Top Banner
2 Özgür Gündem’in kapat›lmas› karar› sonras› Sendika.Org’un yapt›¤› yay›n sansürü deldi Ucuz bal furyas›n›n alt›ndan niflasta bazl› flekerle yap›lan ar›s›z bal sahtekarl›¤› ç›kt› Özgürlefltici bir hak olarak sunulan ebeveyn hakk› kime hizmet ediyor? Türkiye edebiyat›n›n usta- lar›ndan Sabahattin Ali’nin hayat› belgesel film oldu Ferda Koç / Sayfa 4 Fransa nere, Türkiye nere Tuba Günefl / Sayfa 7 Halka karfl› savaflta... Tufan Sertlek / Sayfa 9 Dinin dokunulmazl›¤› Metrobüste pembe tablo Özgür Gündem susmad› G›dada bal gibi sahtekarl›k 4+4+4 ve ebeveyn hakk› Sabahattin Ali perdede SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 6 Say› 154 5 Nisan 2012 • 1.25 TL 14 7 15 K›z›ldere direniflinin 40’›nc› y›l›nda yap›lan an- malara kat›lanlar, karala- malarla, davalarla devrimcilere ve mücadele tarihine sald›ran egemen- lere karfl› meydan okudu. Mahir’in resmini bulun- durman›n suç haline geti- rildi¤i günlerde, o resim meydanlar› süsledi S. 13 12 Eylül davası: ‘İktidarın balyozuna el vermeyelim’ Kendisi de 12 Eylül’ün muhattab› olan avukat Ayhan Erdo¤an ile 12 Eylül davas› hakk›nda konufltuk KESK ve KESK'e bağlı sendikaların yöneticileri 4688 sayılı ‘Sahte Sendika Yasası’ mecliste görüşülüyorken Ankara'da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk çelik’in makamını işgal etti. KESK üyeleri, yasaya dair verilen önergeler karşısında Çalışma bakanının "Biz sendikalar ile uzlaştık" açıklaması yapması üzerine kendi- leriyle uzlaşılmadığını ifade etmek için bu eylemi yaptıklarını açıkladı. Ankara’da işgal eylemi sürerken ülke çapında KESK üyeleri de bir akşam eylemi düzenleyerek yönetici- lerine destek verdi. Gazetemiz yayına hazırlanırken KESk’in eylemi sürüyordu. KESK, bakanl›¤› iflgal etti Ayhan Erdo¤an davaya müdahil olunmas›n›n neden do¤ru olmad›¤›n› iddianame- den örneklerle anlatt› S. 11 Son de¤il sürüyor... 4+4+4 karanl›¤›na karfl› sokaklardan yükselen tepki, AKP’yi korkuttu. Coplar›, gazlar›, panzer- leri öfkeyi bast›ramad› Sivas davas›n›n zamana- fl›m›na u¤rat›lmas›na karfl› buluflan on binler, ayr›mc› gerici iktidar› protesto etti 12 Eylül darbesinin kurumlar›n› ve araçlar›n› halka karfl› kullanan AKP’ye tepkiler 1 May›s’a akacak Afganistan’da işimiz ne? Afganistan’da yaflanan helikopter kazas›, 60 y›ld›r em- peryalist ç›karlar›n pe- flinde koflan d›fl poli- tikan›n sorgulanmas›- na neden oldu S. 12 Zam ayı: Mart Martta do¤algaza, elektri¤e ve akaryak›ta yap›lan zamlar ücretle- re yap›lan zamlar›n üç kat›n› aflt› S. 9 Yoksulun evi rantç›ya AKP’nin kentsel dönüflümde ilk kazmay› vuraca¤› ‹z- mir’de bar›nma hakk› mücadelesi verenler, yoksullar›n yaflam alanlar›n›n rantç›lar için arsaya çevrildi¤ini söylüyor S. 6 Rant a¤›n› kaybet- mek istemeyen Tes-‹fl Elbistan’da Enerji Sen’e sald›rd›. Geri ad›m atmayan Enerji Sen’liler Tes-‹fl’in ka- lesinin ayn› zamanda yumuflak karn› oldu- ¤unu gösterdi S. 8 Erkek yarg› Bart›n’da Bart›n’da 14 yafl›ndaki Ç.K, üç y›l› aflk›n süredir yüzden fazla tecavüe u¤rad›. Erkek yarg› yine ayn› yalana s›¤›nd›: R›zas› var S. 10 Suriye’nin ‘dostlar›’ Suriye’nin ‘dostlar›’ emperyalist ‘çözüm’ için ‹stanbul’da top- land›. Toplant›dan Su- riye’ye müdahale ka- rar› ç›karmaya çal›flan AKP, ABD ve AB’den flimdilik istedi¤i yan›t› alamad› S. 5 Tes-‹fl’in kalesinde Direniş karanlığı dağıttı Unutulmamal›d›r ki mücadele edenler her zaman kazanamasa da kazananlar sadece mücadele edenlerdir... YOL YAZISI S. 3 Özen Taçy›ld›z / Sayfa 10 A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark
16

154'üncü sayı

Mar 21, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi gazesi 154'üncü sayı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 154'üncü sayı

2 Özgür Gündem’in kapat›lmas›karar› sonras› Sendika.Org’unyapt›¤› yay›n sansürü deldi

Ucuz bal furyas›n›n alt›ndanniflasta bazl› flekerle yap›lanar›s›z bal sahtekarl›¤› ç›kt›

Özgürlefltici bir hak olaraksunulan ebeveyn hakk› kimehizmet ediyor?

Türkiye edebiyat›n›n usta-lar›ndan Sabahattin Ali’ninhayat› belgesel film oldu

Ferda Koç / Sayfa 4

Fransa nere, Türkiye nere

Tuba Günefl / Sayfa 7

Halka karfl› savaflta...

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Dinin dokunulmazl›¤› Metrobüste pembe tablo

Özgür Gündem susmad› G›dada bal gibi sahtekarl›k 4+4+4 ve ebeveyn hakk› Sabahattin Ali perdedeSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 6 • Say› 154 5 Nisan 2012 • 1.25 TL

147 15

� K›z›ldere direniflinin40’›nc› y›l›nda yap›lan an-malara kat›lanlar, karala-malarla, davalarladevrimcilere ve mücadeletarihine sald›ran egemen-lere karfl› meydan okudu.Mahir’in resmini bulun-durman›n suç haline geti-rildi¤i günlerde, o resimmeydanlar› süsledi � S. 13

12 Eylül davası: ‘İktidarınbalyozuna el vermeyelim’� Kendisi de 12 Eylül’ünmuhattab› olan avukatAyhan Erdo¤an ile 12 Eylüldavas› hakk›nda konufltuk

KESK ve KESK'e bağlısendikaların yöneticileri 4688 sayılı‘Sahte Sendika Yasası’ meclistegörüşülüyorken Ankara'da Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanı Farukçelik’in makamını işgal etti.

KESK üyeleri, yasaya dair verilenönergeler karşısında Çalışmabakanının "Biz sendikalar ile uzlaştık"açıklaması yapması üzerine kendi-leriyle uzlaşılmadığını ifade etmekiçin bu eylemi yaptıklarını açıkladı.

Ankara’da işgal eylemi sürerkenülke çapında KESK üyeleri de birakşam eylemi düzenleyerek yönetici-lerine destek verdi.

Gazetemiz yayına hazırlanırkenKESk’in eylemi sürüyordu.

KESK, bakanl›¤›iflgal etti

� Ayhan Erdo¤an davayamüdahil olunmas›n›n nedendo¤ru olmad›¤›n› iddianame-den örneklerle anlatt› � S. 11

Son de¤il sürüyor...

4+4+4 karanl›¤›na karfl›sokaklardan yükselentepki, AKP’yi korkuttu.Coplar›, gazlar›, panzer-leri öfkeyi bast›ramad›�

Sivas davas›n›n zamana-fl›m›na u¤rat›lmas›nakarfl› buluflan on binler,ayr›mc› gerici iktidar›protesto etti�

12 Eylül darbesininkurumlar›n› ve araçlar›n›halka karfl› kullananAKP’ye tepkiler 1May›s’a akacak�

Afganistan’daişimiz ne?� Afganistan’dayaflanan helikopterkazas›, 60 y›ld›r em-peryalist ç›karlar›n pe-flinde koflan d›fl poli-tikan›n sorgulanmas›-na neden oldu � S. 12

Zam ayı: Mart � Martta do¤algaza,elektri¤e ve akaryak›tayap›lan zamlar ücretle-re yap›lan zamlar›n üçkat›n› aflt› � S. 9

Yoksulunevi rantç›ya� AKP’nin kentseldönüflümde ilkkazmay› vuraca¤› ‹z-mir’de bar›nma hakk›mücadelesi verenler,yoksullar›n yaflamalanlar›n›n rantç›lariçin arsaya çevrildi¤inisöylüyor � S. 6

� Rant a¤›n› kaybet-mek istemeyen Tes-‹flElbistan’da EnerjiSen’e sald›rd›. Geriad›m atmayan EnerjiSen’liler Tes-‹fl’in ka-lesinin ayn› zamandayumuflak karn› oldu-¤unu gösterdi � S. 8

Erkek yarg›Bart›n’da� Bart›n’da 14yafl›ndaki Ç.K, üç y›l›aflk›n süredir yüzdenfazla tecavüe u¤rad›.Erkek yarg› yine ayn›yalana s›¤›nd›: R›zas›var � S. 10

Suriye’nin‘dostlar›’� Suriye’nin ‘dostlar›’emperyalist ‘çözüm’için ‹stanbul’da top-land›. Toplant›dan Su-riye’ye müdahale ka-rar› ç›karmaya çal›flanAKP, ABD ve AB’denflimdilik istedi¤i yan›t›alamad› � S. 5

Tes-‹fl’inkalesinde

Direniş karanlığı dağıttı

Unutulmamal›d›r ki mücadeleedenler her zaman kazanamasada kazananlar sadece mücadeleedenlerdir... YOL YAZISI � S. 3

Özen Taçy›ld›z / Sayfa 10

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 154'üncü sayı

MEDYAHalk›n Sesi

25 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

B aşbakan Erdoğan Kürtsorununda yeni stratejibenimsediklerini

açıkladıktan iki gün sonra Kürtbasınının simge yayını ÖzgürGündem gazetesi kapatıldı. ÖzgürGündem’in kapatılması sonrasıyaşananlar hem halkın haber almahakkı mücadelesi, hem de devrim-ci basının dayanışmasının sansürüdelebileceğini göstermesibakımından önemli deneyimleresahne oldu.

Özgür Gündem gazetesi, İstan-bul 14. Ağır Ceza Mahkemesitarafından, gazetenin 24 Martgünü çıkan sayısının 1, 8, 9, 10 ve11. sayfalarında yer alan haber,yorum ve fotoğraflarla "Örgütpropagandası" yapıldığısuçlamasıyla kapatıldı. Kapatmayagerekçe olan söz konusu haberler-den birisi hemen hemen tümgazetelerde yer alan AKP'nin -yeni denilen- Kürt sorunu strate-jisiyle ilgili BDP ve DemokratikToplum Kongresi’nin yaptığı ortakbasın açıklamasına ilişkin haberdi.

Mahkeme gazetenin yayınını 1ay süreyle durdurdu. Gazeteninbasıldığı Gün Matbaası'na gerçek-leştirilen polis baskınıyla ÖzgürGündem’in 25 Mart’ta çıkmasıplanlanan sayısına el konuldu.

Özgür Gündem’in dostlarıgazete kapatma kararını aynı günakşam Taksim tramvaydurağından Galatasaray’a yapılankitlesel yürüyüşle protesto etti.

BDP, EMEP, ÖDP, SHP, CHP,Evrensel gazetesi, Birgün gazetesi,Atılım gazetesi, KESK, CHPGenel Başkanı KemalKılıçdaroğlu, gazeteci ErtuğrulMavioğlu ve gazeteci Ahmet Şıkyaptıkları açıklamalarla kararatepki gösterdi. TürkiyeGazeteciler Cemiyeti ve yandaşmedya örgütü Medya Derneği deÖzgür Gündem’in kapatılmasınıeleştirdi.

Özgür Gündem’in avukatları26 Mart’ta mahkeme kararına iti-raz etti. Kapatma kararı aynızamanda AİHM’e taşındı. Kararaitiraz, kamuoyu tepkisi ve davanınAİHM’e taşınmasının da etkisi ilesonuç verdi. Özel Yetkili İstanbul14. Ağır Ceza Mahkemesi, ÖzgürGündem gazetesinin yayınınındurdurulmasına ilişkin kararayapılan itirazı değerlendirerekyayın durdurma kararınınkaldırılmasına hükmetti.

SANSÜRÜ DELENDAYANIfiMA

Özgür Gündem’e verilen ka-patma kararı ne Kürt basınını sus-turmaya yetti ne de egemenlerinsansürü, halkın haber almahakkını gasp edebildi. Kürt basınısesini 27 Mart’ta yenidençıkarılmaya başlanan Günlükgazetesi ile duyurmaya devam etti.

Günlük’ün devreye girmesikadar etkili bir dayanışma eylem-ine de Sendika.Org imza attı.

Sendika.Org mahkemenin kapat-ma kararı sonrası matbaabasılarak el koyulan ÖzgürGündem’in 25 Mart tarihli sayısınıtıpkı basım formatıyla internetteyayımladı. Gazetenin el koyulan16 sayfası online olarak sanaldünyaya taşındı.

İnternet aracılığıyla yayın dur-durma kararının boğmaya çalıştığıÖzgür Gündem’in sesi,Sendika.Org’un sansürü delenyayınıyla duyuruldu.Sendika.Org’un matbaada elkoyulan gazete sayısını yayımla-ması önemli bir dayanışmaeylemiydi. Fakat bundan da ötesansürün delinmesi ve sansürlehalkın haber alma hakkının gaspedilmesine karşı internet haber-ciliği aracılığıyla verilen militan biryanıt oldu.

Özgür Gündem’in sesini kısamadılar

Geçen haftalarda TV’lerde ekranagelen bir reklam tartışma konusu

oldu. Biomen adlı bir “erkekşampuanı”nın reklamlarında faşist diktatörHitler’in kürsüde konuşma yaptığı birgörüntü ekrana geliyordu. Hitlerinkonuşmasının üzerinde Türkçeseslendirme yapılarak faşizmin sembolismine şunlar dedirtilmiş: “Kadın elbisesigiymiyorsan, kadın şampuanı da kullanma.Artık yüzde yüz erkek şampuanı Biomenvar. Erkeksen Biomen kullanırsın”

Böylece Türkiyeli erkek şampuanımüşterilerine Hitler aracılığıyla esaslı bir“erkeklik ayarı verilmiş.” Reklamı yapanfirma büyük ihtimalle reklamın iyisi kötüsüolmaz diye düşünerek dünyadaki bir nefretimgesini kendi ürünün reklam yıldızı yap-maya yanaşmış. Reklamda imzası olanreklamcılara gelince; onlar bugüne kadarbenzer “erkeklik” söylemini sık sık kul-landıkları halde işin içine Hitler gibi dünyahalklarının nefretini kazanmış bir figürünkatılmasıyla dikkat çektiler.

Reklamlar toplumsal cinsiyet rollerininpekiştirildiği, erkek egemen söyleminyeniden üretildiği içeriklere sahip. Bir ürü-nü pazarlarken bir yandan da toplumsalimgeler, kadınlık ve erkeklik kalıplarını ye-niden üretirler. Bu nedenle kadınlar rek-lamlarda genelde annedir ve hep evdedir.Bu anneler çocuklarının giysilerinde çık-mayan lekeleri dert ederler. (Bütün çama-şır deterjanı reklamları bu kurguya sahip-

tir) Tabaklarından ya da banyodan çıkma-yan kirleri nasıl çözeceklerini düşünürler.(Cif, Pril ve Fairy reklamları) “Evimdemutluyum ben diyerek perdelerini okşar-lar. (Taç reklamı) Reklamda pazarlananürün ev içi işlere ya da salt kadınlara hitapetmiyor olsa bile reklamlarda yine kadınbedeni kullanılır. Dondurma reklamların-dan araba reklamlarına kadar hemen he-men her ürünün reklamında “güzel bir ka-dın” arzı endam eder.

‘ERKEK ADAM’ NE KULLANIR?Erkekler için pazarlanan ürünler için

kullanılan “erkek adam ... ürünü kullanır”kalıbını ilk kez Hitler’in ağzından duyma-dık. Daha önce “erkek adam”ın kullanaca-ğı jilet ve tıraş kolonyası reklamları ekran-da sık sık dönmüştü. Bu reklamlarda daHitler’in ağzından duyduğumuz sözleribaşka reklam kahramanları dile getirmişti.Reklamcıların erkek egemenliğini ve ay-rımcılığı pekiştiren içerik üretmeleri kadın-lar tarafından sık sık eleştiriliyor. Bureklam, reklamcılığın bir ürün pazarlamakiçin Hitleri bile kullanmakta sakıncagörmeyen “değerler” dünyası deşifre etti.

Reklamın yayımlanmaya başlanmasınınardından Hitler’in kullanılmış olmasınayönelik tepkiler ortaya çıktı. Sosyal medya-da şampuanın kullanılmaması için boykotçağrıları yapıldı. Marka Hitler”denvazgeçti ama sloganını koruyan ve kadınelbisesi giymiş erkekleri gülünç göstermeyeçalışan yeni bir reklam filmi hazırlayıpyayına soktu.

Bir yıllık tutukluluğun ardından tahliyeolan Ahmet Şık’ın hapishane kapsında

yaptığı açıklama nedeniyle yürütülensoruşturma el değiştirdi. Şık hakkındainceleme başlatan savcılık yetkisizlik kararıvererek dosyayı Silivri’ye gönderdi. Bu kararŞık’ın sözleri ile ilgili soruşturmanın Silivrisavcılığı tarafından sürdürülebileceğianlamına geliyor.

Ahmet Şık, Nedim Şener, Coşkun Muslukve Sait Çakır 12 Mart'ta 16. Ağır CezaMahkemesi'nde görülen Oda TV davasındatahliye edilmişti. Hapishane çıkışında basınmensuplarının sorularını cevaplayan Şık, biryıldır asılsız delillerle tutuklu bulunduklarınıhatırlatmış ve şunları demişti: “Bu komployukuran, yürüten polisler, savcılar ve hakimlerbu cezaevine girecek. Burada ben and içiyo-rum. Onlar buraya girdiğinde bu ülkeyeadalet gelecek. O cemaat bağlantılı, o çetebağlantılı adamlar buraya girecek. Çok net

bir şey var burada, bu işin asli sorumlularıcemaat bağlantılı - burada cemaatçi olanherkesi suçlamıyorum - Ama cemaatçi olupda bir çete faaliyeti gibi çalışan, emniyettekive yargının içerisindeki bürokratik örgütlen-me içerisindeki adamlardır. Ama siyasetensorumlusu da AKP hükümetidir, bunlaracevaz verdiği için, sesini çıkarmadığı için.”

Şık’ın bu sözleri hakkında “kamugörevlilerine görevlerinden dolayı tehdit vehakaret” içerdiği gerekçesiyle Özel Yetkiliİstanbul Cumhuriyet Savcısı MuammerAkkaş tarafından inceleme başlatılmıştı.Akkaş, Şık'ın sözlerinin Ceza MuhakemesiKanunu'nun 250. maddesiyle görevlendirilensavcılığın baktığı suçlar kapsamınagirmediğine karar vererek dosyayı suç vesuçun işlendiği yer nedeniyle SilivriCumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi.Böylece Şık’ın sözleri nedeniyle yürütülensoruşturma yer değiştirdi.

İçimizdeki Hitlerler reklamcı olursa Hürriyet’teulusalcılarınsonbaharı

Özgür Gündem gazetesi 30 May›s 1992’de‘Egemenlik kay›ts›z flarts›z DGM’nindir’manfletiyle yay›n›na bafllad›. Yo¤un bask›lar,kapatma kararlar›, davalar ve en önemlisikatledilen gazetecileri ve da¤›t›mc›lar›nara¤men iki y›l boyunca yay›n hayat›n›sürdürdü. 14 Nisan 1994’te kapat›ld›, ken-disiyle güçlenen Kürt gazetecilik çizgisiniÖzgür Ülke’ye devretti. Kürt medyas› bu tarih-ten itibaren Özgür Ülke, Yeni Politika, Özgür

Bak›fl, Günlük gazeteleri ile varl›¤›n› sürdürdü.Özgür Gündem’in yay›n hayat›n› sürdürdü¤üiki y›lda, 30’u muhabir olmak üzere toplam 76çal›flan› öldürüldü. 3’ü 30 gün olmak üzeretoplam 20 kez yay›n› durduruldu.

Yazarlar› ve muhabirleri toplam 147 y›lhapis cezas› ve 21 milyar lira para cezas›naçarpt›r›ld›. Gazeteye yönelik sald›r›larkarfl›s›nda gazeteciler, Diyarbak›r’da ÖzgürGündem bürosunda nöbet tutarak gazetenin

aç›k kalmas› için canlar›n ortaya koydu. OHALbölgesinde sat›fl› yasaklanan Özgür Gündemve di¤er Kürt gazetelerinin bölgedekida¤›t›m›n›, polis aramalar›ndan k›vrakçakaçan Kürt çocuklar› yapt›. (Yandaki foto¤rafOHAL sansürünü delen gazete da¤›t›c›s› ço-cuklara ait) Ödenen a¤›r bedellerle yay›mla-nan gazete 1994’te kapat›ld›ktan 17 y›l sonra4 Nisan 2011’de “Miras›m›z› devral›yoruz”manfletiyle yeniden yay›mlanmaya bafllad›.

Özgür Gündem için verilen kapatma karar› iti-razla kald›r›ld›. Sendika.Org gazetenin el konu-lan say›s›n› yay›mlayarak sansürü deldi

Katledilen gazetecilerin, çocuk dağıtımcıların mirası

On binlerce insan›n hayat›na mal olan ‹kinci Dünya Savafl›n›n mimar› ›rkç›-faflist diktatör Hitler’inflampuan pazarlamas›nda kullan›lmas›, reklamlardaki ayr›mc› anlay›fl› deflifre etti

Şık davası Silivri’ye havale

Bir flampuan markas›n›n reklam›nda ›rkç›-faflist diktatör Hitler’in kullan›lmas› reklamlar›n erkeklik ve kad›nl›kkal›plar›n› yeniden üreten ayr›mc› dilini ve rekabet u¤runa insanl›¤›n de¤erlerini hiçe sayan yan›n› gösterdi

Do¤an Holding’in ald›¤› milyon dolarl›k vergicezalar› sonras› Ayd›n Do¤an’›n iktidarla yaflad›¤›ç›kar çat›lmas›na son verip uzlaflma yolunu seçti¤ibiliniyordu. Hürriyet ve Kanal D d›fl›nda elindekigazete ve TV kanallar›n› satarak medya sektöründeküçülmeye giden ve AKP muhalifi baz› gazeteci-lerin gazetedeki ifllerine son veren veya etkili ko-numlar›n› de¤ifltiren Do¤an’›n Hürriyet’teki“ulusalc›lar›” tasfiye operasyonu sürüyor.

Daha önce AKP’ye muhalefet eden TufanTürenç ve Cüneyt Ülsever’in yaz›lar›na son verilenHürriyet’te ulusalc› çizgideki Özdemir ‹nce, RahmiTuran ve liberal Hadi Uluengin’in yaz›lar›na sonverildi. Bu üç ismin yaz›lar› mart ay› bafl›nda hafta-da bir güne düflürülmüfltü.

Hürriyet’te yazan baflka bir isim Soner Yalç›n’lailgili de bir iddia geldi. Medya konusundaspekülatif aç›klamalar›yla tan›nan Günefl gazetesiyazar› Talat Atilla, bir y›ldan uzun bir süredir OdaTV davas› nedeniyle tutuklu bulunan SonerYalç›n’›n Hürriyet’teki yaz›lar›na son verildi¤iniiddia etti. Daha çok güncel siyaset ba¤lam›ndapopüler tarih yaz›lar› yazan Soner Yalç›n, tutuk-land›ktan sonra da k›sa bir araya ra¤menHürriyet’te yazmaya devam ediyordu. Atilla dahaönce de Do¤an Holding’in geçen ocak ay›ndaHürriyet’te çal›flan fiükrü Küçükflahin ve FatihÇekirge’nin ifline son verece¤ini iddia etmifl amabu iddia as›ls›z ç›km›flt›.

ÖZGE YURTTAfi

Page 3: 154'üncü sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

35 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

“4 +4+4 Yasası” çok büyükmillet meclisinden geçti.Kimse merak etmesin

Abdullah Gül de büyük bir “keyifle”onaylayacaktır. Bu yasa ile imamhatip okullarının orta kısımlarınınaçılması sağlandığı gibi, İslamcılarınkız çocuklarına ilişkin beklentileri dekarşılanmış oldu. Böylece toplumdahızla dini gericiliğin ve erkek egemenbaskıcılığın örgütlenmesine yasalgüvence oluşturuldu. Meslek eğiti-minin yaş sınırının düşürülmesi veaçık öğrenim düzenlemeleri ile depatronlar için, toplumsal bilgi ve bilin-ci olmayan sadece bir mesleği uygu-lama yeteneği olan ya da hiçbiryeteneği olmayan ucuz işçi depolarısağlanmış olacak.

Sadece bu kadar da değil:bozacının şahidi şıracı (sirkeci savcı).MHP’nin son dakika verdiği önerge ileikinci kademede Kuranı Kerim vepeygamberin hayatı “seçmeli ders”olarak okutulacak. Bu “seçmeli dersi”almayanlara din hocalarının, okulmüdürlerinin yapacağı baskınınboyutlarını herkes tahmin edebilir.Ama ne diyor bu konuda Tayyip,“isteğe bağlı, ister gönderirsin, istergöndermezsin rahat ol, cebren yok”.Tayyip’in mantığı ile hareket edersek,“evrim teorisi dersi” ve “Kürtçe dersi”de seçmeli ders olsun, isteyen gön-dersin, istemeyen göndermesin.Tayyip rahat olur mu, acaba? Olmaz,o zaman çocuklar sorup sorgulamayabaşlarlar, Kürt çocuklar da Kürtolmanın bilgisine, bilincine sahipolurlar. O zor koşullarda egemenlernasıl ülkeyi yönetebilir?

AKP iktidarının, 4 yıl için oyalmasına rağmen çok uzun yıllar etki-

sini sürdürecek bu değişim atağı,toplumun önemli bir kesiminde, ileri-cilerde, demokratlarda, solculardahatta liberallerde bile bir panik havasıyaratmakta. Parası olan orta sınıflarıngenel eğilimi, AKP’nin yarattığı eğitimsisteminin dışına çıkmak. Yani sözdedemokrat, aydınlanmacı özel okulları(şimdiden) aramak hatta mümkünseyurt dışı tercihleri düşünmek. Buarayışlar bireysel hatta toplumsallıktantamamen uzaklaşan bencildüşüncelerin ürünü. Unutulmamalıdırki mmüüccaaddeellee eeddeennlleerr hheerr zzaammaannkkaazzaannaammaassaa ddaa kkaazzaannaannllaarr ssaaddeecceemmüüccaaddeellee eeddeennlleerrddiirr.. AKPiktidarından muzdarip olan her veliartık çok daha cüretkar ve çok dahamüdahaleci olmak zorundadır. Kendiçocuğuna, torununa verilen eğitiminiçeriğine ve bu eğitimin verildiği orta-ma kayıtsız kalmak bir yana doğrudanmüdahale etmelidir. Bir başka sorum-luluk ve görev ilerici, demokrat eğitim-cilere düşmektedir. Eğitimcilik sadecepara kazanılan bir meslek değildir.Derdi sadece para kazanmak olanlar,gitsin bakkal dükkanı açsın, domatessatsın. Eğitimcilik bir toplumsal mis-yon ve bilincin getirdiği cüret gerek-tirir. Artık ilerici öğretmenler ve oalanın örgütlerinin önünde yeni ödev-ler ve görevler var. Devrimci Öğret-menler ise bu karanlığa meydanokuyan en öndeki bayrak olacaklar.

Uyanık AKP iktidarı bu yasa paketiile eğitim alanıyla hiçbir ilgisi olmayanbirkaç yasa daha çıkarıverdi.(Hatırlanacağı gibi bu taktiği birçokkere kullanmıştı, örneğin referandum-da.) Övülmekten, pohpohlanmaktançok hoşlanan Tayyip’in ve Abdullah’ınisimleri birer üniversiteye verildi,

böylece birer üniversite sahibi oldularve hatta rüyalarında kendilerini birerbilim insanı olarak görme fırsatı bilebulabilirler. Hocaları Erbakan’a vefaborcu gösterisine girdiler ve bir deartık kendilerine hiçbir zararınındokunmayacağından emin olduklarıEcevit’e.

Bununla yetinmedi BaşbakanTayyip, şimdiye kadar hiçbir yalansöylememiş (!) bir başbakan olarak“üniversite sınavını kaldıracaklarını vedershaneleri kapatacaklarını” beyanetti. Koskoca başbakan yalan söyleye-cek değil ya, oysa aynı başbakandaha birkaç yıl önce dershanelerigarabete benzetmiş ve çocuklarımızınsınav belasından ve dershanelerdenkurtarılmasını istemişti. Biraz dahageriye gidelim ve Tayyip’i öncekilerlekarşılaştıralım! Dönemin başbakanıTansu Çiller de üniversite girişsınavlarını kaldıracağını ve sınavsızüniversite döneminin başlayacağınımüjdelemişti. Hatta 12 Eylül’ünpaşaları da bir ara dershaneleretakmış ve kaldıracaklarını ilanetmişlerdi. (Yalandan kim ölmüş,Kenan Evren 93 yaşında, Tayyip’in deyalandan ölmeyeceği kesin.)

Asıl uyanıklık ve üçkağıt iseeğitimde devrim diye pazarlanmayaçalışılan “akıllı tablet”lerin, TalimTerbiye Kurulunun denetimindençıkarılmış olmasında. Böylece buuyanık/akıllı tabletlerin satın alımıKamu İhale Yasası kapsamındançıkarılmış oldu. Yani 15 milyar dolarsadece AKP’nin daha doğrusuTayyip’in tercihleri (!) doğrultusundadağıtılacak. Daha da ilerisi her üçyılda bir değiştirilmesi gereken butabletler hem Tayyip için hem de

sözde teknoloji üreten patronlar içinaltın yumurtlayan tavuk. Tayyipboşuna mı her aileden daha doğrusuher erkekten üç çocuk istiyor: yolu-nacak kazlar, karın tokluğunaçalışacak karıncalar!

Halk, AKP’nin ustalık dönemindeözellikle 2014’teki seçimlere kadartam anlamıyla yolunacak kaz muame-lesi görecek. Elektriğe yüzde 9,26(gerçekte yüzde 12,8), doğalgazayüzde 18,72 zam geldi. Ortalama birailenin elektrik faturası 70 TL‘den 76TL‘ye yükselecek. Enerji Bakanı Yıldızaçıklıyor, “yurt dışındaki ham petrolfiyatlarının, döviz fiyatlarının yükselme-si sonucunda maliyetlerimizinarttığını” vs. vs. anlatıyor. “Adamolana” sormazlar mı, yurtdışındakipetrol fiyatları düştüğünde niyeindirim yapmıyorsun ya da madembütün yaptığın fiyatları yansıtmak,senin bakan olmanın esbabımucibesinedir?

Bir de şu kayıp-kaçak oranımevzusu var, hani her faturayayaklaşık yüzde 10 oranında eklenerekgasp edilen para. Bu konuda varolanyaygın ancak yanlış algıyı belirtmekgerek, çünkü kayıp oranı farklı kaçakoranı farklı durumları anlatıyor. Kayıp,bir elektrik iletim hattı boyunca bulu-nan trafo ve iletim hatlarındaki kablo-ların iç dirençleri neticesinde oluşankayıplara denir. Yani elektriği üreten-lerin ve dağıtanların çözmesi gerekenbir problemdir. Teknolojik olarak "sıfır"olamaz. İdeal dünya değerleri yüzde4-7 civarlarıdır, bizde ise yüzde 10’unüzerinde. Üretici ve dağıtıcılar busorunu çözse, “kayıp oranı”nda çokciddi bir düşüş sağlanır. Ancak bukayıp oranını tüketicilerden aldıkları

için böyle bir yatırımı, yapsalar dabunu açıklamazlar (Bakanlık “kayıporanı”nı 2010’dan beri açıklamıyor)çünkü kullanıcılardan aldıkları oranazalır. Kaçak ise bir elektrik iletimhattından sayaç kullanmadan alınanelektriğe denir. Kısaca "çalıntı" elektrikde diyebiliriz. “Kaçak oranı”nın tümkullanıcılardan tahsil eden devletmantığı ise eve giren hırsızın çaldığıparayı komşusuna ödetmeye çalışanpolise benzer. Böylece hırsızı yakala-mak polisin değil, komşunun görevihaline gelir. (Ayrıca böyle bir düzendeyoksulların kaçak elektrikkullanmasının meşruluğu da ayrı birtartışma konusu!)

Petrolde de başka bir cinlik gözeçarpıyor. Geçen yıl dünya ham petrolfiyatları 124 dolar iken, motorininfiyatı 2,98 iken bugün ham petrol fi-yatları 100 doların altına düşmesinerağmen, motorin fiyatı 4 TL oldu.Dünyanın en pahalı benzinini tüketenülkeyiz. Neden? Çünkü devletin ben-zinden aldığı vergi yüzde 70 civarında.

