteklediği Bin Alidaha sonra Suudi Arabistan’a sığınmıştı.

Bin Ali’ye müebbet

Peru çevik kuvvet polisi, evsizlerin işgal ettiğiPuerto Dos Tallos bölgesine saldırdı ve üç

saatlik çatışmanın ardından binlerce kişiyi böl-geden çıkardı. Mahkemenin özel mülkü işgalettikleri yönünde kararına karşı yerleştiklerialanı terk etmeyen halkla çevik kuvvet polisiarasında çatışma yaşandı. Peru halkı, polisingaz bombalı saldırısına taş ve sopalarla karşılıkverdi. Evsizlerin barınma mücadelesi 2011'denberi benzer çatışmalara konu oluyor. LatinAmerika’nın And bölgesinde yer alan yerli nü-fus ağırlıklı Peru, kıtada gelir adaletsizliğinin enyüksek olduğu ülkeler arasında.

Peru’da evsizlere saldırı

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ABhükümetlerinin kemer sıkma önlemleri-

ni devam ettirmesi halinde 4,5 milyon kişinindaha işsiz kalacağı ve AB’deki işsiz sayısının22 milyona çıkacağı uyarısında bulundu.Ekonomik sıkıntıların sadece Avro bölgesiylesınırlı olmayıp küresel ekonominin tamamınıntehlike altında olduğu uyarısında bulunanILO, hükümetleri yeni kemer sıkma önlemlerideğil, iş ve büyüme yaratan politikaları ben-imsemeye çağırdı. İspanya yüzde 25 işsizlikoranı nedeniyle kitlesel bir halk muhalefeti ilekarşı karşıya.

ILO’dan işsizlik uyarısı

Mısır’da büyük grev

Kıbrıs’tan AKP’ye: Yakamızdan düş!

Çoğunluğugenç yüz bin-

lerce kişi 15 Mayıs2011’de

İspanya’nın SolMeydanı’na (Puertade Sol) kamp kurdu.Kendilerine Öfkeli-ler (Los Indignados)diyen bu insanlar,daha sonra Batı

Avupa ve KuzeyAmerika’da İşgal Et ve

Yüzde 99 hareketlerinindoğuşuna da ilham oldu.Genç işsizlik oranlarının

yüzde 50’yi bulduğu vegiderek arttığı ülkede Öfke-

lilerin öfkesi de bir gelecekvaat etmeyen kapitalizme ve

onu temsil eden siyasi sistemeyöneldi.Hareket bir yıl içinde sönümlen-

meden canlılığını korudu ve 15 Mayıs2012’de kitlesel bir mitingle ortaya

çıkışını kutladı.Puerta de Sol, Türkçeye bire bir

çevrildiğinde Güneşin Kapısı anlamınageliyor. Ve şimdi güneşin kapısıİspanya halkının kapitalist düzene karşıöfkesine liman oluyor.

Sol Meydanı madencilerin başkentyürüyüşünün ardından şiddetliçatışmaları takip eden hafta işçi vekamu emekçisi konfederasyonlarınıneylemine sahne oldu.

80 KENTTE EYLEMİspanya halkı, 20 Temmuz’da

ekonomik krizin yükünü emekçilere veyoksullara yüklemek isteyen hükümetekarşı 80 kentte sokağa çıktı. Yüz binlerkemer sıkma paketleriyle krizin yükünüemekçilere yüklemek isteyen hükümeti,ülkenin 80 kentinde istifaya çağırdı.

Kamu sektöründeki 65 milyonAvroluk kesintinin, maaşlarının don-durulması yoluyla yapılacağını öğrenenkamu emekçileri, eylemlere son yıllardagözlenen en kitlesel katılımı sağladı.Kamu çalışanları, emek düşmanı poli-tikalar ile krize sürüklenen ülkenin, yineemek düşmanı politikalarla krizdençıkmasını kabul etmeyeceklerini ifadeettiler. Kamu emekçileri, milletvekil-lerinin maaşlarının kesilmesini ve hak-larının kısıtlanmasını talep eden dövizlerde taşıdılar.

MADRİD'DE ÇATIŞMA Ülkenin 80 kentinde gerçekleşen

eylemlerin başkent Madrid ayağındahalka polis saldırdı. On binlerce kişiyeplastik mermilerle ve biber gazlarıylasaldıran polis, onlarca kişinin yaralan-masına neden oldu.

İşçi ve kamu çalışanları konfederas-yonları, kemer sıkma paketlerindenvazgeçilmediği takdirde eylemlerini dahada büyüteceklerini açıkladı ve ilk tariholarak 27 Temmuz'u belirledi. 27Temmuz günü ülkenin dört bir yanındakiemekçiler ve yoksullar meydanları birkez daha dolduracak.

G Ö M L E ⁄ ‹ M ‹ N R E N G ‹ K I Z A R D I , ‹ fi Ç ‹ A R K A D A fi I M I N K A N I Y L A

Bankaları kurtarmak için 80 milyar dolar arayan hükümet, bu parayı emekçilerin işinden,aşından çalmaya kalkınca İspanya’da kelimenin gerçek anlamıyla bir sınıf savaşı başladı

Kıbrıslılar Tayyip Erdoğan'ın olaylıziyaretinin yıldönümünde AKP’yi

protesto etti. Polis şiddetinin yaşandığı eskiKıbrıs Türk Hava Yolları (KTHY) önündeyeniden bir araya gelen örgütler, geçen yıl ya-şananları ve Beşir Atalay'ın ada muhalefeti-nin dinamik bileşeni emek örgütlerini hedefgösteren 'KKTC sendikalar cumhuriyeti' şek-lindeki açıklamalarını kınadı.

Eyleme sendikalar ve Baraka gibi kitle ör-gütleri ve sol partiler katıldı. Geçen yıl açılan“Bir verip beş alıyorsun, utanmadan beslemediyorsun” pankartı ve polis şiddetinden fotoğ-raflar taşınırken bazı eylemciler bu sloganınyer aldığı tişörtler giydi. Eylemciler adınaaçıklama yapan Kıbrıs Türk Amme Memur-lar Sendikası (KTAMS) Başkanı AhmetKaptan şöyle konuştu: “20 Temmuz'u unut-madık, unutturmayacağız. AKP ve işbirlikçiUlusal Birlik Partisi (UBP) bugün uygula-malarla Kıbrıslı Türklerin varoluş mücadele-

lerini engelleyemeyecek. Bu memleket bizim,biz yöneteceğiz şiarı ile meydanlara toplananKıbrıslı Türkler, kim olduğunu gösterdi. Ken-di kendimizi yöneteceğimiz federal bir ülkeiçin mücadele edeceğimizi haykırıyoruz.”

GEÇEN YIL NE OLDU?Hükümetin emek düşmanı ekonomi pake-

tine karşı Kıbrıslı emekçilerin öfkesindenAKP de nasiplenmişti. Mitinglerde “Ankaraelini yakamızdan çek” gibi pankartlar açılıncaAKP sözcüleri “besleme” yakıştırmasında bu-lunmuş, bu da adadaki tepkiyi yükseltmişti.

Erdoğan’ın adaya gidişi de protestolara yolaçmış, Kıbrıs sokakları o güne dek görülme-miş bir polis terörüyle ablukaya alınmıştı.KTAMS binası tarumar edilmiş, KTHYönündeki emekçiler dövülerek gözaltına alın-mıştı. Her şeye rağmen sokağa çıkan sendika-lar ve Baraka gibi kitle örgütleri tepkilerinigöstermişti.

Bu bizi dinlemelerinin tek yolu

Erdoğan geçen yıl Kıbrıs’ı ziyaret edince o güne dek görülmemiş bir polis terörü yaşanmıştı

Barışçıl gösteriyleoyalanmak yok

Madenlerini savunurken el yap›m› roketlerin kullan›ld›¤›barikat çat›flmalar›na giriflen iflçiler haklar›n› arayacakbaflka bir yol kalmad›¤›n› söylüyor. Çünkü yasal hak aramayöntemleri ya kulland›r›lm›yor ya da art›k fiilen ifleyaram›yor. ‹flçi s›n›f›n›n sendika, grev, toplu sözleflme gibikazan›lm›fl savunma araç ve yöntemlerini ortadankald›rmay› amaçlayan neoliberal düzenlemeler, 2008 kriziile birlikte iflçi s›n›f› için tam bir deli gömle¤i haline geldi.Bu deli gömle¤ini reddeden iflçiler ise Avrupa’n›n pek çokülkesinde eski militan ve fliddete dayal› direnifl gelenekleri-ni canland›rd›. “Bu ülkede iflsiz insan, insan say›lm›yor”diyen Frans›z iflçiler de 2009’da fabrikalara sabotaj, patron-lar› kaç›rma, rehim alma ve televizyon kameralar›nasald›rma gibi yöntemlere baflvurmaya bafllam›flt›.

Emeğin öfkesi güneşin kapısında

Page 6: 162'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

626 Temmuz 2012 / 8 A¤ustos 2012

“O TOKİ mezarlarınagirmemişiz decanımızı kurtarmışız.

Bizim evlerimiz TOKİ’ninkilerkadar suya gömülmedi. AfetYasası’nı merak eden gelsin, Sam-sun’a baksın” diyordu Samsunlubir felaketzede, kendisini ziyaretegelen Barınma Hakkı Meclisi tem-silcilerine. Selin üzerinden 10 güngeçmişti, ama ne Samsun Büyükşe-hir Belediyesi’nden ne de CanikBelediyesi’nden hiçbir yardım gör-memişlerdi. AKP tarafından apa-çık sokakta bırakılmışlardı.

Barınma Hakkı Kongresi’nin so-nuç bildirgesinde “hak ihlallerinekarşı ortak mücadele ve mağdurolan kesimlerle etkin dayanışma”sözü veren Barınma Hakkı Meclisi,Samsun’daki sel felaketinin ardın-dan bir heyet oluşturarak soluğukentte aldı. Bölgede geniş çaplıincelemelerde bulunan ve selmağdurlarıyla görüşmeler gerçek-leştiren heyet, izlenimlerini sıcağısıcağına Halkın Sesi ile paylaştı.

TEK SEBEP RANT!Bir yandan Samsun’da çektikleri

fotoğrafları gösteren heyet, diğeryandan felakete sebep olan AKPuygulamalarına değinerek sözebaşladı: “Sonda söyleyeceğimibaşta söyleyeyim; bu Canik’tekifelaketin tek sebebi kentseldönüşümden elde edilen ranttır”diyen Fuat Keser, projedeki hata-ları anlatmaya koyuldu: Konutlarınyanı başındaki derenin akış güzer-gahı değiştirilmişti ve eski güzer-gah yığma toprakla doldurulmuştu.

Devlet Su İşleri (DSİ) tarafındanyapılan sel kapanı, bakımsızlıknedeniyle işe yaramamış, sularkapanı rahatlıkla aşmıştı.Yetmemiş, belediye dere yatağınınortasına enkaz döküm alanıyapmıştı. Sel kapanını aşan su,buraya gelince de yığılmış enkazıpatlatmış ve enkazla birlikteakmıştı. Derelerin birleştiği alandaise su, yolun üzerine çıkmış veTOKİ konutlarını basmıştı.

‘KUMDAN KALELER YIKILIRG‹B‹’

Felaketin sadece TOKİ konut-ları ile sınırlı kalmadığını hatırlat-mamız üzerine Mahir Mansuroğlusöze girdi. Rant odaklı kent poli-tikalarının dört bir yanda gözlem-lenebildiğini ifade edenMansuroğlu, kanalizasyonlarınkonutların yanı başındaki dereyeaktığını, bunun da betonlarınerimesine yol açtığını aktardı:

“Şöyle düşün; iki tarafı yamaç olan,yani bir vadiden akan dere, denizlebuluşuyor. Buraya bir yapı dike-ceksen dere yatağından mümkünolduğunca uzağa dikersin. Pekibelediye ne yapmış? Ne sağına nesoluna, doğrudan derenin üzerinealışveriş merkezi dikilmesine izinvermiş. Onu güzel göstermek içinde sözde peyzaj çalışması yapmış,süslü köprüler kurmuşlar. Amatabi tüm bu güzellik, kumdan

kaleler nasıl yıkılırsa öyle sel sularıaltında kalmış” diyen Mansuroğlufelaketin öğle saatlerinde yaşanma-sı halinde sonuçlarının çok dahaağır olabileceğinin altını çizdi.

TOKİ’nin, DSİ’nin, Canik Bele-diyesi’nin ve Samsun BüyükşehirBelediyesi’nin rant sevdalarının in-sanların ölümüne yol açtığını vur-gulayan Candaş Türkyılmaz ise“Bunlar ne uzmanlara soruyorlar,ne meslek odalarına, ne de vatan-daşa. Bir de hiçbir sorun yaşanma-mış, hiçbir vatandaş ölmemiş gibihala konut dikiyorlar oraya. Bununadı rant hırsıdır, bunun adı halkdüşmanlığıdır!” dedi.

YEN‹ SAMSUNLAR KAPIDAİzlenimler sonrasında taleplerini

sorduğumuz heyet Mamak’tan birörnek vererek yanıtladı bizi.Ankara Büyükşehir Belediyesi’ninMamak Üreğil’de konutları dereyatağına diktiğini belirten FuatKeser, bu şekilde yapımı sürenprojelerin bir an önce durdurul-ması, var olan konutların iseyıkılması gerektiğini ifade etti.

Barınma Hakkı Meclisi’ninSamsun raporundaki taleplerişöyle:

“Yeni Samsunların yaşanma-ması için Afet Yasası yürürlüktenkalkmalıdır. Kentsel dönüşümuygulamaları durdurulmalı, konut-ların yapılacağı alanların seçimi veimar uygulamaları Barınma HakkıMeclisi önerileri dikkate alınarakyeniden yapılmalıdır.”

Samsun’daki incelemeleri sonucuhaz›rlad›klar› raporu 16 Temmuz’daaç›klayan Bar›nma Hakk› Meclisi, 18Temmuz’da da felaketin sorumlular› olanÇevre ve fiehircilik Bakan› Erdo¤anBayraktar, Samsun Büyükflehir BelediyeBaflkan› Yusuf Ziya Y›lmaz ve CanikBelediye Baflkan› Osman Genç hakk›ndasuç duyurusunda bulundu.

Meclis, Mamak Üre¤il’de BüyükflehirBelediyesi taraf›ndan dere yata¤›na yap›lankentsel dönüflüm projesi ile ilgili bir bil-gilendirme gezisi de düzenledi. 20Temmuz’da Mimarlar Odas› ve fiehirPlanc›lar› Odas› temsilcilerinin de kat›ld›¤›gezide Hatip Çay›’na yap›lan evlerin felaketdurumunda karfl› karfl›ya kalaca¤›tehlikelere dikkat çekildi. Gezi s›ras›nda, evi

proje alan› içinde olan ancak sözleflmeyiimzalamad›¤› için evleri y›k›lmayan CananAkdo¤an’›n evi de ziyaret edildi.

Bar›nma Hakk› Meclisi, Hatip Çay›’n›n›slah edilmesini, TOK‹ konutlar›n›n ilk üçkat›nda kimsenin oturtulmamas›n› ve rantamaçl› kentsel dönüflüm projelerinin son-land›r›lmas›n› talep ederek geziyisonland›rd›.

Mamak’ta TOKİ tabutlukları

Alümiyum pastan, göçük şirketten5393 Sayılı Belediye

Kanunu’nun “Belediyenin Gö-rev ve Sorumlulukları”nı düzenle-yen 14. maddesi “Belediye; imar,su ve kanalizasyon, ulaşım gibikentsel altyapı (…) hizmetleriniyapar veya yaptırır” demektedir.Ancak söz konusu belediye Anka-ra Büyükşehir Belediyesi, belediyebaşkanı da Melih Gökçek ise bukanun maddesine “Yaşanabileceksorunlarda ya da ölümlerde beledi-ye hiçbir mesuliyet kabul etmez”cümlesi eklenebilir. Son bir aydayaşanan iki örnek bunun kanıtı.

GÖÇÜ⁄ÜN SUÇLUSU 4 K‹fi‹22 Haziran günü İnönü Bulvarı

üzerinden işine giden 35 yaşındakiKadir Sevim “yer yarıldı, içinegirdi.” Metro inşaatının nedenolduğu göçüğe düşen Sevim’incesedi, bir kilometre ötede bulun-du. Olayın ardından gelen eleştiri-lere yanıt veren Melih Gökçek,1999’dan 2011’e kadar geçen 12yılda projeyi yürütenin kendileriolduğunu unutturmak istercesine“Metro yapımının UlaştırmaBakanlığı’na devredildiğinibilmeyen bir tek devekuşları kaldı.Bizim yapmadığımız bir yerdennasıl biz sorumlu oluyoruz”demişti.

Göçük ile ilgili soruşturmabaşlatan Ankara CumhuriyetBaşsavcılığı, Gökçek’in “Nasıl bizsorumlu oluyoruz” çağrısına kulakverdi. Hazırlanan iddianamede 2’siASKİ, 2’si de metro inşaatınıyürüten şirketin görevlisi 4 kişihakkında “Taksirle ölüme sebe-biyet vermek” suçu ile 2 yıldan 6yıla kadar hapis cezası istendi.Savcılık, iddianamede sadeceGökçek’e değil, 2011’de projeyidevralan Ulaştırma ve HabercilikBakanlığı’na da herhangi birsorumluluk yüklemedi.

‘BORULARINIZPASLANMIfiTIR’

Göçüğün yaşandığı günAnkara’nın bir başka noktasındaşebeke suyu testi yapılıyordu. Kim-ya Mühendisleri Odası’nın (KMO)Ankara suyunda düzenli olarakyaptırdığı testler, Sağlık Bakanlı-ğı’na ait laboratuarlarda incelendive suda normalin 4 katı alümin-yum olduğu tespit edildi. Resmiraporlara da yansıyan olayla ilgiliolarak Ankara BüyükşehirBelediyesi şaşırtıcı bir açıklamayaptı: “Testlerde ortaya çıktığıiddia edilen kirlilik, binalarıneskiyen tesisatlarındandır.”

Belediyenin gerekçesinin bilim-

sel hiçbir yanı olmadığını söyleyenKMO yönetimi, “Paslı olan tesisatile alüminyum arasında bir ilişkiyoktur. Tesisatın paslı olması duru-munda suda alüminyum değil,demir miktarı artar” dedi. Şebekesuyunun içilmemesi çağrısı yapanKMO’ya Ankara Tabip Odası veTürk Halk Sağlığı Kurumu’ndan

da destek geldi. Ankara TabipOdası, “İnsan sağlığı için tehlikeliolabilir. Vücutta alüminyum birik-mesi halinde organ yetmezliği vekalıcı sakatlıklar yaşanabilir” der-ken, Türk Halk Sağlığı Kurumu daalüminyum oranının düşmemesidurumunda Kurtboğazı suyununkesilebileceğini söyledi.

Yaşam alanlarının ortasınayapılmak istenen çöp tesisleri,

ranttan çok tepki doğuruyor. Trab-zon Turup’ta çöp tesisi yapılmasınakarşı gelişen tepkilerin ardından,Giresun’un Görele ilçesinde deçöp tesisi yapılmak istenen alanagiden halk, 13 Temmuz gecesi tesi-sin yapılacağı alanda iş makineleri-nin çalışmasını engelledi. İşmakinelerine eşlik eden jandarma

ve çevik kuvvet polislerinin bibergazlı ve coplu saldırısına uğrayanköylülerden 20’si gözaltına alındı.Gözaltına alınanlar Görele İlçeJandarma Komutanlığı’nagötürülürken, onlarca kişi de tesisegiden resmi araçları engelledi.

İki aylık bir bebeğin annesiningözaltına alınmasına tepki gösterenKovanpınar Köyü Muhtarı BayramÇınar, yaşananlardan vali ve

AKP’nin sorumlu olduğunu söyle-di. Havva Güldal, valinin talepleri-ni dinlemediğini söylerken, FatmaDurmuş ise seçimlerde oy verdiğinisöylediği Tayyip Erdoğan’a “Bizçöpçü değiliz. Çare yok. O başba-kan buraya gelecek” dedi.Gözaltına alınanlar ertesi günserbest bırakılırken, bölge halkıçöp tesisine karşı mücadele ede-ceklerini açıkladı.

‘O başbakan buraya gelecek’

OkumuşinsanlarVan’da

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

Trabzon Solaklı'da yaşananlara hepimiz şahitolduk. Derebaşı Enerji AŞ isimli bir şirket,

Solaklı Deresi üzerine 11,3 megavat kurulugücü olan bir HES yapmak istiyor. Solaklıköylüleri ise derelerine kelepçe vurulmasınıistemiyor. Kısaca anlatmak gerekirse köylüler,HES şantiyesine indi, yaşanan arbedeler sonu-cunda köylülerden ve HES şirketiçalışanlarından yaralananlar oldu. 200 köylüjandarma ablukasıyla çevrildi. 105 köylününifadesi alındı, 5 köylü gözaltına alındı ve sonrabırakıldı.

W. Arnold'un anlatımıyla; XIV. YüzyıldaAlmanya'da soylular sürekli olarak haydutlukyaparak yoksul halkın neyi var neyi yoksa elkoyarlarmış. O dönem bir halk ozanı genç birsoyluya şu öğüdü vermiş: “Yeşil ormana gizlenve odun toplamaya gelen köylüyü görürgörmez hemen üstüne saldır. Boğazını sık kikeyfin yerine gelsin. Atıyla birlikte neyi var neyiyoksa al ve git.”

XIV. Yüzyılın soylularıbugünün burjuva sınıfı ya dasermaye sınıfı, haydutlukgeleneğini sürdürmeyedevam ediyor. İktidarı, kay-nakların dağıtımını, deneti-mini ellerinde tutuyor. Dünyüzüne bakmadıkları doğalvarlıklar bugün değerkazanınca hemen üstlerineüşüşüyor, etrafındaki köylü-lerin boğazını sıkıyor,derelerini, ormanlarını,yaşam alanlarını ellerindenalıyor ve gidiyor.

Sermaye sınıfının tüm buhaydutluklarına göz yuman

iktidarın padişahları ise arkada kalanları temizli-yor, boğazı sıkıldığında ölmemiş köylü varsa yagazlarla boğarak öldürüyor ya da hapishaneleri-ne gönderiyor.

Tüm bunların karşısında bir de bu toplumsaldüzeneğe karşı kafa tutan eşkıyalar var.Eşkıyalar, mevcut sosyoekonomik ve siyasaldüzeneğe meydan okuyorlar. Her kafatutuşlarında belki bilinçli, belki de bilinçsizceçatlaklar yaratıyorlar. Çünkü bu eşkıyalar, parave kâr üzerine kurulu bir topluma kapılıp git-mek yerine kapitalizmin dünyayı perişan etmek-te olduğunu görüyor ve bunu yüksek sesle dil-lendiriyorlar.

Toplumsal düzeneğe adapte olmaya çalışanbirçoğumuza göre belki de yel değirmenlerinekarşı Don Kişotluk yapıyorlar. İçlerinde RobinHood, Panço Villa, belki de İnce Memed'ibarındırıyorlar. Ama biliyorlar ki, nesilden nesleaktarılacak olan onların hikâyesidir; kapitalizmeve şirketlere karşı bir başkaldırı hikâyesidir.

Eşkıyalar, kapitalizme meydan okumakzorundalar. Çünkü kapitalist birikim denilensüreç bugün giderek ortak kamusal zenginlik-leri özel mülkiyete dönüştürerek büyük birmülksüzleştirme yaratmaktadır. Haydutbiçimine dönüşmüş kapitalistler; ormanları,meraları, kıyıları, madenleri ve dereleri yanisuları yeni değerlenme alanı olarak kapitalistbirikim sürecine entegre ediyorlar. NaomiKlein'ın ifadesi ile “felaket kapitalizmi” dünyanındört bir tarafında ama özellikle devlet yapılarınınzayıf olduğu ülkelerde doğal varlıklar biçiminde-ki ortak zenginliklere el koymaktadır. Ortakzenginlikler özel mülkiyet haline getirilerekşirketlere peşkeş çekilmektedir.

