Top Banner
Y›l 6 Say› 144 17 Kas›m 2011 • 1.25 TL 2 9 AKP haber sitelerini Bas›n Kanunu’na dahil ederek denetim alt›na almaya haz›rlan›yor Avrupa’da sermaye eme¤e karfl› gözünü k›rpmadan sald›racak has adamlar›n› iktidara atad› TV’lerin yard›m flovlar› ile Van’a ba¤›fl yapanlar ve ikiyüzlü “hay›rseverlik” AKP’nin öykündü¤ü Lale Dev- ri Osmanl›’da bir devrin kri- ziydi ve Patrona Halil’le bitti ‹nternete yeni kelepçe Teknokrat dikta iflbafl›nda Hay›rla servet biriktirenler Lale Devri kime güzel SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA 12 13 ‘Kürtlere darbe’ AKP Kürt sorunun- da hareketin siyasi örgütlerine sald›r›yor. Bunu da tüm Kürt siyasetini “terörle” bir tutarak meflrulaflt›- r›yor. BDP operasyon- lar› darbe olarak niteliyor. S. 4 ABD iflbirlikçi- lerinin denetimindeki Arap Birli¤i ile Türki- ye Esad’› k›skaca al›p muhaliflerin önünü açmaya çal›fl›yor. Bu durum Türkiye’yi zora sokacak gibi görünüyor. S. 5 Erke¤in adaleti Tecavüze u¤rayan N.Ç için verilen hükümde ‘r›za’ bulan yarg›n›n karar›, adaletin erkek ege- men oldu¤unu gös- teriyor S. 10 Mahpusa s›¤m›yor Muhalifleri terörist suçlamas›yla mahkum eden hukuk düzeni sayesinde hapishane- ler doldu taflt›. Ama hak mücadelesi ne hapse s›¤›yor ne hapis tehdidi ile engel- lenebiliyor S. 4 Suriye’ye k›skaç AKP hükümeti emekçi yoksul halk›n üstüne çöküyor Van’da onlarca can› göz göre göre enkaz›n alt›nda b›rakan iktidar, 400 milyar liral›k rant projesine haz›rlan›yor Gökçek’in y›k›mla tehdit etti¤i Dikmen Vadisi’nde bar›nma hakk›n› savu- nan halk “bizi y›kan› biz de y›kar›z” diyor Yeni bir sayfa: Yaşam (14) Halk›n Sesi yenilenmifl bir sayfa ile sizlerle… Yaflamlar›m›zdaki neolibe- ral muhafazakar kuflatma- n›n güncel, popüler, kamusal yans›malar›na karfl› taarruz edece¤imiz 14. sayfan›n bu say›daki konular› Nihat Do¤an ve dini bayramlarda futbol. Güncel olaylar› daha iyi anlayabilmek için tarihsel birikimlerden ve “usta eme¤i”nden faydalanaca- ¤›m›z “Ustalardan” köflemizde ise bu say› Friedrich Engels konuk S. 14 Veremeyiz suyumuzu ondan başka bir şeyimiz yok Trabzonlu Halkevciler Solakl›’da iki gün boyunca süren direnifle dair izlenimleri- ni, direnifl atefli bafl›nda köylülerden dinlediklerini Yüz Yüze sayfas›nda anlatt› S. 11 Solakl›’da halk direnerek el- de etti¤i hukuki kazan›m› yine direnerek uygulatt›. Mahke- me karar›na ra¤men çal›flmak isteyen flirket köylünün ördü¤ü etten duvar› aflamad› S. 7 Adanalı Halkevciler: Bizi yoksul halka sorun Adana'da bas›n aç›klamas›na kat›ld›klar› gerekçesiyle 70 kifli hakk›nda soruflturma aç›ld›. Emniyete ifade vermeye giden 5 Halkevi üyesinden Ça¤lar Madsar ise özel bir odaya götürüldü ve kendisine muhbirlik teklif edildi. Adana Halkevi bu duruma tepki göstererek bir bas›n aç›kla- mas› yapt›. Halkevciler Türkiye'nin dört bir yan›nda yükselen hak mücadelelerinin önünü kesebilmek için her türlü yola baflvurdu¤unu belirterek, Hopa'da Metin Lokumcu'nun katledilmesi, Hopa ve Ankara'da hak mücadelesi verenlerin tutuklanmas› ile hak mücadelelerine yöne- lik t›rmanan bask›lar›n, Adana'da ulafl›m ve bar›nma hakk› mücadelelerini de hedef ald›¤›n› ifade etti. Aç›klamada "Emniyet bizi merak ediyor- sa, evleri bafllar›na y›k›lmak istenen ‹smetpafla ve Bar›fl mahallesi halk›na sor- sun. Ulafl›m hakk› engellenen Meydan Mahallesi halk›na sorsun. Bu ülkede hak mücadelesi veren yoksul halka sorsun denildi. ‘Bizi yıkanı biz de yıkarız’ Kenar Notlar› / Sayfa 2 Kara mizah ve fliddet bir... Ferda Koç / Sayfa 4 Ercifl felaketi: Kürt... Özge Yurttafl / Sayfa 6 Van’dan Gerze’ye AKP... Tufan Sertlek / Sayfa 9 Ars›z itiraf! Tepemize çökmeden çökertmemiz gerek... Parlak ustal›k söylemi, halk›n ç›karlar› karfl›s›nda giderek meflrulu¤unu yitiren bir iktidar›n gerçek yüzünü gizlemeye yetmiyor YOL S. 3
16

144'üncü sayı

Mar 22, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi gazetesi 17-30 Kasım 2011 periyodlu sayısı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 144'üncü sayı

Y›l 6 • Say› 144 17 Kas›m 2011 • 1.25 TL

2 9AKP haber sitelerini Bas›nKanunu’na dahil ederek denetimalt›na almaya haz›rlan›yor

Avrupa’da sermaye eme¤e karfl›gözünü k›rpmadan sald›racak hasadamlar›n› iktidara atad›

TV’lerin yard›m flovlar› ileVan’a ba¤›fl yapanlar veikiyüzlü “hay›rseverlik”

AKP’nin öykündü¤ü Lale Dev-ri Osmanl›’da bir devrin kri-ziydi ve Patrona Halil’le bitti

‹nternete yeni kelepçe Teknokrat dikta iflbafl›nda Hay›rla servet biriktirenler Lale Devri kime güzelSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

12 13

‘Kürtleredarbe’� AKP Kürt sorunun-da hareketin siyasiörgütlerine sald›r›yor.Bunu da tüm Kürtsiyasetini “terörle”bir tutarak meflrulaflt›-r›yor. BDP operasyon-lar› darbe olarakniteliyor. � S. 4

� ABD iflbirlikçi-lerinin denetimindekiArap Birli¤i ile Türki-ye Esad’› k›skaca al›pmuhaliflerin önünüaçmaya çal›fl›yor. Budurum Türkiye’yizora sokacak gibigörünüyor. � S. 5

Erke¤inadaleti� Tecavüze u¤rayanN.Ç için verilenhükümde ‘r›za’ bulanyarg›n›n karar›,adaletin erkek ege-men oldu¤unu gös-teriyor � S. 10

Mahpusas›¤m›yor� Muhalifleri teröristsuçlamas›yla mahkumeden hukuk düzenisayesinde hapishane-ler doldu taflt›. Amahak mücadelesi nehapse s›¤›yor ne hapistehdidi ile engel-lenebiliyor � S. 4

Suriye’yek›skaç

AKP hükümeti emekçi yoksul halk›n üstüne çöküyor

Van’da onlarca can› gözgöre göre enkaz›nalt›nda b›rakan iktidar,400 milyar liral›k rantprojesine haz›rlan›yor�Gökçek’in y›k›mla tehditetti¤i Dikmen Vadisi’ndebar›nma hakk›n› savu-nan halk “bizi y›kan› bizde y›kar›z” diyor�

Yeni bir sayfa:Yaşam (14)� Halk›n Sesi yenilenmiflbir sayfa ile sizlerle…Yaflamlar›m›zdaki neolibe-ral muhafazakar kuflatma-n›n güncel, popüler,kamusal yans›malar›nakarfl› taarruz edece¤imiz14. sayfan›n bu say›dakikonular› Nihat Do¤an vedini bayramlarda futbol.Güncel olaylar› daha iyianlayabilmek için tarihselbirikimlerden ve “ustaeme¤i”nden faydalanaca-¤›m›z “Ustalardan”köflemizde ise bu say›Friedrich Engels konuk � S. 14

Veremeyiz suyumuzuondan başka bir şeyimiz yok

� Trabzonlu HalkevcilerSolakl›’da iki gün boyuncasüren direnifle dair izlenimleri-ni, direnifl atefli bafl›ndaköylülerden dinlediklerini YüzYüze sayfas›nda anlatt›� S. 11

� Solakl›’da halk direnerek el-de etti¤i hukuki kazan›m› yinedirenerek uygulatt›. Mahke-me karar›na ra¤men çal›flmakisteyen flirket köylününördü¤ü etten duvar› aflamad›� S. 7

Adanalı Halkevciler: Bizi yoksul halka sorunAdana'da bas›n aç›klamas›na kat›ld›klar›gerekçesiyle 70 kifli hakk›nda soruflturmaaç›ld›. Emniyete ifade vermeye giden 5Halkevi üyesinden Ça¤lar Madsar iseözel bir odaya götürüldü ve kendisinemuhbirlik teklif edildi. Adana Halkevi buduruma tepki göstererek bir bas›n aç›kla-mas› yapt›. Halkevciler Türkiye'nin dörtbir yan›nda yükselen hak mücadelelerininönünü kesebilmek için her türlü yolabaflvurdu¤unu belirterek, Hopa'da MetinLokumcu'nun katledilmesi, Hopa ve

Ankara'da hak mücadelesi verenlerintutuklanmas› ile hak mücadelelerine yöne-lik t›rmanan bask›lar›n, Adana'da ulafl›mve bar›nma hakk› mücadelelerini de hedefald›¤›n› ifade etti. Aç›klamada "Emniyet bizi merak ediyor-sa, evleri bafllar›na y›k›lmak istenen‹smetpafla ve Bar›fl mahallesi halk›na sor-sun. Ulafl›m hakk› engellenen MeydanMahallesi halk›na sorsun. Bu ülkede hakmücadelesi veren yoksul halka sorsundenildi.

‘Bizi yıkanı biz de yıkarız’

Kenar Notlar› / Sayfa 2

Kara mizah ve fliddet bir...

Ferda Koç / Sayfa 4

Ercifl felaketi: Kürt...

Özge Yurttafl / Sayfa 6

Van’dan Gerze’ye AKP...

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Ars›z itiraf!

Tepemize çökmeden çökertmemiz gerek...Parlak ustal›k söylemi, halk›n ç›karlar› karfl›s›ndagiderek meflrulu¤unu yitiren bir iktidar›n gerçekyüzünü gizlemeye yetmiyor YOL � S. 3

Page 2: 144'üncü sayı

MEDYAHalk›n Sesi

217 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

Kenar Notlar›

Başbakan Erdoğan’ın eski basından sorumlubaşdanışmanı Akif Beki, “Türkiye’de sansür

yoktur” dedi. “Kanıt mı istersiniz. Türkiye’desansürün varlığı açık açık yazılıp çiziliyor, dahane olsun!” Sen ne yüce gönüllü bir insansınAkif Beki. Biz zavallı ölümlüler daha ne isteyelimki! Ama yine de bu pratik-yaşamsal kanıtınyeterli olmayacağını düşünmüş olmalı ki, tümzamanların en inanılmaz mantıksal çıkarımınıyaparak, olaya bilimsel bir görünümkazandırıyor Akif Beki: “Bir yerde sansür varsamutlaka ona eşlik eden güçlü bir mizah anlayışıda vardır.” İçinizden “Yani?” dediğinizi duyargibi oluyorum. Yanisi şu: “Türkiye’de güçlü, çoksatan ve kaliteli mizah üretilemiyor. O haldeTürkiye’de sansür yoktur.” ( Radikal,03.11.2011)

İslamcılar eski otoriteleri yaşatma oyununupek severler ya; Aristoteles’in tasım mantığınıkendi keyfine göre göre kullanan Akif Beki’nin,bir “Aristoteles yaşasaydı, AKP’li olurdu” deme-diği kalmış. Anlaşılan İslamcılar bu nedenle“kalitesiz, az okunan ve az satan mizah” üreti-yorlar. Tevekkeli İslamcı mizah, cansiperane birAKP iktidarı savunusudur!

Bu, Akif Beki’nin ilk iktidar savunusu değil.Yıllar önce Erdoğan’la başlamış bu alışkanlığa.(Erdoğan’ın Harfleri, Alfa Basım Yayım, 2003)“Göklerden beklenen kurtarıcı insanlarınarasından zuhur etti. Göksel değil dünyevi birkurtarıcı, bir siyasi lider olarak.” Beki kendisinibir Hurufi gibi görüyor. Hurufîlik, Kuran’ınharflerinden birtakım anlam ve yargılar çıkaranbir mezhep. “Geçmiş zamandan bir hurufî,Erdoğan'ın harflerini yorumluyor, kader planınıdeşifre ediyor…

Akif Beki, bir entelektüel olarak, İslamcıentelektüellerin çok okunduğu, İslamcıyayınların çok satıldığı “altın çağa” yetişemedi.1971 doğumlu Beki, bu çağın son demleriniöğrenciyken yakaladı. Zaman gazetesi, Haftalıkİzlenim, Flash TV, Yeni Şafak, Yeni Yüzyıl veTurkish Daily News gazetelerinde çalıştı. Kanal7 Washington ve Ankara temsilciliğindenErdoğan’ın danışmanlığına yükseldi. Tam kariz-matik biri İslamcı entelektüele dönüşecekti ki,birden! yeni devlet seçkinleri arasına sürük-leniverdi. Ne var ki, İslamcı iktidar yükseldikçeİslamcı “yayımcılık-düşünürlük” geriledi. İktidarentelektüelizmi öldürdü. Bıçkın-enerjik “İslamcıdüşünürler” iktidar personeline dönüştü. Birzamanlar cami cemaatlerinde ve kentin arkasokaklarında “aç biilaç” agresif fikirler üreterekİslamcı yayımcılığı ateşleyenler, bugün sokaktankopmanın yarattığı boşluğu, kendilerini iktidarınformel-resmi mantığına vurarak doldurmayaçalışıyorlar.

Ama onlar da iyi bilirler ki, formel mantığıngerçeklik ilkelerinden kopuk kuru çıkarımlarınasığınarak, sokaktan doğan boşluk belki birnebze dindirilebilir. Ancak, tıpkı Oakland, Atina,Roma, Van, Dikmen sokaklarında görüldüğügibi, tarihin adım adım olgunlaşmasına tanıklıkettiği yeni kolektif öznenin sarsıcı çığlıkları,hiçbir gerici-resmi mantıksal çıkarımlabastırılamaz.

Zira, Avrupa sokaklarına başbakandayanmıyor. Burjuvazi alternatifsizliğiyleövünerek göklere çıkardığı liberal demokrasikurumlarını, yeni darbeci yöntemlerle yine biz-zat kendisi işlemez kılıyor. Her geçen gün içinedaha fazla sürüklendiği krizi, sermayenin safsınıfsal çıkarlarının doğrudan yürütücülüğünüüstlenen “Dervişan Teknokratlar”la idare etme-ye çalışıyor. “Bizde Silvio’ya Silvio derler”edalarıyla Berlusconigillerle yakınlığını her daimfırsata çeviren Tayyip Erdoğan ise, sisteminderinleşen krizini ve krizin yarattığı karşıtlıklar-dan yükselen ezilen tepkileri artık sadece şiddetpolitikalarıyla idare edebiliyor. Yıkıma uğrattığıyoksul halk sınıflarını sisteme eklemlemeyeteneğiyle böbürlenen “alternatifsiz muhafaza-kar-liberal demokrasiler” dünyanın hemen heryerinde salt baskıcı kriz yönetimlerine dönüşmeeğilimindeler.

Egemenler eskisi gibi egemenliklerinisürdüremiyor. Sistemin ana arterlerinde ezilensınıfların hoşnutsuzluk ve tepkilerini ortayaçıkaran çatlaklar açılıyor. Ezilenler eskisi gibiyaşamak ve yönetilmek istemiyor. Normalzamanlarda soyulmalarına hiç seslerini çıkar-madan katlananlar, krizin yarattığı olağanüstüşartlarda kendilerinden beklenmeyen şaşırtıcıeylem tarzlarına yöneliyor. Akif Beki ve İdrisNaim Şahin; kara mizah ve şiddet gerici iktidar-ların bir şaşkınlık ve çaresizlik refleksidir.

Kara mizah ve fliddet birflaflk›nl›k refleksidir

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

İnternete yeni kelepçeİ nternet kullanıcılarını takip numaraları

ve filtre paketleri ile takip edecek olandevlet, internet sitelerini de Basın

Kanunu kapsamına dahil ederek denetimealmayı planlıyor. Devlete bağlı basın kurum-larından sorumlu Başbakan YardımcısıBülent Arınç, hükümetin internet deneti-mindeki yeni planını 5 Kasım günü basınaverdiği beyanatla duyurdu. Arınç “temizinternet” amaçladıklarını belirterek “internetmedyasını Basın Kanunu’nun içine alacakbir düzenleme hazırladıklarını söyledi. Ocakayına kadar yasallaştırılması hedeflenendüzenleme ile Basın Kanunu’n tümmüeyyideleri internet haber siteleri için degeçerli olacak.

S‹TELERE SAVCIDAN TESC‹LDüzenlemenin yasalaşması durumunda

internet sitelerinin sahibi ve sorumlu isimleribasın savcılığı tarafından tescillenecek.Siteler yayınladıkları içeriği bir yıl boyuncamuhafaza etmeye ve yetkililerin istediğidurumda onlara teslim etmekle sorumlu ola-cak. Yazılı basındaki cevap ve düzeltmehakkını (tekzip) yayımlama zorunluluğuinternet siteleri için de getirilecek.

Arınç açıklamasında “Twitter ve face-book’u kirletenlerin eleneceğini” söyleyereksansür ve otosansür mekanizmasının işleme-diği ve egemen medyanın sansürünün delin-mesinde önemli rolü olan sosyal medyanında hedefte olduğunu duyurdu.

AKP internet sansürünü “çocuklarınkorunması ve ahlaki gerekçelerle” gündemegetirerek meşrulaştırmaya çalışmıştı. Temizinternetten anladığının kendine muhalefet

eden herkesin susturulması olduğununanlaşılması için “uygunsuz içerik ve ahlakigerekçelerle” ANF, Sendika.Org gibimuhalif sitelerin filtrelenmesi yetmişti.

Şimdi de internetin “temizlenmesi” içininternet sitelerinin Basın Kanunu’na uygu-lanması gündeme getirilerek siteler denetimaltına alınmak isteniyor.

Alternatif Bilişimciler Derneği egemenmedyada “internet sitelerine sarı basın kartıgelecek, sitelerde tıpkı gazeteler gibi reklamve ilan gelirlerine sahip olacaklar” şeklindesunulan uygulamayı kaygı verici buldu.Dernek bu konuyla ilgili yaptığı yazılı açıkla-mada “İnternet'in ruhuna aykırı bir şekildeyazanı, yayanı, yayımlayanı, müdürünü vehatta siteyi barındıranları bile bilmek isteyenve daha bugünden onları nasılcezalandıracağını tasarlayan bir düzenlemeile karşı karşıya” olunduğunu belirtti.

Başbakan’ın 6 Haziran 2010’da medyatemsilcileri ile yaptığı toplantıda internethaber sitesi sahiplerinden egemen medyagibi otosansür istediğini, “otokontrol ileinternetin bir canavar olmasını engellemekve yararlı hale getirmek zorundayız” dediğinihatırlatan Alternatif Bilişimciler söz konusudüzenlemenin iktidar tarafından interneti“ehilleştirmek” için kullanıldığına dikkatçekti.

BASIN KANUNUN MEDYASI ORTADAAlternatif Bilişimciler “Basın Kanunu ve

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasınaİlişkin Kanun Tasarı Taslağı”nda iki sıkıntılınoktanın altını çiziyorlar. Bu taslaktaki uygu-lamaların kapsamını belirleyen (internetin

kanunen tanımını yapan) 5651 sayılı kanunbinlerce internet sitesinin kapatılmasınaneden olan yasa olarak biliniyor. Üstelikkanun taslağında “internet haber sitesi”tanımının sınırı son denece geniş ve belirsiztutularak sosyal medyanın dahi bu basınyasasına tabi tutulması riski gündemde.Arınç’ın “Twitter ve Facebook’u kirletenlerieleyecekleri” yönündeki ifadesi de hedefteyalnızca haber sitelerinin değil, her türlügörüş ve bilginin paylaşılabildiği, sosyalmedyanın da olduğuna işaret ediyor.

İnternetin, birçok yasağı barındıran veöncelikle demokratikleştirilmesi gerekenBasın Kanunu içine alınması durumundaortaya çıkacak manzara sansür ve ağırcezalarla yüz yüze olan Türkiye medyasınındurumuyla aynı olacak.

İnterneti iktidar denetimine tabii kılacakdüzenlemelere karşı Alternatif BilişimDerneği, internete erişimin anayasal bir hakolarak tanınması ve internete yönelik baskıcıkanun ve kanun taslaklarından vazgeçilmesigerektiğini belirtiyor.

İ ktidar baskısı, sansür veotosansür haberciliği

öldürürken Van’da yaşananikinci depremde enkaz altındakalarak hayatlarını kaybedengazeteciler Emir ve Yılmaz,haber kadar habercininölümüne yol açan koşulları dagündemimize getirdi.

“Evinde bilgisayarı yoktuama bilgisayarı bizlerden çokdaha iyi kullanıyordu. …Hiçfotoğraf makinesi olmadı amabizden daha iyi fotoğraf çeki-yordu.”

Van’da yaşanan 5.6’lıkikinci depremde Bayram Otelenkazında kalarak hayatınıkaybeden Cem Emir’i birlikteçalıştığı muhabir arkadaşıFerit Demir bu sözlerleanlatıyordu. Van depreminitakip etmek için bölgedeçalışan çok sayıda gazeteci ilkdepremin ardından kullanımizni verilen Bayram Otel’dekalıyordu. Doğan HaberAjansı’nın (DHA) bölgedekiiki muhabiri Cem Emir veSebahattin Yılmaz da bugazeteci kafilesinde yer alaniki isimdi. Van’da 9 Kasımgecesi yaşanan ikincidepremde iki gazeteci deDHA’ya son haberlerinigeçmiş, ekipmanlarınıodalarına bırakarak otelbinasından ayrılmak üzere

3’üncü kata yeniyönelmişlerdi. Fakat 5.6büyüklüğündeki depremdeenkaz altında kaldılar.Depremden 55 saat sonracenazelerine ulaşıldı.

Cem Emir, Evrenselgazetesinde başladığı meslekhayatına iki yıldır DHA’nınDiyarbakır bürosunda devamediyordu. Hizbullahçılarıntahliyesini görüntüleyenfotoğrafı ile 2011 MetinGöktepe Gazetecilik ÖdülleriJürisi “Özel Ödülü’nü almıştı.

Enkaz altında kalarakhayatını kaybeden SebahattinYılmaz ise bölgenin en eskiyerel muhabirlerinden birisiy-di. Erzurum’da 1980’deAziziye Postası adlı yerelgazetede gazeteciliğe başlayanYılmaz 1991’de HürriyetHaber Ajansı Erzurum büro-sunda çalışmaya başladı.1993’de bu ajansın Van büro-suna geçen Yılmaz, DHA’daçalışmaya devam etti.

GAZETEC‹ YIPRANIYORHer iki gazetecinin ölümü

deprem kadar gazetecilerinağır çalışma koşullarını vehaber peşinde koşarkenmaruz kaldıkları zorluklarıyeniden gündeme getirdi.

Gazeteciler ağır çalışmakoşulları nedeniyle yıpranma

payı kapsamında erkenemeklilik ve mesai sürelerineilişkin olumlu düzenlemeleriçeren bir dizi hakka sahipti.Fakat 1 Ekim 2008’deyasalaşan Sosyal Güvenlikreformu ile beraber yıpranmahaklarını kaybettiler.

Çalışma koşullarınıağırlaştıran ve sosyal güvenlikhaklarının bir kısmını gaspeden bu düzenleme kadargazetecilerin çalışma hayatınızorlaştıran bir diğer durum daörgütlenme haklarının fiilenellerinden alınmasıydı.

DO⁄AN’IN NOTERL‹BASKISI AKILLARDA

Her iki muhabirin bağlıolduğu Doğan Haber Ajansımedyanın en büyük tekel-lerinden Doğan Grubu’na ait.DHA’ya bağlı iki muhabirinölümünden sonra acılı birtaziye mesajı yayımlayanAydın Doğan, Türkiye bası-nında sendikasızlaştırmayı şir-ket politikası olarak uygu-layan ilk isimdi. 1990’lı yıllarınbaşında medya plazalaragetirilen noterler eşliğindegazeteciler sendikaüyeliğinden istifa ettirildi,sendikaya üye olanlar iştenatıldı. Bu uygulama sonrasıözel gazete ve televizyonlardasendikasız çalışmak olağan

durum haline geldi.Van’da haber peşinde

hayatını kaybeden ve yerelimkanlarla ülke çapında haberyapan Emir ve Yılmaz’ınneden bir karavan veya kendi-lerine tahsis edilmiş bir çadıryerine kentteki “uygun fiyatlı”bir otelde kaldığı, rekabetçimedya ortamı ve hızlı haberakış temposu nedeniyle kaçsaatlik bir mesainin ardındanotellerine dönebildiklerineilişkin sorular iki gazeteciyiölüme götüren meslek veçalışma koşullarını aydınlat-ması bakımından önemli.

Milliyet gazetesindenMehveş Evin’in 13 Kasım2011 günü “Onlara şehitdemeyin” yazısında ikigazetecinin ve depremdehayatını kaybedenlerin ölüm-leri konusunda en doğrusunusöyledi: “Lütfen kimse, ‘son birjest’ yapmak için onlara şehitdemesin. Cem ve Sebahattin,aynı otelde kalan Japon yardımgönüllüsü doktor ve onlarcamasum insan gibi, korkunç birihmalin kurbanıdır.

Artık şehit istemiyoruz,yaşama hakkı istiyoruz! Çokmu?

5,6’lık cinayette yakınlarınıkaybeden herkesin, bölgedekimeslektaşlarımın başı sağolsun.”

Gizli yürütülen Ergenekon ve KCKsoruşturmalarına ilişkin belgelerin

davayla eşzamanlı olarak AKP medyasındayer alması artık olağan bir durum halinegeldi. KCK operasyonu kapsamında tutuklanBüşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu da bu duru-mun istisnası olmadı. Bu isimlerin KCKdavasına dahil edilmesiyle davanın toplumsalmeşruiyeti de iyiden iyiye zedelendi.

İktisadi idari bilimler fakültesinden emekliProf.Dr. Büşra Ersanlı aydın-akademisyenkimliğiyle BDP’nin anayasa hazırlık komisyo-nunda yer alan, BDP siyaset akademisindeders veren bir isimdi. Kürt hareketi ilekurduğu dayanışma ilişkisi Ersanlı’nın“terörist” ilan edilmesine yetti.

Onu karalama kampanyasının başını iseİslamcı basının en ucunda yer alan “marjinal”Yeni Akit üstlendi. Bu tutuklamaları savun-ma işinin Yeni Akit’e düşmesinin en önemlisebebi AKP medyasının diğer unsurlarının‘demokrat-liberal’ kontenjanından yazar veokurlarının da iki aydının tutuklanması

konusunda itirazları olmasıydı. (Zamangazetesinden Herkül Milaslı, Yeni Şafak’tanAyşe Böhürler ve Hilal Kaplan bunlardan birkısmı) Bu ikircikli durumda operasyonlarımeşrulaştırmak katışıksız İslamcı çizgideyayın yapan Yeni Akit’e kaldı.

Ersanlı henüz emniyete gözaltındaykenYeni Akit 1 Kasım tarihinde “Her taşınaltında o kadın” manşetiyle çıktı. “Sicilikabarık” başlığıyla Ersanlı’nın ‘suçlarını’şöyle sıraladı:

Helsinki Yurttaşlar Derneği kurucu üyesiolmak, geçmişte Musevi bir tabiple evliolmak, BDP siyaset okulunda ders vermek,12 Mart döneminde tutuklanmış olmak. Birilginç ‘suç’ ise İP Başkanı Doğu Perinçek’ineski eşiyle kardeş olması.

Gazete KCK tutuklamalarına ilişkinhaberlerinde Ersanlı’yı karalamayı sürdürdü,4 Kasım günkü “Terörizm profesörü”manşetiyle bu kez kendisine servis edilensoruşturma dosyasından bilgileri kullandı.Ersanlı’ya yönelik suçlamaların delili olarak

sunulan ajandasındaki notlar bu haberdeçarpıtılarak kamuoyuna sunuldu. Gazeteninsoruşturma dosyasında yer alan ajandanıngörüntülerine ulaşarak bunları da bastığıgörüldü.

Gazetenin Ersanlı’yı suçlulaştırmak içinyaptığı haberler KCK operasyonlarının içinidoldurmak amacıyla ipe sapa gelmez bilgi veyöntemlere dahi başvurulduğunu gösteriyor.

İşiniz Akit’e kalmışsa...

‹ N T E R N E T , B A S I N K A N U N U N A D A H ‹ L E D ‹ L E C E K

Filtreli internetten sonra AKP, haber sitelerini de Bas›nKanunu’na dahil ederek denetim alt›na almaya haz›rlan›yor

Cem Emir 1985 Dersim do¤umluydu. 17 yafl›ndagazete da¤›t›m› yaparak mesle¤e bafllam›fl Evrenselgazetesi, Dicle Haber Ajans› (D‹HA) ve ANKA içinçal›flm›fl, son iki y›l DHA Diyarbak›r bürosundamuhabirlik yapm›flt›. Siirt Pervari’deki tecavüz haberi,Hizbullahç›lar›n tahliye görüntüleri Emir’e aitti.

Habercinin ölümü

fiehir içi ve flehirleraras› denizseferleri yapan ‹DO, NTV’nin“de¤iflim”ini mükafatland›rd›. Uzunzamand›r yaln›zca AKP’nin çizgisindeyay›nlar yapan 24 TV’nin gösterildi¤i‹DO seferlerinde art›k NTV’yerastlan›yor

NTV, yeni yay›n dönemine yaln›zcastüdyo de¤iflikli¤i ile de¤il, gösterildi¤imekanlardaki yenilenmeyle de girdi.Bünyesindeki muhalif isimlerin iflleri-ne son veren kanal, "hizaya gelme-siyle" birlikte, flimdiye kadar yaln›zcaAKP çizgisindeki 24 TV’yi tercih eden‹DO’nun televizyon ekranlar›nda gös-terilmeyi de "hak etti."

NTV’yeİDO ödülü

Page 3: 144'üncü sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

317 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

Gündeme yine Suriye ile İran otur-du; daha doğrusu AKP’nin veAKP’nin “hık deyicisi” tekelcimedyanın gündemi Suriye ve İran.Halkın gündemi elbette farklı;deprem, barınma hakkı, sağlık hakkı,asgari ücret, demokratik haklar veKürt sorunu.

Suriye ve İran gündemi -ki bunlarda asıl olarak ABD’nin ve İsrail’ingündemidir- ile ilgili olarak sadeceeldeki sınırlı bilgileri sıralamak bileneyin amaçlandığını açıkça göstere-bilir. Tarih 8 Kasım; UluslararasıAtom Enerjisi Ajansının (UAEA) İranüzerine nükleer değerlendirmeraporu, Yönetim Kuruluna ve BMGüvenlik Konseyine sunulmadan (17Kasım’da sunulması gerekiyordu)önce basına, Washington Post’asızdırıldı. Bu süreç de kamuoyuoluşturmak ve Güvenlik Konseyiüyelerini hazırlamak için değerlendiril-di. Rapor asıl olarak 10 üye ülkeninistihbarat bilgilerine dayanıyor. Ancakburada ilginç olan bu bilgilerin yeniolmaması. UAEA’nın önceki başkanıMısırlı El Baradey, bu bilgileri güve-nilir bulmadığı için kamuoyuylapaylaşmamıştı. Oysa ki, ABD’nin açıkdesteğiyle seçilen yeni başkan JaponYukiya Amano bu bilgileri çok güve-nilir bulmuş. Süreç Irak’a müda-halenin ön süreçlerine ne kadar ben-ziyor değil mi? Orada da iddiaSaddam’ın kimyasal silah bulundur-duğu idi.

ABD’nin İran “derdi”, bu raporlaragöre bile en erken 3-5 yıl içerisindeüretilebilecek olan nükleer silahlardeğil sadece. İran’ın, Irak’ı ve elbetteSuriye’yi de kapsayan bir biçimdebölgesel bir güç olmasındanduyduğu korku. Rusya’yı ve Çin’iarkasına almış bir İran, ABD’nin küre-sel tezgahlarının tamamen dışınaçıkabilir ya da rakip unusurların elinigüçlendirebilir. Bu duruma, İran’ınÇin ve Avrupa için önemli bir enerjitedarikçisi olma özelliğini eklersek,ABD’nin aynı zamanda Çin’i dizgin-leme niyetini de okumuş oluruz. Veelbette yaklaşan başkanlık seçimlerinide unutmamalı. Ekonomik açıdanişlerin kötü gittiği ABD’de tekrarseçilmek için Obama’nın da birsavaşa ihtiyacı var; tıpkı kendindenönceki Bush’un yaptığı gibi.