AKP’nin parlamento içindesağladığı çoğunluğa dayanarak sözdemeşruluğunu oluşturmaya çalıştığıyeni dönem uygulamaları; yoksulların,ezilenlerin, demokratların nefes almakanallarını tıkamış durumda. O yüz-dendir ki artık sokaklar daha tepkili,daha kalabalık ve daha öfkeli.4+4+4’e karşı tepkilerin tüm ülkedekarşılığının bu düzeylere çıkmasınınnedeni, çocuklarının geleceğininkarartılmasını engellemenin başkayolunun kalmadığının bilinceçıkmasıdır. CHP’nin bile gruptoplantısını sokakta yapması, parla-menter muhalefetin bir sınırageldiğinin kanıtıdır. Alevilerin 31

Mart’ta İstanbul’daki öfkeleri adaletinartık ancak sokakta aranması terci-hidir. 1 Mayıs 2011’de ve yaklaşık biryıl önce Hopa'da söylenen “tek yolsokak, tek yol devrim” şiarı bir tercih-ten çok toplumsal direniş için birzorunluluk haline gelmiştir.

Artık her zamankinden daha fazlagörülüyor ki, parasız eğitim hakkı için,parasız sağlık hakkı için, parasız enerji,parasız ulaşım, parasız iletişim hakkıiçin mücadele etmekten başka bir yolyok, kaçaçak/sapacak başka bir sokakyok. Parasız internet hizmeti (1megabit) verilen Finlandiya’ya, parasızulaşım hizmeti verilen ÇekCumhuriyeti’ne, şehir içi ulaşımınparasız olduğu Estonya’ya, dünyadakien ucuz benzinin bulunduğuVenezüella, İran ve Suudi Arabistan’a,sağlık hizmetlerinin parasız olduğuKüba’ya gitmeyecekseniz, haklarınıziçin bu ülkede mücadele etmekzorundasınız.

Bu nesnel zorunluluk koşullarındatoplumsal muhalefet 1 Mayıs’a ilerli-yor. Bu günden belli olan şey, o gün,toplumsal öfkenin büyük bir kitle gös-terisine dönüşeceğidir. Toplumsalmuhalefetin öncülerinin buna hazırolup olmadığı, bu öfkeyi AKP iktidarınızorlayan, onun halk düşmanı poli-tikalarını engelleyen bir siyasalmücadeleye dönüştürme yeteneğinesahip olup olmadıklarına ilişkinkaygılar mücadele sürecinde giderile-cektir. Yaşam alanları her gün çokboyutlu saldırıya maruz kalan emekçi-lerin, ezilenlerin, yoksulların “tek yolsokak” tercihi kendisine mutlaka biryol açacaktır. Sürekli hatırda tutulmasıgereken ise …. kkaazzaannaannllaarr mmuuttllaakkaammüüccaaddeellee eeddeennlleerrddiirr..

Kazananlar mutlaka mücadele edenlerdir

Öğrenci Kolektifleri 21 Mart’taİstanbul Üniversitesi HukukFakültesi’nde Sivas Davası’nın

zamanaşımına uğramasıyla ilgiliMazlum Çimen ve Sivas Davasıavukatı Şenal Sarıhan’ın katılımıyla birsöyleşi gerçekleşti. Söyleşidekatliamların AKP’yle sürdürüldüğünedikkat çekildi.

Alınteri okurları 29 Mart’taİstanbul’daki BoğaziçiKöprüsü'nde “Kıdem tazmi-natının gasp edilmesine karşı”

zincirli eylem yaptı. Kendileriniköprüye zincirleyen Alınteri gazetesiYazı İşleri Müdürü ve dört Alınteriokuru gözaltına alınarak BoğazKöprüsü Karakolu’na götürüldü.

Müteahhit Ali Ağaoğlu, 4Nisan günü İstanbul TeknikÜniversitesi’ne geldi.

Ağaoğlu’nun üniversiteye bağışladığı500 bin dolarlık elektrikli araba ileyaptığı şovu Kolektifler bozdu.Ayazma halkının barınma hakkınıgasp edip TMMOB örgütlülüğünesaldıran Ağaoğlu’nu Kolektifçilerprotesto etti.

İstanbul’daki Okan Üniversite-si’nde 30 Mart’ta bir etkinliğekatılan Çevre ve Şehircilik

Bakanı Erdoğan Bayraktar GençlikMuhalefeti tarafından protesto edildi.Kentsel dönüşüm projelerinin yok-sulları evlerinden ettiğini söyleyenGençlik Muhalefeti üyesi öğrencilerbakana ayakkabı fırlattı. Öğrenciler,bakanın korumaları tarafından yer-lerde sürüklenerek gözaltına alındı.

Zonguldak Karaelmas Üniver-sitesi Öğrenci Kolektifi, 31Mart’ta 2. Bahar Şenliği'ni

gerçekleştirdi. “Van'ı unutmuyoruz, biroyuncak da sen getir” sloganıyladüzenlenen şenlik çocuklara adandı.Genel Maden İşçileri Sendikası ŞemsiDenizer Salonu'nda 31 Mart’ta düzen-lenen etkinlikte Bandista ve Bajargrupları sahne aldı.

Haydarpaşa Garı'nın ulaşımhizmetindeki işlevinisürdürmesi ve halka açık bir

mekan olarak kalması için başlatılaneylemlerin 9’uncusu 1 Nisan Pazargünü gerçekleştirildi. Eylemler herpazar saat 13.00–14.00 arasındaHaydarpaşa tren garının merdiven-lerinde sürüyor.

S‹VAS’TA ZAMANAfiIMI KARARINA KARfiI , ON B‹NLER BULUfiTU

‘Direnirsek geleceğimiz var’S ivas katliamının firari durum-

daki 7 sanığının yargılandığı ekdavada mahkemenin verdiği

zamanaşımı kararına karşı beş Aleviörgütünün çağrısı ile 31 Mart’taİstanbul Kadıköy’de bir mitinggerçekleşti. Miting, AKP’nin gerici-ayrımcı-ırkçı politikalarına karşı onbinlerin katıldığı kitlesel bir gösteriyedönüştü. Miting hem AKP’nin faşist-gerici uygulamalarına karşıdemokrasi mücadelesine dair hem deAlevi hareketinin bugününe vegeleceğine dair önemli göstergelerbarındırıyor.

On binlerce kişinin katıldığı mitin-gin kararı 13 Mart’ta mahkemeninverdiği zamanaşımı kararınınardından alınmıştı. Mitinginçağrıcıları şu kurumlardı: AleviBektaşi Federasyonu (ABF), AvrupaAlevi Birlikleri Konfederasyonu(AABK ) Pir Sultan Abdal KültürDerneği (PSAKD), Alevi KültürDernekleri (AKD) ve Hacı BektaşVeli Anadolu Kültür Vakfı(HBVAKV). 31 Mart günü üçkoldan miting alanına yürüyen Aleviörgütlerinin yanında ÖDP, TKP,EMEP, BDP, SDP, ESP, Halkevleri,TTB, Partizan, Odak’ın da aralarındabulunduğu çok sayıda örgüt de yeraldı. Mitinge farklı kentlerden yörederneklerinden de katılanlar vardı.

4+4+4 M‹T‹NG GÜNDEM‹YD‹Mitinge katılan binlerce kişi Sivas

davasının yanı sıra iktidarın Alevileredönük ayrımcı politikalarını protestoetti. KESK’in 4+4+4 eyleminin etkisiüzerinden geçen birkaç güne rağmenalana yansımıştı. Alevi örgütlerinin

kortejlerinde kimlik taleplerindensonra en fazla döviz ve slogan 4+4+4yasasına karşı tepki ve itirazlarıyansıtanlardı. Kürsü konuşmalarındaKESK’in eylemi sık sık selamlandı.Alevi örgütleri yasanın eğitim sistemi-ni gericileştirdiği ve zorunlu din dersi-ni kaldırmak yerine yaygınlaştırdığıiçin tasarıya itiraz ediyordu. Bu itirazmiting kürsüsünde konuşan ABF

Genel Başkanı Selahattin Özer’inkonuşmasına net bir biçimde yansıdı.Özer, “Biz imam hatiplerinyaygınlaştırılmasına karşıydık, yasatüm eğitim sistemini imamhatipleştirdi” dedi.

Miting yalnızca zaman aşımı kararıve eğitim gibi güncel sorunlara odak-lanmadı. Alevilerin tepkisi AKPhükümetinin Sünni çoğunluğa

dayanan tabanını güçlendirmek adınayürüttüğü gerici-ayrımcı söylem veuygulamalarının tümüneydi.

GER‹C‹L‹⁄E KARfiI TAR‹HSELÖFKEN‹N BUGÜNKÜ HEDEF‹ AKP

Geçen yıllarda “Madımak’ın müzeolması, zorunlu din dersininkaldırılması, cemevlerinin ibadethaneolarak tanınması” taleplerinin yüksel-

diği mitinglerin aksine bu kez miting-de “Irkçı gerici AKP”, “Gün gelecekdevran dönecek AKP halka hesapverecek” sloganlarında karşılık bulanhükümete muhalefet vurgusu öneçıktı. Polonya’da yakalanan firarisanığın Türkiye’ye getirilmesi içingerekli adımları atmayan, zamanaşımıkararı sonrası kararı “hayırlı” bulanaçıklamalar yapan iktidara veErdoğan’a tepki büyüktü. Bu tepki“Sivas’ta yakanlar AKP’yi kuranlar”sloganında somutlaştı. Mitingkatılımcılarının başbakanın dindarlıkaçıklamalarına tepki, Sivas kararı için“vatana millete hayırlı olsun” açıkla-masına öfke ilk anda hissediliyordu.Gençler ve yaşlıların kol kolayürüdüğü kortejlerde “Faşizme karşıomuz omuza” sloganı gençlerin encoşkulu attığı sloganlardı.

Mitingde öne çıkan bu vurgularAlevilerin cumhuriyet mitinglerindenbirkaç yıl sonra gerçekleştirdiklerieski mitinglere mal olan Türkbayraklı sembollerle ve laiklik vur-gusuyla iktidara karşı muhalefetçizgisinden farklı bir noktaya geldiğinigösterdi.

AKP’nin Sünni mezheplere dayalıayrımcılık politikasına karşı tepki gös-terilirken Alevilerin de kendi tarihselve geleneksel değerlerini öneçıkardığı görüldü. Erdoğan için sık sık“Bugünün Yezidi” benzetmeleriyapıldı. AKP’liler sık sık tarihte Alevikatliamaları gerçekleştiren YavuzSelim, Muaviye gibi isimlerleözdeşleşterirdi. Alevilerin ayrımcılığave gericiliğe karşı tarihsel mücade-lesinin bugünkü hedefinin AKPolduğu dile getirildi.

Miting AKP’nin operasyonlarve yasalar yoluyla muhalefetekarfl› gerçeklefltirdi¤i sald›r›larakarfl› birlik ça¤r›s›n›n öne ç›kt›¤›bir içeri¤e sahipti. Mitingdüzenleyicisi kurumlar›nbaflkanlar› taraf›ndan yap›lankonuflmalarda da s›k s›k sollabirlik mesajlar› verildi.

K›z›ldere’nin 40 y›ldönümününhemen ard›ndan yap›lan mi-tingde K›z›ldere’de hayat›n›kaybedilen devrimciler kürsü-den an›ld›. AABK Baflkan›Turgut Öker konuflmas›ndaAKP’nin sald›r›lar›n›n h›zkazand›¤› ve gelecek dönemintoplumun tüm kesimleri için

daha zorlu geçece¤i tespitinidile getirdi. Öker, Alevilerindirenmekten baflka yolununolmad›¤›n› ama bu direnifli deyaln›z de¤il Denizlerin,Mahirlerin yol arkadafllar›yla,toplumun ezilen tüm kesimleriile birlikte vermesi gerekti¤inisöyledi. Öker konuflmas›nda

Alevilerin de KESK gibi, sosya-listler gibi hayat›n her alan›ndadirenmesi gerekti¤ini belirtti ve“direnirsek gelece¤imiz var”dedi. AKD Baflkan Yard›mc›s›Engin Geçmez konuflmas›ndaAlevilerin mazlumlar›n oldu¤uyolda, ad›na devrim deniyorsadevrim, sol deniliyorsa sol, halk

deniliyorsa halk yolundaoldu¤unu vurgulad›, “Alevileriçin bu yolda ölmek var dönmekyok” dedi. Alevi kurum temsilci-lerinin konuflmalar› AKPsald›rganl›¤›na karfl› soka¤aç›kan toplumsal muhalefetbileflenlerinin birlik ihtiyac›n›ortaya koydu.

Denizlerin Mahirlerin yoldaşlarıyla birlik olalım

Sivas davasında zamanaşımı kararına karşı düzenlenenKadıköy mitingi AKP’nin gerici-ırkçı-ayrımcı politikalarınakarşı tepki mitingine dönüştü

Page 4: 154'üncü sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

45 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

İki iş üst üste geldi. Bir arkadaşım, kendisinedanışanlara “O tarihlerden aramızda bir Ferda

var” dediği için, perşembe akşamı 1848 devrimleriüzerine bir söyleşiye katılacağım. Bu sıralarda arka-daşımın yüzünü kara etmemek, “anılarımı” tazele-mek için harıl harıl Fransız Devrimi okuyorum.Gazete için son saatlere girdiğimi az önce farkettim. Mecburum “bir koyundan iki post çıkara-cağım.” Bu sayının konusunu 1848 devrimlerindenbulmam gerekiyor.

Ama “Fransa nere, Türkiye nere; 1848 hangiçağ 2012 hangi çağ?”…

Nasıl yapmalı da Fransa’yı Türkiye’ye, 1848’i2012’ye bağlamalı?

Mesela “Yurttaş Kral” Louis Philippe’in banker-lere para kazandırmak içinmuazzam bir yatırım seferber-liğine girişmesini; bu seferber-liği finanse etmek için süreklihazine borçlanmasına gitmesi-ni; bütçe açığını iki katartırmasını mı benzetmeli?Bankerleri çıkaracağım derkentarımı batırmasını; Avrupa’nın“buğday ambarı”nı Rusbuğdayına mahkum etmesinimi benzetmeli? Her taraftanhoşnutsuzluk patlak verince de“Özel Yetkili Mahkemeler”esarılmasından mı söz etmeli?

Yoksa “Ala Franga” SanayiDevrimi’nin asıl yakıtının

tarımın ve küçük sanayinin yıkılmasıyla kentleridolduran yoksul yığınlar olmasına mı bakmalı?Erkek işçinin yarısı kadar ücret alan kadın işçilerin,toplam işçi sayısının dörtte biri olmasıyla, buharmakinesi kullanan dokuma fabrikaları arasındakiilişkinin bizde bir karşılığı var mı? 0.2 Frank’a günde15 saat çalışan çocukların, çalışan nufusun %15’inioluşturduğu gerçeği bize bugün için bir şey anlatırmı acaba? Peki “çocuk işçi çalıştırmaya ilişkinkısıtlama getiren yasalar”ın çıkar çıkmaz işe yara-maz hale gelmesi?

Sosyalizmi gözden düşürmek için burjuvalarınçevirdiği dümenlere ne demeli?

Mesela yıllarını “Çalışmanın Organizasyonu”navermiş Louis Blanc’ın “işçileri temsilen” hükümetealıp, “Ulusal Atelyeler”den “sorumlu” olarakLuxembourg Sarayı’na kapatılmasını mı söylemeli;“Çalışma Hakkı” vaadinin bir karşılığı olarak gün-deme getirilen Ulusal Atelyeler’i bir tür “geçici işsizliksigortası” olarak değerlendirip, bir süre sonra da“aylak yatağı” diye nitelendirmelerine midokunmalı? Özgür emekçilerin birlikteliği olarakhayal edilmiş olan bu işletmelerin, hükümetçegörevlendirilen “baş mühendis” tarafından “askeridisiplin” altına alınarak işçilere yabancılaştırılmasınınözel olarak planlanmış bir suikast oluşuna mı?

Bir emekçi hükümeti kurmak için giriştiği ayak-lanmalar nedeniyle yıllarca hapishanelerde yatanBlanqui’in “Loui Philippe’in ajanı”, İşçi Albert’in“gayrı menkul zengini”, Ledru-Rollin’in bir “sefih”olduğu dedikodularının “düğmeye basıldığı an”Paris’in her yerinde konuşulmaya başlanmasınınbizim memleketimizde bir örneği var mıdır acaba?

İşçilere ve yoksullara ayaklanmadan başka bir yolbırakmayıp, kuşatabileceği, imha edebileceği biralanda barikatlar inşa etmelerini hiç ses çıkarmadanizleyip, barikatlarda toplandıkları anda 50 bin asker-le kuşatıp top ateşi altında binlercesini öldürmecaniliği “bizim” hükümetlerimizde de görülür mü?

Toplanma yasağını, grev yasağını binlerce kişininkatıldığı “arifane” ziyafetlerle, ziyafet alaylarıyla“delme” yaratıcılığını “sıkıştığı” zaman Türkiye’ninezilenleri de yakalasa acaba Pierre Leroux gibiburun kıvıran soyut “devrimci”lerimizin hükmü nekadar olur? Ya da tiranlığa karşı öfkesi nedeniylesadece politik suikastlerde kullanılmak üzere “Ce-hennem Silahı” denilen özel silahlar üreten teknis-yenler göze sadece Fransa’da mı hoş görünür?

İnsanca çalışmak için örgütlenip “sözleşme”yaptıktan sonra, patronlar tarafından aldatılınca “Yaçalışarak özgür yaşamak ya ölüm” diyerek barikataçıkan Lyon işçilerinin “taşıran damlası”, Türkiye işçisınıfının sabır küpüne düşer mi, düşerse ne zamandüşer?

Türkiye nere, Fransa nere?

N ewroz’un hemen ardından22 Mart’ta Milliyet’teFikret Bila, Taraf’ta Lale

Kemal, HaberTürk’te MuharremSarıkaya imzasıyla yayımlananhaberlerde hükümetin yeni birKürt sorunu planı hazırladığı ilanedildi. Bu isimlerin üçü deçalıştıkları gazetelerin Ankara tem-silcisi. Üçü de “aldıkları” bilgileredayanarak aynı gün hükümetinçözüm yeri olarak parlamentodışında hiçbir zemin kabul etmemekararında olduğunu, parlamento-daki muhatabının da İmralı veKandil’den bağımsız bir konumalması durumunda müzakereyeoturacağı bilgisini öne çıkardı.

Bu haberler ertesi gün GüneyKore seyahati öncesi başbakantarafından yapılan şu açıklama iledoğrulandı: “'Terör örgütüylebizler siyasi olarak konuşmayız.Fakat parlamento çatısı altındaolan uzantıları ile arkadaşlarımıngörüşmesi oldu. Bundan sonra daolacak. Ama onlar da dürüstdavranmazsa görüşecek değiliz.…İmralı'nın, Kandil'in ağzıylakonuşuyorlarsa gün gelir onlarla dakonuşamaz hale geliriz.”

Erdoğan’ın açıklaması Kürtsorununda hükümetin yeni birstrateji benimsediği şeklindeyansıtıldı. İktidarın müzakereyeniyetlendiği ama bu sefer müzake-reyi KCK ve İmarlı’yla değil Kürthareketinin ‘sivil’ örgütleriyleyürütmeye niyetlendiği önesürüldü.

YEN‹ STRATEJ‹ DERKENB‹LE OPERASYON SÜRDÜ

Başbakanın açıklamalarınınhemen ertesi günü Özgür

Gündem’e bir aylık kapatma kararıverilmesi, aynı hafta askerioperasyonlarla 15 kadın PKK’lininöldürülmesi, 2 Nisan’da KCK 2.dava iddianamesinin kabul edilme-si ve 3 Nisan’da İstanbul’daNewroz bahanesiyle 40 noktada evbaskınlarının yapılması “yenistrateji” açıklayan AKP’nin bugünekadar sürdürdüğü baskı ve tasfiyepolitikasının sürdüğünü gösteriyor.Başbakan Erdoğan’ın “yeni strate-ji” adı altında “İmralı ve Kandil’lebağını koparsın” şartı BDP’ye,müzakere için, kendi tabanıyla,siyasi ve politik gövdesiyle bağlarınıkopartma şartı koşması anlamına

geliyor. AKP’nin “açılım” adı altın-da en başından beri Kürt halkı ileKürt hareketini ayrıştırma siyasetigöz önüne alındığında BDP’yi ta-banından ayırma / kopartma isteğiAKP’nin genel Kürt sorunu strate-jisi ile de örtüşüyor.

MASADA HALKIN ‹RADES‹OLMASIN D‹YORLAR

BDP yüzde on barajını bağımsızadaylık gibi zor bir yöntemleaşarak 3 milyona yakın Kürt seç-menin oyu ile Meclis’e giren birparti. BDP’nin müzakere masasınagelebilmesi için Kürt hareketinindiğer unsurları ile arasına mesafe

koymasını şart koşmak hareketinsiyasi temsilcilerini baskı altınaalarak temsil ettikleri halkıniradesini ortadan kaldırmakanlamına geliyor. Gücünü, politiksöylemini ve duruşunu Kürthalkından alan bir BDP’nin bubağları kopartarak onları temsiledemez hale gelmesi, müzakeresürecine bir katkı sunmamasıylaeşanlamlı.

AKP’nin siyasi iradesiyle BDPüye, yönetici ve milletvekillerinedönük yürütülen KCK operasyon-larıyla BDP’nin işlemez hale geti-rilmesi, 2009’dan beri 6500 Kürtsiyasetçinin gözaltına alıp tutuklan-

ması da AKP’nin BDP’yi kendiişine gelecek bir biçimde müzakeremasasına eli kolu bağlanmış birbiçimde oturtmak istediğini gös-teriyor.

ANAYASA TALEPLER‹ YOKAMA MÜZAKERE VAR!

Öte yandan Başbakanın “siya-setle müzakere” söyleminin deBDP’lilere siyaset yaptırmadan çokkendi taleplerine dayatma şeklindeolacağı da yine başbakanınkonuşmalarından anlaşılıyor. BDPile müzakere seçeneğini masayakoyan Erdoğan, BDP’lilerinAnayasa değişikliğine ilişkin talep-lerini yok sayıyor. Erdoğan yakınzamanda anayasa değişikliğineilişkin yaptığı açıklamada Kürtlerikapsayan vatandaşlık tanımı veözerklikle ilgili maddelerin yeralmadığını açıkladı. Bu açıklamaBDP’nin anayasaya dair en temeltaleplerinin bile kabul etmediği birmüzakere masasına çağırıldığınaişaret ediyor.

BDP Eş Başkanı GültanKışanak 3 Nisan’da gerçekleşenBDP Meclis grup toplantısında“yeni strateji” açıklamalarınıdeğerlendirerek iktidarın önesürdüğü şartları eleştirdi. Kışanak,“BDP konuşarak çözmenin koşul-larını yaratmaya hazırdır.

“AKP faşizmi ile mücadele, mü-zakereci ile müzakere yapacağız”dediği konuşmasında “yeni strate-ji”yi şu sözlerle değerlendirdi: ''Ol-mazları sıralayan, demokratik ta-lepleri reddeden bir yaklaşıma, pla-na kim çözüm stratejisi diyebilir?Olsa olsa bu çözümsüzlük strateji-sinin allanıp pullanıp yeniden ka-muoyunun önüne sunulmasıdır.”

DGM’lerin yeni biçimi olan ÖzelYetkili Mahkemeler’in kapatılması,

toplumla mücadele yasası haline gelenTerörle Mücadele Yasası’nınkaldırılması ve politik tutsaklara özgür-lük talebiyle 24 Mart’ta İstanbul, Adanave Artvin’de eylemler yapıldı. Çok sayıdasendika, meslek örgütü, demokratik kitleörgütü ve siyasi parti Milyonlar Adaletİstiyor İnisiyatifi’ni oluşturdu.

‹STANBUL’DA FORUMİstanbul’da Beşiktaş Barbaros

Meydanı’nda yapılan “Adalet İstiyoruzForumu” ile Milyonlar Adalet İstiyorİnisiyatifi’nin kuruldu. İnisiyatif, talep-lerin yaygınlaştırılacağı bir imza kampan-yası için de düğmeye bastı.

Forumda, inisiyatifin dört talebininsıralandığı ortak metne ilk imzalarınatılmasının ardından adalet mücadelesi

veren kesimler adına konuşmalar yapıldı. Bilim insanlarını temsilen

Onurumuzu Savunuyoruz İnisiyatifi’ndenAslı Odman, yakınlarını failimeçhullerde kaybeden ailelerin kurduğuToplumsal Bellek Platformu adınaZeynep Altıok ve oğlu Hasan Ocakgözaltında katledilen Zeynep Ocak,HDK sözcüsü Sabahat Tuncel,Savunmaya Özgürlük Platformu’ndanAv.Züleyha Gülüm eylemlere katılarak,gerçek bir adalete duyulan ihtiyacın altınıçizdi. Forumda basın emekçileri adınaTutuklu Gazeteciler Platformu’ndanNecati Abay tutuklu gazetecilere,Öğrenci Kolektifleri’nden Mesut Can datutuklu öğrencilere vurgu yapankonuşmalar gerçekleştirdi. Taşeronakarşı direndiği için 27 yılla yargılananBalcalı işçileri adına Dev Sağlık İş MYKüyesi Mustafa Hotlar da forumda sözaldı.

ADANA VE ARTV‹N’DE EYLEMArtvin’de Bibak Kavşağı’nda gerçek-

leşen Milyonlar Adalet İstiyor ForumuHalkevleri, KESK Artvin Şubeleri, YeşilArtvin Derneği, 78’liler Derneği, LiseliGenç Umut ve Öğrenci Kolektifleri’ninkatılımıyla gerçekleşti. Açıklamadaderelerine sahip çıktıkları ve MetinLokumcu’nun öldürülmesini protestoettikleri için onlarca kişinin tutuklandığıanımsatıldı. Artvinlilerin Uludere’de 35kişinin katledilmesine karşın ölenlerinakrabalarının tutuklanmasına tepkigöstermesi de bir arada mücadeleninönemini ortaya koydu.

Adana’da İnönü Parkı’nda İnisiyatifadına açıklamayı yapan KESK ŞubelerPlatformu Dönem Sözcüsü KamuranKaraca AKP’nin özgürlükleri ve demok-ratik hakları unufak eden çarklarını dur-durmak için bir araya geldiklerini belirtti.

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Hükümetin Kürt sorununda “yeni bir strateji” geliştirdiğine dair açıklamalarının altından Kürt hareketinedönük bilindik tasfiye planının yeni bir fasılası çıktı. Müzakere söylemi BDP’ye baskı öngörüyor

Çözüm değil baskı hamlesi

FerdaKoç

[email protected]

‘AKP FAfi‹ZM‹ ‹LE MÜCADELE, MÜZAKEREC‹ ‹LE MÜZAKERE’

Demokrasi, haklar ve özgürlükler mücadelesiveren kurumlar›n yan yana gelmesiyle oluflan

Milyonlar Adalet ‹stiyor ‹nsiyatifi’nin amaçlar›n›‹nisiyatif bileflenlerinden Halkeveleri Genel SekreteriOya Ersoy gazetimiz için de¤erlendirdi:

“Milyonlar adalet istiyorçünkü ‘tuz koktu’ Adaletsizlikdiz boyu. Demokrasi vaatleriyleiktidara gelen AKP iktidar›,‘askeri vesayet sistemi’ ilehesaplaflma ad› alt›nda elegeçirdi¤i 12 Eylül faflizmininkurumlar›n› halk› sindirme,bast›rma, terör estirereky›ld›rma arac› olarak kullan›yor. HES’lere karfl›mücadele edenler, gazeteciler, Kürt siyasetçiler,avukatlar, ö¤renciler, hakk›n› arayan herkes dava vetutuklama terörüne maruz kal›yor.

AKP’nin tüm sald›r›lar›n›n karfl›s›nda adalet vedemokrasinin yönetenlerin de¤il, yönetilenlerin ihti-yac›d›r. Güvenceli çal›flmay›, insanca yaflamay›, kent-lerini, meydanlar›n›, sular›n›, ormanlar›n›, do¤alar›n›,evlerini, parklar›n›, ulafl›m hakk›n›, sa¤l›k haklar›n› vee¤itim hakklar›n› isteyenlerin ihtiyac›d›r. AKP ikti-dar›n›n görmezden gelmeye çal›flt›¤› bir fley var. Buülke halklar›n›n demokrasi mücadelesi gelene¤i kök-lüdür. Bizler, halk›n adaletsizli¤e karfl› isyan duy-gusunu, adalet, demokrasi, eflitlik ve özgürlük talep-lerini soka¤a tafl›yaca¤›z.”

Adalet talebi artık daha güçlü

Daha fazla sınav, daha fazla eşitsizlikTayyip Erdoğan’ın Nükleer Güvenlik

Zirvesi’ne katılmak üzere GüneyKore’ye giderken verdiği “Üniversite sınavınıkaldırıyoruz” “müjdesi”nin altından sınavsayısının arttırılması çıktı. Milli Eğitim BakanıÖmer Dinçer, Erdoğan’ın müjdesinden birhafta sonra yaptığı açıklamada ‘Sınavlarkaldırılacak’ demek, ifade olarak yanlış sonuçdoğurabilir” dedi ve üzerinde çalışmayaptıkları düzenlemelerle YGS yerine yıldabirkaç kez sınav yapılabileceğini hedefledik-lerini dile getirdi.

17 yaşındaki Damla Orhan’ın sınav stre-sine dayanamayarak YGS’ye gitmeye

hazırlanırken can vermesinin alevlendirdiğitartışmalara değinen Ömer Dinçer, “Teksınavın toplumda gerçekten büyük bir basınçve gerilim yarattığı kanaatini taşıyoruz” dedive yılda en az üç ya da dört kez sınavyapılması halinde bu gerginliğin ortadan kal-kabileceğini iddia etti.

“Sınavları kaldırıyoruz” derken bir sınavınüçe dörde çıkması, Erdoğan’ın bir diğeriddiası olan “dershaneler kapatacağız”iddiasının nerelere varacağına dair soruişaretleri doğurdu. Nitekim Tayyip Erdoğandaha önceden de bu tarz beyanlarda bulun-muş ancak AKP iktidarı döneminde dersane

sayısı iki katın üzerinde artarak 4 binigeçmişti. AKP döneminde yaşanan sınavenflasyonu ve devlet okullarının içler acısıhali bu piyasaya can vermiş ve yıllık cirosu 10milyar dolara erişmişti.

Erdoğan, konuşmasında özel dersanelerinkapatılarak özel okula dönüştürüleceğini veAhmet Necdet Sezer döneminde veto edilenözel okullardan hizmet alınmasıuygulamasının da başlatılacağını söyledi.Böylece dersaneler kapansa dahi eşitsizliksorununun çözülmeyeceği aksinederinleşeceği açığa çıktı. Zira özel dersanelerözel okullara göre eşitsizliği telafi etmenin

“daha ucuz” bir yolu olarak öne çıkıyordu.“Fakir ama başarılı” az sayıda öğrencinin özelokul parasının devlet tarafından ödendiği sis-temde, başarılı bulunmayan emekçi çocuklarıkaynaklar özel okullara gittiği için iyiden iyiyegözden çıkarılacak. Devlet okullarına ve özel-likle de meslek liselerine yönlendirilecek.Dersaneye gitmeden başarılı olmanınimkansız hale getirildiği sistemden, özel okulagitmeden başarılı olmanın imkansız halegetirildiği sisteme geçiş, eşitsizlikleri daha daderinleştirecek. Bu arada AKP ile arasını iyitutan eğitim kurumu sahipleri kazanırken,diğerleri elenmiş olacak.

‘Adaletistiyoruz çünkütuz koktu’

Hopa’da yaşanan ve Metin Lokumcu’nunhayatına mal olan polis saldırısını Ankara’da

protesto ederken gözaltına alınan 48 kişi hakkında“polise mukavemet” ettikleri gerekçesiyle açılandava 13 Mart günü görülmeye başlandı.Mahkemede, yargılanan 48 kişi hakkında hiçbirdelil sunulmadı. Duruşmada savunmalarını yapan48 kişi, uğradıkları işkenceleri ve cinsel tacizlerimahkeme heyetine anlattı. Dava 22 Haziran’a erte-lendi. Hatay’da da Metin Lokumcu’nunkatledilmesini protesto eden 24 kişiye açılandavanın ilk duruşması 4 Nisan’da görüldü.

Hopa davalarısürüyor

Kürt halk› eylemlerini sürdürüyor. Binlerce kifli valilik yasaklamalar›na, polis engeline ra¤men Öcalan’›n do¤umgünü 4 Nisan’da do¤du¤u yere, Urfa Ömerli’ye do¤ru yola ç›kt›. Geçmiflte bu yürüyüfllerde iki kifli öldürülmüfltü

Page 5: 154'üncü sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

55 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

iklimkıta7 5

Arap dışişleri bakanları, 20 yıl aradansonra ilk kez Arap Birliği zirvesi için

Irak'ın başkenti Bağdat'ta bir araya geldi.Zirvenin açılışı Libya Dışişleri Bakanı yaptı,daha sonra birliğin başkanlığını Irak DışişleriBakanı Hoşyar Zebari'ye devretti. Arapülkelerinin liderleri toplantıda Suriyekonusunu ele aldı. Zirvede Annan Planıüzerinde tartışmalar yapıldığı öğrenildi. ArapBirliği ülkeleri 1990'da Saddam Hüseyin'inKuveyt'i işgal etmesinden bu yana ilk kezBağdat'ta bir araya gelebildi.

Arap Birli¤i Ba¤dat’ta

Yunanistan hükümet sözcüsü PantelisKapsis, erken seçim tarihinin henüz

kesin olarak belirlenmemesine karşın, en geç11 Nisan'a kadar meclisin feshedilerek erkenseçim tarihinin açıklanacağını söyledi.Yunanistan'da daha önce yapılan açıkla-malarda, erken seçimlerin tarihi konusundaYunan siyasi parti liderleriyle Avrupalılararasında anlaşma sağlandığı, seçimlerin 29Nisan ya da 6 Mayıs'ta yapılacağı belirtilmişti.Üç siyasi partinin desteğiyle işbaşına gelenLukas Papadimos başkanlığındaki geçicihükümet, 130 milyar Euro'luk yeni kredianlaşmasına karşılık yaptığı bütçe kesinti-leriyle işçi ve emekçilerin tepkisini çekmişti.