Eşkıyalar, Abdulkadir Konukoğlu'nun ifadesiile “gözü açılmış” haydutların enerji ihtiyacınıkarşılama girişimlerine, temiz enerji üretmekaygılarına, dışa bağımlılığı azaltma ideallerineçomak sokuyorlar. Haydutların birikim zorunlu-luğunu devam ettirmek için ya da ser-mayelerinin değersizleşme krizleri karşısındabuldukları ilacı “boşa akan derelere” döküyorlarve denizin dibine kadar gönderiyorlar.

Çünkü eşkıyalar yaşam alanlarıyla ilgili alınankarar mekanizmalarından dışlanmış durum-dalar. Bu da yetmezmiş gibi kapitalist birikiminyaratacağı tahribatın tüm olumsuzlarını yaşaya-cak “risk toplumu”nu oluşturuyorlar. Sınırsız veaçık biçimde erişebildikleri dereleri tel örgülerve duvarlarla kendilerine yasaklanmış durumda.Artık balık tutamıyor, yüzmeyi derelerindeöğrenemiyorlar. Tarım yapamıyor, nefes dahialamıyorlar.

Solaklı'da şahit olduğumuz budur işte.Haydutlar ve eşkıyaların çarpışması. Buçarpışmanın galibi henüz belli değil. Ama bizimbildiğimiz bir öğreti var; eşkıyalık, büyük birhareketle birleştiğinde; toplumu değiştirebilecekolan ve değiştiren bir gücün parçası halinegelir.

Haydutlar ve eflk›yalar

MustafaEberliköse

[email protected]

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Nereden baksan tutarsızlıkBarınma Hakkı Meclisi: ‘Rantla yükselen TOKİ konutları, değiştirilen dereyatağı, dökülen sel kapanı… Afet Yasası’nı merak eden Samsun’a baksın!’

G ö k ç e k ’ i n y a l a n l a r › y l a b a fl e d e b i l e n e a fl k o l s u n

Beş yıldır gerçekleştirdiği“Okumuş İnsan Halkın

Yanındadır” çalışması ileTürkiye’nin dört bir yanındabinlerce çocukla buluşanÖğrenci Kolektifleri, bu yazkardeşlik elini depreminvurduğu Van’a uzattı. Üniver-siteliler, 14-29 Temmuz tarih-leri arasında Halkevleri VanÇocuk Evi’nde Vanlı çocuklarve Van halkıyla buluştu.Eğlenceli matematik, eğlencelibilim, drama, koro ve satrançdersleri veren üniversiteliler,çocukların en sevdiği faaliyetolan film gösterimlerinin de sıksık gerçekleştirildiğini belirtti.

Van’daki çalışmalarınınyanı sıra kentin durumuna dairbilgiler veren ÖğrenciKolektifleri üyesi OzanGündoğdu, “En büyük sorunsuların kesik olması. Her güntankerlerle su taşınıyor. VanBelediyesi yönetiminin büyükçoğunluğu KCK operasyon-larıyla tutuklandı. Bu dabelediye hizmetlerininyürümesini aksattı” dedi.AKP’li meclis üyelerinin vevalinin de çözümden yanaolmadığının altını çizenGündoğdu, Van halkınındeprem ve sonrasındayaşananların ardından AKP’yebüyük öfke duyduğunu ifadeetti.

Ankara’da metro inflaat›n›n göçmesi sonucu bir kifli öldü. Olay›n ard›ndanAnkara Büyükflehir Belediyesi yukar›daki “uyar›”y› ast›.

Page 7: 162'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

726 Temmuz 2012 / 8 Ağustos 2012

Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi’nin çağrısıy-la temmuzda 4+4+4’ü geri çektirme hede-

fiyle bir imza kampanyası başladı. Bu kampanya-yı önemli kılan, yasanın geniş kitlelerce tepkiylekarşılanması ve kampanyanın AKP hükümetinebir meydan okuma niteliği taşıması. Kampanya,tepkili velilerin mücadelenin öznesi olacağı birbiçimde örgütlenirse iktidar koltuğunu dahisarsabilir.

4+4+4 sadece birkaç velinin sorunu değil,güvencesiz çalışan işçilerin, evi başına yıkılanyoksulların, deresine şirketlerce el konulanköylülerin, zorunlu din dersine karşı mücadeleeden Alevilerin, ana dilde eğitim isteyenKürtlerin, öğretmenlerin, öğrencilerin, evkadınlarının, kısacası herkesin sorunu.

Kimi seçmeli din derslerinden rahatsız, kimiimam hatipler-den kimi deokula başlamayaşınındüşürülmesin-den. 4+4+4 sis-temini “çocuk-larımızı

işçileştiren, eğitimi daha da piyasalaştırıp bizleriözel okulların kucağına atan” bir tehlike olarakgören herkes, bulunduğu noktadan müdahaleetmeye çalışıyor. Türkiye'nin dört bir yanındaokul önleri eylem alanına dönüyor. AKP'ninkalesi Fatih’te bile “okuluma dokunma” diyensesler yükseliyor.

YASA, TUTANIN ELİNDE KALIYOROkula başlama yaşını 60 aya indirdiler; ama

yeterli öğretmen yok. Uzmanların uyarısına rağ-men 5 yaşındaki çocuğu ilkokula kaydediyorlar.Öğrencilerin hangi okullara nasıl sığdırılacaklarıbelirsiz. İlköğretimin 4 yıl olması birçok okuldakadro fazlası öğretmen doğuracak; bu öğretmen-lerin akıbeti belirsiz. AKP de yasa konusundatek vücut değil. Çatlak sesler AKP medya-sında da yükseliyor. Zaman’dan Müm-

tazer Türköne,

eylülde AKP’yi kaosun beklediğini söylüyor.

HER İMZA BARİKATTA BİR TUĞLAHalkevleri Eğitim Hakkı Meclisi’nin çağrısıyla

mahallelerdeki halk toplantıları ve 8 Haziran’dabirçok kentte yapılan eylemler, yasaya karşı ilkbir araya gelişlerdi. İmza kampanyasıyla dayasanın tamamına karşı ortak bir mücadeleninağları örülüyor.

6 Temmuz’da bir basın toplantısıyla duyuru-lan imza kampanyası ise henüz duyuruaşamasında bile birçok bileşeni bir araya getirdi.Ümraniye Elmalıkent Velileri’nden, DivriğiKültür derneğine, Hubyar Sultan Alevi KültürDerneği’nden, İnsan Hakları Derneği’ne, Enerji-Sen’den Eğitim Sen’e birçok kurum, dernek,

mahalle örgütü, sendika,yazar ve akademisyenyasaya karşı birliktemücadele vurgusu yaptı.

Temmuzda ülke çapın-da başlatılan imza kam-panyası, halkı 4+4+4’ekarşı biraraya gelmeye vemücadele edenherkesi sokağa

çıkmaya davet ediyor.

‘YASA GEÇTİ İŞ BİTMEDİ’Kampanyanın hedefini, yöntemini Halkevleri

Eğitim Hakkı Meclisi’nden Nuri Günay’a sor-duk: Günay sözlerine: “Öncelikle bizler ‘yasageçti iş bitti’ mantığıyla yaklaşmayacağız. Yasageçti ve biz de bu yasayı geri çektireceğiz” diyebaşladı. Konuşmasının devamında, Meclis’ineğitim hakkı mücadelesi verenler için bir çatıolabileceğini ve meclislerin eğitimin özneleritarafından örgütlenmeye başladığında halkınkendi kendini yönetme deneyimlerini deoluşturma imkânına sahip olacağını belirtti.Günay şunları söyledi:

“Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi bu süreçteöncü bir adım atarak yasayı durdurma hedefiyleortak bir mücadele çağrısı yaptı. İmza kampan-yası da ülkenin çeşitli yerlerinde parça parçamücadele veren eğitim hakkı mücadelelerininöznelerini ortaklaştırmanın bir aracıdır.”

Olabildiğince fazla kurumu kampanyaya dahiletmeye çalıştıklarını belirten Günay, “imza kam-panyasının, insanların imza atıp geçecekleri birkampanya değil; imza atanın da bir imzatoplayıcısı; yani örgütleyici olduğu bir kampanyaolmasını hedefliyoruz” diye konuştu.

İmza föyleri şimdiden Alevi derneklerine,mahalle derneklerine, sendikalara dağılmışdurumda.

Kampanya stantlarında rastladığımız manzaraise Günay'ı doğruluyor. Beyoğlu’nda imzatoplayan birine soruyoruz: “Sahi durdurabilir

miyiz?” Yanıt geliyor: “Durduracağız, hepimiz‘durduracağız’ dediğimizde duracak zaten”diyor ve ekliyor:“Okul önlerindeyasayı işlemez

hale getireceğiz.”

4 +4+4 yasasına karşı tümTürkiye'de tepkiler devam edi-yor. 4+4+4’ün eğitim siste-

minde yaratacağı sonuçlara karşıtoplumsal muhalefetin birçok bileşenieylem yaptı. Yasanın meclise geldiği27 Mart'ta eğitim emekçileri birçok il-de eylemdeydi. Ankara'da meclise yü-rümek isteyen emekçiler polis barika-tıyla karşılaştı. Aynı gün İzmir'dekieğitim emekçileri, yasaklı Konak Mey-danı’na girdi. Çorum’da beş bine ya-kın eğitim emekçisi eylemlere katıldı.Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisibirçok mahallede halk toplantıları ör-gütledi. Bu toplantılarda 4+4+4'emeydan okuyan veliler, öğretmenler,öğrenciler okulların kapandığı gün biraraya geldi.

Okulların imam hatip ortaokulları-na ve liselerine dönüştürülmesinekarşı veli eylemleri de tüm yurtta sü-rüyor. Okulların kapanmasına bir aykala başlayan eylemler okullarkapandıktan sonra da devam etti.Velilerin tepkileri kimi zamankendiliğinden açığa çıkarken kimi

zaman da Eğitim-Sen, HalkevleriEğitim Hakkı Meclisi gibi kurumlarlaörgütlendi. Bazı eylemler de okul ailebirlikleri çağrısıyla gerçekleşti.

Farklı eylem biçimleriyle sokağaçıkan veliler okul önlerinde kürsülerkurdu, yolu trafiğe kapattı. Kayma-kamlık, valilik, il ve ilçe milli eğitimmüdürlüklerinin önlerini eylemalanına çevirdi. Bu tepkiler kimizaman AKP karşıtlığı ve 4+4+4'etopyekun bir itiraza dönüşürken kimizaman AKP tabanından velilerin'imam hatiplere karşı değilim amaokulumuzun dağıtılmasını istemiyoruz'sözleriyle sokağa taşındı.

AKP’NİN YOK SAYDIKLARI4+4+4 eğitim modeli tartışılmaya

başlandığı günden bugüne birçokyerde toplumun çeşitli kesimlerinidışlayarak uygulamaya konuldu.

Bunun en çarpıcı örneği KartalZekeriya Göçer İlköğretim Okulu'ndayapılan eylemlerde görüldü. 3 bin kişi-nin katıldığı eylemde kitleselliğin yanısıra farklı toplumsal kesimlerden veli-lerin bir araya gelmesi de dikkat çekti.Kartal'da Alevilerin yaşadığı bir ma-halle olan Karlıktepe'de veliler, kay-makamla görüştü. Kaymakamın ‘oku-lun adını Hacı Bektaş Veli İmam Ha-tip Ortaokulu yapalım’ önerisine veli-ler, kaymakamlık önünde yaptıklarıoturma eylemleriyle cevap verdi. Ar-dından Ankara'ya giden veliler MilliEğitim Bakanlığı önünde eylem yaptı.

Sarıyer’de engellilere özel düzenle-nen okulun, fazla kayıt olmadığıbahanesiyle imam hatip yapılması dabu örneklerden biri.

BİRLEŞİYOR, KAZANIYORLARBazı illerde eğitimin sorunlarına

karşı parçalı mücadele eden velilerbirleşerek eylemler örgütledi.

20 bin öğrenciyi etkileyecek etüt vebeslenmeli okulların kapatılmasınadair Milli Eğitim Bakanı ÖmerDinçer'in “Etütlü okulları belirli birsınıfa ayrılmış imtiyaz olarak görüyo-rum” sözlerine veliler sokakta yanıtverdi. İstanbul’da 19 etütlü beslenmeliokulun velileri, eylemlerde 'imtiyazdeğil hak' isteyerek tüm çocuklarınetüt ve beslenmeli okulda eğitim gör-mesi gerektiğini sloganlarına, pankart-larına taşıdı.

Mersin Tarsus'ta genelge yayımlan-madan okullarının dağıtılacağı bilgisi-ni alan Ahmet Yesevi İlköğretimOkulu velileri okul aile birliğiçağrısıyla mahalle parkında düzen-ledikleri toplantı ve okul önündeyaptıkları eylemlerin okullarınındağıtılmasına engel oldu. Velilerin bu

eyleminin örnek alan Turgut İçerönİlköğretim Okulu ve Atatürkİlköğretim Okulu velileri de bir birle-rine destek vererek yaptıkları eylem-lerle Mersin'de üç okulundağıtılmasına engel oldu.

VALİ: ‘4+4+4 ÇOK SORUNLU’Velilerin eylemleri kaymakamları,

vali yardımcılarını, il ve ilçe millieğitim ve okul müdürlerini sıkıştırdı.Ankara'da valilikle yaptığı görüşmede“4+4+4 çok sorunlu” diyen valiyardımcısı; 'Bu yasayı beğenmiyor-sanız bu ülkeden gidin' diyen İzmir İlMilli Eğitim Müdürü; Isparta'da 'oku-lun imam hatip lisesine çevrilmesinekarşı çıkarsak bakanlığa ayıp olur'diyen okul müdürü sadece bunlardanbirkaçı.

Tüm ülke çapında yaygınlaşaneylemler AKP'nin 4+4+4 eğitimmodelindeki ısrarının ummadığı birçatışmaya yol açabileceğini gösteriyor.Eylül ayında velileri, öğretmenleri,öğrencileri sadece bir kaos değil,iddalı bir mücadele bekliyor.

Okullar tatil oldu, eylemler sürüyor, veliler bastırıyor, AKP’nin valisikaymakamı sıkışıyor, eylemler birçok kente yaygınlaşıyor

Halkevleri 4+4+4 yasasına karşı tepkileri ülke çapında başlattığıimza kampanyasıyla birleştiriyor, ‘Yasayı okul önlerinde işlemezhale getireceğiz, 4+4+4’ü durduracağız’ diyor

Türkiye çap›ndaki 4+4+4 karfl›-t› mücadelelerin haritas›n› ç›kar-mak için 22 E¤itim-Sen flubesineve Sendika.Org’un haberlerine bafl-vurduk. Bu araflt›rma yayg›n birtoplumsal hoflnutsuzluk ve müca-dele e¤ilimi ile karfl› karfl›ya oldu-¤umuzu gösteriyor. Görüflebildi¤i-miz 22 E¤itim-Sen flubesinden e¤i-tim emekçilerinin verdi¤i bilgileregöre ‹stanbul’da 75, Ankara’da 31olmak üzere toplam 207 okulundönüflümü planlan›yor. Baz› illerdeimam hatip ortaokuluna ve lisesinedönüfltürülecek okullar›n kesinlikkazanmad›¤› ve say›lar›n›n artabi-lece¤ine dikkat çekiliyor. Bu y›k›mtablosuna karfl› tüm Türkiye'de E¤i-tim-Sen, Halkevleri E¤itim Hakk›Meclisi ve birçok kurum eylemyapt›.

Haritada E¤itim-Sen logosununbulundu¤u yerler e¤itim emekçile-rinin yapt›¤› ifl b›rakma eylemlerinigösteriyor. Halkevi logolu iller, Hal-kevlerinin eylem yapt›¤› ve“4+4+4' ü durdural›m” ça¤r›s›ylaimza kampanyas› yapt›¤› yerler.Ayr›ca E¤itim-Sen flubeleri arac›l›-¤›yla bilgilerine ulaflt›¤›m›z 22 ilin13'ünde, toplam 40 okulda velilerdireniyor. Bu iller haritada grirenkle gösteriliyor. Bu eylemlerokul önlerinde, il ve ilçe milli e¤i-tim müdürlükleri, kaymakaml›k bi-nas› önlerinde ve kent merkezle-rinde eylemler düzenlenmifl. ‹stan-bul’da 19 etütlü ve beslenmeliokuldaki direnifl bu rakama dahilde¤il.

E¤itim emekçileri, yasan›n yara-taca¤› y›k›ma dair halk›n bilgisininolmad›¤›n›, dönüflen okullar›n veli-lerinin de 4+4+4'ün yaratt›¤› so-nuçlar› yaflayarak ö¤rendi¤ini söy-lüyor.

SSaammssuunn'da 18 imam hatip orta-okulu aç›laca¤›n› söyleyen E¤itim-Sen fiube Baflkan› Metin Erol, dö-nüfltürülen bir imam hatip orta-okuluna 30 ö¤renci kayd›yap›ld›¤›n›, di¤er okullarda s›n›fbafl›na 60 ö¤renci düfltü¤ünüsöyledi.

KKaayysseerrii'de 39 imam hatip lisesive ortaokulu aç›laca¤›n› söyleyenE¤itim-Sen fiube Baflkan› SedatÜnsal, okullar›n›n da¤›t›lmas›nakarfl› 4 okulun velilerin imza topla-d›¤›n› belirtti. Ünsal, bu imzalar› ilmilli e¤itim müdürlü¤üne yapt›kla-r› yürüyüflle ileten velilere, müdür-lük binas›ndan ‘kovmaktan beterederek’ cevap verildi¤ini söylüyor.

Hemen her ilde il içi okul tayin-lerinin belli olaca¤›n› söyleyen e¤i-tim emekçileri, ayn› gün tayinlerinaç›kland›¤› UUrrffaa’da 4+4+4 uygula-mas›yla 1275 ö¤retmenin aç›ktakald›¤›n› aktard›.

E¤itim-Sen Bas›n Yay›n Sekrete-ri Tu¤rul Culfa, velilerin çocuklar›n›yan› bafl›ndaki okula göndereme-yece¤ini, 1 milyon üzerinde 5-6-7yafl›ndaki çocu¤un onlara göre dü-zenlenmemifl okul s›ralar›, müfre-datlar›yla karfl› karfl›ya kalaca¤›nadikkat çekti. 72 ayl›k çocuklar›nanaokuluna gönderilmesi ça¤r›s›yapan Culfa, uygulamayla yaflana-cak tüm sorunlara karfl› ö¤retmen-lerin ve velilerin birlikte hareket et-mesi gerekti¤ine iflararet ediyor.

Haritanelerdiyor?

Birkazanım daAnkara’dan

Ankara fiirintepe’de Aç›kal›n ‹lkö¤retimOkulu velileri okullar›n›n da¤›t›lmas›na karfl›verdikleri mücadeleyi kazand›. 'Okuluma Do-kunma' diyerek toplad›¤› imzalarla birlikte 8Haziran'da Halkevleri E¤itim Hakk› Meclisi'yle

Bakanl›k önünde eyleme kat›lm›fllard›. Velile-rin tepkisi üzerine okulun eski haliyle kalaca-¤› aç›kland›. “Okulumuzu kazand›k” diyenveliler flimdi Halkevleri'yle birlikte 4+4+4'üdurdurmak için imza toplamaya bafllad›.

Ankara’da yazılır okul önünde bozulur

V ELİLERİN, ÖĞRENCİLERİN, ÖĞRETMENLERİN 4+4+4 EY LEMLERİ SÜRÜYOR

Yaygın, kitlesel, çoğul, militan...

Velilerin eylemleri

Halkevleri eylemleri

Eğitim-Sen eylemleri

Page 8: 162'inci sayı

EMEK8Halk›n Sesi

G ittikçe artan iş kazaları, kıdemtazminatı verilmeden iştençıkarılan işçilerin işyeri

önünde sürdürdükleri direnişlertaşeron sisteminin çürümüşlüğüneişaret ediyor. Sadece taşeronçalıştırmanın mağdurları değil, bu sis-temden nemalanan üniversite rektör-leri, taşeron sistemini olmazsa olmazkonumuna getiren belediye başkanlarıda taşeron sistemindeki çürümeyi itirafetmek zorunda kalıyor.

İstanbul Avcılar’da 15 Temmuzgünü metrobüs manevra yolununçökmesi sonucu 47 yaşındaki işçiYakup Kavak hayatını kaybetti. HasanGüney ve Adem Yıldırım adlı işçilerile Nurten Menekşeler adlı bir kişiyaralandı. Avcılar-Beylikdüzümetrobüs hattını Ramazan’a yetiştirmeiddiasındaki İstanbul BüyükşehirBelediye Başkanı Kadir Topbaş,taşeron şirketi suçladı. Topbaş, gerekli“uyarı”yı taşeron şirketin yüzüne karşıyaptığını da belirtti. Ancak Topbaş buuyarıyı yaptıktan sonra insanların ha-yatlarını tehlikeye atacak durumortadan kalkmadı ve Topbaş da budurumu ortadan kaldırmak için gerekliyaptırımları uygulamadı.

‘RAMAZANA YET‹fiMES‹ ‹Ç‹NBASKI YAPTIK’

Topbaş’ın, kaza yerinde yaptığıaçıklamalarsa iş kazasının sorum-lusunu gözler önüne seriyor. Bakıntaşeron şirketi uyaran Topbaş, ‘yük-lenici firma’ya ise neler söylemiş: "24saat esasına göre çalışıyoruz.'Geçiktiniz' diyoruz, 'verdiğimizzaman dilimini çok aştınız' diyoruz.Ciddi baskı yapıyoruz. Onlar dagece gündüz çalışıyor. Trafik altındaçalışıyorlar. Çok zor bir durum. Buhattı kullanan insanların yaşadıkları

sıkıntıyı gidermek adınabüyük sonuçlar ortaya çıkıyormaalesef. Saat 05.30'da trafikdaha rahatken kaldıralımdiye çalışma yapılırken kazaoldu."

Topbaş, bir yıldan uzunsüren inşaatın özellikle sonzamanlardahızlandırılmasının gerekçesi-ni ise “Niyetimiz Ramazan’akadar bitirmekti; amakazadan dolayı gecikmeoldu” sözleriyle anlatıyor.

Topbaş’ın “Yüzüne

suçlarını söylediği şirkete gerekli cezaiyaptırımı uygulamaması” 11 Temmuzgünü görülen Esenyurt davasındaişveren tarafının ifadelerini hatırlattı.11 işçinin yanarak öldüğü MarmaraPark AVM yangını ile ilgili davanın ilkduruşmasında herkesin tüm eksikleribildiği ve yangına neden olan elektriktesisatının kalıpçı ustası tarafındanyapıldığı ortaya çıktı. Hatta, şantiyeninÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıtarafından “en güvenli şantiye” ilanedildiği de duruşmada ortaya çıkanlararasında. Davada, taşeron sistemininasıl işverenler açısından sorumluluğukendi dışına atma aracı olarakkullanıldığı da görüldü.

BAKANLI⁄IN EN ‹Y‹ fiANT‹YES‹Esenyurt’taki Marmara Park

Alışveriş Merkezi inşaatında çalışan 11işçinin şantiye çadırında yanarak ölme-siyle ilgili dava görülmeye başlandı.Kamp alanındaki eksikleri taşeronKaldem şirketinin patronlarınailettiğini söyleyen, tutuklu sanıklardaniş güvenliği koordinatörü Cem Yıllar’ınifadesine kulak verelim: “Eksikbulduğumuz ancak maddi gücü ağırolan şeyler yapılmadı. Bir ambulans

bile getirtemedim inşaat alanına.Bakanlıktan müfettişler geldi.İnşaat alanına baktılar ama çadıralanına hiç gitmediler. Ben iseyanlarına bile yaklaşamadım.Daha sonra da burayı en iyişantiye seçtiler.”