Gelelim Suriye’ye. Yeni Şafak’tanAkif Emre’nin dediği gibi “Suriye’nin

geleceği Suriyelilere bırakılmayacakkadar uluslararası boyutkazanmış”mış. Rusya ve Çin’i iknaedemeyen ABD, bilindiği gibi sadeceAKP kadrolarını (Erdoğan, Gül veDavutoğlu) ikna edebilmişti şimdiyekadar. Ancak bunların da yetersizolduğunu anlamış olmalılar ki işbir-likçi Arap Birliği’ni devreye sokmayakarar verdiler. Arap Birliği, Suriye’ninüyeliğini askıya aldıktan sonra 8 mad-delik bir karar metni açıkladı.Bunların içindeki en önemli kararSuriye muhalefetinin toplantıyaçağrılması idi, ama zaten Davutoğlubu işi yapmış ve Suriyeli muhalifleriİstanbul’da toplamıştı. Bu icraatnedeniyle Suriye’deki Türkiyebüyükelçiliği önünde gösterileryapılıp, Türk bayrağı yakıldı. SankiTayyip bunu bilmiyormuş gibi “vaybayrağımızı nasıl yakarlar, ey Esad,derhal onları bul ve cezalandır” fetvasıveriyor. Esad’a sesini yükseltenTayyip Erdoğan, bu süreçte kendisorumluluğunu örtbas etmeyeçalışıyor.

Kraldan çok kralcı, Amerikalıdançok Amerikalı olan AKP iktidarındanbir örnek; ABD daha kendi ambargouygulamadan, BM’ye ambargo öner-isi getirmeden “bizim” enerji bakanıtuzluk elde koşuyor, Suriye’ye enerjiambargosu uygulayacağını açıklıyor.

Şimdi soru şu: Bu gelişmeleriçinde Türkiye halklarının çıkarınerede? ABD’nin ve İsrail’in sahipolduğu nükleer silahlar hatta İncir-lik’te sakladıkları nükleer bombalarTürkiye halklarının sağlığını güvencealtına almak için mi? Daha 3-4 ayöncesine kadar “kankam” diyetanıttığı Esad, nasıl oldu da birdenbire halk düşmanı oluverdi?

Türkiye halkları nükleer tehdittençok daha “gerçek” bir tehlike altında:Ayağını bastığı yer yarılıyor, yaşadığıev çöküyor! ABD çıkarlarını korumakiçin en önde “koşan” AKP iktidarı neyapıyor? AKP’nin şehircilik bakanıaçıklıyor; “ dünyaya parmakısırttıracak noktadayız”. Hangi konu-da? Enkaz kaldırmada. Haiti’de enka-zlar aylarca kaldırılamamış, “bizimkil-er” iki günde halletmiş Van’dakienkazları.

Bu şahsın yani ErdoğanBayraktar’ın, AKP’nin parlakicraatçısının, eski TOKİ Başkanının,kentsel dönüşüm projelerinin yeni

uygulayıcısının “zeka fışkıran” açıkla-maları bununla sınırlı değil! Van’dakiilk depremin ardından 29 Ekim’de“büyük depremin olduğu yerde birdaha deprem olmaz. Bugün Vanmerkez ve Erçiş en güvenilir bölgedir.Ağır hasarlı binalara girilmesin, yıkıkbinalara yaklaşılmasın. Bunundışındaki binalara girilebilir” diyordu.Van’daki ikinci depremde ölenlerinsorumlusu şimdi kim oluyor? Takdiriilahi, kader, alın yazısı, mukadderat…Bu çapsız, bilgisiz, sorumsuz şahıs;şimdi kalkmış tüm Türkiye’yi şantiyealanına çevirmekten, 400 milyardoları bulacak “kentsel dönüşüm” adıaltında yeni rant politikaları oluştur-maktan söz ediyor. Çok inandık, çokgüvendik!

Benzer bir açıklamayı Van valisi deyaptı. Van halkı, “öldüler çünkü valiyidinlediler” diye protesto edince degaz bombası, cop kullanmakta enufak “tereddüt” göstermedi. Ama bupişkin vali, hiç sıkılmadan, Van içinTürkiye halkını gıda ve giyim yardımıyapmaya çağırıyor. Devletin valisineden devlet olanaklarınıkullanmıyor, devletten istemiyorçünkü AKP işin kolayını bulmuşdurumda, bütün zorlukları halkınsırtına yükle!

AKP iktidarında ölüme çare aran-maz, ama ölüyseniz hizmette sınıryoktur. Üstünüze yirmi katlı binadaçökse sizi bulurlar yıkarlar, yularlar,gömerler. AKP’li belediye mutlakaarar, “cenazeye kaç otobüs istiyor-sunuz” diye. Bunlar depremi afetolarak görmez, fırsat olarak görür.Yıkılmış binayı gördüğünde yerinedikeceği yenisini hayal eder.Müteahhit gözüyle bakar. Bu nedenleTayyip Erdoğan ısrarla Van ve Erciş’in“afet bölgesi” ilan edilmesine karşıçıktı, çıkanları saldırgan bir üslüplaeleştirdi. Kendisi de çok iyi biliyor ki,afet bölgelerinde halkın bütün temeltoplumsal gereksinmeleri devlet eliyleve devlet güvencesiyle eksiksiz veparasız olarak karşılanmakzorundadır.

Melih Gökçek gözüyle bakmak isemüteahhitten bile rezildir. O, içerisin-deki insanlarla birlikte yıkmayı hayaleder, yeni rant alanları kazanmakiçin. Dikmen Vadisi’ne baktığındabarınma hakkını, yaşam hakkınısavunan 500 aile görmez, 5 bindairelik dolar tomarları görür, onun

hayalini kurar, kaç yandaşını ihyaedeceğinin hesabını yapar. Ancakhesapları bozuldukça giderek dahasaldırganlaşıyor; her tülü kirli yöntemikullanarak halkın hak mücadelelerinibastırmaya çalışıyorlar. Ne var ki,halkın haklarından doğan kitleseldirenişler, alternatif yaşam tarzları vetoplumsal değerler bütün yaratıcılığıve kararlılığıyla sürekli yaygınlaşmaktave güçlenmektedir. Halkın haklarınınonurlu temsilcilerinden biri olanDikmen Vadisi halkı da bugün,AKP’nin kentsel rant politikalarınadirenişin; talan karşısında insancayaşamın, zorluklar karşısındadayanışmanın, haksızlık karşısındahak mücadelesinin simgesidir. Herseferinde iktidarın ve sermayenin engerici güçlerini ve kirli-saldırgan poli-tikalarını boşa düşüren Dikmen halkı,yine ve takrar tekrar, insanca yaşamhakkını ve halkın barınma hakkınısavunacaktır.

***Van depreminden sonra 4 tane

yasa hazırlamışlar, onları geçirecek-lermiş, fırsat bu fırsat; depremdönüşü-kentsel dönüşüm yasası,teknik müşavirlik yasası, yabancılaragayrimenkul satışında serbestliksağlayan yasa ve 2B orman arazilerinisatışını sağlayan yasa. Hepsi müteah-hitler için. Sadece 2B’lerin satışındanİstanbul’da 16 milyar, genelde 45milyar lira para kazanacakmış AKPiktidarı.

Ölümü olduğu kadar hastalığı dapara kazanmanın hem de çok parakazanmanın bir yolu haline getirdiler.AKP iktidarında, yoksulsanız, has-taysanız, cebinizdeki son kuruşuölmeden önce gasp ederler. 2012’nin1 Ocak’ından itibaren Genel SağlıkSigortası primi ödemek zorunlu, 9,5milyon kişinin yeşil kartı da iptaledilecek artık herkes (asgari ücretin3’te 1’i gelire yani 270 liranınüzerindeki gelire sahip olan herkes)prim ödeyecek. AKP’nin sağlıkalanında şimdiye kadar uyguladığı“göz boyama” taktikleri sona erdi.(Devrimciler böyle olacağınısöylemişti ama inandıramamışlardı).Bu uygulamadan şimdilik 7,5 milyarlira kazanacakmış AKP iktidarı.

AKP iktidarında her şey satılık.Askere gitmeme hakkını da bedeliniöderseniz satın alırsınız. Bedelsizolmaz, o zaman canınızı vermeniz,

şans eseri canınızdan olmazsanız ruhsağlığınızı vermeniz gerek. Amaparanız varsa AKP iktidarında her şeykolay. Hele AKP’li yakınıysanız herşey “Şam’da kayısı”. (İngiltere’ninveliaht prensi bile, göstermelikte olsaAfganistan’da askerlik yapıyor, “biz-imkilerin” buna benzer bir göz boya-maya bile ihtiyacı yok. Yurtdışındaçalışıyor göster çocuğunu, sonraBurdur’da 21 gün tatil yapsın,Tayyip’in oğlu gibi). AKP iktidarınınbedelli askerlikten elde etmeyi hesapettiği para, kesin miktar henüznetleşmemiş olmakla birlikte milyardolarları buluyor.

Satılacaklar, görüldüğü gibi hergeçen gün azalıyor. AKP’nin ve ser-mayenin ihtiyaçları ise hiç bitmeye-cek. Ve bu ihtiyaçlarını gidermek içinçok daha baskıcı olacaklar, halkınsırtına çok daha fazla yük yükleyecek-ler. Resmi açıklamaya göre,Türkiye’nin cari işlemler açığı, bu yılınOcak-Eylül döneminde, geçen yılınaynı dönemine göre %100,7 artarak,60 milyar 656 milyon dolar olmuş.Bu hesaba göre AKP’nin daha çokvergi, daha çok hak gaspı, daha çokyağmaya ihtiyacı var, kimseninkuşkusu olmasın!

Avrupa’daki kriz de AKP için iyi birfırsat olarak değerlendirilecektir. İzlan-da, İrlanda ve Portekiz ile başlayanYunanistan ile devam eden Avrupaülkelerindeki borç-ödeme krizi şimdide İtalya’ya uzandı. Sırada Belçika,Avusturya ve hatta Fransa’nın olmaolasılığı yüksek. Kapitalizmin krizüreten zorunlu yapısına her dönembir kez daha tanık olmanın ötesindeAvrupa demokrasilerinin ekonomikkriz söz konusu olduğunda, işi nasılkuralına uydurduklarına da tanıklıketmekteyiz. Yunanistan ve İtalya’dahalk tarafından seçilmiş temsilciler,tüm yetkilerini halk tarafındanseçilmemiş teknokratlara bir çırpıdadevrediverdiler. Avrupa’da iktidarlarınemanet edildiği bu tip teknokratlarınortak özelliği, bir zamnalar DünyaBankası ve Goldman Sachs gibi biz-zat krizi yaratan-tetikleyen banka veşirketlerde çalışmış olmalarıdır. Böylebir haklarının/yetkilerinin olduğusorgulanmadı bile. Çünkü ser-mayenin ihtiyacı her şeyden ama herşeyden önce gelmektedir, bu vahşidüzende. Krizden kurtulma reçeteleride elbette halklar için daha çok yok-

sullaşma, emeğin ucuzlatılması,mülksüzleşme ve doğanın yağmalan-ması olacaktır.

Ekonomik ilişkilerinin %55’iniAvrupa ülkelerinin kapsadığıTürkiye’de ise AKP iktidarı“çaktırmadan” panik yaşıyor. Tekelcisermayenin, rantiyenin panikolmasına gerek yok ama. Onlarıteğet geçmesi için elinden geleniyapacaktır AKP. Fırsat bu fırsat, Arapsermayesine ülkemizin karlı alanlarıaçılmaya başladı bile. 12 yıldır kims-eye verilmeyen mevduat toplamayetkisi Audi Bank’a sessiz sedasız ver-ildi. Arkasında emlak piyasasındakibüyük yatırımlarıyla öne çıkan Suudisermayesi olan Lübnanlı Audi Bankülkemizde para toplayacak 49. bankaoluverdi. AKP’nin Arap ve İslam ser-mayesine olan ihtiyacı ve elbette kizorunlulukları ülkemiz halklarına yenisömürücüler “kazandırıyor”.

***3.döneminde ustalıktan söz eden

AKP’nin bu ustalığını kime karşıkimin için kullanacağı zaten belliydi.Kentsel rantın ustası, halkın barınmahakkını depremi de fırsat bilerek kapi-talist pazarın tüm azgınlığına peşkeşçekmiş durumda. Dev tıp ve ilaçtekellerinin ustası, halkın sağlıkhakkını daha fazla paraya dönüştür-menin yollarını bulmuş durumda.Patronların ustası, en az paraya ençok nasıl sömürülür rakamını –ki buasgari ücrettir- hesaplamış durumda.Polisiye şiddetin ustası, her türlü de-mokratik hakkın kullanılmasını engel-lemek için kullanılması gereken “eniyi” marka gaz bombasını öğrenmişdurumda. Sansürün ustası, gazeteci-lerin ağızlarını bağlamış, ayaklarınıprangalamış durumda. (Bir zamanlarkendi kalemşorları olan Ali Bayra-moğlu ve Hasan Cemal bile figanhalde.)

Parlak ustalık söylemi, halkın çı-karları karşısında giderek meşruluğu-nu yitiren bir iktidarın gerçek yüzünügizlemeye yetmiyor. Doğal afetler veneoliberal yıkım politikalarının halktayol açtığı tepkiler artık sadece şiddet,baskı ve dışlama aygıtlarıyla idare edi-lebiliyor. İslamcı-liberal politikalarınustasının yaptığı binanın kolonlarıçatlamaya, sıvaları dökülmeye başladıbile. Tepemize çökmeden bizim onuçökertmemiz gerek.

Tepemize çökmeden çökertmemiz gerek

AKP’ye koşulsuz destek veren “İslamcıolmayan” yazarlardan Ali Bayramoğlu LeMonde’a bir yazı yazmış. Bayramoğlu“Başbakan’a Mektup” başlıklı yazısında öze-tle AKP’nin demokratikleşme iddiasındanvazgeçtiğini, söylüyor ve yazısını “Benyanıldım mı” diye bitiriyor. Le Monde iseBayramoğlu’nun bu yazısını “TürkDemokrasisi Tehlikede” başlığıyla vermiş.

Bayramoğlu’nun kapıldığı “yanılgı” hissi12 Eylül Referandumu sonrasındakigelişmeler karşısında kendisini liberal olaraktarif eden pek çok AKP destekçisi köşeyazarında görülüyor.

AKP’nin İslamcı-muhafazakar bir damar-dan geldiği ve halen önemli ölçüde oradanbeslenmeye devam ettiği açıkken ve bugeleneğin Türkiye’de hiçbir demokratiksüreçte yer almadığı bilinirken neye daya-narak AKP’nin Türkiye için demokratik birşans olduğu kanısına varılmış olabilir?

Sadece AKP’nin eski derin devlete karşısürdürdüğü amansız mücadele ona“demokrat” payesini vermek için yeterlimidir? Türkiye’nin kuruluşundan beridemokratikleşme çabalarına ket vuran devletmekanizmasına karşı AKP’nin verdiğimücadele bir demokrasi mücadelesi midiryoksa 1950-1960 Demokrat Parti deneyi-minde yaşadığımız gibi Cumhuriyet’le birliktedışlanan ve siyaset-iktisat alanlarından uzak-laştırılan dindar-muhafazakar kesimlerinmodernleşmeyle bir hesaplaşması mıdır?

Bütün toplumsal süreçlerde iki gücünçatışma sürecinde her iki tarafın da kendicephesini genişletmek için yaptığı ittifaklar-dan dolayı kısmi “demokratik” ortamlarınoluştuğu görülebilir. Ancak bu demokratikortamların iki güçten birinin kesin olarakgücü eline geçirmesiyle birlikte sonbulacağını biraz siyasi tarih okumuş herkesinbilmesi gerekir.

Bazı köşe yazarlarının, vatandaşlarınAKP’nin attığı adımlardan dolayı böyle birzanna kapılmasını anlayabiliriz. Yani sadeceolgularla yetinip olguların arkasına bakmakabiliyeti olmayanların AKP’yi demokrasişampiyonu görmesi mümkün… Ancakentelektüel sıfatı olanların böyle bir gafletedüşmeleri ya kendilerine sunulan imkanlarateslim olmalarıyla ya da liberal duruşun birtürlü bağımsız bir kişilik oluşturamamasındankaynaklı acizlik haliyle açıklanabilir.

Liberalpişmanlık

Van, afet bölgesi ilan edilmediğiiçin bölgede elektrik, su, kanalizas-yon gibi alt yapı çalışmaları aksıyor.Halkın barınma ihtiyacı ve ısınmaihtiyaçları karşılanamıyor. Bölgedegıda sıkıntısının yanı sıra ciddi sağlıksorunları baş gösteriyor.

AKP grup toplantısında konuşanBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan,Van’ı neden afet bölgesi olarak ilanetmediklerine açıklık getirdi: "Birisiçıktı afet bölgesi ilan edilsin dedi. Şuandaki mevzuatımızda siz bir yeriafet bölgesi ilan ettiğiniz zaman,orada bir çivi dahi çakamazsınız. Hanedir? Belediyelere giden para birazartacak ya o para geldiği zamanondan da ne yapılacağını biliyor-sunuz zaten. Şu anda Van merkezdebiz belediyenin yaptığı çalışmalarınıgörüyoruz. Neler yaptığı ortada.Sadece popülizm, ideolojik yaklaşımtarzı. Bakıyorsunuz belediyeninimkanları oralarda kullanılıyor."

Başbakan, sorunu belediyelereaktarılan paralara ve BDP’ninsiyasal çalışmalarına indirgeyerekgeçiştirdi. Gerçek politikasını gizle-di.

7269 Sayılı Afet Kanununa göre,bir bölgenin “Afet Bölgesi” ilanedilmesi Bakanlar Kurulu kararı ilegerçekleşiyor. Bakanlar Kuruluafetin gerçekleştiği il veya ilçenincan ve mal kayıpları ile mevcutyaşam koşullarına bakarak bu kararıalıyor. Bu kriterler ise sık sık yapılandüzenlemelerle değişiyor fakat genelkriterlere göre bir bölgede afetsebebiyle ölü ya da yaralılarınbulunması, yol, su, elektrik, kanali-

zasyon gibi tesislerin kullanılamaya-cak durumda olması, ulaşım imkan-larının kısıtlı olması, hane sayısı100’den az olan yerlerde konutların1/10’unun, nüfusu 15 binden fazlaolan il ve ilçelerin mahalle teşkileden kesimlerinde en az 10 binanınyıkılması veya onarımı mümkünolmayacak derecede ağır hasargörmesi durumlarından her hangibiri varsa o bölge Afet Bölgesi’dir.

23 Ekim depreminden sonraresmi bilgilere göre Erciş’te 476 kişihayatını kaybetti, 191 bina yıkıldı,6.100 konut ve 3.000 işyerikullanılamaz hale geldi. 9 Kasım’da-ki depremin ardından da Van’dasağlam kamu binası sayısı iki, işleyencadde sayısı bir, elektrik ve su yok,gıda sıkıntısı çekiliyor.

KAMUYA DE⁄‹Lfi‹RKETLERE TEfiV‹K

Tüm bunlara rağmen Van’ın afetbölgesi ilan edilmemesinin sebebi,AKP’nin felaketi fırsata çevirmehesapları. Mevzuata göre bir böl-

genin afet bölgesi ilan edilmesihalinde tüm maddi kayıpları devletkarşılamak durumundadır. Yanisağlık gibi hizmetlerin parasızkarşılanır. Hasar görmüş binalarıntamiri yapılıncaya kadar içine giril-mesine izin verilmez. Afetzedelerintaşınmasını gerektirecek durumlar-da giderler sorumlu bakanlıktarafından karşılanır.

Oysa AKP, devletteki parayı tas-fiye etmeye çalıştığı kamu hizmetle-rine değil, inşaat şirketlerine aktar-

mayı tercih ediyor. Başbakanın 23Ekim’deki depremin ardından ‘Nepahasına olursa olsun eski binalarıyıkacağız’ söylemi sonrasında birçokinşaat şirketi ‘hayırsever’ kesildi veVan’ın yolunu tuttu. İnşaat şirketleriVan’ın yolunu tutarken, 6 yaşındakiDeniz, Erciş’te çadır olmadığı içinsoğuktan donarak öldü; 23Ekim’den bu yana yardım alamayanve umudunu yitiren Van halkı,adeta hicret etti. Halk, Van’dankaçarken inşaat şirketlerini Van’a

davet eden hükümet, ironik birbiçimde Çevre Bakanı Bayraktar’ın“Afet Bölgesi ilan edersek kentitamamen boşaltmamız gerekir, buda büyük sorunlara yol açar” sözün-deki sorunlarla karşı karşıya kaldı.Tam bu noktada Vali haykırdı:“İmdat”. Bu çığlık insanlık namınadeğil, sermaye düzeni sürsün diyeatıldı. Çünkü parası olan Vanlılarkentten ayrılmıştı, sadece yok-sulların kaldığı kent, esnaf için bileyaşanamaz hale gelmişti.

AFET‹N ÜSTÜNÜ AYRIMCI B‹RD‹LLE ÖRTÜYOR

Başbakan, tüm bu aczi, ırkçı veayrımcı bir söylemle maskelemeyeçalışıyor. Afet bölgesi ilan edilmesidurumunda Van’daki BDP’libelediyenin fazladan para alacağınıiddia eden başbakan o paranın daPKK’ye gideceğini ‘paranın nerelereharcanacağını malum’, ‘ideolojikfaaliyet’ gibi kalıplarla ima ediyor.Başbakan, neoliberal yağmahesaplarının üstünü şövenizmle ört-meye çalışıyor.

Depremin ard›ndan Vali Münir Karalo¤lu’nun aç›kla-malar›na göre Bayraktar’›n emrindeki hasar tespit ekibiVan’daki tüm kamu binalar›n› denetledi ve kullan›labilirdurumdaki kamu binalar› hizmete geçti. Oysa Kad›nDo¤um Hastanesi’nin Yeni Do¤an Ünitesi ikinci depremdekullan›lamaz hale geldi. Vali Karalo¤lu 26 Ekim’de bak›nne demifl:

“Bak›n flehirde bütün oteller flu an dolu. Yer bulam›yo-

ruz. Binalara giriyorlar ve 7-8 katl› otellerde kal›yorlar. Birendifle duymuyorlar.

Bayraktar, 29 Ekim günü gerçeklefltirdi¤i bas›n toplan-t›s›nda flunlar› söyledi: “Vatandafllar›m›z a¤›r hasarl› olanevlere kesinlikle girmesin. Sa¤lam olan ama s›va çatla¤›,cam k›r›¤› olanlar girsinler. ...Bugün itibariyle diyebilirimki; deprem aç›s›nda en güvenilir Van ve Ercifl'tir." S›vaçatla¤› var denilen Bayram Otel de ikinci depremde çöktü.

Van neden afet bölgesi değil?9 Kasım’daki depremde devletin ‘girin’ dediğibinalar çöktü; 41 kişi öldü. AKP’nin şirketlere karsağlama çabası sebebiyle Van afet bölgesi ilanedilmedi

ALP TEK‹N BABAÇ

Vali bakan el ele cinayet işledi

Page 4: 144'üncü sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

417 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

7.2'lik Erciş depreminin neden olduğu yıkım,Türkiye'deki tüm depremlerde görülen ortak özelliklerletartışıldığı gibi Kürt sorunuyla bağlantısı bakımından datartışılıyor. Depremin Kürt sorunuyla bağlantısı dahaçok sonrasındaki yardım organizasyonu üzerindenkuruluyor.

AKP iktidarı kendi beceriksizliğini, BDP'libelediyelerin yardım organizasyonunda hükümetingerisinde kalmasına vurgu yaparak gizlemeye çalışıyor;buna karşılık BDP, deprem sonrası sürecin dışındatutulmaktan, yerel yönetim yetkilerinin kullandırılma-masından, hükümet yardımlarındaki ayrımcılıktan

yakınıyor. Asıl büyük sorunu oluşturan,

felaketin yıkıma ilişkin boyutu isedaha çok başta kamu binalarıolmak üzere “yapı denetimsizliği”üzerinden tartışılıyor. Beton stan-dartlarının düşüklüğü, yapı ele-manlarının uygunsuzluğu, iskanıolmayan binaların kullanımaaçılması gibi “teknik” konular,tartışmaların öne çıkanbaşlıklarını oluşturuyor.

Erciş'teki yıkımı büyütenönemli bir gerçeğin ise üzerindehiç durulmuyor. Deprem öncesiErciş'inin, arsa ve konutspekülasyonunun inanılmazboyutlara ulaşan bir kent olduğu

nedense hiç dikkat çekmiyor. “İnanılmaz” sözcüğünü sadece rakamların muaz-

zam büyüklüklerini anlatan bir sıfat olarak değil, geçenyıl bu rakamları duyduğumda inanamadığım için dekullanıyorum.

Hava fotoğraflarında tamamıyla yıkılmış bir üçgenolarak görülen Erciş çarşı merkezindeki dükkanlarınmetrekare fiyatı geçen yıl 10 bin doları aşmıştı!

Bana bu rakamı veren ve bir süre Erciş'in birbeldesinde belediye başkanlığı yapan arkadaşıma,ancak inşaat mühendisi olan oğlunun tanıklığındansonra inanabilmiştim.

Arsa ve konut fiyatlarının “uçması” nedeniyle Erciş'inher yanında, bu ilçe için devasa denilebilecek inşaatlarboy atıyordu. Elbette Erciş çarşı merkezindeki fiyatların“uçuş hızı”, burada yapılan konutlarda aynı şekilde sür-müyordu ama yine de İstanbul'un orta halli bir semtiyleboy ölçüşebilecek seviyedeydi.

Türkiye'nin öte başında, Erciş'te kim, neden ve nasılbu fiyatlarla ev ve dükkan alır ve üstelik alabilirdi?

Benim bildiğim Erciş, 1980 öncesinde 20 binliknüfusunu küçük bir maden işletmesi ve şekerfabrikasıyla zar zor geçindirebilen bir ilçeydi. Aradangeçen yıllar içinde maden kapanmış, şeker pancarıekim alanları sınırlanmış, şeker fabrikası da olduğuyerde çakılıp kalmıştı.

Arkadaşımın soruma verdiği yanıt gerçeği tamolarak ne kadar karşılıyordu bilmiyorum ama enazından, yıllardır orada yaşayan, okuyup yazmış birinsan olarak kendi yaşam deneyimini yansıtıyordu.Arkadaşım, Erciş'in 1990 sonrasında köylerinden veçevre ilçelerden çok yoğun göç aldığını ve bu göçmennüfusun, kitleler halinde büyük kentlerdeki inşaatişlerinde çalışmaya yönelerek Erciş'te kalan genişailelerinin geçimini sağladıklarını; aile emeğine dayalıküçük taşeron ekipleri oluşturarak kazandıkları paraylaErciş'e yerleştirdikleri aileleri için ev ve dükkan almayaöncelik verdiklerini; bunun da Erciş'teki konut ve arsafiyatlarındaki hızlı tırmanışa neden olduğunu anlatmıştı.

Erciş'in arsa ve konut piyasasına akan paranınkaynağı gerçekten de bu göçmen inşaat işçilerininkazancı mıydı, başka kaynaklar da var mıydı bilmemizzor ama, Erciş'in ve çevre ilçelerin nüfus istatistikleri,1990 sonrasında Erciş'in muazzam bir göçe maruzkaldığını gösteriyordu.

1990-2000 yılları arasında Erciş ilçe merkezininnüfusu %75 artarak 40.500'den 71.000'e çıkmıştı.Aynı süre içerisinde Erciş'in köylerindeki nüfus artışdeğişmemiş, 2000 sonrası azalmıştı.

Depremde 7 yakınını yitiren bir başka arkadaşımınanlattıkları bu “nüfus baskını”nın Erciş'teki “yıkıcı” etkisi-ni yansıtan bir başka özelliğe işaret ediyordu. Erciş'inana caddesi olan Van Yolu'nda yan yana yıkılan üçapartman da bu yıllarda 4 katlık yığma binalarının üze-rine imarsız olarak 4 kat daha çıkılmış apartmanlardı.“Konut talebi”nin hızlı tırmanışı, Erciş'in “yerli”lerindeevlerini ve arsalarını değerlendirme yönünde güçlü biritilim vermiş ve ortaya ilk depremde yerle bir olacak birErciş çarşısı çıkmıştı.

Erciş'in felaketinin arkasında yatan şeyin bir “nüfusbaskını” olduğu anlaşılıyor.

Peki ama bu nüfus baskının arkasında yatan“dinamizm” neydi? Bu, Türkiye'nin herhangi bir yerindegörebileceğimiz alelade bir göç olayı mıydı?

Erciş felaketiyle Kürt sorununu birbirine bağlayanşey işte bu sorunun yanıtında saklı.

Yukarda da belirttiğim gibi, 1990'lı yıllarda Erciş'in“ekonomik cazibesi” artmamış, aksine azalmıştı. Öyley-se Erciş'teki nüfus yığılmasını, kapitalizmin gelişmesininteşvik ettiği “köyden kente göç süreci”yle açıklamakpek kolay değil. Öyle olsaydı, Anadolu'nun “duraklamave gerileme halindeki” birçok başka kentinde görüldü-ğü gibi kent merkezi ve köyleri birlikte içine alan bir nü-fus azalması veya duraklaması görülürdü. Oysa Ercişörneğinde görülen, ekonomik olarak herhangi birçekim gücü olmayan bir kent merkezine yığılmadır.Açıklanması gereken de “ekonomik dinamiklerle” izahıçok güç olan bu “yığılma” olgusudur.

Erciş merkezinde meydana gelen bu nüfus yığılma-sının açıklanmasında “1993 süreci”nde en vahşi biçimi-ni gördüğümüz göçe zorlama politikalarının önemli biryeri olduğu anlaşılmaktadır. Bu süreçte, bölge kentleri,ekonomik olarak ciddi gerilemeler yaşamalarına karşın,köylerin içerisine boşaldığı “rezervuarlar” olarak fonksi-yon kazanmıştır. Köylerinden kopan ailelerin “gurbetçi-lik” yapamayacak unsurları bu toplanma yerlerindebırakılmış, ailelerin çalışabilir bireyleri teker teker veya(çoğunlukla) gruplar halinde gurbetçi-işçiler olarak“Batı'daki” kentlerin, meyve-sebze bahçelerinin yolunututmuştur. Bu yoksullaştırma ve işçileştirme tarzı,Kürtlere özgü bir işçileştirme tarzı olarak işlerliğinisürdürmektedir. (Bu “rezervuar kentlerin” enbüyüğünün Diyarbakır olduğunu kaydetmeliyim).

Sonuç olarak, Erciş felaketinin arkasında bir politik-sosyal felaketi bir başka deyişle “Kürt sorunununbugünü”nü görmek güç değil.

Ulusal Özgürlük Hareketi'nin Kürt sorunununbugününü ya da bir başka deyişle “güncel somut Kürtsorununu” masaya yatırmaya bir türlü girişmemesiniaçıklayabilmek ise doğrusu oldukça güç.

Ercifl felaketi: Kürtsorununun bugünü

FerdaKoç

[email protected]

YAfiAMI VE HALKIN HAKLARINI SAVUNANLAR YARGILANIYOR

Hak mücadelesi mahpusa sığmazA nkara’daki Hopa Davası

olarak bilinen ve 22’siHaziran ayından beri

tutuklu toplam 28 kişininyargılandığı davanın ilk duruşması9 Aralık’ta görülecek. AKP karşıtıolmanın, yaşamı savunmanın, hakmücadelesi vermenin “terörizm”ithamına gerekçe sayıldığı dava, buyönüyle bütün toplumsal muhale-fete yönelik bir gözdağı vemücadele daveti anlamına geliyor.Bu mücadele davetini geriçevirmeyenler ise “hakmücadeleleri yargılanamaz” diye-rek 9 Aralık günü mahkemeönünde büyük bir buluşma gerçek-leştirmeye hazırlanıyor.

Halkevleri’nin ülke çapındakatılım göstereceği buluşmayaHES mücadelesi veren köylüler,barınma hakkı mücadelesi verenyoksullar, AKP’nin sesi olmayı red-deden gazeteciler, emekçiler,üniversiteliler, aydınlar, sosyalistörgütler katılacak.

NELER YAfiANDI?Hopa’da 31 Mayıs’taki AKP

mitingi sırasında, hükümetin HESve çay politikalarını protesto edenHopalılara polis saldırmış emekliöğretmen Metin Lokumcuyaşamını yitirmişti. Bunun üzerineülke çapında kitlesel protestoeylemleri gerçekleşirken, Anka-ra’da da KESK’in çağrısıyla AKPönüne bir yürüyüş düzenlendi. An-kara’daki bu eylem polisin engelle-mesi ve saldırısı üzerine çatışmayadönüştü ve çok sayıda kişi gözaltı-na alındı. Halkevleri MYK üyesiDilşat Aktaş eylem dağıldıktansonra polis tarafından takip edilippusuya düşürülerek darp edildi vekalça kemiği kırıldı. İzleyen gün-lerde evlere düzenlenen baskınlar-la gözaltı sayısı arttı ve Halkevleri,Öğrenci Kolektifleri, ÖDP, TKP,SDP ve TÖP üyesi 22 kişi tutuk-landı, 6 kişi de tutuksuz yargılan-mak üzere serbest bırakıldı.

Ev baskınlarında kitaplara,

dergilere, posterlere, flamalara vehatta şemsiyelere suç aleti diye elkondu. Tutuklamaların üzerinden5 ay geçtikten sonra hazırlananiddianamede, KESK’in eylemçağrısı “terör örgütünün çağrısı”,yasal kurumlar “terör örgütlerininlegal alandaki uzantısı” ilan edildi.Ulaşım zamlarına karşı eylemler,savaş karşıtı eylemler, Filistin’ledayanışma eylemleri suç gibi kaydageçerken, “terör örgütü üyeliğisuçlaması” bu eylemlerin AKPkarşıtı bir çizgide ve süreklilikiçinde olmasına dayandırıldı.

AKP’YE GÖRE HEP‹M‹ZTERÖR‹ST‹Z

Gelişmeleri Halkın Sesi’nedeğerlendiren Avukat SevinçHocaoğulları, yeni terör konsep-tinin bütün muhalifleri içine alacakşekilde genişletildiğine dikkatçekti: “Yeni konseptte terör suçla-masıyla muhatap olanlar gittikçeçoğalıyor. Öğrenciler, HES’lerekarşı mücadele eden köylüler

bunun bir parçası olabiliyorlar.Galatasaray taraftarlarının stataçılışında attığı sloganlar nedeniyleveya sınavlardaki şifreskandallarına karşı liseliler eylemyaptığında terör örgütleri tarafın-dan yönlendirildikleri söylenebili-yor. Aslında şöyle bir yenilik; bu-gün hakkına sahip çıkan ve bunuda demokratik biçimlerde dile geti-ren herkes terör örgütü suçlama-sıyla karşı karşıya kalıyor. Muhalifherkes terör örgütleri bağıylayargılanmaya çalışılıyor. Bir anlam-da AKP karşıtlığının yargılandığınıve terör faaliyeti kapsamına sokul-duğunu söyleyebiliriz.”