Komflu’da erken seçim

NATO Game Over grubunun çağrısıylaAvrupa'nın farklı ülkelerinden Belçika'ya

gelen yüzlerce kişi, NATO'nun Brüksel'deki anakarargâhına girmeye çalıştı. NATO karşıtları,"Askeri müdahaleye karşı insani müdahale" slo-ganıyla NATO topraklarına girip örgütü sembo-lik olarak kapattı. Eylemde yapılan açıklamada"Halkımızı hedef haline getirecek füze savunmasistemlerini; çözümden çok sorun doğuranaskeri müdahaleleri; savaştan kar sağlayan şirketpolitikalarını; işe yaramayan, tehlikeli ve yasadışı nükleer silahları istemiyoruz" denilerekeylem sona erdirildi.

‹syan NATO kap›s›nda

Moskova'nın güneyinde pazarcılarınkaldığı bir depoda meydana gelen

yangında, 17 göçmen hayatını kaybetti. Ölen-lerin, Moskova'ya çalışmaya gelen göçmenişçiler olduğu belirtildi. Olaydan sonra yapılanaçıklamada “Binanın yangın çıkışı kapalıolmasaydı işçiler kurtulabilirmiş. Yangın kısasürede yayılmış ve binanın girişini kapatmış”demekle yetinildi. Yangına pazar yerindehangarların ve depoların yanındaki iki katlıbinada zor şartlarda yaşayan göçmen işçilerinısınmak için yaktıkları elektrikli ısıtıcınınneden olduğu sanılıyor.

Moskova’da‘Esenyurt’ facias›

Suriye’nin ‘dostları’ İstanbul’da

S uriye’nin “dostları” ikincitoplantısını 1 Nisan’da İstan-bul’da gerçekleştirdi.

Emperyalistler ve işbirlikçileritarafından düzenlenen toplantıyatoplam 82 ülke katıldı. BirleşmişMilletler Güvenlik Konseyi’nde(BMGK) Suriye’ye müdahaleyekarşı çıkan Rusya ve Çin toplantıdavetini reddederken, AKPhükümetinin “kardeşiz” dediği İrantoplantıya çağırılmadı.

Toplantıda konuşma yapanTayyip Erdoğan “Şam işbirliği yap-mazsa BM’nin müdahalesikaçınılmaz olur” diyerek Suriye’yeemperyalist müdahale çağrısı yaptı.“Suriye halkı kaderini kendibelirleyecektir” diyen Erdoğan,emperyalist devletleri Esad muha-liflerine destek vermeye çağırdı veSuriye’de Esad’a karşı birlik kurmaçağrısı yaptı.

Açılış konuşmasını yapanDışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu“Suriye halkının bugün bizden duy-mak istediği, dostlarının kendileriniyalnız bırakmayacağı, bu ülkedeyaşanan insanlık dramına dahafazla seyirci kalınmasının kabuledilemez olduğu mesajıdır” diyerektıpkı Erdoğan gibi Suriye’yeemperyalist müdahale çağrısınıdestekledi.

İstanbul’da yapılan toplantıdaSuriye’ye müdahale konusunda enistekli görünen AKP hükümeti olsada toplantıdan istediği sonucuçıkaramadı. ABD’nin yaklaşanbaşkanlık seçimleri öncesi riskegirmek istememesi, Avrupa’nın ta-rihindeki en büyük krizlerdenbirinin ortasında olması nedeniylemüdahaleye yanaşmaması AKP’ninistediğini elde edememesine nedenoldu. Toplantıda Suriye’ye karşı birmüdahale kararı çıkmadı ancakiçerideki “muhalif” grupların

desteklenmesi yönünde adımlaratılmaya devam etti. Dışarıdan birmüdahaleyi göze alamayanemperyalist devletler, içerideki“muhalif dostlar”ını destekleyerekEsad yönetimine karşı mücadeleyiiçerden yürütmeye devam edecek-ler.

İstanbul’da yapılan toplantıdabu konu karara bağlandı ve dahaönce “gizlice” yapılan yardım,alınan kararla açıktan yapılır halegetirildi. Buna göre Özgür SuriyeOrdusu mensuplarına düzenli maaşödenecek. Ayrıca Suriye ordusun-dan kaçıp saf değiştiren askerlerede maaş bağlanacağı duyuruldu.İşbirlikçilere yapılacak yardımlarınfinansmanı ABD’nin sadık mütte-fikleri olan Körfez ülkeleritarafından sağlanacak.

İstanbul’da yapılan toplantıdanbirkaç gün önce Seul’de yapılannükleer güvenlik toplantısında daKatar tarafından Suriyeli muhalif-

lere silah yardımı yapılması önerisigetirilmiş ancak öneri “kabuledilmemişti.” Suriyeli işbirlikçiisyancılara silah ve lojistik destekyardımı yapıldığı daha önce birçokkez ispatlanmıştı. Türkiye’denSuriye’ye özel eğitimli silahlı birlik-lerin sokulduğu sınırda yaşanançatışmalar ve Suriye’nin 49MİT’çiyi gözaltına almasıyla açığaçıkmıştı.

Sınırdan silah ve asker geçişisağlayan ülkelerin başında yer alanTürkiye, Seul’deki silah yardımıönerisini veto ederek “ölümcülolmayan yardım” yapılması gerek-tiğini savunmuştu. Seul’de yaşananbu tutarsızlık bile tek başına Suriyekonusundaki yaklaşımlarınsamimiyetsizliğini ortaya koymakiçin yeterli. Toplantıdan bir müda-hale kararı çıkmadı ancak sonuçbildirgesinde yer alan bazı maddel-erle ileriye dönük bir müdahaleninyolu yapılmaya başlandı. Bildirgede

yer alan ve Suriye halkına tehditoluşturan bazı maddeler şöyle:

-Suriye'nin geleceği bizzat Suriyehalkı tarafından kararlaştırılmalı,Suriye halkının meşru ve haklı ta-lepleri karşılanıncaya kadar onlarlabirlikte olunacak.

-Suriye'nin bağımsızlığı, egemen-liği, siyasi birliği ve toprak bütün-lüğü korunmalı.

-Rejim, halkını her açıdan kay-betmiştir. Suriye rejiminin uygula-dığı acımasızlığın BM'nin BağımsızKomisyonu'nun belirttiği gibi insan-lığa karşı işlenen suçlar olarak ka-bul edilebilir.

Bu maddelerle AKP’nin önemleüstünde durduğu, Suriye’de fiili birKürt yönetiminin kurulmasına karşıönlem alınırken, Suriye’de emper-yalist çıkarlar doğrultusunda birrejim kurulana kadar ablukanındevam edeceği de anlaşılmış oldu.

“Suriye’nin dostları” bir sonrakitoplantıyı Fransa’da yapacak.

‘Suriye’nin ‘dostları’ emperyalist ‘çözüm’ için bu kez İstanbul’daydı. Toplantıdan müdahalekararı çıkartmaya çalışan aktif taşeron AKP, ABD ve AB’den şimdilik beklediği yanıtı alamadı

Endonezya’da hüküme-tin benzine yüzde 33

zam yapacağını açıklamasıhalkı sokağa döktü. Zamkarşıtı eylemlerin, teklifinmeclise gelmesinden hafta-lar öncesinde programlan-ması ve yerellerden örgüt-lenerek büyütülmesi, zam-mın geri çekilmesini sağla-dı.

Endonezya hükümeti-nin, dünya genelinde pet-rol fiyatlarının yükselmesi-ni ve fiyat endeksinin büt-çeyi alt üst ettiğini gerekçegöstererek benzine zamyapacağını açıklaması, yok-sul halkın büyük tepkisineneden oldu. Zammı aslakabul etmeyeceklerini söy-leyen yoksullar, zammakarşı örnek bir mücadeleprogramına imza attı. Tek-lifin meclise gelmesindenhaftalar önce eylemlerinebaşlayan halk, öğrenci ör-gütlerinin öncülüğünde ilkdireniş mevzilerini yerel-lerde kurdu. Pek çok ken-tin mahallelerinde “zamkarşıtı komiteler” kuruldu.Benzin istasyonlarınınönünde 24 saatlik oturma

eylemleri düzenleyenkomiteler, yüzlerce kişininkatıldığı yürüyüşleri örgüt-ledi. Teklifin meclisegeldiği gün ise JavaAdası’ndaki başkentCakarta, ülke tarihinin enkitlesel eylemlerindenbirine sahne oldu.

“ASILLAR”, VEK‹LLER‹YOK SAYDI

Meclis önüne yürüyenyüz binlerce kişi, hükümetiprotesto etti.

Hükümet, eylemin etki-sini kırabilmek ve tepkileriazaltabilmek uğruna tek-lifin görüşülmesini bir günerteledi.

Ancak bu hamle, öfkeyidaha da artırdı. Meclisegirerek “doğrudan oy kul-lanmak” istediklerinisöyleyen Endonezyalılarapolis saldırdı. Biber gazlarıve plastik mermilerle yapı-lan saldırıya karşılık verenhalk, barikatları aşarakmeclis binasına dayandı.

Polis saldırısı sonucundaiki kişinin hayatını kaybet-tiğinin açıklanması da öf-kenin daha fazla bilenme-sine vesile oldu.

Kitleselleşmiş ve mili-tanlaşmış zam karşıtı tep-kinin, meclis kapısına ka-dar dayanması karşısındaçaresiz kalan hükümet,teklifi meclise getirmedenzammı geri çektiğini açık-ladı.

Devlet Başkanı SusiloBambang Yudhoyono, geriadımlarını ilginç bir açıkla-ma ile süsledi. Yudhoyono,zammı yoksul halkı düşü-nerek yaptıklarını, ancakzamdan zenginlerin etki-lendiğini öne sürdü. Komi-telerin temsilcileri ise ka-zanımlarının ardından yap-tıkları açıklamada, benzineyapılacak bu zammın yenizamları beraberinde geti-receği, bu nedenle yürürlü-ğe girmesine asla izin vere-meyeceklerini açıkladı.Eylemciler, yaptıklarıaçıklamada 1988 yılındayapılan bir benzin zammı-nın ardından hükümetindevrildiğini de hatırlattı.

Avrupa’da hükümetlerinekonomik krizden ç›k›fl› neoli-beral sald›r›lar› yo¤unlaflt›rmak-ta aramas›, iflsizli¤in ve yoksul-lu¤un artmas›na yol aç›yor.Halk›n haklar›na yönelik sald›r›yasalar›n›n yaratt›¤›ma¤duriyet, genifl kitlelerinortak mücadele zeminlerindeyan yana gelmesini sa¤l›yor.

K›tay› saran ekonomik krizinboyutlar›n›n son göstergesiAvrupaKomisyonu’nunistatistik birimiEuroStat’›naç›klad›¤› flubatay› iflsizlik verilerioldu. Kurumagöre AvroBölgesi’nde iflsiz-lik oran› yüzde10.8’e ulaflarakrekor k›rd›. ‹spanya’da yüzde23.6, Yunanistan’da yüzde 21,Portekiz’de yüzde 15 olan iflsiz-lik oran› genç nüfusta daha dacan yak›c› oranlara ulaflm›fldurumda. 15-24 yafllar›aras›ndaki iflsizlik oran› ‹spanyave Yunanistan’da yüzde 50s›n›r›n› aflt›.

‹flsizlik ve yoksullu¤un art-mas›na ra¤men hükümetler,neoliberal sald›r› paketlerindenvazgeçmiyor. AB ve IMFtaraf›ndan dayat›lan politikalar›harfiyen uygulayaca¤›n›aç›klayan Portekiz hükümeti,ülke genelinde sosyal poli-

tikalar›n uygulanmas›na arac›l›keden 1500 mahalli idareyikald›rd›. ‹spanya’da ise yöne-time henüz birkaç hafta öncegelen Baflbakan Mariano Rajoyda rotas›n› sermayeye görebelirledi. Sermaye temsilci-leriyle yap›lan görüflmeninard›ndan hükümet, “tasarrufsa¤lamak” gerekçesiyle topluiflten ç›karmalar›n önünü açan,tazminat haklar›n› k›rpan, ülke

tarihinde iflçi hak-lar›na yönelik enbüyük sald›r› pake-tini mecliste onay-latt›. Fransa’da dayaklaflan baflkanl›kseçimlerini f›rsatbilen patronlarörgütü MEDEF,güvencesizli¤iderinlefltiren yeni

bir ifl yasas›n› hükümete dayat-t›. Teklif, 13 Nisan’da FransaMeclisi’nde oylanacak.

‹spanya’daysa emekçiler, 29Mart günü ülke tarihinin 6’›nc›genel grevine imza att›.Kat›l›m›n yüzde 67 düzeyindeoldu¤u grevde özellikle ulafl›mhizmetinde büyük baflar› eldeedildi. ‹flçi sendikalar›, iflçi-pat-ron iliflkilerindeki eflitsizli¤inartmas› durumunda grevlerinsürece¤ini aç›klad›. 200 bin Por-tekizli emekçi ise 2 Nisan günüLizbon sokaklar›n› doldurdu vehaklar›n›n gasp edilmesine izinvermeyeceklerini aç›klad›.

Ulaşımın temel bir insan hakkıolduğunu söyleyen ve parasız

sağlanması gerektiğini savunan Es-tonya halkının düzenlediği kampan-yalar ve eylemler kazanımla sonuç-landı. Başkent Tallinn’de yerel yöne-tim, kent içi ulaşımın parasız sağla-nıp sağlanmamasını halk oylamasınasundu. Halkın yüzde 75’inin “evet”oyu vermesiyle ulaşım parasız halegeldi. Halk oylamasının ardından biraçıklama yapan Tallinn Kent Beledi-ye Başkanı Edgar Savisaar, halihazır-da kullanılan sistemin, maliyetin sa-dece yüzde 33’ünü karşıladığını açık-ladı. Ulaşım hizmetinin parasız sağ-lanmasının özel araç kullanımını

azaltacağını ve toplu ulaşımı teşvikedeceğini söyleyen Savisaar, kararınAvrupa’da bir ilk olduğunu vurgula-dı. Parasız ulaşım hakkının kazanımı,muhalefetin ve sermayenin ise rahat-sızlığına yol açtı. Muhalefetteki Re-

form Partisi Genel Başkanı ValdoRandpere, kentin zengin gibi göste-rilmeye çalışılmasının aldatıcı oldu-ğunu söyledi. Sermaye çevreleri isekamu kaynaklarının “çarçur edildiği-ni” öne sürdü.

Avrupa işsizAvrupa isyanda

Endonezya’da isyan kazandı

Estonya’da ulaşım artık parasız

GÖKSU CIKIT

Page 6: 154'üncü sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

65 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

Evine bakmazsanyıkılırFener Balat

Yardımlaşma Derneği(FEBAYDER) ve KentHareketleri 29 Mart’taİstanbul FatihBelediyesi’nin tarihiyarımada içinde kepçelerlesürdürdüğü kazıçalışmalarını protesto etti.

Ayvansaray Tokludedeparkında bir araya gelenFEBAYDER ve kent hare-ketleri adına açıklamayıÇiğdem Şahin okudu.Şahin, Fatih Belediyesi’ninbölgede ArkeolojiMüzesi’nden habersiz veKoruma Kurulu kararlarıolmadan, denetimsiz biçim-de kepçelerle kazı çalışma-ları yaptığını ve bu kazılarınyer altı eserlerine ve arke-olojik kalıntılara zarar vericinitelikte olduğuna dikkatçekti. Bölgede birinci dere-ce tarihi eserlerde tahribatyaratan inşaat faali-yetlerinin sürdüğünübelirten Şahin, şunlarısöyledi: “Birçok komşumuzevine küçücük bir müda-halede bulundu diye paracezaları ödedi. Şimdi deni-yor ki evlerinize bakmamış-sınız, biz geleceğiz ve gere-keni yapacağız. Ve gerekenolarak yaptıkları Suluku-le’de, Tarlabaşı’ndaki gibiyıkım, katliam…”

Afet değiltalanyasasıVan depreminin

ardından afeti fırsataçevirme çabasına girenAKP’nin hazırladığı AfetRiski Altındaki AlanlarınDönüştürülmesiHakkındaki Kanunprotesto edildi. Yasayı“Afet değil talan yasası”olarak nitelendirenBarınma Hakkı Meclisi,TBMM’nin Dikmen kapısıönünde eylem yaptı. Barın-ma Hakkı Meclisi üyeleribu tasarının yasalaşmasıdurumunda, Çevre ve Şe-hircilik Bakanlığı ve TO-Kİ’nin hiç bir kayıt ve ko-şula bağlı olmaksızın ülketoprağıyla ilgili karar vere-bilme yetkisiyle donatılaca-ğını söyledi. AKP’nin 19milyon yapı stoğundan 9-11 milyon konutu yıkmaçabası içersine gireceğinisöyleyen Barınma HakkıMeclisi üyeleri, bu duru-mun deprem bahanesiyledaha büyük bir yağma poli-tikası başlatmanın aracıolduğunu belirttiler.

Okul yoluçamurdangeçerAnkara’da Prof. Dr.

Mehmet Sağlamİlköğretim Okulu öğrenci-lerinin çilesi bitmiyor.Ankara’nın Batıkentsemtinde Atlantis AlışverişMerkezi’nin yapımıyla yol-ları bozulan okul öğrenci-leri yaklaşık iki senedirçamurlu yolları kullanarakokula gitmek zorundabırakılıyor.

Özellikle kar yağışınınbu yıl yoğun olmasındandolayı öğrenciler çamuramahkum edilmiş durumda.Ankara BüyükşehirBelediyesi bu durumkarşısında bir çözüm üret-miyor. Gazetemizekonuşan öğrenci velisiNurhat Kurt, tek istedik-lerinin çocuklarınınrahatça kullanabileceğikaldırımları olan düzgünbir yol olduğunu söyledi.Kurt, imar planındadeğişiklik yapılarak okulbölgesinin alışveriş mer-kezlerine açılacağını dabelirtti.

A KP’nin Afet RiskiAltındaki AlanlarınDönüştürülmesi

Hakkında Kanun Tasarısı’ylabirlikte kentsel yıkıma girişeceğiillerin başında İzmir geliyor.Ulaştırma Bakanı BinaliYıldırım ile Çevre ve ŞehircilikBakanı Erdoğan Bayraktar’ınyaptığı açıklamalar da bu yönde.İzmir Büyükşehir Belediyesi(İBB) ve TOKİ işbirliğindeyapılacak kentsel dönüşüm içintasarının meclisten geçmesibekleniyor. Yoksullarının kentdışına itilmesiyle İzmir’in ‘kentdokusunun zenginleştirilmesi’projesi, büyük inşaat şirketlerive AKP yandaşlarına rant alanıaçmış olacak. İzmir’de yapılacakkentsel dönüşümden elde edile-cek rantın büyüklüğü İzmirligirişimcilerin de ağızlarınınsuyunu akıtmış olacak ki konuy-la ilgili bir internet sitesi bilebulunuyor.izmirkentseldönüşüm.com adlısite henüz faaliyete geçmemişolsa da sitenin kurucusu MimarAlp Burkat yaptığımız telefongörüşmesinde, İzmir’dekonunun çok az bilindiğini vebu konuda arz-talep dengesinisağlamak istediğini söyledi.

İzmir’in kentsel dönüşümprojeleri Karşıyaka-Örnekköy,Bayraklı, Torbalı, Menemen,Bayındır, Ege Mahallesi,Uzundere Vadisi, YeşildereVadisi’nde yapılacak.Belediyenin kentsel dönüşümiçin belirlediği alanlardakidönüşüm planları bakanlıktarafından henüz onaylanmadı.Cennetçeşme 1. Etap Projesi ileilgili orada yaşayan insanlar vemahale temsilcileri, projeyedahil edilmeye çalışılıyor.

Peki ya İzmir’in en eski semt-

lerinde yaşayan yoksullarındurumu ne olacak? Bu soruyayanıt bulmak için Doğal veKültürel Çevre Girişimi sözcüsüAhmet Tuncay Karaçorlu ilegörüştük. Karaçorlu, gecekon-duların emek sürecinin hiçesayıldığını söyleyerek, yok-sulların yaşam standartlarınınzorla değiştirilmeyeçalışıldığının altını çizdi.

Karaçorlu, bölge halkınınyaşam alanlarının meta olaraksunulmasına dikkat çekerekşunları söyledi: “Yapılmak iste-

nen asıl şey insanların yaşamalanlarının bir arsa olarakdeğerlendirilmek istenmesi.Merkezi idare tarafından sonyıllarda gündeme getirilmiş olankentsel dönüşümün ruhu bun-dan başka bir şey değil. Yanigecekondu bölgelerinde imarhaklarını elde etmiş, kentinortasında kalma özelliği taşıyanyoksulların evlerini ve parklarınıbirer arsaya dönüştürme proje-si. Elbette sadece arsa eldeetme projesi olmadığı için, işiniçinde bir de inşaat sektörü ve

rant alanı elde etme amacı var.”

‹ZM‹R’‹N KONUTA‹HT‹YACI YOK

Karaçorlu’ya iddia edildiğigibi İzmir’de yeni konuta ihtiyaçolup olmadığını sorduk; mevcutkonutların nüfusu kaldırabile-cek düzeyde olduğu yanıtını vedahasını aldık: “İzmir’in yenikonut alanlarına ihtiyacıolmadığı gibi var olanlarınyoğunluklarının artırılmasına daihtiyacı yok. İzmir’in planlan-mamış alanlarındaki yapılaşma

tamamlandığında 2025 yılınınnüfus ihtiyacından bile fazlakonut ortaya çıkıyor. İBB’ninkonuyla ilgili yapmış olduğuçalışmalarda da bu husus belir-tiliyor.”

Karaçorlu, kentseldönüşümle insanların dahasağlıklı konutlarda daha sağlıklıyaşayacakları iddiasını daeleştiriyor. Kentsel dönüşümün,halkın kültürüne uzak biryapılaşma yarattığını vurgulayanKaraçorlu, bu konuda şunlarısöylüyor: “O insanlara konut

olarak sunulan çok katlı vekendi yaşam kültürlerinden çokfarklı yapılar yaşamlarını dahada zorlaştırmakta. Oturmamaliyeti ve diğer alanda sosyalmaliyeti çileden başka bir şeydeğil. Bahçeli evlerde oturangecekondu halkının, topraklailişkisi kesilmekte, komşulukilişkileri bitmekte, çözemeyeceğiteknik sıkıntılarla karşılaşmakta:ısınma-asansör gideri yükü deüstüne eklenmekte.”

Karaçorlu işşsizlik vegüvencesizlik içinde yaşayangecekondu halkından düzenliödeme beklemenin ayrı birçözümsüzlük üreteceğine dedikkat çekti. Bu çözümsüzlüğünyeni gecekondu bölgeleri yara-tacağını söyleyerek, kentseldönüşümün sosyal yönününsorunlu olduğunu anlattı.

Ayrıca Karaçorlu’nundeğerlendirmelerine göremimari, inşaat ve dayanıklılıkaçılarından uygun olmasa bilegecekondu bölgesindekiyapılanma, insan temelli bakışaçısıyla yapıldığı için gerekoradaki ağaç dokusunun varlığı,gerek evlerin birbirleriyleuzaklığı ve komşuluk ilişkileridikkate alındığında, projelerdeöngörülen yapılara göre dahadeğerli. Karaçorlu esas sosyalgörevin bu dokuların sağlıklıhale getirilmesi, örnek kısımlarıyok ederek değil eksik olanlarıtamamlamak olduğunu ifadeetti.

Karaçoğlu son olarak, biruyarıda bulundu: “Barınmahakları ellerinden alınan insan-lara verilecek evler şartlı olarakveriliyor. İnsanlar gelecekte sa-hip olabilmek için borçlandırılı-yor. İşsizliğin yoğun olduğu obölgelerde taksitler ödenemiyorve süreç yarım kalıyor. İnsan-ların hak sahipliği sona eriyor.”

Yoksulun evi rantçıya arsa

Okmeydanıevlerinesahip çıkıyor

Eşmeli çiftçiler ‘imha planına’ isyan etti

K E N T S E L D Ö N Ü fi Ü M D E ‹ L K K A Z M A ‹ Z M ‹ R ’ E V U R U L U Y O R

AYCAN TEK‹N

AKP’nin kentsel dönüşümünde ilk kazmayı vuracağını ‘müjdele-diği’ İzmir’de barınma hakkı mücadelesi verenler, yoksullarınyaşam alanlarının rantçılar için arsaya çevirdiğini söylüyor

Mersin Akkuyu’da nükleer santral projesi ile ilgiliyap›lmak istenen Çevresel Etki De¤erlendirmesi(ÇED) toplant›s›na nükleer karfl›tlar› izin vermedi.ÇED müdür yard›mc›s› engellenen toplant›y› yap›ld›sayd› ve Çevre ve fiehircilik Bakanl›¤› Mersin ‹lMüdürlü¤ü yalan haberini yapt›.

Köylüler ve nükleer karfl›tlar›, Mersin'in BüyükceliBeldesi'ne ba¤l› Akkuyu Koyu’nda kurulmas› plan-lanan nükleer santral ile ilgili yap›lmak istenentoplant›y› yapt›rmad›. Sabah›n erken saatlerindenitibaren toplant›n›n gerçeklefltirilece¤i dü¤ün salo-nunun önünde beklemeye bafllayan nükleer karfl›tlar›salona girmek istedi. Jandarma köylülere sert birbiçimde müdahale etti, buna karfl›n salona girilmesi-

ni engelleyemedi. Toplant›n›n yap›ld›¤› salona giren köylüler

"Buralar bizim size b›rakmayaca¤›z", "AkkuyuÇernobil olmayacak" sloganlar› att›. ÇED GenelMüdür Yard›mc›s› Osman Öztürk konuflturulmad›.Nükleer karfl›tlar› engelleme giriflimlerine ra¤menkürsüye ç›kt› ve mikrofona el koydu. Alk›fllarladesteklenen eylem nedeniyle toplant› gerçeklefltirile-medi. Bu durum karfl›s›nda Osman Öztürk “Bilgialma hakk› gasp edildi¤i için toplant›y› sona erdiriyo-rum ve toplant›y› yap›lm›fl say›yorum” dedi.

Konuyla ilgili aç›klama yapan Nükleer Karfl›t›Platform (NKP), AKP'nin güvenli bir santral inflaetme, inflaat› ba¤›ms›z denetime tabi tutma ve

halk›n görüfllerini alma niyeti olmad›¤›n› belirtti.NKP, bu santrallerin patlamaya haz›r bomba gibioldu¤unu ve ikinci bir Çernobil'in ve Fukuflima'n›nMersin'e infla edilmesine izin vermeyecekleriniduyurdu.

Buna ra¤men, Çevre ve fiehircilik Bakanl›¤›Mersin ‹l Müdürlü¤ü sitesinde toplant›n›n yap›ld›¤›haberini yay›mland›. Ekolojistler.Org internet sitesi,protesto foto¤raflar›yla birlikte bir haber yay›mla-yarak bakanl›¤›n neleri görmezden geldi¤ine dikkatçekti. Bakanl›k sitesinde yay›mlanan foto¤raflarlaprotesto foto¤raflar›n›n karfl›laflt›r›ld›¤› haberdebakanl›¤›n eylem haberini vermedi¤i gibi yalanhaber yapt›¤› ortaya ç›kt›.

Bakanlıktan hayali ÇED toplantısı

Neredeyse hiçbir evintapusu olmayan

Okmeydanı’nda yıkımbüyük bir tehdit.Belediye,Okmeydanı’ndayapılacak kentseldönüşüm projesindenönce imara açılan bu böl-genin tapularınıdağıtacağını söyleyerekhalktan belgeler topla-maya çalışıyor.

Okmeydanı halkı, 24Mart’ta Mercan DüğünSalonu’nda tapu soru-nuna dair ve kentseldönüşüm projelerinekarşı toplantı yaptı.Beyoğlu Belediyesi’nin,Okmeydanı’nın imaraaçılması ve bölgededönüşüm için çalışmalarahız vermesine karşı 500mahalleli bir araya geldi.

Okmeydanı halkıtoplantıda, konutlarınparasını ödediklerini,hatta bir kez değil herdönem seçim vaatleri ve

imar aflarıyla ödemeleryaptıklarını, şimdiyeniden kendilerine tapusatılmasına karşı olduk-larını belirti. Mahallelitapuların hak sahiplerinebedelsiz verilmesini iste-di.

Mimarlar, şehirplancıları ve avukatlarında katıldığı toplantıda,Okmeydanı’ndayapılacak bir dönüşümünsadece mekan yapısınındeğiştirmeyeceğini vedayanışma ruhunun dayok edileceği hatırlatıldı.

Mahalleliler,“Yıllardır yan yanayaşadığımızkomşularımızdanayrılmayacağız” dedi.

Mahalle halkı, hak-larının korunmasınıgaranti altına almak içinbelediyeye tapu içinbaşvuru yapılması vebunun için taahhütnamemetni hazırlanmasınıkararlaştırdı.

E şmeli çiftçiler KocaeliBüyükşehir Belediyesi ve

Kartepe Belediyesi’nin uygula-mayı planladığı “1/1000’lik uygula-ma imar planı” karşısında isyanetti.

Daha önce mahallekahvelerinde gönüllü hukukçu-ların ve şehir plancılarınınkatılımıyla toplantılar yapanköylüler, 1 Nisan günü Eşme’dehalka açık bir toplantıgerçekleştirdi. Şehir plancısı ZekaiAkay ve Çiftçi-Sen Genel Başkanı

Abdullah Aysu’nun katıldığıtoplantıda Eşmeliler de söz aldı veplanın “Eşme’yi imha planı”olduğunu ifade etti. Eşmelilerdava sürecine hazırlandıklarınıdile getirdi ve bir ay sonra büyükbir eylem gerçekleştirecekleriniduyurdu. Toplantıda “Villanızabekçi değil, bahçemde çiftçi olmakistiyorum” yazılı bir pankart daaçıldı. Eşmeliler, 1/1000 imarplanı askıdayken plana hep birlik-te dilekçe yazarak itirazetmişlerdi.

YEfi‹L ALAN DED‹LERMEZARLI⁄I YED‹LER

Belediyelerin uygulamayı dü-şündüğü plana göre çiftçilerin ev-lerinin bulunduğu alan imara açıkgözükmediği için evlerin var olantapuları geçersiz sayılıyor. Öteyandan ayva, erik, kiraz ve cevizyetiştiriciliği yapılan bölgedeki ta-rım alanları da rekreasyon alanıolarak gösteriliyor. Bu da bu böl-gede tarım yapılamayacağı anla-mına geliyor, çünkü otel, AVM,çocuk parkı, stadyum gibi kulla-

nımlar da imar planlarında ‘rekre-asyon alanı’ olarak geçiyor.

Kartepe Belediye Başkanıplanla ilgili olarak tarım ve hay-vancılığın zarar görmeyeceğinisöylese de Eşmeliler başkanainanmıyor.

Daha önce bölgede inşa edilenevsel atık kolektöründen sonraköylülerin tarihi mezarlıkları yokedilmişti. O zaman da kolektörünhiçbir zarar getirmeyeceği,belediye yöneticileri tarafındaniddia edilmişti.

Eflme beldesi,Kocaeli’nin endo¤usunda SapancaGölü k›y›s›nda, temelgeçimin meyvecilikoldu¤u bir belde.

Page 7: 154'üncü sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

75 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

Başbakan twitter hesabında yazdı: “İşte, Çevreve Şehircilik Bakanlığı'nı sadece bunun için

kurduk. Kentsel dönüşümü yaptık, yapacağız.” Başbakan, bu dönüşümün ne pahasına hangi

koşullarda gerçekleştiriliyor olduğunu, elbettetwitter’ın 140 karakterde dert anlatma sınırlamasınedeniyle değil, “yaptık-yapacağız”dan ötesini te-ferruat olarak gördüğündenanlatmıyor. Bir çırpıda söy-leniveren “yaptık-yapacağız”gibi; doğanın talan edilmesi,kentlerin yağmalanması, ye-ri geldiğinde ve kişisine göreözel mülkiyet hakkının bilegasp edilmesi, kamu yararıkavramının içeriğinin veamacının çarpıtılması, tümyaşam alanlarının meta hali-ne getirilmesi, kanun hük-münde kararnameler çıkarıl-ması ve kanunlar yazılmasıda bir çırpıda oluveriyor.AKP, utanmıyor, gocunmu-yor adına bile “acele” dedik-leri kamulaştırmalar yapıyor. Ses yükseltmeye,direnişlere mahal vermeden, sessizce, bir keredeiş bitiversin istiyor. Böylece, sonunda nasılsa yı-kılmış bir konutu “yıktırmayacağız” diye direnenbir Dikmenli kadın, yapılmış bir nükleer santralinkarşısına “kurdurmayacağız” diyen bir Mersinligenç çıkamayacak diye düşünüyor. Birmahkeme kararındaki gibi bir kurnazlıkla “E biryıktıralım bakalım, ancak öyle anlayabiliriz kamuyararına mı değil mi?”ye getiriyor.

“Hemen” diyor Başbakan Erdoğan. Aslındakendini padişah sandığından “tiz” demek istiyor.Ama yok, bu bir genelge ve bu yüzden hukukibir dil kullanıyor: “İvedilikle!” İvedilikleAkkuyu’daki nükleer santral projesinin hayatageçirilmesini isteyen Erdoğan’ın acelesi 2023’eyetişmek. Başbakan bir genelge de en çokdirenişle karşılaştıkları alanlardan biri olanHES’leri hızlandırmak için hazırlıyor. “Sektörlerarası koordinasyonu, işbirliğini ve suyatırımlarının hızlandırılmasını sağlamak"amaçlarını yazarak onların da acilen hayatageçirilmesini istiyor.