Kaldem Yapı’nın sahip-lerinden Abdullah Altun, kimliktespiti sırasında “Kalıpçıyım.Ayda 1000 lira kazanıyorum”dedi. Altun ifadesinde, “İşgüvenliğinde çok hassasız. Bende zamanında bu gibi çadırlardayattım. Yanmaz çadırlar olduğunuhiç duymamıştım. Çadırların elektrikkontağından yandığına inanmıyorum.1 ay önce kardeşim Mehmet’e tehdittelefonları alıyorduk” dedi.

‹fi‹N SAH‹B‹N‹N HABER‹ YOKMUfiTutuksuz yargılanan Marmara Park

Genel Müdürü Andreas MichaelHohlmann ise “Bu kazayakadar o alanın Kayı İnşaattarafından kiralanmışolduğunu ve taşeronKaldem Yapı’ya tahsisedildiğini bilmiyorduk.Bana ulaşan raporlar

yalnızca inşaatın ilerlemesiyle ilgiliraporlardı” diye konuştu. AncakHohlmann’ın tercümanının avukatolduğunun işçi ailelerinin avukatlarıtarafından anlaşılması ve itiraz edilme-si üzerine mahkeme Hohlmann’abaşka bir tercüman atama kararı aldı.

CEHALET‹N BU KADARITAHS‹LLE MÜMKÜN

Taşeron sistemini, bir emir telakkiedip uygulayan akademisyenler de var.Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi(ÇOMÜ) Rektörü Sedat Laçiner, taşe-ron sisteminin yasal bir zorunluluk ol-duğunu iddia etti. ÇOMÜ Rektörlüğü,işten çıkardığı taşeron işçilerin yaptık-ları basın açıklamaları ve açtıkları da-valar sonrasında bir açıklama yaptı:

Türkiye’deki tüm üniversitelerin,belediyelerin, hatta siyasi partilerin ge-nel merkezilerinin temizlik, güvenlikgibi alanlarda yüklenici firma ile çalıştı-ğını öne süren ÇOMÜ Rektörlüğü,şunları söyledi: “Sosyal-İş Sendika-sı’nın ve bazı marjinal çevrelerin ‘taşe-ron anlayış’ diye dillerine doladıklarıve bu vesileyle üniversitemize hakaret-ler yağdırdıkları sistem, ÇOMÜ’nünbir tercihi olmadığı gibi, yasaların biremridir.”

26 Temmuz 2012 / 8 A¤ustos 2012

ZZeehhiirrlleennddiiyyaa ddaa iişştteennaattııllddııllaarr

İstanbul Tuzla TersanelerBölgesi’nde 16 Temmuz,

700 işçinin yedikleri yemek-ten zehirlendiği ve 200işçinin işten çıkarıldığı birgün oldu. Tuzla TersanelerBölgesi’nde Altın Kaşık adlışirketin çıkardığı yemekleriyiyen 700 kadar işçi zehir-lendi. Hastanelere kaldırılanişçilerin çoğuna 5 gün istira-hat verildi. Aynı gün, 200 iş-çi ise iş başı yaptırılmadıkla-rı için zehirli yemeklerdenyemedi. Ada Tersanesi’nde-ki işçilerse işlerine dönenekadar mücadele edecekleri-ni duyurup tersane önündebeklemeye başladı.

PPaattrroonn iişş kkaazzaassıınnııöörrttüüyyoorr

Çoğu Kürt illerindenTürkiye’nin değişik böl-

gelerine mevsimlik çalışmakiçin göçen mevsimlik tarımişçilerinin sıkıntıları dahayolda başlıyor. Yollardameydana gelen kazalardaonlarca mevsimlik tarım işçi-si hayatını kaybediyor, bin-lerce işçi de yaralanıyor. Ça-lışacağı yere varabilen işçilerinsanlık dışı koşullarda çalış-tırılıyor, ırkçı provokasyonla-rın da hedefi oluyor.

20 - 24 Temmuz tari-hinde meydana gelen üç ka-zada çoğu çocuk 23 mevsim-lik tarım işçisi hayatını kay-betti, 16 işçi de yaralandı.

TTaarrıımm iişşççiissiiiiççiinn ööllüümm mmeevvssiimmii

Yozgat'ın Sorgun İlçe-si’nde bir madende 14

Temmuz günü meydanagelen göçükte 1 işçi öldü, 6işçi yaralandı.

Göçük olduğunda gecevardiyasında 15 işçi madeniniçindeydi. Kazadan sonraCHP İstanbul MilletvekiliGürsel Tekin maden ocağınıziyaret etmek istedi.

Bunu öğrenen madenşirketi patronu olayın üzeri-ni örtmek ve basınayansımaması için işçileritehdit etti.

İşçiler Tekin’e “Gelmeyinekmeğimizle oynamayın’dedi.

Birbirini suçlama zamanıMetrobüs yolu çöktü, 1 işçi öldü; Marmara AVMinşaatı yandı 11 işçi öldü. Taşeron sistemindennemalananlar, taşeron sistemini suçlamaya başladı

ALP TEK‹N BABAÇ

‘ A L I fi T I L A R , Ç A L I fi T I L A R , A R S I Z - H I R S I Z K A R I fi T I L A R ’

Kadir Topbafl, Avc›lar’daki metrobüs manevra yolununçöküp bir iflçinin hayat›n› kaybetti¤i ifl kazas›sonras›nda flunlar› söyledi: “Tafleron flirketin yüzünekarfl› eksiklerini söyledik ama yerine getirmemifller.”

AKP’nin hegemonyas›n›n kurucu isimlerindenÇOMÜ Rektörü Sedat Laçiner tafleron sisteminiemir bellemifl: “Sosyal-‹fl Sendikas›’n›n ve baz› marjinal çevrelerin ‘tafleron anlay›fl diye dillerinedolad›klar› ve bu vesileyle üniversitemizehakaretler ya¤d›rd›klar› sistem, ÇOMÜ’nün birtercihi olmad›¤› gibi, yasalar›n bir emridir”

Kamu Personeli Seçme Sınavı(KPSS) yine bir skandalla

tartışma konusu oldu. 7 Temmuz’dakisınav sırasında soruların sızdırıldığıiddiaları ortaya çıktı. ÖSYM bas-makalıp açıklamalar yaptı. Ülkeninbirçok yerinde KPSS’nin iptal edilmesive ÖSYM Başkanı Ali Demir’in istifaetmesi talebiyle eylemler yapıldı.

Ankara, İstanbul, İzmir, Adana,Bursa, Samsun, Malatya, Adıyaman,Muş, Van’da gerçekleştirilen KPSSskandalı protestolarına milliyetçisin-den solcusuna, sosyal demokratındanmuhafazakarına birçok kesimdenKPSS mağduru katıldı. Eylemlergenelde sosyal medya kullanılarakörgütlendi. Eylemciler, ağırlıklı olarakkent meydanlarında basın açıkla-maları yaptı.

Mağdurların temel talebi, KPSS2012’nin iptal edilmesi olurken,Eğitim-Sen, Ataması YapılmayanÖğretmenler Platformu gibi örgütlerinkatıldığı eylemlerde ÖSYM BaşkanıAli Demir’in istifa etmesi talebi degündeme getirildi. Şaibelerin gideril-memesi karşısındaki tepkiler,Cemaate ve AKP iktidarına yöneliköfke olarak kendini belli etti.

Balonlar, kalemler, dövizler,pankartların kullanıldığı oturmaeylemleri ve yürüyüşler şeklindegerçekleştirilen eylemlerde KPSSmağdurları kendi bestelediklerişarkıları da seslendirdi. Malatya’daÖSYM ve KPSS yazılı balonlar pat-latılırken İstanbul’da da ÖSYM’ninverdiği kalemler KPSS mağdurlarıtarafından toplu halde kırıldı.Bursa’da ise bazı ataması yapılmayanöğretmenler ÖSYM’yi, yanlarındagetirdikleri kabaklarla protesto etti.

Türkiye Taflkömürü (TTK) KozluMüessesi iflçileri, iflverenin keyfi uygula-malar›na isyan ederek 16 Temmuz günü iflb›rakt›. 700 madencinin ifl b›rakmas›karfl›s›nda iflveren 2 saat dayanabildi veiflçilerin flikayetçi olduklar› uygulamalar›sonland›raca¤›na dair söz verdi.

16 Temmuz günü 08.00-16.00vardiyas›ndaki iflçiler “köle muamelesigörmek istemiyoruz” diyerek ifl b›rakt›.

Genel Maden ‹fl üyelerinin de destekverdi¤i eylemde Müessese Müdürü Kaz›mEro¤lu eylemi k›rmak için iflçileri anlaflmayapmaya ça¤›rd›, yetmedi iflçilere “oca¤agirin” bask›s› yapt›. Ero¤lu’nun çabalar›yetersiz kal›nca iflçilerin taleplerini kabuletmek zorunda kald›.

‹flçileri isyan ettiren uygulamalar› ad›n›vermek istemeyen bir madenci, Halk›nSesi ile paylaflt›: “Ocakta ›slan›yoruz, asan-

söre binmek için izin ka¤›d› gerekiyor.Asansörü yavafllatmamak için d›flar›ç›kar›lmay›p, kuyu diplerinde bekletiliyo-ruz. Pek ço¤umuz bu yüzden hasta oldu.Hasta oldu¤umuzda da viziteye ç›karkenpsikolojik tacize u¤ruyoruz. Kimi amirlerkendilerini doktor yerine koyup,sa¤›l›¤›m›z hakk›nda görüfl bildiriyor.Bizlere insan onuruna yak›flmayacakflekilde davran›l›yor.”

İstanbul’da Boğaziçi ElektrikDağıtım AŞ’de (BEDAŞ)

direnişlerini sürdüren Enerji-Senüyesi işçiler her salı ve cuma gün-leri yaptıkları eylemlerine 13Temmuz günü de devam etti.Galatasaray Meydanı’nda biraraya gelen enerji işçileri alkış vesloganlarla Taksim’de bulunanBEDAŞ Genel Müdürlüğü önüneyürüdü. İşçileri bu seferki yürüyüşnedeni ellerindeki sayaç okuma

cihazlarını BEDAŞ’a bırakmaktı.Ancak işçiler işe girerken boş se-netlere imza attırılarak üzerlerinezimmetlenen 3 bin Avro’luk cihaz-ları BEDAŞ’a veremedi.

Polisin saldırısıyla karşılaştılar.İşçilerden bazıları BEDAŞ’ın bah-çesine girerken dışarıdaki işçilerlepolis arasında arbede yaşandı. İçe-rideki işçileri gözaltına almak iste-yen polis, dışarıdaki işçilerin diren-ciyle karşılaşınca geri adım attı.

ENERJ‹ ‹fiÇ‹LER‹ fiENL‹KTEBULUfiTU

Enerji-Sen, BEDAŞ direnişiiçin 20 Temmuz’da bir dayanışmakonseri düzenledi. Gazi Mahalle-si’nde kitlesel katılımın olduğu ge-cede Kardeş Türküler, İlkay Akka-ya, Pınar Aydınlar ve Apolas Ler-mi sahne aldı. Direnişteki HeyTekstil işçilerinin yanısıra ESP,BDP, SDP, Halkevleri, Gazili Ve-liler de geceye katıldı.

Hava-İş, THY’deki direnişin50’nci gününde AKP İstan-

bul il binasına yürüdü. Çoksayıda demokratik kitle örgütüve siyasi partinin de destekverdiği yürüyüş, Haliç KongreMerkezi önünde başladı. İşçileryol boyunca AKP karşıtı slogan-lar atarken, işçilerin direnişleriboyunca ürettikleri özgünmarşlar ve sloganlar yürüyüşerenk kattı. AKP il binası önünegelindiğinde direnişteki işçiler-den Efem Çaycı, basın açıkla-masını okudu. Çaycı, THY’de305 kişinin işten çıkarılmasıylauçuş güvenliğinin de ihlal edildi-ğini söyledi ve işten çıkarılan işçi-lerin en kısa sürede işlerine gerialınmasını talep etti. Basın açık-lamasının ardından Hava-İş Ge-nel Başkanı Atilay Ayçin bir ko-nuşma yaptı. Ayçin, AKP’ninkadrolaşma politikalarıylaTHY’nin kirlendiğini belirtti veişten çıkarılan THY işçilerininmücadelesinin Türkiye’deki tümişçilerin mücadelesi olduğunusözlerine ekledi.

‘Kopyacı,şifreci Ali Demiristifa’

Hava-İş’insesi AKPönünde

‘Kuyu diplerinde bekletiliyoruz’

Enerji Sen BEDAŞ’ın duvarını aştı

Page 9: 162'inci sayı

EKONOMİHalk›n Sesi

926 Temmuz 2012 / 8 Ağustos 2012

İ stanbul Eyüp’teki Santral İstanbul’da Efes Pilsentarafından düzenlenen One Love Festivali’nde

alkollü içeceklerin satışının son dakikada yasaklan-ması geniş yankı buldu. Özgürlüklerin kısıtlandığı,AKP’nin giderek baskıcı-otoriter bir hale geldiğisanki yeni bir durummuş gibi yazıldı. AKP’ye herfırsatta desteklerini esirgemeyen liberal kalemlerdende sert eleştiriler geldi. Sabah gazetesi yazarıMehmet Barlas konu ile ilgili yazısında “Özgürlüklerihedefleyip kendini yasakçılıkta bulan bir parti olma-malıdır AK Parti” diyerek AKP’yi uyardı.

Oysa AKP’li Eyüp Belediye Başkanı halkınaduyarlılığı için teşekkür ediyor-du. Bu olayın anlatıldığı birhaberde kullanılan “Eyüp’ünfendi Efes’i yendi” başlığı olayıen iyi şekilde özetliyor. Buyaşanan son olay AKP’nin 10yıldır kurduğu hegemonyanınçok somut örneği oldu; özellik-le de AKP’nin sermaye ilekurduğu karşılıklı çıkar ilişkisinigöstermesi bağlamında... EfesPilsen, kısa vadede kendizararına da olsa AKP’ninhoşuna gidecek ve bizzatbelediye başkanı tarafındandesteklenecek kararı aldı.Şirketin ismini festivaldençekmesiyle 11 yıllık Efes PilsenOne Love festivali, One Love Festival oldu. Amaunutmamalı ki AKP de Anadolu Grubu’nun SinopGerze’de yapacağı termik santral için eylem yapanköylülerin üzerine jandarmalarla giderek kendi üze-rine düşen görevi yapmıştı. Festival’de sponsorlukve alkol satışından dolayı kaybı olan Anadolu Grubuzararlarını yine AKP sayesinde misliyle birlikte başkaalanlardan çıkarmakta.

Her şekilde teşhir edilmesi gereken bu sermaye-AKP birlikteliği içerisinde birçok ikiyüzlülüğübarındırıyor. AKP’nin ikiyüzlülüğü sözde dini veahlaki değerler yüzünden sermayeye kısıt koyarkensermayenin çok da kaybı olmayacak, “sembolik”alanları seçmesi. Örneğin alkol satılması, içilmesidini bakımından istenmeyen bir şey ise ve özellikle“kutsal değerlerin bulunduğu Eyüp’te” bunun olma-ması için özel bir kampanya düzenleniyorsa,Ramazan ayında faiz ile işlem yapan bankalarınşubelerinin de Eyüp’te bulunması dini hassasiyetleraçısından benzer şekilde değerlendirilebilirdi. Ne deolsa faiz İslam’a göre haram! Ancak sözde, “halkınhassasiyetlerine çok duyarlı” AKP ve yerel örgütlen-meleri, bu meseleyi gündeme bile getiremez.“İstanbul’u finans kent yapacağım” derken,Eyüp’teki kentsel dönüşümle finans kapitale inşaatadayalı yeni yağma alanları açarken banka şubelerinikovalamak olacak iş mi? Eyüp’ten kovulacak olanbirileri varsa, evlerine haraç mezat el konan yok-sullar olacaktır.

AKP de sermaye de kendi çıkarları için ikiyüzlüdavranmaya devam ediyor. Bir sermaye grubuEyüp’te halkın hassasiyetleri var diye alkolsatılmasından vazgeçebilirken, Sinop Gerze’de halkiş makinelerinin önüne geçerken jandarmadanmedet umuyor. AKP Eyüp’teki bira festivalinde“haram” buluyor da, Eyüp’ün ve İstanbul’un “faizci”ve rantçı finans kapitale teslimi için canla başlaçalışıyor. Neoliberal İslamcılık en çıplak halkdüşmanı, sermaye yanlısı yüzüyle yola devam edi-yor.

EnginDuran

[email protected]

Kamusal hizmet olaraktanımlanan alanlarda

yapılan tüm hizmet ve malüretimleri işin başındansonuna kadar eskidenkamu eliyle yapılırdı.1970’lerde kapitalizminkrizine çıkış olaraksunulan neoliberal poli-tikalar çerçevesindekamunun üzerine aldığıyükler yavaş yavaş özelsektöre devredilmeyebaşlandı. Kamusal haklarda piyasalaşmayla bir birortadan kaldırılarakkamunun yüküazaltılırken özelsektör için deyeni karlı alan-lar açılmış oldu.Bu süreç1980’den sonrahızlanarakdevam etti. Türkiye’deözelleştirmeler ile dedesteklenen süreçtedevlet, halka hizmet sun-mayı maliyet gerekçesiylegiderek azaltırken serma-yeye doğrudan karlıyatırım alanları da açmayıkendine görev bildi. Yap-işlet-devret, yap-kirala-devret modelleriyle uygu-lanan kamu-özel sektör

ortaklığı, kamusal hizmetalanlarında hızla artıyor.Devlet kendi imkânlarınıkullanarak hazine arazisi,vergi destekleri, kamuaraçlarının kullanımı gibidesteklerle özel sektörüyüksek maliyetli işler içinteşvik ediyor. Otoyolihaleleri yap işlet devretmodeline en uygun örnekolarak verilebilir. Devletyolu özel sektöreyaptırıyor sonra da yoldangeçenlerden para toplamahakkını o şirkete belli yılvererek şirkete hem

maliyetinikarşılama hem dekar elde etmeimkânı veriyor.Benzer uygulamaHES’lerde deyapılıyor, devlet

yüksek fiyattan elektrikalım garantisi vererek birbakıma yapılan HES’lereortak oluyor. Bu sayededevleti yöneten siyasiotorite hem kendi ser-maye grubunu oluşturu-yor, palazlandırıyor hemde devletin harcamalarınıkısa vadede kısarakyatırımların tüm maliyeti-ni vatandaşa ödetiyor.

Eyüp’te de Gerze’de deortaklar

ABD’deki bir gayrimenkul der-gisi olan Real Estate Journal 2010

yılının şubat ayındaki sayısındaABD’deki sağlık kampuslarını

konu edinmişti. Kamu-ÖzelOrtaklığı modelinin örnek uygula-

ması olarak sunulan bu kampus-ların finans, inşaat ve emlak

piyasası tarafından nasıl bir heye-canla karşılandığı, haberin

başlığında şu başlıkladuyurulmuştu: Rüyadan gerçeğe! Sermayenin rüyası şimdi

Ankara’da gerçek oluyor. Anka-ra’nın en gözde hastanelerindenbiri, Etlik İhtisas Eğitim ve Araş-tırma Hastanesi bu modelin biruygulaması olarak hizmetlerinidurdurdu. Boşaltılan hastaneninidari anlamda kurumsal kimliğine31 Aralık’ta son verilecek. 1995 yı-lında yapılan ve Ankara’nın engenç hastanesi olan Etlik İhtisas,sapasağlam ayaktayken yıkılacak.Astaldi-Türkerler ortaklığına dev-redilen hastane arazisine AnkaraEtlik Entegre Sağlık Kampusu in-şa edilecek. Konuya dair yürütme-yi durdurma istemli mahkeme sü-reci karar aşamasına yaklaşırkenplan hızla uygulanmaya konuldu.

HİZMETLER AKSAYACAK İktidara bakılırsa bu işten,

hasta, sağlık çalışanı, sermayeherkes kazanacak. Ancak kazınayağı öyle değil.

Öncelikle bu süreçte sağlıkhizmetlerinde bir sıkıntı doğmasıkaçınılmaz görünüyor. Etlik İhti-sas Hastanesi’nde bir cerrah ayda20 ameliyat yapabiliyorken, Anka-ra’da zaten dolu olan ameliyatha-nelerde nasıl sıra bulunacağı şüp-heli. Yani hastaların daha uzun

ameliyat sırası bekleyecekleri ke-sin. Sağlık Bakanlığı Özel UlusHastanesi’ni kiraladı; ancak An-kara Tabip Odası bu hastaneninfizik donanımının Etlik İhtisas’ınçok daha gerisinde olduğunu, he-nüz elektriğinin bile olmadığınıvurguluyor. Hastanenin 5+2 seneiçin kiralanması, hastaların ve per-sonelin çektiği sıkıntının 7 yıl sü-rebileceğini gösteriyor.

HASTANEDEN AVM YARATMAK

7 yıl sonra da sıkıntılar bit-meyecek. Bu kampusaAnkara’daki başka hastanelertaşınacak. Zübeyde Hanım KadınDoğum Hastanesi, 3 adet lojman,

Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitimve Araştırma Hastanesi, Dr. SamiUlus Çocuk Eğitim ve AraştırmaHastanesi, Ulus Devlet Hastanesi,Dışkapı Çocuk Eğitim ve Araştır-ma Hastanesi, Ulucanlar GözEğitim ve Araştırma Hastanesi,Dr. Zekai Tahir Burak KadınHastalıkları Eğitim ve AraştırmaHastanesi, Dr. AbdurrahmanYurtaslan Onkoloji Eğitim veAraştırma Hastanesi ve SGK’yeait arşiv-depo binaları kampusataşınacak. Bu durum “Dünyanınen büyük sağlık merkezi Etlik'tekurulacak” diye müjdeleniyor.Ancak sağlık alanındaki tüm bi-rimleri tek bir merkeze toplayaraksağlanan inşaat büyüklüğünün

hizmete erişim açısından ne kadarfaydalı olduğu oldukça şüpheli.Etlik’e taşınan hastanelerin şu anbulunduğu araziler ise ‘kampusdışı ticari alan’ olaraktanımlanıyor. Yani buralardabüyük ihtimal alışveriş merkezlerive lüks oteller yükselecek.

SAĞLIK ÇALIŞANLARIENDİŞELİ

Personel açısındanbakıldığında durum vahim.Hastanede görev yapan personelAnkara’daki diğer hastaneleresürülecek. Ve daha da kötüsügeçici olarak görevlendirilecek.Personelin döner sermayedengelen gelirlerinin kaybı da söz

konusu. Sağlık Bakanlığı gidilenyerlerde döner sermayeden payalınacağını söylüyor; ancak budurumda gidilen yerlerdeki mev-cut personelin geliri düşmüş ola-cak. Taşerona bağlı çalışanlarındurumu daha da belirsiz.

Peki, bu işten kim kazanacak?Tabii ki “kamu-özel ortaklığı”yöntemiyle hastanenin bulunduğu271 bin metrekarelik araziyibedelsiz olarak alan Astaldi-Türkerler şirketleri. Bu şirketlerinşaatları yaptıktan sonra devletkendi arazisi üzerinde “kiracı”olacak ve 25 yıl boyunca toplam 8milyar TL ödeyecek.