HAP‹SHANELERDE YER KALMADI

Cumhuriyet’ten EsraAçıkgöz’ün 9 Kasım’da yayımlan-maya başlayan yazı dizisindeçarpıcı tespitlere yer veriliyor:“Türkiye’de şu anda 66 gazeteci veen az 500 öğrenci cezaevinde.”BDP, CHP ve MHP’nin toplamda

8 milletvekili de hüküm giymeme-sine rağmen “terörist” suçlamasıile hapishanede tutuluyor. “(…) negariptir ki, ‘bağımsız’ mahkemelerhep muhalifleri yargılıyor. İşte,AP’nin 66 ülkedeki araştırmasınıbu gözle okumak gerekiyor. Araş-tırmaya göre, 11 Eylül 2001’den buyana tüm ülkelerde 119 bin 44 kişitutuklanmış, 35 bin 117 kişi de ‘te-rörist’ hükmü giymiş. Sıkı durun;bunların 12 bin 897’si Türkiye’de!Yani listenin birincisiyiz, bizi 7 binkişiyle Çin izliyor.” Yani, dünyadason on yılda “terörist” diye içeritıkılan, bir başka deyişle siyasi ikti-dar açısından yıkıcı derecedemuhalif sayılanlar en fazlaTürkiye’de varmış.

Ne var ki, bu kadar muhalifiçeriye tıkılsa da AKP’nin terörkapsamında değerlendirdiği hakmücadeleleri ve muhalefet eylem-leri yaygınlaşarak sürüyor. Hakmücadelesi ne mahpusa sığıyor nede mahpusluk tehdidi ile engel-lenebiliyor.

Tüm muhalifleri terörist suçlamas›yla mahkum eden hukuk düzeni sayesinde hapislerdoldu. Ama hak mücadelesi ne hapse s›¤›yor ne de hapis tehdidi ile engellenebiliyor

Halkevleri’ne yönelikbask›lar yeni davalar ile sürüy-or. Ankara CumhuriyetBaflsavc›l›¤›, özel yetkilisavc›l›¤›n suç duyurusu üzerineHalkevleri hakk›nda "tüzü¤eayk›r› faaliyette bulunmak"suçlamas›yla soruflturmabafllatt›.

Baflsavc› AbdulvahapYaren, Halkevleri GenelBaflkan› ‹lknur Birol'a ulaflarak50 günlük adli para cezas›n›nyar›s›n›n ödenmesi halindedavan›n aç›lmayaca¤›n› söyle-di. ‹lknur Birol ise teklifi red-dederek ifadeye gelece¤i,Halkevleri'nin tüzü¤e ayk›r›hareket etmedi¤i ve halk›nhaklar›n›n yarg›lanamayaca¤›yan›t›n› verdi.

Halk›n Sesi’ne yapt›¤›de¤erlendirmede MetinLokumcu’nun polis taraf›ndanöldürülmesi üzerine Ankara’dagerçekleflecek eyleme ça¤r›yap›ld›¤› için tüzük ihlali yap-makla suçland›klar›n› söyleyenBirol, flöyle konufltu: "Tüzükihlali yoktur. ‹hlal, halk›n hak-lar›n›n ihlalidir. Halkevleri’ninüyesi olan ve su hakk›n› savu-nan Metin Lokumcu’nundo¤rudan yaflam hakk›ndanmahrum b›rak›lmas›na, yaflamhakk›na kastedilmesine sessizkalamazd›k.”

Tüzük değil,halkın haklarıihlal edildi

Eylül ayında BDP’lileri meclisboykotunu bitirmeye

çağırırken “Terörle mücadele,siyasetle müzakere” söylemini kul-lanan AKP iktidarı, henüz birmüzakere kanalı açmış değil.Kandil’e yönelik etkili bir operas-yon konusunda gerekli koşullarıoluşturamayan hükümet, operas-yonlarını Kürt hareketinin barışçılalanda mücadele eden kesimleriüzerinde yoğunlaştırıyor. YaniAKP asıl olarak Kürt siyasetiylemücadele ediyor ve bunu da bütünKürt siyasetini “terör”le bir tutarakmeşrulaştırıyor.

S‹YAS‹ SOYKIRIMBDP’nin “siyasi soykırım” ve

“Erdoğan’ın siyasi darbesi” olaraknitelediği KCK operasyonları, par-tinin siyaset akademisinde dersveren aydınları da hapse atacakşekilde genişletildi. BDP lideriSelahattin Demirtaş’ın gazeteciEnver Aysever’e aktardığı “ÖnceAltan Tan, ardından Emine Aynave Sebahat Tuncel tutuklanacak”öngörüsünün ciddiyetini ortayakoyarcasına, AKP ve medya eliyleBDP’li vekilleri hedef alan bir karapropaganda kampanyası başlatıldı.

BDP’nin büyük başarı eldeettiği 2009 yerel seçimlerininhemen ardından başlatılan KCKoperasyonlarında belediye başkan-ları dâhil binlerce kişi tutuklanmış,hedef alınanlar da hareketin “ille-gal bağları ve dağ kadroları”ndançok yasal demokratik alandamücadele eden kitle bağlarıolmuştu.

‘NASIL B‹R FAfi‹ZMÖZLEM‹!’

BDP siyaset akademisinde dersveren yazar Ragıp Zarakolu ve

Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın tutuk-lanması karşısında liberaller dahilgeniş bir kesimden gelen tepkiler,AKP ve cemaatin sert çıkışıylakarşılaştı. Fethullah Gülen’in 1numaralı sözcüsü Zaman yazarıHüseyin Gülerce, yol arkadaşlarına“ya sevin ya terk et” mealinde biryazıyla yanıt verdi: “Fakat belliisimler söz konusu olunca, yargınınyanlış yaptığını ilan etmek, terörlemücadeleyi zaafa uğratmaz mı?Görülüyor ki, KCK davası, Kürtmeselesinde, bugüne kadar bir-birine destek veren muhafazakâr

demokrat ve liberal demokrataydınları bir yol ayrımına getirdi.”

Tayyip Erdoğan ise KCKoperasyonlarına tepki gösterengazetecileri “Kusura bakmayınbeyler. İstediğiniz kadar Düşünceadamı olun, medyanın mensubuolun. Özgürlüklerin de bir sınırıvar” diyerek tehdit ettikten sonra,operasyonları şu ibretlik sözlerlesavundu: “Sanatçıların, yazarların,düşünürlerin nasıl tehdit edildiğini,nasıl sindirildiğini, bölgede nasılbir faşizm özlemiyle hareket edil-diğini lütfen görelim.” Erdoğan“faşizm” derken aslında kendiicraatının adını koyuyordu.

PARALEL DEVLETAKP açıklamalarında, KCK’nın

“devlet içinde devlet” ya da “para-lel devlet” girişimi olduğu yönün-deki değerlendirmeler öne çıkıyor.Bu da iktidarın tehdit algısınınşiddetten çok siyaset üzerindeyoğunlaştığını ortaya koyuyor.

Diğer yandan “paralel devlet”tartışmalarının ortasında KCK lid-eri Murat Karayılan’ın, “YeşilErgenekon” açıklamaları dikkatçekiciydi. Karayılan ellerindeGülen Cemaati’nin nasıl örgütlen-diği ve devlete hakim olduğu

konusunda belgeler olduğunu, bubelgeleri, harfiyen yayınlamacesareti gösteren gazetecilere ver-meye hazır olduklarını söyledi.“Paralel devlet”in aslında Cemaatolduğunu ima eden bu açıklama,gazetecilerden çok GülenCemaati’ne yönelik bir mesajdı.Karayılan, son dönemde PKK’yeaçıktan savaş ilan eden Cemaat’ekarşı ellerinin boş olmadığını gös-teriyordu.

‘‹RADEME DOKUNMA’Diğer yandan BDP, devam

eden tutuklamalar karşısında halkısokağa çıkıp seçilmiş temsilcilerine,siyasi iradesine sahip çıkmayaçağırıyor. 19 Kasım’da Diyarbakırve İstanbul’da düzenlenecek olan“İrademe Dokunma” miting-lerinde hükümete sokaktan güçlübir mesaj gönderilmesi hedefleni-yor. Mitinglerle BDP’yi terörizeetme çabalarına yanıt vereceklerinibelirten Selahattin Demirtaş,yaşananları şu sözlerle özetledi:“Süreç asla yargısal bir süreç değil.Bunlar düpedüz darbedir.Darbeler illa ki top ve tüfekleyapılmaz. Böyle de darbe yapılır.Ama Tayyip Erdoğan’a teslimolmayacağız.”

Kürt hareketine ‘siyasi darbe’

Başbakan Tayyip Erdoğan BDP’ninmeclisten çekilme tartışmalarına yine o

bildik üslubuyla yanıt verdi: “Kalsalar neolur? Çekilseler ne olur”. Erdoğan bu söz-leriyle elbette BDP’liler önemsizleşmiyorancak iktidarın meclisi giderekönemsizleştirdiği kesin.

AKP iktidarı genel seçimlere 2 ay kalaaldığı 6 aylık Kanun HükmündeKararname (KHK) çıkarma yetkisiyle zatenfiilen Meclis’i devre dışı bırakmıştı. Bu yetkiile hiçbir tartışma yapılamadan ülkenin entemel sorunlarına dair kritik adımlar atıldı,bakanlıklar kuruldu, kamu hizmetleri veyönetimine dair radikal değişikliklere gidil-di. İktidar bu yetkiyi yeni meclis vehükümet oluştuktan sonra bile kullanmaktasakınca görmedi.

Bu da yetmedi, hapishanedeki mil-

letvekillerine dair adım atmayı ısrarla red-detti. CHP ve BDP'nin Anayasa UzlaştırmaKomisyonu’nda tutuklu vekillerle ilgili yasaldüzenlemelerin anayasadan önce yapılmasıönerisi AKP’li üyelerce reddedildi. Bu dayetmedi BDP Anayasa Hazırlık KomisyonuÜyesi Büşra Ersanlı tutuklanmasıyla“TBMM tarafından yapılacak sivil anayasa”masalının yaldızları döküldü.

Son olarak da mecliste Deniz Fenerisoruşturması ile ilgili olarak TayyipErdoğan’ı eleştiren bir konuşma yapmaya

çalışan CHP Tunceli Milletvekili KamerGenç’in sözlerine tahammül edilmedi.Başkan Vekili Sadık Yakut, tarihte ilk kezuygulanan bir iç tüzük maddesiyle bir mil-letvekilinin konuşmadan men edilmesiniGenel Kurul'un oyuna sundu. AKPoylarıyla konuşması engellenen Genç,Meclis İdare Amiri AKP’li Salim Uslu’nunfiziki saldırısına uğradı.

KHK adı altında Başbakan’ın ferman-larıyla yönetilen bir ülkede, kürsüsündemuhaliflerin dövüldüğü, halkın oy verdiğivekillerin hapiste olduğu meclis bugünzaten fiilen yok hükmünde. Ve son birhatırlatma: Bu ülkede Denizler’in ve onlar-ca devrimcinin hapsine ve idamına gerekçeolan “TBMM’ni cebren ıskat veya vazifegörmekten cebren men ve teşvik etmeyeteşebbüs” suçu halen yürürlükte!

Gazetemiz bask›ya girerken DevrimciKarargah davas›nda da bir duruflma dahagörülüyordu. 14 ayd›r tutuklu bulunanTuncay Y›lmaz, ‹brahim Turgut, SemihAyd›n, Osman Baha Okar ve HakanSoytemiz’in tutukluluk hallerinin devamedip etmeyece¤i bu duruflmada belli ola-cak. 21 Eylül 2010'da büyük ço¤unlu¤uTÖP ve SDP üyesi olan çok say›da kiflitutuklanarak Devrimci Karargah örgütüüyesi olduklar› iddias›yla tutuklanm›fl, eskipolis flefi Hanefi Avc›’dan RED ve Bilim veGelecek dergisi yazarlar›na kadar çoksay›da kiflinin yarg›land›¤› bu dava Türkiyehukuk tarihine bir ucube olarak geçmiflti.

Devrimci Karargahdavası sürüyorMeclis olsa ne olur olmasa ne olur

Page 5: 144'üncü sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

517 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

Kuveyt’te meclis işgali

S uriye’de Mart 2011’den buyana süren iç çalkantılararağmen, gerek iç desteği

gerek bölgesel ve uluslararası müt-tefiklerinin sağladığı güvence ileiktidarını koruyan Beşar Esadyönetimine karşı yeni bir kıskaçhamlesine girişildi.

TAfiERON DEVREDERusya ve Çin’in itirazları

nedeniyle Birleşmiş Milletler’denbir yaptırım kararı çıkaramayan veEsad’ın güçlü iç desteği karşısındamuhatap alacak bir alternatif ikti-dar odağı bulamayan emperyalist-lerin işlerini, işbirlikçi Arap rejim-leri ile Türkiye devralmış görünü-yor.

Arap Birliği ve Türkiye, Suriyelimuhaliflerin Esad yönetimikarşısında mevzi kazanabilmesi içinbir yandan Şam’la ekonomik vesiyasi ilişkileri askıya almaya, diğeryandan Suriyeli muhalifleri açıktandesteklemeye başladı.

Bu hamlelerin iç savaşıderinleştirmesi kaçınılmazgörünürken, Şam’ın müttefikleriİran ve Hizbullah Suriye’deki birsavaşın bütün bölgeyeyayılabileceği tehdidinde bulundu.Şam ve Lazkiye’de milyonlarıbulan gösteriler düzenleyen Esadtaraftarlarının yanı sıra, Esad’lamüzakere yolunu seçen Kürtler vehalk muhalefetinin İslamcılarakarşı duran unsurları da müdahalesenaryolarına mesafeli. Suriye’yeyönelik bir müdahaleninLibya’daki gibi kolay olmayacağı veülke sınırları içinde kalmayacağıgörülüyor.

MUHAL‹FLER AKP’N‹NH‹MAYES‹NDE

Arap Birliği ve Suriye arasında 2Kasım’da muhaliflere yönelikoperasyonların durdurulmasıyönünde bir mutabakata varılmışancak çatışmaların sürmesi üzerine

12 Kasım’da yeniden toplananArap Birliği, Suriye’nin üyeliğiniaskıya alma yönünde karar bildir-mişti. Bu kışkırtıcı karar Türkiye,Fransa ve Arap Birliği devletlerineait temsilciliklere yönelik saldırganprotestolarda karşılık buldu veböylece yeni gerilimlere mazeretüretti.

MEDYADA SAVAfi H‹STER‹S‹Arap Birliği ile Türkiye’nin 16

Kasım’da Fas’ta bir araya gelenİşbirliği Forumu’nda ise Suriye’yeyönelik acil tedbir çağrısıyayımlanırken, Türkiye basını Esadyönetiminin sonunun geldiğini veoperasyonun Türkiye’den yönetil-diği haberlerini manşetlere taşıdı.

Lübnan’ın karşı çıktığı, Irak’ınise çekimser kaldığı kararı Arapolmayan bölge devletlerinden İraneleştirirken, AKP hükümeti kararıhararetle destekledi. BöyleceTürkiye, yalnızca Suriye ile değil

Ortadoğu’daki diğer sınırkomşuları ile de ters düştü.

Tayyip Erdoğan ipleri koparansert açıklamalar yaparken, DışişleriBakanı Ahmet Davutoğlu,Türkiye’nin ısrarlı çabaları ileoluşturulan Suriye Ulusal Konseyiyöneticileri ile acil bir toplantıyaptıktan sonra Konsey’inAnkara’da büro açacağını açıkladı.

Suriye ile petrol aramaalanındaki ortaklıkları durduranAKP, elektrik ihracatını da durdur-makla tehdit etti. İki ülke arasındason yıllarda hızlanan ticaret isedurma noktasında.

Diğer yandan Suriye’de silahlımücadele yürüten İslamcılarınörgütü “Hür Suriye Ordusu”nun(HSO) yöneticileri ise Türkiyetarafından himaye ediliyor.Örgütün, Fas’taki Türk-Arap

İşbirliği Forumu toplantısınınyapıldığı gün Suriye ordusuna aitbir askeri üsse ağır silahlarlasaldırması ise iç çatışmada yeni biraşamaya geçişin işareti olarakyorumlandı. Saldırıların HSOyöneticisi Riyad Esad’ınTürkiye’den Suriye’ye geçişindensonra gelmesi dikkat çekti.

BU ATEfi HERKES‹ SARARMuhaliflere yönelik bu kuvvetli

dış desteğe karşı Esad rejimininhala iç bütünlüğünü koruyorolması, güçlü taban desteği,Kürtlerle düzelenen ilişkileri veMüslüman Kardeşler vb İslamcıyapılar dışında kalan muhalefetinsokaktan çekilmesi nedeniyleEsad’ın etrafındaki kuşatmayagüçlü bir direniş göstermesi bek-leniyor. Diğer yandan bir Sünni-

Şii/Alevi biçiminde yaşanılmasıkaçınılmaz olan savaşa İran’ın veLübnan Hizbullah’ının kayıtsızkalmayacağı, diğer Arapülkelerindeki dinamik Şii muhale-fetin de harekete geçmesinin sür-priz olmayacağı biliniyor. ABD veİsrail’in temkinliliği ile İran’a yöne-lik müdahale tehditleri de bubağlamda anlam kazanıyor.

AKP iktidarı ise, CengizÇandar’ın bütün açıklığıyla ifadeettiği ve arsızca onayladığı gibiABD’nin taşeronu olarak birbölgesel güç olma sevdasıyla buyangını körüklüyor. Bu yangın birkez patlak verdi mi, kendiKürtleriyle çatışıp bütün komşuülkeleriyle ters düşerken bölgeselbir savaşın azmettiriciliğine soyu-nan Türkiye’nin kurtuluş şansı iseçok zayıf görünüyor.

iklimkıta7 5

Almanya’da “dönerci cinayetleri” olarakadlandırılan, sekiz Türkiyeli, bir Yuna-

nistanlı ve bir Alman vatandaşının öldürülme-sinin arkasından gizli servis yapılanması çıktı.Anayasayı Koruma Teşkilatı (AKT) elemanıTomas Daniel’in işlenen cinayetlerin altısındaolay yerinde olduğunun ortaya çıkmasıyla ci-nayetlerdeki kontrgerilla parmağı açığa çıktı.1945 yılında ABD tarafından kurdurulanAKT’nin, devlet tarafından yalanlansa da Do-ğu Almanya’da pek çok suikaste ve Kızıl OrduFraksiyonu (RAF) militanlarının hapishane-lerde öldürülmesine karıştığı biliniyor.

Cinayettenkontrgerilla ç›kt›

Almanya’da 2007 yılından bu yana faaliyetgösteren Sol Parti (Die Linke) Erfurt

kentinde program kongresi yaptı. Kurulduğugünden bu yana programsız hareket eden par-ti, dağıldı-dağılacak söylentileri arasında yaptı-ğı kongrede, “kapitalizme karşı mücadele” ve“demokratik sosyalizmin kurulması” kararları-nı programına yazarak önümüzdeki süreçtebiraz daha “sola kırma” sinyali verdi. Partiprogramı delgelerin %96’sının onayıyla kabuledildi. Erfurt, 1891 yılında, reformist Gothaprogramına karşı Erfurt Programı’nın kabuledildiği meşhur Almanya Sosyal DemokratPartisi kongresine ev sahipliği yapmıştı.

Sol Parti sola k›rd›

Tunus’ta 23 Ekim’de yapılan seçimlerdeniktidar olarak çıkan Ennahda ile

Cumhuriyet Kongresi Partisi (CPR) arasındayapılan görüşmeler sonucunda, CPR BaşkanıMonsef Marzuki’nin yeni seçimlere kadardevlet başkanı olması yönünde anlaşmasağlandı. Tunus İnsan Hakları Birliği'nin lider-liğini yapan ve doktor olan Marzuki, 1994'tedönemin Devlet Başkanı Zeynel Abidin BinAli'ye karşı açıklamalarından dolayı 4 aytutuklu kalmıştı.

Tunus’a geçici baflkan

Yunanistan’da krizin faturasını halkaçıkarmak için geçirilen yasalarla elektrik-

gaz-su gibi temel ihtiyaçlara ek vergiler kon-masını ve faturaları ödeyemeyenlerin buihtiyaçlardan mahrum bırakılmasını protestoeden Devlet Elektrik Teşkilatı işçileri, kuruma3.8 milyon dolar borcu olan SağlıkBakanlığı’nın elektriklerini kesti. İşçiler, kuru-ma toplamda 140 milyon dolar borcu olandiğer bakanlıkların da elektriklerini kesecek-lerini ifade ettiler. Ek vergilerin kaldırılmasınıisteyen işçiler ek vergilerin yansıtıldığı fatu-raları ödemeyen vatandaşların elektriklerinikesmeyeceklerini ifade ettiler.

Krize devrimci yan›tKuveyt’te hükümetin istifa etme-

sini isteyen yaklaşık üç bin kişi-nin eylemine polisin coplarla saldır-masının ardından, eylemciler meclisbinasını kısa bir süreliğine işgal etti.17 Kasım’da gerçekleşen eylemde,250 yıldır ülkeyi yöneten El Sabahailesinin yönetimden çekilmesi veyönetime başkalarının da seçilebil-mesinin sağlanması istendi.

Eylemcilere meclisteki liberalmuhalif milletvekillerinden Musal-lam El Barrak’ın liderlik ettiği öğre-nildi. Polisin coplu müdahalesi son-rasında meclis kapılarını zorlayarakeylemciler, ulusal marşı okuduktansonra meclis binasından ayrıldılar.

Kuveyt’teki eylemler 8 Mart’tabaşlamış ancak devamlılık gösterme-

mişti. Öğrenciler ve muhaliflerzaman zaman meclis binası önündeeylemler yaparak yolsuzlukları ve si-yasi kısıtlamaları protesto ediyorlar.Kuveyt’te tüm önemli bakanlıklardave diğer önemli mevkilerde El Sa-bah ailesinin mensupları bulunuyor.

Emperyalistlerin bölgedeki müt-tefiklerinden olan körfez ülkesi Ku-veyt’te yapılan bu eylemin ne dere-cede politik bir etkisi olacağı ilerle-yen günlerde belli olacak. Dahaönce emperyalizmin işbirlikçisi biryönetimi olan Bahreyn’de muhalifle-rin eylemleri görmezden gelinmiş veen sonunda Kuveyt’in de üyesiolduğu Körfez İşbirliği Konseyiaskerleri, zırhlı araçlarla ve silahlaisyanı bastırmıştı.

Sistem Oakland’da korktuABD’nin New York

kentinde, dünya finanssisteminin nabzını tutanWall Street’i yaşadıkları or-tak mağduriyetin tek hedefiolarak seçen ABD’liler gelireşitsizliğine, halkın cebin-den çıkan vergilerle banka-ların kurtarılmasına, işsizli-ğe, yoksulluğa ve daha bir-çok hak gaspına karşı birlik-te ve bir o kadar da örgütlübir mücadeleye giriştiler.ABD’de zenginliklerin%60’ını gasp eden %1’ekarşı “Biz %99’uz” diyenlerişçisiyle, kamu çalışanlarıy-la, öğrencisiyle, kadınıylabirlikte kapitalizme karşıkampta bir araya geldiler.

“Wall Street’i işgal et”sloganıyla başlayan eylem-lerin en çarpıcı ve “tehlike-li” olanları sistem karşıtımücadelede unutulmazdeneyimlere ev sahipliğiyapmış olan Oakland’dagerçekleşti.

Ülke genelinde yüzbin-lere ulaşan eylemlereyapılan “örgütsüz, işçisınıfının temsiliyeti yok”eleştirileri Oakland’da yerlebir edildi.

Oakland’daki eylemler25 Ekim’de Irak’ta savaşmışbir asker olan ve eylemlere

katılan Scott Olsen’in poli-sin attığı gaz bombası nede-niyle ağır yaralanmasınınardından daha da kitlesellikkazandı. 2 Kasım’da Oak-land’da genel grev çağrısıyapıldı ve eylemler kapita-list sistem için en tehlikelihaline erişti.

ABD’de bilinçli birşekilde “orta sınıf” olarakadlandırılan ve adı dahianılmak istemeyen işçi sınıfı2 Kasım’da Oakland’dahayatı durdurdu. Ülkeninen büyük beşinci limanı,işçiler tarafından “işgal edil-di.” Yollar trafiğe kapandı,dükkânlar kepenk kapattı,kentte hayat durma nok-tasına geldi. ABD’de onyıllardır görülmeyen kitle-sellikte yapılan grev “%99kim?” diye soranlara da“işçi sınıfı”nın yanıtınıverdi.

Sermayeyle çatışmayıgöze alamayan sendikalarıngrev kararı almamasınarağmen, tüm kenti içinekatarak, meydanları, yolları,limanları boykot ederekgerçekleştirilen bu yenieylemlilik biçimiOakland’da eskinintecrübesiyle yeninindinamizmini de bir araya

getirmiş oldu. Oakland’da1946 yılında yapılan genelgreve 100 binden fazla kişikatılmış ve kent ABD sınıfmücadelesi tarihi açısındanunutulmaz bir deneyime evsahipliği yapmıştı.

Oakland’da yaşanan de-neyimin ülke geneline yayıl-masından devlet, işgal ey-lemcilerinin “zenginlerinaracı” olarak atfettiği polisgücünü ABD çapında kuru-lan kamplara saldırttı. Ça-dırlar polis tarafından zor-baca söküldü. New York’ta-ki kampa bağışlanan yakla-şık beş bin kitabın polis ta-rafından çöpe atılması,

meydanlar gibi beyinlerinde “tertemiz” hale getiril-mek istendiğini gösterdi.

Polis meydanları gazla,copla, helikopterle “temiz-ledi.” Ancak meydanlar bir-kaç saat içerisinde yine“servet düşmanları”yla dol-du. Polisin tüm saldırılarınarağmen eylemler ülke ça-pında yayılmaya devamederken, Oakland’da işçi sı-nıfının öncülüğünde yükse-len sistem karşıtı mücadeleçağrısı finans kapitalin mer-kezine en net mesajı vermişoldu. ABD’den gelecek “enhayırlı savaş”ın haberiniverir gibiydi.

AABBDD iişşbbiirr--lliikkççiilleerriinniinnddeenneettiimmiinn--ddeekkii AArraappBBiirrlliiğğii iilleeTTüürrkkiiyyee,,

EEssaadd’’ıı kkıısskkaa--ccaa aallııpp mmuu--

hhaalliifflleerriinnöönnüünnüü

aaççmmaayyaaççaallıışşııyyoorr

Kolombiya Silahl›Devrimci Güçleri – HalkOrdusu’nun (FARC-EP) lideriAlfonso Cano, 4 Kas›m günüKolombiya ordusunun düzen-ledi¤i operasyonla katledildi.Cano, örgütün efsaneviönderi ManuelMarulanda’n›n 2008 y›l›ndakalp krizi geçirerek hayat›n›kaybetmesinden sonraörgütün lideri olmufltu.1990’daörgütün fikriönderiJacoboArenas’›nöldürülmesin-den bu yanaFARC-EP’ninideolojikönderi olarakkabul edilenCano’nunöldürülmesi,sa¤c› devlet baflkan› ManuelSantos taraf›ndan, “örgütevurulan en büyük darbe”olarak adland›r›ld›. ABDtaraf›ndan Cano’nun bafl›na 4milyon dolar ödül konmufltu.Operasyona çok say›da ABDve ‹srailli özel askerin dekat›ld›¤› ö¤renildi.

HAP‹SHANE VEYAMEZARDA BARIfi

Cano’nun cans›z bedeniylebirlikte televizyondanKolombiyal›lara seslenenSantos, FARC-EP’ninda¤›lmak üzere oldu¤unuiddia ederek örgüt militan-lar›n› teslim olmaya ça¤›rd›.FARC-EP gerillalar›na “Yahapishane ya mezar” diyerekKolombiya’ya “bar›fl”

getirece¤ini savunanSantos’un sözleri, FARC-EP’yeyönelik fliddet eylemlerinindevam edece¤ini gösterdi.Bir yandan operasyonlar›sürdürüp di¤er yandan"bar›fl” diyen, ülkede SriLanka modelini tart›flt›ran,gerillalara yönelik kimyasalsald›r›lar düzenleyen Santos,bize elbette hiç yabanc›gelmiyor. Santos’un bar›fl for-

mülüne gerillalar›ncevab› flöyle oldu:”Bar›fl gerillan›ntasfiye edilmesiylede¤il, ayaklan-man›n neden-lerinin ortadankald›r›lmas›ylagelir…”

1964 y›l›ndanberi mücadeleveren FARC son 3y›ld›r yönetim

kadrosundan birçok ismi kay-betti. Örgütün kurucusu Ma-nuel Marulanda 2008’de kalpkrizi sonucu hayat›n› kaybe-derken, örgütün önde gelenisimleri Raul Reyes ve IvanRios da ayn› y›l yaflamlar›n›yitirdiler.

YAN‹ L‹DER JIMENEZMono Jojoy lakapl›, örgü-

tün askeri lideri Jorge Bricenogeçen y›l yap›lan bir operas-yonla katledilmiflti. AlfonsoCano’nun da katledilmesiylebirlikte örgütün yeni liderininkim olaca¤› tart›flmalar› uza-madan FARC-EP taraf›ndanyap›lan aç›klamayla TimoleonJimenez’in örgütün yeni lide-ri oldu¤u aç›kland›.

Katillere inatsavaşa devam

Ateş Ortadoğu’nun fitili Suriye’de

Page 6: 144'üncü sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

617 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

Vadi çözüm Gökçek yıkım diyor

Adana Seyhan Belediyesi’ninBarış ve İsmetpaşa mahal-

lelerinde uygulamya koyduğukentsel dönüşüm projesine karşıkurulan Barınma Hakkı Bürosukazanımlarla ilerliyor. Son olarakSeyhan Belediye Başkanı AzimÖztürk, büro temsilcileriyle gö-rüşerek taleplerini dinledi. Öz-türk daha önce mahallelilerin ev-lerinin yıkımı anlamına gelenkentsel dönüşüm projesini kıyası-ya savunmuş, halkın görüşmetaleplerini reddetmişti.

MÜCADELE F‹K‹RLER‹ DE⁄‹fiT‹RD‹

Barınma Hakkı Bürosu,Belediye Meclisi’nde AKP, CHP,MHP ve BDP’nin desteklediğikentsel dönüşüm projesinde karşımuhalefet örgütlemeye başladı.Bu muhalefete ilk yanıt CHP’dengeldi. 30 Ekim günü BarınmaHakkı Bürosu'nu ziyaret eden

CHP’li Belediye Meclisi üyeleri,Barınma Hakkı Bürosu temsilci-lerini dinledikten sonra hiç kim-senin mağdur olmaması gerekti-ğini söyleyerek projeyi araştıra-caklarını belirttiler.

Barınma Hakkı Bürosu temsil-cileri, Belediye Meclis toplantısıöncesinde MHP ile görüştü.MHP, kentsel dönüşüm projesiiçin çok emek sarf ettiklerini veprojeyi destekleyeceklerini be-

lirtti. Görüşmenin ardındanBarınma Hakkı Bürosu temsilci-leri Belediye Meclis toplantısınagirdi. Daha önceden mahalleyegiderek halkın kentsel dönüşümleilgili düşündüklerini dinleyen vebüro ile görüşen BDP grubu sözaldı. BDP Meclis Gurubu BaşkanVekili Navaf Ok’un yaptığıkonuşmada kendilerinin halkınsorunlarını meclis toplantısınataşımakla görevli olduğunu

söyleyerek bu konun toplantıdatartışılmasını sağladı. Öncedenprojeyi destekleyen siyasal partil-er, barınma hakkı mücadelesininardından kararlarını değiştirdi.

KURTULUfi HEP B‹RL‹KTE GELECEK

Yapılan tartışmaların ardındanCHP, MHP ve BDP’nin kentseldönüşüm projesinin halkı madurettiğini söyleyerek belediyebaşkanı Öztürk’ün mahallelilerinsorunlarının dinlenmesi gerektiğisöylendi. Baskılara dayanamayanÖztürk, salonda bulunan temsil-cilerle görüştü.

Temsilcilerin ad ve adreslerinialarak sorunlarını çözecekleriniifade eden Öztürk’e temsilciler“Bu sorun sadece bizimsorunumuz değil. Biz mahalleadına buradayız ve sorun tümmahallenin sorunu. Herkesinsorununu çözmek zorundasınız"diyerek toplantıdan ayrıldılar.

Van’dan Gerze’ye AKPiktidar›n›n suretiVan depreminin üzerinden günler geçiyor fakat

medyatik tabirle “yaralar sarılmıyor” aksinefelaket gün geçtikçe büyüyor. İlk depreminardından kentte en büyük sorun barınma veısınma olarak tanımlanmıştı. Binlerce insandepremin üzerinden günler geçmesine rağmensokakta kaldı. Türkiye’nin dört bir yanından Van’agönderilen yardımlar bir türlü tasnif edip ihtiyacıolanlara ulaştırılamadı. Su ve kanalizasyon sorunuda çözülemeyince sağlık sorunları baş göstermeyebaşladı. Bu sorunlar 5.6 büyüklüğündeki ikinci

depremle derinleşti. İlkdepremde hasar görenbinalar çöktü. Van ValisiMünir Karaloğlu ve Çevre veŞehircilik Bakanı ErdoğanBayraktar tarafından“evlerinize dönün” çağrısınauyan Vanlılar ikinci bir yıkımyaşadı.