Minareyi çalan aceleci AKP, bir açıklama getir-mek ihtiyacından değil de soran olursa yani davaaçılırsa diye çeşit çeşit kılıfları da kenarda bulun-duruyor. Kılıflar için en kullanışlı yol en çok karşı-sına çıkacak soruna çözüm bulmak; kendine gö-re bir “kamu yararı” içeriği oluşturmak. Kamuyararı duruma göre, sermayenin işsizleri istihdametme olanağı, ülkenin kalkınması umudu, şirket-lerin edeceği kâr, dışa bağımlılıktan kurtulmahatta çarpık kentleşmeyi önlemeye (yoksulluğugizlemeye) dönüştürülebiliyor.

AKP hukuki, fiili ve siyasi yolları deneyerek,ülke sınırları dahilindeki kendince ranta açılabilirgördüğü tüm topraklara, sermaye lehine el koy-maya çalışıyor. Oyununu şöyle işletiyor: İlk etap-ta hükümet duruma el koyuyor, iktidarın gücünükullanarak, halkın direnişini kırmayı deniyor.Sonra sorumluluktan bir anda kurtuluyor. Çünkükamulaştırmaların, ÇED raporlarının, Bakanlıkizinlerinin devamında işi, sermayeye devrediyor.

Bugünlerde de acele kamulaştırma yolunutecrübe ediyor. Sonra bu şekilde kamulaştırdığıyaşam alanlarını, sermayeye meta olarak sunu-yor. Üstelik acele kamulaştırma işlemi yalnızcasonuçları bakımından değil, yapılma aşamasındada sorunlu, başka bir ifadeyle usûl yönünden desakat. İşlemin yapılması Milli Müdafaa Mükellefi-yeti Kanunu’na dayanıyor. O da seferberlik, sa-vaş hali gibi şartlar için öngörülmüş, 39’da hazır-lanmış bir kanun. AKP, halka ve onun haklarınakarşı açtığı savaşta kentsel dönüşüm seferberliğibaşlatmışcasına bir yönetim ortaya koyuyor.

Acele kamulaştırma bizi yalnızca 39’a, İkinciDünya Savaşı yıllarına götürmüyor. AKP, dahaeskileri, kapitalizmin doğduğu dönemden esin-leniyor. Toprak çitlemelerle, köylülerin mülksüz-leştirildiği, mülksüzleştirilen köylülerin kapitalizm-le ve yoksullukla yüzleştiği dönemi. Bakın niyetyönünden sermayenin birikim aşamasındakifarklılıklar nedeniyle ayrışsa da kullanılan yön-temler nerede birleşiyor. Sermaye-iktidar elele,derelerimizi kurutup yaşam alanlarımızda bizi yoksayarken, evimizi başımıza yıkıp, moloz parasıylaavutmaya çalışırken, bahçemizdeki ağaçları kesipbize duble yollar inşa ederken, bu sıradadepremzedeler karda kışta çadırlarda kalırken,“Bu topraklar bizim” diyebileceğimiz bir hakkımızolmasın diye uğraşıyor.

Unutmadan, Erdoğan başta yazdığım tweeti-nin ardından şunu yazıyordu: “İnşallah çocuk-larımıza beton yığınları içine mahkum olmuşşehirler değil, parklar ve yeşiller içinde olanşehirler emanet edeceğiz.” Demek öyle, eyvallahBaşbakan, eksik olma!

Halka karfl› savafltakentsel dönüflümseferberli¤i

TubaGünefl

[email protected]

Gıdada bal gibi sahtekarlıkM edyada hızlı bir artış

gösteren bal reklamların-da arısız elde edilen bal-

ların pazarlandığı ortaya çıktı. Birdevlet kuruluşuna bal satım ihalesi-ne girerek diğer üreticilerden ol-dukça düşük bir teklif verenüreticinin ballarının diğer bal üreti-cileri tarafından analiz ettirilmesiylebu gerçek ortaya çıktı. Yapılan in-celeme sonucunda üretilen ballarınsahte olduğu, şekerli kimyasal birkarışımın bal olarak satıldığı belir-lendi.

SAHTE BAL NASIL OLUYOR?Sahte bal, mısır şurubu, fruktoz

olarak da bilinen Nişasta BazlıŞeker (NBŞ) içerisine bal esansıkatılarak elde ediliyor. Normal birbaldan farklı görünmeyen bumadde orjinal baldan duyu organ-larıyla ayırt edilemiyor. Arıolmadan elde edilen bu sahte balıngerçek baldan ayırt edilmesi ancaklabaratuvar koşullarında mümkün.Sahte bal vakasının şimdi ortayaçıkmasının sebebi bu kimyasalkarışımın elde edilmesindekullanılan mısır şurubunun kul-lanımının AKP döneminde yenidüzenlemelerle yaygınlaştırılması.2011 yılının Haziran ayındahükümet NBŞ’nin kullanımkotasını yüzde 7.5’tan yüzde 15’eçıkardı. Şeker pancarı tarımının tas-fiyesinde önemli bir adım olan NBŞkullanımın yaygınlaştırılması, buürünün daha düşük maliyetli olmasınedeniyle gıda üreticileri tarafından

da desteklendi.N‹fiASTA BAZLI fiEKER‹NZARARLARI NELER?

Daha önce Halkın Sesi gazete-sine bu konuyu anlatan OnkolojiUzmanı Dr. Yavuz Dizdarlar, aşırımiktarda früktoz kullanımının

şeker ve obezite gibi hastalıklarıtetiklediğini söylüyor. Vücut,NBŞ’yi şeker olarak algılayamıyor.Bu da karaciğerde birikmesineneden oluyor.

Karaciğerde biriken bu kimyasalmadde obezite ve kansere varan

ciddi sağlık problemlerine yolaçıyor.

NBŞ’nin önünü açan bir diğeruygulamaysa, NBŞ’nin ürün amba-lajlarında şeker olarak geçmesineizin veren mevzuat. Üretici şekeryerine bu kimyasalı kullanıyor ama

bunu ambalajında şeker diye belir-tiyor. Böylece tüketiciler aldıklarıürünlerde NBŞ olduğunuanlamıyor.

DENET‹MS‹ZL‹K ÖNÜNÜ AÇTIKonuyla ilgili gazetemize açıkla-

malarda bulunan Bal ÜreticileriBirliği Danışmanı Nuray Işık,küçük ve orta ölçekli üretim şirket-lerinde daha önce ziraat, kimyaveya gıda mühendisiçalıştırılmasının zorunlu olduğunusöyleyerek, 2010 yılında çıkartılan5996 sayılı gıda üretimi, tüketimi vedenetlenmesine dair KanunHükmünde Kararname ile bununortadan kaldırıldığını ifade etti.Işık, bu durumun teşvik edilen NBŞyanında ciddi bir etken olduğunusöyleyerek sahte bal üreticilerininbaşı boş bırakıldığını belirtiyor.

Aşırı fürüktozun insanlarda birçok ciddi hastalığa neden olduğunuanlatan Işık denetimlere yeterincedikkat edilmemesiyle insanlarınparalılaştırılan sağlık sektörünedoğru yöneltildiğini söyledi. Işık,sağlıklı bir şekilde beslenmehakkının sağlık hakkı, eğitim hakkıgibi önemli bir hak olduğuna dikkatçekiyor.

BAL ÜRET‹C‹S‹ DERTL‹Sahte balların piyasaya

çıkmasıyla orjinal bal üreticilerininzor durumda kaldığını söyleyen Işıkbunun önüne geçilebilmesi içindevletin şeker pancarı üretimindekikotayı kaldırılarak bu üretimi teşviketmesi ve denetimlerini artırmasınıgerektiğini söylüyor.

Bursa’da köylülerin su isyanı

Orman ve Su İşleri Bakanlığıtarafından 21 Mart’ta düzenlenen

“Dünya ormancılık, su ve meterolojigünleri” etkinlikleri Enerji, Sanayi veMaden Kamu Emekçileri Sendikası(ESM) tarafından protesto edildi.Ankara Ticaret Odası’nda düzenlenensu gününü protesto eden emekçileradına açıklamayı ESM Başkanı MustafaŞeroğlu yaptı. Şeroğlu, temel hizmetlerinparalı olduğunun altını çizerek,“Emperyalizmin pazar kavgası arayışıson 30 yılda doğal varlıklardan sosyalgüvenliğe, eğitimden sağlığa, ulaşımdanposta hizmetlerine kadar uzamıştır.Emperyalizm yeryüzünün ve doğanınbütün değerlerini hızla metalaştırmayabaşlamıştır" dedi. Adana’nın Kozanilçesindeki baraj kazasını hatırlatanŞeroğlu, olayın ardından hükümetin veyetkililerin açıklamalarını son derece

vahim bulduğunu belirtecek yaşanan buolayın bir kaza olmadığını söyledi. Şe-roğlu, böylesi bir facianın yaşanmasınınnedeninin DSİ’nin denetleme göreviniyerine getirmemesi olduğunu belirtti.

Gerçek sorumluların suyu kamu malıolmaktan çıkarıp bir meta halinedönüştürenler olduğunu söyleyenŞeroğlu, sermayenin yuvası olarak tarifettiği Ankara Ticaret Odası`nda DünyaSu Günü kutlayanlara seslenerek,“Akarsuyu elinden alınan, deresi kurutu-lan, denetimsizlik yüzünden canındanolan bu ülke insanları, Dünya SuGünü`nde göstermelik toplantılarda;sizlerle yan yana olmayacağız” dedi.Şeroğlu, hayatın temel kaynağı olansuyun, kötü bir yönetimle insan hayatınakastedecek duruma getirildiğini ve bunukamuoyuyla her fırsatta paylaşacaklarınısöyledi.

Tortum’un Bağbaşıbeldesinde uzun süredir

verilen HES karşıtımücadelede Devlet Su İşleri(DSİ) önemli bir karara imzaattı. DSİ, çevre ve doğa tahri-batı yapıldığı gerekçesi ileBağbaşı HES inşaatını geçicibir süreyle durdurdu. DSİ,şirketin, verdiği taahhütlereuymadığını, proje tanıtımdosyasının gerçeklikten uzak,bilirkişi raporunun da eksik vehatalı olduğunu kabul etti.

Bağbaşı Beldesi’nden AliDursun, DSİ’nin kararınıgazetemize değerlendirdi.Dere yatağına dolumyapılmasının yasadışı olduğunubelirten Dursun, bu uygulamasonucunda heyelanlarınbaşladığını söyledi. Dursun,DSİ’nin de durdurma kararınıcan ve mal güvenliği gerekçe-siyle aldığına dikkat çekti.DSİ’nin kararını Danıştay’dakidavaya ek olarak yolladıklarınıbelirten Dursun, projeye ihti-

yati tedbir koydurmaya çalış-tıklarını söyledi.

Proje durdurulsa da uzunsüredir HES’lere karşımücadele eden Bağbaşıhalkına açılan davalar sürüyor.2011’de iş makinaları, polis vejandarma bölgeye girmeyeçalışmış olayların ardındanhemen hemen herkese davalaraçılmıştı. Mahkeme, 17yaşındaki Leyla Yalçınkaya’nıneylemlere katılanlar ilegörüşmesini yasaklamıştı.

Bursa’da su kaynaklarının şirketlerepazarlanmasına tepki gösteren köylüler

eylem yaptı. Bursa Su Platformu ve Başköylüler su

kaynaklarının şirketlere pazarlanmasınıprotesto etmek için 24 Mart’ta setbaşıMahfel önünde buluşarak, tulum ve zurnaeşliğinde Kent Müzesi önüneyürüdü.Yüzlerce köylünün katıldığıyürüyüşte sık sık “Kıran’ın, Başköy’ün,Suuçtu’nun suyuna dokunma” sloganı atıldı.

Kent müzesi önünde basın açıklamasıokuyan Doğa-Der Yönetim Kurulu üyesiEylem Küçükaltun, Köylerin sukaynaklarının köylülere sorulmaksızınşirketlere pazarlandığını dile getirdi.Küçükaltun Bursa’nın ambalajlı su pazarındailk sıralarda yer aldığını ifade etti.

Küçükaltun, Uludağ Milli Parkı’ndanyasalara aykırı olarak şirketlere su verildiğinibelirterek egemenlerin “su boşa akıyor”söylemlerine karşı suyun bugüne kadar hiçbirzaman “boşa” akmadığını söyledi.

Eyleme katılan köylülerden biri “Suuçtuşelalesinin suyunu alıp kurutuyorlar. Benimçocukluğum dereboyunda geçti, ben şimdi nebalık tutabiliyorum ne hayvan sulayabiliyo-rum” dedi. “Derem kuruduktan sonra benne yapabilirim” diye soran Başköylü yurttaş,“Suuçtu şelalesinin suyunu vermiyoruz ver-meye de niyetimiz yok” diye konuştu.

‘KONTA⁄I ÇEV‹RENLE DE⁄‹LÇEV‹RTENLE ‹fi‹M‹Z’

Halkın Sesi’ne konuşan Nursel Pınar,Başköyü’ndeki Suuçtu şelalesiin köy sınırları

içerisindeki yapılmak istenen fabrika vebarajla yok edileceğini söyledi. Pınar fab-rikanın yapılması için sürekli işçilerin işmakineleriyle geldiklerini ancak Başköylü-lerin iş makinelerini gördüklerinde işçilerinçalışmasına izin vermediklerini belirterek,“Bizim işimiz kontağı çevirenle değilçevirtenle” dedi.

Pınar sözlerine şöyle devam etti:“Arazilerimiz, tarlalarımız, ormanlarımız,hayvanlarımız, ormanlarımız için anlaya-cağınız tüm yaşamımız olan suyumuzun,elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz.”

Pınar, değerlendirmelerinde Suuçtuşelalesine yapılmak istenen fabrika ve barajakarşı Başköylülerin Bursa Su Platformuylabirlikte sularına sahip çıkmak için mücadeleedeceklerini vurguladı.

Tortum’daki HES yaşama zararlı

Hızlı bir artış gösteren bal reklamlarının altından sahtekarlık çıktı. Bir kaçkavanozu 100 liraya satılan ucuz ballar, AKP’nin Nişasta Bazlı Şeker’inkullanım kotasını arttırması ile başlayan arısız üretimin ürünü çıktı

OSMAN NUR‹ ORHAN

Bursa’daki köylüler, sularını tehdit eden iş makinelerini gördüklerinde işçilerin çalışmasına izinvermiyor, tepkilerini “Bizim işimiz kontağı çevirenle değil çevirtenle” sözleriyle dile getiriyor

Suyun Ticarilefltirilmesine Hay›r Platformu, 3.Köprü Yerine Yaflam Platformu ve Kent Hareketleribileflenleri, yapt›klar› bas›n aç›klamas›yla yaflamalanlar›n›n kamulaflt›rma ad› alt›nda özel flirketlerepeflkefl çekilmesini protesto etti.

Ça¤layan'daki‹stanbul Adliyesiönünde 27 Mart’tabir araya gelen‹stanbullular,"Evime, kentime,yaflam alan›madokunma!" yaz›l›pankart açarak,devletin 'acelekamulaflt›rma' ad›alt›nda halklaraait yaflam alan-lar›n› müsadereyöntemiyleflirketlere devretmesini protesto etti.

Bas›n aç›klamas›n› okuyan fienay Elhüseyni,Kamulaflt›rma Kanunu'nda yer alan 'acele kamu-laflt›rma' ifadesinin afet yönetimi, kentseldönüflüm ya da üçüncü köprü projesibahaneleriyle yaflam alanlar›n›n sermayeye peflkeflçekilmesini öngördü¤ünü söyledi. Bununkamulaflt›rma de¤il aç›kça “el koyma” oldu¤unusöyleyen Elhüseyni “Bütün kanun tasar›lar› geriçekilmeli, ç›kar›lm›fl kanunlar ve ekleri iptaledilmeli ve bunlara dayanarak yap›lan tüm uygu-lamalar sona erdirilmelidir” dedi.

Bu uygulamalar›n durdurulmamas› halinde acilkamulaflt›rma kararlar› ile el konulan ve flirketlerinkullan›m›na sunulan tafl›nmazlar için Anadolu'nunher yerinde suç duyurusunda bulunacaklar›n›nalt›n› çizen Elhüseyni, verilecek hukuk mücade-lesinde müdahil olacaklar›n› da vurgulad›.

Kamulaflt›rma Kanunu’nda istisnai olarak yeralan “acele kamu-laflt›rma” ifadesi birmenkul ya da gayri-menkulün kamu yada toplumun tümüad›na kullan›lmaküzere devletmülkiyetine geçiril-mesi anlam›nagelmekteydi. Ancakbu dönem BakanlarKurulu ile EnerjiPiyasas› DüzenlemeKurulu taraf›ndantoplumun ortak kul-

lan›m alanlar› devlet eliyle h›zla özel flirketleredevrediliyor. Kentlerde ya¤ma, afet yönetimi vekentsel dönüflüm ad› alt›nda uygulanmayabaflland›.

1939 y›l›nda 2.Dünya Savafl› öncesinde savaflhaz›rl›¤› kapsam›nda ç›kart›lan ve hukukun üstün-lü¤ünün geçerli oldu¤u iddia edilen bir ülkedeolmamas› gereken (o günkü ad›yla) Milli MüdafaaMükellefiyetleri Kanununu HES, baraj, madencilik,petrol, ulafl›m ve kentsel dönüflüm projelerindeflirketlerin ticari ç›karlar› için kullan›l›yor.

EVR‹M ÇAKIR

Kamulaştırma değil el koyma Sular yaşam değilölüm yeşertiyor

Page 8: 154'üncü sayı

EMEKHalk›n Sesi

85 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

İstanbul Tuzla’daki RMKTersanesi önünde dire-

nişini sürdüren ELTA işçi-lerine polis saldırdı. 13Mart’ta işten çıkarılan işçi-ler 28 Mart’ta RMK patro-nu ile görüşmek istedi. Ta-lepleri kabul edilmeyen iş-çiler tersane önündeki yolutrafiğe kapattı. 2 saattenfazla süren eyleme polissaldırdı. Polis saldırısı so-nucu 10 işçi gözaltınaalındı. Bir gün sonrasındada Maltepe Belediyesiönünde direnişlerini sürdü-ren işçilere Belediye Başka-nı’nın koruması ve polissaldırdı. Saldırı sonucu 13işçi gözaltına alındı.

Martayında 59işçi öldüİstanbul İşçi Sağlığı ve İş

Güvenliği Meclisi(İSİG), 1 Nisan günü birbasın açıklaması yaparakmart ayı iş kazaları vemeslek hastalıklarıraporunu açıkladı. İSİG’inbu ayki gündemindeEsenyurt'ta yanarak öleninşaat işçileri vardı ve basınaçıklamasını inşaat işçileriokudu. İSİG’in raporunagöre mart ayındaki iş kaza-larında 59 işçi hayatını kay-betti. En çok ölüm inşaat,maden ve enerji sektör-lerinde yaşanırken ölen 59işçiden 27’sini inşaat işçilerioluşturdu.

Diyarbakır’daki DicleÜniversitesi

Hastanesi’nde Dev Sağlık-İş,sendika üyelerine yönelikbaskılara karşı 28 Mart’tabasın açıklaması yaptı. 250kişinin katıldığı eylemdeaçıklamayı Dev Sağlık-İşYönetim Kurulu Üyesi Zey-nep Çelik okudu. Çelik, işçi-lere taşeron şirket tarafın-dan sendikalarından istifaetmeleri için baskı yapıldığı-nı, baskının Başhekimlikeliyle gerçekleştirildiğini söy-ledi. Çelik, hastanede açılanyeni bölümlere geçiş içinsendikadan istifa etmeninşart koşulduğunu ifade etti.

İstifabaskısınatepki

Enerji-Sen Tes-İş’in kalesinde

E nerji-Sen Genel Başkanı KamilKartal ve enerji işçisi MahirÖzdoğan, 26 Mart’ta Elbis-

tan’da Tes-İş Şube yöneticilerinin sal-dırısına uğradı. Kartal ve Özdoğan, Af-şin Elbistan Termik Santrali’nin ASantrali şube Müdürüyle yaptıkları gö-rüşmenin ardından bina çıkışında, baş-larında Tes-İş Afşin Şube Müdürü’nünbulunduğu 10 kişilik grubun saldırısınauğradı. Kartal ve Özdoğan kendilerinikorurken olaya özel güvenlikçiler mü-dahale etti. Aralarında Tes-İş Şube yö-neticilerinin olduğu grup silah çekerektemsilcilik odasına kaçtı. Olay yerinegelen jandarma ekipleri Kartal ve Öz-doğan’ı gözaltına aldı. Kartal ve Özdo-ğan, saldırganlar hakkında suç duyuru-sunda bulundu.

Enerji-Sen’lilere yönelik Tes-İşsaldırısı İstanbul ve Adana’da gerçek-leştirilen eylemlerle protesto edildi.Yoğun katılımın olduğu iki eylemde deTes-İş’in, işçilerin hakları içinmücadele eden Enerji-Sen’e tahammüledemediği belirtilirken, Enerji-Sen’ingeri adım atmayacağı duyuruldu.

ELB‹STAN TES-‹fi’‹N KALES‹Saldırının nedeninin, Tes-İş’in

bölgedeki hakimiyetini kaybetmemeisteği olduğunu belirten Enerji-SenGenel Başkanı Kamil Kartal, Tes-İş’inişçiler üzerinde yarattığı hakimiyetin,silah zoru ve baskıyla kurulduğunu,maruz kaldıkları saldırının da bunugözler önüne serdiğini ifade etti.

Türkiye’nin birçok yerinde Tes-İşüyelerinin Enerji-Sen’e geçme isteği

karşısında Elbistan’daki gibi saldırıyaşanmadı. Kamil Kartal’ın sözünüettiği hakimiyet kurma isteğinin neden-leri Elbistan’ın ve termik santralinözelliklerine bakıldığında anlaşılıyor.

Elbistan Tes-İş açısından, Enerji-Sen’in geleceği açısından ve ülkedekienerji politikaları açısından çok önemlibir yere sahip. Temel geçim kaynağıenerji ve maden sektörü olan bölgede-ki termik santraller üretim kapsitesi veişçi sayısı olarak Türkiye’nin en büyüktermik santralleri. Kamu kuruluşuElektrik Üretim A.Ş’ye (EÜAŞ) aittermik santrallerde 1.800 kadrolu işçi

çalışıyor. Bu özelliği nedeniyle santralTes-İş açısından adeta kale. Santraldetaşeron şirketler de var ve daha çoksantralin bakım işlerinde faaliyetgösteren bu şirketlerde 400 civarındaişçi çalışıyor. Ayrıca üç yıl içinde 4 tanebüyük termik santralin yapılacağıbölgede 5’i büyük, 10 tane hidroelek-trik santrali (HES) var. BüyükHES’lerden 5’i Limak Holding’e ait.Uluslararası enerji şirketlerinin büyükyatırımlar yapmayı düşündüğü böl-genin enerji üretim havzasınadönüştürülmesi planlanıyor. 150 yıllıkkömür rezervinin de bulunduğu

bölgede 3 yıl içinde 15 binden fazlaenerji ve maden işçisi çalışacak.

Bölgede devlet Tes-İş gibi birsendikaya her zaman ihtiyaç duyuyor.Tes-İş’in Afşin ve Elbistan şubelerininbaşına geçen yönetim de büyük birrant ağının tepesine oturuyor. Hattaşube genel kurulları silahlı çatışmalaradahi sahne oluyor. Bölgede yargı, kol-luk, idare ve Tes-İş işbirliği içinde.Kamil Kartal’ın aktardıği bilgilere göreşimdiye kadar Tes-İş ‘çeteleri’tarafından darp edilen birçok işçi olsada hiçbiri ‘kendisine vuranı görmemiş.’Bölgedeki savcı, jandarma, karakol bu

tür saldırıları kimlerin yaptığını bilme-sine rağmen hiçbir şey yapmıyor.

TES-‹fi’‹N KALES‹ AYNI ZAMANDAYUMUfiAK KARNI

Tes-İş’in bölgedeki şube başkanları11 bin - 12 bin lira arasında maaşalırken kadrolu işçiler bin 200 - bin 300lira maaş alıyor. Tekniker, mühendisgibi elemanların çalıştığı taşeronşirketlerde de maaş bin lira civarında.İşçilerin tamamının kredi kartı borçlarıvar. Gelir adaletsizliğini gören ve buduruma karşı çıkan işçiler Tes-İş’ligüruhlar tarafından tehdit ediliyorhatta darp ediliyor.

ÖRGÜTLÜ MÜCADELE ‹fiÇ‹LERE UMUT VER‹YOR

Enerji-Sen’in son bir yıllık süreçtegerçekleştirdiği örgütlenme atılımıTes-İş esaretindeki işçiler açısındanumut oluyor. Tes-İş’in baskıları karşı-sında işçiler Enerji-Sen’de örgütlen-mek istiyor. Taşeron şirketlerdeki işçi-leri örgütleyerek başladıkları süreçteTes-İş üyelerinin bile sendikalarındanistifa ederek Enerji-Sen’e üye olmak is-tedikleri bir konuma geldiklerini akta-ran Kartal, Elbistan’daki gelişmelerinTürkiye’deki diğer termik santrallerde-ki işçiler tarafından da ilgiyle izlendiği-ni kaydetti.

TEMS‹LC‹L‹K AÇILACAKSaldırının, Enerji-Sen’in bölgedeki

örgütlenmesi iki gün geciktirdiğinisöyleyen Kamil Kartal, Elbistan’daörgütlenmeye başladıklarını aktardı.Bir ay içinde bölgede bir temsilcilikaçacaklarını da söyledi.

Rant ağını kaybetmek istemeyen Tes-İş, Elbistan’da Enerji-Sen’e saldırdı. Geri adım atmayan Enerji-Sen’liler Tes-İş’in kalesinin, aynı zamanda yumuşak karnı olduğunu gösterdi. Enerji-Sen Elbistan’da örgütlenmeye başladı

Adana Demirköprü’de Toroslar Elektrik Da¤›t›mA.fi (TEDAfi) Genel Müdürlük binas› önünden kornasesleri eksik olmuyor. TEDAfi önünde direnifllerinisürdüren iflçilere Adana halk›, arabalar›yla geçerkenkorna çalarak destek veriyor.

Üç ayd›r maafllar›n›n verilmemesine tepki göster-di¤i için iflten ç›kar›lan TEDAfi’taki enerji iflçilerinindirenifli 3 Nisan’da bir ay›n› doldurdu. Enerji-Sen,direniflin birinci ay›nda bir etkinlik gerçeklefltirdi.TEDAfi flube önünde buluflan iflçilere, aileleri veAdana muhalefeti de destek verdi. TEDAfi önündegerçeklefltirilen flenlikten sonra ‹nönü Park›’na biryürüyüfl gerçeklefltirildi. Eyleme, direniflleri süren TekG›da-‹fl üyesi Amylum Niflasta iflçileri de kat›ld›.‹nönü Park›’nda yap›lan konuflmalarda enerjiiflçilerinin ifllerine geri dönene kadar mücadeleedece¤i vurguland›.

Bir ayl›k süre içinde iflçiler 23 ve 26 Mart tarih-lerinde polis sald›r›s›na maruz kald›. Kentteki hereyleme dava açan Adana Valili¤i enerji iflçilerinedava açmak yerine para cezas› kesiyor. 23 Mart’takipolis sald›r›s› sonras›nda “görüntü kirlili¤i yaratt›¤›”gerekçesiyle ceza kesilen iflçilere, 26 Mart’ta gerçek-lefltirilen polis sald›r›s› sonras›nda da “kald›r›miflgali” gerekeçsiyle para cezas› kesildi.

Çal›flma Bölge Müdürlü¤ü, iflçilerin haks›z flekildeiflten ç›kar›ld›klar›n› rapor haline getirmifl olmas›nara¤men 12 Haziran seçimlerinde AKP’den milletveki-li aday aday› olan TEDAfi Genel Müdürü MahmutNimet Dalk›r bu raporlar› dikkate alm›yor. Dahaönceki görüflmelerde devreye girece¤ini söyleyenValilik de, TEDAfi Genel Müdürü taraf›ndan dikkateal›nm›yor. Halk›n Sesi’ne konuflan Enerji-Sen uzman›Süleyman Keskin, genel müdürün as›l niyetinin

TEDAfi’ta sendika istememesi oldu¤unu söyledi.Sendikan›n girdi¤i iflyerinde maafllar›n geç ve eksiködenemeyeci¤ini belirten Keskin, flunlar› anlatt›:“Burada insanlar›n paralar›na el koyuyorlar. Biz ilkgeldi¤imizde bordrosunda 1.400 lira maafl ald›¤›gözüken iflçiler, bankamatiklerden paralar›n› çekiyor.fiirket yetkilileri de yanlar›nda gidiyor ve maafl›n 300liras›na el koyuyor.” TEDAfi’ta on y›ld›r çal›flan iflçilerey›ll›k izin kulland›r›lmad›¤›n› da sözlerine ekleyenKeskin, sendikan›n girdi¤i bir iflyerinde bu türhukuksuzluklar›n yap›lamayaca¤›n› belirtti.

Hukuki yollar› deneyen enerji iflçileri bir yandanda fiili mücadele yürütüyor. Haftan›n 4 günü eylemyapan iflçilerin hedefinde Valilik, Adliye, TEDAfiGenel Müdürlü¤ü ya da AKP il binas› var. ‹flçilerherkesi TEDAfi Genel Müdürlü¤ü’ne e-posta yolla-yarak protesto etmeye ça¤›r›yor.

Adana’da korna sesleri artıyor

İşçilerepolissaldırısı

Samsun Gazi DevletHastanesi’nde Dev

Sağlık-İş üyesi işçiler işeiade davasını kazan-malarına rağmen hastaneyönetimi mahkemekararını uygulamıyor.Dev Sağlık-İş üyeleri has-tane önünde 28 Mart’tabir basın açıklamasıyaparak hastane yöneti-mini, il sağlıkmüdürlüğünü veValiliğimahkemekararını uygula-maya çağırdı.Açıklamayıyapan DevSağlık-İş GenelBaşkanı ArzuÇerkezoğlu, mahkemeninişçilerin kadrolu olarakişlerine iade edilmesikarar verdiğini hatırlattı.

TAfiERON DEVLETMEMURU

Dev Sağlık-İş’inaçıklamasından bir günsonra Gazi DevletHastanesi BaşhekimiAhmet İsmailoğlu da biraçıklama yaptı. Basınakahvaltı veren İsmailoğlu,

yaptığı açıklamalarlamahkeme kararınıkafasına göre yorum-ladığını ortaya koydu.İşçilerin, taşeron işçistatüsünde hastanedeçalışabileceğini ifadeeden İsmailoğlu işçileriçin “Onlar memur olmakistiyor” dedi.

‘KADROLU ‹fiÇ‹OLARAK ‹fiE ‹ADELER‹NE...’

15 Mart’tasonuçlanan davada3. İş Mahkemesi,taşeron çalışmanınmuvazaalı (hileli)olması nedeniyleişçilerin kadrolu

bir şekilde işe iadeedilmelerine kararvermişti.

B‹R YILDAN UZUNSÜRED‹R D‹REN‹YORLAR

Samsun Gazi DevletHastanesi’nde DevrimciSağlık-İş üyesi olduğuiçin işten çıkarılantaşeron sağlık işçileri 26Ocak 2011’den beri has-tane bahçesindedirenişlerini sürdürüyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi(İBB), Taksim’in yok edilmesine

yönelik plana karşı çıkan şehirplancısını işten çıkardı.

Şehir Plancıları Odası İstanbulŞubesi, odanın verdiği görevi yaptı-ğı için bir profesyonel oda yönetici-sinin İstanbul Büyükşehir Belediye-si tarafından işten çıkarılmasınıprotesto etti. 29 Mart günü İstan-bul Büyükşehir Belediyesi önünde

bir basın açıklaması yapan ŞehirPlancıları Odası, işten çıkarmaolayını diğer plancılara ve profesyo-nel oda yöneticilerine gözdağı ver-mek amacıyla gerçekleştirildiğinisöyledi. Oda, belediyenin kurumsalbir tavır gösterdiği gerekçesiyleçalışanın ismini vermekistemediğini belirtti.

Şehir Plancıları Odası İstanbulŞube yönetcisinin işten çıkarılma

gerekçesi Taksim Meydanı içinhazırlanan yeni imar planına itirazdilekçesi yazmak istemesi ve 12Mart’ta Taksim Dayanışmasıbileşenleri tarafından gerçekleştiri-len basın açıklamasına katılması.

İBB’nin bu tür uygulamalarınınyeni değil. İBB, Şehir PlancılarıOdası’nı 2011’in Temmuz’undakiracısı bulunduğu mülkten tahliye-ye zorlamıştı.

Samsun’dahukuk bittidireniş sürüyor

Görevinedeniyleişsiz kaldı

KESK üyeleriAnkara’daBaflbakanl›könündenTBMM’ye yürüdü.Polis barikat›ylakarfl›laflanKESK’lilerTBMM’ninDikmen Kap›s›’naulaflmay› baflard›

4688 Sayılı Kamu GörevlileriSendikaları Kanunu’nun

meclis genel kurulunda görüşül-meye başlanmasıyla 2 Nisan’daKESK sokağa çıktı. Ankara’daTBMM’ye yürüyen KESK üyeleri,bulundukları kentlerde kentmerkezlerinde eylemler yaptı.4688 sayılı yasanın mevcut toplugörüşme sisteminden daha geri

bir düzenleme getirdiğini belirtenKESK’liler toplu sözleşmehakkının sınırlı bir düzeyde tutul-duğunu söyledi. Toplusözleşmede imza yetkisininsadece AKP yandaşı Memur-Sen’de olacağını belirten KESKüyeleri düzenlemeyle anayasanınve uluslararası sözleşmelerin yoksayıldığını belirtti.