KAMPUS BÜYÜK HİZMET “ÇEKİRDEK”

Kamu-Özel Ortaklığı olarakadlandırılan bu modelin uygulan-ması Ankara Etlik İhtisasHastanesi’yle de sınırlı kalmaya-cak. Sağlık Bakanlığı tarafından“Entegre Sağlık Kampusları”olarak tanımlanan projekapsamında Bursa, Elazığ, İstan-bul, Kayseri, Konya, Manisa,Mersin, Yozgat ve Ankara’dakampusların yapılması planlıyor.Kamu-Özel ortaklığında devletsadece çekirdek hizmet adı veri-len sınırlı bir alanda hizmetüretiyor. Sermayeye ise sağlıkkampusu inşaatı, tıbbi destekhizmetleri ve diğer ticari alanlarınişletilmesi üzerinden büyük birbirikim olanağı sunuluyor. Bubüyük tesislerde halk için sınırlı,çekirdek hizmet sunulurken, “otelkonforunda hastaneler” ile sağlıkturizmine geçiliyor. Bu alanda“uluslararası rekabet gücü”kazanmak için ise sağlık emekçi-leri güvencesizleştiriliyor vesefalete mahkum ediliyor.

UMAR KARATEPE

Halkın vergileriyle yapılan bir hastane yıkılıp arazisişirketlere bedava veriliyor; o şirketlere halkın vergileriylekira ödeniyor. Bunun adı Kamu-Özel ortaklığı!

KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI

Halka değil sermayeye şifa

Euro bölgesi ekonomileriningeleceğine yönelik karamsar

açıklamalar gelmeye devam edi-yor. 2008 krizinin kâhini olarakün yapan Nouriel Roubini 2013’teyaşanacak krizin 2008’den dahakötü olacağını ve Avrupa parabirliğinin dağılma olasılığınıngiderek arttığını söyledi. Ayrıcamilyar dolarlık yatırım fonlarıolan spekülatör Warren Buffet deAvrupa para birliğinin 10 yıliçinde varlığını sonlandıracağınıçünkü birliğin kuruluş itibariyleyanlış olduğunu söyledi. Avrupaekonomilerinde yaşanan borçkriziyle birlikte sürekli tartışmakonusu haline gelen Euro parasalbirliği kuruluşundaki problemleryüzünden baştan beri eleştiriliyor-du. Ortak parayı kullananülkelerin maliye politikaları yanikamu gelir-gider politikaları ortakdeğildi. Birlik içinde dış ticaretteaçık veren ülkeler ile fazla verenülkelerin birlikte var olması, yanikimi ülkelerin ihracatçı kimiülkelerin ithalatçı olması sorun-

lara neden oldu. Bu ülkelerinortak parayı kullanmalarıekonomileri özellikle dış ticaretdengeleri açısından krize götürdü.Çünkü farklı para birimlerindekur ayarlamalarıyla; yani dövizindeğeri artırılıp ya da azaltılarakdış ticaret dengesizliği kısmengiderilebiliyordu. İthalatçı ülkelerdövizi değerli, kendi paralarınıdeğersiz hale getirerek; ithal mal-larını pahalı, ihraç mallarını ucuzhale getiriyordu. Böylece ithalat-larını sınırlıyor, ihracatlarınıartırıyordu.

Ancak ortak para biri-minde bunu yapmakmümkün olmuyor.Dolayısıyla dışticarette fazlaverenAlmanya ilesürekli açıkveren Yunanistan,aynı para birimiylekrize çare bulmayaçalışıyor ve buimkansız oluyor.

Kuruluşundan beri ortada olanbu gerçek işlerin çıkmaza girme-siyle birlikte artık tüm kesimlertarafından dile getiriliyor. Bundansonraki tartışmalar kimin Europara birimini kullanmaktanvazgeçeceği ve bunun ne zamanolacağı yönünde. “Birlik devameder mi?” tartışmaları artık rafakaldırıldı. Avrupa’nın Almanya,Fransa, Hollanda, Finlandiya gibi

dış ticaret fazlasıveren zenginülkelerininayrı birparasal bir-lik, hatta ayrı

bir AvrupaBirliği projesiyaptığı haber-leri geliyor.Artıktartışmalarbirliğindağılmasınınzamanlamasıüzerine devamediyor.

Emekçiler “hastaneler halk›nd›ry›k›lamaz” diyerek kampus hastaneprojesi ad› alt›nda sermayeye çekilenpeflkefli protesto ettiler; ancakhükümet bu ya¤mada kararl›. Yenihastanenin y›k›m›n› ve kampusuninflas›n› alan Astaldi flirketine AKP’nintek k›ya¤› bu de¤il. ‹talyan inflaatflirketi, üçüncü köprü ihalesini dealm›flt›. Astaldi firmas› ‹talya'da ayn›modelle 6 hastane infla etmiflti.

Astaldi’nin yerli orta¤› Türkerler

grubu da AKP’nin gözdelerinden.Türkerler Holding Yönetim KuruluBaflkan› Kaz›m Türker geçen seneseçim sonras› AKP’nin zaferiylekabaran ifltah›n› flu sözlerleanlatm›flt›: ''Seçimler sonras›nabakarak da siyasi istikrar›n sürdü¤ünügörüyoruz. Yabanc› ve yerli yat›r›mc›Türkiye'de olmaktan memnun.Yat›r›mc› ifltah› devam ediyor.''

Türkerler inflaat sektöründen önce,ucuz eme¤e dayal› tekstil sektöründe

faaliyet gösteriyordu. Türkerler1993’de girdikleri ve devletihaleleriyle beslendikleri inflaat sek-törünün ard›ndan enerji sektörünes›çrad›. Holding, rüzgar enerjisialan›nda 67 adet proje ile Türkiye'deen fazla rüzgar enerjisi için lisanstalebinde bulunan enerji flirketi. Irakdo¤algaz›n›n iç ve d›fl piyasalara sat›fl›amac›yla kurulan ''‹nci Do¤algaz ‹tha-lat ‹hracat'' ise holdingin en önemliflirketi olarak öne ç›k›yor.

Gıda krizi tehdidi büyüyor

Kim bu yağmacılar?

K A M P U S H A S TA N E L E R İ G E L İ Y O R

Tayyip Erdoğan’ın nutuk-larına rağmen Türkiye, iş-

galci ve katliamcı İsrail’e eko-nomik anlamda can vermeyisürdürüyor. Ekonomi Bakanlı-ğı’nın iki ülke arasındaki ticarifaaliyetlere ilişkin resmi verileriAKP döneminde İsrail ile işbir-liğinin güçlendiğini gösteriyor.

Ekonomi Bakanı ZaferÇağlayan’ın açıkladığı verileregöre, 2010’da Türkiye’nin İsra-il’den ithalatı 1 milyar 359 mil-yon dolarken, 2011’de büyükartış göstererek 2 milyar 57 mil-yon dolara yükseldi. Aynı dö-nemde Türkiye’nin İsrail’e ihra-catı da 2 milyar 80 milyon do-lardan 2 milyar 391 milyon do-lara çıktı. Türkiye’nin İsrail’esattıkları arasında 437 milyondolarlık demir çelik ve 344 mil-yon dolarlık kara ulaşım araçla-rı öne çıkıyor. Aldıkları arasın-

da ilk sırada 870,5 milyon dolar-lık mineral yakıtı ve yağ geliyor.Bu yılın ilk 5 ayında Türkiye’ninihracatında yüzde 1,5 oranındaartış, ithalatında yüzde 1,6 dü-şüş gözleniyor.

Çağlayan ise canlı ekonomikilişkilerin varlığını bildik tezlerlesavundu: “Serbest piyasa eko-nomisinin doğası gereği firma-lar, temel aktörler olarak piya-sada yer almakta ve İsrail firma-ları ile ikili ticari ilişkilerini sür-dürmektedir.”

Serbest piyasa, işgali ve birhalkı yok etmeye yönelik saldır-ganlığı destekliyor, AKP de bupiyasayı. Sol ve emek güçlerininoluşturduğu Filistin İçin İsrail'eKarşı Boykot Girişimi’nin tümçağrılarına rağmen AKP ikti-darı İsrail ile ekonomik, politikve askeri ilişkileri kesmemektekararlı görünüyor.

AKP’nin piyasası Filistin’in düşmanı

Batı basınında dünyanın yenibir gıda kriziyle karşı karşıya

olduğu haberleri yaygınlaşıyor. Buduruma gerekçe olarak ABD'dekikuraklığın son 50 yılın en yüksekdüzeyine ulaşması gösterildi.

Mısır ve soya fiyatları rekorkırarken, buğday fiyatları ise sonbeş haftada yüzde 50'den fazla

arttı. ABD’nin dünyanın en büyüktarım ihracatçısı olması fiyat yük-selişinin tüm dünyada etkisinigöstermesi anlamına geliyor.2007-2008 döneminde, tarımtekellerinin yaptığı spekülasyon-ların da etkisiyle gıda fiyatlarınınrekor kırması, 30'dan fazla ülkedehalk isyanlarına yol açmıştı.

Avrupa Birliği sona doğru

Page 10: 162'inci sayı

Bir site var, ‘myabortionmylife’ diye. Yaşayanlarkürtaj hikayelerini anlatıyor. Okumadan önce

sitenin fonuna baktığımda bile aradığımı buldum:“Partnerim beni dövüyordu…”, “Evsizdim”, “İşimikaybetmiştim”, “Henüz okuyordum”, “Kendi ayak-larımın üstünde durmam gerekiyordu”, “Çocukistemiyordum”, “Daha yeni anne olmuştum”,“Tecavüze uğramıştım.” Görünen o ki kadınlarkürtaj olma kararını alırken, sadece bedenleri içinkaygılanmıyordu. Bütün bir hayatları için endişeliy-diler. Bu kadınlar kendi hayatlarını kontrol etmekistiyorlardı öncelikle.

“Benim bedenim” diye direttikleri için kürtajolmamışlardı. Sadece bedenleri hakkında seçimyapma hakkına sahip olmalarını savunmaları dadeğildi neden. “Tek seçeneğim buydu” diyenöyküsünde olduğu gibi, Bazı kadınlar bazen başkaseçenekleri olmadığı için kürtaj yaptırıyordu.Seçim tartışması değildi bu.

“Benim bedenim, benimseçimim” sloganında bireksiklik hatta bir yanlışlık var!

Okuduğum, duyduğumhiçbir öyküde “Benim bede-nim ve kürtaj yaptırmak istiyo-rum” diyen kadınlar yoktu.Bu, onların hayatıydı ve hep-sinin kürtaja dair özgünnedenleri vardı. Çünkü çocukdoğurmak, devletin, patron-ların, erkeklerin de kontrolaltına alacağı yeni bir sorum-luluk demek. “Doğur” diyebuyuranlar, doğum şeklini bilekendi seçiyor, sezaryenineredeyse suç haline getiriyor.

“Emzir” diye devam ediyor. “Bak, büyüt, eğitimver, eğitimli anne ol, sisteme artı değer kat, dindarnesil yarat…”

“Benim bedenim, benim kararım”da da bireksiklik var.

Çünkü hedeflenen; “herhangi bir kadın vatan-daşın” üç tane çocuk doğurması değil. Bedeninesermayeye artı değer üretmek üzere hükmedilen,muhafazakar ve iki yüzlü toplumun kurallarıylabiçimlendirilen kadınların hayatlarının, yaşam alan-larının kontrol altına alınması.

Neticede biz kadınlar için de kürtaj kararıverirken önemsediğimiz şey bundan başkası değil.

Kürtajın ruh ve beden sağlığına etkilerini“onlar”dan daha iyi biliyoruz. Kadın kadına soh-betlerden, deneyimlerimizden, sonrasında ne çokyıprandığımızdan, doktorumuzun “Bu yaşta, hemde evlenmeden ha?” sorusundan, kocamıza,sevgilimize, babamıza, annemize anlatamadığımızanılarımızdan…

Gelgelelim “onlar” da çok iyi biliyor, kürtajyasası için yola çıkarken bunun yalnızca bizimbedenlerimizi etkileyen bir karar olmadığını. Asılyoğunlaşmamız gereken de bu: Hayatımızı kontrolaltına almak istiyorlar. Çocuk sayımızı belirlemek,doğurganlığımızı kontrol altına almak, yenidenüretime katılma zamanımızı, süremizi hesaplamak,aile içindeki bizi denetlemek... Kadın bedeninedönük saldırıların olduğu gerçek. Ama niyet,bedenlerimizle birlikte tüm yaşamımızı kontrolaltına almak olduğu için çok çok daha tehlikeli.

Söylerken kendimizi oldukça cesur hissettiğimiz‘Tecavüzcü devlet, elini bedenimden çek’ sloganıbile eksik kalıyor bu yüzden. Çünkü tecavüzcüdevlet, elini bedenimden çekse, işime dokunuyor,eğitimime dokunuyor, evime dokunuyor,mahalleme dokunuyor, dereme dokunuyor,sokağıma dokunuyor. Devletin tecavüzü bedenim-le bitmiyor. Bu yüzden karşısına daha kuvvetli birkarşı koyuşla dikilmek gerekiyor:

1. Bedenim, AKP’nin, devletin, patronumun,sevgilimin kocamın değil, benim. Hem bu yüzdenhem de ben yaşadığım için; hayatım AKP’nin, her-hangi bir erkeğin hatta çocuğumun değil, benim.

2. Kürtaj olabilirim sezaryen olabilirim, normaldoğurabilirim; Benim hayatım!

3. Yalnız olabilirim, evli olabilirim, sevgilim ola-bilir; Benim hayatım!

4. Öfkeli ve cesur olabilirim, korkak ve bencildiyebilirsin; Benim hayatım!

5. Tehdit edersin, saldırabilirsin ama orada dur,benim kararım!

BENİM HAYATIM, BENİM KARARIM!

TubaGünefl

[email protected]

10Halk›n Sesi 26 Temmuz 2012 / 8 A¤ustos 2012

KİBELE

Benim HAYATIMBenim karar›m! ‘Bütün insanların

çabalaması lazım’

B aşbakanın talimatı son-rası AKP’nin kürtajkonusunda üzerinde

çalıştığı yasal düzenlemeyi,mağdurlarından biriylekonuştuk. Bir kez kürtaj deneyi-mi yaşamış olan İzmirGültepe’den Şengül Abla’ylakürtajı, AKP’yi ve HalkevciKadınların AKP ziyaretlerinikonuştuk.

Şengül’ün iki çocuğu var. Birkez kürtaj olmuş. Kendi deyi-miyle düşünmüş taşınmış, kendi-sinin çalışmaması, eşinin memurolması, kiracılık, iki tane okuyançocuk diye hesaplamış, “En gü-zeli gideyim, aldırayım” demiş.

Söyleşiyi torunları okuldangelmeden bitirmek durumun-daydık. Ev kadını Şengül Ablatorunlarının bakım yükünü de

taşıyor çünkü. Ne kadarçabucak yapmayaçalışsak da Şengülablanın anlatacaklarıçok, öfkesi büyüktü.

Şengül Abla, kür-tajın yasaklanması

tartışmalarıyla ilgili “Her türlüzararı getirir insanın başına”diyor. Devletin kadını hiçesaydığını söylüyor ve diyor ki:“Düşünün kürtaj yasaklandığızaman ne olacak? Bu sefer gizlisaklı işler yapılacak. Merdivenaltında yapılacak, evde düşükyaptırmaya çalışacak. Kadınölümleri daha çoğalacak. İnsan-lar canına kıyacak.”

Şengül Abla ekonomiksıkıntılarla karşı karşıya.Türkiye’de pek çok kadının daaynı durumda olduğu fikrinde.Bunun zorla doğurtulan çocuk-ları da etkileyeceğini düşünüyor.“Kadınlar parasız” diyor, “Hayatşartları belli yani. Bir insan ikinciçocuğa bakamıyor. Ben mesela;doğurmak isterdim amadoğurmadım. Neden: İki çocuk-tan fazlasına bakamam dedim.”

NE DEMEK DO⁄UR!Bunun üzerine Başbakanın

“en az üç çocuk doğurun” dedi-ğini hatırlatınca “O 5’e çıkar 6’ya

da çıkar” diye çıkışıyor.Öfkeyle, “O bir başba-kan olarak neyi düşü-nüyor ki?” diye soru-

yor, “Bu insanlar neşartlarda çocukla-

rına bakacak,onu biliyor mu?

Acaba bu insanınevinde yemek var

mı, karnı aç mı,

çocuğunu okula götürebilecekmi, yedirebilecek mi?”

Sonra “Benim kararım” diyenkadınların taleplerini adetaözetliyor Şengül Abla: “Sonra,ne demek ‘Doğur’! Niye senkarar veriyorsun doğuracakkadının yerine! Böyle bir şeysöylenmez ki. Bu kadar doğur,kürtaj yasak. Şunu yap, bunuyap. Bunu kabul etmiyorum.”

Gazeteye yazmak üzerekonuşulması zor olan konuyageldiğimizde, yani kürtaj dene-yimlerinden bahsederken ŞengülAbla bu kez az önceki kadarrahat konuşmuyor. Ama az çoktüyo veriyor. “Çevremdekiinsanlardan kürtaj olduklarınıduyuyorum. Yani bunlar mecburkalarak kürtaj oluyorlar. Çünkübakamam diyor. Dört çocuğuvar, beş çocuğu var. Eşinin işiyoktur. Yani çok insanlardanduyuyorum, böyle düşük yaptım,şunu yaptım, duvardan atladım.Merdiven altında düşük yap-maya çalışıyor. Yok tuvalete git-tim, böyle oldu. Böyle olanakadar serbest olması en güzelibunun. Daha ne anlatayım kiben size. Çok anlatılmayacakşeyler var yani, kadınlar arasındakonuşulan. Açık açıkanlatamıyorsun. Ama anlayananlar bu konuyu.”

BEDEL‹N‹ K‹M ÖDEYECEK!Daha açık anlatmasını

istediğimizde ise ancak şukadarını alabiliyoruz ama ŞengülAblanın artan öfkesi kürtajınkadınlar için ne anlama geldiğinigörmek için yetiyor: “Kendinezarar veriyor insan daha ne diye-yim? Düşük yaptırmaya uğraşı-yor. Öldürmeye kalkıyor, ilaç içi-yor, kendine zarar veriyor. Bede-lini kim ödeyecek ya! Bunun be-delini herhalde devlet ödeyecek!Başka kimse ödeyemez bedelini!Bir kadının kendi canına kıyma-sı, kendine zarar vermesi ne ka-dar acı! Çünkü kadınlar çaresiz.”

Ardahan’daki köyündenörnek veriyor Şengül Abla.Bundan kırk yıl önce sağlık ocağıolduğunu hiç olmazsa bir ebeolduğunu ve insanlarıaydınlattığını, hap dağıttığınıanlatıyor. Ama kırk yıldır köydesağlık ocağı olmadığını,kadınların bilgilendirilmediğinisöylüyor. Bir iğne yaptırmak içinbile Damal’a gitmek zorundaolduklarını ifade ederken ŞengülAbla ekliyor: “Bir bizim köyledeğil, ben örnek olsun diyesöylüyorum. Doğu’nun bütünköylerinde böyle.”

Şengül’ün duydukları,paylaştıkları, deneyimleridiğişeyler hakkında anlatacak çokşeyi var ama şimdilik şu ifadesiniaktararak sonlandıralım:

“Kadınsız hiçbir şey olmaz.Kadın dünyanın en güzelvarlığı.”

Halkevci Kadınların AKP KadınKolları ziyaretleri konusunda

fikirlerini aldığımız Şengül Abla“Onların da fikrini almanız güzelolmuş. Halkevci Kadınlar güzelçalışmalar yapıyorlar” diyor ve devamediyor:

“Bence onların da savunmasıgerekir, kürtaj yasaklanmasın diye.Yasaklanırsa güzel bir şey olmaz. Acıolur. Eğer onlar da bizim düşüncemizekatılıyorsa bir kadın olarak, biz deonlara teşekkür ederiz.”

Şengül Abla yalnızca HalkevciKadınların çabasıyla olacak işolmadığını vurgulayarak “Bütün insan-ların çabalaması gerekir. Bütünkadınların sokağa dökülmesi lazım,haklarını araması lazım. Hak aran-mazsa, hakkını sen savunmazsan, seninhakkını kim savunur? Bu konular birkadın olarak beni incitiyor. Diğerkadınları da incitmesi gerekir” diyekonuşuyor.

‘SEN DE HAKKINI SAVUNMALISIN’

AKP Konak Kadın KollarıBaşkanı’nın Halkevci Kadınlar’ın tale-plerinin yalnızca üç maddesine imzaattığını söylediğimizde iktidara tersdüşmek istemediklerinden böyleyaptıklarını düşündüğünü söylüyor.

Kadın kolları başkanının,Erdoğan’ın ‘Kadın mıdır, kız mıdır bil-miyorum’, ‘üç çocuk doğurun” şeklin-deki açıklamalarına “Kendi düşüncesi-dir” dediğini anlattığımızda ilk tepkisi“Biraz çelişkili değil mi?” oluyor. Kızı-yor: “Bence dürüst konuşsalar daha iyi.Bence iki yüzlülük. Adam çıkıyor baş-bakan bildiği gibi konuşuyor. Senin dedoğal hakkın yani. Sen de hakkını ko-nuşacaksın, hakkını savunacaksın ya!”

‘Kadınlarsokağadökülsün’

Esnek çalışmaiçin kreş

Aile ve Sosyal PolitikalarBakanl›¤›’n›n bafllad›¤› bir çal›flmayagöre, çal›flan annelere gelir durumlar›tespit edilerek k›smen krefl yard›m›yap›lacak. Durum medyada müjdeolarak sunuldu. Bunun üzerine “Kreflhakk›” talebi için kampanya yürüt-müfl olan Halkevci Kad›nlar ad›naHalkevleri Kad›n Sekreteri DilflatAktafl’›n de¤erlendirmelerini ald›k. Buçal›flmayla istediklerini al›p ala-mad›¤›n› sordu¤umuz Dilflat, bizi“Toplumsal cinsiyete dayal› iflbölümünü ortadan kald›rmayan,aksine anneli¤i kutsallaflt›rarak kad›n›ikincilefltiren ve tamamen piyasaihtiyaçlar›na göre flekillenen kreflyasas› ne yaz›k ki biz kad›nlar›n ta-leplerini karfl›lam›yor” diye yan›tlad›.

AKP’nin müjde olarak sundu¤ukrefl yasas›n›n arkas›ndaki temelgücün Uluslararas› ‹stihdam Projelerioldu¤unu vurgulayan Dilflat,“Kürtaj›n yasaklanmas› ve e¤itim

hakk›n›n piyasalaflt›r›lmas› krefl ihti-yac›n›n neden daha önce de¤il deflimdi gündeme geldi¤ini ortayakoyuyor” dedi. AKP’nin esnek çal›flmamodeli çal›flmalar› için krefl yard›m›n›öngördü¤üne dikkat çeken Dilflat,“Kad›nlar›n cinselli¤i, bedeni vedo¤urganl›¤› hakk›nda s›n›rs›z olantahakküm flimdi de krefl tart›flmalar›ile derinlefltiriliyor” dedi.

Yasadan yararlanman›n bir koflulukad›n olmak, di¤eri çal›fl›yor olmak.Dilflat bunun s›rr›n›n, Fatma fiahin’inBakanl›¤›n 365. günü nedeniyleyapt›¤› konuflmas›nda oldu¤unuflöyle anlatt›: “Bakanl›¤›n bir y›ll›kçal›flmalar›n› a¤›rl›kl› olarak kad›nistihdam›na ay›rd›¤›n› söyleyenfiahin, krefl ile birlikte bu istihdam›(biz bunu ucuz ifl gücü, esnek vegüvencesiz çal›flt›rma olarakokuyal›m) artt›rmay› amaçlad›¤›n›söylüyor. Bu sayede aile ve iflhayat›n› uyumlu hale getirmeyi

planl›yor. En bafl›ndan çocuk bak›miflinin kad›nlar›n görevi oldu¤usavunuluyor ve çal›flmayan her kad›niçin bu zorunlu ifl yükü devam ediyor.Erkeklerle ilgili hiçbir düzenlemeninyer almamas› toplumsal cinsiyetedayal› ifl bölümünün devamedece¤ini gösteriyor.”