Depremden 20 gün sonrakentte manzara şöyle: Yüzbinlerce insan kenti terketmek için yollarda. Su vealtyapı ihtiyacı halen giderile-memiş birkaç çadırkent varve hasar tespit çalışmalarıhala sürüyor. Peki Van’damerkezi idare ve yerel mülkiidare neden bir türlü durumu

düzeltemedi? Bu sorunun cevabını AKP’nin niteliği ve misyo-

nunda bulmak mümkün. AKP, öyle olduğunuiddia etse de, Türkiye halklarının demokrasiözlemine, eşit ve insanca bir yaşam talebinecevap vermek için iktidara gelmiş bir siyasi partideğil, uluslararası sermayenin çıkarları doğrul-tusunda Türkiye’nin neoliberal dönüşümünüsağlamakla görevli bir siyasi parti. AKP, neolibera-lizmin piyasalaştırma, güvencesizleştirme,özelleştirme ilkelerine sıkı sıkıya bağlı, sosyal vesiyasi hayatın gericileştirilmesi projesini yürüten biriktidar partisi. Şimdilik onun şahsında temsiledilen “yenilenmiş devlet aygıtı” halk için, varlıkgöstermiyor. Devlet bürokrasisinden kamukurumlarına, AKP eliyle örgütlenen yaşamın heralanı, İslamcı-neoliberal projenin ilkelerine bağlıkalınarak yeniden biçimlendiriliyor. Karşımızdasermayenin ihtiyaç ve taleplerini karşılamak içinen temel yaşamsal ihtiyaçları, doğanın sunduğuzenginlikleri piyasaya açmak üzere çalışan, emeğiucuzlaştırmak ve esnekleştirmek için çabalayanbir parti var. Çıkarttığı yasalarla, göreve getirdiğikadrolarla devlet aygıtını bu amaçlar etrafındaörgütlüyor. İşte bu nedenle AKP yıkmayı, yoketmeyi biliyor ama yaşatmayı beceremiyor.

Sağlık hizmetlerini ‘sağlıkta dönüşüm progra-mıyla’ çökerttiği için Van’da yıkılmış hastanelerde,yorgun sağlık emekçileri binlerce insanın derdinedeva olmaya çalışıyor ama AKP’li Sağlık Bakanıancak, muayene olan depremzedelerden sağlıktakatılım payının nasıl alınabileceğini anlatan yön-erge yayımlayabiliyor.

Sosyal devletin kurumlarını tasfiye edip sosyalpolitikaları cemaatçi/sadakacı yardım politikalarınahavale ettiği için bugün Van’da evsiz kalanlarabarınak, aç kalanlara aş, ortada kalanlaragüvenceli bir gelecek vaat edemiyor.

Kurduğu İslamcı-neoliberal düzenek nedeniyleAKP Van’daki depremde evi başına yıkılan yüzbinlerce Vanlı’nın barınma ihtiyacını çözemez.Ancak çıkardığı kararnamelerle tüm ülkede yok-sulların evlerini kentsel dönüşüm projeleri kap-samına alacak yasal düzenlemeler yaparakbarınma haklarını gasp edebilir.

Van depremi sonrası “bölgesel güç olduk” saf-satasına inanıp bir de bunun kibrine kapılarak dışyardımları reddeder ama Malatya Kürecik’e NATOüssü kurulmasını kuzu kuzu kabul eder.

Van’da deprem sonrası ihtiyaç duyulan kamuhizmetleri için doktorları, hemşireleri, polisi,askeri, mühendisi, mimarı (onlar istese bile) sefer-ber edemez. Ama Solaklı’da HES’lere, Gerze’determik santrale, Aydın Çine’de rüzgar enerjisantrallerine karşı direnen köylülere karşı polisi,askeri seferber eder. Hatta ambulanslarla gazbombası, itfaiye araçlarıyla tazyikli su saldırısı içintakviye yapar. Devletin tüm kurum ve araçlarınısermayenin amansız doğa talanına kalkan olmakiçin devreye sokar.

Bu örnekler bile devlet aygıtının yaşatmak veyaraları sarmak üzere örgütlenmediğini ortayaçıkartmaya yetiyor. Van depreminin ardındanortaya çıkan manzara rant odaklı şehircilikanlayışıyla, kar odaklı hizmet üretimi politikalarıyla,cemaatçi/sadakacı sosyal politikalarıyla beraberAKP’nin İslamcı-neoliberal kamusal düzenininçöktüğünü haber veriyor.

[email protected]

Recep TayyipErdoğan’ın bizzatyönettiği bir

operasyon şeklinde büyüyenkentsel dönüşüm projeleriDikmen Vadisi’nde yenidengündemde. 6 yıldır sürenbarınma hakkı mücadelesiile simgeleşen DikmenVadisi, başbakanından icazetalan Gökçek’in saldırılarıylakarşı karşıya.

ALEL ACELE MECL‹STOPLANTISI

Kurban Bayramı’ndanönce bir heyet göndererekbarınma sorununu bitirmekistediğini söyleyen Gökçek,başbakanın ‘Ne pahasınaolursa olsun eski evleriyıkacağız’ açıklamalarınınardından kentsel dönüşümprojelerine hız kazandırdı.Bir taraftan halkla müzakereeden Gökçek, diğer yandanda barınma hakkını savunan-lara karşı adeta savaş ilanetti. 10 Kasım’da yapılanAnkara Büyükşehir Beledi-ye Meclisi toplantısında Dik-men Vadisi için yıkım önerisialelacele gündem yapıldı veoy çokluğuyla kararabağlandı. Toplantının heranında Dikmen Vadisi için“Orada ideolojik gruplar varorayı yıkmalıyız” diyenGökçek, bu kararla yıkımınetrafını örmeye başladı.Katıldığı televizyon program-larından, bölgedekigazetelere kadar her mecra-da Vadi’ye gerçekleştireceğisaldırıyı anlatan Gökçek, biryandan da barınma hakkımücadelesi verenleriitibarsızlaştırmaya çalıştı.

BARINMA HAKKIMÜCADELES‹N‹ ‹T‹BAR-SIZLAfiTIRMA G‹R‹fi‹M‹

Ankara BüyükşehirBelediyesi (ABB) tarafındançıkartılan “BüyükşehirAnkara” isimli bültendeDikmen Vadisi’ni hedef alanGökçek belediye aracılığıylahalkı şu şekilde uyardı;“Umarız Dikmen 4. ve 5.Etap sakinlerindenanlaşmayı yapmayan vatan-daşlarımız bir hafta

içerisinde durumudeğerlendirerek sonşanslarını iyi kullanırlar...”ABB’nin bülteninde DikmenVadisi Barınma HakkıTemsilcisi Tarık Çalışkan’aözel bir ilgi gösterildi.Çalışkan’ın verdiği eskibeyanatlar kesilip Gökçek’inişine gelen bir şekilde bül-tende yer aldı.

HALK GÖKÇEK’‹ UYARDIYıkım kararını öğrenen

Vadi halkı, ilk olarakGökçek’in ‘savaş planını’kamuoyuyla paylaştı.Gökçek’in savaş planına göre“Vadi’ye giden yollarkapatılacak, elektrik ve sukesilecek, kötü bir görüntüvermemek için içeriye basındahil hiçbir kurum alınmaya-cak, Barınma HakkıBürosu’na ve direnişe önder-lik edenlerin evleri ilk etaptayıkılacak, hatta yıkımdanbirkaç gün önce mahalle

önderleri gözaltına alınacak.10 adet sallama tabir edilenpaletli yıkım kepçesi, 90 adetsair dozer ve kepçe teminedilmiş durumda. 500 işçievlerin eşyalarını boşaltmaküzere belediye birimlerindenseçilmiş ve listesi hazırlanmışdurumda. Bir hafta sürmesiplanlanan yıkımçalışmalarına eşlik etmeküzere çevre illerden çevikkuvvet takviyesi yapılacak.Dikmen Vadisi’nde belediye

ekipleri ve çevik kuvvetin birhafta karargâh kurması içingerekli tedbirler alınacak.Yıldız Polis Karakolu’nunyakınındaki araziye kurula-cak büyük bir sahraçadırından operasyon idareedilecek.”

Gökçek’in planlarınıkamuoyuyla paylaşan Vadihalkı, yıkımlara karşı sonunakadar direneceğini duyurdu.Gökçek’in, girişeceği yıkımıher yerde anlatması üzerine

mahalle halkı da seferberlikilan etti. Barikatlar kuranhalk, konuyu Ankaramuhalefetinin gündeminegetirdi. Ankara kent muhale-feti deVadi halkına destekverdi.

Yıkım tehdidine karşıbarikatlar kuran halkgelebilecek saldırılara karşı14 Kasım günü nöbet tut-maya başladı. Ankara kentmuhalefeti de Vadi'yi ziyaretederek Vadililerle berabernöbet tuttu.

SES Ankara ŞubeBaşkanı İbrahim Kara,Eğitim Sen MYK ÜyesiBetül Korkut, HalkevleriÖrgütlenme Sekreteri KutayMeriç, Mamak BelediyesiMeclis Üyesi Yusuf Sağlık veyazar Temel Demirer'inkatıldığı destek nöbetineBDP Milletvekili ErtuğrulKürkçü de katıldı. KürkçüVadi sorununu TBMM’yetaşıyarak aynı gün Meclis’teVadi’nin yıkımına dikkatçeken bir basın toplantısıdüzenledi.

Vadi halkı 15 Kasım’daAnkara BüyükşehirBelediyesi önünde diyalog-dan yana olduklarını belirt-mek için bir ‘çözüm masası’oluşturdu.

GÖKÇEK MASADAVadiyi yıkmakta kararlı

olduğunu her yerde belirtenve halka “Anlaşmaya vara-mazsak evleri yıkacağız.Enkaz bedeli bile alamaya-caklar” açıklamalar yapanGökçek, Vadi halkınınkararlı duruşu sonucubarınma hakkı bürosu tem-silcileriyle 16 Kasım günügörüşmek zorunda kaldı.

6 yıl önce ‘bir grup çapul-cu’ olarak nitelendirdiğiVadi halkıyla aynı masayaoturan Gökçek, projedenVadililerin neler beklediğinidinleyerek kendi önerilerinisöyledi. 13 mahalle temsil-cisinin katıldığı ve yaklaşıkbir saat süren toplantınınardından mahalle halkıGökçek’in sunduğu tekliflerideğerlendirmek içinGökçek’in yanından ayrıldı.

Gökçek, Dikmen Vadisi’ni yıkmak için saldırı planı hazırladı,Vadi halkı da direniş hazırlıklarına başladı. Geri adım atanGökçek, ‘çapulcu’ dediği Vadi halkıyla masaya oturdu

Görmeyen gözleri direniş açtı

AKP’nin barınma hakkı-na yönelik artan saldı-

rılarına karşı yaşanabilir ko-nut hakkını savunanlar kon-greye gidiyor. Verdiklerimücadeleyle barınma hakkıdirenişlerinin simgeleşen is-mi Barınma Hakkı bü-rolarının çağrısıyla yapılacakBarınma Hakkı Kongresi11 Aralık tarihindeAnkara’da gerçekleştirile-cek.

ANKARA’DA HAZIRLIKTOPLANTISI YAPILDI

Barınma hakkınasaldıran 8 projenin yer aldığı

15 Mahalleden 75 temsil-cinin katılımıyla MimarlarOdası Ankara Şubesi’ndehazırlık toplantısı gerçekleş-tirildi. Toplantıda mahalleli-ler kongre için nasıl bir ça-lışma programıizleyeceklerini belirledi. Buçalışma programına göre;barınma hakkı mücadelesiverilen her mahalledehazırlık komiteleri kurul-masına karar verildi. Bukomiteler tarafından belir-lenecek olan temsilcilermerkezi hazırlık komitesinioluşturacak. Bu komitebarınma hakkı kongrtesine

gidilen süreçte diğer illerdebarınma hakkı mücadelesiveren halkı kongreçalışmasına dahil edecek.Barınma Hakkı Büroları,Ankara’daki çalışmalar için20 bin adet çağrı metnibastırılarak neredeyse tümevlere ulaştırmayı düşünü-yor. Ayrıca kongre, kentmerkezlerinde ve mahallel-erde kurulacak standlarla,halka duyurulacak.

‘D‹KMEN, KONGREN‹NAC‹L‹YET‹N‹N KANITIDIR’

Dikmen’e yönelik

saldırının gündemde olduğubir süreçte yapılan toplantı-da, yıkımlara karşı birliktemücadele edilerek kazanı-mın mümkün olacağını ifa-de eden Vadi halkı, kentseldönüşüm projeleri kap-samındaki mahallelilerinmücadelelerini birleştirmesigerektiğini belirtti. Barnmahakkı mücadelelerininbirleşmesi açısından kon-grenin önemli bir adımolduğu tespitinin ön planaçıktığı toplantıda, mahalle-lerden gelen temsilciler desöz alarak kendi mahal-lelerindeki durumu anlattı.

Barınma hakkı mücadeleleri birleşiyorDikmen’leomuz omuza

Adana:‘Dikmen’inyanındayız’

Melih Gökçek’in Dikmen Vadisi’niy›kaca¤›n› aç›klamas›n›n ard›ndanAdana Seyhan ‹lçesi’ndeki ‹smetpaflave Bar›fl Mahallesi Bar›nma Hakk›Bürosu bir bas›n toplant›s›gerçeklefltirdi.

Toplant›da konuflan Fadime Temur,AKP’nin depremi, sermayedarlar içinkara çevirmeye çal›flt›¤›n› söyledi.Baflbakan›n ‘Eski binalar› ne pahas›naolursa olsun y›kaca¤›z’ aç›klamas›n›nGökçek’e cesaret verdi¤ini belirtenTemur, “Adana’da rantsal dönüflümekarfl› eme¤imizi ve gelece¤imizi savu-nanlar olarak Dikmen Vadisi halk›n›nhak aray›fl›n› sahipleniyoruz” dedi.

Halk›n bar›nma hakk›na sald›rantüm yöneticilere seslenen Temur,yaflam alanlar›na dair söz ve kararhakk›n›n kendilerinde oldu¤unu söyle-di. Temur, aç›klamas›n› flu sözlerlesonland›rd›: “Dikmen vadisi halk›n›ndirenifli bizim direniflimizdir. Onlarayap›lacak tüm haks›zl›klar› bizeyap›lm›fl sayarak tepkimizi hep birlikteverece¤imizi duyuruyoruz.”

Halkevleri ‹stanbul Bar›nma Hakk› Atölyesiy›k›m tehdidi alt›ndaki Dikmen Vadisi halk› iledayan›flma amac›yla bir ça¤r› yay›mlad›.

Bafl›büyük Do¤ay› ve Tabiat› Koruma veGüzellefltirme Derne¤i, Derbent GüzellefltirmeYard›mlaflma Derne¤i, Gülsuyu Gülensu Yaflam veDayan›flma Merkezi Derne¤i, ‹mece Toplumunfiehircilik Hareketi, ‹stanbul Halkevleri, KocataflMahalle Derne¤i, Konut Hakk› Koordinasyonu,Maden Mahallesi Kültür ve Sosyal Yard›mlaflmaDayan›flma Derne¤i, Politeknik, Tozder Dikmen’eyap›lacak bir sald›r› karfl›s›nda dayan›flma için bir-likte hareket edeceklerini ilan etti.

ÖzgeYurttaş

‘Görşmelerin güvencesi barikattır’Yap›lan görüflmelerde Gökçek, Vadi halk›n›n yerinde ›slah

talebini reddederek Do¤ukent mevkiinde arsa satmay› teklifetti. Sonra da Dikmen Vadisi d›fl›nda TOK‹ iflbirli¤i ile yap›lankonutlar› taksitlle vermeyi önerdi. Bu konutlar yap›lana kadarda sözleflme imzalayacak olanlara kira yard›m› yapmay› teklifetti. Vadi halk›, 6 y›l sonra ilk kez Gökçek’ten bir teklif alm›fl

oldu. Bu vadi halk›n›n hak sahibi oldu¤unun Gökçek taraf›ndanilan› anlam›na geliyor. Vadi halk› çözüm masas›n›nkuruldu¤unu, bunun art›k bir süreç oldu¤unu, kendilerinin deöneri ve tekliflerinin olaca¤›n› söylüyor. Y›k›m tehtidinin geçme-di¤ini söyleyen vadililer “barikatlar›m›z kalkmayacak, barikat-lar›m›z müzakere sürecinin güvencesidir” diyorlar.

Page 7: 144'üncü sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

717 Kasım 2011 / 30 Kasım 2011

Peri Suyuiçin ‘özel’önlem

Elazığ, Dersim ve Bingölsınırında bulunan Peri

Suyu’nda baraj kurmakisteyen Limak Holding,bölge halkının derelerinesahip çıkması ve 9 Ekim’dekitlesel bir eylem düzen-lemesi üzerine projeyikendine özgü yöntemlerlekoruma yoluna başvurdu.

Şirketin inşa ettiği ve 2010yılındaki açılışta TayyipErdoğan’ın ‘modern karakol’olarak sunduğu KoçyiğitlerKarakolu’na 100 askeryerleştirildi. Bölge halkınıniddiasına göre askerlerinihtiyaçları ve masraflarıLimak tarafından karşılana-cak.

Bu da “şirket-devlet”kavramının Peri Suyu’ndahayata geçmesi anlamınageliyor. Askerlerin yerleştiril-mesiyle sınırlı kalmayanLimak Holding, eğitimli 50kişilik özel güvenlik biriminide bölgeye getirdi. Özelgüvenlikçilerin ilk icraatı iseproje alanının yakınındakidireniş çadırlarını şantiyedenayırmak oldu. Güvenlikler,çadırların ve şantiyeninarasındaki alana kilometre-lerce uzunlukta dikenli telördü. Bölge halkı ise korun-ma yöntemlerine karşı PeriSuyu’na sahip çıkmaktakararlı.

Velilerimzalarıteslim ettiBahçelievler Halkevi

Eğitim Hakkı Meclisi,Mustafa Kemal İlköğretimOkulu’nda zorla toplananaidat paralarına karşıtopladığı 500 imzayı okulmüdürüne verdi.

İmzaları teslim etmeküzere 3 Kasım günü okulmüdürü ile görüşen veliler,aidat paralarını ödemeye-ceklerini, ihtiyaçların MilliEğitim tarafından karşılan-ması gerektiğini belirttiler.Eğitiminparalılaştırılmasının niteliğidüşürdüğünü söyleyen veli-ler, parasız ve niteliklieğitimin bir hak olduğunuvurguladılar. Veliler,“Bugün bizden 100 TLaidat parası istiyorsunuz.Seneye daha fazla isteye-ceksiniz. Bizler bu paralarıödedikçe eğitim daha fazlaparalılaşacak” dediler.

Okul müdürünün“İhtiyaçlarımızkarşılanmıyor. Bu çarkındönmesi için para vermenizgerek” demesine tepkigösteren veliler, parasızeğitim çalışmasını büyüte-ceklerini bir kez dahasöyleyerek okuldan ayrıldı.

Solaklı direnişi halklara örnek

Neoliberal politikalarlasağlığı paralılaştırmak

için çalışmalarını hız kesme-den sürdüren AKP yeni yılabüyük bir adımla girecek.

Kimin ne kadar primödeyeceğini belirlemeküzere yapılması gerekengelir testi ve hazırlıklarıntamamlanamamasınedeniyle 2012 yılına kadarertelenen Genel SağlıkSigortası (GSS) 1 Ocakitibariyle yürürlüğe girecek.GSS’nin yürürlüğe girme-siyle beraber yeşil kartlılarda Sosyal GüvenlikKurumu’nun (SGK)yapacağı gelir testiyle sigortakapsamına alınacak. Testigeçemeyenler ise prim öde-mek zorunda kalacak.

TEST BAŞLIKLARI: ELEKTRİK, SU, TELEFON

Yeşil kart sahipleri, har-camaları, taşınır ve taşın-mazları ile bunlardan doğanhakları da dikkate alınarak,banka kredi kartı harca-malarından, kira ödemeleri-ne, kira gelirlerinden tutunda elektrik, su, telefon kul-lanımlarına kadar birçokayrıntıyı içeren yöntemler veveriler kullanılarak teste tabitutulacak.

Test, Aile ve SosyalPolitikalar Bakanlığıtarafından uygulanacak.Tam olarak netleşmeyen butest yönteminin sonucundaolarak ise 9,5 milyon yeşilkartlının en az 5 milyonununprim ödemek zorunda kala-cağı tahmin ediliyor.

HERKESE PARASIKADAR SAĞLIK

Test sonucunda çıkangelir rakamı asgari ücretinüçte birinden daha az olan-ların primi devlet tarafındanyatırılacak. Bu durumdageliri 279 liradan fazla olanherkes sağlık hizmetindenyararlanabilmek için devleteprim ödemek zorunda kala-cak.

YASA BUGÜNYÜRÜRLÜĞE GİRERSENE KADAR ÖDERİZ?

Yasa bugün yürürlüğegirse aylık geliri 279 lira ilebrüt asgari ücret tutarı olan887 lira arasında olanlar,brüt asgari ücretin üçtebirinin yüzde 12’sine karşılıkgelen 34 lira düzeyinde GSSprimi ödeyecek. Brüt asgariücret ile 1.674 lira arasında

geliri olanlar ise brüt asgariücretin yüzde 12’sinekarşılık gelen 100 lira, brütasgari ücretin iki katındanfazla geliri olanlar ise brütasgari ücretin iki katınınyüzde 12’si yani 201 liratutarında prim ödeyecek.

SAĞLIKTA TASARRUFÖLÜM DEMEKTİR

Sağlık harcamalarıTürkiye’de bütçenin yüzdeyüzde 5’ini oluşturuyor. Buyüzde 5 içerisinde ilaç vetedavi hizmetlerinin payıyüzde 3.35 oranında. Gerikalan yüzde 1.6’lık oran iseSağlık Bakanlığı harcamalarıiçin kullanılıyor. Bu harca-

maların önemli bir kısmı,özel sağlık kurumları ve ilaçharcamaları yoluyla ilaçşirketlerine gidiyor.

Kamu bütçesiyle özelsektörü büyüten AKP, sağlıkharcamalarının üzerindeyarattığı yükü hafifletmekiçin halkın haklarında tasar-rufa gidiyor.

Muayene ve reçeteyiparaya bağlayan hükümetyeşil kart sistemini ortadankaldırarak bütçedeki sağlıkgiderleri kaleminde 4.4 mil-yar liralık bir düşüşsağlamayı hedefliyor. Özelsektöre teşvik primleri veri-lirken kamuda sözde tasar-rufa gidiliyor.

D irene direne kazanacağız”sloganı yükselenSolaklı’nın sarp ve yamaç

yollarında kazanan halk oldu. Trabzon'un Çaykara İlçesi'nde

Solaklı Vadisi'nde yapılmak istenenhidroelektrik santraline (HES)karşı direnen köylüler haklarınıadeta savaşarak kazandı. Yapılmasıplanlanan HES’lere karşı mahkemetarafından verilen “yürütmeyi dur-durma” kararını hiçe sayanHES’cilere direnen köylüler, eldeettikleri hukuki kazanımlarını dahijandarmanın ve polisin önüne kur-dukları barikatla savunmak zorun-da kalıyorlar.

SOLAKLI’DA NELER OLUYORDoğasına, suyuna ve yaşama

hakkına sahip çıkan Solaklı halkınaHES’çilerin ilk saldırısı Eylülayında geldi. Halkın kararlıduruşuyla karşı karşıya kalan vegeri adım atan şirketin ikincisaldırısı 3 Kasım tarihinde geldi.

Mahkemenin yürütmeyi durdur-ma kararına rağmen şantiyeçalışmalarını başlatmak için bölge-ye jandarma ve polis eşliğindegelen HES’cileri yollara barikatkuran köylüler karşıladı. Ateşleryakan köylüler uzun süre kurduk-ları barikatın başında bekledi.Jandarma ise değişik uygulamalarla

halkı sindirmeye çalıştı. Bu uygula-malardan biri “Üzerinde bombavar” diyerek üç kişiyi göz altınaalmak oldu. Diğeri ise farklı bölge-lerden Solaklı halkına desteğegelenlerin yol boyunca kimlik kon-trolüne tabi tutulması ve savcılıktanalınan “provokatörlük şüphesi”gerekçeli izinle arabalarının aran-ması oldu.

Yapılan her türlü baskıya karşıyaşama hakları için direnenSolaklılar geri adım atmadı. 4Kasım günü saat 05:30’da jandarmatarafından ilk fiili saldırıgerçekleştirildi. Saldırıda 16 kişiyaralanırken 10 kişi gözaltınaalındı. Gözaltına alınanlar ise herhangi bir işlem yapılmadan tekrarserbest bırakıldı.

DİRENE DİRENESolaklı halkı bu direnişlerinin

karşılığını ise hızlı bir şekilde aldı.Yaşanan çatışmanın ardındanHES’i yapacak olan Bugato EnerjiA.Ş. geri adım atmak zorundakaldı. HES çalışmalarını durdur-duğunu açıklayan şirket, işmakinelerini de bölgeden çekti.Halk ise köylerini terk eden işmakinelerini taş yağmurunatutarak bir daha geri dönmemeleriyönünde mesajını verdi.

SOLAKLI’YLA OMUZ OMUZA4 Kasım da gerçekleşen saldırıya

ilk tepkiler yine aynı gün içerisindeAnkara ve İstanbul Halkevle-ri’nden geldi. Polis, Ankara’daİçişleri Bakanlığı önüne yürümekisteyen Halkevcileri çember içinealarak adeta Solaklı’daki faşizmiAnkara’nın göbeğine taşıdı.Halkevleri Çevre Hakkı Meclisiadına açıklama yapan MustafaEberliköse, AKP iktidarının ve kol-luk kuvvetlerinin şirketlerin men-faatleri için halka saldırdıklarınısöyledi. İstanbul’da GalatasarayLisesi önünde yapılan basın açıkla-masında ise Solaklı halkına yapılansaldırının AKP’nin inşa ettiği neoli-beral gerici rejimin karakterini birkez daha gözler önüne serdiğibelirtildi.

OKUMUŞ İNSAN ORADAYDISolaklı halkına bir destek de

Karadeniz Teknik ÜniversitesiÖğrenci Kolektifi’nden geldi.Olayların çıktığı günden itibarenSolaklı’da bulunan Kolektifçiler,eğitimin paralılaştırılmasına karşıverilen mücadelenin doğanıntalanına karşı verilen mücadeledenfarksız olmadığına dikkat çekerekFındıklı direnişini nasıl savundu-larsa Solaklı direnişini de öyle savu-nacaklarını belirttiler.

Solaklı gösterdi: Eğer yoksul halk direnerek bir hak kazanmış-sa bunu uygulamaya geçirmek için de direnmesi gerekir

AKP’nin uzun süren uğraşlarının ardından yılbaşında yürürlüğe girecek olan GSS ile yaklaşık 5 milyonyoksul yeşil kartını kaybedecek. Aylık 279 lira geliri olan yurttaşın 34 lira prim ödemesi gerekecek

Yeşil kartlıya test geliyor

Paran yoksaambulans yok

‹zmir’in Çi¤li ‹lçesi’nde ba¤›rsak kanseri has-tas› Mehmet Saltan, 300 liras› olmad›¤› içintedavisine gidemedi. Durumu Halk›n Sesi’neanlatan ba¤›rsak kanseri olan 63 yafl›ndakiMehmet Saltan’›n yak›n› Zeynep U¤ur, Saltan’›n10 y›ld›r Yeflilyurt Devlet Hastanesi’nin hastas›oldu¤unu, Yeflilyurt Devlet Hastanesi’ndentaburcu edildi¤ini ancak tedavisi için belirli gün-lerde hastaneye gitmesi gerekti¤ini söyledi.

Kendi imkanlar›yla hastaneye gidemeyecekolan Saltan, tedavinin olaca¤› 14 Kas›m günühastaneden ambulans talep etti. Ambulansolmay›nca 112 Acil’i arayan Saltan, 112’nin acildurumlara bakt›¤›n›, belediyenin kendilerineyard›mc› olabilece¤ini ö¤rendi. Saltan’›n kardefliZeynep U¤ur, Çi¤li Belediyesi’ne baflvurdu. Çi¤liBelediyesi yetkilileri elindeki ambulanslar›ndolu oldu¤unu söyledi. Uzun süre ambulansarayan Çi¤li Belediyesi de ambulans bulamad›.

Saltan son çare olarak özel flirketlere aithasta nakil araçlar›na baflvurdu. Arac›n bedelin-in 300 lira oldu¤unu ö¤renen Saltan’›n, 14Kas›m tarihindeki tedavisi yap›lamad›. AncakSaltan bir sonraki tedavisinin olaca¤› 16 Kas›miçin ambulans bulabildi. Ambulans› Çi¤liBelediyesi sa¤lad›.

Solaklı’da kadınlar, şantiye kurmak için vadiye gelen iş makinelerine karşı etten duvar ördü.

Savaşın ve depremin vurduğu yok-sulları, bir yandan da AKP’nin zam ve

zulüm düzeni vuruyor. Doğalgaz, elektrik,ulaşım ve vergilerdeki son zamlar ile bir-likte krizin faturasını halka yüklemeyeçalışan AKP’ye karşı halk sokağa çıkıyor.Zamlara karşı pek çok ilde yapılan tepkieylemleri mahallelere de yayılıyor.

4 Kasım Cuma akşamı Okmeydanıhalkı, zamlara karşı insanca yaşamyürüyüşü gerçekleştirdi. Yürüyüş sırasındaOkmeydanlı Halkevciler “Yoksullukkaderimiz değil, insanca yaşam için zam-lara hayır” dedi. 200 kişinin katıldığıyürüyüşe mahalleli alkışlarla destek verdi.

‘BU DÜZENİN ADI AKP’Sağlık ocağı önünde yapılan basın

açıklamasında yoksulluk ve savaşın kaderolmadığı, insanca yaşamın ise bir hakolduğu vurgulandı.

Asiye Çil’in okuduğu açıklamada “Buülkede yoksulsan depremde ölürsün.Kimin içi savaştığını bilmeden savaştaölürsün. Zamlarla geçinemez, yineölürsün. Bu ölüm düzeninin adı AKP’dir”denildi. 9 ayda bir ulaşıma zam yapıldığını,özelleştirmelerin sonuçlarının halka yük-lendiğini, beslenme ihtiyaçlarından kâredinildiğini söyleyen Asiye Çil, bunakarşın “ekonomi iyi gidiyor” masalının

sürdürüldüğünü ifade etti. Açıklamadavergi zamlarının “güncelleme” olaraksunulduğu, AKP’nin kalıcılaştırdığıdeprem vergilerinin halka zam olarak geridöndüğü de söylendi.

AKP’nin tek derdinin kâr etmekolduğunu dile getiren Çil, kardeşliğin vebarışın mücadeleyle geleceğini belirtti.

Yapılan basın açıklaması “Halkın,emekçilerin kendinden başka dostu yok-tur. Ancak omuz omuza mücadele eder-sek yoksulluğun ve savaşın gerçektenkaderimiz olmadığını kanıtlarız. İnsancave kardeşçe yaşadığımız bir ülke kurarız”sözleriyle son buldu.

Okmeydanı insanca yaşam için yürüdü

Page 8: 144'üncü sayı

EMEKHalk›n Sesi

817 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

EEmmeekklliiyyee22001122 iiççiinn44++22 zzaamm2012 yılı bütçesi belli

oldukça maaşlarayapılan zam oranları danetleşmeye başladı. AKP,2012 yılı emekli maaşlarınayüzde 4.22 artı yüzde 2.78oranında zam yapma kararıaldı. Yılın ilk ayında yüzde4.22'lik zam oranının uygu-lanması durumunda 782lira olan SSK emeklisininmaaşı 33 lira artışla 815liraya yükselecek.

Bağ-Kur esnaf emek-lisinin maaşı 25 liralıkartışla 633 lira, Bağ-Kurtarım emeklisinin maaşı ise18 liralık artışla 464 liraolacak.

TTRRTT’’ddee 22..kkaaddrroohhaarreekkaattıı

İstanbul İşçi Sağlığı ve İşGüvenliği Meclisi, 5

Kasım’da ekim ayıraporunu yayımladı.Raporda diş teknisyen-lerinin silikozis tehlikesiylekarşı karşıya olduğu belirtil-di. Kalabalık gruplarhalinde havasız laboratuar-larda çalışmak zorundabırakılan diş teknisyenleriyoğun tozumaya maruzkalıyor ve silikozis dahilçeşitli hastalıklarayakalanıyorlar.

Bugün için her 100 dişteknisyeninden 10’ununsilikozis hastalığına yaka-landığı tahmin ediliyor.

AAğğzzıınnıızzıı ççaallkkaallaarrmmııssıınnıızz??

TRT, emekliliğine enfazla üç yıl kalanlar

için yüzde 25, 3-5 yılarasındakilere yüzde 30, 5yıldan fazla kalanlar içinemekli olmaları duru-mundu yüzde 40 teşviködeneceğini belirtti.

KESK Haber-Sen budurumu 4 Kasım’dagerçekleştirdiği bir basınaçıklamasıyla duyurdu veamacın kadrolaşmakolduğunu söyledi. TRTdaha önce de ‘personelfazlası’ gerekçesiyle yüzde30 prim vererek çok sayıdapersoneli emekli etmişancak daha sonra 2 binyeni personel almıştı.

TTB'nin çağrısıyla 12 Kasım'daAnkara'da bir araya gelen Türkiye

(Büyük) Hekim Meclisi oybirliğiyle ‘663sayılı KHK yok hükmündedir.Mesleğimizi toplum ve birey yararınauygulamaya ve geliştirmeye devamedeceğiz!’ dedi. Tüm sağlık çalışanlarına663 sayılı KHK'ye karşı gerektiğindeSüresiz G(ö)rev de dahil olmak üzereüretimden gelen gücün sonuç alınıncayakadar kullanılması için hazırlıklarabaşlanması çağrısı yapıldı.

663 sayılı KHK’yla TTB’nin görevleriSağlık Bakanlığı bünyesinde bürokratlar-dan oluşturulacak olan Sağlık MeslekleriKurulu adlı bir kurula devredilecek.Darbe sonrasında mahkemelere asker-lerin hakimlik ettiği dönemleri hatırlatandüzenlemeyle halkın sağlığı, devletbürokratlarına teslim edilecek. Bu kurul,hekimliğin mesleki ilkelerini, hekimlerinmesleki yeterliliklerini, eğitim içeriklerinibelirleyecek. Öte yandan bir diğer KHKile yasalaşan Kamu Hastaneleri BirlikleriYasası da sağlık alanını tamamenpiyasaya açacak. Bu yasaya göre hastalarparalarına göre sınıflandırılıyor. TamGün yasasıyla üniversite hastanelerininiteliksizleştirmeyi amaçlayan hükümetKHB ile ‘işbirliği’ adı altında hastanelereel koyup özelleştirmeyi hedefliyor. Ayrıcahastanede çalışanların nerde görevyapacaklarını bu birliklerdeki genelsekreterler belirleyecek. 663 sayılı KHKile ayrıca ‘tabipliğin kişi yararınakullanılması’ ilkesi de kaldırılıyor.KHK’lar ilaç reklamları yapılmasının daönünü açıyor.