Genel toplu sözleşmenin yanısıra hizmet kolu toplu iş sözleş-mesinin yer aldığı değişikliğe göregenel toplu sözleşme görüşmeleri-ne katılmayacak konfederasyonunhizmet kolu toplu iş sözleşmesiyapma şansı kalmayacak. Toplusözleşmede anlaşmazlık çıkmasıdurumunda hakem heyeti devreyegirecek. Hakem heyeti 6’sı

AKP’nin atadığı, 3’ü AKP yandaşıMemur-Sen temsilcisi olmak üze-re 11 üyeden oluşacak. Bu heyetinverdiği karar bağlayıcı nitelikteolacak. Grev hakkı olmayacak.

KESK’e göre toplu sözleşmedüzeninin grev hakkıyla teminataltına alınması ve her sendikanınkendi üyeleri adına toplusözleşme yapabilmesi gerekiyor.

KESK 4688’e karşı sokağa çıktı

ALP TEK‹N BABAÇ

Page 9: 154'üncü sayı

EMEKHalk›n Sesi

95 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

M art ayı tam anlamıylazam ayı oldu. Enerjimeselesi can yakıcı

şekilde halkın bütçesini sarsmayadevam ediyor. Mart ayında ben-zine 3 defa gelen zamla birlikteNisan ayına elektrik ve doğalgazzammı ile başladık. 1 Nisan’dangeçerli olmak üzere elektriğeyüzde 9,26, doğalgaza ise yüzde18,72 zam yapıldı. Hükümetzamları savunurken enerjininağırlıklı olarak ithal olduğunuvurguluyor, dünya piyasasındayaşanan fiyat artışlarının yurtiçin-deki enerji fiyatlarınayansıtıldığını söylüyor. Bu nokta-da Enerji Bakanı Taner Yıldız“Vatandaşımızın geliri arttığı içinfiyatlar artsa da pek önem arzetmiyor” diyor ancak ücretleriortalama yüzde 6 düzeyindeartarken enerjide zamlar yüzde20’leri buldu.

EV BÜTÇES‹ ELEKTR‹K + DO⁄ALGAZ

Elektrik dağıtım hizmetlerininözelleştirilmesiyle zam yağmurubaşladı. Son yapılan zamlardanönce, dağıtım hizmetleri bedeli,perakende hizmet bedeli vesayaç okuma bedeli altındatoplanan paralara son 4 yıllıkdönemde yüzde 120’lere varanzamlar yapıldı. Bu dönemdeTÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi)yüzde 37 iken elektrik zamlarıenflasyonun 3 katını aştı. Bu gizlizamların yanında konutlarda kul-lanılan elektriğe son 6 yıl içindeyüzde 20 zam yapıldı. Ayrıca2012 yılının ilk üç ayı için deyapılan toplam zam oranı yüzde12,8 oldu. Oysa 2012 yılı içinhedeflenen enflasyon oranı

yüzde 6,5 olarak belirlenmişti.Durum gösteriyor ki 4 yıllıksüreçte hep enflasyonunüzerinde artan fiyatlar bu yıldada enflasyonun çok üzerindeartacak. Sadece son zam ile bir-likte 4 kişilik bir ailenin aylıkasgari elektrik tüketimi 70liradan 76 liraya yükseldi.

Doğalgaz zammı içinhavaların ısınmasının tercihedilmesi ise dikkatlerdenkaçmıyor. Enerji Bakanı TanerYıldız son fahiş zammınöncesinde havaların ısındığını vezam için vakit geldiğini açıkçaifade etmişti. Yaz aylarına getiri-len zammın “can yakmayacağını”hesap eden hükümet aklıncahalka iyilik yaptığını ima ediyorancak bu zamların kışın fatu-raları can yakıcı haline getireceği

açık.Elektriğe ve doğalgaza yapılan

son zamlarla 4 kişilik bir aileninsadece bu iki kaleme yapacağıharcama ortalama 300 lirayayaklaşıyor. Buna su ve telefoneklendiğinde bir asgari ücretinyarısı faturalara gitmiş oluyor.Kira, beslenme, ulaşım, sağlık,eğitim gibi diğer harcama kalem-leri için iki ücret bile yetmiyor.

PETROLDE AKP H‹NL‹⁄‹Son yapılan zamlara gerekçe

olarak hükümet, artan petrol fi-yatlarını ve dövizdeki yükselişigösteriyor. Petrol fiyatlarındayaşanan düşüşleri fiyatlarayansıtmayan AKP hükümeti, heryükselişi fırsat bilip yurtiçi enerjifiyatlarına zam yaptı. Dünyaekonomik krizinin en sert döne-

minde petrol fiyatları varil başına94 dolardan 60 dolara düşerkenyurtiçinde petrol ürünlerindeucuzlama olmadı. Mart ayındadünya petrol piyasasında fiyatlarvaril başına 120 doları aşıncahükümet hemen harekete geçipbir ay içinde benzine 3 defa zamyaptı. Son zamlarla birlikte ben-zinin litresi 4,70 lira oldu. Satışfiyatı 4,70 lira olan benzininrafineriden çıkış fiyatı ise 1,69lira. Aradaki fark ise bayilerinkarı ve devletin akaryakıttantopladığı vergiyi oluşturuyor.Devlet akaryakıttan topladığıvergiyi her halükarda alıyor vebundan taviz vermiyor. Kamubütçe açığını çok büyütmek iste-meyen hükümet büyük ser-mayedarlardan toplayamadığıvergiyi halktan topluyor.

Eğitim alanındaki son düzenleme sürecinde AKPve Erdoğan ilk kez bu kadar açıktan din

üzerinden bir karşıtlık yaratarak muhalifleri köşeyesıkıştırmaya çalıştı. MHP bu nedenle, yasanınçıkarılış şekline vs. şeklen itiraz etmek istese de, hiçsesini çıkaramadan teslim oldu. CHP iseKılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmalardan anlaşılacağıgibi sanki işin esası yasanın içine sokulan ihalemaddesiymiş gibi AKP’yi yolsuzluk, hırsızlık yapmak-la suçlamayı tercih etti. Eğitimin dinselleştirilmesikonusunda ise dine, Kuran’a karşı olmadığını vur-gulamak zorunda kalarak derdini anlatmaya çalıştı.

Kuşkusuz büyük çoğunluğu Müslüman olanülkelerde siyasal İslam en önemli siyasal-toplumsalaktörken buna muhalif olan kesimlerin İslamcılarındini açıktan referans alarak yaptıkları hamlelere karşıbir söylem geliştirebilmeleri hayli zor. Erdoğan herzamanki başarılı hitabetiyle 28 Şubat sürecindevatandaşların dini öğrenmelerinin engellendiğini,kendilerinin ise bu engelleri ortadan kaldırdığını,dindar nesiller yetiştirmek içinbunun gerekli olduğunu vb.söylediğinde herhangi birisininçok kolaylıkla kalkıp da “dindüşmanlığı” damgasını yemepahasına dini içerikli derslerinokullara konulmasına karşıçıkması hayli zor.

Siyaseti dini söylemle yap-manın kitleleri ikna etmedekiveya susturmadaki gücünübilen AKP, sanırız bundansonra yeni benzer hamlelerleyoluna devam edecektir. Sonzamlarla temel ihtiyaçların kul-lanımı giderek zorlaşırken,Suriye konusunda arsızca birtutum takınılıp her türlü belayadavetiye çıkartılırken, Kürtsorununda dolap beygiri gibi olduğu yerde dönüpdururken AKP’nin “din büyüsüne” her zamankindendaha çok ihtiyacı olacağı açıktır.

Bu süreçte dinci siyaset konusunda reflekslerizayıf olan solu iki esas hatalı tutum bekliyor:Birincisi dinsel hegemonyanın toplumsal hayattaçağdaş yaşam dinamiklerini sıkıştırması karşısındaaçıktan karşı durmayıp AKP’yi zayıf noktalarındanvurmak adına bu dinsel-siyasal alanın dışındanmüdahalede bulunmak. İkincisi ise yasa meclistengeçtikten sonra bir CHP yöneticisinin gazeteyeverdiği mülakatta olduğu gibi “aslında biz de müslü-manız” deyip her lafa Elhamdülillah vs. diyebaşlayan bir söylem geliştirmek… Bu ikinci yolunhiçbir işe yaramadığı İran devrimi deneyimindensabittir. İlki ise siyasal islamın bu kadar etkin olduğubir dünya konjönktüründe topal ayakla sahayaçıkmak gibi bir şey olacaktır.

Öncelikle şunu söylemekte fayda var: Eğer AKPiktidarı bundan sonraki süreçte dinsel söylemi vesiyaseti açıktan ve çok daha etkin biçimde kul-lanacaksa bunun karşısında dinci söyleme dokun-madan karşı siyaset yapma imkanımız yoktur.Bunun yolu her lafa “Biz de müslümanız elhamdülil-lah….” diye başlamak ya da “esas çelişki buradadeğil” diyerek başka bir kulvardan AKP’ye yüklen-mek olmamalıdır. Laiklik, sol siyasetin doğrudansavunmaktan kaçamayacağı çok önemli, olmazsaolmaz siyasal değerlerden birisidir.

İstersek “hak mücadeleleri”, istersek “emekeksenli” bir mücadele diyelim AKP’nin giderekazgınlaşacağı bir süreçte “laiklik” es geçilerek verile-cek bir mücadele, ideolojik olarak son derece güçlübir bileşeninden yoksun kalacak ve dinci iktidarındinin toplumsal-siyasal hayattaki yeri konusundakigüçlü hamlelerine karşı toplumsal bir karşılıküretemediğimizden ciddi bir inandırıcılık sorunuyaşanacaktır.

Kuşkusuz bu saptama, “bu dönem mücadelenintemel ekseni Cumhuriyet devriminin ülkemizekazandırdığı laikliği savunmak” olmalıdır şeklindeanlaşılmamalı ve fakat devrimci solun yeni birtoplum tahayyülünde dinin ve toplumsal ve siyasalhayattaki yerini yeniden ele alıp ideolojik-politik birduruş oluşturması anlamına gelmektedir. Bu duruşkısmen burjuva devrimlerinin eseri olan laiklik-lai-sizm argümanlarından etkilenerek ama esas olarak300 yıllık burjuva ve 70 yıllık sosyalizm deneyim-lerinin gözden geçirilmesiyle oluşturulmalıdır.

Dinin dokunulmazl›¤›

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Üyesi

TUSKON’un 4’üncüOlağan Genel Kurulu'nda

konuşan Türkiye Odalar veBorsalar Birliği (TOBB)Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu4+4+4 yasasını savunarak,muhalefeti hedef aldı.Hisarcıklıoğlu yasayısavunurken “çocuk işçiliği”nedeniyle duydukları sevincideğil, “din eğitimi”ni öneçıkardı.

Türkiye’nin temel dinamik-leri olarak fikir, din ve vicdanhürriyeti ile teşebbüs hür-riyetinin bu ülkenin temeldinamiği olduğunu öne sürenHisarcıklıoğlu bu iki “hür-riyet”in temelinde eğitimözgürlüğünü olduğunu söyledive eğitim özgürlüğünü şuşekilde tanımladı: “Ailelerçocuklarına dini eğitim vermekistiyorlarsa bunun önüaçılmalıdır.” 4+4+4 nedeniyle

yükselen büyük toplumsalmuhalefete de yüklenenHisarcıklıoğlu “İsteyençocuğuna dini eğitim verir,isteyen vermez. Deniyor ki,'aileler çocukları yönlendire-cek.' Kusura bakmayın amaailenin çocuk üzerinde hakkıvardır” dedi. Zorunlu din ders-lerini görmezden gelen,toplumsal baskılar nedeniyleseçmeli din derslerinin zorun-lulaşacağını es geçen ve bueğitimin neden devlettarafından verildiğini açıklamagereği bile duymayanHisarcıklıoğlu 4+4+4’ü şusözlerle savundu: “Bu ülkedeaileler çocuklarını Almankolejine, Fransız kolejine gön-derirken itiraz etmeyeceksin,yönlendirme aklına gelmeye-cek; ama iş dini eğitimegelince çocuklar yönlendirilmişolacak. Böyle özgürlük anlayışı

olmaz”Hisarcıklıoğlu’nun yasa ile

getirilen çocuk işçiliğinitartışmaktan kaçınarak sorunu“din” ekseninde tartışmasıdikkat çekti. Zira TOBB veTUSKON üyesi sermaye grup-ları, küçük ve orta ölçekliyapılarıyla çocuk işçiliğini ençok kullanması beklenen ser-maye kesimleri arasında yer

alıyor. Hisarcıklıoğlu bukonudaki sevincini gizlemeyitercih ederken hükümeteşükranlarını şu sözlerle dilegetirdi: “Ben huzurlarınızdabu istikrar ve reform dönemi-nin baş mimarı olan SayınBaşbakanımıza, Türk işdünyası adına şükranlarımısunuyorum”.

Mart ayında elektriğe, doğalgaza ve petrol ürünlerine arka arkayayapılan zamlar, ücretlere yapılan zamların üç katını aştı

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre2011 yılı Gayri Safi Yurtiçi Hâsılası yüzde 8,5artış gösterdi. Kısacası ekonomi Çin’den sonraen hızlı büyüyen ekonomi oldu. Peki, bubüyüme nasıl sağlandı? 2011 yılında 69 bin 227iş kazasıyla, 688 meslek hastalığıyla, 1568 işkazası sonucu ölüm ile ekonomi büyüdü. İşKazasında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü birekonomi ile gurur duyuldu. 9 milyon 285 binsigortasız çalışanla rekabet gücü yarattıldı, ihra-cat rekorları kırdıldı. Gasp edilen kentsel alan-larda yükselen rezidanslarla, villalarla,AVM’lerle inşaat sektörü büyüdü. Kurutulanderelerle, ölen balıklarla, devrilen ağaçlarla,susuz kalan köylülerle enerji şirketleri büyüdü.Zehirlenen topraklar, yok edilen ormanlarüzerinde vergi kıyaklarıyla semirtilen altınşirketleri büyüdü. Ticarileşen sağlık hizmet-leriyle sağlık sektörü büyüdü, sağlık turizmindecazibe merkezi haline gelindi. Sağlık işçilerigüvencesizleşti. Sınav enflasyonuyla özel der-hane sektörünün cirosu 10 milyar dolara yüksel-di. Tüm bunların yanı sıra bu büyüme isyançıkarmasın diye hapishaneler büyüdü, hapis-hanedeki çocuklar büyüdü.

TÜRKİYE ÇOK BÜYÜDÜ:

Demirel’in sa¤kolu olarak namsalanHisarc›kl›o¤lu,Gülencilerinkongresinde4+4+4 muha-liflerine ateflpüskürdü

Mart ayı ‘zam ayı’ oldu

Patronların çocuk işçi sevinciTOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen patron örgütüTUSKON’da yaptığı konuşmada 4+4+4’ü dini gerekçelerle savundu ama...

ENG‹N DURAN

Elektrik, doğalgaz, benzin ve moto-rin üretim alanında kullanıldığı

için bu zamlarla birlikte tüm alanlardamaliyetler artacak. Bu nedenle birçokürüne ve hizmete yeni zamlar gelecek.Gelen zamlar yeni ulaşım zamlarının,yeni ekmek zamlarının habercisi.Örneğin İstanbul Büyükşehir BelediyeBaşkanı Kadir Topbaş “Benzin

maliyeti arttı İETT zarar ediyor” diye-cek. Ekmek üreten fırın sahibi“Mayaya zam geldi, elektrik masrafıarttı, artık eskisi gibi kazanamıyoruz”deyip ekmeğe zam isteyecek. KısacasıAKP’nin öncülüğünde yeni ve yakıcıbir zam furyası başlayacak.

Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde48’i doğalgaz kullanılarak elde ediliyor.

Dolayısıyla son yapılan yüzde 18,72’likdoğalgaz zammı önümüzdekidönemde üretilecek elektriğinmaliyetini artıracak ve yeni zamlarınyapılmasına yol açacak. 2011 Ekimayında doğalgaza yapılan yüzde 12’likzammı elektriğe yapılan yaklaşık yüzde10’luk zam izlemişti.

AKP, devleti özel sektör gibi yönet-

meye çalışarak tüm fiyat artışlarınıdoğrudan halka yansıtarak günü kur-tarmaya çalışmakta. Günü kurtarmaçabasının başarı olarak sunulmasınınve yeni zamları önlemenin yolu isehalkın mücadelesinden geçiyor. HalkınSesi’nin bu sayısında da yer alan,Endonezya’daki zamları durduran halkmuhalefeti bize çok şey anlatıyor.

Do¤algaz zamm›n›n ard›ndan üç güngeçmeden Ankara Keçiören’de do¤algazparas›n› ödeyemedi¤i için kömür sobas›yakan bir aileden 4 kifli kömürdenzehirlenerek hayat›n› kaybetti. AnkaraKeçiören’de do¤algaz ba¤lant›s› bulun-mas›na ra¤men belediyeden ald›klar›kömürleri yakarak ›s›nan Ahmet Ayd›n,Betül Ayd›n, k›zlar› 5 yafl›ndaki Ece S›lave 1 yafl›ndaki Hira Gül ve Betül Ayd›n’›na¤abeyi 44 yafl›ndaki Mehmet Gürgeçhayat›n› kaybetti.

Yüksek Seçim Kurulu’da 4/Cstatüsünde sözleflmeli memur olarakçal›flan Ahmey Ayd›n ayn› zamanda dabir apartmanda kap›c›l›k yap›yor, ka¤›ttoplayarak yaflam›n› sürdürmeyeçal›fl›yordu.

Pahalı doğalgazöldürüyor

Bu zamlar yeni zamların habercisi

Elektrikfaturalar›ndaki "kay›p-kaçak" bedeli olarakal›nan paralar›n "haks›z"oldu¤una yönelik birkarar daha ç›kt›.

Mersin'in Mezitli ‹lçe-si’nde Tüketici Sorunlar›‹lçe Hakem Heyeti,baflvuran 37 tüketicininelektrik faturalar›nayans›t›lan yüzde 15oran›ndaki kay›p kaçakbedelinin iptali ve iade-sine karar verdi. E¤erTEDAfi Tüketici HakemHeyeti'nin karar›na uyupald›¤› paralar› iadeetmezse, konuyla ilgilison karar› Tüketici

Mahkemesi'nin verece¤ibelirtildi. Hakem heyetiayr›ca, elektrik kesinti-leri sonucu Kuyuluk‹lkö¤retim Okulu'nunbozulan projeksiyoncihaz›n›n Toroslar EDAfitaraf›ndan yenilenmesi-ni de uygun buldu. Kah-ramanmarafll› bir emekliö¤retmenin geçen y›lkas›m ay›nda ayn› konu-da baflvurdu¤u TüketiciSorunlar› ‹l Hakem He-yeti, elektrik faturas›nayans›t›lan yüzde 15oran›ndaki kay›p kaçakbedelinin iadesine kararvermiflti.

Fatura soygununa dur

Page 10: 154'üncü sayı

Metrobüste pembe tabloSaadet Partisi İstanbul Örgütü mart ayında bir

imza kampanyası düzenledi. Bir hafta sürenkampanya, il başkanlığının gündeme getirdiğiPembe Metrobüs önerisi içindi. Nedir bu pembemetrobüs? İstanbullular bilir, trafikte sadece kendi-sine tahsis edilmiş bir şeritte, trafiğe takılmadanilerleyebilen metrobüslere özellikle iş saatlerindebinmek ve inmek meseledir. Saadet Partililer dedüşünmüş ki her 3-4 araçtan sonra 1 adet pemberenkli metrobüs sefere konulursa dileyen kadınbuna biner, tacizden azade, alabildiğine özgür seya-hat eder.

Parti Kadın Kolları Başkanı Nagehan GülAsiltürk, kampanya başlarken yaptığı basın açıkla-masında tekliflerini “ideolojik yaklaşım içindedeğerlendirmenin doğru bir yaklaşımolmayacağını” hatırlatmak istemiş öncelikle. FakatNagehan Hanımcım, her şey bir yana, projenizinrengi ideolojik bir yaklaşımın ürünü zaten. “Kızlarapembe oğlanlara mavi” tercihi, bilimsel, pedagojik

vs. bir tercih olmadığına, pem-benin “erkek rengi” olmadığıöğretildiğine göre bunun adıerkek ideolojisi oluyor.

Basın açıklamasındandevam edelim: “Adınabakanlık kurup, hayatşartlarının kendilerine dayattı-ğı, maddi-manevi zorluklarıhafifletmeye çalıştığımızkadınlarımız için, İstanbul’dayapılacak bu uygulama 2010yılında yapılan referandumunruhuna da uygun olarak pozi-tif ayrımcılık yaklaşımı olarakeminiz ki toplumun bütün ke-

simleri tarafından desteklenmelidir.”Nagehan Hanım, Kadın ve Aileden Sorumlu

Devlet Bakanlığı’ndan kadının adının atılarak Aileve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulduğundanbihaber veya o da kadını aileden ayrı düşünmediğiiçin Aile Bakanlığı’nı kadının adına kurulmuş kabulediyor. Kadınların yaşadığı “maddi-manevi zorluk-lara” da ne idüğü belli olmayan “hayat şartlarınındayatması” diyerek tüm bir sistemimuğlaklaştırıyor. Talebin “2010 yılında yapılanreferandumun ruhuna da uygun olduğu” tespitiylehem kendince meşruluk sağlamış hem de belediye-ye partisinin verdiği sözleri inceden hatırlatmış,tabi projelerini pozitif ayrımcılık kabul ederek.

Gericilikte adettendir, “erkek kafa”, artık evekapatmanın mümkün olmadığı kadınları izoleetmenin, “bayanlara mahsus” alanlar yaratmanınpeşinde didinir durur, yaptığı ayrımcılığı da pozitifsanır. Zenginine dış dünyadan bir kat dahakorunaklı özel araba, yoksuluna da erkekten azadepembe metrobüs bulur. Ne sabah gideceği iş, neakşam döneceği ev… Merdivenaltı atölyedegüvencesiz mi çalışmış, “başkalarının kiri”ni temiz-lerken camdan düşüp mü ölmüş, bütün gün çalışıpkazandığına akşam el mi konmuş, dayak mı yemiş,tecavüze mi uğramış, ne gam… Yeter ki yoldagiderken görünmez olsun, kendisi de görmez olsun.Erkekleri tahrik etmeden usul usul yaşasın.Metrobüsün pembesindeki kadının iffet bayrağıgururla dalgalanırken diğerine binen kadının herşeye rızası olsun. Erkek zaten doğuştan günahameyilli, fıtrattan kaçılmaz, zapturat altına alınankadın olsun. Yine de tacize, tecavüze uğrarsa rızasısual olunsun, erkek dolusu metrobüse bindiği içinerkek kollanıp korunsun.

Ama sakın ola kadınları ayrı metrobüsebindirerek tacizden korunmayacağı, sorunuyeniden üretmekten öteye geçmeyeceği bir an içinbile düşünülmesin. Çünkü o zaman mesele erkekşiddetine, erkek egemen sisteme savaş açmaya,onunla mücadeleye gelir ki gericilik bu kadarınahiç gelemez. Pembe metrobüsün içinde güzel birfotoğraf olmak varken…

ÖzenTaçy›ld›z

[email protected]

10Halk›n Sesi 5 Nisan / 18 Nisan 2012

KİBELE

B artın’da 14 yaşında 8. sınıföğrencisi Ç.K, köyünbalıkçısından çiftçisine,

esnafından siyasetçisine 100’ünüzerinde kişinin tecavüzüne uğradı.Halkın Sesi’ne konuşan Bartınlıöğretmen A.S tecavüzcülerarasında kentteki AKP’lilerin deolduğu söylüyor.

A.S’den aldığımız bilgilere göre,Ç.K’nın orta derecede zeka gerili-ği var. Annesi ve babası dördüncüsınıfa giderken boşanmış, Ç.KBartın’da merkeze bağlı bir köydebabannesi ve babasıyla yaşıyor.Babası inşaat işçisi.

Geçen haftalarda Ç.K okuldanzorla bir araca bindirilirken okulidaresi duruma müdahale etti. Bumüdahale sonrası Ç.K.’nın üç yıldırtecavüze maruz kaldığı anlaşıldı.Ç.K ilk olarak köyünde tecavüzeuğradı, bu nedenle okulunudeğiştirdi ama gittiği okulda veyeni çevresinde de benzersaldırılara maruz kaldı. Hatta bazıtecavüzcülerin bu olaya dair görün-tüleri internette paylaşmasıyla,Ç.K’yi istismar edenler Bartın’lasınırlı kalmadı. Malatya ve İz-mir’den de kente bu niyetle gelen-ler oldu. A.S bu taciz ve tecavüz-lerin dedikodu yoluyla tüm kenttarafından bilindiğini ama herkesinduruma sessiz kaldığını söylüyor.

Ç.K’nın bir araca bindirilmesinemüdahale eden okul yönetminindurumu savcılığa bildirmesi üzeri-

ne savcılık makamı bir soruşturmabaşlattı. Soruşturma kapsamında16 kişi gözaltına alındı, 2 kişi tutuk-landı. A.S verdiği bilgiye göretecavüzle suçlananlar arasındakentin ileri gelenleri ve iktidar par-tisi ile ilişkide olan isimler var. İşiniçine bu isimler girince tecavüze

uğrayan Ç.K’nın ailesine baskılarbaşladı. A.S emniyetin ve yerel ikti-darın konunun kapanması için ail-eye baskı uyguladığını söyledi.

SAVCI: ‘Ç.K RIZAYA DAYALI‹L‹fiK‹LER YAfiIYOR’

14 yaşında, üç yılı aşkın süredir

100’ün üzerinde tecavüze uğramışÇ.K soruşturmasında savcı yalnızcaiki kişi için tutuklama kararı verdi.Tutuklanan iki kişi de kenttebalıkçılık yaparak geçiniyor.

Savcının tecavüzcülerin üzerinegitmemesi ve olaya adı karışanyalnızca iki kişinin tutuklanması

basına yansıyınca kadınlar kararatepki gösterdi. Bunun üzerineBartın Valisi İsa Küçük, İl MilliEğitim Müdürü İsa Şeker ve BartınCumhuriyet Savcısı ağız birliğietmişcesine olayın tecavüz değiltaciz olduğunu söylemeye başladı.

Savcılık soruşturmayla ilgilibasına yansıyan haberlerinkamuoyunu yanlış bilgilendirdiğigerekçesiyle yazılı bir açıklamayaptı.

Açıklamada savcılık tarafındanöne sürülen bazı iddialar, savcınınÇ.K’nın beyanının inandırıcılığınısarsmaya çalıştığı izlenimi veriyor.Yapılan açıklamada savcılıkÇ.K’nin “rızaya dayalı ilişkiler”yaşadığını savundu. Ç.K’nin telefo-nunda uygunsuz mesajlar bulun-duğunu ve annesiyle babasınınboşandığını belirterek, psikolo-jisinin bozuk olduğunu öne sürdü.Ç.K’nın zihinsel engelli olmasıdurumunu “zekası yeterincegelişmemiş” diyerek belirten savcı,“halk arasında anlaşıldığı gibi 1kişinin tecavüz ettiği diğerlerininsadece taciz ettiğinin de yapılantespit ve sonuçlara göreanlaşıldığını” söyleyerek kendisiniaklamaya çalıştı. Savcının tecavüzzanlılarını serbest bırakması,ardından tecavüze uğrayan 14yaşındaki Ç.K’ya yönelik bir diziithamda bulunarak bu kararınısavunması ve bütün kentintecavüzü bildiği halde susması sis-temin erkek dayanışmasıyla ken-disini koruduğunu gösteriyor.

Bir yatırım aracı: ‘Kız çocuğu’

artın’da 14 yaşındaki Ç.K, üç yılı aşkın süredir yüz-den fazla kişinin tecavüzüne uğradı. Erkek yargı yineaynı yalanın arkasına saklandı: “Rızası vardı”

Kadına yönelik şiddet konulu davalarda, yargı erkeği korumak için haksız tahrik indirimi gibi pekçok kılıf buluyo. Bunun karşısında kadınlar örgütlü mücadeleyi büyütüyor

Siirt ve Mardin’in ard›ndan Bart›nCumhuriyet Savc›s›’n›n verdi¤i kararlaranayasan›n çocuklara yönelik cinsel istismarlailgili maddesine de ayk›r›.

TCK’n›n 103.maddesinde çocuklar›n cinselistismar› ile ilgili onbefl yafl›n› tamamlamam›flveya tamamlam›fl, hukuki anlam ve sonuçlar›n›alg›lama yetene¤i geliflmemifl olan çocuklarakarfl› gerçeklefltirilen her türlü cinsel davran›fl›nsekiz y›ldan onbefl y›la kadar hapis cezas›naçarpt›r›laca¤›na yer veriliyor.

Ayr›ca birden fazla kifli taraf›ndan birlikte

gerçeklefltirilmesi hâlinde, verilecek ceza yar›oran›nda art›r›laca¤›, suçun sonucundama¤durun beden veya ruh sa¤l›¤›n›n bozulmas›halinde, onbefl y›ldan az olmamak üzere hapiscezas› verilece¤i de belirtiliyor.

Mardin’de 13 yafl›ndaki N.Ç 2002 y›l›nda 26kiflinin tecavüne u¤ram›flt›. Yerel mahkemeN.Ç’nin “r›zas› vard›” diyerek verdi¤i hafifletil-

mifl cezalar› Yarg›tay hukuka uygun buluponaylam›flt›. Mardin 1. A¤›r Ceza Mahkemesi,24 san›¤a alt s›n›rdan 5 y›l ceza vermifl, iyi halindirimi nedeniyle cezalar› indirilmiflti.

Siirt’te dördü kardefl, 7 ilkö¤retim okuluö¤rencisi k›za 14–70 yafl aras› onlarca erkektecavüz etmiflti.

2010’da Siirt Cumhuriyet Baflsavc›l›¤›’n›n ta-

limat›yla, k›zlar›n ifadelerinde ad› geçen erkek-lerden 100’ü sorgulanm›flt›.

10 kiflinin tutuklu yarg›land›¤› davada, karar2 y›l sonra 14 Mart’ta ç›kt›. 10 san›¤a ortalama10'ar y›l hapis cezas› verildi.

‹ki y›l boyunca B.Ç.’nin psikolojisinin bozul-mad›¤›na dair verilen Adli T›p raporlar›ylaHüseyin Üzmez’i aklamaya çal›flan AKP yarg›s›,flimdi de Siirt’te ve Mardin’de oldu¤u gibiBart›n’da da AKP’lileri ve eflraf› yani tecavüzcü-leri aklamaya korumaya devam ediyor.

Bu ilk ‘rıza’ değil

Kız ÇocuklarınınOkullaşma Oranının

Artırılması Projesi kap-samında televizyon kanal-larına kamu spotu veriliyor.Milli Eğitim Bakanı ÖmerDinçer, Başbakan RecepTayyip Erdoğan veCumhurbaşkanı AbdullahGül kamu spotlarında yeralarak birer konuşmayapıyor. Tarafsızlığı ilkesi-ne rağmen cumhurbaşka-nı’nın da yaptığı konuşma-larda, AKP’nin “Hedef2023” projesi dile getirili-yor. Cumhuriyetin 100’ün-cü yılı için yüzde yüz oku-yan ve üreten bir Türkiyehedeflediklerini söyleyenGül, Erdoğan ve Dinçerprojenin ismine rağmenniyetlerini de saklamıyor.Anne babalardan kızlarınıokutmalarını isteyen üçlü“Ülkemiz ancak kızlarıneğitim görmesi ve mesleksahibi olmasıyla

kalkınabilir” diyor. Erdoğan’ın yer aldığı

kamu spotu, bir kızçocuğunun babasıylailişkisini anlattığı birhikayeyle başlıyor. Hikaye-de baba sevgisini belli etmi-yor, gülümsemiyor ama kızçocuğunu okutuyor.Çocuğu okuldan mezunolduğunda gururlanıyor.Çocuk, babasının kendisini

sevdiğini o zaman daha iyianlıyor, babasıyla gururduyduğunu söylüyor. Kızçocuk, okul yıllarındababasına çay servis ediyor.Hikayenin ardındanbaşbakan devreye giriyor veüçlünün diğerlerindenfarklı bir buyurganlıkla“Kız çocuklarımız okusun-lar” diyor.

Niyeti en açıkça

söyleyen Ömer Dinçeroluyor. Dinçer, “Ülkemizancak kızların eğitimgörmesi ve meslek sahibiolmasıyla kalkınabilir.Evlatlarımız kıymetimiz,okumaları geleceğimizdir.”

Abdullah Gül de çocuk-ları birer yatırım aracıolarak ele aldığıkonuşmasında “Sevgilivatandaşlarım;

çocuklarımız bizim enbüyük servetimizdir. Buserveti daha kıymetli halegetirmek için onların eğiti-mine çok dikkat etmeliyizve çok iyi eğitim vermeli-yiz” diyor. Gül, çocukların“eder”ini artırmak için eği-timin şart olduğuna inanı-yor. 2023 yılı için nüfusunyüzde yüzü okuyan bir nesilbeklediklerini dile getirenGül, okumuş insanlarınhayatlarında herhangi birdeğişiklik yaratmayacakolan “kalkınma”yı günde-mine alarak, “üreten birnesil” istediklerini de vur-guluyor.

Kamu spotlarında kızçocukların eğitimine özel-likle önem verildiği söyleni-yor. Ancak konuşmalar vegörsel öğeler, kız çocukları-nın eğitim hakkını değil,meslek sahibi olarak sis-teme değer üretmelerinisavunuyor.

Ece Üner'in sundu¤u Ha-bertürk'teki sosyal medya ko-nulu tart›flmaya kat›lan OkanBayülgen ve Ankara Büyükfle-hir Belediyesi Baflkan› MelihGökçek aras›nda Melih Gök-çek’in homofobik taraf›n›n or-taya serildi¤i ilginç bir diyalogyafland›.

Kat›ld›¤› haber program›n-da Okan Bayulgen, MelihGökçek'e Londra ve Paris'inçevre ve trafik konular›ndayaflad›¤› büyük sorunlar›n geybelediye baflkanlar› taraf›n-dan çözülmesini örnek göste-rerek "Bizim ne zaman geybelediye baflkan›m›z olacak?"diye sordu. Gökçek'in bu soru-ya verdi¤i cevap "‹nflallah bi-zim Türkiye'de gey olmaya-cak" oldu.