Krefl deste¤inden yararlanmak

için SOYB‹S’le (Sosyal Yard›m BilgiSistemi) belirlenecek puanlamayabak›lacak. Dilflat bunun evkad›nlar›n›n daha çok eve hapsol-mas›na neden olurken, çal›flankad›nlar›n da ayn› zamanda sosyalyard›ma muhtaç olmas›n›gerektirdi¤ini gösterdi¤ine dikkatçekti.

Başbakan RecepTayyip Erdoğan’ın

sezaryen oranlarındakiartış konusundaki tali-matı üzerine AKPsezaryeni sınırlandıranbir yasa çıkardı. Yasayagöre tıbbi zorunlulukolmadığı müddetçesezaryen yaptırılmaya-caktı. Yasa, ölümleridaha çıktığı ay içindeartırmaya başladı.

4 Temmuz’dadoğum için hastaneyeyatan Arife Kaplan’adoktorları normaldoğum yapacağınıbelirtti. Ancak doktor-ların sezaryen kararınıancak son aşamada ver-mesi yüzünden Kaplanbebeğini kaybetti.Kaplan yaşadıklarınışöyle anlattı:"Bulunduğum yatakta 4tane doktor karnımaçok bastırdı ve oradadoğurtmaya çalıştı.Sonra beni sancı odası-na aldılar, jinekolojikmasaya yatırdılar, bu-rada da karnıma

bastırmaya devam etti-ler. Tüm güçleriylekarnıma bastırdılar,bastırırken ıkın diyebağırıyorlardı. Saat23.30-24.00'de bebeğinkalp atışlarının yavaşla-dığını görünce beni se-zaryene aldılar. Ameli-yattan sonra sabahadoğru 03.30-04.00 gibiuyandım. Çok bastır-dıkları için böbreklerimzarar görmüş, rahmimparçalanmış.” Kaplanayrıca hastane doktor-larının, ailesine “Kur-tulduğuna dua edin,Berat Kandili hatırınadua edin” dediğini deaktardı. İstanbul TabipOdası ise konuyla ilgiliinceleme başlattı.

YASA ÖLDÜRDÜÖte yandan kürtaj

yasası daha çıkmadanayak seslerini duyurdu.Antalya'da, 4 aylıkhamile kadına kürtajyapmak istediği önesürülen jinekolog ope-ratör doktor gözaltınaalındı.

Normaldoğumlaölüm

Piyasanın ihtiyaçlarına göre şekillenenkreş yasası, anneliği kutsallaştırırkenkadını ikincileştiriyor

İzmir Gültepe’den Şengül Abla’nın öfkesi büyük, anlatacakları çok... Onun şu sözleri bile meseleyi özetliyor:

“Kadınsız hiçbirşey olmaz. Kadın dünyanın en güzel şeyi”

AKP’nin kız çocuklarının okullaşma oranınıartırdıkları, çocuk gelin sayısını düşürdükleri

yönündeki iddialarına, verilerle yanıt verildi. AdliSicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nün verilerine göreTürkiye’de sadece 2011 yılında 18 bin 434 aile 16yaşından küçük olduğu için evlenmesi mümkünolmayan çocuklarını evlendirmek için dava açtı.

AKP BAfiARISIZ MI OLDU?Veriler medyada AKP’nin kız çocukları

hakkında kampanyalarının başarısızlığı olaraksunulsa da AKP’nin projelerdeki hedefleri öylesöylemiyor. Son olarak liseler için yönetmelikdeğişikliği üzerinde çalışan AKP, “Öğrenci ikenevlenenlerin kayıtları silinerek okulla ilişkilerikesilir” ifadesini yönetmelikten çıkarmak istemişti.Bu düzenleme, liselerde okuyan kız çocukları içinçocuk yaşta evlilik anlamına geldiği şeklinde yorum-lanmıştı.

SEL‹N U⁄UR O⁄Ufi

Çocuk gelinlerAKP ile artıyor

Page 11: 162'inci sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1126 Temmuz 2012 / 8 Ağustos 2012

Çok değil 10 yıl öncesine kadar “imkansız”dı. “Taşeronişçi örgütlenemez”di. Ama sınıfın özgücünden başkasınagüvenmeyen ve sınıfın çıkarından ayrı çıkarlara sahip olma-yanlar tarafından örgütlendi. Örgütlenmekle kalmadı, kısasürede çöküş ve çözülmeye sürüklenen geleneksel sendikalhareketin aksine gelişerek ve kazanımlar elde ederek sınıfhareketinin bütününe umut veren bir çizginin temsilcisi ol-

du. Ülkenin dört yanına yayıldı. Direniş çadırları eksik ol-madı. DİSK Genel Kurulu’nda şaşırtıcı bir sonuç elde etti.Şimdi de Çapa ve Cerrahpaşa hastaneleri örgütlenmeleriile güvencesizlerin sendikal mücadelesine eşik atlatmayıhedefliyor. Dev Sağlık İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğluile güvencesizliğe karşı mücadele çizgisinin 10 yıllık serüve-nini ve güncel gelişmeleri konuştuk.

Güvence,güvencesizin

direnişinde

ağlık alanındaki 10 yıllık mücadelesonucunda taşeron çalıştırmanın hukuk-suzluğunu ortaya koyan yargı kararları,AKP’yi önlem almak zorunda bıraktı

imdi Çapa ve Cerrahpaşa hastanele-rinde örgütleniyoruz. Bu örgütlenmesağlık alanında taşerona karşı verilenmücadelede ciddi bir eşik atlatacaktır fi

DEV SA⁄LIK ‹fi HEM TAfiERON S‹STEM‹N‹ HEM DE GELENEKSEL SEND‹KACILI⁄I ZORLUYOR

SYaz geldi ama Dev Sağlık İş yine

hareketli bir dönem geçiriyor. İddialıörgütlenme çalışmaları ve devam edendirenişler var. Bu sınıf hareketininyeni ritmi mi, Dev Sağlık İş’in özgün-lüğü mü, yoksa anormal bir zaman-dan mı geçiyoruz?

Sağlık alanındaki taşeronörgütlenmesinde yaz dönemlerihep daha hareketli geçer. Amagenel olarak memlekette olanbitene baktığımızda AKP’nin rejimiyeniden yapılandırma sürecine dairçok ciddi yapısal adımları attığı birdönemdeyiz. AKP’nin genel olarakemek alanında özel olarak da sağlıkalanında gerçekleştirdiği yapısaldeğişimlerin yıkıcısonuçlarınıyaşadığımız bir dönemdeyiz.

Mesela şu an için özel ne var?Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla

2003’te başlayan, sağlık hakkınıngaspına ve güvencesizleştirmeyedayalı politikalarda somut sonuçlaryaşanmaya başladı. Kamu has-tanelerinin tümüyle işletmeyedönüştürülmesi, üniversite has-tanelerinin Sağlık Bakanlığı’nadevri süreci ilerliyor. Çapa veCerrahpaşa’daki hareketlenmebunun bir sonucu.

Ücretler düşürülüyor. Gerekçeyiçok açık bir biçimde açıkladı rek-törlük. Önce dediler ki “hastaneninbütçesi yetmiyor” ama sonra dil-lerinin altındaki baklayı çıkardılar:“Ücretleri Sağlık Bakanlığı seviye-sine çekmek için düşüreceğiz.Maliye denetiminden geçtik ve‘Sağlık Bakanlığı’nda aynı işi yapantaşeron işçiler asgari ücret alırken,siz burada asgari ücretin yüzde 30-35, yüzde 70 fazlasını veriyorsunuz”dediler. Bunu aşağı çekmek zorun-dalarmış.

Eşit işe eşit ücret mi sağlanıyor?Onlar da onu söylüyor zaten.

Aslında bu Sağlıkta DönüşümProgramı’nın stratejisi. Bütün has-tanelerde taşeronlaştırmayı alabil-diğine yaygınlaştıracak, ücretleri deasgari ücret seviyesine çekecek.

Yaptıkları yasal mı?Sağlık alanındaki 10 yıllık fiili

mücadelenin sonucu olarak taşeronçalıştırmanın hukuksuzluğunuortaya koyan yargı kararları, bugünsiyasal iktidarı önlem almak zorun-da bıraktı. İş Kanunu’ndaki asıl işintaşerona verilemeyeceği konusun-daki hükmü ortadan kaldırıp diz-ginsiz bir taşeronlaştırmanın önünüaçmaya çalışıyorlar.

Bir başka süreç, güvencesizleştir-me politikaları. Sistem öyle bir nok-taya geldi ki, taşeronlaştırma vegüvencesizleştirmeyle sendikal hakve özgürlükleri zaten fiilen ortadankaldıran sistem kadrolu, sendikalıolan az sayıdaki bir işçi topluluğuaçısından bile bu hakları ortadankaldırıyor. İşte Hava İş’e ve TezKoop İş’e getirilen grev yasakları...

Dev Sağlık İş zaten toplu sözleşmeya da grev yapan bir sendika değil...

Dev Sağlık İş olarak biliyoruz ki,taşeron sisteminde formel bir toplusözleşme düzeneği kurmamızmümkün değil. Bunu başından iti-baren biliyorduk ve o yüzden hiçbirzaman formel bir toplu sözleşmesendikacılığı yapmadık. İşyerlerindefiili toplu sözleşmelere dayanarak,mevcut iş kanununun belirlediği ya-sal hakların elde edilmesi bile sonderece önemli bir kazanım. Bunuda sendikal örgütlülüğün canlılığıy-la, her gün sokakta, her gün dire-

nişte, işveren karşısında, taşeronpatronları ve asıl olarak da sermayeve onun devleti karşısında, hükü-met karşısında her an gücünü ayak-ta tutan bir biçimde gerçekleştire-bildik. Yıllardır yaptığımız şey bu.Toplu sözleşme imzalayıp iki seneonu uygulatmak üzerine kurulu birsistemin artık bugün hayatta birkarşılığı yok zaten.

Örgütlülük düzeyi nedir şu anda?Türkiye çapında örgütlülüğümüz

oldukça yaygın. Son 1 Mayıs’ta 16yerde alanlara çıktık. İstanbul’danAdana’ya, Mersin’den Diyarbakır’a,Ağrı’dan Yüksekova’ya, Samsun’a,Antalya’ya, Kocaeli’ne, Ankara’ya,İzmir’e kadar sağlık işgücünün yo-ğunlaştığı hemen bütün merkezler-de yaygın bir örgütlülüğümüz var.

Taşeron örgütlenmesi açısındanbakıldığında Türkiye çapında bukadar yaygın, programatik, böylebir kitlesellikle yürüyen başka biralan yok. Sağlık alanında, sağlıkhakkı ekseninde TTB ve SES ileyürüttüğümüz ortak mücadeleyi devurgulamak gerekir. Taşeron sağlıkişçilerinin sendikalaşma sürecisağlık hakkı mücadelesinin enyoğun olduğu, yükseldiği dönemleçakışır. Bu tesadüf değildir.

10 yıl içinde sıfırdan böyle birsendika kuruldu…

Biraz öyle oldu. Biraz da, aslındasıfırın altına düşen bir şey oldu.2001’de o dönemki üniversite has-

tanelerinde Maliye vizesiyle çalışankadrolu işçiler vardı. Onlarınörgütlenmesi önemli bir süreçtirDev Sağlık İş örgütlenmesinde.Sivas’ından Antalya’sına Samsun 19Mayıs Ünivesitesi’ne kadar bir dizihastenede Maliye vizeliarkadaşların örgütlenmesini yürüt-tük biz. Her üniversiteye o zamankiMaliye Bakanlığı vize vermiş. Me-sela Samsun 19 Mayıs Üniversite-si’ne denmiş ki, “198 kişi çalıştırabi-lirsin.” O zamanki rakamlarla 6-7bin sağlık işçisi böyleydi. Amasadece üniversite hastanelerindeçalıştırılıyordu. Ciddi bir örgütlen-me kampanyası yürüttük. SivasCumhuriyet Üniversitesi, Akdeniz

Ünivesitesi, 19 Mayıs Üniversite-si… Sendikal mücadelemizin temelhedefi güvenceli çalışma talebiydi.O dönem üniversite hastanelerindeçalışan bütün Maliye vizeli işçilerbir gecede yapılan bir düzenle-meyle kamu çalışanı haline geldi. Odönem binin üzerinde üyemiz var-dı. Tamamına yakınını SES’e üyeyaptık. Daha sonra Yaşar Okuyandöneminde SSK bünyesinde 11 ye-ni hastane açıldı. 3 bin 200 personelatandı. Yine bunlar işçi statüsünde,uzman hekimler dahil. 3 bin 200’ünyaklaşık 2 bin küsuru sendikamızınüyesi oldu. İlk günden itibaren gü-venceli iş talebiyle bir çalışma yü-rüttük, bu 3 bin 200 arkadaşımızıntamamı da kadrolu oldu.

Ekşi Sözlük’te “taşeron işçilerekadro kazandıran sendika” deniyor.

Evet, o dönem “ünümüz” öyleyayıldı. Sağlıkta DönüşümProgramı o dönemde resmenbaşlamamıştı. Bugünden bakıncadaha net görüyoruz. Aslında bizimgüvenceli çalışma temelinde örgüt-lediğimiz her hak mücadelesiniparça parça içerdiler. Eğer yap-masalardı çok daha hızlı büyüyecekbir süreçti. Her seferinde bizi başadöndürdüklerini sandılar amataşeronlaştırma öyle bir dalga kiböyle bir strateji ile bunu içere-bilmeleri mümkün değil.

2005’ten itibaren de AdanaBalcalı’yla başlayan bir taşeronörgütlenmesi oldu. Ve bugün 10

binin üzerinde taşeron sağlık işçisiDev Sağlık İş çatısı altında “örgütlümücadele” ediyor.

Peki yeni hedefler neler? Şu an İstanbul Üniversitesi’ne

bağlı Çapa ve Cerrahpaşa Tıp Fa-kültesi hastanelerinde bir örgütlen-me sürüyor. Bunlar Türkiye’nin eneski tıp fakülteleri. Binlerce arka-daşımız çalışıyor. İstanbul Ünivesi-tesi’nin örgütlenmesi sağlık alanın-da taşerona karşı verilen mücadele-de ciddi bir eşik atlatacaktır. Amaasıl hedef sağlık alanında fiilen vehukuken tamamen iflas eden taşe-ron sistemini ortadan kaldırmak.Ama kalıcı bir sonuç açısından tümalanlarda taşeron sistemine karşıbir mücadeleye ihtiyaç var.

Son dönemde Enerji Sen’inörgütlenmesi, diğer birçok alandakitaşeron işçilerin örgütlenmesi bugücü artırıyor. Tek başına sağlıkalanında bu sistemi bütünüyleortadan kaldırmak kuşkusuzmümkün değil. Ama verilenmücadele, taşeron meselesini mem-leketin önemli gündemlerinden birihaline getirdi. Her seçim döne-minde taşeron çalıştırmaya dairgündemler muhalefet partisindeniktidar partisine kadar herkesintemel program maddelerinden birihaline geldiyse bu aslında mücadelesürecinin bir sonucudur.

Ayrıca taşeron sistemini,güvencesizliği sorgularken halknezdinde de sorgulatan bütünlüklübir mücadeleye ihtiyaç var.

Çizginizin geleneksel sendikacılıküzerinde nasıl bir etkisi oldu?

Bizim çizgimiz çözülen birsürecin hem pratik bir eleştirisihem de özeleştirisi. Güvencesizleş-tirme politikaları işçi sınıfının birönceki döneme ait bütün mücadelearaçlarını ve yöntemlerini olduğugibi bir önceki döneme ait sendika-ları da etkisizleştirerek, çözerek ha-yata geçiriliyor. Dolayısıyla bu yenitarihsel döneme uygun bir sendikalhareketin yaratılması gerek. O ne-denle aslında Dev Sağlık İş deneyi-mi, Enerji Sen çalışması (ya da ter-sanelerde Limter İş’in mücadelesigibi parça parça başka şeyler), bu-nun nasıl bir yoldan gitmesi gerek-tiğini çok açık gösteriyor. Hem demevcudun bir eleştirisi olma özel-liği taşıyor. Bu “zorlama” gelenek-sel hareketteki statükocu unsurlarındaha da kemikleşmesine yol açıyorama işçi sınıfının ileri kesimleriaçısından bakıldığında bir umutışığı olarak görülüyor. Dev Sağlıkİş’in DİSK Genel Kurulu’nda 2 de-lelgesi olan bir sendika olarak 198oy alması, delegasyonun konfede-rasyon düzeyinde sendikalardan sü-zülüp gelmiş olmasına rağmen gös-terdiği bu sahiplenme, aslında buçizginin doğruluğunu ve bu çizgiyeolan ihtiyacı gösteriyor. Bunun çokciddi bir biçimde bütün sendikalarıetkilediğini düşünüyoruz biz. So-nuçlarını önümüzdeki süreçte dahada fazla yaşayacağız.

Enerji Sen’in DİSK’te üyeliğekabul edilmemesi gibi mi?

Tabii bu da aslında yenilenmeyeve sokaktaki dinamiklere karşıdirencin bir sonucu. Ancak görülü-yor ki bugün gerekli olan mücadeleçizgisi güçlendikçe çözülen gele-neksel yapıların fazla hayat şansıyok. Ya herkes kendini yenileyipgerçek bir sınıf örgütüne dönüşecekya da şu an var olan taşlar çok ciddibir biçimde yerinden oynayacak.

“Dev Sağlık İş’inDİSK GenelKurulu’nda 2

delelgesi olan birsendika olarak198 oy alması,bu çizgiye olan

ihtiyacı gösterenbir kanıttır”

Bir direniş kazanıldığında birincisi, o işyerindebir güven oluşturuyor. Özellikle yıllardır

kimliği ve emeği yok sayılan taşeron işçileriaçısından, varsayılmak, kazanım elde etmek,gücünü göstermek, hastanenin bütünü açısındanciddi bir olumlu etki yaratıyor. Mesela bir iştenatma hamlesi püskürtüldüğünde, o güne kadarçekincesi olanlar üye oluyor. Ayrıca Türkiye

çapında bütün taşeron mücadeleri nezdindeciddi bir olumlu etkisi de oluyor. “Taşeron işçisiörgütlenemez, örgütlense de hak elde edemez”algısının kırılması açısından bu tür her kazanımaslında görülmese de birtakım şeyleri biriktiriyorve yarın bir başka yerden bir başka şekilde dahaileri bir adımda onun yansımalarını, sonuçlarınıgörüyoruz.

Kazanılan direnişin domino etkisi

AKP Samsun’akafayı takmış

“Son yılların en uzun direnişlerinden birtanesini Samsun’da yaşıyoruz. 500 günü çok-tan geçtik. Bu kadar uzun sürmesininolumlu, olumsuz nedenleri var. Olumsuzluğugenel olarak muhalefetin zayıflığıyla ilgili.Öbür yandan AKP açısından Samsun’un özelbir yeri var. Biz Samsun’da taşeron şirketleya da hastane yönetimiyle mücadele etmiyo-ruz. Orada doğrudan devlet partisi halinegelen AKP’yle mücadele ediyoruz. Şirket,hastane, il sağlık müdürlüğü düzeyindeyürüttüğümüz girişimler doğrudan AKP ilyönetiminin müdahalesiyle sonuçsuz kaldı.Ama arkadaşlarımız son derece direngen birbiçimde mücadeleyi sürdürüyorlar.

Dava süreci de var. Bir arkadaşımızınkidevam ediyor. Diğer 5 kişinin mahkemesisonuçlandı ve asıl işverenleri olan hastaneyönetimine “işe iade edilmeleri” yönündekarar çıktı. Tabii itiraz ettiler. SüreçYargıtay’da. Yargıtay süreci tamamlananakadar ara çözümle arkadaşlarımızın işbaşıyaptırılması yönünde görüşmeler yürütüyo-ruz.

Ama Yargıtay kararıyla birlikte hukuksalolarak da yeni bir süreç başlayacak. Yargıtaykararı bu şekilde onaylarsa aynı zamanda birmuvazaa kararı olacak. Samsun açısındanbunun ciddi politik sonuçları olacak. Onu daörgütleyeceğiz.”

Zoru görenzorbalaşıyor

Kocaeli’nde yeni başlayan bir direnişimizvar. Kocaeli Üniversitesi’nde 6-7 yıllık bir

örgütlenmemiz vardı. Oradaki muvazaa süre-ci, yani bütün arkadaşlarımızın hastaneninişçisi olduğunun hukuksal olarak tescillenme-sine dair süreç, 3 Temmuz’daki mahkemedetamamlandı. Kocaeli’nde oldukça iyi birörgütlenmemiz var. Çok iyi bir temsilcilermeclisimiz, çok iyi bir hastane meclisimiz,işyeri komitelerimiz var. Şu ana kadar rektör-lüğün her saldırısından güçlenerek çıktık.Bunu da biliyorlar. Fakat muvazaa kararı ileoluşacak duruma “önlem” adına birkaç aydırciddi baskılar vardı. En son bir temsilci arka-daşımız işten atıldı. Mahkeme kararından çokkısa bir süre önce attılar. Orada direnişdevam ediyor. Önümüzdeki günlerde oradabir rektörlük yürüyüşüyle topladığımızimzaları götüreceğiz. DİSK yönetiminden,emek örgütlerinden de temsilcilerimizle birrektörlük görüşmesi gerçekleşecek.

Taşlar yerinden oynayacak

Page 12: 162'inci sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1226 Temmuz 2012 / 8 A¤ustos 2012

AKP, meclis tatildeyken kıdem tazminatını gaspetmek için bir taslak hazırladı. Taslağa göre işçininkıdem tazminatını alabilmesi için 15 yıl çalışması,ya da 3.600 gün sigortalı çalışması gerekecek;kıdem tazminatı miktarı da yarı yarıya düşecek

Patronların işçi çıkarmasını zorlaştıran kıdem tazmi-natına yönelik saldırı karşısında geleneksel sendikalmerkezler inandırıcı olmayan grev açıklamalarıyapıyor. Ancak direniş, 2009’dan beri 143 işyerindeişten atılan 31.331 işçinin mücadelesinde görünüyor

Tatilde gelen

iş güvencesi

gaspı planı

Meclis tatil olduktan sonra

AKP’nin hazırladığı kıdem

tazminatı planı gündeme geldi.

Medya, işçilerin kıdem tazmi-

natını gasp edecek olan

taslağı, “İşçiye kıdem müjdesi”

gibi süslü laflarla duyurup ikna

çalışması yürütüyor. Taslağın

sendika istatistiklerinin

yayınlanacağı temmuzda

ortaya çıkarılması da tesadüf

olmasa gerek...

Sermaye için yük, işçiiçin gelecek güvencesi

M eclisin tatile girmesindensonra AKP, Kıdem Tazmi-natının İşçinin Bireysel He-

sabına Yatırılması Hakkında KanunTaslağı’nı medyaya sızdırdı. Taslağagöre işçiler birçok hak kaybına uğraya-cak. İşçilerin kıdem tazminatı yarı yarı-ya azalacak. İşçiler artık işten çıkarıl-dıklarında kıdem tazminatlarını alama-yacak. Fona devredilmesi düşünülenkıdem tazminatının bir kısmı da İşsizlikSigortası Fonu ile karşılanarak patron-lar daha da memnun edilecek. İşsizlikSigortası Fonu’ndan aktarılan paranıniçinde işçi maaşından yapılan kesintilerde yer alıyor.