‹STANBUL’DA G(Ö)REV 22 KASIM’DAİstanbul’daki sağlıkçılar Van’daki

deprem sebebiyle erteledikleri bir günlükg(ö)revlerini 22 Kasım’da yapacaklar.AKP’nin sağlık alanındaki yanlış poli-tikalarını protesto eden İstanbul’dakisağlıkçılar KHB ve Tam Gün yasalarınakarşı daha önce 23 Ekim’de grevyapacaklarını duyurmuştu.

AKP hükümeti KamuGörevlilerinin Mali Haklarının

Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanunve Kanun HükmündeKararnamelerde DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun HükmündeKararname çıkardı. Kararname 2Kasım günü Resmi Gazete’deyayımlandı. Hükümet yanlısı basın bukararnameyi ‘Eşit işe eşit ücretmüjdesi’ olarak duyurdu.

2002’den bu yana hükümet yanlısıbasının ya da hükümetin ‘müjde’şeklinde duyurduğu olaylarınneredeyse tamamı bir hak gaspıydı,bu kararname de öyle oldu. AKP’nin,‘eşit işe eşit ücret’ olarak müjdelediğikararname kapsamında yapılandeğişiklikle sadece belli kamuçalışanlarının ve yükseköğretim

kanununa göre denk kadrolardaçalıştırılanların maaşlarına yapılacakek ödemelerde bir eşitlenme olmasıöngörülüyor. Az sayıdaki üst düzeykamu görevlisinin fazla mesai ücre-tine, bir yılda altı ayı geçmemek

koşuluyla 5 kat kadar ek ödemeyapılmasını sağlayan kararname,mesai süresinin artmasını özendiri-yor. Kararname ayrıca aynı veya ben-zer kadro yapısını üç kademede tarifediyor. Buna göre İstanbul, Ankara,İzmir’de çalışan genel müdür vemüdürler, büyükşehir belediyesi olanillerde çalışanlara göre; büyükşehirbelediyesi olan illerde çalışan müdürve genel müdürler de diğer illerdegörev yapanlardan daha fazla ödemealacak. Bu uygulama bölgesel asgariücrete zemin hazırlayacak nitelikte.

Kararnameyle, 14 Ocak 2012’dekamu kurumlarında (657 sayılıDevlet Memurları Kanunu’na tabiçalışanların bulunduğu kurumlar) eködeme, tazminat, döner sermaye,fazla mesai ödemesi kaldırılacak ve

bunların tamamı 375 sayılı KanunHükmünde Kararname’ye göredüzenlenecek. Ek ödemeler SGKprim kesintilerine tabi tutulmayacak,yani bu ödenekler emeklilikte hesabakatılmayacak.

MÜDÜRLER DAHA Efi‹T, SUBAYLAR DAHA DENK

AKP’nin eşitlik anlayışı genelmüdür ve müdürlere çalışırkentaşeron sistemini teğet geçiyor.‘Eşitlik’ söylemi, kamuda taşeronşirketlerde çalıştırılan bir milyonayakın emekçiyi kapsamıyor. Üstdüzey kadrolarda eşitlik öngörentasarı, sözleşmeli personelin alacağıek ödemelerin miktarının belirlen-mesinde ise Bakanlar Kurulu’nuyetkili kılıyor.

Sağlıktag(ö)revsesleri

‹flçi s›n›f›n› örgütsüzlefltirmeve sendikalar›n örgütlenmezeminin ortadan kald›rmaamac›yla uygulanmayabafllanan tafleron sistemi yenigeliflen eylemlerle sars›l›yor.

3 ve 4 Kas›m tarihlerindeiflçi s›n›f› tafleron sisteminekarfl› iki önemli baflar› eldeetti. Kazan›lan baflar›lar,iflçilerin tafleron sistemine karfl›mücadele yöntemlerinigelifltirdi¤ini de ortaya koyu-yor.

Bo¤aziçi Elektrik Da¤›t›mAnonim fiirketi (BEDAfi)bünyesindeki tafleronflirketlerde çal›flan enerjiiflçileri, eylül ay›nda ‘tafleronflirketin sözleflme süresidoldu¤u’ gerekçesiyle ifltenç›kar›ld›. BEDAfi’›n resmiyaz›s›yla iflten ç›kar›lan 156 iflçiiçin Enerji-Sen’in 10 Eylül’degerçeklefltirdi¤i eyleminard›ndan BEDAfi, iflçilerinma¤duriyetinin giderilece¤inisöyledi. Bir geliflmenin olma-mas› üzerine Enerji-Sen

öncülü¤ünde enerji iflçileridirenifle geçti. Enerji iflçilerinin9 Ekim günü BEDAfi GenelMüdürlü¤ü önünde kurduklar›çad›rla direnifl bafllad›. 9metrekarelik çad›rda her gün10 enerji iflçisi nöbetlefledirenifllerini sürdürdü. Mesaisaatlerinde kurulan çad›r biryandan da baflka iflçilerin ifltenç›kar›lmas›n› önlemifl oldu.Enerji iflçilerinin 2 Kas›m günüyapt›klar› eylemin ard›ndanBEDAfi geri ad›m att› ve 156iflçi 4 Kas›m günü iflbafl›yapacaklar›na dair söz ald› vebayram›n hemen ard›ndan iflbafl› yapt›lar.

Kazan›ma giden yolda,enerji iflçilerinin Enerji-Senöncülü¤ünde BEDAfi önündekurduklar› direnifl çad›r›n› birdirenifl okuluna çevirmesi vemücadelenin bafllang›c›ndanbu yana tafleron flirketi de¤ilBEDAfi Genel Müdürlü¤ü’nümuhatap almas› önemli birpay sahibi. BEDAfi, iflçileritafleron flirkete yönlendirse de

BEDAfi’›n as›l iflçileri olduklar›n››srarla savunan enerji iflçileridirenifllerini kazan›mla sonuç-land›rd›.

‹SG ‹fiÇ‹LER‹ 2 YILMÜCADELE ETT‹

Bir di¤er kazan›m da 3Kas›m günü geldi. 10 Eylül2009’da Hava-‹fl üyesi olduk-lar› için iflten ç›kar›lan ‹stanbul

Sabiha Gökçen Havaalan›’ndayer hizmetleri bölümündeçal›flan içiler 2 y›l boyuncasürdürdükleri mücadelelerini,sendikalar› Hava-‹fl’in ‹SG ileimzalad›¤› toplu ifl sözleflmesisonucu kazand›. ‹flçiler topyusözleflmeyle ifle geri al›nd›.Hukuki sürecin fiili eylemlerledesteklendi¤i direnifl, Hava-‹flile Limak Holding’in tafleronu

‹SG aras›ndaki toplu ifl sözlefl-mesinin en önemli maddesioldu.

‹flten ç›kar›lan 353 ‹SGiflçisi, iflyeri önünde aktif birdirenifl sergilemedi ancak ‹SGiflçileri Bo¤az Köprüsünütrafi¤e kapatma gibi sesgetiren eylemlerin yan› s›rakitlesel bas›n aç›klamalar› dayapt›.

D ev Sağlık-İş, insanca yaşamayayetecek kadar asgari ücret için16 Kasım’da, 14 kentte, 17

hastanede eylemler yaparak bir imzakampanyası başlattı.

Dev Sağlık-İş üyeleri, asgari ücretinAnkara’da görüşüleceği güne kadar“İnsanca yaşayacak asgari ücret”talebiyle örgütlü olduğu tüm kentlerdeimza toplayacak.

Halkın Sesi’ne konuşan Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu,Türkiye’de 40 milyon kişinin hayatınıyakından ilgilendiren asgari ücretin enbüyük toplu sözleşme olduğunu söyle-di.

‘GÖRÜfiMELERE SOKAKTANMÜDAH‹L OLACA⁄IZ’

Bu zamana kadar asgari ücretinkapalı kapılar arkasında hükümet veişveren sözcülerinin ittifakı ile belirlen-diğini ifade eden Çerkezoğlu, taşeronsağlık işçileri olarak, asgari ücretgörüşme toplantılarına çağırılmasalarda bu sürece sokaktan müdahil olacak-larını belirtti. Çerkezoğlu, asgariücretin sağlık alanında sadece taşeronsağlık işçilerini ilgilendirmediğinin dealtını çizdi. Taksim Eğitim veAraştırma Hastanesi’ndeki eylemekatılan Arzu Çerkezoğlu, buradayaptığı konuşmada hükümetin songünlerde ortaya attığı ‘eşit işe eşitücret’ uygulamasını da eleştirdi.Çerkezoğlu, eşitlik için önce taşeronsisteminin kaldırılması gerektiğinisöyledi.

663 sayılı Kanun HükmündeKararname’yle çıkarılan KamuHastane Birlikleri Yasası’na göresağlık çalışanlarının tamamınınsözleşmeli çalışmasının öngörüldüğünübelirten Çerkezoğlu, hekimindenhemşiresine tüm sağlık çalışanlarınınasgari ücret üzerindenücretlendirileceğine işaret etti.

EYLEMDEN GELEN GÜÇAsgari ücret görüşmelerine sokak-

tan müdahil olacağını belirten Dev

Sağlık-İş, daha önce gerçekleştirdiğieylemlerle taşerona karşı mücadelesürecini sokakta inşa etti. ‘Örgütlene-mez’ denilen, hastanede ‘personel’ diyeçağırılan adeta insan yerine konmayantaşeron sağlık işçisi de bu eylemlersürecinde özneleşti ve geleceğine dairsöz söylemeye, eylem yapmaya başladı.Bu eylemlerin etkileri büyük yankılaruyandırdı. AKP’nin 12 Haziran seçim-lerinden sonra taşeron sistemindeki

sıkıntıları gidereceğine dair sözler ver-mesi, bu durumun örneklerinden biri.

AKP hükümeti, 12 Haziran seçim-lerinin arından ‘taşeron sisteminde’bazı değişiklikler yapılacağına dairsözler verdi. Bu sözlerin hemenardından Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Faruk Çelik ‘taşeron sistemininçok fazla olumsuzluk içerdiğini, çokfazla dava açıldığını’ söyledi ve taşeronişçilerin yıllık izin ve ücret konusunda

yaşadıkları sıkıntılara değindi. Çelik’inbahsettiği olumsuzluklar 2003 yılındaİş Kanunu’nda yapılan değişikliklerinardından çoğalmaya başladı. 2003’tenberi bilinen bu sıkıntıları görünür halegetiren ve AKP’yi taşeron sistemindeçeşitli düzenlemelere gitmeye zor-layanın Dev Sağlık-İş’in eylemleriolduğu ortada. Çünkü, Çelik’in bahset-tiği davaların büyük kısmı sağlıkalanında ve Dev Sağlık-İş tarafından

açılmış davalar, bu davaların çığ gibibüyümesinin temelinde taşeron sağlıkişçilerinin fiili mücadelesi var.

Taşeron sisteminin, işçileri vesendikaları etkisizleştiren zincirlerinibir bir kıran Dev Sağlık-İş’inmücadelesinin diğer sendikalar vetaşeron şirketlerdeki işçiler tarafındanilgiyle izlenmesi, ‘eylemden gelen güc’egüç katıyor.

Dev Sa¤l›k-‹fl üyesi iflçiler Taksim E¤itim ve Araflt›rma Hastanesi’nde gerçeklefltirdikleri eylemde asgari ücretin 659 lira,elektrik masraflar›n›n 66 lira, su masraflar›n›n 55 lira, do¤algaz masraflar›n›n 14 lira, kira masraflar›n›n 550 lira ve ulafl›mmasraflar›n›n 210 lira oldu¤unu tafl›d›klar› dövizlerle dile ifade etti. Eylemde “Tayyip sen yafla 659 liraya” slogan› öne ç›kt›.

evrimci Sağlık-İş, taşerona karşı yükselttiği sesi insancayaşamaya yetecek asgari ücret mücadelesine taşıyor,işçiler ‘görüşmelere sokaktan müdahil olacağız’ diyor

Dev Sa¤l›k-‹fl Dev Sa¤l›k-‹fl ‹stanbulAvrupa Yakas›’nda Taksim E¤itimAraflt›rma Hastanesi’nde, ‹stanbulAnadolu Yakas›’nda Kofluyolu Kalp veDamar Hastal›klar› Hastanesi,Süreyyapafla Gö¤üs Hastanesi, FatihSultan Mehmet Hastanesi (Eski PTTHastanesi), Ankara’da Hacettepe Üniver-sitesi Hastanesi, Adana’da ÇukurovaÜniversitesi Balcal› T›p FakültesiHastanesi, Samsun’da Gazi DevletHastanesi, Bursa’da Uluda¤ ÜniversitesiHastanesi, Kocaeli’nde Kocaeli ÜniversitesiHastanesi, Diyarbak›r’da Dicle ÜniversitesiT›p Fakültesi Hastanesi, Çanakkale’deÇanakkale Devlet Hastanesi, Antalya’daAkdeniz Üniversitesi Hastanesi, A¤r›’daDevlet Hastanesi, A¤r› Patnos ‹lçesi’ndeDevlet Hastanesi, Tunceli’de DevletHastanesi, Hakkari Yüksekova ‹lçesi’ndeDevlet Hastanesi, Mardin K›z›ltepe ‹lçe-si’nde Devlet Hastanesi önünde eylemleryapt›. 14 kent ve 17 hastanedegerçeklefltirilen eylemlere binlerce tafleronsa¤l›k iflçisi kat›ld›.

14 kentte ve17 hastanedeeylem

Taşeronu yenmenin iki ayrı yolu

Genel müdürler daha eşit, taşerona devam

Asgariye sokaktan müdahaleD

Page 9: 144'üncü sayı

EKONOMİHalk›n Sesi

917 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

Çalışma Bakanı taşeron işçilerle ilgili kısa ama özlübir açıklama yaptı. Taşeron çalıştırmanın esasına

ilişkin bir söz etmeyen Faruk Çelik, bu ülkenin ÇalışmaBakanı olarak şunları söyledi: “Taşeronda çalışanişçiler yıllık izin kullanamıyor, o mutlaka kullanılmalı.Ücretlerinde sıkıntılar, yetersizlikler var. Yıllarcaçalışmasına rağmen, asgari ücret alma durumları var,bu konu ele alınacak. Kıdem tazminatından, bir yılçalışmadıkları için yararlanamıyorlar. Bunu mutlakakıdem tazminatı çerçevesinde almamız gerekiyor. Ohaktan yararlanmaları gerekiyor. Ve sendika, örgütlüolmalarıyla ilgili de hakları kendilerine tanıyacağız."

AKP halen sanki iktidara yeni gelmiş numarası yap-maktan kendini alamıyor. Başbakan da Van depre-minden sonra aynı numarayı yapmış ve sanki birkaçay önce iktidara gelmiş gibi “Kimsenin gözününyaşına bakmayacağız, sağlıksız, kaçak binalarıyıkacağız.” yollu açıklamalaryapmıştı. Bakan Çelik de, 10yıldır bu ülkeyi başkası yönetiyor-muş gibi taşerondan işçiçalıştırılması konusunda yaşananyasa dışı uygulamaları sanki nor-mal şeylermiş de lütfedip busorunları çözeceklermiş havasıylakonuşuyor. Neymiş, taşerondaçalışan işçiler yıllık izinkullanamıyorlarmış, mutlaka kul-lanmalıymışlar. İnsaf, sen buülkenin hükümeti olarak hadibırak özel sektörü kamu işyer-lerinde 10 yıl-15 yıl aynı işyerindeçalışan işçileri nasıl yıllık izin kul-landırmadan çalıştırırsın. Buköşede daha önce yazmıştık,Devrimci Sağlık İşçileriSendikası’nın örgütlenmefaaliyetinde 17 yıldır aynı hastanede çalışıp bir günyıllık izin kullanmayan işçilere rastlamıştık. Taşeronsenede 7 gün izin verip o izinleri de birer gün birer günpazar tatillerinde çalıştırıp geri alıyordu.

Diğer konu da kıdem tazminatı meselesi. Bakantam anlamıyla saçmalıyor. “Bir yıl çalışmadıkları içinkıdem tazminatından faydalanamıyorlar” diyor. Kamuhastanelerinde, belediyelerde yıllarca çalışıp tek kuruşkıdem tazminatı almadan işçilerin gönderildiğini bildiğihalde buna göz yumduğunu itiraf ediyor Bakan.Taşeron işçilerin bu haklardan yararlanması gerektiğinibilmemesi mümkün değil. Biliyor ama fiilen bu haklar-dan yararlanılamadığını bildiği için şimdi kurtarıcırolüne soyunuyor. Ve asıl bomba tabiî ki taşeronişçilere “sendikal örgütlenme hakkının” tanınacakolması! Hiç mi utanmıyorsun bunu söylerken birülkenin Çalışma Bakanı olarak. Anayasada ve ilgiliyasalarda çalışan herkesin (güvenlik hizmetleri vb.birkaç küçük istisna dışında) sendikal örgütlenmehakkının olduğu açıkça belirtildiği bir ülkede bir Bakannasıl olur da taşeron işçilerin sendikal örgütlenmehakkının olmadığını söyleyebilir. Neymiş, “örgütlenmehaklarını kendilerine tanıyacakmış.” Taşeron işçilerinbugüne kadar köle gibi çalıştırıldıklarını itiraf ediyorBakan. Ama unuttuğu bir şey var. Bu taşeron işçilerinçok büyük çoğunluğunun asıl işvereni kendisi, yanikamu. Sanki kendi dışında bir şeymiş gibi bahsederekgünahlarından arınacağını sanıyor…

Kuşkusuz AKP hükümetini bu konuda adımatmaya zorlayan asıl neden başta Devrimci Sağlıkİşçileri Sendikası olmak üzere bazı sendikaların yıllarcasarı sendikaların “taşeron işçi örgütlenemez” masalıylauyuttuğu işçileri sınıf mücadelesine kazanmayabaşlamasıdır. Sadece Dev-Sağlık İş’in 4 yılda üye sayısı10 bini geçmiştir. Bir çok ilden Sendika’yı arayıpörgütlenme talebiyle davet edildikten sonra sözkonusu hastane yönetiminin işçileri toplayıp ‘yıllık izin,fazla mesai vb. haklarınız bundan sonra düzenli olarakverilecek’ açıklamaları yapıldığını çok gördük.

Özetle yıllardır –Bakanın itiraf ettiği gibi- tam birköle gibi çalıştırılan taşeron işçiler artık zincirlerinikırmışlardır. Bunun önüne geçmenin imkanıolmadığını gören AKP hükümeti bu işi bir düzene sok-maya çalışmaktadır. “Biz vermezsek onlar söke sökealacaklar ve taşeronu süpürecekler” korkusu AKP’yiyeni bir adım atıp taşeron çalıştırmayı belli yasal form-lara (*) kavuşturmaya zorladı. Bu şekilde taşeronişçilerin kafasını karıştırıp taşeron sistemininkaldırılmasını hedefleyen sendikal mücadelenin hızınıkesmek istiyorlar.

Taşeron işçiler bugüne kadar uğradıklarıhaksızlıklara karşı mücadele ederek, örgütlenerekkendilerini yoktan var etmeye başladılar. Bundansonra da haklarını daha da geliştirerek taşeronuortadan kaldırıp güvenceli çalışmaya kavuşmak içinyollarına devam edecekler.

NNoott:: (*) Hükümetin yeni yasal düzenlemesinde bazı gösterme-lik iyileştirmelerin yanı sıra asıl düzenleme taşeron çalıştırmadahükümetin başını en çok ağrıtan konu olan İş Kanunu’nun 2.mad-desindeki “asıl işin alt işverene devredilemeyeceği” hükmününkaldırılarak her türlü işin taşerona devredilebileceği hükmününkonulması olacaktır. Böylece taşeron işçilerin hukuk mücadelesininen önemli dayanak noktasının kaldırılması amaçlanıyor. Sadecebunun gerçekleşmesi bile AKP’nin iki yüzlü siyasetinin açık göster-gesi olacaktır.

Ars›z itiraf

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Üyesi

Teknokrat dikta işbaşındaA vrupa Birliği (AB)

Yunanistan’ın dibevuruşunun ardından

İtalya’dan gelen alarm zillerininalametleri ile sarsılıyor. İki ülkeninliderleri de iktidardan kaçarcasınauzaklaşırken, teknokrat diktalareliyle emek düşmanı reçetelerdayatılıyor.

ÇARES‹ZLERKrize karşı kapitalizmin ortak

iradesini ortaya çıkarmak amacıylatoplanan G-20 zirvesinden ise yineumut olarak pazarlanabilecek birçözüm çıkmadı. Dönüp dolaşıpyine IMF’nin yıldızının parlatıldığıtoplantılarda farklı olan tek şeyIMF’ye emanet edilenlerdi. Dahaönceden IMF’ye teslim edilmekistenen Rusya, Çin ve Brezilya bukez AB’deki krizin IMF üzerindençözümünde ısrarcı olan ülkelerdi.Birleşmiş Milletler GenelSekreteri Ki-Moon'un bile"Paranın yüzde 85'i burada ama,dünya ülkelerinin yüzde 85'i yok"diye tanımladığı G-20 toplantısımeşrutiyeti tartışmalı bir forumoldu.

AÇIK SINIF SAVAfiIAvrupa’nın krize karşı önlem-

leri hem açık bir sınıf savaşıanlamına geliyor hem de kriziçözeceğine hemen hemen kimseinanmıyor. Geçtiğimiz günlerdebirbirinin tıpatıp aynı iki paketimeclislerinden geçiren Yunanistanve İtalya başta olmak üzere tümAvrupa’da uygulanan program-ların özü belli: ücretlerde kesinti-ler, işten çıkarmalarınkolaylaştırılması, emeklilik yaşınınyükseltilmesi, sermayeye yönelikvergilerin azaltılırken dolaylı vergi-lerin arttırılması, sosyalhizmetlerde ve kamu personelisayısında kesintiler, özelleştirilmel-er vs… Ancak bu ilaç ‘acı ama busefer iyi gelecek’ denemeyecekkadar çok denenmiş bir tedaviyöntemi. Yunanistan ve İtalya

dışında Portekiz, İspanya, İtalya,Fransa, İngiltere, Letonya veRomanya’da da benzeri “kemersıkma” politikaları uygulanıyor.

DERV‹fiLER ‹fiBAfiINDAİtalya ve Yunanistan’da ser-

maye açtığı sınıf savaşı için“sağlam” hükümetler istiyor. Heriki ülkede de oldukça yıpranmışPapandreu ve Berlusconi yerinerüştünü ispat etmiş teknokrat

neoliberal isimler atandı. Busaldırı hükümetleri “geçiş dönemihükümetleri”, “milli birlikhükümetleri” gibi adlar altındakurulurken sermaye çevrelerinden“demokrasinin askıya alınması”çağrıları yükseliyor.Papandreu’nun yardım karşılığı acıreçeteyi referanduma götürüphalka sorma önerisi sermayeçevrelerinden büyük tepki toplayıphemen püskürtülürken, İtalya’nın

yeni Başbakanı seçim olmayan biryıl talep ederek aslında geçiş döne-mi darbe hükümeti istiyor.

Başbakanların ortak özellikleridikkat çekici ve Kemal Derviş’ihatırlatıyorlar. Öncelikle her ikiside ekonomist. Yunanistan’aAvrupa Merkez Bankası eskibaşkan yardımcısı LukasPapadimos Başbakan olarakatanırken İtalya’nın yeniBaşbakanı Mario Monti, Goldman

Sachs, Rockefeller, Coca-Cola gibiuluslararası tekellerde rüştünüispat etmiş bir isim. Sermaye,seçim kaygısı olan “seçilmişler”inzaaflarına karşı “elini korkakalıştırmayacağı” düşünülen hasadamlarını iktidara getiriyor. Bugelişmeler sadece kimi sınırlısosyal hakların değil demokrasininmevcut sınırlarının bile sermayeyebol geldiği yeni bir dönemegirdiğimizi gösteriyor.

Lukas Papadimos Mario Monti

İtalya’da seçim, Yunanistan’da referandum istemeyen sermaye, emeğe karşıgözünü kırpmadan saldıracak has adamlarını iktidara atadı

“Gün, hesap ödemegünüdür Yunanlı

kardeşim. Ödebakalım faturayı.Çaylar müesseseden.Sen günde 5 saatçalışıp öğlenleriyatarken ekonominasıl döndü sanıyor-sun? Alman gündesekiz saat çalışırkensen nasıl olup da kralgibi yaşadın?” MahfiEğilmez 9 Haziran’daRadikal’deki köşesin-den böyle seslenirkenAvrupa’dayaygınlaşan bir söyle-mi kopyalıyordu. Av-rupa’da liberaller kri-zin yapısal nedenleri-ni, yani sisteme içkinkarakterini örtbasedebilmek için “Yu-nanlılar tembel, İtal-yanlar keyifçi” gibiırkçı kültürel açıkla-malar getirmeye çalı-şıyor ve her türlü ser-maye saldırısını meş-rulaştırmak istiyor.AB’de en uzun çalış-ma saatlerine rağmenen düşük ücretlerinolduğu ülkelerdeemekçi sınıflar Hıris-tiyan kültüründe varolan günahkar özükabullenmeye ve“Suçlu benim” diye-rek başına gelecek-lere razı edilmekisteniyor. Oysa 1997-2007 yılları arasındaYunanistanekonomisi yüksekbüyüme oranlarınedeniyle övülürkençok yüksekdüzeylerde borçlan-mayla sürdürülenyüksek tüketimsayesinde bu sanalmucizeyi sergilerken,Yunanistan’a borçverenler hiç de böylekonuşmuyorlar,aksine AB projesinipazarlamak için

övgüler düzüyorlardı.Birikimleri için buülkede yüksek faizolanağı bulanAlmanya ve Fransafinans oligarşisi du-rumdan memnundu.İtalya da benzer şe-kilde, bölgesel kal-kınma projeleriyle,teknokentleriyle,AB’nin yıldızı olarakanılırken bugün borçkrizinin ‘hasta adamı’olarak ilan edildi.

Her türlü ırkçıaçıklamanın aksineavroya geçişle bera-ber para politikasıuygulama yeteneği-nin kaybolmasınınkrize giren ülkelerdeciddi bir rekabet gü-cü kaybı yarattığı bili-niyor. Zira bu ülkeleryıllarca paralarını de-ğersizleştirerek, yanikendi mallarını ucuz-latarak “rekabetgücü” kazanıyorlardı.Bu “olanak”tanmahrum kalmalarıihracatın azalmasına,ithalatın yükselme-sine yani yüksekticaret ve bütçeaçıklarına nedenoldu. 2008'deki küre-sel finansal krizindedevletlerin finanskurumlarını kurtar-ma operasyonlarıborç sorununu olduk-ça derinleştirdi. Borçsarmalına girenAB’nin zayıf halkala-rının bu duruma ge-leceği önceden belliolmasına rağmen budurumu yok sayan fi-nans oligarşisi, şimdikendi yarattığı krizinnedenini “Güneyintembelliği”yle açıkla-maya çalışsa dadünya halkları sokak-larda gerçek suçluyuilan etmeye devamediyor.

AB’deki gelişmelerinTürkiye’ye olası etkileri

tartışılıyor. Hükümet çevreleribu gelişmelerin Türkiye’yi fazla-ca etkilemeyeceği görüşünü önesürerken Türkiye’nin ihracatpazarında AB’nin yüzde 50’lercivarındaki ağırlığı endişeleriarttırıyor. Türkiye İhracatçılarMeclisi’nin verilerine göre özel-likle 2011 yılında Türkiye’ninartan ihracatının önemli birbölümünün AB ile ticarettenkaynaklanması önemli. 2008krizinden sonra 2009 yılındatoplam ihracatta yaşanan 29.9milyar dolarlık daralmanın, 16.4milyar dolarla büyük bölümü ABbölgesinden kaynaklanmış ve budurum kitlesel işten çıkarmalargibi sonuçlara yol açmıştı.Türkiye’nin de borç ile şişirilmişbir ekonomi olması ve yüksek

cari açık endişeleri arttıran fak-törler.

Tüm bunların ötesinde asılsorun krizin hangi sınıfı etkileye-ceği AB’de devreye giren emekdüşmanı düzenlemelerTürkiye’de de ilerleyen bir süreç.Çalışma saatlerinin arttırılmasıve kıdem tazminatı düzen-lemeleriyle işten çıkarmalarınkolaylaştırılması gibi hamlelerTürkiye’nin de gündeminde. Krizgerekçesiyle bu gibi düzen-lemelerin daha hızlı bir şekildegündeme gelmesi beklenebilir.

‘BATAN GEM‹N‹N KÖLELER‹ BUNLAR’

Yunanistan’da ve İtalya’daolduğu gibi Türkiye hükümeti vesermaye çevreleri de sık sıkemekçilerin az çalıştığından veişgücünün pahalı olduğundan

şikayet ediyorlar. Oysa 27Ekim’de yayımlanan bir raportersini söylüyor. Türkiye Odalarve Borsalar Birliği bünyesindekurulan Dış Ekonomik İlişkilerKurulu ile uluslararası yatırımdanışmanlığı şirketi The BostonConsulting Group’un hazırladığıTürkiye’nin Küresel Üstünlükleri(The Global Advantages ofTurkey) başlıklı raporda, yüksekişsizlik, uzun çalışma saatleri,ucuz ama üretken işgücü vehatta işçilerin az hasta olmasıTürkiye’nin üstünlükleri arasındasıralanıyor. Yabancı sermayeyicezb etmeye çalışırken işindoğrusu ağızlarından çıkıyor:Türkiye’deki “sömürü oranları”Avrupa’nın çok üzerinde.Anlaşılan o ki şimdi hedeftesömürü oranlarında Çin’i yakala-mak var.

ABD’nin en ünlü, köklü ve “aristokrat”üniversitelerinden olan Harvard Üniver-

sitesi’nde öğrenciler, muhafazakar neoliberalideologların önde gelen isimlerinden, GeorgeW. Bush’un ekonomi kurmaylarından GregoryMankiw’in dersini boykot ettiler. KitaplarıTürkiye üniversitelerinde de yaygın olarak oku-tulan Mankiw’in “İktisada Giriş” dersininöğrencileri, dersin içeriğini protesto ederek sınıfı

terk ettiler. Ekonomik eşitsizliği sürdürmeyiöngören, sınırlı, tek yönlü bir içeriği kabuletmediklerini ilan ettikleri bir açık mektupyayımlayan öğrenciler dersten çıkıp OccupyBoston (Boston’u İşgal Et) eylemlerinekatıldılar. 9 Kasım’da polisin engellemelerinerağmen Occupy Harvard eylemi başladı. % 1’inüniversitesi olarak bilinen Harward’da “%99için üniversite istiyoruz” sloganları yankılanıyor.

Harvard’da‘ideolojik’isyan var

Liberallerin ırkçıekonomi politiği

Anlatılan senin hikayendirAvrupa Birliği’ndeki ekonomik kriz, Türkiye’deemeğe yönelik saldırgan düzenlemelerin sermayeaçısından aciliyetinin artmasına yol açacak

Page 10: 144'üncü sayı

10Halk›n Sesi 17 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

KİBELE

M ardin’de 13yaşındayken 28kişinin tecavüzüne

uğrayan N.Ç’nin yaşadıklarıerkeğin adaletiydi, şimdi 21yaşındaki N.Ç’nin tecavüz-lerde rızası olduğu yönünde-ki yerel mahkeme kararınıonayan Yargıtay’ın adaletide erkek.

Mardin 1. Ceza DairesiN.Ç. davasında, N.Ç.’nintecavüzcülere karşı koy-madığı için rızası olduğugerekçesiyle faillere altsınırdan ceza uyguladı.“Küçük kızın kendi irade-siyle para kazanmakamacıyla sanıklar T. ve E. ileirtibata geçtiği veya bunlarlairtibata geçen diğer sanıklar-la ilişkiye girdiği anlaşılmak-tadır” diyen mahkemininkararını “Yargıtay 14. CezaDairesi onadı.

Failler için alt sınırdancezayı uygun gören Yargıtay14. Ceza Dairesi BaşkanıFevzi Elmas, kararın çokçakonuşulmasının ardındanyaptığı açıklamada bazıcezaları az bularak bozduk-larını, eski yasa ve yeni yasayönünden incelediklerindelehe olan hükmü uygulamakdurumunda kaldıklarınısöyledi. “Başka çaremizyoktu” diyen Fevzi Elmasekledi: “Oradaki ‘rıza’doğrudur.”

60 YIL DA VERSELER,YAYGARA SÜRER

N.Ç.’nin Pınar Öğünç’everdiği röportajda kullandığı“60 yıl da verseler rahatla-mam” ifadeleri Elmas’ın vedolayısıyla erkek adaletin enyıpratıcı yönünün hapiscezalarının ne kadarsüreceği, alınacak tazminat-ların maddi büyüklüğüolmadığını gösteriyor.Elmas’ın “rıza doğrudur”diyerek arkasında durduğuonama kararı, kanunlarınezberi değil, zihinsel birdönüşüme duyulan ihtiyacınönemli bir göstergesi. Üste-lik mahkeme başkanının,gösterilen tepkileri yaygaraolarak nitelemesi bu göster-

genin ne kadar acil bir sorunolduğunu doğruluyor.

Hukukta “rıza” hukukauygunluk nedenlerinin sayılılistesinin içinde yer alıyor.Yani “rıza”nın olması duru-munda, fiil suçoluşturamıyor. Ancakkanunlarda belirtilen “rızasıolsa bile” ibaresi hukukauygunluk nedenini ortadankaldırıyor. Bu durumvazgeçilemez haklarınoluşturulması, olasımağduriyetlerin önlenmesiamacı taşıyor. Oysa, yerelmahkeme 13 yaşında bir kız

çocuğuna, hukuk diliyle“küçüğe” tecavüz edilmesini“rıza alarak alıkoyma” suçuolarak değerlendirirken,suçun niteliğini ve cezalarınmiktarını belirleyecek 13yaşının, 15 yaşına yakınolması konusunda takdiryetkisini kullandığını açıkçabelirtiyor. Ardından sözü“Yasaları uygulamak duru-mundaydık. Başka çaremizyoktu”ya getiriyor.