Gökçek cevab›n› da gerek-çelendirdi: “Her toplumunkendisine göre ahlaki de¤er-leri vard›r. Özellikle bizimTürk toplumu olarak Avru-pa'n›n gey kültürüyle bir ara-da bulunmam›z mümkün de-¤il. Tasvip etmek de mümkünde¤il. Bizim yetiflme tarz›m›z,ahlak tarz›m›z biraz de¤iflik.”

Gökçek’teninciler

Kadınlar davalarının peşinde

Temizlik işi için gittiği evde camsilerken düşerek hayatını kaybeden Fatı-ma Aldal davasının ikinci duruşması 28Mart’ta görüldü. Dava sanık işveren Se-vim Özdemir’in mahkeme salonuna gel-memesi nedeniyle 30 Mayıs’a ertelendi.Davayı takip eden İmece, davanın görül-düğü Kartal Adliyesi önünde bir basınaçıklaması gerçekleştirdi. Kadınlar adınabasın açıklamasını Sevda Özer okudu.Özer, ev işçilerinin iş yasası kapsamınaalınmamamasını eleştirerek “Çalışma Ba-kanlığı da mahkemeler de biliyor ki Fatı-ma Aldal işçiydi. Ancak herkes üç may-munu oynuyor” dedi. Özer Aldal’ın ölü-münden yalnızca işvereni değil, devletinde sorumlu olduğuna dikkat çekti.

‹fiVEREN DE DEVLET DE SORUMLU

Kartal Eğitim ve AraştırmaHastanesi’nde görev yapan Dr.DilekArgon 2009 yılında başhekiminin fizikselşiddetine maruz kalmış, tepkiler üzerinebaşhekim görevden alınmıştı. Olaylailgili açılan dava sonucunda hembaşhekime hem Argon’a para cezası ve-rildi.

İstanbul Tabip Odası ve TTB KadınHekimlik ve Kadın Sağlığı Koluduruşma günü 26 Mart’ta adliye önündebir basın açıklaması yaparak, “Şiddetiuygulayan bir gün başhekim, bir günkaymakam, bir başka gün hasata yakınıerkek oluyor” dedi ve kadın sağlıkçalışanlarının sistematik erkekşiddetinden nasibini aldığını vurguladı.

fi‹DDET MA⁄DURUHEK‹ME CEZA

Kadın örgütleri,kocasının kardeşitarafından tecavüzeuğrayan ve kocasıtarafından baltaylaöldürülen GülayArmağanla ilgili davayasahip çıkıyor. Davanınilk duruşması 29Mart’ta, ÜsküdarAdliyesi’nde görüldü.Dava, sanık Metin Armağan’ın gelmemesi nedeniyle21 Haziran’a ertelendi. Duruşma öncesi bir basınaçıklaması yapan kadın örgütleri, Armağan’a tecavüzeden Daimi Armağan hakkında da tutukluluktalebinde bulundu. Savcı, kadın cinayetlerindesıklıkla kullanılan “haksız tahrik indirimi” istedi.

ERKEK, YARGIELELE

Belediyelerin s›¤›nmaevi açma zorunlulu¤unudenetlemeyen ve “s›¤›nma evi talep eden kad›nlara‘Ruanda’ya gidin’ tavsiyesinde bulunan” AKP, ilgiliyönetmelikte de¤ifliklik yap›yor. Yeni yönetmeliktasla¤›na göre s›¤›nmaevlerinin ad› de¤ifliyor,“konukevi” oluyor. Nüfusu 50 binin üzerinde olanbelediyelerin s›¤›nmaevi açma zorunlulu¤u konukeviaçma zorunlulu¤una dönüflecek. Konukevlerindenayr›lan kad›nlar için koruma plan› yap›lacak. Metnegöre fliddet uygulayan faillerin cezaland›r›lmas› yada hakk›nda ifllem yapmak yerine fliddet ma¤durukad›nlar› korumas› için polis görevlendirilecek.

Yönetmelik kad›nlar›n konukevlerine girifl ç›k›flla-r›n› kontrol edecek. Kad›nlar kuruluflun huzurunu,çal›flma düzenini bozan, kurulufl hizmetlerinin gere-¤i gibi yürütülmesini güçlefltiren davran›fllarda bulu-nurlarsa disiplin kurulu taraf›ndan kurulufltan ç›kar›-labilecekler. Böylelikle kad›nlar, kocalar›n›n-babala-r›n›n de¤il kurumlar›n denetimine girmifl olacak.

Sığınakdeğilkonukevi

EVR‹M ÇAKIR

Erkek yargı tecavüze razıB

Page 11: 154'üncü sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

115 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

Halkın Sesi okurları Avukat Ayhan Erdoğan’ı Hopadavası sürecinde yayımladığımız bir söyleşiden hatırlar. 12Eylül davası öncesinde Ayhan Erdoğan’la yenidenkonuştuk. Erdoğan Eski bir Pol-Der’li olarak 12 Eylül’ün‘muhatapları’ndan biriydi. Meslekten uzaklaştırılmasının

ardından Hukuk Fakültesi’ne gitti. Bir avukat olarak 12Eylül davasına ve solun çeşitli kesimlerinin davaya müdahilolmasına dair söyleyeceği çok şey vardı. Söyleşinin ancakkısaltılmış bir bölümünü bu sayfaya sığdırabildik. Konuyadair kapsamlı bir yazısı ise Sendika.Org’da yayımlandı

12 Eylülkimin

davası?

12 Eylül davası ile beraber soldadavaya müdahil olma yönünde bireğilim var. Bunu nasıl değerlendiriyor-sunuz?

12 Eylül iddianamesinde müdahilolup olmamayı iki boyutta ele almaklazım. Bir tanesi iddianamenin içeriği,diğeri de bu iddianamenin düzenlen-mesindeki amaç. Biliyorsunuz, bu işinsaiki de bizim için önemli. Bizbaşkasının amaçlarını gerçekleştirme-sine onayımız yoksa, o işin manivelasıda olmamalıyız. Özellikle 12 Eylül’ünmuhatabı olduğunu söyleyenlerin, 12Eylül faşist cuntası karşısında direneninsanların şimdi 12 Eylül’den hesapsoruluyor gibi bir söylemin etrafındayeni bir iktidarın kurulduğunu görmesigerekmektedir. İktidar derkenhükümeti kastetmiyorum, bunu '2.cumhuriyet' olarak, devletindönüşümü olarak tanımlayabilirsiniz.Bütün kurumlarıyla birlikte, yargısıyla,eğitimiyle, askeriyle, polisiyle, şeriatdemiyorum ama daha muhafazakar,baskıcı, biat kültürünün ve dinin etkinolduğu ve cemaatlerin kontrol edeceğibir toplumsal bir yapı çıkartılıyor.Uluslararası tekellerin tam denetimineaçık, kent devleti gibi bir örgütlenme,ekonomisi de cemaat kapitalizmi gibibir şey…

Amaç bu, peki ya içerik? Şimdi 12 Eylül iddianamesine

içerik olarak baktığınızda bir kereiddianameyi yazan arkadaş birhukukçudan ziyade köşe yazısı yazıyorgibi 'kendi' fikri saikini ifade etmeyeçalışmış. Bu anlamıyla bir iddi-anamede olması gereken biçime sadıkkalınmamış. Hukuki bir metnin olmasıgereken koşullarını taşımıyor. İddi-anamede bir suçlamada bulunulurkenonunla ilişkili deliller ileri sürülür.Fail-fiil-delil ilişkisiyle bir iddianamehazırlanır. Buradan baktığınız zamansavcının siyasal tarih yazdığını görüyo-ruz. Esasen bu dönem tüm iddi-anameleri bu gözle okumak gerekir.Bu iddianameyle olduğu gibi gelecekdüzenin siyaseti yapılıyor. Zaten kuru-cu iktidar bunu yapar, o da bunuyapıyor. 12 Eylül’de de yapıldı bu,İstiklal Mahkemeleri’nde de yapıldıyani hiç farklı bir dönem değil.Bugünkü özel görevli mahkemelerleMustafa Kemal’in Cumhuriyet’ikurduğundaki İstiklalMahkemeleri’nin rolleri ve görevleribenzerdir. İkisi de tarihi yazanmuhalefeti bastırır, iktidar kurar.Bugünkü mahkeme kararları ve iddi-anameler, mütalaalar siyasi tarihyazıcılardır. Yargı eliyle yazılır siyasaltarih. Bunları doğru okumazsanızgider, o yazılan yeni siyasal tarihinneferi olursunuz.

Bu iddianameyi savcının kendibaşına yazdığı bir şey olduğunudüşünmüyorum. Kimler yardım etti,kim yazdı bilmiyorum ama yazılanlariddianameye konu olmaz. Kitapolarak yazsaydı tartışabilirdik aslında.

Konu bu iddianame oluncamüdahil olanların sosyalist olmamasılazım. Solcuların, sosyalistlerin bu

iddianamede müdahil olması mümkündeğildir. Çünkü iddianame kapitalizmiöverek başlıyor, sosyalizmin kötüolduğunu anlatıyor hatta delilik mer-tebesine yükseltiyor. Şimdi siz sanıkmüdafi olduğunuz zaman buna itirazedebilirsiniz. “Hakim bunu nasılkabul edebilir, anti kapitalizmi, sosya-lizmi yok mu sayıyorsunuz…Dünyanın kapitalizme mahkumolduğunu söyleyen bir iddianame ola-bilir mi?” diye bağırabilirsiniz. Amamüdahil olduğunuz zaman bunu diye-mezsiniz çünkü müdahil olduğunuzdabu iddianameye hak veriyorsunuz.Yani her müdahil olan aslında ‘aklimelekelere uygun olan sadece libera-lizmdir’ fikrine hak vermektedir. Bukatılanların, müdahil olanların, aksineşeyler söylemelerine bağlıkalınmaksızın bu şekildedeğerlendirilecek ve kamuoyuna daböyle yansıyacaktır. Muhtemelenhakimin yaklaşımı da bu yolda ola-caktır.

Ayrıca, iddianame kısaca “12 Eylüldarbesi bu solcular yüzündenolmuştur” diyor. Bu arada “Bu dev-rimcilerin, sosyalistlerin başkaldırmasınedeniyle 24 Ocak liberal ekonomikkararları hayata geçirilememiştir”diyor. Liberalizm akla uygun ya, bunamaraza çıkaran da solcular olduğunagöre bu solcuların bertaraf edilmesilazım. Bu arada faşist paramilitergüçler de devlete yardımcı olarak 24Ocak kararlarının hayata geçmesi içinmüdahale etmişler fakat mağdurolmuşlar. Devletin içerisinde bazı sol-cular varmış, o solcular bu fukaralarımağdur etmişler.

Şimdi gelinen noktada paramiliterfaşist güçlerin hepsi mağdur, sosyalist-ler terörist, bugünkü sefaletin nedeniolan, her şeyin yağmalandığı bu iktisa-di sistemin temeli olan 24 Ocak karar-larına karşı çıkan solcular terörist, 24Ocak liberal kararları insan aklına enuygun kararlar, bunu savunan zavallı

paramiliter faşist katiller de bu işinmağduru. Yani iddianame liberalizmive faşist paramiliter güçleri aklamaküzerine kurulu. Bu sahnede yer alarakbu durumu değiştirecek olduğunudüşünenler, buyursun müdahilsaflarında yer alsın.

Bu iddianame sonucu davayakatılmak hiç mümkün değil mi?

12 Eylül döneminde hayatınıkaybeden devrimcilerin yakınlarınınböyle bir muradı olabilir. Onlarınmüdahil olmalarını anlamak vedavanın ilerleyen aşamasındayaşayarak mevcut davanın amacınıanlamalarını beklemek söz konusuolabilir. Bu aşamada ‘katılmayın’demek tam anlatılamayabilir.

Ya da bu süreç devletin yenideninşası süreci olmayıp burjuvazinindemokratikleşme iddiası ile safratemizliği yaptığı ve toplumu nispi birözgürlüğe götüren yol içeren süreçolsaydı, 12 Eylül faşist darbesininmağduru olduğunu söyleyenlerinböylesi bir yargılamada yer almasınıanlayabilirim. Ama bu aşamada biledevrimci örgüt liderlerinin katılmasınıdoğru bulmam. Devrimci örgütleriniddiası devrim yapmak ise yeni birkurucu irade olarak devrim

yapıldığında yargılama yapmaktır. Peki böyle bir iddianameyi hukuken

nasıl ele alacağız?Kenan Evren’in savunmasında

faşist paşa çok da doğru söylüyor, kimhazırlamışsa… Adam “ben darbeyaptım, kanla yaptım, bu düzeni benkurdum” diyor. Doğru mu diyor,doğru diyor. Adam faşist bir cuntaylabu düzeni kurdu. Bu cuntasına 1982Anayasası ile bir meşruiyet kazandırdımı, kazandırdı. Dolayısıyla halkınoyuyla birlikte cunta dönemi kapandı.Ondan sonra halkın %92.5’inin kabulettiği başka bir aşamaya geçti. Yinehalkın oyuna sunduğu geçici 15’incimadde var, o maddeye göre de pozitifhukuk açısından sorumsuzluk hali var.Sorumsuzluk hali bu adamın artık birdaha yargılanmasına imkan vermez.Zamanaşımı sonraki tartışma.

Eğer bu sorumsuzluk halini koy-masalardı, zamanaşımını da 1983itibarıyla ele alır, uygun mu değil midiye bakardık. Yani pozitif hukukdediğimiz, yürüyen mevcut hukukeğer uygulanacaksa, eğer iddia ettik-leri gibi ikinci cumhuriyet kurulmuyor,bunlar devleti değiştirmiyor ise, elegeçirip yeniden biçimlendirmiyor ise,bu kere de pozitif hukuk dediğimiz buhukuk buna cevaz vermiyor. Bunlarıyargılayamaz.

Peki nasıl yargılıyorlar? Ve ne zamanyargılanabilir?

Pozitif hukuk yönünden mevcutdarbecilerin yargılanması mümkündeğildir. Ancak her yeni kurucu iradegeçmişi yargılayabilir.

AKP de bunu demiyor mu? Burada AKP hakkında aslında

herkesin tam söyleyemediği ve içiniçin konuştuğu bir şeyi AKP'nin artıkaçıktan ifşa etme zamanı gelmiştir. 12Eylül iddianamesiyle AKP aslındaşunu söylüyor: Ben yeni bir kurucuiradeyim. Ben bu devleti değiştiriyo-rum ve dönüştürüyorum. Eskiyi tasfiyeediyorum, dolayısıyla, yargılarım arka-

daş! Yargıyı değiştirdim, hakimlerideğiştirdim, eğitimi değiştiriyorum, içgüvenliği askerden aldım poliseverdim, askeri uluslararası tekellerinhizmetinde yurt dışında görevlendiri-yorum. Dolayısıyla benimegemenliğim, benim kurucu iktidarımbuna uygun bir anayasa ile taçlanacak,ben de onun ilk “Kemal”i olacağım.

Eğer AKP’yi kurucu irade olarakyeni bir yapılanmanın organizatörüolarak görürseniz bu yargılamadoğrudur. Ama o zaman da buyargılamanın amacı ortaya çıkar.

Bu yaklaşım karşısında “Hiçbirzaman hukuk mücadelesi vermeyecekmiyiz” denmez mi?

Diyenin hukuk tarihi ve felsefesiyleilgisi yoktur diyelim. Toplumdahukukun yerini doğru düzgün anlat-madığımız için, anlatamadığımız içinbunu kerametli bir malzemeymiş gibikullanıyorlar. Hukuk devleti denenkavramın, hukuk denen kavramınkendisini doğru anlatmak lazım. Yanihukuk öyle zannedildiği gibi itibaredilecek bir mesele değil. Hukuk, ikti-sadi egemenlik sisteminin soyutlanmışbir yönetimi, düzeneği… Yani oradasenin hukuk alanında tarihsel,evrensel olarak kazandığın bazıkavramlar varsa onu koruman lazım.Sol o kavramları da, kazanılmışkavramları da yok ederek buadamların tarihini, geçmişlerini silin-mesine el veriyor. Şimdi el birliğiyleKemal’in dönemini yıkma dönemi.Herkes eline bir balyoz almış, birkenarından vuruyor. Ben bu düzeninsavunucusu değilim ama bu düzenibenim dışımdaki başkaları kendiamaçları için yıkarsa ve onunamaçlarıyla da ben karşıtsam onunbalyozuna el vermem. Çünkü o balyozondan sonra benim kafama inecek.Eğer bunu fark etmiyorlarsa hepberaber cezaevinde daha sonrakonuşuruz.

AKP 12 Eylül kurumlarının hepsiniaslında koruyor… Nasıl oluyor da 12Eylül’ü yargılıyor?

Şimdi bunu şöyle tanımlamaklazım. Marksistlerimizin iyi bildiği“içkinleştirip aşma” kavramını hatırla-yarak bakmak lazım. Şimdi bazı solçevreler Tayyip Erdoğan’ın 12Eylül’ün çocuğu olduğunu veyargılayamayacağını düşünüyorlar. Budoğru değil. Tayyip Erdoğan 12Eylül’ün çocuğu değil artık. 12 Eylüliçinde yetişmiş ama onu içkinleştiripaşmış. Yine 24 Ocak kararları o yıllar-da kapalı toplumları açma anahtarıydı.Şimdiki neoliberalizm, bunu bir aşamadaha yukarı sıçrattı. Bunu nerdensıçratırsın, içerden gelen elemanlarlasıçratırsın, bunu daha öncesini içkin-leştirmiş ve onu aşanlarla sıçratırsın.Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ı hala1986’da Evren’in elini öpen TayyipErdoğan gibi görmemek lazım. Omektepte yetişti, rahle-i tedristengeçti, zaten Amerikancılaşması filan osürecin eserdir. Yani o süreçte bu işianladı, büyüdü filan ama artık o döne-mi aştı.

ugünkü mahkeme kararları ve iddi-anameler, mütalaalar siyasi tarihyazıcılardır. Bunları doğru okumazsanızgider yeni siyasal tarihin neferi olursunuz

Devrimcilerin iddianamesi nasıl olurdu?

A V U K A T A Y H A N E R D O ⁄ A N ‹ L E 1 2 E Y L Ü L D A V A S I Ü Z E R ‹ N E

Kurucu iktidarın balyozuna el vermeyelim

Siz savcı olsanız o iddianamenin temel üç-dört tane maddesi ne olurdu?

Bir kere savcı olsaydım böyle bir iddiana-me hiç hazırlamazdım. Ancak devrimcilerdevrim yaparsa bir iddianame hazırlarım.Devrimcilerin devrim yaptığı yerde bir iddi-aname olsaydı, bir kere orada da zaten zamanaşımı, sorumsuzluk halleri filan pozitif hukukaakacağı için böyle tezler ileriye sürülmezdi.

Öncelikle gladio operasyonu yapmakgerekirdi. Bu operasyon ancak anti emperya-list ve aynı zamanda sosyalist devrimci bir ikti-darın yapabileceği bir operasyondur. Bütünbu işin içinde olan yabancı sermaye, yerli ser-

maye, işkenceciler, ordu komutanları, emniyetmüdürleri, MİT ve benzeri bir çok kadrobaşta olmak üzere hepsi sanık olurdu. O ta-rihte isim isim kim nerde kimi öldürdü, kimne yaptı bilinmeyen bir şey değil. Eğer savcıisteseydi bunları yazan kitapları okuması, 12Eylül soruşturmalarını incelemesi yeterdi.Ayrıca bütün devrimciler işkence sırasındakendi yoldaşlarını kaybettiklerindenişkencecinin kim olduğunu biliyorlardı. Yanibu gizli saklı değil ki; zahmet etseydi sorsaydıbulurdu.

Bugün mağdur diye gözüken paramiliterfaşist güçlerin hiçbirisi benim iddianamede

mağdur olmazdı. Hepsi emperyalizmin işbir-likçisi, gladionun sivil paramiliter faşist güçleriolarak yargılanırdı. Onlar gerçek anlamıyla buişin ayakçısı. Mağduriyetini içerde kendilerinebu görevi verenlerle beraber yargılanırkenonlardan hesabını onlar soracaktı. Bu iddi-anamelerde Maraş olayı, Çorum olayı, Sivasolayı, Kanlı Pazar olurdu. 1 Mayıs’ı anlatıyoriddianamede. 1 Mayıs’ta efendim Sular İdare-si’nin üzerinde birileri varmış… Hangi birileri,ben bile yazdım, herkes biliyor kiminolduğunu. Senin iktidarın emniyet müdürüolarak görev yaptırıyor ona, kimliği meçhulmü? Bilinmeyen bir isim mi?

“Tek yol kapitalizm”“Oysa toplumunun ve bunu

oluşturan bireylerin mutluğunusağlayamayan devlet ne kadargüçlü olursa olsun, güvenliği nekadar yüksek olursa olsunyıkılmaya, değişmeye mahkumdevletlerdir. Bunun en güzelörneği Başta Rusya olmaküzere “Demirperde” ülkeleridediğimiz ülkelerdir. Amerikaile birlikte dünyanın iki süpergücünden biri olan SSCBhalkına yaptığı baskı ve meza-lim karşısında daha fazladayanamamış, dağılarak, birçokyeni devlet kurulmuştur. Şuanda Rusya olarak dünyanın veortak aklın kabul ettiği liberalekonomi ve özgürlükleranlayışını kabul ederek yenidensüper güç olma yolunda iler-lemektedir.”Darbeci a¤z›yla Fatsa

“Belediye başkanı TerziFikri, halkın desteği iledüşüncelerini uygulamayabaşladı. Fatsa'da 11 halk komi-tesi kurdu. Yönetim bu komite-ler aracılığıyla idare ediliyordu.İlçeye giriş ve çıkışlar halk ko-mitesinin denetimi altındaydı.Gazeteciler bile uzun süre sor-gulandıktan sonra ilçeye girebi-liyordu. (…)

Fatsa ilçesi, sokaklarında ra-hatça dolaşılamayan, resmi da-irelerinde Türk bayrağı asılma-yan, camilerinde namaz kılına-mayan, okullarında mini miniöğrencilerine dahi sol yumruk-lar havada enternasyonal marşısöyletilen, devlet gücüne karşı,barikatlarla çevrilmiş, hiçbir adlive devlet organı faaliyetgösteremeyen, bütün mese-lelerini halk-direniş komiteleritarafından çözülmeye çalışılan,milliyetçi vatandaşlarınmallarının istimlak edilerekgöçe zorlandığı, gitmeyenlerinacımasızca öldürüldüğü bir yerhaline geldi.

Bu gelişmelerin ardındanFatsa'ya 8 Temmuz 1980'deSamsun'dan gelen askeri birlik-lerle operasyon düzenlendi.

Darbeci a¤z›yla halkmücadeleleri

“Toplumda yasal olarakörgütlenen sivil toplumkuruluşları, ekonomik ve sosyalamaçlardan çok siyasi ve ideolo-jik amaçlarını ön planaçıkarmışlardı.”Solcular darbeye zeminhaz›rlad› iddias›

“Olayların, ülke yönetimininaskeri otoritenin eline geçmesi-ni isteyen güçler tarafındançıkarıldığı, şüphelilerin deneti-minde bulunan askeri yöne-timinse, ülkenin kaosa sürük-lenerek darbe şartlarınınoluşmasını bekledikleri sonucu-na varılmaktadır.”

Tayyip Erdoğan12 Eylül’ünçocuğu değilartık. 12 Eylüliçinde yetişmiş

ama onu “içkinleştirip

aşmış”

B ddianame liberalizmi ve faşist paramilitergüçleri aklamak üzerine kurulu.Kapitalizmi överek başlıyor, sosyalizminkötü olduğunu anlatıyor ‹

Parçaparça

iddianame

Page 12: 154'üncü sayı

DOSYAHalk›n Sesi

125 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

Afganistan’da görevli Türk askerlerini taşıyanbir helikopterin düşmesi sonucu 12 askerinölmesi, Türkiye’nin emperyalist projelerdekirolünün tekrardan sorgulanmasına neden oldu

Menderes hükümetinin göreve gelmesininardından, Kore Savaşı’yla başlayan süreç, farklıcephelerdeki işbirliğiyle bugüne kadar geldi. Busüreçte konseptler değişti, işbirliği aynı kaldı

Emperyalist çıkarın olduğuher yerde bir Türk askeri varABD’nin “küresel terörizmle

mücadele” sloganıyla saldırdığı

Afganistan’da TSK’nın varlığı da

devam ediyor. Bölge stratejileri

açısından oldukça önemli bir konum-

da olan ülkede işgal kuvvetlerine

komutanlık bile yapan ve bununla

övünen TSK ve AKP, yaşanan son

ölümlerin ardından gelen şu soruya

tatmin edici bir yanıt veremiyor:

“Türkiye’nin Afganistan’da işi ne?”

Türkiye orada

ne iş yapar?

Suriye meselesiyle ilgili olarakİstanbul’da yapılan toplantıda

Tayyip Erdoğan’ın “mazlumSuriyeliler” edebiyatına kim inanırbilemeyiz. Ancak Türkiye’ninemperyalizm ile sürekli ve güçlü birilişki içine girmeye başladığı 1950’liyıllar sonrasında Türkiye’nin ülke dı-şına hangi koşullarda asker gönderdi-ğine bakıldığında tablo net olarak an-laşılmaktadır. Erdoğan’ın neredeyse“siz müdahale edecekseniz edin yok-sa karışmam biz bildiğimizi okuruz”diyeceği bir üslupla dile getirdiği Su-riye meselesi, aslında Türkiye’nin 60yıllık dış politika macerasının güncelbir özetinden ibaret.

1950 yılının Mayıs ayında iktidaragelen Demokrat Parti ABD merkezlikapitalist blokta yer almak için canatıyordu. İktidara geldikten sadece 4ay sonra NATO’ya girebilmek içinakıl almaz bir kararla Kore Savaşı’naasker gönderme kararı aldı. Kore Sa-vaşı 2. Dünya Savaşı sonrası oluşanuluslararası dengenin savaş yoluylabozulmaya çalışıldığı ilk örnekti vebu anlamıyla sosyalist Çin ile emper-yalist ABD arasındaki savaş açıkçaAsya’da emperyalist yayılma siyase-tinin bir aracı haline gelmişti.Türkiye buradaki rolünün ödülünü 2yıl sonra NATO’ya kabul edilerekalmış oldu!

TÜRK ASKERİ KIBRIS’TAİkinci dış müdahale 1974’te Kıb-

rıs’ta gerçekleşti. Kıbrıs müdahalesibizim Türkiye için milli bir meseleolarak kabul edilmiş, neredeyse he-men herkesin üzerinde anlaştığı birkonu olagelmiştir. Özellikle Kıbrıs’tafaşist bir Elen subayın işbaşına geti-rilmesi ve Türkiye’nin bu faşist ekibekarşı savaş kararı alması o dönemsolcuların bile yüreğini okşamıştı.Oysa Kıbrıs Savaşı esas olarak o gü-nün iki kutuplu dünya koşullarındagörece bağımsızlıkçı-tarafsız bir yolizlemeye çalışan Rum lider Makari-os’un iktidardan uzaklaştırılması ve

Birleşik bir Kıbrıs yerine parçalanmışbir Kıbrıs’ın oluşturulması projesininmihenk taşıdır. O sırada Yunanis-tan’da işbaşında olan Amerikancı fa-şist cunta (o dönem tek parça olan)Kıbrıs Cumhuriyeti iktidarına darbeyaparak cumhurbaşkanı Makarios’uiktidardan indirdi ve Kıbrıs’ı Yuna-nistan’a bağlayacağını iddia etti. Bu-nun üzerine Türkiye de Kıbrıs’a birmüdahalede bulununca çıkan savaştaada ikiye bölündü. Böylece emperya-listler parçalanmış adaya daha rahatmüdahale ederek garantör rolü oyna-mayı başardılar ve adaya yerleştirilenİngiliz Üssü sayesinde Kıbrıs, güneyive kuzeyi ile o dönem Sovyetler Birli-ği’nin Akdeniz’deki etkinliğini sınır-lamak için önemli bir kale vazifesigördü.

Türkiye’nin üçüncü olarak etkinrol aldığı dış görev ise Bosna-HersekSavaşı’dır. 1990’lı yılların başlarındasosyalist sistemin çökmesinden sonraemperyalistlerin hedef haline getir-diği Yugoslavya’nın parçalanması veBalkanların ele geçirilmesi süreciemperyalist Almanya ile ABDarasında bir paylaşım savaşı olarakbaşlamış, sonunda emperyalist güçlerbölgeyi açıktan işgal ederekpaylaşmışlardır. Rus denetimindekiSırp gücü bertaraf edildikten sonrabölgede düzeni korumak içingörevlendirilen askerlerin arasındaTürkiyeli birlikler bulunmakta veuzun yıllardır “görev”lerinisürdürmektedirler.

BALKANLAR’DA KRİTİK GÖREVTürkiye’nin Balkanlardaki rolü

sadece Bosna-Hersek’le sınırlıkalmamış, Arnavutluk, Makedonyave Kosova’da meydana gelen etnikçatışmalarda, bu ülkelerin kapitalistsisteme entegrasyonu açısındangerekli olan siyasal istikrar içinemperyalistlerin belirlediği siyasetdoğrultusunda görev almıştır. Özel-likle Bosna, Kosova, Arnavutluk gibiMüslüman nüfusun yaşadığı bölge-

lerde görev alarak emperyalistlerindaha rahat nüfuz etmesine imkânsağlamaktadır. Bu görevin en çarpıcıbiçimde ifa ediliği yer ise Afganis-tan’dır. Afganistan doğrudan İslamcıbir siyasi güç tarafından yönetiliyor-ken ABD tarafından işgal edilmiş veTürkiye askerleri Afganistan’aMüslüman kimliğinden dolayıemperyalist işgali sevimli göstermeyeve emperyalist işgalcilerle Afgan hal-kı arasında iletişim kurulmasına yar-dımcı olmaya gönderilmiştir.

YENİ KONSEPT UYGULAMADABütün bu 50 yıllık Türk dış poli-

tikasına baktığımızda dış politikanınesasını emperyalist yeniden iş bölü-münün belirlediği çok açık olarak gö-rülmekte. İki kutuplu dünyada sosya-list sisteme karşı Kore’de olduğu gibi

muharip bir güç ya da Kıbrıs’ta oldu-ğu gibi SSCB’nin etki alanını daralt-mak olarak görebileceğimiz müdaha-lelerle emperyalist saldırganlığınmüttefiki olmuştur. Bu dönemde dışpolitikanın en önemli aktörü olanTürk Silahlı Kuvvetleri buna göre ör-gütlenmiş ve dünyanın sayılı büyükcephe ordularından biri olmuştur.

Oysa 1990’lı yıllarla birlikte iki ku-tuplu dünya ortadan kaldırıldığındaemperyalistler yeni düşman tarifiyapmaya koyuldular ve terör-terörist-ler kelimesini ağızlarına doladılar. Bulisteye giderek ulusalcı devlet yapılarıda eklendi ve El Kaide vb. örgütlerinyanına İran, Venezüella gibi ulusaldevletler de konuldu. Bu tipte bir or-dunun temel yapı taşı, cephe savaşınagöre organize olmuş kalabalık piyadebirlikleri değil, geniş sınır boylarındahareket edebilecek, hareket kabiliyeti

yüksek motorize güçlerden kuruluprofesyonel bir ordu olacak. Askerli-ğin kısaltılması, mekanizasyonun attı-rılması, sözleşmeli muharip askerle-rin işbaşı yaptırılması vb. unsurlar butipte bir orduya geçişin hazırlıklarıolarak önemlidir. Bu konsept Bal-kanlara müdahaleyle başlamış veLibya’ya kadar devam etmiştir. Songelişmelere bakıldığında emperyalistsaldırganlığın yeni hedefinin Suriyeolduğu görülüyor. AKP hükümetinindaha önce isyanların yaşandığı yerler-de emperyalistlerin hamilliğini üstle-nerek, birlikler göndererek, komutamerkezi olarak gösterdiği sadakati veaktif taşeronluk rolünü Suriye konu-sunda da göstereceği gün gibi ortada.Buradan bakıldığında olası bir müda-hale halinde TSK’nın yeni bir emper-yalist proje için sınırları aşacağınısöylemek mümkün.

A fganistan’ın başkenti Kabilyakınlarında, 16 Mart’ta meydanagelen bir helikopter kazası, Türk

Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) dünya siyasetinde-ki rolü hakkında yürütülen eski bir tartışmayıyeniden alevlendirdi.

1950’lerin başından bu yana emperyalistçıkarların gerektirdiği refleksleri gösteren vekendini bu refleksleri gösterebilecek şekildeorganize eden TSK’nın Afganistan’da verdiğison kayıplar, aslında 60 yılı aşkın bir süredirdevam eden işbirlikçiliğin fotoğrafını çeken birolay olarak tarih sahnesindeki yerini aldı.

Kore’de, Yugoslavya’da, Kongo’da,Somali’de ve daha pek çok yerde NATO veBM şemsiyesi altında onlarca operasyonakatılan TSK’nın son dönemde emperyalist pro-jelerdeki atak tutumu, aktif taşeron rolünübenimseyen AKP hükümetiyle birlikte artarakdevam ediyor.