AKP tarafından hazırlanan taslaktakıdem tazminatı için bir fon oluşturul-ması öngörülüyor. Kıdem tazminatı,işveren tarafından fona yatırılacak.Fon, devlet tarafından oluşturulmaya-cak. İşveren kıdem tazminatını özelşirketlerin açtığı fonlara yatıracak, özelşirketi de işveren belirleyecek. Fonundenetimi için “4632 Sayılı BireyselEmeklilik Tasarruf ve Yatırım SistemiKanunu çerçevesinde belirlenir” ifade-si yer alıyor. Bu kanuna göre fonşirketleri, Sermaye Piyasası Kurulu’nunve Hazine Müsteşarlığı’nın izniylekuruyor. Fonların denetimi SermayePiyasası Denetleme Kurulu tarafındansağlanıyor.

‹fi GÜVENCES‹N‹ YOK ETME PLANI

Fon uygulamasının öngörüldüğütasarıyla işçilerin kıdem tazminatı dayarı yarıya azaltılacak. Tasarıya göreişçinin bir yıllık çalışması karşılığında15 günlük ücreti kıdem tazminatıolarak ayrılacak. Mevcut yasada biryıllık çalışma karşılığında 30 günlükücret kıdem tazminatı olarakayrılıyordu.

Yeni tasarıya göre bir işçinin kıdemtazminatını alabilmesi için 15 yılçalışması ya da adına 3 bin 600 gün si-

gorta primi yatırılması gerekiyor. 3 bin600 günlük prim, düzenli bir şekildeyatırıldığı koşullarda 10 yıllık bir süreyetekabül ediyor. Oysa mevcut yasadaişçinin kıdem tazminatı alabilmesi için1 yıl çalışması yeterli oluyor. Yenitasarı ile askere gidecek olan işçikıdem tazminatı talep edemeyecek.Evlenen kadın işçi, işinden ayrılırkenkıdem tazminatı alamayacak. İştençıkarılan işçinin kıdem tazminatıhakkını alması da giderek zorlaşıyor.

Hakları olmasına rağmen, kıdemtazminatının verilmediği taşeronşirketlerde, iş güvencesi olmadan, si-gortasız çalıştırılan işçileri bir kenarabırakalım. Görece güvenceli işlerdeçalışanların iş güvencesi de taslaklaortadan kaldırılmaya çalışılıyor.

‘‹fiÇ‹YE EV’ ALDATMACASITasarı, medyada süslü cümlelerle

anlatılmaya çalışılıyor. Bunlarınbaşında “Yeni tasarıyla işçiler ev ala-bilecek” veya “İşçiye kıdem müjdesi”ifadesi geliyor. Yeni tasarıda işçininkonut alması halinde kıdemtazminatını alabileceği yazıyor. İşçikonut alması halinde prim yatırılangüne bakılmaksızın kıdem tazminatınınyarısını alabilecek. Ancak, şimdikininyarısı kadar olan kıdem tazminatınında yarısı verilince, tek başına ev almayayetmiyor. İşçi, ev sahibi olması içinvaadedilen parayla ancak “kira ödergibi” ev sahibi olabilecek.

B‹R ALDATMACA DAHAKıdem tazminatı ile ilgili fon uygula-

ması 2011’de gündeme geldiğindeAKP’liler “Artık taşeron işçiler dekıdem tazminatı alacak” söylemini kul-lanmıştı. Oysa taşeron işçilerin kıdemtazminatı hakları zaten var amaişverenler kıdem tazminatını bir yıldankısa sözleşmelerle ve buna eşlik edenbaskılarla işçiye vermiyor.

‹fiS‹ZDEN VE ‹fiÇ‹DEN PATRONAGEL‹R AKTARIMI

Kıdem tazminatı ile ilgili taslaklaİşsizlik Sigortası Fonu da daraltılıyor.İşsizlik Sigortası Fonu patronların“yük” olarak tarif ettikleri kıdemtazminatını hafifletmek içinkullanılacak. Tasarıyla işverenin ver-mek zorunda olduğu kıdemtazminatının yüzde 37,5’i İşsizlik

Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. Gerikalan miktar da işveren tarafındanödenecek.

Tasarı geçen sene de gündemegelmiş, tasarıyla ilgili “Kıdem tazmi-natını kaldıracaklar” şeklindeki tepki-ler karşısında Kalkınma Bakanı CevdetYılmaz şunları söylemişti: "Birçokülkede işsizlik sigortasına geçilirken,kıdem tazminatı bırakılmış. Ama bizdehem işsizlik sigortası sistemi getiriliyor,hem de kıdem tazminatı duruyor....İşte rekabet gücünde neden buhaldeyiz, bu yüzden. İşsizlik Fonu'nugetirdiğimizde Kıdem Tazminatı'nıkaldırmadık. Oysa kaldırmamızgerekiyordu."

Bakan Cevdet Yılmaz’ın bahsettiğiişsizlik sigortası fonunda biriken para-lar gerçekten işsizler için miharcanıyor? Bu sorunun yanıtını 14Ağustos 2006’da dönemin AnkaraTicaret Odası Başkanı Sinan Aygünveriyor: “2006 Temmuz sonu itibariyleİşsizlik Sigortası Fonunda biriken para22,3 milyar lira ve bu paranın 26,5milyonu işsizlik parası olarak ödendi.Yani fondaki paranın binde 1,2’si.”1999’da kurulan İşsizlik SigortasıFonu’nda on yılda biriken para 60 mil-yar doları buldu. Özellikle krizgerekçesiyle işten çıkarılanlarınsayısının arttığı 2009’da işsizlik sigor-tasında biriken 60 milyar dolarınyalnızca 3 milyar 750 milyonu işsizleriçin kullanılmıştı. Geri kalan parahazinedeki mali açığı kapatmak içinharcanmıştı.

‹fiS‹ZL‹K S‹GORTASININKES‹NT‹LER‹NE ‹T‹RAZ YASAKLANDI

12 Temmuz 2012 tarihli ResmiGazete’de yer alan bir torba kanunla,İşsizlik Sigortası Fonu gelirlerindenyapılan vergi kesintileri için davaaçılmayacak. Geçmişte açılan ve temyi-ze giden davalar hakkında Danıştaykarar vermeyecek, dava masrafları dadavayı açan tarafından karşılanacak.

AKP’nin gündeme getirdigiKıdem Tazminatının

İşçinin Bireysel HesabınaYatırılması Hakkında KanunTaslağı sermayenin taleplerinide birleştiriyor. Türkiye Sana-yici ve İşadamları Derneği(TÜSİAD) ve Türkiye İşverenSendikaları Konfederasyo-nu’nun (TİSK) kıdem tazmina-tı ile ilgili tüm önerileriAKP’nin taslağına girdi.

TÜSİAD’ın 2011-2015 yılla-rını kapsayan “İş dünyasının

yeni yasama dönemlerineilişkin beklentileri” adlıbroşürünün 57. sayfasındakıdem tazminatı ile ilgili şuifadeler yer almıştı: “Kıdemtazminatının yükümlülüğükazanılmış hakları koruyacakşekilde hafifletilmelidir.” Aynıbroşürde “…kıdemtazminatında 30 gün yerine 15gün esas alınmalıdır” ifadesi deyer almıştı. TÜSİAD’ınraporunda işsizlik sigortasıfonu ile ilgili önerileri de vardı:

“Yüzde 2 olan işsizlik sigortasıişveren prim oranı, işçi vedevlet katkısı seviyesi olanyüzde 1'e indirilmelidir”

Kıdem tazminatının fonadevredilmesi önerisi ise2004’ten beri sermaye örgütleritarafından yüksek sesle dil-lendiriliyor. Bunun için TİSKGenel Sekreteri BülentPirler’in 2004 Eylül’dekiifadelerine göz atalım:“…kıdem tazminatı öden-memesi ihtimalini ortadan

kaldıracak şekilde işverenlerceödenecek primlerden oluşturu-lacak bir fondan karşılanması”

TÜSİAD ve TİSK gibi,işçilerin hakları kaybolmadankıdem tazminatının düzenlen-mesine dair görüş bildiren birdiğer sermaye örgütü ise Müs-tükil Sanayici ve İşadamlarıDerneği (MÜSİAD). MÜSİ-AD Genel Başkanı Nail OpakAKP’nin hazırladığı taslağı,özellikle de fon kurulması fikri-ni destekleyenler arasında.

Kıdem tazminatı ile ilgili düzenlemeyapılacağı fikri geçen sene olduğu gibi bu

sene de temmuz ayında gündeme getirildi.TBMM’nin tatilde olduğu bu dönemlerdetartışmaya atılan kıdem tazminatı ile ilgilidüzenlemeler bir kamuoyu yoklaması olarakalgılanabilir ancak sendikaların toplu sözleşmeyetkisini belirleyen işçi istatistikleri dikkatealındığında “Neden temmuz?” sorusu yanıtınıbuluyor.

Kıdem tazminatı ile ilgili değişikliklerintemmuz ayında gündeme getirilmesiyle toplu işsözleşmesi yetkisini düşürme tehdidikarşılığında sendikalar, kıdem tazminatınayönelik değişiklikleri kabul etmeye zorlanıyor.Bu üstü kapalı düzenek şu şekilde ifade

edilebilir: “Kıdem tazminatı yasasını kabuledin yoksa istatistikleri açıklarım, hiçbirinizetoplu iş sözleşmesi yaptırtmam.”

Hangi işkolunda kaç işçinin çalıştığı ve buişçilerin kaçının hangi sendikaya üye olduğunugösteren işçi istatistikleri, sendikaların toplu işsözleşmesi yapabilmesini belirliyor. Her yıltemmuz ve ocak aylarında Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı tarafından açıklanmasıgereken istatistikler 2009’un Temmuz’undanberi açıklanmıyor.

Bir işçi sendikasının TİS yapabilmesi içinyüzde on olan iş kolu barajını aşması gerekiy-or. Yani, bir sendikanın buluduğu işkolundakiişçilerin yüzde 10’unu örgütlemesi gerekiyor.Hükümetin mevcut yüzde 10’luk baraj siste-

minde işçi istatistiklerini açıklaması durumun-da DİSK’in ve Hak-İş’in hiçbir sendikasınınyetkisi kalmıyor; 41 sendikadan oluşan Türk-İş’in ise sadece 8 sendikasının yetkisi kalıyor.

Ancak TİS yetkisinin kaybedilmesi, taşeronşirketler vasıtasıyla çalıştırılan işçiler açısındandoğrudan bir tehdit unsuru olmuyor. TİS yetk-isi, örgütlenmesinin tüm unsurlarını TİS yetkisiçerçevesinde kurgulayan sendikalar açısındantehdit oluşturuyor. TİS yetkisi olmayansendikalar bağlı bulundukları konfederasyonaaidat ödemiyor. Bu tür işçiler Türk-İş’e bağlısarı sendikaların ilgi alanına girmiyor. TİSyetkisi de taşeron şirketlerde çalışan işçileriörgütleyen sendikalar açısından doğrudan birtehdit unsuru olmuyor.

Kıdem tazminatına yeni saldırı

SGK Temmuz 2011 veÇal›flma ve Sosyal GüvenlikBakanl›¤› verilerine göre iflçisay›s› 10 milyon 350 bin. Buiflçilerin 2 milyon 812 binikay›t d›fl› çal›fl›yor. Sendikal›iflçi say›s› 880 bini geçmiyor.

SGK verilerine göre 2009’daiflçi say›s› 8 milyon 802 bin.Çal›flma ve Sosyal GüvenlikBakanl›¤›’n›n en sonyay›mlad›¤› iflçi istatistiklerinegöre 2009 Temmuz’unda si-gortal› iflçi say›s› 5 milyon 434bin.

Bu iflçilerin 3 milyon 232bin 679’u sendikal›.

2011’de k›dem tazminat›fonu kurulmas› gündemegeldi¤inde Çal›flma ve SosyalGüvenlik Bakan› Faruk Çelik,iflçilerin sadece yüzde 7’sinink›dem tazminat› alabildi¤inisöylemiflti.

Yani 724 bin 500 iflçi.Patronlar iflten ç›kard›¤›

iflçilere k›dem tazminat›n› ver-memek için her yolu deniyor.Patronlar›n bask›lar›na karfl›geri ad›m atmayan iflçilerdirenifle geçiyor.

Sendika.Org’un verilerinegöre 2008 Aral›k’›ndan buyana 143 iflyerinde iflten at›lan31 bin 331 iflçi, k›dem tazmi-nat› veya ifllerine geri dönmetalebiyle direnifle geçti.

K›dem tazminat› nedir?K›dem tazminat› ifl hukuku-

na göre iflçinin, ifltenç›kart›lmas› veya hakl› sebep-lerle ifli b›rakmas› halinde 1y›ldan fazla çal›flm›fll›¤› varsabir ayl›k brüt ücreti tutar›ndaald›¤› ücrettir.

K›dem tazminat›n›nülkemizdeki tarihi

‹lk kez 1937 y›l›nda 3008say›l› yasayla ifl hukukumuzagiren k›dem tazminat›n› oy›llarda 5 y›l sürekli olarak ayn›iflyerinde çal›flan iflçiler hakediyordu.

Ancak 1960’l› y›llarla birlik-te yükselen iflçi hareketininçözdü¤ü sorunlardan biri debu konu olmufl ve 1973y›l›ndan itibaren 5 y›ll›k süre 1y›la indirilmifltir.

2003 y›l›nda de¤ifltirilen1475 say›l› ‹fl Kanunubütünüyle de¤ifltirilirkensadece “k›dem tazminat›”maddesine dokunulmam›fl2003 tarihli 4857 say›l› iflkanununa ra¤men k›demtazminat›na iliflkin hükümlereski ifl kanununa göreyürütülmeye devam etmifltir.

Sermaye talepleri AKP’nin taslağında

31.331işçidireniyor

Kıdem tazminatı hakkının gaspına yönelik planların Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın işçiistatistiklerini açıklamak zorunda olduğu temmuzda gündeme gelmesi tesadüf mü?

Taslak neden temmuzda sızdı?

ALP TEK‹N BABAÇ

Page 13: 162'inci sayı

TARİHHalk›n Sesi

1326 Temmuz 2012 / 8 A¤ustos 2012

O L ‹ M P ‹ Y A T L A R A S L A S A D E C E S P O R O Y U N L A R I D E ⁄ ‹ L D ‹ R

Siyaset arenası olimpiyatlar

B ugünkü haliyle 1896’dan beri yapılage-len olimpiyatlar, tüm bu yıllar boyuncaprotestoların, boykotların ve de diplo-

masinin önemli bir aracı oldu. Futbol için kul-lanılan yaygın bir deyişi olimpiyat içinkullanırsak; “olimpiyatlar sadece olimpiyatlarolmadı.” İşte olimpiyat tarihinde boykotlar,protestolar, olimpiyatlara damgasını vuranolaylar...

‹STENMEYEN ÜLKE BOYKOTLARIOlimpiyatlara katılım her zaman tüm dünya

ülkelerine açık olmadı. 1920’de Belçika’dayapılan oyunlara I. Dünya Savaşı mağluplarıAlmanya, Avusturya, Macaristan ve Osmanlı,1948’deki Londra oyunlarına da II. DünyaSavaşı sorumluları olarak görülen Almanya veJaponya alınmadı.

Olimpiyatların ilk boykotu 1956’daMelbourne’de yapılan oyunlar sırasında oldu.İngiltere, Fransa ve İsrail ittifakının Mısır’akarşı Süveyş Kanalı için yaptıkları askeriharekatın krizi nedeniyle Mısır, Irak veLübnan oyunlara katılmazken, Hollanda,İsviçre ve İspanya, Sovyetler’in Macaristanişgali nedeniyle oyunlardan çekildi.

O yıl Macaristan'da Sovyet yönetimine karşıbaşlayan tepkilere Sovyetler sert karşılıkvermiş, Sovyet ordusu Budapeşte'ye girmişti.Budapeşte civarında kamp yapmakta olanMacar sporcular Çekoslovakya'ya ardından daolimpiyatlar için Melbourne’e götürülmüştü.Macaristan’da çatışmalar sürerken, her ikiülkenin su topu takımı yarı finalde eşleşti. 6Aralık 1956’da oynanan ve filmlere de konuolan maç, oldukça sert geçti öyle ki Macaroyuncu Ervin Zador’un havuzda kaşı patladı vebunun üzerine çıkan olaylara polis müdahaleetti. Macaristan, maçı 4-0 kazandı. Macarsporcuların bir kısmı olimpiyatlardan sonraülkelerine dönmeyip Avrupa ülkelerine sığındı.

1976’da boykot edilen ülke Yeni Zelandaoldu, 20 Afrika ülkesi boykota gitti. YeniZelanda rugby takımı, ırkçı yönetimi nedeniylesportif ambargo uygulanan Güney Afrika’dabir turnuvaya katılmıştı.

1980’de Moskova oyunlarında SSCB’ninAfganistan’a girmesi Batı’da tepkiylekarşılandı. ABD Başkanı Carter, bütündünyaya çağrıda bulunarak Moskova’ya sporcugönderilmemesini istedi. Carter’ın çağrısıbaşlangıçta tepki görse de Türkiye’nin dearalarında bulunduğu 65 ülke oyunlarakatılmadı.

Los Angeles’ta yapılan bir sonraki olimpiy-atı da Moskova oyunlarının misillemesi olarakSSCB ve 15 Sosyalist Blok ülkesi boykot etti.1988’de de Kuzey Kore’nin yanı sıra Küba,Etiyopya ve Nikaragua da Güney Kore’dekioyunlara katılmadı.

Oyunlar kadar, olimpiyat meşalesinintaşındığı koşularda da protestolar yaşandı. Sonolimpiyat oyunlarının yapıldığı Çin’e gidecekolan meşalenin Fransa, İngiltere, ABD veHindistan’daki koşusu olaylı geçti. Malezya’daTibet bayrağı açarak eylem yapan Japon ailegözaltına alındı.

NAZ‹LER‹N YEN‹LG‹S‹Almanya, özellikle de Hitler, 1936’da

yapılacak olimpiyat oyunlarının organizasy-onunu alabilmek için bir hayli çaba sarf etti.Olimpiyatları, bir gövde gösterisi ve “ari ırk”teorisini ispatlayabileceği bir araç olarak görüy-ordu.

Nazi Almanyasına olimpiyat oyunlarınıdüzenleme hakkı verilmesi dünyada tepkigördü. Amerikan Atletizm Birliği’nin aldığıboykot kararını Amerika Olimpiyat Komitesibaşkanı da destekledi fakat 1934’teAlmanya’ya yaptığı inceleme seyahatidönüşünde vazgeçti. Böylece, kendi içindekisiyahiler meselesine ilişilmemesini isteyenAmerikalılar, Almanya’daki Yahudi sorununauzak durmayı tercih etti.

Daha önemli bir başka boykot girişimi iseBerlin’in oyunları düzenlemesine karşı çıkan-ların 1936 yazı için İspanya Barselona’daHalkın Olimpiyatı’nı yapmak istemeleriydi.Ancak İspanyol İç Savaşı bu hayallerini gerçek-leştirmelerine imkan vermedi.

Almanya olimpiyat hazırlıklarında ırkçıgörünümünü yumuşatırken faşizmin ihtişamtutkusuna uygun olarak devasa stadyumlar ve

oyun alanları yapıldı. İktidarının gücünü tümdünyaya göstermek isteyen Hitler, yönetmenLeni Riefenstahl’e devrin bütün imkânlarınısağlayıp oyunların filme çekilmesini sağladı.

Yarışmalar da spor karşılaşması olmaktançıkarak Alman iktidarı için üstünlük yarışı hali-ne geldi. Uzun atlama yarışındaAlman atlet Lutz Long’unyaptığı son atlayışıyla birincigeleceği düşünüldü, Almanmilli marşını söyleyerek kutla-malara bile başlandı. AncakAmerikalı siyahi atlet JesseOwens’ın Long’un derecesinigeçmesi ile Hitler’in stadı öfkeiçinde terk ettiği söylenir. Kadınlarbayrak yarışında ise birinciliği az birfarkla kaybeden Alman takımınınpistte ağlayarak dövünmeleri dehayli trajiktir.

MÜN‹H BASKINI1972 Münih Olimpiyatları şüphesiz

en önemli olimpiyatlardan biridir. Buyıl, Filistinli Kara Eylül örgütü militanlarıİsrailli sporcuların kaldığı iki binayı bastı.İki sporcu baskında ölürken 9’u rehin alındı.Kara Eylülcüler İsrail hapisanelerindeki 200Filistinli tutuklunun ve Almanya’da hapistebulunan iki Alman Kızıl Ordu (RAF) üyesininserbest bırakılmasını talep ediyordu.

Kendilerini Kahire’yegötürecek bir uçağın

ayarlanmasını vehelikopterlehavaalanına götü-rülmeyi talep edenmilitanlarla Alman

polisi arasında ha-vaalanında çıkan ça-

tışmada rehinelerin ta-mamı öldü. Sağ

kalan üç mi-litan tutuk-

landı.

Türkiye’de işçi sınıfı hareke-tinin bugünlere ulaşmasında

sayısız ismin emeği vardır. HasanBasri Babalı da bu isimlerdenbiridir.

Türkiye’deki sendikal mücade-lenin bütün dönüm noktalarınıgören Babalı, kritik eşiklerdealdığı tavır ve sürdürdüğü sendikalanlayışla mücadelenin öncülüğünüyaptı. 1980 cam grevlerinde, 1980sonrası devletin getirdiği yüzde 10barajının aşılmasına karşı verilenmücadelede onun ismi vardı. CanŞafak’ın satırlarından aktarıyoruz:

“...Paşabahçe’de kalite kontrolişçisi olarak çalışan Hasan BasriBabalı, cam işkolundaki sendikalörgütlenmenin önemli bir ismiydi.Üyesi olduğu Kristal-İş, 1965’te

Paşabahçe’de kurulmuş, bir yılgeçmeden 1966 Paşabahçe greviniörgütlemişti. Sendika hareketineve DİSK’in doğuşu sürecine ivmekatan önemli bir grevdi bu.

Babalı, 1979’da Kristal-İşPaşabahçe Şube Başkanı oldu,aynı yıl toplanan Genel Kurul’daGenel Başkan seçildi. 1980’deHürcam-İş’le birlikte cam tekelinekarşı tek taslakla aynı masadagörüşmelere oturdular. Grevleride birlikte örgütlediler, yürüttüler.Grev çadırlarının gerisinde, fabri-ka duvarlarındaki sloganları

aynıydı: “Yaşasın güç ve eylembirliği.”

Bu birliğin mimarlarından biriBabalı’ydı elbette. 1980 cam grev-leri örgütlendiğinde en önde ovardı, grev gözcüsü gömleğini enönce o giydi. 12 Eylül’de cuntayönetime el koyduğunda da camgrevleri devam ediyordu.

Babalı, 1982’de “Anayasayahayır” çalışması nedeniyle ve birişveren yetkilisinin ihbarıyla diğersendika yöneticileri ile birliktetutuklandı, 6 ay tutuklu kaldı.İşkence gördü.

1983’ta tekrar mücadelenin enönündeydi. Yürürlüğe giren yeniyasalara göre sendikaların toplusözleşme yapabilmesi için kuruluoldukları işkolunda çalışanişçilerin yüzde 10’unda örgütlüolması gerekliydi.

Çimento ve toprak sanayi-lerinin katılmasıyla alabildiğinegenişleyen işkolunda yetki barajınıaşabilmek için sendikanın birkaçay içinde mevcut üye sayısınınbirkaç katı yeni üye yapmasıgerekiyordu. Babalı önderliğinde-ki Kristal-İş, hızlı ve çok etkili bir

örgütlenme atağı başlattı ve yetkialmayı başardı.