YAVUZ HIRSIZ N.Ö.Davanın hakimleri

yaptıkları açıklamalarla

hukuk bilgilerini yarıştırıyor.Milliyet gazetesi yaptığı ha-berde Yerel mahkeme haki-mi Nadir Özsoy’un şu ifade-lerine yer verdi: “Uzuncasüredir gündemi meşguleden bir konu N.Ç.Kanunları uyguladık ve cezaverdik. Ama yetmez idamvermemiz gerekirmiş! Bukadar teknik bir konuda hiçuzman görüşü almayanmedyayı kınıyorum. Bukadar önemli konudagerekçeli kararı bir kere dahieline alıp okumadan yorumyapan herkesi kınıyorum.

Artık ben de adımı gizlemekzorunda kalıyorum. BenN.Ö’yüm.”

Hakim Nadir Özsoy’unkendisini mağdurlaştırarakve N.Ç. ile alay eder gibiismini N.Ö. olaraksunmasının kanunlarda ya daironi olarak dahi bir anlamıyok. Çünkü, isimleri gizlitutulacak kişiler TCK veBasın Kanunu’ndasıralanıyor ve buralarda ismisaklanacak kişiler özeldurumları ile birlikte yamağdur ya da 18 yaşınıaşmamış failler olarak belir-

leniyor. Özsoy gibi, kadındüşmanı yargıyı daimi kılanhakimlerin, kendilerinitecavüzcülerin safındagörenlerin, suçluyu haklıgösterenlerin, suçu yenidenişleyenlerin isimlerinin sak-lanması ile ilgili kanunlardahiçbir düzenlemesi bulunmu-yor.

YA KIZI OLSAYDI?Yargı kararlarına

Başbakan Yardımcısı BekirBozdağ da tepki verdi.Bozdağ, “bir insan, birhukukçu” olarak karardanrahatsızlığını dillendirdiğiaçıklamasında, “N.Ç. kendikızları olsaydı, kendileri dehakim olsaydı acaba bukararı savunabilirler miydi?”diyerek hakimi empati ileadalet dağıtmaya çağırdı.Adaleti, mağdura olanyakınlık ile dağıtmaya alışkınbakanın rahatsızlığı yargınınkadın düşmanı olması, çocukistismarının üç erkten birinineliyle sürdürülmesi ile ilgiliolmadı.

Ekim 2011 Kad›na yönelikfliddet raporu

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle UluslararasıMücadele Günü’ne Halkevci Kadınlar’ın Ekim 2011-Kadına Yönelik Şiddet Raporu ile giriyoruz.Rapordan kısa kısa alıntılıyoruz:

C‹NAYET >>Kütahya Aslanapa ilçesinde yaşayan RecepCoşkun (57) eşi Kezban Coşkun’u (52) uyurkenbaşına ateş ederek öldürdü. >>Tarsus'ta Hayriye Y. boşanmak üzere olduğukocası tarafından sokak ortasında silahla öldürüldü.

>>İbrahim Etik, eşi ŞefikaEtik’i sırtından bıçakladıktansonra evi ateşe verdi.

>>Osmanıye'de Şıhlı K,tartıştığı eşi Güneş K'yı iki küçükkızının gözü önünde 26 kezbıçaklayarak öldürdü

>>Kocası tarafındankarnından ve sırtından bıçakla-narak öldürülen HülyaSütçü’nün (26) cesedi AnkaraGölbaşı’nda yol kenarındaki birçukurda bulundu.

>>Çankırı’nın Çerkeş ilçesindeeşi ile tartışan R. Özdemir (34)eşi Nebiye Özdemir başınasopayla vurarak öldürdü.

>>Kuşadası'nda 15 yaşındaki İrlandalı ShanonGraham ile sevgili olan 17 yaşındaki R. Ç’nin evlilikplanları yapmasına Graham’ın annesi karşı çıktı. Kızıve arkadaşlarıyla tatile gelen 54 yaşındaki MarionElizabeth Graham ve arkadaşı Ağustos ayında R. Ç.tarafından taksiyle alışveriş merkezine gitme bahane-siyle İzmir'deki babası 48 yaşındaki E.Ç'nin bakkaldükkânına getirdi. Babasının otomobilini alan R.Ç,iki İrlandalı kadını alışveriş merkezi yerine BucaGökdere Köyü yakınlarındaki ağaçlık alana götürdü,burada ikisini de bıçaklayıp öldürdü.

fi‹DDET – YARALAMA >İzmir’de beş yıldızlı bir otelin otoparkında,

kimliği belirlenemeyen bir kişi, çantasını almayaçalıştığı sırada kendisine direnen dershane sahibiÖzlem Tosun’u feci şekilde dövüp elektroşokcihazıyla bayılttı. Kimliği belirsiz kişi kadını, ellerini veayaklarını bağlayıp kaçırmak istedi. Araçla kazayapan saldırgan, otomobili bırakıp kaçtı ve ÖzlemTosun kurtarılabildi. Saldırgan yakalanamadı,soruşturma sürüyor.

>Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) TıpFakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı BaşkanıProf. Dr. Meftun Ünsal'ın, profesörlük yayınına"olumsuz raporu" verdiği Doç. Dr. S.F.'nin saldırısınauğradığı iddia edildi.

>Adana'da 7 yıllık eşi 32 yaşındaki Bilal K.tarafından sokak ortasında bıçaklanan 26 yaşındakiSevda K, eşinin 1.5 yıl hapis cezası istemiyle tutuk-suz yargılandığı davada şikayetçi olduğunu belirtti.Sevda Kantekin cezalandırmasını istediği eşinin,’Boşuna çırpınıyorsun, beni anladın. Anneneselamımı söyle’ diye cep telefonuna tehdit mesajıgönderdiğini söyledi. Temizlik yaptığı evin önündeSevda K’yi yakalayan Bilal K. Sevda K’yi sırtından,sol kulak arkası ve sol kolundan bıçakladı.

>Eski koca, mutfaktan aldığı ekmek bıçağıylagenç kadına saldırdı. Genç kadının sağ kulak meme-si ile yüzünün sağ tarafını kesen ve 8 yerinden bıçak-layan eski koca, olay yerinden kaçtı. Balkona çıkarakbağıran İ.G'nin yardımına komşuları koştu.

TAC‹Z – TECAVÜZ >Muğla’nın Fethiye İlçesi’nde cam üretim atölyesi

işleten Aydın Kütükçü (47), yanında çalışan işçi R.D.adlı kadının 13 yaşındaki kızı İ.D’ye tecavüz etti.Kütükçü’nün olayı kimseye anlatmaması için tehditettiği İ.D, korkup tecavüzü gizledi. Bir süre sonrarahatsızlanan İ.D’yi hastaneye götüren anne, kızının13 haftalık hamile olduğunu öğrendi.

>İstanbul'da, kendilerini polis olarak tanıtıp, pasa-port kontrolü yapacaklarını söyleyerek evlerinegirdikleri yabancı uyruklu 3 kadının para ve elektron-ik eşyasını aldıkları, kadınlardan birine de tecavüzettikleri iddiasıyla gözaltına alınan 5 kişi adliyeye sevkedildi.

>Adana'da 11 yaşındaki zihinsel özürlü erkekçocuğu B.K'ya dondurmayla kandırıp terkedilmiş birgecekonduda cinsel istismarda bulunan balonsatıcısı 40 yaşındaki Reşat B. tutuklandı. Reşat B.,"Asıl o beni taciz etti" dedi.

>Zonguldak Valiliği'ne başvuran 63 yaşındakiH.K., mide ameliyatı ardından 22 Ağustos'takaldırıldığı hastanenin yoğun bakım ünitesinde 2hasta bakıcının kendisine ve başka bir hastayatacizde, bir hastaya da tecavüzde bulunduğunusöyledi.

>Alanya’da başörtüsü takmadığı gerekçesiyleimam nikâhlı, 9 haftalık hamile eşi Filiz Peker’i (28)eşarpla boğarak öldüren Veysi B. (28) müebbethapis cezasıyla cezalandırıldı.

‹NT‹HAR >...Malatya’da 17 yaşındaki genç kadın oturduk-

ları apartmanın 4. katından kendisini atarak intiharetmesi sonucunda hayatını kaybetti. Çevre sakinleriolaydan kısa bir süre önce evde kavga sesleri duy-duklarını söyledi.

>Şanlıurfa’da ailesi tarafından bir süredir psikolo-jik sorunlar yaşadığı ve ilaç kullandığı söylenen 21yaşındaki Feride Ayhan evlerinin çatısında bulunankömürlükte kendisini iple tavana asarak intihar etti.

>Samsun’da 16 yaşındaki bir genç kadın,babasından kendisini istediği kişi ile evledirmesiniistedi. Babasından olumsuz yanıt alan genç kızYukarı Tekke Mezarlığı’nın yakınında bulunankayalıklara çıkarak intihar etmek istedi.

>Malatya’nın Doğanşehir'in Erkenek Köyü’ndeA.D. (43) adlı kadın, bunalıma girmesi sonucu evinmutfak kısmında bulunan ekmek bıçağını karnınasaplayarak intihara teşebbüs etti. Malatya DevletHastanesi Beydağ Kampüsü'ne kaldırılan kadın,karnına üç dikiş atılarak taburcu edildi...

HalkevciKadınlar

13 yaşında 28 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç’nin yaşadıkları erkeğin adaletiydi, şimdi 21 yaşındakiN.Ç’ye yönelik tecavüzlerde rıza bulan, protestolara ‘yaygara’ diyen mahkemenin adaleti de erkek

Yargıda erkek dayanışması

Altayl›’n›n HaberTürk’te verdi¤i tecavüzcülerin listesi:

Ersun Erdemir (Jandarma Yüzbafl›), fieyhmus Cansin(Bay›nd›rl›k Müdürlü¤ü'nde iflçi), Hamit Abdulsemeto¤lu(Matbaac›), Mehmet Seyito¤lu (Ziraat Bankas›'nda memur),fieyhdavut Oruç (Derik Belediyesi'nde memur), Ümit Ergin(‹lkö¤retim okulu müdür baflyard›mc›s›), Sabri Ajak (Traktörbayii), Silahattin Kuray (Beyaz eflya bayii), Mehmet Gatgar

(TEDAfi teknisyeni), Ali Atasoy, Burhan Ertafl, Nizam Denli,Sadettin Deniz, Recep Sak›z (K›z›ltepe Kaymakaml›¤›'nda yaz›iflleri müdürü), Ahmet Günay (TEDAfi vinç operatörü), KeremAykaç, fiemsettin Aslan, Hamit Ayd›n (Ziraat Bankas›'ndaveznedar), Harun Uras (Muhtar), Mahmut Telli (Derik ZiraatOdas› Baflkan›), Tayyar Salman (Orman ‹flletme flefli¤i'nde floför),Enver Adanç, fieyhdavut Dora, Cüma Urafl (Mardin Vak›flar‹mareti'nde çal›fl›yor), R›dvan Bayraktar, Abdulaziz Sar›o¤lu.

(Yukar›da) Sosyal medyaarac›l›¤› ile örgütlenen“Raz› de¤iliz” eylemindenbir kare. 6 Kas›m’daTaksim’da gerçeklefltirilenyürüyüflte yarg›n›n N.Ç.davas› karar› protesto (Solda) Halkevci Kad›nlarN.Ç karar›na karfl›Ça¤layan Adliyesiönünde: “Bu hukukisüreçlerin verdi¤i mesajaç›kt›r: Kad›n düflman›çete, tecavüz eden veyapt›klar› ço¤u zamanyanlar›na kar kalantecavüzcülerin s›rt›n›s›vazlamaktad›r.”

Sosyalist Feminist Kolektif 12-13 Kasım’daMimar Sinan Üniversitesi’nde “Kadın

Emeği Konferansı” gerçekleştirdi.Heidi Hartmann, Jean Gardiner, Helena

Hirata ve Gülnur Acar Savran’ın sunumlarıile sürdürülen konferans, ücretli-ücretsiz,güvenceli-güvencesiz olarak çeşitli alanlardaçalışan, bir çok farklı alanda kadın mücadele-si veren kadınların katkıları ile renklendi.

Konferansın ikinci gününün büyük birbölümü Helena Hirata’nın “Esneklik veücretli kadın emeği” sunumu ile sürdü.Sunum, neoliberal dönemde hızlaesnekleştirilen ve buna bağlı olarak daha dagüvencesiz hale gelen emeğin dünyadakigörünümlerini ve mücadele biçimlerinidetaylı bir şekilde gösterdi.

KADINLARA CAM TAVANHirata özel olarak çalışma yaptığı

Japonya, Fransa ve Brezilya örneklerindekadınların emeğinin sömürülme biçimleriniülkelerdeki patriyarkal ilişki biçimlerinin nedenli etkilediğini anlattı. Güvencesiz ve kayıtdışı çalışmanın üç farklı göstergesi olduğunusöyleyen Hirata şöyle konuştu:

“Bu göstergelerden biri, kadınların sosyalgüvence / sosyal hakların olmaması. İkincisi,çalışma sürelerinin daha az olması ve bunabağlı olarak maaşın daha düşük olması.Üçüncüsü, düşük beceri/yetkinlik seviyesi veyine buna bağlı olarak düşük ücret, güvence-siz çalışma.”

Yaptığı çalışmalardan üç esnek çalışmaörneği veren Hirata, ilk örneğinin işinörgütlenmesindeki esneklik olduğunu belirtti.Bir gıda fabrikasında yaptığı incelemelerdekadınlara yalnızca ambalajlama işinin veril-diğini gördüklerini kaydeden Hirata, birdiğer örnek olarak oto-cam sanayiindeki

gözlemlerini paylaştı. Burada erkeklerinyaptığı işler daha nitelikli iken, yalnızcaerkeklere eğitim verilmesi nedeniyle ortayaçıkan yeni haklardan yine yalnızca erkeklerinyararlanabildiğini söyleyen Hirata, bu duru-mun erkeklerin yeniden nitelikli işlerde yeralması sonucunu doğurduğunu aktardı.Verdiği son örnekte bir ilaç şirketini anlatanHirata, burada daha teknik gerektiren işlerdeerkeklerin çalıştığını ve kadınların yalnızca elemeği gerektiren işlerde çalıştığınıgördüğünü söyledi. Hirata, bu iş yerinde decam kadınlar için cam tavanlar olduğunu,kadınlara ne kadar yükselebilirlermiş gibidavranılsa da onların görünmez bir tavanlaengellendiklerini vurguladı.

Dünyadaki yarı zamanlı çalışma oranlarınıileten Hirata, Fransa’da 1982’de olan yarızamanlı çalışma oranının yüzde 18 iken,2010’da yüzde 30’a çıktığını söyledi.Türkiye’de son bir kaç yılın verilerine göreyarı zamanlı çalışanların yüzde 13,5 olduğunusöyleyen Hirata, bu oranın Türkiye için çokyüksek olduğunu belirtti. Hirata, yarı zamanlıçalışan kişilerin çoğunun da kadın olduğunadikkat çekti.

Kadın emeği tüm dünyada güvencesiz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,BDP’li kadınlara saldırdı.

Erdoğan’ın “Kendileri safahat içindeyaşarken, gencecik insanları dağa gitme-ye teşvik edenler” diyerek saldırdığıBDP’li kadınlar adına Pervin Buldanyanıtladı: “Erdoğan, BDP’li milletvekil-lerine saldırıyor. Açıkça nefret suçuişliyor.”

Erdoğan’ın açıklaması tam olarakşöyle: “Bildiğiniz gibi son günlerdeBDP'li milletvekillerinin, özellikle dekadın milletvekillerinin, teröristcenazelerini istismar noktasında cidditahrik eylemleri içine girdikleriningörüyoruz. BDP milletvekilleri, kendilerisafahat içinde yaşarken, gencecik insan-ları, hatta 14-15 yaşlarındaki çocuklarıdahi dağa gitmeye, terörist olmaya, canalmaya teşvik ediyorlar. Teröristcenazesinde boy gösteren o kadın mil-letvekillerinin, maalesef, ağlayan, ağıtlar

yakan anneleri istismar edecek kadarkalpleri taş haline gelmiş ve böylecebunları görmez durumda olmuşlardır.Bir mağarada işkenceyle öldürülen 5kadın teröristi görmezden, duymazdangeliyorlar. Ama canlı bomba olupmasum insanları havaya uçurmayı, üzer-ine bomba bağlayıp gemi kaçırmayı mar-ifet gibi sunacak kadar canileşiyorlar. 6-7yaşındaki çocukların eline taş veren, 12-13 yaşındaki çocukların elinemolotofkokteyli tutuşturarak Serapyavrumuzu öldüren anlayış, bu anlayıştır,onu şehit eden anlayış bu anlayıştır. Butaş kalpliler, göz yumdukları, müsamahagösterdikleri, hatta sırtını sıvazladıklarıterörle, akan kana ortak oluyorlar.”

B‹ZE ANNE DEMEY‹N’C‹LER VARErdoğan kadınlar tarafından kendi-

lerini aile içine sıkıştırarak anne olmayıüç çocuk doğurmayı dayattığı için

kadınlar tarafından uzun zamandırprotesto ediliyor. Erdoğan protestolarlailgili de “'Bize anne demeyin' diyenkadınlar var ülkemizde onu da bir profilolarak önünüze koymak istiyorum.Anneliğin ne yüce bir makam olduğunu,onu yaşayan bilir, yaşamayan bilemez.Onlara da söyleyecek sözüm yok"ifadelerini kullandı.

Erdoğan’a yanıt veren Pervin Buldanşunları söyledi: "25 Kasım Kadına KarşıŞiddetle Mücadele Günü etkinliklerinigerçekleştirdiğimiz bugünlerde buülkenin Başbakanı, Kürt kadınlarınakarşı açıkça şiddet uygulamaktadır.2006'da, kadın da olsa çocuk da olsagereği yapılır' diyen, kadın erkekeşitliğine inanmadığını söyleyen, 'kadınınyeri evidir' anlayışını sergileyen, 'en az üççocuk' öneren Başbakan'ın kalkıp, kadınhaklarından söz etmesinin hiçbir samimi,inandırıcı tarafı yoktur”

Eskişehir Demoktatik Kadın Platformu, tecavüzedildikten sonra öldürülen 11 yaşındaki Öznur

Uluişden’in davasına sahip çıkmaya devam ediyor.Duruşma günü kadınlar verdikleri mücadelenin hayattakalma mücadelesi olduğunu söyledi.

Platform adına yapılan açıklamada: “Bir kez dahaÖznur’un katiline, Ali Haydar Körmeçli’yeağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istiyoruz. Sizlerduruşmayı 6 ay geç başlattınız, 5 kere ertelediniz, katile‘akli dengesi yerinde değildir’ raporu verdiniz. Ancakne bizi, ne Öznur’un ailesini yıldırdınız, yıldıramaya-caksınız. Çünkü bizlerin mücadelesi yaşam mücadele-sidir, hayatta kalma mücadelesidir” denildi.

Hayatta kalma mücadelesi

Başbakandan BDP’li kadınlara şiddet

Page 11: 144'üncü sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1117 Kas›m / 30 Kas›m 2011

HES’e karşı direnen Solaklı’ya vardığımızda ilk gördüğümüzkadınlı erkekli yaklaşık yüz kişilik grubun barikat önündekidirençli duruşuydu. Bizler Trabzonlu Halkevciler olarak 4Kasım günü, sabahın erken saatlerinde oradaydık ama köylülerbir gün öncesinden vadinin yukarısındaki bu yol üzerinde bek-lemeye başlamışlardı.

Köydeki kadınlarla konuştuğumuzda neredeyse hepsinin ilk

söylediği cümle ‘Bizim burada suyumuzdan başka bir şeyimizyok’ idi. Köknar Köyü ve Karaçam Beldesi’nden yüksekleredoğru çıktığımızda karşımıza çıkan sarp, engebeli vahşidoğadan başka bir şey değildi gerçekten. Köylülerin bu harikadoğayı var eden suyun kaynağına HES yaptırmak istememesiburayı görünce daha iyi anlaşılıyordu.

Nöbet tutarken kadınlarla sohbet etme imkânımız oldu.

Bizi neiktidar

ne sermayeanlıyor

B arikatın önünde uzun sürenbekleyiş boyunce köylülerlegeçirdiğimiz zaman bizlere

orada kadınların derelerine, sularınasahip çıkma bilincinin ne kadarkuvvetli olduğunu gösterdi. Keskinsoğuğa, evde çocuklarının, ahırda hay-vanlarının onları beklemesine rağmenkadınlar ‘biz buradan ayrılırsak jan-darma saldırır’ korkusu ile bir an bilebarikatın önünden ayrılmadılar. Yaz-kış köyde yaşayan Gülşen ileyaptığımız kısa sohbette bize şunlarıanlattı:

“Sabah babam köye gelirkenbabamı gözaltına almışlar. Sebebi deüzerinde patlayıcı madde taşıma ihti-mali olmasıymış. Böyle bir saçmalıknasıl olur, anlayamıyorum. Buradabütün erkekler zaten gurbeteçalışmaya gidiyor, kışları sadeceyaşlılar ve kadınlar burada oluyor. Bizhayvancılıkla geçiniyoruz, su olmazsabu yaylayı da elimizden alırlarsa bizburada nasıl yaşayacağız?”

Bu sözlerin ardından Gülşen, 3yaşındaki çocuğunu komşusunabıraktığını, çocuğunu merak ettiğiniama buradan ayrılmak istemediğinibelirtti.

PALYAfiARAK BÜYÜYEN D‹REN‹fiSaatler ilerledikçe hava kararmaya,

soğuk kendini hissettirmeye başladı.Köyden getirilen yiyecekler hepberaber yendi ve çok güzel birdayanışma ağı kuruldu. Köylülersadece ellerindeki ekmekleri değil,soğuktan korunmak için üzerlerinealdıkları battaniyeleri de bizimlepaylaştılar. Kadınlar yollarınkenarlarından topladığı çalılarla ateşyakarken, gençler ateşin etrafında hepberaber türküler söylediler. Veböylece soğuğa rağmen yılmadan bek-lemeye devam edildi.

Sessiz bekleyişini koruyan yaklaşıküç yüz kişilik jandarma ve çevik kuvvetekibi 05.30 sıralarında saldırıya geçti.O anda yine kadınlar birbirlerinekenetlenerek yere oturdular.

‘B‹R BARDAK SUYAULAfiMAMI B‹LE ENGELLED‹LER’

Direnmeleri üzerine jandarmalarkadınları darp etmeye başladı. Arbedeesnasında yaklaşık on kişilik bir grupgözaltına alındı. Jandarma ve çevikkuvvet polisi eşliğinde hareket edendozerlere karyı direnen köylülersaldırının basıncıyla DerebaşıMevkii’ne kadar sürüklendi. Buradabir grup kadının yeniden barikatın

önüne geçerek jandarmaları engellem-eye çalışmaları yine coplarla kalkan-ların havaya kalkmasıyla karşılıkbuldu. Bu arada kriz geçirip bayılanBahriye Teyze jandarmaların arasındaezilme tehlikesi atlattı. BahriyeTeyze’ye su getirmek için orada bulu-nan Yayla Lokantası’na doğru ilerle-diğimde önce komutan copla saldırıyageçti, su almam gerektiğini söyleyinceyoldan çekilen komutanın ardındanbaşka bir asker geçişimi engellemeyeçalıştı. Daha sonra ise başka bir çevikkuvvet polisi önümü kesmeye çalıştı.

Su almaya gittiğimi ifade etsem deancak bağırış çağırışların ardındansuyu alıp Bahriye Teyze’nin yanınaulaşabildim. Ambulansın gelmesiyleBahriye Teyze’ye ilk müdahale yapılıphastaneye kaldırıldı. Ardından polisbarikatının zorla ilerletilmesiyle köylüile jandarma arasında yeniden arbedeyaşandı. Burada köylü kadınlar asker-lere ‘Bizim çocuklarımız da asker oldubize niye vuruyorsunuz? Bundansonra askerler öldüğünde onlar içinağlamayacağız’ gibi sözlerle tepki gös-terdiler.

‘ÇOCUKLARIMIZI ASKERYAPMAYACA⁄IZ’

Duyarsızlık ve öfke askerlerin içineöyle bir işletilmişti ki; bu yaşlıkadınların sözlerine kimsealdırmıyordu. Tepelere doğru çıkanköyün gençleri gözaltılar bırakılanakadar tepeden inmeyeceklerinisöylediler. Yarım saatlik bir süresonunda gözaltına alınanlarınbırakılmasının ardından köyün genç-leri yol kenarına indiler.

Köylülerin Derebaşı’ndan köye

inme kararı almalarının ardından hepberaber köye inmek üzere minibüslerebindik. Minibüslere bindiğimizdeanadilleri Rumcayla isyan eden Köylükadınları gördük. Onlara nasıl olduk-larını sorduğumda firma sahibine, jan-darmaya ve çevik kuvvet ekibine sitemdolu sözlerle konuşmaya başladılar.

Birisi, “Çocuklarımızı bundan sonraaskere göndermeyelim” derken,diğerleri Rumca beddualar etmeyedevam ettiler. Daha önce sadecesularını ellerinden alacağı için firmasahibine öfke duyan köylüler bu

yaşananların ardından jandarma veçevik kuvvet ekiplerine de aynı öfkeile bakmaya başladılar.

Karaçam Beldesi’ne varıldığındaöfke ile belediye binasına yönelenköylüler belediye başkanının HES’leredestek olmasına tepki gösterdiler.Köylüler burada Trabzon Valisi ilegörüşme ve Trabzon MeydanParkı’nda basın açıklaması yapmakararı aldılar. Ardından önceÇaykara’ya, polis ve jandarmatarafından darp edilen arkadaşlarla veköylülerle birlikte suç duyurusundabulunmak ve adli rapor almak üzerehastaneye gittik.

DOKTOR YARALANANKÖYLÜ KADINLARA ‹NANMADI

Darp edilen, yaralanan teyzelerim-izi burada müşaade altına aldılar.Müşaade odasına gittiğimizde iseteyzelerimiz kendilerini bir kenarabırakıp benim ve üniversiteli kadınarkadaşımın durumunun nasılolduğunu sordular. Onlar hastaneodasında yatarken benim yediğimcopların hiçbir önemi yoktu. Müşaade

odasında teyzelerimizle sohbetebaşladığımızda hepsi jandarmalarabeddualar okudular. Bir yandanonların yanında olduğumuz içinteşekkür ederlerken bir yandan daonlara vuranlara Rumca sayıp sövü-yorlardı. Hastane de yalnızca bir dok-tor vardı. Bu doktor da bizlerlegereken şekilde ilgilenmedi. Ağrı kesi-cilerle yaralıların ağrılarını dindirmeyeçalıştı.

Hatta bir ablamız T.C. kimliknumarasını bilmediği için muayeneedilmedi bile. Göğsüne kalkan darbesialan 70’li yaşlarda bir teyze nefesalmakta zorluk çekerken, bunu dokto-ra bildiren bir başka köylü arkadaşdoktorla tartışmak zorunda kaldı.Çünkü doktorun ağzından çıkankelimeler Hipokrat Yemini etmiş birdoktora yakışmayacak türdendi.Doktor yaşlı teyzemizin yalan söyle-diğini, birilerinin onu yönlendirdiğinisöylüyordu. 70’li yaşlarda bir kadıniçin söylenen bu sözler çok üzücüydü.Doktorun bu sözlerine cevap verenköylü ise anında provakatör ilan edil-di. Ve ardından doktor ‘güvenlik’ içinpolis memurlarını çağrıldı.

Köylü kadınlardan Safiye Ablakalkanla kasıklarına vurulduğu içinaşırı kanama yaşadı. Kanamasının art-ması üzerine yaklaşık 2 saatlik bekle-menin ardından Trabzon NumuneHastanesi’ne sevk edildi.

D‹REN‹fi ERTES‹ GÜN DE SÜRDÜHastane ve tedavilerin ardından

ilçe meydanında bir açıklama yapıldı.Ardından köylülerle birlikte Trabzon’aindik. Meydan Parkı’nda kalabalık birkitle Solaklı’dan gelenleri bekliyordu.Burada basın açıklaması yapıldıköylüler yaşadıklarını anlatankonuşmalar yaptı. Basın açıklamasınınsona ermesinin ardından KöylülerKaraçam’a ve Köknar’a geri döndü.

Ertesi gün köylülerden yine polisleçatıştıkları haberini aldık. Halk,Karaçam Beldesine girmek isteyen işmakinelerini sokmamış, kimi araçlarhasar aldığı için Çaykara’yaindirilmişti. Şirket mahkemesonuçlanana kadar HES yapımını dur-durduğunu duyurdu.

Solaklı da yaşananlar devletingerçek yüzünü bir kez daha halka gös-terdi. Biz de halkın yaşam alanlarınasahip çıkma dirayetinin engellen-mesinin çok zor olduğunu orada birkez daha yaşadık. Solaklı halkınındirenişiyle ortaya çıkan çok önemli birşey var: Devletin kolluk kuvvetlerigerçekten halkı için değil sermayedar-lar, şirket sahipleri için oradaydılar.

urada bütün erkekler çalışmaya gidiyor, kışlarısadece yaşlılar ve kadınlar burada oluyor. Biz hay-vancılıkla geçiniyoruz, su olmazsa bu yaylayı daelimizden alırlarsa biz burada nasıl yaşayacağız?

aha önce sadece sularını ellerinden alacağı içinfirma sahibine öfke duyan köylüler yaşananlarınardından jandarma ve çevik kuvvet ekiplerine deaynı öfke ile bakmaya başladılar

D

S O L A K L I ’ D A D ‹ R E N ‹ fi ‹ N ‹ N T E K S E B E B ‹ V A R

B‘Suyumuzdan başka şeyimiz yok’

TUBA TUNÇ

Direnişalanından...Solaklı uzun zamandır HES’çişirketlere karşı sularını, yaşamalanlarını savunuyor. 4 Kasım’dajandarmanın, polisin, askerlerinelbirliği ile saldırdığı köylülergözaltına alındı, dövüldü. Fakatdirenişleri sayesinde şirket HESşantiyesi için faaliyetlerebaşlamadan ilçeden ayrıldı.

Devletin kolluk kuvvetlerinin halkı içindeğil sermayedarlar, şirket sahipleri

için olduğunu da, halkın yaşam alan-larına sahip çıkma dirayetinin engel-lenemeyeceğini Solaklı’da gördük

Page 12: 144'üncü sayı

Yıkım ve yağmalardan eldeettikleri gelirlerini TV

şovlarında bağışlayan patronlaryalnızca şirketlerinin imajınıdüzeltmiyor. Hem bağış adıaltında çalışanların ücret-lerinden kesintiler yaparak hemde bağış yaptıkları miktarı vergi-den düşerek kar elde ediyorlar.Vergiye verecekleri parayı bağışyaparak elde ettikleri “hayırse-ver işadamı” imajı da cabası.

Somali’ye yardım kampa-nyası döneminde BakanlarKurulu kararı ile bağışlarkonusunda önemli bir düzen-leme yapıldı. 9 Ağustos 2011tarihli Resmi Gazete’deyayımlanan karar göre “GelirVergisi ve Kurumlar VergisiKanunu'na göre BakanlarKurulu'nca yardım kararı alınandoğal afetler dolayısıylaBaşbakanlık aracılığı ile makbuzkarşılığı yapılan ayni ve nakdibağışların tamamının vergimatrahından indirilmesimümkün.”

VERG‹DEN DÜfiÜLÜYORVan depreminin ardından 26

Ekim 2011 günü yayımlananResmi Gazete ile BakanlarKurulu, Van ve çevresinde mey-dana gelen deprem afetindenzarar gören afetzedeler içinyardım kampanyası düzenlen-mesi kararı aldı. Bu karar kap-samında Van’a yapılanyardımlar şirketlerin vergimatrahından düşecek. Patronlariçin değişen tek şey devlete

vergi olarak verecekleri parayıVan halkına bağış olarak ver-meleri oldu.

Şirketlerin taahhüt ettiğibağış paralarını nasıl finanseettikleri de bir başka uyanıklıkkonusu. Çok sayıda şirket,çalışanlarının ücretlerindendeprem yardımı kesintileriyapıyor. Çalışanların emek gücükarşılığında aldıkları ücretler-den kırpan patronlar, işçilerininparasıyla hayırsever olarak TVprogramlarında boy gösteriyor.

Patronların uyanık hayırse-verliklerinin en tipik örneği ise

TV ekranlarında taahhüt ettik-leri miktarları daha sonraödemiyor olmaları. Geçmiştebenzer yardım kampanyalarındayer alan Okan Bayülgen’in,canlı bağış toplanan TV prog-ramlarında vaat edilen miktar-ların ödenmediği yönündekiaçıklaması Van için de geçerlioldu.

Tüketiciler Birliği GenelBaşkan Yardımcısı MustafaDinç, ’Van İçin Tek Yürek’ adıprogramda yaklaşık 62 milyonliranın vadedildiğini ama bununancak 3’te 1’inin ödendiğini

öğrendiklerini açıkladı. “Hayırseverlik” TV ekran-

larında yayımlanan şovlardasergilendikçe her türlü fırsatıkar için kullanan sermayedar-ların bu imkana duyarsızkalması beklenilemez. Bu tippopüler şovlar toplumsaldayanışma ruhu adı altındaekrana gelse de izleyicisiyapıldığınız patronların parasızreklam yaptığı, işçilerinin ücret-leriyle vergi kaçırdığı başkayıkım ve yağma projeleriyle“hayır” işledikleri bir şovdanibaret.