AFGANİSTAN’DA 4 KAT ASKERAfganistan’da 2001 yılında başlayan işgale

300 askerle katılan TSK, bu dönemden sonraAfganistan’daki varlığını sürekli arttırdı.ABD’nin başını çektiği işgal birliklerinin komu-tasını da üstlenen TSK’nın Afganistan’dakivarlığı AKP iktidarı döneminde 4 kattan fazlaarttı. Afganistan’da halen görev yapan 1300 ci-varında Türk askeri bulunuyor. ABD’nin 11Eylül saldırılarından sonra başlattığı “küreselterörizmle mücadele”nin ilk mağduru olan Af-gan halkına “barış” götürdüğünü iddia eden

birliklerin içinde yer alan TSK’nınAfganistan’da bulunmasının yegâne sebebiemperyalizmle olan “kopmaz” bağlarıydı.ABD’nin hegemonyası altında hareket edenNATO ve BM’nin her türlü operasyonunagözü kapalı dahil olan AKP hükümetininAfganistan’daki askerleri neden geriçekmediğini anlamak için çok yakın bir zaman-da yaşanan bir örneğe bakmak yeterli olacaktır.

Henüz Muammer Kaddafi’nin yönetmekteolduğu Libya’da ABD destekli “isyancı”İslamcıların desteklenebilmesi ve Kaddafitarafından yok edilmemesi için BM GüvenlikKonseyi kararıyla başlatılan operasyondan önceTayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar şuşekildeydi: “NATO’nun ne işi var Libya’da?Böyle saçma bir şey olabilir mi?!”

Aradan henüz birkaç hafta geçmemişken

sisteme entegre olabilecek yeni bir yönetimkurulabilmesi için Libya’ya askeri müdahaleninşart olduğu konusunda emperyalist blokarasında bir uzlaşma sağlandı. Alınan kararıuygulamakla yükümlü AKP hükümeti her nekadar operasyonu başlatan Fransa’ylaçekişiyormuş gibi gözükse de, operasyonunbekası için her türlü seferberliği yaptı ve“Libya’da işi olmayan” NATO operasyonunmerkez karargahı olarak İzmir’i kullandı.

EMPERYALİZMLE YOLA DEVAM12 askerin öldüğü kazayla tekrar gündeme

gelen Afganistan’da da durum bundan ibaret.ABD’nin Asya Pasifik’e açılma, Ortadoğu plan-larını gerçekleştirebilme, İran’ı bölgede tecritetme ve bölgedeki Rusya etkisini kırmakonusundaki planları açısından çok kritik birnoktada bulunan Afganistan’da, TSK aynıemperyalist çıkarların bekçiliğini yapıyor.

Kazadan sonra bu konudaki eleştirilere ce-vaben şu ifadeleri kullanarak emperyalizmleişbirliğinin devam edeceğini göstermiş oldu:“Bu ülkenin tarihini okuyan bir kişi Türkaskerinin orada bulunmasından dolayı gururduymalıdır. (…) Türk askeri orada olmayacakda kim olacak. (…) Türk askeri gittiği yerlerdebarışın ve güvenin simgesidir. (…) Nakdiyardımlarımızda dünyaya ulaşacağız, dünyanındört bir yanına yayılmış ata yadigârlarına sahipçıkacağız. İhracatı artırmak için gideceğiz.Dostluk adına kardeşlik adına ulaşabildiğimizher yere ulaşacağız.”

Aktif taşeron iş başında

Emperyalizm nerede TSK orada

Türkiye’nin emperyalizmle kurdu¤uiliflki ve rejimin kurumlar›yla beraberflekillenmesinde NATO’ya girmesi birdönüm noktas›d›r.

TSK’n›n yurt d›fl› görevlerinin tamam›(K›br›s Savafl› d›fl›nda) NATO görevi kap-sam›ndad›r, görevlerin hepsi NATO üyesiülkelerin yani emperyalistlerinç›karlar›na hizmet etmifltir.

Kuruluflundan 1991’de sosyalistblo¤un da¤›lmas›na kadar geçen süredeNATO, sosyalizm tehdidini bertarafetmek ve sosyalist devletlerin etkinli¤inizay›flatmak üzere hareket etti. 1991’desosyalist blo¤un da¤›lmas›yla NATO’nuntemel varl›k sebebi ortadan kalkt›. Butarihten itibaren pakt üyeleri “yeni birgüvenlik konsepti” oluflturmak üzereçal›flmalar yaparak NATO’yu yenidenyap›land›rd›.

Emperyalizmin dünya ölçe¤indekiç›karlar›n› savunmak üzere kurulanNATO’nun güvenlik konsepti tan›m›ça¤›n ve sömürgecilerin ihtiyaçlar›nagöre tan›mland›. So¤uk Savafl öncesietkinlik alan›n› yaln›zca üye ülkelerins›n›rlar› olarak benimseyen NATO, eskisosyalist blok ülkeleri ve Ortado¤u’nunsömürgelefltirilmesi, enerji vemetalaflt›r›lan tüm de¤erli kaynaklara elkonulmas› amac›na uygun olarak yenibir güvenlik konsepti tan›mlad›. Bu yenikonsept, NATO’nun askeri hareketalan›n› üye ülkelerin s›n›rlar› olmaktanç›kararak, üye ülkelerin güvenli¤ini(ç›kar›n›) zedeleyen her soruna ve sorun-lu bölgeye müdahale olarak tan›mlad›.

NATO, kendi s›n›rlar› d›fl›ndaki ilkmüdahalesini 1999’da Balkanlar›nsömürgelefltirilmesi stratejisinin birparças› olarak Yugoslavya’dagerçeklefltirdi.

NATO çat›flma sonras› bölgeyi kendibünyesinde yer alan Uluslararas› Bar›flGücü’ne (KROF) emanet etti. TürkiyeNATO üyesi bir ülke olarak KROF’ta yerald›. Bu yan›yla TSK’n›n Afganistan veSomali görevleri baflta olmak üzere ulus-lararas› NATO görevlerinin hepsiemperyalistlerin savafl›nda al›nm›flgörevlerdi.

NATO, yeni güvenlik ve görev alan›tan›m› gere¤i kendisine ba¤l› ordular›küçültürken, onlar› etkinleflme stratejisiile dönüfltürüyor. Profesyonel orduyageçifl projesi de bir NATO projesi olarakyürütülüyor.

AAffggaanniissttaann’’ddaa ddüüflfleenn hheelliikkoopptteerr,, TTSSKK’’nn››nn AAffggaanniissttaann’’ddaakkii vvaarrll››¤¤››nn››nn ssoorrgguullaannmmaass››nnaa nneeddeenn oolldduu

Konseptdeğişik,amaç aynı

Suriye’ye müdahale konusunda aktif taşeronlukrolünün gereklerini yerine getiren AKP’nin tutumu,Türk dış politikasının 60 yıllık özeti niteliğinde

Page 13: 154'üncü sayı

KIZILDEREHalk›n Sesi

135 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

40’ INCI YILINDA KIZILDERE D‹REN‹fi‹ SELAMLANDI

Kızıldere anmalarına katılanlar mücadele tarihine saldıran egemenlere karşı meydan okudu. Mahir’inresmini bulundurmanın suç haline getirildiği günlerde o resim, kentlerin meydanlarını süsledi

Son değil sürüyor...Kızıldere direnişinin

40’ıncı yılındaTürkiye’nin farklı kent-

lerinde anma etkinlikleridüzenlendi. İstanbul, Ankara,Bursa, Antakya, Artvin veAntalya’da kitlesel yürüyüş vesokak eylemleri ile Kızıldere’deyitirilenler anıldı. Eskişehir,Niğde ve Konya’da düzenlenensalon etkinlikleri ile anma pro-gramları gerçekleştirildi.Zonguldak, Çanakkale, İstan-bul ve Eskişehir’de üniver-siteliler tarafından amfilerde,kampüslerde anma etkinliklerigerçekleştirildi.

SOLUN TAR‹H‹NEDAVALARLA SALDIRI

Son yıllarda Kızıldere veDeniz Gezmiş anmaları suçhaline getirildi. Anma etkinlik-lerine katılanlar, evlerindeMahir Çayan’ın kitabını, DenizGezmiş’in posterini bulun-duranlar hakkında “terörörgütü üyeliği”, “örgüt propa-gandası” suçlamalarıyla açılandavaların, verilen hapiscezalarının sayısı artmayabaşladı. Öte yandan rejimindönüşümünde AKP’ninhareket zeminini kuran darbe-cilerle hesaplaşma veErgenekon’u bitirme söylemide bu saldırının bir parçasıolarak kullanıldı. Devrimciönderler darbecilikle,Ergenekonculukla itham edil-di. Deniz Gezmiş’in mücade-lesinde, Kızıldere’de,Ergenekon (darbecilik)bağlantıları arandı. AKP sola,onun tarihini karalayaraksaldırdı.

AKP son dönemde, ırkçılığagericiliğe dayalı kitle temelinigüçlendirmeye dayalı birsiyasal söylem kuruyor. NecipFazıl’ın dizeleriyle yapılan kin-dar nesil, dindar gençlik açıkla-

maları, 4+4+4 düzenlemesi,AKP’yi İslamcı tabanıngözünde eşsiz ve değerlikılıyor. Kürt sorunundaki tavrı,kadına yönelik şiddet sorununuaile eksenine indirgemesi, SivasKatliamı davasında verilenzamanaşımını “hayırlı” bulanaçıklamalar, AKP’nin toplumuırkçı-gerici eksende saflaştırmasiyasetinin güncel unsurlarıoldu. AKP siyasetin ekseninidinci-laik çatışması ekseninekurarak her türlü neoliberalsaldırıyı meşrulaştırmanın dazeminini yaratıyor.

AKP saldırganlığına ve ikti-darın kendini ırkçı-gerici kitletabanını saflaştırmaya dönük

bu taktikleri karşısında yükse-len halk muhalefeti de kenditarihsel mücadele birikiminesarılıyor.

HALKIN KALB‹NDENADLARI S‹L‹NMED‹

31 Mart’ta İstanbulKadıköy’de Aleviler tarafındanSivas davasında verilenzamanaşımı kararına karşıdüzenlenen mitingde Aleviörgütlerinin temsilcilerimitinge katılan on binlereAleviye ‘Deniz’in, Mahir’inyoldaşları ile birlikte direnme’çağrısı yapıyor. Sınavsız,parasız eğitim için sokağaçıkan liselilerin kortejlerinde

Mahir’in, Deniz’in fotoğraflarıtaşınıyor.

Kızıldere’nin 40’ıncı yılındadüzenlenen kitlesel anmaetkinlikleri, AKP’nin dinci-neoliberal saldırılarına karşımuhalefet edenlerin,Kızıldere’de 12 Mart faşizminekarşı direnenlerin mücadelemirasına sahip çıktığını göster-di. Kentlerin en işlek meydan-larında, üniversite kampüs-lerinde gerçekleşen anmaeylemleri AKP’nin solun tari-hine dönük saldırılarına karşıbir meydan okumaniteliğindeydi. Bu anma eylem-lerinde mahkemelerin “suçunsuru” saydığı Mahir ve

Deniz fotoğrafları taşındı.Anma programlarında devrimandı içildi. Direniş vedayanışmanın tarihine sahipçıkıldı.

ORTAK ÇA⁄RI YAPILDIAntakya’daki Kızıldere

anmasında çağrıcı kurumlaradına Ali Cabir tarafındanyapılan şu konuşma KızıldereDirenişi’nin bugünün devrimcimücadelesi ile bağını gösterdi:

“On’ları anmak devrim vesosyalizm mücadelesini yükselt-mektir. Asimilasyona ve inkârpolitikalarına karşı her kimliğinkendini ifade etmesi gerektiğinisavunmaktır. Suyuna deresine

yaşam alanlarına sahipçıkmaktır, ataerkil düzene karşıkadınların verdiği mücadeledir.Dindar bir nesil çocuk işçi vegelinler yetiştirmek isteyen ser-mayenin yönelimleri doğrul-tusunda işleyen eğitim sistemi vezihniyetine karşı durmaktır.Suriye’ye emperyalist müdahale-ye karşı çıkmaktır.”

Bu kararlılıkla düzenlenenanma eylemleri, 150’den fazlasosyalistin, aydının imzası ileyayımlanan “Direnişin vedayanışmanın tarihi onurumuz-dur” çağrısı ile Ankara, İstan-bul ve Bursa başta olmak üzereçok sayıda kentte örgütlendi.

Devrimci önderleri ananlarhakkında açılan çok sayıda davavar. Bu davaların Halkın Sesihaberlerine yansıyanlarından birkısmı şöyle:

Devrimci 78’lilerFederasyonu’nun 2008 yılındaTokat Kızıldere’degerçekleştirdiği 30 Mart anmasınedeniyle derneğin 30 üyesineÖzel Yetkili Ankara 11. AğırCeza Mahkemesi tarafından“terör örgütünün amacı doğrul-tusunda suçu ve suçluyu övdük-leri” gerekçesiyle 6’şar ay hapiscezası verildi.

Kızıldere’de hayatını kaybe-den Cihan Alptekin’in 30 Mart2007’de Rize Ardeşen’dekimezarı başında yapılan anmatörenine de dört yıl sonraAğustos 2011’de dava açıldı.Anma törenine katılan 48 kişiiçin “Toplantı ve GösteriYürüyüşleri Kanunu’na muhale-fet” ile “suçu ve suçluyu övmek”suçlamasıyla 5 yıla kadar hapisisteniyor. Dava halen sürüyor.

Adana’da Kızıldere anmasınakatılan 21 kişiye 23 Eylül 2010’daAdana 6. Ağır Ceza Mahkemesitarafından 10 ay hapis cezasıverildi. Adana’da 2011 yılındagerçekleşen 30 Mart anması dayeni bir soruşturmanın konusuoldu.

2006 yılında Burdur'daKızıldere katliamında hayatınıkaybedenleri anmak için basınaçıklaması yapan ÖDP üyesi 10kişi “suçu ve suçluyu övmek”suçlamasıyla yargılamaya başladı.İzmir 8. Ağır CezaMahkemesi’nde görülen davada2007’de mahkeme heyetianmanın suç olmadığına kararverdi.

Mersin 78'liler DerneğiBaşkanı Ethem Dinçer de “suçuve suçluyu övmek” suçlamasıyla2007’de yargılanmaya başladı.

Kocaeli’de aralarında Halkevive Öğrenci Kolektifleri üyelerininbulunduğu 12 kişi DenizGezmiş’i, Kızıldere’de yaşamınıyitiren devrimcileri anmanın daarasında bulunduğu suçlamalarla,22 Kasım 2011’de tutuklandı.Tutuklu 12 kişi, 3 Şubat’taavukatlarının itirazı ile tahliyeedildi. Tutuklananlar hakkındahalen açılmış bir dava yok.

K›z›ldere’de hayat›n› kaybeden ondevrimci: Mahir Çayan, CihanAlptekin, Hüdai Ar›kan, Saffet Alp,Ertan Saruhan, Nihat Y›lmaz, AhmetAtasoy, Sinan Kaz›m Özüdo¤ru,Sabahattin Kurt ve Ömer Ayna.

AÇILAN DAVALAR

Kızıldere anmaları muhalefetkurumlarının ortak çağrıları ile

Türkiye’nin farklı kentlerinde gerçekleşti.

ANKARA’DA BULUfiMAMAH‹R’‹N OKULUNDA

Ankara’da Kızıldere’de hayatını kaybe-denleri anmak için bir araya gelenlerinbuluşma noktası Mahir’in okulu SiyasalBilgiler Fakültesi’ydi (SBF). SBF’deki anmaetkinliği okulun ana girişinde yapıldı.Burada ilk sözü SBF-Der adına HasanHüseyin Özkan aldı. Yalnızca MahirÇayan’ın değil aralarında HüseyinCevahir’in de bulunduğu çok sayıda devrim-cinin yetiştiği SBF’nin devrimci mücadeletarihindeki yerinden bahseden Özkan,Kızıldere’de “Biz buraya dönmeye değilölmeye geldik” diyen devrimcilerin imhaedildiğini söyledi.

Özkan’ın ardından söz alan HalkevleriGenel Başkan Yardımcısı Samut Karabulutda konuşmasında, egemenlerin sondönemde yoğunlaşan devrimci mücadeletarihine saldırılarını hatırlatarak sosyaluyanışların durdurulması için Türkiye’debirçok politik katliam yapıldığını söyleydi.Karabulut, Kızıldere katliamının bunların enönemlilerinden birisi olduğunu ifade etti.

Konuşmaların ardından anma etkinliğineçağrı yapan kurumlar adına ortak açıkla-mayı, Öğrenci Kolektifleri'nden NeslihanUyanık yaptı.

Ankara’daki anmanın ikinci adresiKızıldere’de hayatını kaybeden MahirÇayan, Ulaş Bardakçı, Sinan KazımÖzüdoğru, Hüdai Arıkan’ın mezarınınbulunduğu Karşıyaka Mezarlığı’ydı.Buradaki anma programı Mahir Çayan’ınmezarı başında gerçekleşti. Mezarlıkta68’liler Dayanışma Derneği ve Devrimci78’liler Federasyonu adına konuşmalaryapıldı. Açıklamada Kızıldere’nin devrimcidirenişin tarihi olduğu söylenerek, zulme vehaksızlığa boyun eğmemenin günü olduğuifade edildi. Açıklamanın ardındanDevrimci Gençlik, şiirlerle ve konuşmalarlaKızıldere’yi anlattığı kendi anma programınıgerçekleştirdi.

‹STANBUL’DA ADRES TAKS‹Mİstanbul’da Kızıldere’nin 40’ıncı yılında

Taksim Tramvay durağından Galatasaray’abir yürüyüş gerçekleşti. Galatasaray’daanma yürüyüşünün çağrıcıları adına ortakaçıklama okundu. Yürüyüş kortejinin enönünde Kızıldere’de hayatını kaybedenOn’ların resmi taşındı. Denizlerin, İbrahimKaypakkaya ve Mazlum Doğan’ın da

yapılan konuşmalar ve taşınan resimlerleanıldığı yürüyüş, son yıllarda açılan davalarakarşı bir meydan okumaydı. DevrimciGençlik tarafından açılan Mahir Çayan’ınresmi bulunan dev pankart GalatasarayMeydanı’nda bulunan heykele asıldı.Mahir’in resmini bulundurmanınmahkemeler tarafından suç kabul edildiğibir dönemde Mahir’in resmi İstanbul’un enişlek caddesindeen yükseği süsledi. Eylemdeyapılan konuşmalarda devrimci önderlerdendevralınan mirasın bugün neoliberalizme,gericiliğe ve faşizme karşı mücadeleyleyaşatıldığı vurgulandı. Bu konuşmalara“Kızıldere son değil savaş sürüyor” slogan-ları ile karşılık verildi. GalatasarayMeydanı’nda gerçekleşen anma etkinliğidevrim andı içilmesiyle sona erdi.

BURSA’DA ON’LARÜÇ F‹DAN ANITINDA ANILDI

Bursa’da 50’den fazla imzacının çağrısıylaNilüfer Metro İstasyonu’ndan Üç FidanAnıtı’na bir yürüyüş gerçekleştirildi.“Direnişin ve dayanışmanın onurlu tarihinesahip çıkıyoruz” yazılı pankart taşıyaneylemciler Mahir Çayan’ın ve Kızıldere’dekatledilen devrimcilerin fotoğraflarını taşıdı.Üç Fidan Anıtı önünde yapılan basın açıkla-masında 40 yıl önce başlatılan mücadelenin

bugün de sürdüğü ifade edildi. Eylem, basınaçıklamasının ardından son buldu.

AKDEN‹Z DE ONLARI UNUTMADIAntakya’da 31 Mart günü Eğitim-Sen

önünde toplanan devrimciler, UlusMeydanı’na yürüdü. HDK, KESK, DevrimciGençlik ve ÖDP’nin katıldığı anmadayapılan konuşmalarda Antakyalı devrimcilerde selamlandı. Katılımcı kurumlar adınaortak açıklamayı yapan Ali Cabir,Kızıldere’de hayatını kaybeden On’larıanarken yine bir 30 Mart’ta 1995 yılındakontrgerilla tarafından babasıyla birliktekatledilen Mehmet Latifeci’yi de andı.Antakya’daki anmada On’lar ile birlikteHalepçe ve Samandağ katliamlarındahayatını kaybedenler de anıldı.

Antalya’da Halkevleri, ÖDP ve TKPtarafından “40. yılında direnişin vedayanışmanın tarihi onurumuzdur”sloganıyla Kızıldere anması yapıldı. 30 Martgünü Üç Kapılar’da toplanan eylemciler,Attalos Heykeli’ne kadar yürüdü. Saygıduruşunun ardından yapılan basın açıkla-masında AKP’nin devrimci değerleri kir-letmesine izin verilmeyeceği vurgulanırkendayanışmanın önemine işaret edildi.

Konya’da Halkevi ile ÖDP bir anmaetkinliği gerçekleştirdi.

Kızıl bir dere olup sokaklara aktılar

Kızıldere’de hayatını kaybeden 10 devrimciüniversitelerde düzenlenen etkinlik ve eylem-

lerle de anıldı.Ankara’da üniversiteliler 30 Mart anmasına

katılan kişi ve kurumları kendi okullarında ağırladı.İlk anma etkinliği Mahir Çayan’ın okulu SiyasalBilgiler Fakültesi’nde gerçekleşti.

İstanbul’da Devrimci Gençlik tarafından düzenle-nen anma Beyazıt Kampüsü’nde gerçekleşti.Kampüs içinde “On'lara sözümüz devrim olacak-Devrimci Gençlik” pankartı arkasında yapılanyürüyüşün ardından Hergele Meydanı’nda biretkinlik gerçekleşti. Mahir Çayan’ın dev birpankartının asıldığı meydanda devrim şehitleri içinyapılan saygı duruşu ile program başladı. Yapılankonuşmalar, okunan şiirlerin ardından müzik din-letisi ile etkinlik sona erdi.

Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde DevrimciGençlik tarafından düzenlenen anma etkinliğiİletişim Fakültesi’nde gerçekleşti. Kızıldere, devrim-ci mücadelenin geçmişi ve bugünü üzerine yapılankonuşmaların ardından anma töreni Dev Gençmarşının okunmasıyla sona erdi.

Mersin’de de Öğrenci Kolektifleri kampüs içindebir basın açıklaması yaparak Kızıldere’de katledilen-leri andı.

Çanakkale ve Zonguldak’ta da üniversitelilertarafından anma etkinlikleri yapıldı.

Anma etkinliklerinden görüntüler: Bursa (Solda)Antalya (ortada) ve Antakya (üstte)

KampüslerdeOn’lar vardı

Page 14: 154'üncü sayı

YAŞAMHalk›n Sesi

145 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

Komünizmde maddi ürün-lerin mülkiyet ve üretim

tarzına karşı ileri sürülen tümsuçlamalar, manevi ürünlerinmülkiyet ve üretimine degenişletildi. Burjuva için nasılsınıf mülkiyetinin son bulmasıüretimin kendisinin son bul-ması demekse, sınıf kültürününson bulması da bütünüylekültürün son bulması demekoluyor.

Kaybına bu kadar üzüldüğükültür, ezici bir çoğunluk içinmakine haline gelme kültürüolmuş bile.

Ama burjuva mülkiyetininortadan kaldırılmasını kendiburjuvaca özgürlük, kültür,hukuk tasarımlarınızla ölçerektartışmayın bizimle. Sizin fikirle-riniz bile burjuva üretim vemülkiyet ilişkilerinin birer ürü-nü, nasıl hukukunuz, kendi sı-nıfınızın yasa düzeyine yükseltil-miş iradesinden ibaretse; birirade ki içeriği kendi sınıfınızınmaddi yaşam koşullarıyla belir-lenmiş.

Kendi üretim ve mülkiyetilişkilerinizi, üretimin geçirdiğitarihsel ilişkilerden koparıp ge-nel geçer doğa ve akıl yasalarıhaline dönüştürdüğünüz ilginçtasarım, göçüp gitmiş tümegemen sınıfların datasarımıydı. Antik dönemmülkiyeti için kavrayabildiğinizi,feodal mülkiyet için kavrayabil-diğinizi, burjuva mülkiyeti içinkavrayamaz oldunuz.

Ailenin ortadan kaldırılması!En radikaller bile komünistlerinbu utanç verici niyetlerine ateşpüskürüyorlar.

Günümüzdeki aile, burjuvaailesi, neye dayanıyor?Sermayeye, özel kazanca. Tamgelişmiş olarak yalnızca burju-vazi için var; ama proleterin ai-lesizliğe zorlanması ve kamu-sallaşmış fuhuş bütünlüyoronu.

Bu bütünleyicileri olmadı mıburjuva ailesi de olmaz kuşku-suz ve sermaye olmadı mı herikisi de olmaz.

Ana babanın çocukları sö-mürmesini ortadan kaldırmakistiyoruz diye mi suçluyorsunuzbizi? Bu büyük suçumuzu itirafediyoruz.

Ama ev içi eğitimin yerinetoplumsal eğitimi getirerek ensıcak ilişkileri yok ettiğimizisöylüyorsunuz.

Peki eğitiminizi bu toplumsalkoşullar içinde yapmanızlaolsun, toplumun doğrudan yada dolaylı müdahalesiyle olsun,okul kanalıyla olsun, vb. sizineğitiminiz de toplumca belirlen-miyor mu? Toplumun eğitimietkilemesi komünistlerinbuluşu değil ki; komünistleryalnızca bu etkinin karakterinideğiştiriyorlar, eğitimi egemensınıfın etkisinden koparıyorlar.

Aile ve eğitim üstüne, anababa ile çocuklar arasındakikutsal ilişkiler üstüne burjuvasöylemleri, büyük sanayiyüzünden proleterlerin tüm ailebağları parçalandıkça veçocuklar adi ticaret metaına veçalışma araçlarına dönüştükçebir o kadar iğrençleşiyor.

Ama siz komünistler kadın-ların ortaklaşalığını getirmek is-tiyorsunuz, diye tüm burjuvazikoro halinde yüzümüze haykır-makta.

Burjuva, kendi karısını saltbir üretim aracı olarak görüyor.Dolayısıyla, üretim araçları or-taklaşa kullanılmalıdır, sözünüduyar duymaz, bu ortaklaşalıkkaderinin aynı şekilde kadınlarıda kapsamasından başka birşey düşünemiyor.

Tam tersine kadınların busalt üretim aracı olarakkullanılma durumunu ortadankaldırmaktır söz konusu olan,burjuva bunu kavrayamıyorişte.

4 +4+4 yasasını savunan-ların en önemli tez-lerinden biri “ailenin

çocuklarının nasıl eğitimgöreceği üzerinde karar vermehakkı olduğu” fikrinedayanıyor. Son günlerde buiddia, kapitalizmin tanıdığı enkutsal hak olan mülkiyethakkını bile geride bırakacakbiçimde sıklıkla ifade ediliyor.Bu hak tanımı dünyada dahaçok “ebeveyn hakları” (parentalrights) olarakkavramsallaştırılsa da yer yeraile hakları (family rights)içinde de yer buluyor.Türkiye’de bu kavramın ifadeettiği hak iddiasının bir biçimdekullanıldığı tartışmalarıhatırlayalım.

Başta başbakan olmak üzerehükümet yetkilileri hemen herkonuşmalarında 4+4+4 düzen-lemesi ile devletindayatmalarının, gençleri for-matlamasının önüne geçildiğiniifade etti. Artık ailelerin“özgürce”, “korkmadan”çocuklarının eğitimi hakkındatercihte bulunacağını savunul-du. “9 yaşındaki çocuk nasılmeslek seçecek” sorusuna veri-len “zaten aile seçecek” yanıtıda, “ebeveyn hakkı” kavramınaatıfta bulunmaktaydı. Sonolarak Türkiye Odalar veBorsalar Birliği (TOBB)Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu4+4+4 eğitim sisteminisavunurken “ebeveynhakları”nı şu sözlerle savundu:“İsteyen çocuğuna dini eğitimverir, isteyen vermez. Deniyorki, 'aileler çocukları yönlendire-cek.' Kusura bakmayın amaailenin çocuk üzerinde hakkıvardır.”

EBEVEYN HAKLARININKALES‹ ABD

Çocuk üzerinde ebeveyn-lerin karar verme hakkıolduğuna dair tartışmaların enhararetli yaşandığı ülke ABD.ABD’nin aşırı muhafazakarçevreleri açısından “ebeveynhakkı mücadelesi” en önemlipolitik kavga alanlarından biri.Özellikle ABD’nin BirleşmişMilletler Çocuk HaklarıSözleşmesi'ni onaylamayan ikiülkeden biri olması (diğeriSomali), muhafazakarların“ebeveyn/aile hakları”çerçevesinde yürüttükleri poli-tik kampanya ile sağlandı.Bundan 20 yıl önce BirleşmişMilletler’in hazırladığı ve tümçocukların eğitim, yeterlibeslenme, barınma ve diğer

temel ihtiyaçlara olan erişiminibirer hak sayan, çocuklarınsömürüden ve zorunlu askerihizmetten korunmasını isteyenbu sözleşme hiçbir ABDhükümeti tarafından Senato’yataşınıp resmileştirilemedi.Amerika’nın Sesi internetsitesinin sözleşmeye daireleştirilerileri ele alanhaberinde karşılaştığımız itiraz-lar oldukça tanıdık:“Sözleşmenin anne babalarınhaklarını kısıtlayacağı vehükümetin aile içi ilişkilerekarışmasına izin vereceği…”

Çocukların daha iyi biryaşam sürmesi adına alınanönlemlere “aile egemenliğininkaldırılıp yerine hükümetinkonulduğu” iddialarıyla karşıçıkan ABD’li muhafazakarlarlabenzer tezleri Türkiye’de

yayınlanan İslamcı bir mizahdergisi de paylaşıyor.Hükümetin son reformuna dair“yetmez ama evet” tutumunupaylaşan Cafcaf dergisinin sonsayısının kapağında yer alan vezorunlu eğitimi eleştirenkarikatür dikkat çekici.Karikatürde bir evin kapısınabıçakla tutturulmuş bir notgörünüyor: “Çocuğunu okulagöndereceksin ya da bizalmasını biliriz- Milli EğitimBakanlığı.” Karikatürünbaşlığında yer alan “Ev okuluhakkımız engellenemez” slo-ganı da dünyanın bir çokülkesinde aile/ebeveyn hakkımücadelesi yürüten aşırımuhafazakarların temel ilgialanları arasında yer alıyor.Çocuklarını okula göndermekistemeyen ABD’deki Mormon

tarikatı gibi dinsel gruplarçocukların eğitiminin evdeyapılabilmesi mücadelesininkitle gücünü oluşturuyor.

L‹BERAL‹ZM‹N SOYUT HAKLARI, GÜÇLÜ OLANIDESTEKLER

Muhafazakarların bu talep-leri yer yer liberallerden de şusoru üzerinden destek buluyor:“Kendi geleceklerine kararverme olanağı olmayan çocuk-ların geleceğini belirlemehakkına aile mi sahiptir devletmi?” Soru bu olunca, “siviltoplum-devlet” çelişkisininözgürleştirici mücadelelerintemel kulvarı olduğunu iddiaeden liberaller, en gericimuhafazakar tezlerin arkasındasaf tutuveriyorlar. Ali Nesin’ineğitim sistemi üzerine

değerlendirmelerinde yer alan“Çocuğun beynini devlet yıka-yacağına aile yıkasın” sözleri budurumun en çarpıcı örnekleriarasında yer alıyor.Liberalizmin evrensel soyuthaklar varsayımı bir kez dahaözgürleştirici değil daha da tut-saklaştırıcı bir sürecin ideolojikmeşruiyetini sağlıyor. Aileye,daha da ötesi ailenin güçlüsübabaya “ebeveyn hakları”çerçevesinde sadece kızını evehapsetme ve örtme hakkı değil,çocuk gelin ve çocuk işgücüolarak pazarlama hakkı verili-yor.

En radikal muhafazakarı en‘solumsu’ liberallerle birleştirentaktik aynı: Burjuva ulusdevletin tek tipleştiriciliği,erkek egemenliği, otoriterliğigibi kusurlarını göster, sonra dabu devletlerin yasalarına işçisınıfı, kadın ve gençlikmücadeleleriyle sokulan haklarıimha et! Emeğin yeniden üre-timinin toplumsallaştırılmasınınbir parçası olarak eğitimhakkının sınıf mücadelesininkazanımı olduğunu unuttur.Çocuk bakımının ve eğitimintoplumsallaştırılmasının kadınhareketlerinin mücadelesikadar hayat bulabildiğini bil-inçlerden kazı. Solun da zamanzaman küçümseyerek baktığı68’deki gençlik hareketlerininözellikle Batı’da gelenekselailenin sınırlayıcı kalıplarınıkıran etkilerini kolayca önem-sizleştir. Böylece ebeveynhakkı, mülkiyet hakkı gibi, ege-men olanın sömürücü, patri-arkal ve otoriter içerikteki“hak”larını genişletme talebini,yegane özgürlük mücadelesiolarak pazarla. Bir de üstüne,bu “hak”ların koruyucusuolarak eskisini aratmayan“ceberrutlukta” devleti dik…

Yemezler. En azından ser-mayeye tanınmış kutsalmülkiyet hakkı ve yine asılolarak erkeğe tanınmışaile/ebeveyn hakkı dışında herhakkı teferruat olarak gören budüzene karşı mücadeleninözneleri yemez.

Düzenin kurucuları bunuanlamıyorlarsa 4+4+4’e karşıyükselen mücadelede,gazlarına, coplarına, panzer-lerinize karşı sokakta kimlerkavgaya en önde girmiş birbaksınlar. Orada genç kadınöğretmenleri görecekler. Yanivarlığını ancak “aile” içindetanıdıkları kadınları, ebeveyn-lerinin en geri taleplerinemahkum edilmeye çalışılangençleri, giderek köleleştirileneğitim emekçilerini…

Bu da oldu sayın okuyucular!Her geçen gün meta haline

getirilen değerlere bir yenisidaha eklendi, bu kez nasibinialan Kazım Koyuncu oldu.

Uzungöl’de HESyapacak olan ve geç-tiğimiz günlerde deuygunluk raporunualan Trabzonspor,yaşasaydı HES karşıtımücadelenin en önündeolacak, eşkıya hemşehri-leri gibi “Hopa’yainecek”, toprağına, suyu-na sahip çıkacak bir devrimciyiürünlerine reklam yapmış. Buyolla “Trabzonspor aşığı veülkemizin önemlisanatçılarından KazımKoyuncu’yu anarken” ürüngelirini de “onun kimliğindekanserle mücadeleye destek”için Türk Kanser Araştırma veSavaş Kurumu Derneği’nebağışlayacakmış.