1989’da ‘bir yıllık sözleşme’ slo-ganı etrafında örgütlenen camgrevinin başında yine o vardı.

Ancak 1989 yılında toplananKristal-İş 10. Genel Kurulu’ndahükümet, 10 yıllık işçiliğinin olma-dığı gerekçesiyle Babalı’nın yeni-den aday olmasını engelledi. VeBabalı’nın aktif sendikacılık hayatıböylece noktalandı. İşsiz kaldı.Daha sonra Kristal-İş’te uzmanolarak çalışmaya başladı. Bir süresonra Petrol-İş’in Öğrenci Evi’ndeyurt sorumlusu olarak çalıştı. Ba-balı, 1997’de hayatını kaybetti...”

Babalı’yı en sevdiği sloganı çokgüzel özetliyor: “Gidilen yoldaesnek, hedefte kararlı.”

ÖZEN TAÇYILDIZ

0. Yaz Olimpiyatları 27 Temmuz’da Londra’dabaşlıyor. Daha olimpiyatlar başlamadan sponsorşirketlere karşı protestolar başladı bile

‘Gidilen yolda esnek, hedefte kararlı’

3 por, iktidarın bir rant alanı haline gelirken hertürlü protesto, boykot için tüm dünyanın gözüönünde gerçekleşen olimpiyatlar es geçilemezdi

Hasan Basri Babalı 1997’de hayatını kaybetti. Babalı’nın hayatınıKristal-İş Uzmanı Can Şafak’ın Sendika.Org’daki yazısından alıntı yaptık

S

"Citius, Altius, Fortius." Bu Latince kelimelerolimpiyat oyunlar›n›n simgeleflmifl parolas›.Yani "Daha h›zl›, daha yüksek, daha kuvvetli"Bütün bu ‘daha’lar›n erkeklerle simgelendi¤idünyada kad›nlar›n olimpiyatlarda yer al›flflekli, hayat›n di¤er alanlar›ndan farkl› de¤il.

Eski Yunan’da kad›nlar›n, oyunlara kat›lmakbir yana, seyirci olarak dahi oyunlar›n gerçek-

lefltirildi¤i alana girmeleriyasakt›. Aksi durumda

yüksek bir tepeden afla¤›at›lmak gibi ölüm ceza-s›na çarpt›r›lacaklar›na

dair a¤›r ve kesinyasalar

yürür-lük-

teydi. Kad›nlara düflen fleyse baba, koca, o¤ul,yani ‘erkekleri’nin baflar›lar› için dua etmekti.

Modern olimpiyatlar ilk kez 1896’daAtina’da yap›ld›¤›nda da sadece erkek sporcu-larla yap›ld›. Olimpiyatlar›n kurucusu Baron deCoubertin’e kad›nlar›n neden kat›lmad›¤› sorul-du¤unda yan›t› flöyleydi: “Kad›nlar›n kat›lmas›pratik olmaz, ilgi çekmez, estetik görünmez vezaten do¤ru da de¤ildir!”

Ancak bir sonraki olimpiyatlara tenis ve golfkategorileriyle kat›lan kad›nlar sonraki y›llardaçeflitlenen branfllarda baflar›lar elde etmeyibildi. Bu y›lki oyunlarda ise kad›nlar madalyada¤›t›lan branfllar›ntümünde yar›fl›yor. Üstelikolimpiyat tarihinde ilk kez,kat›lan ülkelerin tümündekad›n yar›flmac› var. Türkiye iseilk kez kad›n sporcular›nço¤unlukta oldu¤u bir kadroyla

olimpiyatlarakat›l›yor.

Olimpiyat oyunlarınıizleyen kadına ölüm

1968’de ABD’li siyahi atletler T.Smith ve J.Carlos siyah eldivenli yumruklar›yla ›rkç›l›¤› protesto etti. Avustralyal› P.Norman da destek olmufltu.

NaziAlmanyas›’nda1936 Berlinolimpiyat oyun-lar›

Antik Yunandönemine ait biramforadaolimpiyatlar›anlatan, sadeceerkeklerdenoluflan figür.Çünkü, kad›nlar›nolimpiyatlarakat›lmas› yasakt›.

Hasan Basri Babal›

Page 14: 162'inci sayı

YAŞAMHalk›n Sesi

1426 Temmuz 2012 / 8 A¤ustos 2012

Y ıl 2012… Sıcak bir yaz günüAdana sokakları hareketli.AKP’nin valisi Hüseyin Av-

ni Coş’un biricik Adana Demirs-por’larında yaptığı darbeye karşıayaktalar. Demirspor’un tribün gru-bu “Şimşekler”in “Taşeron yönetimistemiyoruz” diye yaptığı çağrıylabinler sokaklara çıkıyor. Belediye bi-nasının önündeki polis saldırısınarağmen sloganlar kesilmiyor: “Dire-ne direne kazanacağız.” Ellerindebir Adana Demirspor taraftarı olanYılmaz Güney’in resimleri var.AKP-MHP koalisyonuyla takımınyönetiminin ele geçirilmesikarşısında mesajları açık: “Bizhalkın takımıyız”, “Halk sokaklarainiyor”, “Haramilerin saltanatınıyıkacağız”, “Halk takımı içinsavaşıyor”, “Yiğitseniz uslandırınbizi” ve en önemlisi de “Yazmaztarih kitapları, baş eğdiğimizi zul-mün önünde.”

Gerçekten de tarih kitaplarıDemirspor’un adını ve ruhunu aldığıdemiryollarındaki kararlı direnişleriyazar.

B‹R SINIFIN GÖRKEML‹DO⁄UfiU

Yıl 1927… Adana’nın yine sıcakbir yaz gününde, ücretlerini ala-mayan ve ağır çalışma koşullarınaisyan eden demiryolu işçileri greveçıkıyorlar. Grevin lideri KomünistPartili Alaaddin, işçilere şöyleseslenir: “Hakkımızı zorla almayaçalışmalıyız. Çünkü hak denilen şeyhiçbir zaman verilmez, daima alınır.Biz de sebatımızla alacağız” (1) 1925yılında çıkan Takrir-i Sükunkanunuyla verilen sessizlik emrinidinlemez işçiler. “Ana yurdun dörtbaştan demir ağlarla örüldüğü” amakimin ördüğünün söylenmediğiyıllarda onlar işçi sınıfının varlığınıhatırlatırlar. Yeni rejimin mitlerinde“sınıfsız-imtiyazsız bir kitle” olarak“Türk milleti”nin, işçisi, patronu,bürokratı, siyasi eliti, el birliğiyledemiryollarını ördüğü söylenir. Oysao demiryollarını dört baştan örenleriçin hayat, coşkulu marşlardaki gibiyaşanmaz. Hayatta kalmak için“zor” gerekir, “almak” gerekir,“sebat” gerekir, “direnmek” gerekir.

Onlar bunu Cumhuriyetöncesinde öğrenmişti. Kapitalistgelişmeyle beraber Osmanlı’nın sonyıllarında yükselen işçi sınıfımücadelelerinin önemli bir bölümüdemiryollarında başlamıştı. 1800’lüyılların sonlarında Osmanlı demir-yolu hattında çalışmak üzere gelenİtalyan işçiler sadece bu işin bilgisi-ni, tekniğini değil, direnmeye ve ör-gütlenmeye dair deneyimlerini degetirmişlerdi. Bu işçiler Anadolu işçisınıfına sadece demiryolu döşemeyideğil grevi ve sendikayı da öğretti-ler. Bu gelişmeler o kadar endişeuyandırmıştı ki padişah işçileri ör-gütlenmelerden uzak tutmak içinfermanlar çıkarmış, 1908’de demir-yolu direnişlerinin çığ gibi büyüme-sinin ardından çıkarılan “Tatil-i Eş-gal Kanunu” ile sendikalaşma vegrev yasaklanmıştı. Demiryolcularınbu direniş geleneği Cumhuriyete detaşınmış, yeni rejimin karşılaştığı ilkişçi direnişlerinden biri, 19 Kasım1923’te başlayan Şark Şimendiferlerigrevi olmuştu.

İşte gelenek 1927 Adana demir-yolu grevinde yeniden hayat bul-muştu. Tren taşımacılığının tama-

men durduğu grevde, hattın sahibiFransız şirketinin arkasına polisi veaskeri alarak hattı işletmeyeçalışması üzerine işçiler, eşleri veaileleri rayların üzerine oturarakseferleri engellemişti. En önemliside farklı statülerde çalışan işçiler,kendi birliklerini sağlayarak, memu-ruyla, işçisiyle, geçici işçisiyle hepbirlikte direnmişlerdi.(2) Grevin birdiğer önemli yönü bir halkdirenişine dönüşmesiydi. Askerlerinişçilere ve ailelerine kurşun sıkarak,çok sayıda kişiyi tutuklayarakbastırmaya çalıştığı greve Adanahalkı da destek vermişti.

B‹R KLÜBÜN DO⁄UfiU Bu grev Cumhuriyetin moder-

nizm projesinin, kapitalist moder-nitenin arızalarının tamamınıbünyesinde taşıdığını gösterdi. Buprojede işçi sınıfının tarihsel birözne olarak var oluşu dışında herşey hesaplanmış görünüyordu.Temel besin maddesi olan şeker içinşeker pancarı üretimi ülkenin dörtbir yanında desteklendi. Bu şekerpancarlarının işleneceği şeker fab-rikaları kuruldu. Benzer şeylerbuğday ve un için de geçerliydi.Giyim için pamuk tarlalarınınyakınlarında pamuklu dokuma fab-rikaları yükseldi. Ve bu kalkınmahamlesini bütünleyen demiryollarıkuruldu.

Bu modernizm projesinin olmaz-

sa olmazı bu maddi gelişmenin ide-olojik/kültürel tamamlayıcılığına du-yulan ihtiyaçtı. Mevcut düzenin“sağlam kafaları ve sağlam vücutla-rı” için Halkevleri, Köy Enstitülerive nihayet spor kulüpleri kuruldu.1940’lı yıllarda ülkenin dört bir ya-nında, şeker ve dokuma fabrikaları-nın faaliyette olduğu en ücra yerler-de bile Şekerspor’lar, Sümerspor’larboy göstermeye başladı. Ve tabii kiDemirspor’lar… Özellikle İkinciDünya Savaşı’nın başlamasıyla “sağ-lam vücutlar” yaratma ihtiyacınınartması, spora dair hamleleri arttır-dı. Yasal bir düzenlemeyle 500’denfazla işçi ve memur çalıştıran ku-rumlara spor kulübü kurma zorun-luluğu getirildi. O kulüplerden birimavi-lacivert renkleriyle, bugün uğ-runda halkın sokaklara indiği AdanaDemirspor’du.

YÜKSEL‹fi VE KR‹ZÜlkenin dört bir yanında kurulan

kamu iktisadi teşekküllerine (KİT)ait kulüpler, sporun çeşitlibranşlarında çok önemli isimleryetiştirdi. Daha da önemlisi kimilerio fabrikanın işçilerinin, hatta okentin takımı oldular. Ancakdirenişlerle kendini bir sınıf olarakvar eden demiryolu işçilerininbulunduğu Adana’nınDemirspor’undaki işçi etkisi diğerkulüplere nazaran çok daha belir-gindir. Adana Demirspor “gecekon-

du ve amele taifesinin takımı”dır.(3)1940’ta kurulan ve mavi-lacivert for-masıyla bölgesel ligde mücadeleeden Adana Demirspor 1960’da, üçbüyük ilin dışından en üst lige yük-selen ilk takım oldu.

Gel zaman git zaman, sermayebirikiminin ihtiyaçları değişti. Ser-mayenin “süt annesi” olarak günde-me gelen devletçi sanayileşmeye ih-tiyacın ortadan kalktığı günler geldi.1970’lerin sonlarında ve özellikle de1980’lerde KİT’ler yıkıma terk edi-lince bu kulüplerin de yıldızı sönme-ye başladı. Adana Demirspor ise busürecin çok öncesinde, 1960’larınsonlarında kurum ile bağını keserekbu krizi erken yaşamıştı. Zira1940’ların ortalarından itibaren ka-rayolu taşımacılığını önceleyen ula-şım politikaları demiryollarına olandesteğin azalmasına neden olmuş,bu da kulübü olumsuz etkilemişti.Bu erken kopuş nedeniyle neolibe-ral dönemde Adana Demirspor’unkrizi, bağlı bulunduğu KİT’in değil,içinde bulunduğu bölgenin kriziolarak yaşandı. Özellikle 1980 son-rası, tarım politikalarında yaşanandeğişim ile Çukurova’nın düşen“cazibesi” kulübü etkiledi. 1994-1995 sezonunda tarihinin en kötü 1.Lig performansını gösterip kümedüşen Adana Demirspor, 2000’liyıllarda krizinin doruğa çıkmasıylakapanma noktasına geldi. Ancakhalkın sahip çıkmasıyla yeniden

doğrulan Adana Demirspor, busene bir üst lige çıkarak tam 17 yılsonra yeniden süper lige yükselmekiçin mücadele etme hakkı kazandı.

VE D‹REN‹fi… Adana Demirspor’un süper lig

kapısına dayanması birilerinifazlasıyla endişelendirmiş görünü-yor. Valisi ve Belediye Başkanı’ylaAdana’nın muktedirleri, yıllardır enkötü günlerinde takımına sahipçıkanların iradesini yok sayarakkulübü ele geçirmeye çalışıyor.1927’de de işçi sınıfı yok sayılarakprojeler üretiliyordu, bugün de...Ancak tarihsel hafıza kolay silinmi-yor ve bu sürecin içsel çelişkileriprojede durduğu gibi durmuyor.1927’de de durmadı, bugün dedurmuyor.

Nereden mi belli? Bugün sokak-lara dökülen o Demirsporlular ara-sında kimleri gördük. Kentsel dönü-şüme direnen mahallelerden yoksul-ları, aylardır direnişte olan TEDAŞişçilerini, her daim yok sayılan birdiğer kesim Kürtleri gördük. AdanaDemirspor’un üç yıl önce dostlukmaçı yaptığı, İtalya’nın işçi sınıfı ta-kımı Livorno ile dostluğunun yüzyıllık temellerini, İtalyan işçileriylekol kola yürütülen direnişin izlerinigördük. “Seyirci değil taraftarız”sloganında, demiryolu işçilerinin di-renişlerle özneleşmesinin özgüveni-ni hissettik. 1927 grevinin önderiAlaaddin’in “hak denilen şey hiçbirzaman verilmez, daima alınır” diyensesini şu tezahüratta bir kez dahaduyduk:

“Sahipsizdik grev yaptık en zorgünde yalnız kaldık,

Ama yine de bir gün olsundavamızı bırakmadık,

Ama yine de bir gün olsunŞimşek'imi bırakmadık!”

(1) Şeyda Oğuz, 1927 Adana Demiryolu Grevi,TÜSTAV Yayınları, 2005, s.11

(2) Yüksel Akkaya, “Ortak örgütlenmede tarih-sel arka plan: dünden kalan miras ve yeniden dü-şünmek(I)”, www.sendika.org

(3) Yüksel Akkaya, “Makyavelist futbolhırsızları ve bir futbol emekçisi “Zizu” üzerine…”,sendika.org

fi ‹ M fi E K L E R : ‘ B ‹ R G Ü N O L S U N D A V A M I Z I B I R A K M A D I K ’

Bir sınıf, bir kulüp, bir direniş“Gecekondu ve amele taifesinin takımı” Adana Demirspor taraftarı ayaklandı. “Seyirci değil taraftarız” diyerek iktidarıntakımlarını ele geçirmesine direnenler, 1927’de Adana demiryolunda greve çıkarak “sınıf” olan öncüllerini hatırlatıyor

Adana’da Demirspor taraftar›n›n tepkisiniçeken Vali Hüseyin Avni Cofl gitti¤i tüm kent-lerde oldu¤u gibi Adana’da da uygulamalar›y-la tepki çekiyor. Yasemince program›ndakifiuayip karakterine benzemesi sebebiyle halkaras›nda “fiuayip” olarak an›lan Cofl, Adana’daKürt mahallelerindeki GBT kontrolleri, içki ya-saklar› ve muhalefete yönelik polis sald›r›lar›ile iktidar›n gözüne giriyor.

Cofl’un yükseliflinde Tayyip Erdo¤an’›n izle-ri kolayca görülebiliyor. Belediye Baflkan› iken‹GDAfi yolsuzlu¤unda Erdo¤an’› aklayan rapo-ru veren müfettifl olan Cofl, 2003’te AKP tara-f›ndan Bingöl’e vali olarak atand›.

Daha sonra atand›¤› K›r›kkale’de CHP’ninafifllerine ve pankartlar›na yönelik engelleme-leriyle dikkat çeken Cofl, Ayd›n Valisi iken deMHP’nin büyük boy pankart›n› indirerek bukonudaki uzmanl›¤›n› göstermiflti.

K›r›kkale Valisi iken kat›ld›¤› KaradenizlilerGecesinde coflan AvniCofl, Erdo¤an’a flusözlerle övgüler ya¤-d›rm›flt›: "Karadenizevlatlar› denilince,cesaretli, çal›flkan,yüre¤i memleket içinatan, ülkesi için herfleyi göze alan yi¤it-ler ve de¤erli efllerihan›mefendiler aklageliyor. Bu özelli¤i simgelefltiren, bu seçkinvas›flar› bünyesinde toplayan Recep Tayip Er-do¤an'› anmamak mümkün de¤il. Sadece ül-kemizde de¤il, bölgemizde de sayg›nl›kla kar-fl›land›¤›n› biliyoruz. De¤erli Karadenizlilerinde böyle bir evlat yetifltirdi¤i için mutlulukduydu¤unu biliyorum.”

Avni Cofl, 2006’da Adnan Hoca’n›n 'Yarat›-l›fl Atlas›' isimli kitab›n›, oldukça bilimsel (!)bir tespitle, “ciddi bir çal›flma görüntüsü ver-di¤i” gerekçesiyle K›r›kkale Halk Kütüphane-si’ne ald›rt›yor.

K›r›kkale’den sonra gitti¤i Ayd›n’da Beledi-ye Baflkan› CHP'li Özlem Çerçio¤lu’nun koru-ma polislerini geri çektirerek, belediyenin afle-vini tahliye ettirerek ve belediye araçlar›naceza yazd›rarak y›ld›zlafl›yor.

Ayd›n’da resmi törenlere, AKP’li vekiller veAKP ‹l Baflkan› ile gelip, muhalefet milletve-killerinin elini s›kmamas›yla bas›na gündemolan Cofl’un h›zl› yükselifli Adana’ya terfisiyledevam etti. AKP Valisi Cofl’a flimdi de baflkentyollar›n›n gözüktü¤ü haberleri geliyor.

1940’lardan itibaren TCDD’nin kulüp kur-maya başlamasıyla, Türkiye’de 38

Demirspor kuruldu. Ancak Demirspor’larTürkiye’ye özgü değil. Dünyanın birçok yerin-de demiryolcuların öncülük ettiği futbol kulüp-leri var. Bu kulüplerin ortak özelliği altyapıyaönem vererek, sporcu yetiştirmeleri. İşte Ada-nademirspor.net sitesinden derlediğimiz üçDemirspor:

Bosna takımı FK Zeljeznicar 1921’de kuru-luyor. Zeljeznicar, Boşnakça’da “demiryolu iş-çisi” anlamına geliyor. Zeljeznicar öncesi sporkulüpleri belli bir etnik grubun temsilcisi ola-rak destek toplarken Zeljeznicar, kozmopolit

Saraybosna’nın işçi sınıfı takımı oluyor. Takım1971–72 sezonunda Yugoslavya şampiyonuoluyor. 1984-85’de UEFA Kupası’nda yarıfinale dek yükseliyor. Zeljeznicar yarı finalikinci maçında son dakika golüyleMacaristan’ın Videoton takımına elenerek,finalde Real Madrid’in karşısına çıkma şansınıkaybediyor. Yugoslavya dağıldıktan sonrakazandığı 3 şampiyonlukla, Bosna Hersek bir-inci liginde en çok şampiyon olan takımunvanını elinde tutuyor. Takımın maçlarınıoynadığı Grbavica Stadyumu’nun yapımındatakımın taraftarları da çalıştıkları için,stadyumlarına ciddi bir bağlılık duyuyorlar.

Şampiyonlar Ligi’nde grup maçlarınakatılması nedeniyle futbolseverlerin tanıdığıDebreceni’nin tam adı Deberceni VasutasSport Club. Vasutas, Macarca demiryolu işçisidemek. 1902’de kurulan takım, 1993'te birincilige yükseliyor. Debercen, 2005, 2006 ve 2007yıllarında arka arkaya üç kez şampiyon oluyor.

Ferro Carril, Arjantin'de 100 işçi tarafından1904'te kurulmuş. “Demir” anlamına gelenFerro ilk kez 1982'de namağlup ulusal birincilig şampiyonu oluyor. 1984’te de ikinci şampi-yonluğunu yaşıyor. 2000’den beri ikinci ligdemücadele eden kulübün, basketbol ve voleyboltakımları dışında, dans kursu da bulunuyor.

Adana Demirspor, bu sene 2. Lig’de şampiyon olduktan sonra, yıllardır “İyi günde, kötü günde” takımının yanında olan taraftarlarının iradesi çiğnenerekkulüp yönetimine müdahale edildi. Bu müdahalenin faili vali ve büyükşehir belediye başkanı, binlerce kişi tarafından protesto edildi.

UMAR KARATEPE

‘Coş Vali Coş’

Dünyanın Demirsporları

Page 15: 162'inci sayı

D uvara yazılan yazı veşekillerle kendini ifadeetme sanatı Graffiti, il-

legal sanat olarak biliniyor. An-cak 15 Temmuz günü İstan-bul’da Taksim Gezi Parkı’ndabir festival düzenlendi. Meetingof All Stars (Yıldızların buluş-ması) adlı festivalde dünyanınçeşitli ülkelerinden graffiticilerbuluştu. Festivalin son günündeTaksim Gezi Parkı’nda kurulansahnede graffitinin bir parçasınıoluşturduğu hip hop müziklerseslendirildi. Rap müziğinönemli isimlerinden Pit10 veCeza grubu da şarkılarınıseslendirdi. İllegal sanat olarakbilinen graffitinin festivalinibakın kim organize etti: İstan-bul Büyükşehir Belediyesi.

Oysa aynı belediyenin graf-fiticilere “Kabahatler Kanunu”gerekçesiyle binlerce lira cezavermişliği de var. Çünkü graffitiillegal bir sanat. İllegal sanatıyapanlar isimlerini de gizlitutuyor.

Graffiti’nin insanı ifadeetmesi anlamına geldiğinisöyleyen MERS isimli graffitici,graffitinin bir “ün yapma” eyle-mi olduğunu söyledi.“Yakalanma riski en yüksek veen fazla kişi tarafındangörülebilecek yerlere yapmakgraffiticinin ününü artırıyor”

diyen MERS özellikle trenler veana caddelerin Türkiye’deyapılması en zor olan ve graf-fiticinin tanınırlığını artıran yer-ler olduğunu belirtti. Hatta,trene yapılan graffitilerle,Türkiye’deki sanatçılardünyanın çeşitli yerlerindekigraffiticilerle iletişim bile kuru-yor. Graffiticinin ismi böylecedeğişik ülkelerde de duyuluyor.Graffiticilerin isimleri yerine

takma isimlerini kullanmalarıda yaptıkları eserlerin değişikülkelerde yaygınlaşmasınısağlayan bir avantaj. Tabii trenegreffiti yapmanın cezası dabüyük ancak marifet yakalan-mamakta.

GRAFF‹T‹C‹N‹N ‹MZASIESER‹

Graffiticilerin kendilerine aitilkeleri de var. Bu ilkelerden

biri bir başka graffiticinineserinin üzerine graffiti yapma-mak. MERS, bu davranış için“etik değil” diyor.