DOSYAHalk›n Sesi 17 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

12

Van için TV’lerde düzenlenen yardım kampanyala-rı sermayedarların “hayırseverlik” şovlarına dönüş-tü. Bağış yapanların bir kısmı İstanbul depremplanını hiçe sayarak bina yapan müteahitlerdi

Programlara katılarak milyonlarca lira vaatedenlerin bir kısmı taahhüt ettikleri paralarıödemezken bir kısmı da vergiden düştükleri buparaları işçilerinin ücretinden kesti

‘Hayırlı işler’ ve neoliberalikiyüzlülüğün yardım şovu

Van depremi sonrası milyonların

duyarlılığı ile başlatılan yardım seferber-

liği Van’a binlerce yardım aracını ve

beraberinde dayanışmayı taşıdı. Fakat

milyoner patronlar yaptıkları bağışları TV

şovlarından duyurmayı tercih etti. Van’ın

milyoner hayırseverleri, neoliberal

yağma ve yıkımdan elde ettikleri rantı,

deprem önlemlerini yok sayarak

yaptıkları inşaatlardan kazandıklarını

Vanlılara ‘bahşetti’. Üstelik de vergiden

düşerek

Hayırla servet

biriktirenler

V an depremi için yürütülenyardım çalışmaları televiz-yon şovuna dönüştü.

Holding sahipleri, ticaret ehillerimilyonlarca izleyici tarafından takipedilen programlara bağlanıpdepremzedeler için kaç liralık yardımyaptıklarını açıkladılar. Bu sayedepatronlar “hayırsever” imajlarınıgüçlendirdi, sahip oldukları şirket-lerin ise reklamı oldu.

Depremin ardından 25 Ekimgecesi Samanyolu TV grubu, KimseYok Mu Derneği ve Türkiyeİşadamları ve SanayicilerKonfederasyonu (TUSKON)tarafından gerçekleştirilen ‘KardeşlikZamanı – Van Özel’ programı 5 saatsürdü. Canlı yayınlanan programdaVan için 65 milyon lira toplandı.

Benzer bir program 26 Ekimgecesi NTV, Star, Kanal D, ATV,Fox, CNN Türk, Kanaltürk, TNTtarafından ortak yayınla gerçekleşti-rildi. 'Van İçin Tek Yürek' isimliprogram canlı yayınladı. Programayapılan telefon bağlantıları sonundaVan için 62 milyon lira toplandığıaçıklandı.

Peki bu programlara katılarakbağış yapan “hayırsever” patronlarkimdi? Bir kısmının yaptıklarıyardım, inşa ettikleri alışveriş mer-kezlerinin, plazaların İstanbul’daolası bir deprem anında halkıntoplanacağı ya da çadırkent olmasıplanlanan alanlar üzerinde yükseldiğigerçeğini değiştirebilir mi? Ya dabazı “hayırsever”lerin Van’ıyaşatmak için “hayır” yaparken kur-dukları enerji santralleri ile doğayı veyaşamı öldürmeleri nasıl bir tezattır.

YIKARAK KAZANDILARVan İçin Tek Yürek programına

bağlanan Sedat Ağaoğlu, AğaoğluGrup adına 1 milyon 200 bin TL

bağışladıklarını açıkladı. BaştaAyazma olmak üzere rant odaklıkentsel dönüşüm projeleri ile yok-sulların evini yıkan Ağaoğlu İnşaat,Van’da evi yıkılan depremzedeleriçin bağışta bulundu. Ağaoğlu’nunİstanbul Bahçelievler’de yaptığıMyCity Bahçelievler inşaatı 1999depreminin ardından Afet İlMüdürlüğü Acil Eylem Planı’nda‘çadırkent alanı’ olarak görünüyor.

Aynı programda Van’da bir okulyapma sözü veren Ant Yapı ‘İstanbulAcil Eylem Planı’nda çadırkent vehelikopter pisti olarak görünen ŞişliBomonti’de içinde AVM’den rezi-danslara kadar pek çok yapınınbulunduğu Bomonti Anthill’i inşaediyor.

‘Van İçin Tek Yürek’e bağlanıp

Van’a bağış olarak 100 adet kalıcıkonut, 1 adet sağlık ocağı, 1 adetaşevi binası ve 10 adet tuvalet-duşbinası yapacaklarını söyleyen Yeşilİnşaat için de durum farklı değil.Yeşil İnşaat tarafından İstanbulŞişli’de yapılan ve iki kulesi olan ŞişliTrump Tower’ın bir kulesi, AcilEylem Planı’nda çadırkent alanıolarak görünüyor. Diğer kulesi deaynı planda helikopter pisti olarakayrılan bölgede bulunuyor.

Vanlı depremzedeler için 1Milyon TL, bağışlayan Çalık HoldingVan’da evsiz kalanlar için yaptığı bubağışı iktidar desteği ile İstanbul’daBalat-Ayvansaray, Tarlabaşı’ndayaşayanları evlerinden edip, bu böl-genin kentsel dönüşüm projesindenkazandıklarıyla yapıyor.

İstanbul’daki deprem planını karlıinşaat ve yatırımlar için yok sayan“hayırseverler”in Van’daki yıkımlarkarşısında gösterdikleri duyarlılıkkamuoyu önündeki imajlarınıdüzeltse de evlerini yıktıklarıyurttaşlar gerçek yüzlerini biliyor.

MADENLERDE ÖLDÜREN VAN’I NASIL YAfiATSIN?

İnşaat sektörünün deprem önlem-lerine duyarsız, deprem yıkımınakarşı “duyarlı” girişimcileri ‘uyanıkhayırseverlik’ mecrasında yalnızdeğil. Türkiye’nin dört bir yanındaenerji ve madencilik sektöründefaaliyet yürüterek doğa ve yaşamıöldüren patronlar da Van’ın hayırse-verleri oldu.

Örneğin STV’nin yardım pro-

gramı Kardeşlik Zamanı’na canlıtelefon bağlantısı ile bağlanan Cengizİnşaat yetkilisi 500 bin TLbağışladıklarını söyledi. Cengizİnşaat, ‘Karadeniz Sahil YoluProjesi’nin Sarp-Hopa bölümünüyapan firma olarak biliniyor. Buproje ile Karadenizlilerin sahille olanbağlantıları kesilirken, yol yapımçalışmaları nedeniyle Karadeniz’deadeta bir doğa katliamı yaşandı.

Türkiye’de siyanürlü madencilikfaaliyeti yürütülen 11 madenden2’sinin sahibi olan Koza İpek GrubuBergama ve Gümüşhane’nin toprak-larını siyanürle zehirliyor. Fakat fir-ma o kadar hayırsever ki bu bölgedeyaşamı zehir ederek kazandığı para-larla bağış yapabiliyor. Grup Van için1 Milyon TL bağış yaptı.

Van’a bağış yaptılar, hayıriçin işçilerden para kestiler

AKP’nin sadakac› sosyal politikalar› yenikurulan Aile ve Sosyal Politikalar

Bakanl›¤›’yla beraber merkezi düzeyindeörgütleniyor.

Dini de¤er ve inan›fllardan beslenen“yard›mlaflma, hay›rseverlik, sadaka” gibi

kavramlara dayanan AKP sosyal politikalar›iyi kalpli zenginlerin yoksullara yard›m

etmesi, yard›mlar›n cemaat a¤lar› arac›l›¤›ylada¤›t›lmas› esas›na dayan›yor. Bu anlay›flla

her yurttafl›n sahip olmas› gereken sosyalhaklar kavram› yerini hay›rseverli¤e

b›rak›yor.Hay›rseverlik günümüzün dev medya

endüstrisinin katk›s›yla hem bir flov hem de“hay›rseverlerin” reklam ve pazarlama

faaliyetine dönüflüyor. MOR‹ araflt›rma flirketi taraf›ndan yap›lanbir araflt›rmaya göre, müflterilerin yüzde

17’si bir flirketin ürünlerini belirli bir sebeplealmay› boykot ettiklerini, yüzde 19’u birflirketin ürünlerini etik de¤erlere önem

verdi¤i için tercih etmeye bafllad›¤›n› veyüzde 28’inin yukar›daki davran›fllar›n her

ikisini de gerçeklefltirdi¤ini belirtiyor. Bu veriler “hay›rsever” imaj›n›n flirketlere,holdinglere kâr, itibar, bilinirlik ve müflteri

sadakati gibi art›lar kazand›rd›¤›n›gösteriyor.

Hayırsever işgalciler

Van’a yard›m taahhüdüne bulunan patronlar›n bir k›sm› çal›flanlar›n›n ücretlerinden onlara sormadanba¤›fl kesintisi yapt›. Bir çok holdingin sahip oldu¤u “yard›m ve hizmet vak›flar›” için çal›flanlar›n üc-retlerinden ‘ba¤›fl’ kesintisi yap›lmas› oldukça yayg›n bir uygulama.

Meslek odalar›n›n ve Toplum‹çin fiehircilik Hareketi’nin yapt›¤›araflt›rmalarda 1999’daki 17A¤ustos depreminden sonra‹stanbul’da çad›rkent ve toplanmayeri olarak belirlenen bölgelerderezidanslar›n, al›flverifl merkez-lerinin ve ifl merkezlerinin yüksel-di¤i ortaya ç›kt›. Bu haliyledeprem an›nda ‹stanbul’da halkatahsis edilmesi gereken 480 böl-genin neredeyse yar›s› baflta‹stanbul Büyükflehir Belediyesi veTOK‹ olmak üzere yetkili di¤erkurumlar›n onaylar›ylayap›laflmaya aç›lm›fl durumda. Buflirketlerden A¤ao¤lu, Ant Yap›,Yeflil ‹nflaat, DAP Yap› Van’ayard›m kampanyalar›nda boygöstermiflti. ‹stanbul’da dahaönce çad›rkent alan› olarak belir-lenen ancak flimdi üzerindeyap›lar›n oldu¤u bölgelerinbaz›lar› flöyle:

ÜÜllkkeerr’in sahibi Y›ld›zlarHolding ve Boyner Holdingortakl›¤› ile inflaat› yap›lanBahçelievler Starcity Outlet Centerda ‹kitelli’deki Bas›n Ekspres Yoluüzerindeki çad›rkent alan›nda yeral›yor.

VVaarryyaapp ‹‹nnflflaaaatt:: Abide-i HürriyetMahallesi için belirlenen çad›rkentyerinde bugün Varyap taraf›ndanyap›lan Ça¤layan Adalet Saray›yükseliyor.

AArraamm ‹‹nnflflaaaatt taraf›ndan yap›lanKartal Adliye binas›n›n oldu¤ubölge toplanma yeri idi.

KKiippttaaflfl da ZeytinburnuVeliefendi'de bulunan çad›rkentalan› ve helikopter pisti üzerineSahilpark evlerini; Üsküdar'›nçad›r kurulacak alanlar›ndanbirine Kiptafl Ünalan evlerini veTuzla'daki çad›rkent böl-gelerinden birine de Kiptafl Tuzla2 ve 3. etap konutlar›n› infla etmifldurumda.

MMaakkyyooll ‹‹nnflflaaaatt Bayrampafla'n›nçad›rkent alanlar›ndan birine OraAVM'yi yapt›.

FFoorruumm ‹‹nnflflaaaatt vvee MMDDCCTTuurrkkmmaallll--MMaayyaa ‹‹nnflflaaaattBayrampafla ‹lçesi'nin di¤erçad›rkent alan›na Forum ‹stan-bul'u infla etmifl durumda.

AAssttaayy ‹‹nnflflaaaatt'›n yapt›¤› ve‹stanbul'un silüetine giren Onalt›Dokuz adl› rezidans›n yer ald›¤›yap› adas›, çad›rkent olaraktan›mlanm›fl.

MMeettaarr ‹‹nnflflaaaatt taraf›ndanyap›lan Ba¤c›lar Ç›nar OlimpiaPark Sitesi de çad›rkent alan›olarak gözüküyor.

UUzzmmaann ‹‹nnflflaaaatt, Keleflo¤lu,Kamero¤lu ve Gül ‹nflaat, Beyaz‹nflaat ve Zirve ‹nflaat ortakl›¤›çad›rkent alanlar›na Bak›rköyAtaköy Konutlar›'n› ve CapacityAVM'yi infla etti.

AAflflçç››oo¤¤lluu ‹‹nnflflaaaatt,, çad›rkent böl-gelerine Befliktafl Selenium Plazaile Befliktafl Spor Klübü FulyaProjesi'ni infla ediyor.

BBuu hhaabbeerr SSeennddiikkaa..OOrrgg’’ddaannaall››nnmm››flfltt››rr

Page 13: 144'üncü sayı

TARİHHalk›n Sesi

1317 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

L A L E D E V R ‹ Ç O C U K L A R I S I N I Z S ‹ Z , Z A M A N I N I Z G E Ç T ‹

B aşbakan YardımcısıBülent Arınç, partisininbayramlaşma töreninde

yaptığı konuşmadacumhurbaşkanlığı seçiminihatırlatarak “Bu millet inşallahgül gibi, lale gibi, sümbül gibicumhurbaşkanları seçecek” diye-rek yeni cumhurbaşkanı tarifiniyaptı. Böylece “ustalık” dönem-lerine bir de “Lale Devri” hayalieklendi. Osmanlı’da yönetici vevarlıklı kesimler açısından rüyagibi yaşanmış bir dönem olaraksimgelenen Lale Devri, dönemedaha geniş bir bakışı gerektiriy-or, ki bütün bu ihtişam neyerağmen yaşanıyordu hatırlamakgerek.

Lale devri, bilindiği gibiOsmanlı’nın isyanlarla başlayançözülme sürecinde saray erkanıve çevresinin yaşadığı şaşalı birdönem olarak kabul edilir.Tahtta III. Ahmet olsa da budönem sadrazam NevşehirliDamat İbrahim Paşa’dasimgeleşmiştir.

HAN, HAMAM, fiADIRVAN…Bu dönem, Osmanlı’nın

Avrupa’nın çeşitli kentlerineelçiler gönderdiği, tanımayaçalıştığı, askeri ilişki dışında birilişki tarzı geliştirdiği dönemdi.Yaşam tarzı, mimarisiyleAvrupa’yı taklit ettiği bir dönemoldu. Paris’e yollananYirmisekiz Mehmet Çelebi vematbaayı getirecek olan oğluSait Paşa’nın Paris izlenimlerietkili oldu özellikle.

Sultan III. Ahmet de buanlayışı memnuniyetle kabuletti. Damat İbrahim Paşa,padişahın “eğlenmesi” içinİstanbul Kağıthane’de yeni birsaray, Sadabad’ı inşa ettirdi.Mehmet Çelebi’nin buradangetirdiği saray resimleri, Fransakralı ile çevresindekilerinyaşantılarını kopya etmekte kul-lanıldı. Sadabad’ın kopyasısaraylar, bahçeler ve çeşmeleryapıldı.

Boğaziçi ve Haliç çevresinde-ki topraklar padişah tarafından

akrabalarına ve yönetici sınıfüyelerine dağıtılarak zenginleriçin yerleşim bölgeleri oldu.Sarayları ve köşkleri çevreleyenbahçelerde Osmanlı zenginleribirbirleriyle lüks yarışına girdil-er, çok süslü bahçeler, işlemeliçeşmeler yapıldı, özellikle laleyetiştirildi ve bilindiği gibi laleçiçeği döneme adını verdi.

Nadir yetişen lale soğanlarıyüksek mevkiler elde etmek içinkullanılır oldu. En iyi saklanansırlar bahçeciliğe ilişkin olan-lardı.

DEVLET SIRRI LALE SO⁄ANIBu konuda bugünün ağzı

sıkısı ise 2005’ten bu yana LaleFestivali düzenleyen KadirTopbaş. 2006 yılında İstanbulMilletvekili Emin Şirin, BilgiEdinme Yasası kapsamındabelediyeye başvurarak lalelerleilgili bilgi istemiş ancak yanıtalmamıştı. Başbakanlık BilgiEdinme DeğerlendirmeKurulu’na başvurarak haklıbulunan ve tekrar belediyedenbilgi isteyen Şirin’e Topbaşadına yanıtı genel sekreteryardımcısı vermiş ancak lale

soğanlarının kökeninin neresiolduğuna dair bilgi vermemişti.

B‹R‹ YER B‹R‹ BAKAR…Lale Devri’nin ihtişamı,

mimariyle sınırlı kalmadı, kendiyaşam tarzını da oluşturdu,İstanbul’a pahalı eğlencelerdüzenlendi. Vezirler ve yöneticisınıf üyelerinin bundan ayrı dur-ması düşünülemezdi elbette.Eğlencelere servetler harcandı.Sarayı takip edebilen, bu hayatınkülfetini kaldırabilecek olanaklıkesim geniş halk kitleleri değil,yüksek gelirlere sahip yönetici

çevre, yabancı tüccarlarladoğrudan ilişki içinde olanbüyük tüccarlar, tımar sahipleri,yerel görevlilerden oluşantoprak sahipleriydi.

Saray açısından bu giderlerikarşılamanın yolu elbette sıkımali politikalar gerektiriyordu.Yeniçerilerin, bürokratların vememurların sayısı, dolayısıylahazineye olan yükleri azaltıldı,paranın değeri hazine lehinedüşürüldü. Daha önce vergitoplama sisteminde yer alanaracıların topladığı yasadışıvergilerin ya da belirli durumlar-

da alınan vergilerin çoğu düzenlihale getirilerek bir vergi sistemi-ne dönüştürüldü. Örneğin seferzamanında masraflarıkarşılamak için alınan imdad-ıseferiye vergisi barışzamanlarında da toplandı,başlıca gelir kaynağı haline geti-rildi. Düzenli vergilerin yanı sıra

yüzyılı aşkın bir süredir ilk kezkentlerde ve kırsal kesimde gelirkaynaklarının sayımları yapıldı,böylece daha önceki sayımlaragirmeyenlerden de vergialınmaya başlandı. Değişen vergisisteminde değişmeyen şeyhalkın vergi yüküydü elbette.Belli başlı hazine memurlukla-rında bulunanların ödemelerigereken yıllık ödentiler deönemli derecede artırılmıştı,bunlar da resmi görevlerini yap-mak için aldıkları ücretiarttırmışlardı.

KIYAMET BUNDAN KOPARBütün önlemlerin yanı sıra

imparatorluk yeni bir enflasyon(Balıkesir’de 1 akçeye alınanekmek miktarı 13 yılda 160dirhemden 100 dirhemeinmişti), kıtlık ve salgın hastalıkçağına giriyordu.

Var olan toplumsal veekonomik gerilimde LaleDevri’ni sona erdiren olayİran’la olan ilişkilerle başladı.Şah II. Tahmasp’ın, Osmanlıla-rın işgal etmiş olduğu topraklarıgeri alması sonucu 1730’da savaşbaşlayınca yeni bir sefer içinhazırlıklar yapılırken PatronaHalil İsyanı başladı. Halil veçevresindekiler EtMeydanı’ndaki (Aksaray)yeniçeri kışlasına doğruyürüyüşe geçtiklerinde pekçoksivil ve asker de onlara katılmış-tı. İsyancılar, İbrahim Paşa ilearkadaşlarının başlarını istedi,III. Ahmet de sadrazam ve arka-daşlarını azledip boğdurttu.Ancak kendisi de tahttan inmekzorunda kaldı.

Patrona Halil ile adamlarıkente dağıldılar, öfkelerini döne-min zenginlik simgesi olansaraylara, yalılara yönelttiler,Sarayları yakıp yıktılar, önlerineçıkanı öldürdüler. Lale Dev-ri’nin görkemi de böylece bitti.

Arınç’ın hatırlattığı, bir bakıma geçmişe referans yaptığı, bir çiçek-le simgelenen, “zevk-ü sefahat” dönemi Lale Devri, Arınç veşükerâsı için gelecek güzel günlere işaret etse de, o sözlerleyüceltilen dönem bir toplumun kriziydi aslında

Lale Devri kime güzel?AKP iktidarı, Başbakan Yardımcısı Arınç’ın “lale gibicumhurbaşkanı” özlemiyle öykündü bu kez Osmanlı’ya.Bir başka AKP’li, İBB Başkanı Topbaş’ın lale sevgisineaşinayız zaten

Geçtiğimiz günlerde,yayımlanan bir tele-

vizyon programındaAtatürk'e “diktatör” diyenNagehan Alçı hakkında“Atatürk'ü KorumaKanunu'na muhalefet”gerekçesiyle incelemebaşlatıldı. Atatürk'üKoruma Kanunu olarakbilinen Atatürk Aleyhineİşlenen Suçlar HakkındaKanun, 1951'de yürürlüğegiren bir kanun.Sözkonusu “suç”unkanunlaşma süreci hayliilginç. Kanunu“demokrasi havarisi” ilanedilen DP’nin yapmışolması ile başlıyor builginçlikler.

DP’N‹N KARfiI ATA⁄I14 Mayıs 1950 seçim-

lerinden galip çıkan DP,iktidara geldikten bir aysonra ezanın Türkçeokunma zorunluluğunu,Temmuz’da da dini radyoprogramlarına yayınyasağını kaldırdı. Ekim’dede din dersi fiilen zorunlu

hale geldi. Bu tarihlerdeAtatürk heykellerine veAnadolu’nun kimi kent-lerinde kadınlara yöneliksaldırıların da artmasıylaCHP, DP’yi sıkıştırmakiçin protesto mitingleridüzenlemeye başladı. DPyoğunlaşan bu mitinglere,25 Temmuz 1951’dekanun çıkararak cevapverdi.

MEMLEKETESERP‹fiT‹R‹LM‹fiHEYKELLER…

İlk olarak 30 Mart1951'de, Atatürk'ünmanevi varlığını korumakiçin yasa çıkaracaklarınıaçıklayan Menderes,Atatürk'ün heykel ve büst-lerine karşı eylemlerdebulunan TicaniTarikatı’nın “kökünündışarıda” olduğunu ilerisürerek yasaya nedengereksinim duyduklarınışöyle açıklıyordu: “Bumemleketin sathınaserpiştirilmiş heykellertaarruza uğradığı takdirde

bunun günahı nedenhükümete teveccüh etmişolsun. Atatürk heykelleri-ni hükümete bir hücumvasıtası olmaktan çıkar-mamız çok yerinde olur”

TEBL‹GATLA OYLAMATasarı mecliste

tartışılırken devam edenheykel saldırılarınedeniyle tarikatın lideriKemal Pilavoğlu ve mürit-leri tutuklanmıştı. Tutuk-lamalar üzerine BakanTevfik İleri, "Belki de ko-münist ajanı olan on-onbeş şeyh ve mehdi namze-dinin etrafında toplananbu şuursuz kalabalık birazdeğil tamamen cehlin kur-banıdır" diyerek eylemlerikomünist paranoyaya bağ-lamıştı.

Eylemlerin

yaygınlaşmasıyla tasarınınyasalaşması kaçınılmazhale gelmişti. Ancak DPmilletvekillerinin Anka-ra'da bulunmamaları ne-deniyle oturum yeter sayı-sı sağlanamıyordu. Bununüzerine emniyet müdür-lüklerine illerinde bulunanmilletvekillerinin başkentehareket etmeleri gereğinintebliği için emir gönderil-di. Tebligat üzerine topla-nan TBMM, tasarıyı kabuletti.

Menderes'in ifadesiyle"memleketin sathına ser-piştirilmiş olan heykelleri"korumak için çıkarılan bu

yasaya göre Atatürk’e ha-karetin cezası üç yıl ikenonu temsil eden heykel,büst tahribinin cezasınınüst sınırı beş yıldır.

DP böylece eleştirilerekarşılık verdi. İşin ilginçtarafı, CHP de bu kanu-nun çıkmasına sıcak bak-mamıştı. Kimi, asıl korun-ması gerekeninAtatürkçülük fikriolduğunu ve bu fikrinhalka benimsetilmesigerektiğini savunuyordu.Bir başka iddia iseCHP’nin Ticanilerle olanilişkisi nedeniyle konuyasıcak bakmadığıydı.

Minyatür sanatç›s› Levni, Surname-i Vehbi isimli eserde dönemi yans›tan minyatürleri resmetmiflti. Yukar›dakiminyatürler, dönemin e¤lencelerinden birini yans›t›yor

Lale Devri’ni bitiren olay olarak Patrona Halil‹syan› kabul edilir. ‹syan, Halil ve çevresindeki-lerin Aksaray Et Meydan›’na yürüyüflegeçmeleri ile bafllad›.

Ticanilik, çok partili döneme geçiflle birlikte‹slami hareketlerin görünür hale gelmeçabalar›n›n h›z kazand›¤› ortamda, KemalPilavo¤lu taraf›ndan örgütlenen bir tarikatt›.Ad›n›, Ahmed et-Ticani taraf›ndan, Cezayir'ingüneyinde kurulan ve Fas, Hicaz, M›s›r,Trablusgarp ve Senegal’deyay›lan Ticaniyetarikat›ndan alan hareket,1930'larda Ankara'n›nÇubuk ve Keskin ilçeleri ileÇank›r› fiabanözü'ndeörgütlendi.

"Heykel puttur","Hilafeti kald›ran Atatürkmel'undur", "Türkçe ezanküfürdür" sloganlar› ileortaya ç›kan tarikat, ilkbüyük eylemini fiubat1949’da TBMM genelkurulunda Arapça ezanokuyarak gerçeklefltirdi.Ard›ndan da Atatürkheykellerine sald›r›larlagündeme geldi. Pilavo¤lu ve 74 müridinin,kanun uyar›nca 5 Mart 1952'de Ankara mahkumolmas›n›n ard›ndan tarikat da faaliyetlerini dur-durdu.

Zafer gazetesi 11 Nisan 1950 günkü say›s›ndaPilavo¤lu ve müritlerinin 10 Nisan 1950 günüCHP Ankara ‹l Baflkanl›¤› binas›nda CHP'ye üyeolduklar›n› haber verdi. Gazete bu konuyu

seçimden bir buçuk ay sonra tekrar açt›.Gazetenin iddias›na göre, Pilavo¤lu ve müritleriköylerde toplant›lar düzenleyip CHP propagan-das›na kat›lm›fllar ve partiye üye yazm›fllard›.CHP, bu iliflkiyi reddetti ama Pilavo¤lu’nunavukatl›¤›n› yapan Y›lmaz Akp›nar’›n, CHP

Bal›kesir milletvekiliMuzaffer Akp›nar’›n o¤luolmas› iddiaya destek kabuledildi.

CHP-Ticani iliflkisini dilegetirenlerden biri de YakupKadri Karaosmano¤lu’ydu.Yakup Kadri, Atatürk'ünyak›n›nda yer alm›fl isimler-den biriydi, üç dönem CHPmilletvekilli¤i yapm›flt›.Yakup Kadri’ye göre“DP’nin halk›n dini hisleriniokflamas›n›n onun kuvvetlitaraf› oldu¤u” fikrinekap›lan CHP yöneticileri“geminin dümenini sa¤açevirmeye bafllam›flt›.

Okullarda din dersleri mi? Bafl üstüne! Köyenstitülerinin kald›r›lmas› m›? Hay hay! Tek, halkgelecek seçimlerde bize daha bol oy versin debunlar›n hepsini yapar›z.” Bu nedenle CHP,“Ticani tarikat›yla iflbirli¤i etmeyi de göze almak-tan çekinmemiflti.” Belki de CHP, DP’yeNurcular›n destek vermesini örnek alm›fl ancakiliflkisini de mesafeli tutmufltu.

CHP’nin Ticani ilişkisi

ÖZEN TAÇYILDIZ

Ticani lideri KemalPilavo¤lu duruflmadayken

KAYNAKÇA:Robert Mantran - Osmanl› ‹mparatorlu¤u Tarihi Stanford Shaw – Osmanl› ‹mparatorlu¤u ve Modern TürkiyeYücel Özkaya – 18. Yüzy›lda Osmanl› Toplumu

KAYNAKÇA:Sabahattin Nal, DP’nin 1950-1954 Dönemi Din SiyasetiTar›k Zafer Tunaya, ‹slamc›l›k Cereyan›Yakup Kadri Karaosmano¤lu, Politikada 45 Y›l

DemokratDP’den tabukanunu

Page 14: 144'üncü sayı

YAŞAMHalk›n Sesi

1417 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

Kadına yönelik şiddet suçlamalarının arkasındaki “statükocu” güçlere işaret edenNihat Doğan, “sıradan pisliğin” dilini ve DGM iddianamelerin yaklaşımını sentezliyor

Bir gün fil ormandadolaşırken nefes nefese kaçantavşana rastlamış ve sormuş:

- Hayırdır nereye böylepürtelâş?

Tavşan cevaplamış:- Sorma... Ormana polisler

gelmiş, ayıları "Ergenekoncu"diye topluyorlar!

- Eee, senle ne alakası var?Sen ayı değilsin ki, demiş fil.

Tavşan patlamış:- Sorun da bu ya! Bırak

Ergenekon'u, ayı olmadığımıkanıtlayana kadar 10 ay

geçer!

Müesses nizamınsürekliliği için her dönemçeşitli düşmanlar tanımlanır.İç ve dış düşmanların amacı,1980’lerde “huzur ve güvenortamı”nı bozarak “anarşive terör ortamı”na geridönülmesi olarakaçıklanmıştı. 1990’larda bu“mihrak”lar için “anarşist”yerine “yıkıcı ve bölücü”ikilisi kullanılmıştı. 28 Şubatsürecinde düzen içikapışmanın öncelik kazan-masının bir yansıması olarak“irticacı” odaklar biraz dahafazla konuşulmayabaşlanmıştı. Ancak bu kav-gada devran döndü“Ergenekoncular”,“ulusalcılar”, “statükocular”en önemli tehditler lis-tesinde başı çekmeyebaşladı. Halk olarak herdönem yapmamız gereken,tehditlere karşı “Milli birlikve beraberliğe en çok ihtiyaçduyduğumuz bu günlerde”“iyiler” olarak kodlananlarınarkasında durmaktır.

Bu günler hiç bitmez vedüzenin “iyileri” ne zamansuçüstü yakalansalar hemen“kötünün oyunu”na işaretetmeye başlarlar. 1990’lardaişkenceciler, kontracılarbaşlarına ne gelse “vataniçin kurşun attıkları, kurşunyedikleri” için komployakurban gittiklerinisavunurlardı. Şimdi isemoda ifade “Ergenekon işi,ulusalcı komplo, statükocu-ların kirli hesapları”.

DGM SAVCISI OLSUN Bu ezberin son örneği

İzzet Yıldızhan ile NihatDoğan oldu. Bir bakanın

oğlunun düğününden sonrabakan tarafından tahsisedilen odaya çağırdıklarıseks işçisi kadınları döven vebu nedenle karakolluk olanikili, olayın basınayansımasından sonra buolayın arkasındaki güçleri obildik dille işaret ettiler.Nihat Doğan “Bu statükocu,ulusalcı bir takım medyanınbana karşı faşistçesaldırısıdır” diye karşı taar-ruza geçerken örgütbağlantılarını Özel YetkiliSavcılık (ya da daha doğruifadeyle DGM) “titizliği” ilegözler önüne serdi: “YalçınKüçük’ün kankası SonerYalçın ile el ele kolkola olanbirisi, Ahmet Hakan’ın banayüklenmesi şimdiye kadargördüğüm yüklenmelerin enkötüsü.”

Son dönemin terör kon-septine bu kadar uygun birifade herhalde zor bulunur.Ender Helvacıoğlu, Bilim veGelecek dergisinde, sondönemdeki davalardaterörist ilan edilmeninkoşullarını şu ifadelerleanlatmıştı: “Onu tanıyanbirini tanıyan birini tanıyanbirini tanıyorsunuz.” NihatDoğan da DGM savcılarınınbu yöntemini kendini akla-mak için kullandı. Küçük’ünkankası Yalçın’ın kolkolaolduğu birisi onueleştirdiyse, bu faaliyetrahatlıkla “terör örgütüdoğrultusunda faaliyet”göstermeye girilebilir. Herkim ki seks işçisi kadınlarayönelik şiddeti eleştirirseaynı kapsamdadeğerlendirilebilir. “Benimolmazsan taciz ederim”diye bir şarkı yaparakkendine sınırsız teslimolmayan herkesinherşeyi “hak ettiğini”ilan eden NihatDoğan’ı nedentartıştığımızın sırrı daburadadır. Onu iste-meyen bir kadını tacizetmeyi hak bilipcümle aleme ilan ede-bilen, böylece tümkadınları şiddetletehdit eden birinin buolay özelinde isetek-lerini yerinegetirmeyenlere yöne-lik şiddete karışıpkarışmadığını

tartışmanın pek manası yok.Odaklandığımız konuDoğan’ın söyleminin yenimüesses nizamın kurucusöylemlerinden olmasıdır.Nitekim bu yeni nizamın“ciddi” kalemlerindenFehmi Koru’nun YeniŞafak’taki yazısında NihatDoğan’ın tezine destek ver-mesi ve hedefin Kanal7olduğunu iddia etmesimanidardır.

Çiğdem Çıdamlı’nınreferandum sonrası HalkınSesi gazetesinde yazdığı gibi“AKP’nin başarısı büyüksermayenin saldırı progra-mını iktidara taşırken,sömürü ve egemenlikilişkilerinden beslenensınıfsal, ulusal ve cinsiyetçigerici düşünme biçimlerininsıradan ve yaygın düşünseliktidarından yararlanabilmebecerisindedir”. Bu “sıradanpisliğin iktidarı”dır ve NihatDoğan’ın “ezileninyanında”, adaletinsavunucusu”, “delikanlı”heyheylenmeleri bu iktidarınsolun değerleriniaşırmasının birkarikatürüdür. Ancakyaşamın ve ülkenin gerçek-leri, sıradan pisliğiniktidarının bu aşırmalarınıanlamsızlaştırdıkça iktidargiderek sıradanlaşmaktadır,pisleşmektedir.

TÜM ORMANI F‹L OLARAK GÖRMEK

Demokrat YargıEşbaşkanı Orhan GaziErtekin, 13 Kasım’daRadikal 2’de yer alan “İddi-anameler çağı” başlıklı

yazısında Türk sağının tümfikirlerinde mahkeme iddi-anamelerini temel aldığınave onlarsız konuşamaz halegeldiğine, tezlerinin sığlaştı-ğına dikkat çekiyordu. NihatDoğan’da cisimleşen, sıra-dan pisliğin diliyle iddi-anamelerin dilinin bir sen-tezinden ibaret aslında.Nihat Doğan’ın bunusöylemine kolayca kata-bilmesi onu yeni müessesnizamın karikatür bilgesinedönüştürüyor. İktidar veiktidarın organik aydınlarıdört koldan sağın sığlaşantezlerini hızlapopülerleştiriyor.