Anlaşılan Uzungöl gibi biryere HES yapmak için bölgehalkının Trabzonspor sevgisi kul-lanılırken, Trabzonspor dagururla açıkladığı “yıllık 10 mil-yon dolar”ın peşine takılmışdurumda. Çevre ve ŞehircilikBakanı Erdoğan Bayraktar’ınTrabzonspor’un kupayı almasıiçin yaptığını söylediği “çok inceayar bir çalışma” buydu belki de.Uygunluk raporunu veren bilir-kişi kurulu Çevre ve ŞehircilikMüdürlüğü’nün oluşturduğu

kurul olunca başka türlüsüdüşünülemiyor tabii.

Durum böyle oluncaTrabzonspor da taraftarının“Bordo-Mavi HES yapma,

Dereyi hor görenUzungöl'ü zor görür"sloganlarına kulaktıkamış, KazımKoyuncu’ya sarılmış.

Ancak, bir insanınkimliğini belirleyen şeyinsadece nasıl öldüğü değilnasıl yaşadığı olduğunuda bilememiş, bilmek

istememiş. Oysa biz biliyoruz kiKazım, hayatı mücadele ilegeçmiş, albümüne “Sahil yoluprojesini istemiyoruz. Nükleersantral istemiyorum” yazmış,yaşadığı sürece muhalif olmayaant içmiş biri… Trabzonsporsadece ölümüyle ilgilenmek isti-yorsa hatırlatmak lazım ki Kazımda pek çok Karadenizli gibiÇernobil’in kurbanı oldu. ŞimdiHES’lerin yarattığı tahribatınasıl yok sayıyorlarsa o zamanda Çernebol’in etkilerini bir bar-dak çayla içmiş bitirmişlerdi.

Sermaye, kendi toprağını,suyunu peşkeş çekmekten enufak bir rahatsızlık duymadanbir yandan kirin, pisliğin içinde,diğer taraftan da kendini aklamaderdinde. Kendi bataklığındayuvarlansın ama insanların tamda karşısında olduğu gara-betlerce sahiplenilmesi var ya, okoyuyor insana!

Ebeveyn hakkı, mülkiyet hakkı gibi, egemen olanın sömürücü, patriarkal ve otoriteriçerikteki “hak”larını genişletme talebi, özgürlük mücadelesi olarak pazarlanıyor

“Ana baban›n çocuklar›sömürmesini ortadankald›rmak istiyoruz diyemi suçluyorsunuz bizi? Bubüyük suçumuzu itirafediyoruz.” Ustalar›m›z,Komünist Manifesto’daaile ve e¤itim üzerindenburjuva kültürüyle busözlerle hesaplaflm›flt›.

Onlar varl›¤›ancak “aile” içindetan›nan kad›nlar,onlar ebeveyn-lerinin en geri ta-leplerine mahkumedilmeye çal›fl›langençler, onlargiderek kölelefltiri-len e¤itim emekçi-leri. 4+4+4’e karfl›mücadelede onlar,genç kad›n ö¤ret-menler ön saflar-dayd›

Kazım eşkıyadırreklam yıldızı değil

UMAR KARATEPE

FriedrichEngels

KarlMarx

Ebeveyn hakkı kimi özgürleştirir?

‹slamc› mizah dergisi Cafcaf, aile hakk› olarak çocu¤un okula gönderilmemesinin s›k› bir savunucusu

UstalardanBüyük suçumuzu itirafediyoruz

Page 15: 154'üncü sayı

Kürtçe mizah: Tolaz.OrgKürtçe mizah sitesi Tolaz.Org yayında! Zaytung haberleri-ne aşina neslin zevkle takip edeceği sitede asparagas haber-ler yapılıyor. Medyadaki bilgi kirliliği ve dezenformasyonutiye alan site, asparagas mizah haberlerinin gerçeğindenayırt edilememesi çelişkisinden türüyor.

Ünlü rock grubu Aerosmith, 8 yıl aradan sonra yeni biralbüm çıkaracağı müjdesini verdi. Yeni albümün 3 ayiçinde çıkacağı açıklandı. 1970 yılında kurulanAerosmith, en son 2004 yılında "Honkin' on Bobo" adlıalbümünü çıkarmıştı.

İstanbullu sinemase-verlere her yıl baha-rın gelişini müjdele-yen İstanbul FilmFestivali başladı. 15Nisan’a kadar süre-cek festivalde yinedünyanın dört bir ya-nından yönetmenle-rin filmleri festival sa-lonlarına konuk ola-cak. YönetmenTerence Davies deaçılışta onur ödülüalacak.

Öz'ünan›s›naErdal Öz'ün anısınıyaşatmak için CanYayınları tarafındanverilen Erdal ÖzEdebiyat Ödülü'ne buyıl Murathan Munganlayık görüldü. Seçici Kurul, bu yıl5’inci kez verilenödülün, “30 seneyiaşkın süredir gösterdiğiyaratıcılık, yenilikçilikve yetkinliği'' dolayısıylaMungan'a verilmesinikararlaştırdı.

K ürk Mantolu Madonna, KuyucaklıYusuf, Değirmen, Yeni Dünya,Dağlar, Leylim Ley ve Benim

Meskenim Dağlardır gibi roman, şiir veöykülere imzasını atan Türkiye edebiyatınınen büyük isimlerinden Sabahattin Ali'ninhayatı belgesel oldu. Yazarın hayatı geçmiştetiyatro oyunlarına uyarlanmış, kitaplara vesergilere konu olmuştu.

'Sabah Yıldızı' adlı belgeselin yapımcılığınıSinemanus Prodüksiyon yaparken, yönet-menliğini de Metin Avdaç üstlendi.Belgeselin hazırlıkları ve çekimi yaklaşık 2 yılsürdü.

Yönetmen Metin Avdaç belgesel içinSabahattin Ali’nin doğduğu topraklardanöldürüldüğü ormana kadar gidip, izinisürdüklerini söylüyor. Belgeselde nerelerdeyaşadığı, nerede okuduğu, öğretmenlikyaşamı ve hapishane yıllarına kadar geniş biraraştırmanın ürünü var. Sabahattin Ali’ninhayatına yön veren Kürk Mantolu Madonna,Botanik Bahçe ve Ulusal Galeri’ye de belge-selde yer verilmiş. Sabahattin Ali’nin kızıFiliz Ali’nin de destek verdiği belgeselinçekimleri Sabahattin Ali’nin sürgünler, mah-pusluk ve çalışmayla yıllarını geçirdiğiYozgat, Aydın, Sinop, Konya ve İstanbul’dagerçekleştirdi. Sahnelerin bir kısmı daSabahattin Ali’nin odasında çekildi.

SABAHATT‹N AL‹ EDEB‹YATISabahattin Ali, toplumcu gerçekçi edebi-

yat akımının öncüsü olarak bilinir. Yazarınşiir, roman ve öykülerinde yoksulluk vurgusuöne çıkarken Anadolu insanının yaşamı dahem romanlarına hem öykülerine konuolmuştur. Sabahattin Ali yazı yaşamına şiirlebaşlamış ardından öykü ve romancılığagitmiştir, yalın anlatımı sade ama etkileyiciüslubuyla edebiyata yeni bir boyutkazandırmıştır. Türkiye’de toplumcugerçekçi akımın öncü romanlarından

Kuyucaklı Yusuf’u kaleme almış, KürkMantolu Madonna ise yazarın baş yapıtlarıarasında yer almıştır. Sabahattin Ali muhalifmizah gazetesi Markopaşa’nın emekçileriarasında da yer alır.

Sabahattin Ali 1948 dönemi hükümetininbaskılarından kaçmak için Bulgaristan’a git-meye çalışır. Istıranca Ormanı’nda klavuzolan Ali Ertekin tarafından öldürülür. Ölümtarihi hakkında ise kesin bir bilgi yoktur.Karakoldayken 'kaçakçı' olduğu iddia edilenAli Ertekin adlı kişinin daha sonradanEmniyet mensubu olduğu anlaşılır. Ali

Ertekin 4 yıl cezaya çarptırılır ama af çıkıncabir hafta sonra serbest kalır. Sabahattin Alicinayeti Türkiye’nin ilk faili meçhul cinayetiolur.

Nazım Hikmet ise Sabahattin Ali’nin ede-biyatçılığını ve kişiliğini şöyle anlatır; "Türkedebiyatının ilk devrimci-gerçekçi hikayeci veromancısıdır. Türkiye'de orta sınıfların,köylünün, yoksulların hayatlarını bize anla-tan ilk yazar Sabahattin Ali değildir. Amabunu büyük bir ustalıkla, devrimci, halkçı vegerçekçi bir görüşle yapan ilk hikayecimiz,romancımız odur.”

S inemada erkek egemenbakışı eleştirmek ve cin-

siyetçiliğe dikkat çekmek içindağıtılan Altın Bamya Ödül-lerinin sahipleri bir törenleaçıklandı.

Filmmor Kadın FilmleriFestivali’nin kapanışgecesinde bu yıl dördüncüsüdağıtılan Altın BamyaÖdülü’nün sahibi TolgaÖrnek’in yönettiği“Kaybedenler Kulübü” oldu.“Kaybedenler Kulübü” ayrıca‘İzleyici Bamyası Ödülü’ne delayık görüldü.

Erkeklerin tüm anlam veaksiyonunun merkezinde ol-duğu filmlerin değerlendirildi-ği erkek karakter ödülünü ise“Behzat Ç: Seni KalbimeGömdüm” ile Behzat Ç., Ha-run ve Hayalet karakterlerikazandı.

Handan İpekçi’nin yönetti-ği “Çınar Ağacı”nın bütün ka-dın karakterleri, kadın karak-ter ödülüne layık görüldü.

‘Kurtlar Vadisi Filistin’,senaryo dalında ödül aldı.

Homofobik filmlerinyarıştığı Üç Buçuk BamyaÖdülü’nü sunan Esmeray,“Homofobik olmayan bir filmvar mı? Eşcinsel tarafındanyapılan eşcinsel filmlerininbile ne kadar homofobikolduğunu gördük” dedi. ÜçBuçuk Bamya Ödülü, ŞafakSezer’in yönetip, rol aldığı‘Kolpaçino Bomba’ya gitti.

Jüri Özel Tek Başlı BamyaÖdülü ise ‘Misafir’, ‘Ağır Abi’ve ‘Günah Keçisi’ arasındapaylaştırıldı.

Eşekarısı Cinsiyetçi DilÖdülü ise Onur Ünlü’nünAltın Kozalı filmi “Celal Tanve Ailesinin Aşırı AcıklıHikayesi” kazandı.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

155 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

Bahar›nmüjdecisi

Aerosmith’den yeni albüm

Altın Bamyasahiplerinibuldu İ zmir Halkevleri bünyesinde

senenin başında bir kültür-sanat atölyesi kurduk. Bu atölyehaftada bir yaptığı uzuntoplantılarda, “Yaptığımız kültür-sanat çalışmaları, (gitar, bağlama,resim gibi) nasıl olmalı, piyasaiçin yapılandan farkını nasıl koy-malıyız?”, “Kurslar paralı mıolmalı, parasız mı?”, “Pedagojikyöntemimiz burjuvazinin yönte-minden ayrılabilir mi?”, “Yenibir kültür-sanatı nasıl inşa ve icraedebiliriz?” benzeri sorular üzeri-ne yoğunlaşmaya çalıştık. Busırada sözümüzüsöyleyebileceğimiz bir aracınolmadığı dikildi karşımıza. Bizibize anlatabilecek bir dergi çıkar-maya karar verdik.

Zorlu bir isim belirlemeçalışmasından sonra 'Maksat',sabahlamacalı mizanpajlarla, sondakika yazılarıyla beraber mat-baaya verildi ve bin tane basıldı.

Kapakta yolun kenarlarını

çizen bir el vardı. Kapak açıldığında Kazım

Koyuncu'dan, ilk çocuklukisyanına, güncel-politik durum-dan, fotoğraf okumasına kadargeniş yelpazede yazılar ve çizileryer aldı.

Dergimizle ilgili, okurlarımız-dan, dostlarımızdan topladığımıztüm eleştirileri bir havuza akıttıkve o havuzda yüzümüzü yıkadık.

Derken, Maksat'ın 2inci sayısıçıktı. 500 tane bastığımız dergiyi,Halkevleri'nin 80. yıldönümüneithaf ettik.

Bu sayıda, Diyar Saraçoğlu'-nun 18.yy’da gözetim için tasar-lanmış olan Panoptikon'dan, gü-nümüz 'gözetim toplumuna' yap-tığı yolculuğa eşlik ediyoruz.

Doğan Korkmaz, TahsinYücel'in 2073 kurgusu olan veokuyunca, ne kadargerçekleşebilir olduğunaşaşırdığımız 'Gökdelen' romanıüzerine yazdığı yazıda yıkımınyanına umudu da yerleştiriyor.

Erkan Şemin, 19 Mayıs

2010'da faşistlerin 'GültekinAbi'si tarafından öldürülenMuğla Üniversitesi öğrencisiŞerzan Kurt'tan kalanları dökü-yor.

Ataması yapılmayan öğretmenEsin Gürses, 400 bin atanmamışöğretmenle Tayyip Erdoğan'ınelinden ve ağzından düşürmediğitablet teknolojisinin çelişkisinedikkat çekiyor.

Serdar Türkmen, biremperyalist-kapitalist ideolojikproje olan 'umutsuzluk'a karşıuyanıklık ve direniş öneriyor.

Emre Aydın da, 'Biz yolunkendisini seviyoruz' başlıklıyazısında, bir öykü ile mantıksalçıkarımlar arasındaki git-gellerineortak ediyor bizi.

Küçük dostumuz YarenKardelen de bu sayıya, çizdiğiresimlerle katkı yaptı.

İlk sayıda yolumuzu çizmiştik,şimdi iz bırakmaya başlıyoruz.Yeni bir sayıda, büyümüş umut-larda yeniden buluşacağız.

LeMan dergisi çizeri Tuncay Akgün kuruluflunun 80. y›l›na özel olarak Halkevleri’ne iki karikatür hediye etti. Halkevleri’nin 80. y›l flenli¤ine Bezgin Bekir de gelecek...

"Naziler önce komünistleri tutukladılar;Komünist değilim diye ses çıkarmadım.

Sonra Yahudileri tutukladılar, Yahudi değilimdedim, sesimi çıkarmadım.Sosyal demokratlarıtutukladılar, savunmak bana mı kaldı dedim yinesesimi çıkarmadım. Bir gün sıra bana geldiğindeetrafımda tutuklanmama ses çıkartacak kimsekalmamıştı." (Bertolt Brecht)

Prometheus - Jean Delville Perde açılıyor. Sahnede bir şehir. Şehir yerle

bir. Ortada saydam bir paket, paketin içindeonlarca taş ve kırmızı-beyaz bir kumaş... Perdeaçılıyor. Sahnede Ulu bir Dere. Derede 35 insan.Kıpkırmızı yıkanıyor. Bitmiyor can vere vere. Neinsan ne de dere...

Perde açılıyor. Sahnede on bir işçi. Havada canyangını kokusu. Kokuda birmezartaşı. Mezartaşlarındahep aynı yazı: "Kader".Alınlarına bu kez Çelik'çeyazılıyor...

Perde açılıyor. Sahnedeon dört yaşında bir kızçocuğu. Bedeninde yirmiiki çivi. Çivide yargının dişizleri. Kimliğini gösteriyor,isminde "rıza" yazıyor."Kadın mı kız mı" o dabilmiyor...

Perde açılıyor. Sahnedebir Yenigün ateşi. Ortalıktoz duman. Dumanlarınarasında bir adam. Nefes almaya çalışıyor. Alıyorveriyor, alıyor veriyor; düşüyor, ölüyor...

Perde açılıyor. Sahnede bir Sivas. Zamanaşıyor, insanlık aşınıyor. Canım bu Aziz Nesin deçok kaşınıyor(!)."Hayırlı oluyor"...

Perde açılıyor. Sahnede bir halk "hiçbir şey"okuyor. Kağıt var gazete yok. Gündem var Özgür-lük yok. Yayınevi yok; ama dert etmeye de gerekyok(!) Özel yetkli mahkemeler var. İddianame kigünlerce okunuyor...

10 yıllık AKPak Tiyatro'da perde her günaçılıyor. İleri demokrasi sahnesi emekçi halklarakabristan görevi görüyor. Yandaş basın sahneterziliğine soyunmuş, perdeyi kapatıp halka kefenbiçiyor. Şehirlerin tiyatro kapılarına işaretler konu-luyor. Çocuk işidir muhakkak ama hangi çocuk?Çocuk var Pozantı'da işkence görüyor, çocuk var"beyaz bereyle" caka satıyor.

Sanatın gücü her dönemde egemenlerce kabuledilmiştir. Bu yüzdendir bunca sansür, buncagözdağı. "Ucube" korkunun lügatından bir sözcük-tür. Bilinçsiz türetilmemiştir. Buna karşın sansürzamanlarında halk da kendi sözlüğünü türetmiştir.Pantomimin; yaptığı kötülükler nedeniyle halkınayaklanacağından korkan bir tiranın, halkakonuşma yasağı getirdiğinde ortaya çıktığı rivayetedilir...

AKP'nin sahnesi meclis ise halkın sahnesisokaktır. Onların ışığı ampül ise halkınki Güneş'tir.Onların yönetmeni cemaat ise halkınki direniştir.Onların senaryosu "dışardan" ise halkınki yürek-tendir.

"Hepimiz birer aktör, yani aktif oyuncuyuz:vatandaşlık toplumun içinde yaşamak değil, onudeğiştirmektir." (Augusto Boal)

Zalimi aklamayıp zulmü haklamak insanıninsanlığa boyun borcudur. Aksi büyük bir vebaldir.Türkiye'de bugün tiyatro yapmak cesaret isteyenbir iştir, cesaretin tohumuysa insanlık onurunungüzelliğinde ekilidir.

Can Yücel'e atıfla; her şey için olduğu gibi şutez tiyatro için de geçerlidir: Tiyatro burjuvazininelinde bir lağım çukurudur, halkın elinde bir çiçek-tir. Halka gitmeyen, halkla birlikte konumlan-mayan, halka ait olmayan tiyatro anlamınıyitirmiştir. Medyanın ve basım-yayım organlarının"katharsis"iyle arınıyoruz zaten yeterince; artık"gestus"larla tiyatronun harekete geçme vaktidir.

Devletin halkına savaş açtığı bir dönemdegöreceğiniz olumsuz manzara "Zeus'un bizikorkutmak için çıkardığı kasırga"dan başka bir şeydeğildir. Ve tarih göstermiştir: "Hayat cesur olan-ların sahnesinde yaşanır." O yüzden 27 MartDünya Tiyatrolar Günü Prometheus olup AteşiÇalmak'la eşdeğerdir. Kutlu olsun!

Zeus'un zincirinde 27 Mart kutlamak

KübraAyçiçek

Halkevleri KültürSanat Atölyesi

U⁄UR AKSOY

Türk edebiyatının büyük ustalarından SabahattinAli’nin hayatı yeniden incelenerek belgeselleştirildi.Çekimleri 2 yıl süren belgesel, Sabahattin Ali’nin ölümyıl dönümünde vizyona girdi

SERDAR TÜRKMEN

İzmir kültür-sanat atölyesinin “Maksat”ı

Sabahattin Ali perdede

5 yıldır Mamak bölgesinde barınma hakkımücadelesi veren Tepecik Mahallesi, halk ki-taplığına kavuştu.

Davul zurnalar eşliğinde halayların çekildiğiaçılışta kitaplığın açılmasına destek sağlayanla-ra plaket verildi. Ardından kütüphanenin kur-delesi mahallenin en küçük barınma hakkısavunucusu olan 5 yaşındaki Kaan Karabuluttarafından kesildi.

Barınma kitaplığı

Page 16: 154'üncü sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi5 Nisan 2012 / 18 Nisan 2012

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

““44++44++44’’ee hhaayy››rr!! KKaarraannll››¤¤aa mmeeyyddaann ookkuuyyoorruuzz”” ddiiyyeennHHaallkkeevvlleerrii,, iikkii ggüünn bbooyyuunnccaa eemmeekkççiilleerr iillee bbiirrlliikkttee aallaannllaarr--ddaayydd››..

2288 MMaarrtt ggeecceessiinnii GGMMKK BBuullvvaarr››’’nnddaa ggeeççiirreenn eemmeekkççiilleerr,,AAnnkkaarraa’’ddaa 7788 ggüünn ssüürreenn TTeekkeell ddiirreenniiflfliinnddeenn eeddiinnddiikklleerriitteeccrrüübbee iillee yyaa¤¤mmuurraa vvee ssoo¤¤uu¤¤aa kkaarrflfl›› ddiirreennmmeekkttee zzoorrllaann--mmaadd››llaarr..

AAnnkkaarraa’’ddaakkii eeyylleemmddee““ÇÇooccuukkllaarr››mm››zz››nnggeelleeccee¤¤iinnii kkaarraarrttmmaa--yyaaccaa¤¤››zz”” ddiiyyeennee¤¤iittiimmcciilleerree vveevveelliilleerree öö¤¤rreenncciilleerr ddee““ÇÇooccuukk iiflflççiillii¤¤iinnee ssoonn””vvee ““ÇÇooccuukk ggeelliinnlleerreehhaayy››rr”” yyaazz››ll›› ddöövviizzlleerriittaaflfl››yyaarraakk eeflfllliikk eettttii..

BBiinnlleerrccee kkiiflfliiyyeessaalldd››rraann ppoolliiss,,yyoollddaann ggeeççeerrkkeennssaalldd››rr››yyaa tteeppkkiiggöösstteerreenn vvee ““SSiizziinnççooccuukkllaarr››nn››zz›› ddaa ooöö¤¤rreettmmeennlleerr ookkuu--ttuuyyoorr”” ddiiyyeenn yyaaflflll››bbiirr kkaadd››nn›› ddaaccooppllaadd››..

DDaahhaa öönnccee eemmnniiyyeettee aaiitt iinntteerrnneett ssiitteelleerriinnee ggiirreerreekk bbeellggeelleerreellee ggeeççiirreenn RReeddHHaacckk ((KK››zz››ll HHaacckkeerrllaarr)) ggrruubbuu,, KKEESSKK’’ee yyöönnee--lliikk bbaasskk››llaarr›› pprrootteessttoo eettmmeekk aammaacc››yyllaa TTüürrkkiiyyee’’ddeekkii ppoolliissssiitteelleerriinniinn yyüüzzddee 9955’’iinnii eerriiflfliimmee kkaappaatttt››..

44++44++44 yyaassaa tteekklliiffiinneevvee 660000’’ddeenn ffaazzllaattuuttuukklluu öö¤¤rreennccii bbuulluunn--mmaass››nn›› AAKKPP GGeenneellMMeerrkkeezzii’’nnee yyüürrüüyyeerreekkpprrootteessttoo eettmmeekkiisstteeyyeenn OODDTTÜÜ öö¤¤rreennccii--lleerrii ddee ppoolliissssaalldd››rr››ss››nnaa mmaarruuzzkkaalldd››..

BBuurrssaa’’ddaa fifieehhiitt BBiinnbbaaflfl›› UUffuukk BBüülleenntt YYaavvuuzz ‹‹llkköö¤¤rreettiimm OOkkuulluuöö¤¤rreenncciilleerrii,, ddeerrsslleerree ggiirrmmeeyyeerreekk 44++44++44’’üü pprrootteessttoo eettttii..ÖÖ¤¤rreenncciilleerr,, ““OOkkuuyyaann ssiizz ddee¤¤iillssiinniizz,, bbiizziizz”” ddöövviizzlleerrii ttaaflfl››rrkkeenn““BBiizzddeenn ssoonnrraa ookkuuyyaaccaakk kkaarrddeeflfllleerriimmiizziinn iiyyii bbiirr ee¤¤iittiimmaallmmaass››nn›› iissttiiyyoorruuzz”” ddeeddiilleerr..

AKP’nin eğitim alanına en büyük saldırısı olan 4+4+4 yasa teklifi meclistenkavga kıyamet geçti. Karanlığa meydan okuyarak iki günlük grev ilan edenemekçiler ise ülkenin dört bir yanını AKP faşizmine karşı eylem alanına çevirdi

‘Geleceği sokakta kuracağız’

4 +4+4 kesintili kademeliyeni eğitim sistemi, teklifien iyi olasılıkla 5 günde

genel kuruldan geçirmeyi plan-layan iktidarı bile şaşırtarak 3günde yasalaştı.

AKP tartışmaları vedeğişiklikleriyle teklifin içeriğinibulandırdı. CHP itirazını saltgericilik karşıtlığına indirgerken,MHP ise muhalefet ettiği teklifidestekler hale geldi. BDP’livekillerin tutumu ise farklıydı.Kimi vekiller sokak eylemlerinekatılarak teklife sokakta dadirenirken, kimi vekiller ise“evet” oyu vermekten çekinme-di.

Meclis içi muhalefetin direnç-sizliği ve KESK’in imzasınıtaşıyan eylemler, 4+4+4 yasateklifine karşı muhalefetaktörünün “sokağın ustaları”olduğunu gösterdi. Sokak,hakkını arayan, demokrasi veadalet isteyen milyonların

AKP’nin meşruluk çabalarınıters yüz ederek ülke gündeminemüdahil olabilmesininolanaklarını açıkça ortaya koydu.Toplumsal muhalefetin dili vesokakta yürüttüğü mücadelegeniş kitlelerce sorgulanır halegeldi. Başbakan Tayyip Erdoğan,itirazları televizyon reklamlarıylakarşılamaya çalıştı, teklifin “ide-olojik değil, pedagojik”olduğunu söyledi. Milli EğitimBakanı Ömer Dinçer, düzenle-meyi tanımlamak için “alt üstetme değil, yapısal değişiklik”ifadesini kullandı, ancak açıkla-malar yasanın iç yüzünügizleyemedi.

GERİCİ, PİYASACI, BASKICI4+4+4 yasa teklifi, iktidarda-

ki 10. yılını tamamlamak üzereolan AKP’nin eğitim alanındakien büyük saldırısı oldu. 28 Şubat,statüko, darbecilik gibi kavram-ların karşıtlığı üzerindenmeşrulaştırılmaya çalışılan yeni

sistem, esasen daha fazla gerici-lik ve daha fazla piyasacılıkanlamına geliyordu. 4+4+4,öğrenci, veli ve öğretmenlerbaşta olmak üzere toplumutopyekun etkileyen bir sistemolma özelliği taşıdı.Üçüncü ikti-dar döneminde neoliberal-gericidönüşümleri kalıcılaştırmayıamaçlayan AKP iktidarı, baskıcıkarakterini 4+4+4 sürecinde degösterdi. Meclis içi muhalefetkomisyon toplantılarındasindirilmeye çalışılırken, sokağıadres gösteren toplumsalmuhalefetin payına düşen cop,biber gazı ve tazyikli su oldu.Eğitim-Sen’in ve KESK’inçağrıcılığında gerçekleştirileneylemlerin kitleselleşmeyedönük her adımı, polis eliyleengellenmeye çalışıldı.

SOKAĞIN DENEYİMLERİIŞIK TUTACAK

4+4+4, Tayyip Erdoğan’ın“dindar nesli” için kaçınılmaz

hamlelerden biri iken, toplumsalmuhalefete parçalı yapısı veyoğun temposuna karşın gün-deme doğrudan müdahale ede-bileceği bir ortam yarattı.Yasanın yaratacağı tahribatfarklı illerde düzenlenen panel-lerde tartışıldı, kitlesel basınaçıklamaları gerçekleştirildi.Çorum’da 5 binden fazla kişininyürümesi, Ankara Batıkent’te1200 kişinin yasaya “hayır”demesi tepkinin büyüklüğünügözler önüne serdi. Eğitim-Sen’in çağrısıyla İzmir’degerçekleşen basın açıklamasındayasaklı Konak Meydanı’na giril-di, Mersin ve Hatay’da polissaldırılarına karşın barikatlaraşıldı.

Eğitimin daha fazlapiyasalaştırılmasına vegericileştirilmesine karşı farklı“birliktelik deneyimleri” deortaya çıktı. Bursa’da Eğitim-Sen’in öncülüğünde kurulanEğitim Hakkı Meclisi, velileri,

öğrencileri ve eğitimcileri yanyana getirdi. MahallelerdeHalkevleri öncülüğünde kurulanEğitim Hakkı Meclisleri iseönümüzdeki dönem gelebileceksaldırılara karşı yerellerdenkurulabilecek direniş alanlarıolduğunu gösterdi. Demokratikkitle örgütlerinin ve siyasi parti-lerin “Karanlığa meydan okuy-oruz” diyerek sahiplendiğimücadele, sınırlılıklarına veeksikliklerine karşın KESK’in deileri bir direniş örneğisergilemesini sağladı.

Eğitim alanındaki saldırılarını“kız-erkek karma eğitim zulmü”gibi söylemlerle sürdürmeyeniyetli AKP iktidarına karşı “birarada mücadele” deneyimlerininçoğalması, taleplerin hakmücadeleleriyle birleştirilebilme-si ve direnişin farklı yerellere vesokağa yansıyabilmesiönümüzdeki döneme ilişkintoplumsal muhalefete önemliipuçları verdi.

Yasayı meclisten kavgagürültü geçiren AKP,

sokaktan yükselen muhale-feti de farklı yöntemlerlebaskılamaya çalıştı. Eğitim-Sen’in 4+4+4’e, KESK’inde 4688 sayılı SendikalarKanunu’nda yaptığıdeğişikliklere karşı 28-29Mart’ta yaptığı grev veAnkara’da kitlesel bir mitingçağrısı AKP tarafındançeşitli yollarla engellenmeyeçalışıldı. İçişleri Bakanlığı,tüm valiliklere gönderdiğitebligat ile Ankara’dayapılacak eylemi “yasadışı”ilan etti. Talimatı alanvalilikler, 27 Martakşamından itibarenkentlerden çıkmayahazırlanan otobüslerinçevresini polislerle çevirdi.AKP faşizmi ile henüz kalkış

noktalarında karşılaşanemekçiler de Eğitim-Sen’in“Engellemelerle karşılaşılanher yer eylem alanıdır”açıklaması doğrultusundahareket etti, tüm kentlerieylem alanına çevirdi.

İzmir’de otobüslerinhareket ettirilmemesi üzeri-ne Ankara’ya “yürüyerekgideceğini” açıklayanyüzlerce emekçiye saat 01.30sularında polis, biber gazı vetazyikli su ile saldırdı.Bursalılar FomaraMeydanı’nı, MalatyalılarKayseri karayolunu,Antalyalılar TRT Kavşağı’nıeylem alanına çevirdi.Polisin bir diğer baskılamayöntemi de otobüslere cezakesmek oldu. Araçlardatakograf cihazı, yangın tüpü,ceset torbası gibi malzeme-

ler bulunmadığını söyleyenpolisler binlerce liraya varancezalar kesti. Adana’danhareket eden emekçileryolda durdurulmaklakalmadı, “yasadışı eylemegittikleri” gerekçesiylegözaltına alındı.

27 Mart akşamındabaşlayan saldırılar, iki gün-lük grev boyunca Ankarasokaklarında kendisini gös-terdi. Tüm engellemelerekarşın otobüsleriylebaşkente girebilen KESKüyeleri, Tandoğan’dakiBüyükşehir Belediyesiönünde polis saldırısı ilekarşılandı. Toplu haldeyürüyemeyen emekçiler,gruplar halinde GMKBulvarı’ndaki binlercekişiyle buluştu. GeceyiKızılay Meydanı’nın yanıbaşında geçiren binlercekişi, 29 Mart günü iseTBMM’ye yürümek istedi.Polis araçlarından yapılantehditlere karşın “Bu yasameclisten geçmeyecek” slo-ganlarıyla adım adım barika-ta yürüyen kamu emekçileri,yine polis saldırısına maruzkaldı. GMK Bulvarı boyun-ca ve ara sokaklarda devameden polis saldırıları ileAnkara savaş alanınadöndü.

DDiirreenniiflfl mmaannzzaarraallaarr››

İzmir’de otobüsleri ile Ankara’yahareket etmelerine izin verilmeyenve polis saldırısına maruz kalanemekçiler, 28 Mart günü öğle saat-lerinde Konak’taki eski Sümerbankönünde bir araya geldi. Ancakpolis, basın açıklaması henüzbaşlamadan Karşıyaka’dan vapurlagelen ve Konak’ta bekleyen grupla-ra tazyikli su ve biber gazlarıylasaldırdı. “AKP bu yasa sonun ola-cak”, “Faşizme karşı omuz omuza”sloganları ile dakikalarca direnenemekçiler, daha sonra polisbarikatını aşarak yasaklı KonakMeydanı’na girdi. KESK üyelerigirdikleri meydanda bir süre otur-ma eylemi gerçekleştirdikten sonra

basın açıklaması gerçekleştirdi.Kocaeli’de 29 Mart günü

Merkez Bankası önünden AKP ilbinasına doğru yürüyüşe geçenemekçiler polis barikatı ilekarşılaştı. Bunun üzerine 27 Martgecesi otobüslerine el konulmasınıprotesto etmek için Valilik binasınayönelen emekçiler yine barikatlakarşılaştı. Kocaeli polisi, Valilikönünde emekçilere biber gazı vecoplarla saldırdı. Saldırı sonucunda5 Eğitim-Sen ve 1 BES üyesigözaltına alındı. Emekçiler, polissaldırısının ardından İnsan HaklarıParkı önünde yarım saat kadaroturma eylemi yaptıktan sonraeylemlerine son verdi.

‹‹zzmmiirr

AAnnkkaarraa

İmamın ordusu eğitim ordusuna karşı