Graffiti, popülerlik ve gizliliğiiçinde barındırıyor. İkisi de bellibir dengede ilerliyor.Popülerleşme yanı ağırbastığında, graffiti yapanlarapara cezası kesen belediyetarafından organize edilen festi-vallere katılanlar da oluyor.

MERS, graffiticilerin kimlikleri-ni gizli tutmalarından yana veİstanbul Büyükşehir Belediyesigibi bir kurum tarafındanorganize edilen festivalekatılmaya karşı. MERS,2010’daki AnayasaReferandumu’dan önce AKPGençlik Kolları tarafından graf-fiti sanatıyla dev bir “Evet”yazıldığını da hatırlattı. MERSise aynı dönemde arkadaşlarıyla

birlikte “Hayır” graffitileriyapmış. Yaptıkları eyleme de“Hayır bombardımanı” adınıvermişler.

Tabii graffitiyi kendisinigeliştirmek ve isim yapmak içinkullanalar, hobi olarak yapanlarda var, politik olarak da yapan-lar var. “Ancak her şekilde graf-fiticinin eseri onun fikrini deyansıtır ve mesaj verir” diyenMERS, graffiti sanatının

Türkiye’de Hip Hop’unyaygınlaşmaya başlamasıylaortaya çıktığını söylüyor. HipHop’un dört unsurundan biriolan graffiti sanatı Hip Hop’unda olmazsa olmazlarından.Kişinin kendini, düşündükleriniifade etme biçimlerinin bir sen-tezi olan Hip Hop’un dört unsu-runu şu şekilde özetleyebiliriz:Sözlerle ifade etme (MT),müzikle ifade etme (DJ) danslaifade etme (Brake Dans) veşekille ifade etme (Graffiti).

GRAFF‹T‹ TAR‹H‹Yaygın olarak 1960’lı yıllarda

ABD’de ortaya çıkan graffitiABD’nin büyük kentlerindekigettolarda, çetelerin kendi alan-larını belli etmek için duvarlarakendi işaretlerini çizmesiyle baş-ladı. Graffitiyi o dönem yaygınolarak Afro Amerikanlar, yanisiyahlar kullandı. Graffiti dahasonra ABD gettolarındaki yok-sulların kendilerini ifade etmekiçin yarattıkları Hip Hop akı-mıyla kaynaşıp Hip Hop’un vaz-geçilmezlerinden biri oldu.Graffiti, Türkiye’de ise tam tersibir seyir izler. Önce Hip Hopyaygınlaştı ve ardından HipHop’un gereklerinden biri olanGraffiti. MERS, Türkiye’degraffitinin 1998-2000 döne-minde görülmeye başlandığınıve Hip Hop’un da o dönemdeyaygınlaştığını söylüyor.

10 y›ld›r beklenen hikayeYaşar Kemal'in merakla beklenen "Bir Ada Hikayesi"nin

dördüncü cildi "Çıplak Deniz Çıplak Ada", sonbahardayayımlanacak. Serinin ilk cildi "Fırat Suyu Kan AkıyorBaksana" 1998'de, "Karıncanın Su İçtiği" ile "Tan YeriHorozları" ise 2002'de art arda çıkmıştı.

Türk tiyatrosunun duayenlerinden, "Hababam Sınıfı","Süt Kardeşler" ve "Tosun Paşa" gibi filmlerde unutul-maz rollere imza atan usta oyuncu Erdin Orbey hayatınıkaybetti. Ergin Orbey 19 Temmuz’da Ankara DevletTiyatrosu Büyük Tiyatro Sahnesi'nde gerçekleştirilentörenin ardından toprağa verildi.

Melih Cevdet An-day anısına bu yıl ye-dincisi düzenlenen şi-ir ödülü, “SevgilerKanarken” adlı kita-bıyla Hüseyin Yurttaşile ‘5-7-5’ler’ adlı ki-tabıyla İsmail Uya-roğlu arasında pay-laştırıldı. Ödüller,Türkiye YazarlarSendikası ve MuğlaÖren Belediyesi işbir-liğiyle yapılan kültürşenliğinde sunuldu.

Yeniden'Van Times'

Türkiye'nin dört dildeyayım yapan ilk yerelgazetesi Van Times, iki yılaradan sonra dergiformatında geri dönüyor.Kürtçe, Ermenice, Türkçeve İngilizce olarakyayımlanacak Van Times'ıniçeriğinde foto-röportajlar,tarihi bilgiler, haritalar,anılar ve edebi hikâyeler ilebirlikte Van hakkındabirçok makale ve araştırmayer alacak.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1526 Temmuz 2012 / 8 A¤ustos 2012

Andayan›s›na ödül

Ergin Orbey’e veda

‘Yasak’ dedikleri alkolü sattılar

Munzur Kültür ve DoğaFestivali’nin on ikincisi, 26-29

Temmuz tarihleri arasında “DersimSoykırımı tanınsın, barajlar ikinci‘38’dir” sloganıyla gerçekleştiriliyor.

Dersim Belediyesi ile Dersim Der-nekleri Federasyonu (DEDEF) tara-fından düzenlenen festival, 26 Tem-muz günü konukların karşılanması ilebaşlıyor.

Çeşitli konularda paneller, sergilerve konserlerin olacağı festivalin açılışıetkinliği stadyumda gerçekleştirilecek.Açılış etkinliğine Dersim BelediyeBaşkanı Edibe Şahin, ESP Genel Baş-kanı Figen Yüksekdağ, DEDEF Baş-kanı Ali Mükan ve İstanbul bağımsızmilletvekili Levent Tüzel katılıyor.

Festival boyunca Pınar Aydınlar,Aynur Doğan, Zelal Gökçe, Silbus ûTarî, Zele Mele, Yaşar Kurt, ServetKocakaya, Metin Kahraman, ErdoğanEmir, Grup Munzur, Grup Yorum,Ferhat Tunç, Ozan Cömert ve GiamisXarolis gibi sanatçı ve gruplar sahnealıyor.

Festivalde yapılacak panellerde şukonular ele alınıyor: Dersim inancı vecemevleri, Dersim'in güncel sorunları,Dersim 38 Soykırımı-talepler-tazminatve istismar.

Dersim'in inanç merkezlerininziyaret edileceği festivalde, kentin tari-hi ve güncel sorunlarına dikkat çekenbelgeseller de gösteriliyor.

One Love Festivali’ne bira yasa¤› getirilmesinden sonra sosyal medya-da tepkiler yo¤unlaflt›. Tepkilerin ürünlerinden biri de yukar›daki resim

İsimleri de fikirleri de eserlerinde

12. MunzurFestivali

14 - 15 Temmuz tarihleriarasında Eyüp’te Efes One

Love festivali düzenlendi.

‘‹ÇK‹ BÜTÜNKÖTÜLÜKLER‹N ANASIDIR’

Festivalde alkol içilmesigericilerin tepkisine sebepoldu ve Twitter’da Eyüplüleradıyla “Eyüp’te bira festivaliistemiyoruz” başlıklı bir grupoluşturuldu. Festivalin ilkgünü giriş kapısı önündegrubun “İçkiler bütünkötülüklerin anasıdır” yazılıpankartla bir yürüyüş yapmasıüzerine festivalin başlamasaati olan 14.00’te açılmasıgereken kapılar hiç bir nedenbelirtilmeden saat 15.30’akadar kapalı tutuldu. Alkollüiçki satışının olmayacağı da

insanlara dışarıda kuyruktabeklerken duyuruldu.

‹ÇER‹DE YASAK OLANALKOL DIfiARIDA KARA BORSADA

Kapı önünde bekleyiş sü-rerken konser alanında sahnealması gereken gruplar boşalana konser vermeye başladı.Saat 15.30’da insanlar içerialınmaya başlanmasınarağmen içerisi uzun süre boşkaldı. Sebebi ise katılımcılarıngirişte satılan içkileri tüket-mek istemeleri oldu. Kapıönünde Eyüp Belediyesizabıtaların gözleri önündebiralar karaborsa satılırkenalkollü içecekler konseralanına sokulmadı; içerideEfes Pilsen’in bir tek “alkol-süz” birasının satılması ve

alanın duvarına “Sigara içmekyasaktır” afişinin asılmasıironik bir hava yarattı.Festivalde, dışarıda (Eyüp’te)alkol içilirken konseralanında konser devam etti.Kaiser Chiefs grubununsolisti Ricky Wilsonyaşanılanlara tepki göstermekiçin, sahneden inerek seyir-cilere onlarca bardak biradağıttı. Katılımcılara biletparalarının iade edilebileceğiduyuruldu.

Yaşananlardan sonra biraçıklama yapan İstanbul BilgiÜniversitesi yönetimi, "festi-valde içki satışı" tartışmalarınmuhatabı ya da sorumlusu-nun üniversite olmadığını,Santral Kampusu’nun kurul-duğu günden bu yana çokçeşitli ve değişik sosyal,

kültürel ve akademikaktiviteleri barındırdığını vebu etkinliklerin çok önemlibir bölümünün İstanbul BilgiÜniversitesi tarafından tekbaşına ya da diğer üniversite,yerel yönetim, sivil toplumveya kamu kuruluşlarıylaişbirliği içinde yapıldığınısöyledi.

Festival düzenleyicileri iseaçıklamalarında "Yazılıanlaşmalarımız olmasına vemevzuatlara uygun olmasınarağmen, işletme sahiplerininruhsatlarını kullandırmamasınedeniyle, etkinliğimizsüresince alkollü ürün satışıyapılmayacaktır. Tarafımızaçok kısa süre önce bildirilenbu durum nedeniyle tümmüzikseverlerden özür dile-riz" dedi.

Efes One Love festivali alkolsüz geçti. Tepkilerin çıkmasıyla festival adından Efes ismi kaldırıldı. Konser alanında içki yasaklanırken alanın hemen dışında, Eyüp’te biralar yudumlandı

Arguvan’ın türküleriHemen hemen her evin duvar›nda

as›l› bir saz›n oldu¤u; kendine hastürküleri, sözleri ve deyiflleriyle ünlüMalatya’n›n kendi küçük ünü büyükilçesi Arguvan, bu y›l da gelenekseltürkü festivaline ev sahipli¤i yapt›. Buy›l 10 yafl›na basan; dünyadaki veTürkiye'deki tek türkü festivali olanArguvan Uluslararas› Türkü Festivali,14-15 Temmuz 2012 tarihleriaras›nda gerçeklefltirildi.

Festivale konuk olan Sabahat

Akkiraz, Sevinç Eratalay, Afl›k Ercan,Zelal Gökçe, Özlem Büyük, MusaEro¤lu, Mikail Aslan, Derdiyok Ali,H›d›r Göksu, Hüseyin Ceylan veKüba’dan Son De gibi sanatç›lar›nkonserlerinin yan› s›ra festivalde ti-yatro gösterileri, foto¤raf sergisi veköy gezileri de düzenlendi.

Arguvan havas›, özellikle Arguvanilçesi ve Marafl'›n baz› kesimlerindeyayg›n, Alevî türkmenlerine özgü biruzun hava türüdür.

Sözlerinde do¤a, aflk, sevda, ö¤ütve gurbet konulan ifllenir. Heceölçüsünün 7 ve 11 'li kal›plar›kullan›l›r. Yörede gelene¤e ba¤l›olarak ba¤lama tezenekullanmaks›z›n parmaklar ile “flelpe“denilen teknikle çal›n›r. Uzunhavalar›n ard›ndan genellikletürküler, nefesler ve deyifller söylenir.Arguvan havalar› "Arguvan a¤z›"denilen yöresel a¤›z tav›r ve üslûplaseslendirilir.

Asr› gurbet harap etmifl köyümüBülbül gidip baykufl konmufl gel heleBen a¤ay›m ben paflay›m diyenlerKap›lar› kitlemifller gel heleGel hele de kömür gözlüm gel heleGel hele de dudu dillim gel hele

Bir ev burda bir ev karfl›da kalm›flSorun hele bizim komflular n’olmuflK›rk senelik a¤aç kurumufl kalm›flBizim köye benzemeyi gel heleGel hele de kömür gözlüm gel heleGel hele de dudu dillim gel hele

ALP TEK‹N BABAÇ

M›s›r’da ‘Arap Bahar›’ döneminde yap›lan bir graffiti: Devrim

Gece, etrafiyice kolaçanediliyor, eskiz-ler ve spreylerhazır, tren yoluönünde biraraya gelini-yor. Treninönünde sonkontrolleryapılıyor vebasılıyor spreye…

Page 16: 162'inci sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi26 Temmuz 2012 / 8 A¤ustos 2012

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

A KP karanlığına meydanokuyarak 4+4+4 sis-temini durdurmak için

mücadele eden Halkevleri YazOkulları’yla da bu misyonunusürdürüyor.

50 ayrı noktada 15 farklı dersve atölyeyle devam eden yazokullarını Halkın Sesi olarakinceledik. Yaz okullarında neleryapılıyor, hangi eğitimler verili-yor, öğrenciler, veliler ve eğitici-ler bu faaliyetler hakkında nelerdüşünüyor?

Halkevleri Yaz Okulu’nda,bir çok atölye çalışması gerçek-leştiriliyor. Bunlar arasında tiyat-ro, yaratıcı drama, yaratıcıyazma, spor, el sanatları, film,fotoğraf, gazetecilik, halkdansları, müzik ve satranç gibibir çok dal var. Atölyeçalışmalarının yanısıra eğlenceliİngilizce, oyunlarla matematik,

çocuklar için felsefe, uygulamalıbilim, eğlenceli mimarlık –mühendislik, uygulamalı sağlıkgibi bir çok ders de veriliyor.Ailelerin de unutulmadığı okul-da birçok konuda seminerlerdüzenleniyor.

MAKARNADAN KÖPRÜOLUR MU H‹Ç

Ezberci sisteme karşı uygula-malı bir eğitim anlayışıyla yolaçıkan Halkevleri Yaz Okulu’ndaçocukların dillerindendüşürmedikleri bir ders var. Odersin adı da “Eğlencelimimarlık – mühendislik”.Çocuklar burada mühendisliğitanırken bir çok eğlenceli deneyide eğiticileriyle birlikte yapıyor-lar. Ankara’da çocukların en çokanlattıkları etkinliklerden biri demakarnadan köprü yapımı olu-yor. “Makarnada köprü olur

mu?” sorusuna karşı artıkçocuklar “Makarnadan nelerolmaz ki!” cevabını veriyorlar.Çocuklar bir maddenin doğrukullanılması durumunda nasılişler yapabilecekleri konusundaartık yaratıcı yanıtlar üretebili-yorlar.

“YAHU BU FELSEFE DERS‹NE KADARE⁄LENCEL‹YM‹fi”

Bir diğer ders ise “Çocuklariçin felsefe.” Hayatı anlamakiçin sorulan soruların ilkkarşılığını bulan çocuklar buradaeğlenirken düşünmeyi,düşünürken araştırmayı öğreni-yorlar. Okul eğiticilerindenOsman Nuri Orhan bu dersleilgili bir anısını şöyle anlatıyor:“Şirintepe’de yaz okulu dersiiçin otururken MutluHalkevi’nden bir kadın içeri

girdi. Kadın biraz durduktansonra “Yahu bu çocuklar içinfelsefe dersi ne kadar eğlenceliy-miş. Bulaşık yıkarken dersi din-leme şansım oldu. Acaba bunubüyükler için de mi yapsak?”diye soruyor. Meğer o gün derssalonda yapılmış. Salonla mut-fak ortak alan olduğu içingörevli olan anne bütün dersidinlemiş. O kadar beğenmiş kidersi, heyecanı gözlerindenokunabiliyordu”.

YÜZME ‹HMAL ED‹LM‹YOROrtadoğu Teknik Üniversitesi

(ODTÜ) öğrencilerinin “Sağlamkafa ceza evinde” dediği birülkede sağlıklı bir neslin sokak-larda olması gerektiğini savunanHalkevleri, sağlıklı bir neslinyetişebilmesi için spor faaliyet-lerini de unutmuyor. Birçok ildeçocuklar eğiticileriyle birlikte

yüzme havuzlarına gidereksuyun tadını çıkarıyor.

ÇOCUKLAR BARINMAHAKKININ YANINDA

Afet Yasası’yla birliktesadece gecekondu mahal-lelerinin sorunu olmaktan çıkankentsel dönüşüm projelerinekarşı çocuklar da taraf oluyor.Halkevleri’nin yanı sıra bir çokBarınma Hakkı Bürosu’nda dayapılan Halkevleri Yaz Okuluçalışmasında çocuklar barınmahakkı mücadelesini de yakındantanıyor. Adana’da İsmet Paşa veBarış Mahallesi’ndeki çocuklaraldıkları fotoğrafçılık eğitimininardından mahallelerinde çektik-leri fotoğraflarla bir belgeselgösterimi hazırlıyor.

EBRU’DAN LOGO El sanatlarının da önemsen-

diği yaz okulunda Ankara’daŞirintepe ve Mutlu Halkevi’ndeçocuklara ebru dersleri veriliyor.Gazi Üniversitesi ÖğretimGörevlisi Osman Yıldız’ınverdiği derste çocuklar birçokçalışmaya imza attılar.

“Okumuş insan halkınyanındadır” diyerek yoksulmahallelerdeki yerlerini alanÖğrenci Kolektifleri’ni de unut-mayan çocuklar birçalışmalarında hocalarının dayardımıyla Kolektiflerin logo-sunu çizdi.

fiEH‹RLER‹N‹ TANIYARAKBÜYÜYORLAR

Yaz okulunda gerçekleştirilenbir çalışma da şehir gezileri.Üniversitelerden müzelerekadar birçok yeri gezen çocuklarşehirlerini de daha iyi tanımışoluyorlar. Ankara Üniversite-

si’nde bulunan oyuncak müze-sine giden çocuklar ODTÜDevrim Stadı’nda uçurtma uçur-mayı ve fotoğraf çektirmeyi deihmal etmedi.

ÇOCUKLAR KEND‹GAZETELER‹N‹ ÇIKARACAK

Gazetecilerin hapse atıldığıbir ülkede çocuklar “her şeyeinat özgürlük” diyerek temelgazetecilik eğitimini de alıyorlar.Ankara’da Sendika.Orgtarafından verilen gazetecilikdersinin ardından çocuklar yazokullarında yaptıkları etkinlik-leri istedikleri gibi anlatacaklarıbir gazete yapacaklar. Şimdidenröportajlara başladılar bile.

“Çocukların Sesi” ismiyleçıkacak olan gazeteyle çocuklarkendilerini özgür bir şekildeifade edebilecek.

80 darbesinin şiddetindenetkilenen mahallelerden biri

Tarsus’un Musalla Mahallesi.Ardından geçen onca yıla rağmenyeni yeni kıpırdanmaların başladığımahallede bu yıl Halkevleri YazOkulu da yapıldı ancak bu yazokulu diğerlerinden biraz farklıoldu.

Halkevi’nin olmadığı ilçede yazokulunu bir direniş var etti.Çoğunlukla Alevi yurttaşlarınyaşadığı mahallede AKP, 4+4+4projesiyle mahallenin ilköğretimokulunu imam hatip yapmak iste-yince halk adeta ayaklandı. Belkide 4+4+4 karşı ilk zafer MusallaMahallesi’nde kazanıldı. Bunun özgüveniyle hareket etmeye çalışanvelilerin karşısına Halkevleri YazOkulu çıktı. Yapılan tartışmalarınardından karanlıktan şikayet etmekyerine bir mum da kendileri yak-maya karar veren mahalle halkıHalkevleri Yaz Okulu’na buşekilde başlamış oldu.

KAPISI, BACASI OLMAYANOKUL

Dedik ya, bu yaz okuludiğerlerinden biraz farklı diye.

Farklılığının nedeni okulun varolabileceği bir binanın olmaması.Musalla halkı, Mersin’in sıcağındaçocukları bir binaya hapsetmekyerine mahallenin parkını bir okulalanına çevirerek çocuklara dahaözgür bir sınıf ortamı sağladı.Kapısı olmayan, bacası olmayanağaçların arasında bir okul.Okulun kurulacağını duyankoymuş elini taşın altına ve bir işin

ucundan tutmuş. Kimileri parkabranda çekip çocuklar için üzerikapalı bir alan yaratmış, kimilerieğiticileri bulmuş, kimileri masasandalye taşımış. Ve AKP’ye kafatutmanın, paylaşmaktan ve ortaküretimden geçtiğini farkettiler.

MAHALLEDE YAZ OKULUSEFERBERL‹⁄‹

Eğiticilerin bulunması için adeta

mahallede seferberlik ilan edildi.Mahallede müzik ile uğraşan birçok isim koro kurulması içinçalışmalara başladı. Satranç öğret-menliği yapan biri yaz okulunuduyunca gelmiş katılmış halkınarasına. Kukla dersi veren deolmuş resim dersi de. Bunlar olurda mahallenin seramik ustası dururmu o da gelerek katılmış yaz oku-luna. Herkesin bir ucundan tuttuğuokul taş binasız ama bir iddiaylavar olmuş.

“BUNCA ZAMANNEREDEYD‹N‹Z”

9 - 13 Temmuz tarihindeyapılan okulun ilk günü bütünöğrenciler tarafından büyük birpankart hazırlandı ve diğer günlerparkta ayrılan kamelyalarda ders-lere devam edildi. Veliler çocuk-larının ellerinden tutup dersegelirken, hem mutlu oluyorlardıhem de çocuklarının almış olduğuderslerin keyfini yaşıyordu. Yazokulu büyük bir mahalle festivaliile son buldu. Ve son gece evegiderken, velilerin bu çalışmayıyapanlara “sitem” sözleriyankılandı mahalle sokaklarında:“Neden bu kadar sürdü. Buncazaman nerdeydiniz...”

Musalla halkı, okullarının imam hatip yapılması girişimine karşı ayağa kalktı. Bu kalkışma, 12Eylül’ün ölü toprağını üzerinden atan Musalla Mahallesi’nde Yaz Okulu çalışmasıyla sürüyor

4 + 4 + 4 S ‹ S T E M ‹ N E , G E R ‹ C ‹ L ‹ ⁄ E V E K A R A N L I ⁄ A K A R fi I

Turuncu şirinler Halkevleri’nde

17 Haziran – 17 Temmuz tarihinde yap›lanyaz okulu çal›flmas› Kent Müzesi önündeyap›lan flenlikle Bursa’y› renklendirdi.“Çocuklar dünyam›z› alacaklar elimizdenölümsüz a¤açlar dikecekler” pankart›n›nas›ld›¤› flenlikte korodan, dansa kadar birçoketkinlikle çocuklar, hem kendilerinin hem deflenli¤e kat›lanlar›n e¤lenceli anlar geçirmesinisa¤lad›lar.

2010 Dünya Kupas›’n›n müzi¤iyle danseden çocuklar Halkevi’nde ö¤rendikleri Artvinyöresi halk oyunlar›yla devam ettiler. Yazokulu ö¤rencileri, savafl›n eksik olmad›¤›dünyam›zda bar›fl›n ça¤r›s›n› yapmay› daunutmad›lar. Gerçeklefltirilen tiyatroda savafladam› ve savafl kad›n›na karfl› ülkesini savu-nan renkler ülkesi halk›, savafl› yendi ve bar›fl›sa¤lad›.

YUSUF DÖNERGÜNEfi

Türkiye’nin birçok kentindeki Halkevleri Yaz Okulları’ndaçocuklar yaz boyunca üreterek öğreniyor

Makarnadan köprü, ebruyla logo yapıyor, şehirleri tanıyor,yüzüyor, felsefe öğreniyor, gazetelerini çıkarıyorlar

Renkler Ülkesi Halkıbarışı sağladı

İşçiden branda bakkaldan sandalye