Ergenekon söylemi bupopülerleştirmeninmerkezinde yer alıyor.Düzen içi bir düzenlemeolarak başlayan Ergenekonoperasyonu sonrası ülkedeolan hemen her şey,Ergenekon iddianamesindekarşılaşılan yöntemlerle vebu “örgüt” ile ilişkilendiril-erek açıklanmaya başlandı.Tekel işçileri, 1 Mayıs’taTaksim’e çıkmak isteyenemekçiler, sendikalı olduğuiçin işten çıkartılmasınadirenen DESA direnişçisiEmine Arslan, BurhanKuzu’ya yumurta atan veErdoğan’ı protesto edenKolektifler’den öğrenciler,sosyalist partilerin/örgütlerinüyeleri, haberleribeğenilmeyen Birgüngazetesi ve hatta Kürthareketi dahi Ergenekon ileirtibatlandırılarak suçlanır-ken sağın yeni düşüncedünyası şekillendirildi. Sağınve muhafazakarlığın

dünyasında kendiiradeleri olamayacağıvarsayılan düzen dışı vekarşıtı düşmanlar ancakdüzen içi düşmanların“maşası” olarak anlam-landırılabiliyordu.Rasim OzanKütahyalı’nınDenizler’in yolunun“Ergenekon zihniyeti”niiçerdiğine dair tespitleribu ilişkinin tarihselkökenlerine işaretederken o zamananlamlandırılamayan vegülünüp geçilen buçıkışın düzen için anlamıilerleyen dönemlerdedaha da netleşti.

"Ergenekon Darwinist biryapılanmadır" açıklamasınıyapan Adnan Oktar, evrimteori karşıtı mücadelesineyeni bir tez daha kazanırkenkarşı karşıya olunan sorun-salın tarihsel kökenlerinedair daha “derin” bir analizsunmaya çalışıyordu.

VE ÇÜRÜME…Oluşturulmaya çalışılan

sağ ezber, düzen her türlüpisliği örtmekte kullanılma-ya çalışılınca trajikomiksonuçlar da doğdu ve yer yerideolojik çürüme gizlenemezhale geldi. Örneğin Akit ga-zetesi yazarı Ali Karahasa-noğlu’na göre üniversitesınavındaki “şifre skandalı”da, bir “Ergenekon üreti-mi”dir! Samanyolu TV’yegöre ise madenlerde arkaarkaya meydana gelengöçüklerde onlarca işçininölmesinin sebebi güvencesiz-lik değildir. Kanalın haberprogramı sunucusu Balıkesirve Bursa’da meydana gelengöçüklerden bir gün önce“Balyoz” davalarında önemligelişmeler olduğuna dikkatçekmekte ve hepimiziişçilerin ölümü ile davaarasındaki ilişkiyi sorgula-maya çağırmaktadır.

N.Ç. davasına dair itirazıolanların da yüklenmesigereken yer aynıdır:“Statükocular”. Oysa budavaya imza atan mahkemeheyeti AKP’nin referandum-la ayar verdiği HSYK’nınatamasıdır ama olsun,Egemen Bağış teşhisi şöylekoyar: “Statükonun ensağlam bekçisi olan yargınındurumu ancak son tecavüzkararıyla fark edildi.”Hepimizin başına gelen hertürlü kötülüğün mistik anti-kahramanları yine işbaşında-dır. Bize düşen görev bun-lara karşı savaş açan iktidaradestek vermektedir. Aksihalde “maksadınız baş-ka”dır. Ya onlardansınızdır,ya düşman. Türk sağının“sanat” dünyasındaki büyük“bilge”si Nihat Doğan’ıntelevizyon ekranlarındanhaykırdığı ifadeyle “AKP'yeoy vermeyen şerefsizdir” veşarkısında dile getirdiği gibibaşına gelecekleri haketmektedir: “Benimolmazsan taciz ederim.”

Ustalardan

Rekabet, modern sivil toplumda ege-men olan herkesin herkesle savaşınınen tam ifadesidir. Bu savaş, yaşamsavaşı, varolma savaşı, her şey içinsavaş, gereksinim durumunda ölüm-kalım savaşı, yalnızca toplumun farklısınıfları arasında verilmekle kalmaz, busınıfların tek tek üyeleri arasında da ver-ilir. Herkes bir başkasının önündeengeldir, ve herkes kendi önündekiengeli bir kenara itmenin ve onun yer-ine geçmenin yolunu aramaktadır. Nasılburjuvazinin üyeleri kendi aralarındarekabet halindeyseler, işçiler de kendiaralarında sürekli rekabet halindedirler.Mekanik dokuma tezgahındaki doku-macı, el-tezgahı dokumacısıyla, işsiz yada düşük ücretli el-tezgahı dokumacısıişi olanla ya da daha iyi ücret alanla rek-abet halindedir; her biri ötekinin ayağınıkaydırıp yerine geçmeye çalışır. Ne varki, işçilerin kendi aralarındaki bu reka-bet, işçi üzerindeki etkisiyle, bugünküdurumun en kötü yanıdır; burjuvazininelinde proletaryaya karşı en keskinsilahtır. İşçilerin bu rekabeti birlikleryoluyla ortadan kaldırma çabaları, bur-juvazinin bu birliklere karşı duyduğunefret, ve bu birliklerin başına çökenher yenilginin burjuvazinin utkusuolması bu nedenledir.

Proletarya çaresizdir; kendi halinebırakılırsa, tek bir gün bileyaşayamaz. Burjuvazi,sözcüğün en geniş anlamındatüm yaşama araçlarının tekelinieline geçirmiştir. Proletarya neyigereksiniyorsa, ancak burjuvazi-den, kendi tekeli içinde devletgücü tarafından korunan burju-vaziden alabilir. Bu nedenleproleter, hukuken ve gerçekte,yaşamı ya da ölümü hakkındahüküm verebilen burjuvazininkölesidir. Burjuvazi ona yaşamaraçlarını önerebilir, ancak"denk" bir çalışma sunmasıkarşılığında. Hatta proleterinrüştüne erişmiş sorumlu birtaraf olarak özgür seçimiyledavranıyormuş gibi bir görünüm kazan-masına; özgür, sınırlanmamış rızasıylabir sözleşme yapıyormuş gibi birgörünüm kazanmasına bile izin verir.

HHaarriikkaa bbiirr öözzggüürrllüükk!! Proleter, yaburjuvazinin kendisine önerdiği koşullarıkabul edecek, ya açlıktan ve soğuktanölecek, orman hayvanları arasındaçıplak uyuyacaktır! Burjuvazinin keyfinegöre değerlendirilen harika bir "denk"lik!Ve bir proleter, burjuvazinin "doğal amir-leri"nin "hakça" önerilerini kabul etmekyerine açlıktan ölecek kadar budalaysa,onun yerine kolayca bir başkası bulu-nacaktır; dünyada yeterince proletervardır ve hepsi de yaşamak yerineölmeyi yeğleyecek kadar deli değildir.

Burada işçiler arasında böyle bir rek-abet görüyoruz. Eğer tüm proleterlerburjuvazi için çalışmak yerine açlıktanölmekte kararlı olduklarını açıklasalardı,burjuvazi, tekelinden vazgeçmek zorun-da kalırdı. Ama böyle olmuyor —zatenolması da olanaksız— burjuvazi de hepzenginliğine zenginlik katıyor. İşçilerarasındaki bu rekabetin yalnızca birsınırı var; hiçbir işçi, yaşamasına yete-cek olandan azı için çalışmaz. Eğeraçlıktan ölmesi gerekiyorsa, çalışarakölmektense tembellik ederek ölmeyiyeğleyecektir. Doğru, bu sınır göreli birsınır; herkese gereken kendine göredir;bazıları başkalarına göre daha rahataalışkındır; hâlâ şöyle ya da böyle uygarolan İngiliz, paçavralara bürünen,patates yiyen, domuz ahırında uyuyanİrlandalıdan daha fazlasını ister. Ama budurum, İrlandalıyı, İngilizle rekabettenalıkoymaz; ve ücretleri, onunla birliktede İngilizin uygarlık düzeyini yavaş yavaşkendi düzeyine inmeye zorlar. Belli türişler, belli ölçüde uygarlığı gereksinir;sınai mesleklerin hemen tümü de butür işlerdendir; o yüzden işçi ücret-lerinin, işçiyi gerek duyulan düzeyde tut-maya elverecek ölçüde yüksek birçerçevede olması burjuvazinin çıkar-

madır. Yeni göçmüş, önüne çıkan ilk ahırda

kamp kurmuş ya da eline geçen herkuruşu içkiye harcadığı için kirayıödeyemeyip sokağa atılmış İrlandalıancak yoksul bir imalathane işçisi olur.Bu çerçevede, imalathane işçisinin elinegeçecek ücret, çocuklarını düzenli bir işiçin yetiştirecek kadar olmalıdır; ama,çocuklarının alacağı ücreti gereksin-meyecek o nedenle de onları işçiolmaktan başka türlü yetiştirecek kadaryüksek de olmamalıdır. Burada da sınır,asgari ücret, görelidir. Ailede herkesçalıştığı zaman, işçi oransal olarak dahaaz ücretle yetinebilir; burjuvazi de iştebu nedenle, makine çalışmasınınolanak sağladığı gibi kadınları ve çocuk-ları çalıştırarak onların emeğinden kâretmek için fırsatları olabildiği ölçüdekullanagelmektedir. Kuşkusuz herailede, herkes çalışamaz. Konumuböyle olan aileler, eğer asgari ücretleyaşamak zorunda kalırlarsa, herkesinçalıştığı ailelere göre kötü durumadüşerler. Böylece, ücretler bir ortalamaoluşturur; tümü çalışan aile, bu ortala-maya göre, oldukça iyi bir durum-dayken, yalnızca birkaç kişisi çalışan aileoldukça kötü duruma düşer. Ama enkötü durumlarda, her emekçi, alıştığıufak-tefek lükslerden vazgeçmeyi, hiç

yaşamamaya yeğler; birdomuz ahırını başıüzerinde bir çatı olma-masına yeğ tutar; çıplakdolaşmak yerine çul-çaputgiymeye razı olur; açlıktanölmektense patatesle yet-inmeyi kabullenir. İşiolmayan birçok kişininbaşına geldiği gibi,dünyanın gözleri önündesokağa atılıp yokolmak-tansa iyi günlerin geleceğiumuduyla yarım ücreterazı olur. Bu çerçevede,hiçten biraz daha fazla birşey olan bu ufacık ücret

asgari ücrettir. Ve elde, burjuvazininçalıştırsa iyi olacağını düşündüğündenfazla işçi varsa — eğer rekabet savaşısonucu geriye hâlâ yapacak işi olmayanişçi kalmışsa, onlar yalnızca açlıktanölmelidir; çünkü burjuva onlara, emek-lerinin ürününü kâr ederek satamaya-caksa kesinlikle iş vermeyecektir. (…)

Eski, herkesin diline düşmüş kköölleelliikk--tteenn tteekk ffaarrkkıı şşuudduurr: bugünün işçisi,sanki özgürmüş gibi görünür; çünkü, obir kez ilk ve son olarak satılmaz, gün-delik, haftalık, yıllık olarak parça parçasatılır; özgürmüş gibi görünür, çünküonu, sahibi bir başkasına satmaz;bunun yerine belli bir kişinin kölesiolmadığı, tüm mülksahibi sınıfın kölesiolduğu için, kendisi, kendini satmayazorlanır. Onun açısından, işin özündebir şey değişmez; eğer bu özgürlükbenzeri görünüm, bir yandan ona ister-istemez bir miktar gerçek özgürlükveriyorsa, öte yandan, hiç kimsenin onubesleme güvencesi vermemesi gibi bireksikliği de beraberinde getirir; burjuvazionun çalıştırılmasında, onun varlığındabir çıkar görmez olursa, efendisinin,burjuvazinin herhangi bir an onu red-detmesi ve açlıktan ölmeye terketmesitehlikesi içindedir. Öte yandan burju-vazi, eski kölelik düzenine bakışla buşimdiki düzenlemede çok daha iyidurumdadır; yatırdığı sermayedenfedakarlık etmeksizin gerekli gördüğüanda çalıştırdığı kişileri işten çıkarabilirve Adam Smith'in inandırıcı biçimdeortaya koyduğu gibi, işini, köleemeğinden çok daha ucuza yaptırabilir.

Bunun sonucu olarak, AdamSmith'in çok doğru bir biçimde ortayakoyduğu gibi: "İnsana yönelik talep,başka herhangi bir meta için olduğugibi, zorunlu olarak, insan üretiminidüzenler; çok yavaş olduğu zamanhızlandırır, çok hızla ilerlerse durdurur."

Herhangi bir meta için olduğu gibi!FF.. EEnnggeellss,, İİnnggiilliizz EEmmeekkççii SSıınnııffıınn

DDuurruummuu,, ““RReekkaabbeett””

Herhangi bir meta olarak emek

Onlara s›n›rs›z teslim olmayanherkes herfleyi “hak etmektedir”

Her tatilde oynanan futbol, dini bayramda tatildeTürkiye Futbol Federasyonu (TFF) bundan

sonra dini bayramlarda Süper Lig maç›oynanmayaca¤›n› duyurdu. TFF aç›klamas›ndabu sene di¤er liglerde maç koymad›klar›n›hat›rlatt› ve Süper Lig’de de bu sene “fikstürs›k›fl›kl›¤›” nedeniyle mümkün olmayan tatilingelecek sene uygulanaca¤› ifade edildi.

Karara gerekçe olarak “futbol ailesininüyelerinin Kurban Bayram›'n› aileleri veyak›nlar› ile birlikte geçirmesi gerekti¤ine dairtalepler” gösterildi.

Al›nan karar s›radan insani bir düzenlemegibi görülmekle beraber kimi tart›flmalara dayol açabilir. Zira spor müsabakalar› seyirci

kat›l›m›n› sa¤lamak üzere herkesin tatilyapt›¤› zamanlarda yap›l›yor. Sadece dinibayramlar de¤il, ulusal bayramlar ve haftasonlar› da maç günü olarak de¤erlendiriliyor.Mant›¤› gere¤i bu “sektör”ün tatili, herkesçal›fl›rken; çal›flmas› da herkes tatildeyken sözkonusu oluyor. fiu ana kadar ulusal bayram-

lara dair de herhangi bir karar al›nmamas› dadikkatlerden kaçm›yor ve yeni düzenlemeAKP’nin bu konudaki özel bir tasarrufu flüphe-sini do¤uruyor.

Spor, düzenin ideolojik egemenli¤inikurdu¤u bir alan oldu¤u için bu tart›flmalarhiç bitmez.

UMAR KARATEPE

Müesses nizamın karikatürü

FriedrichEngels

“‹flçi s›n›f›n›n mücadele ustalar›”ndan seçkileri, yaflad›klar›m›z› anlamam›z›kolaylaflt›rs›n diye okurlar›m›zla paylaflmaya bafll›yoruz-HHaallkk››nn SSeessii

Page 15: 144'üncü sayı

İ lk filmi Sonbahar'la son yılların en iyipolitik sinema örneklerinden birini

veren Özcan Alper'in ikinci filmi 'GelecekUzun Sürer' 12 Kasım’da gösterime girdi.Artvinli yönetmen ve senarist Alper,Sonbahar filminde F tipi hapisaneden yeniçıkmış bir devrimci gencin hikayesini kök-lerinin olduğu coğrafyada etkileyici bir dilleanlatmıştı. İkinci filminde başka bircoğrafyanın hikayesini aynı etkileyicilikleanlatan Özcan Alper, sadece kendiinsanının acılarını değil tüm insanlığınacıları için aynı samimiyette ağıt

yakabildiğini göstermiş oldu. Gelecek Uzun Sürer filmi, ağıtlar üzeri-

ne tez yazmaya karar veren müzikolojiöğrencisi Sumru'nun bu ülkede en çokağıdın yakıldığı bölgelerden birinde,Diyarbakır'da çıktığı yolculuğu anlatıyor.Tatlı bir yaz akşamında ağıtları derlemekiçin Diyarbakır'a varan Sumru, yabancısıolduğu coğrafyada yaşanan acıların izinisürerek geçirdiği bu yolculukta aynı zaman-da kendi geçmişiyle de yüzleşiyor.

“AMED'DEK‹ TEYZEYLE ANNEM YÜZYÜZE GELS‹N ‹STED‹M”

Ankara'daki Artvin Kültür veYardımlaşma Deneği'nin düzenlediği gala

gecesindeki söyleşide “Bu ülkenin başkacoğrafyasından biri olarak Kürt bölgesindeyaşananları göstermek istedim. Filmi debaşka coğrafyada yaşayanların izlemesiniisterim. ‘90’larda bu bölgeye kamera hiççevrilmedi, yurdun kalanı hiç burada olan-larla yüzleşmedi. Buradaki teyzeyle annemyüz yüze gelsin istedim” diyen Alper,anlatma sorumluluğunu duyduğu konuyufilminde cesurca işliyor. Kendisininyabancısı olduğu bir coğrafyada geçen fil-minde Alper, hikayeyi içeriden değil dekendisi gibi Karadenizli bir karakter olanSumru'nun gözünden, yani dışarıdan birgözle anlatıyor. Kendi kuşağı bu sorunuçözemezse, sonraki kuşaklarda sorun siyasiolarak çözülse bile halklar arasında gerçek-leşecek duygusal yarılmanın hiç kapana-mayacak kadar büyüyeceğini düşündüğünüifade eden Özcan Alper, filmiyle bumesafeyi kapatmak adına Anadolu halk-larına olan borcunu fazlasıyla ödüyor.

Filmde Sumru'nun izini sürdüğü ağıtlar‘90'lı yıllarda Kürt bölgesinde gerçekleşenkayıplar ve faili meçhullerin arkasındanyakılıyor. Özcan Alper bu ağıtlarınhikayesini anlatırken kurmaca yerine belge-seli tercih ediyor çünkü, yaşanan acılarıyaşayanlardan iyi kimse anlatamaz, diyor.Bu bölümlerde Sumru, ağıtların hikayeleri-ni kayıt altına alırken kayıp yakınları kendihikayelerini anlatıyorlar ve kurgu ilegerçeklik iç içe geçiyor. Sonbahar filmindeolduğu gibi belgesel nitelikteki dönemgörüntüleri de filmin bütünlüğü içerisindeyer alıyor.

Filmin başında hikayenin geçtiği atmos-fere yabancı olduğu her halinden belli olanSumru'nun içinde taşıdığı acı ise yavaşyavaş gün yüzüne çıkıyor. Sevgilisi 3 yılönce ona haber vermeden dağa çıkan vebunun nedenlerini anlamlandırmaktagüçlük çeken Sumru, acılarını dinlediğiinsanları sağaltırken kendi acısıyla dayüzleşiyor.

Gelecek Uzun Sürer, birçok festivaldenödülle dönerken son olarak 17-25 Eylül ta-rihleri arasında gerçekleştirilen 18. AdanaAltın Koza Film Festivali’nin Ulusal UzunMetraj Film Yarısması’nda Yılmaz GüneyJuri Özel Ödülü başta olmak üzere SIYAD(Sinema Yazarları Derneği) En İyi Filmödülü, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyiMüzik ödüllerine layık görülmüş, filminbaşrol oyuncularından Durukan Ordu daEn İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanmıstı.

Sumru'nun yolculuğu karlı bir gündeHakkari'nin bir dağ köyünde kendigeçmişinden bir buluşmayla sona eriyor.Sonuç olarak Özcan Alper, başrolleriniGaye Gürsel, Durukan Ordu, SarkisSeropyan ve Osman Karakoç'un paylaştığıGelecek Uzun Sürer filmiyle bir kere dahabu ülke halkının acılarına ayna tutuyor.

İ srail’de 10–19 Kasım tarih-lerinde 12. UD Festivali düzen-leniyor. Ses sanatçısı Aynur

Doğan da İsrail devleti destekli bufestivale davet edildi. Filistin içinİsrail’e Karşı Boykot Girişimi,kültürel boykot kapsamında AynurDoğan’ı İsrail’in finanse ettiği bufestivale katılmamaya çağırdı.

Aynur Doğan, boykot girişimininaçıklamasına herhangi bir yanıt ver-medi. Bunun üzerine girişim, AynurDoğan’a açık mektup yazarakşunları belirtti: “Suyun Kadınları-Mujeres de Agua" adlı konserdeuğramış olduğunuz ırkçı saldırıhafızalarımızdan silinmiş değil. Biz,Filistinlilerin her gün uğradığı ırkçısaldırıları, kendi dilinde şarkısöyleyememenin acısını ezilen Kürthalkının yetiştirdiği bir sanatçıolarak çok iyi anlayacağınızıdüşünüyoruz. İsrail hapis-hanelerinde Filistinli tutsaklarınaçlık grevi yaptığı, bir Filistin devle-tinin kurulmasının tartışıldığı birdönemde güzel sesinizi Filistinlilerindayanışma çığlığına katarak, İsrail

zulmünün güçlü sesinizlebastırılmasına izin vermemeye İsraildevleti tarafından finanse edilen bufestivale katılmamaya davet ediyo-ruz.”

Öte yandan Van depreminin et-kilerinin sürdüğü günlerde AynurDoğan’ın İsrail’e gitmesi, sosyalmedyada “İsrail’e gitme Van’a git”önerisiyle karşılık buldu.

‹fiGALE KÜLTÜREL MASKEİsrail kültür, sanat ve akademi

alanlarında uyguladığı özel poli-tikalarla Filistin’e yönelik işgal vesoykırım politikasını aklamayaçalışıyor. Kültürel boykotun örgüt-leyicilerinden Aynur Şengül, festi-valin içeriğini şöyle anlatıyor:“İsrail’in üstünde önemle durduğukültürel alan kendisini haklıçıkarma yolunda oynadığı en büyükoyunlardan birisidir.” ŞengülSavunma Bakanlığı’ndan sonraİsrail devletinin en çok önem

verdiği bakanlığın Kültür Bakanlığıolduğunu belirtiyor. AynurDoğan’ın davet edildiği 12. UDFestivali de İsrail KültürBakanlığı’nın parasal desteksunduğu önemli etkinliklerdenbirisi.

KÜLTÜREL BOYKOT G‹R‹‹M‹NED‹R?

Kültürel boykot hareketi, İsrail’inbu yaptırımlarına ve kültürel alan-daki fırsatçılığına karşı dünyaçapında oluşan bir boykot girişimi. 9Temmuz 2005'te 170’in üzerindeFilistinli örgüt, siyasi parti, sendikafederasyonu ve kitle hareketitarafından imzalanan BoykotGirişimi’nin amacı, İsrail’in kültürelalandaki örgütlülüğünü bozmak;böylece İsrail’in kendini masumgösterme ve aklama çabalarını boşadüşürmek.

Girişim, dünyadaki birçoksanatçının da desteğini almış

durumda. Elvis Costello, RogerWaters, Natacha Atlas İsrail destek-li festivalleri boykot eden sanatçılar-dan sadece birkaçı.

‘fi‹DDET ÜRETEN DEVLET‹NGÖLGES‹NDE SANATYAPILMAZ’

Temmuz 2009’da Avustralya’dadüzenlenen bir film festivalininsponsoru İsrail olduğundan filminigeri çeken İngiliz yönetmen KenLoach, İsrail’i boykot ederkenşunları söylemişti: “Şiddet üretendevletin gölgesinde sanat yapılmaz.Sanat savaşa ve yok etmeye değil,barışa ve insanlığa hizmet eder.İsrail, Ortadoğu’daki politikalarınıgözden geçirmeli.” Türkiye’de debazı eylemleri olan Girişim, NuriBilge Ceylan, Semih Kaplanoğlu veLeonard Cohen’e açık mektupyazmış ancak yanıt alamamıştı.Leonar Cohen’i Harbiye Açık HavaTiyatrosu’nda protesto etmişti.

Esin Afflar'› kaybettikSes sanatçısı, yazar, çevirmen, tiyatro ve sinema oyuncusuEsin Afşar, yaklaşık bir haftadır yoğun bakımda tedavigördüğü Şişli Florence Nightingale Hastanesi'nde 15Kasım’da hayatını kaybetti. Çok yönlü bir sanatçı olanEsin Afşar, 75 yaşındaydı.

Kardeş Türküler ve Arto Tunçboyacıyan'ın Çocuk(H)Aklı albümü, 54. Grammy Müzik Ödülleri için 'Enİyi World Music’ albümü adayı oldu. Addis AcousticProject, Azam Ali, Amina Alaoui, Marta Gomez, LeTrio Joubran ve Yasmin Levy de adaylar arasında.

Ahmet Şık'ın"İmamın Ordusu"adıyla tanınan veinternette "dokunanyanar" adıylayayımlanan kitabıbasıldı. Şık'ınsoruşturma kap-samında el konulankitap taslağını temelalan ve 125 kişininredaksiyonlarıiçeren "000Kitap",TÜYAP'ta tanıtıldı.

Gifle Van’aUsta yönetmen AliÖzgentürk, 11Kasım’da vizyonagiren 'Görünmeyen'filminin iki haftalıkgişe gelirini Vandepremzedelerebağışladı. Filmde,parlak klasik müzikbestecilerinden MacarBéla Bartók’un,1930’lu yıllarda Türkmüziğini keşfetmekiçin Anadolu’yayaptığı zorlu yolcu-luğun öyküsüanlatılıyor.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1517 Kas›m 2011 / 30 Kas›m 2011

F

Ağıtların izinde Kürt coğrafyası

‘Yasak’kitap ç›kt›

Grammy aday›

Ahmet Kaya’nın Paris’te “sürgün”de hayatını kaybedeli11 yıl oldu.Magazin Gazetecileri Derneği tarafından 1998 yılının 'EnBaşarılı Sanatçısı' seçilen Ahmet Kaya’nın, ödülünüalmak üzere sahneye çıktığı sırada yaptığı "Biralbümümde Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya birklip çekeceğim“ açıklaması üzerine başlatılan linç kam-

panyası Kaya’yı sürgüne gitmek zorunda bırakmıştı.Ahmet Kaya, o gece bahsettiği Kürtçe şarkısını stüdyodakaydettikten sonra bir daha ülkesine dönmemek üzereParis'e yerleşmişti.Kaya, vatanını terk ettiği o günü 'Sürgün Acısı'şarkısındaki şu dizelerle anlatır:İki damla gözyaşımla satıldım pazarlarda / Kırdılaryüreğimi kırdılar azarlarla / Sürgünlere yolladılar sabahdörtte yağmurlarla / Ben yandım siz yanmayın Allahaşkına

K aradeniz’deki dört kentte beşyıldır tiyatrocular çocuklarla

buluşamıyor, çocuk oyunu sah-neleyemiyor. Çocukları tiyatrodan uzaktutanbu durumun sebebi ise Bartın,Zonguldak, Karabük ve Kastamonuillerindeki milli eğitim müdürlük-lerinde çocuk oyunlarının oynanmasınailişkin onay bölümüne beş yıl önceeklenen “eğitim-öğretimi aksatmadanokul saatleri dışında okul müdürüsorumluluğunda” ibaresi.

Bu ibare sebebiyle bu kentlerdeçocuk tiyatrosu yapılamıyor. Geçtiğimizhafta bu sıkıntıyı sık sık gündemegetiren Bartın Tiyatrolar Platformuüyeleri ise sorunun çözülmesi bir yanaBartın Milli Eğitim Müdürü’nün sözlüsaldırısına maruz kaldı.

OKULLARIMA G‹RMEY‹N, T‹YATROM‹YATRO ‹STEM‹YORUM!

Bartın Tiyatrolar Platformu üyeleri,bir toplantıya katılan Milli EğitimMüdürü Hacı Ali Yeşilyurt’un yanınagiderek yaşadıkları sorunu anlatmayaçalıştı.

Yeşilyurt, tiyatroculara, okullardayapılan müsamereleri ve drama ders-lerini kast ederek “okullarda yapılıyorzaten” dedi. Ses tonu giderek sertleşenYeşilyurt, dertlerini anlatmak isteyentiyatroculara “Okullarıma girmeyin,öğretmenlerimle görüşmeyin çocuklaratiyatro miyatro istemiyoruz. Hiçbirşekilde sizi dinlemem. Bir dahagözüme görünmeyin. Siz kimsiniz ki?”diye bağırdı.

Milli Eğitim Müdürü Hacı AliYeşilyurt’un bu davranışının ardındanBartın Bölge Tiyatrosu, Bartın SanatTiyatrosu ve Bartın Belediyesi ŞehirTiyatrosu tarafından oluşturulan BartınTiyatrolar Platformu 2 Kasım günü birbasın açıklaması yaptı.

Bartın Tiyatrolar Platformu,Çocuklara tiyatro yaptırmakla ÇocukTiyatrosu’nun ayrı şeyler olduğunubelirterek Bartın, Kastamonu,Zonguldak ve Karabük’teki çocuklarında çocuk tiyatrosu hakkı olduğunuifade etti. Bir gelişme olmaması duru-munda eylemlerine devam edecekleriniduyuran Milli Eğitim Müdürü’nü özürdilemeye çağırdı.

Platform ayrıca konuya duyarlı tümkişi ve kurumların Bartın Valiliği veBartın Milli Eğitim Müdürlüğü’ne faksve e-posta göndermelerini istedi.

Çocuklaratiyatro yasağı

Aynur Doğan İsrail’e değil Van’a gitilistin İçin İsrail’e Karşı Boykot Girişimi, Aynur Doğan’ı İsrail’infinanse ettiği UD festivaline gitmekten vazgeçmeye çağırdı

U⁄UR AKSOY

GONCA fiAH‹N

İki damla gözyaşıyla...

Page 16: 144'üncü sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi17 Kasım 2011 / 30 Kasım 2011

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

2 3 Ekim’deki depremin ardından bölgeyegiden Halkevleri destek ekibi bir haftakaldıktan sonra yerini ikinci destek ekibine

bıraktı. Bu ekip 5,6’lık depremde Van’daydı.Kendileri de depremzede olan destek ekibindenMüge Okur, Hande Yanar ve Uğur KarakuşVan’da yaşadıklarını Halkın Sesi ile paylaştı.

Müge Okur: Depreme kadar KESK’in çadırındakaldık. Depolarda çok fazla yardım malzemesibirikmişti ancak bunları istifleyip dağıtacak insansayısı yetersizdi. Biz her gün sabah ekip olarak biraraya gelip depolardaki yardımları istifleyip belir-lenen ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorduk. SonuçtaVan Belediyesi, KESK ve biz ortak bir koordinas-yon oluşturmuştuk ve birlikte hareket ediyorduk.Depreme kadar, zaman zaman “insanlar soğuktaduracaklarına evlerine neden girmiyor” diyedüşünüyorduk ama depremi yaşadıktan sonrahalkın korkularını daha iyi anladık.

Deprem sabahı yapılan protestoların sebebiVali’nin cadır sözü vermesine rağmen 16 günboyunca çadırların verilmemesiydi. Valilik muhtar-lar vasıtasıyla belgeler dağıtılacağını söylemişti amaortada ne belge ne de çadır vardı.

VEDAYA GEREK YOK YİNE GELECEĞİZBizim döneceğimiz gün başbakan geldi.

Bulunduğumuz yerden 7-8 kilometre uzakta olanhavaalanına yürüyerek gitmek zorunda kaldık,çünkü başbakan geliyor diye Van’ın işleyen tek cad-desini de trafiğe kapatmışlardı. Havaalanınagirdiğimizde başbakanın gelişiyle herkesin çadır içingeldiklerini düşünen yetkililerin ‘Çadır madır yokgidin buradan’ sözleriyle karşılaştık. Herkese dilen-ci muamelesi yapılıyordu. Van’dan ayrılırken halkbize hediyeler vermek istedi, biz de “Vedaya gerekyok, yine geleceğiz” dedik. Van’a acil olarak gönül-lü insan, çadır ve battaniye gerekiyor. Ayrıca altyapıçalışmalarının hızla yapılması gerekiyor.

Uğur Karakuş: Biz deprem sırasında bir köydeyardım dağıtımını yeni bitirmiştik. Deprem oluncainsanlar kendilerini sokağa attı. Panik halindeevlerinden çıkan insanlar arasında çocukları veeşyaları evlerinde kalanlar vardı. Biz hemen arka-daşlarımızın durumunu öğrendik ve şoku kısasürede atlattıktan sonra duruma müdahale ederekhalkın açık bir alana toplanmasını sağladık. Evleregirip çocukları ve gerekli eşyaları çıkardık. Obölgede yaşayanların geceyi rahat geçirmesinisağlayacak ısınma koşullarını yarattıktan sonra Vanmerkeze hareket ettik.

Ayrıca sağlam görünen ve eğitime açılması plan-lanan birçok okul binasının da hasarlı olduğunu;hatta bazılarının kullanılamaz hale geldiğini tespitettik.

Hande Yanar: Kızılay’ın çadır kentlerindegörevlilerin isteksiz bir biçimde yardım dağıttığınıgördük. O görevliler bize adeta rakip gibi bakıyor-lardı. Açıktan ‘Size yardım dağıttırmayız’ diyenlerde vardı, ‘Size ne gerek var biz yapıyoruz’ diyenlerde.

AKP’nin öve öve bitirtemediği Mevlana Evleri,düzenli yolları ile dışarıdan çok güzel görünüyordu.218 hanenin olduğu bu yerde tek tuvalet ve tekçamaşırhane vardı; kadınlar ve erkekler çocuklarınıbattaniyelere sarmalamış soğuktan koruyorlardı.Çamaşır da kadınların omzundaydı. Yetersiz suolduğu için duş yerleri yoktu. Kadınlar ve erkeklerolmak üzere iki ayrı yemekhane vardı. Tuvalet veçamaşırhane, evlerin bulunduğu yere uzaktı,kadınlar için büyük bir temizlik sorunu vardı.Elektrik olduğu için elektrikli ısıtıcıların bulunduğuevlerde yeterli battaniye de yoktu; gün içindesadece 5 saat elektrik olduğu için evlerde kalanlarsoğuk tehdidiyle karşı karşıyaydı. Çocukların. hepsihastaydı. Evlere dışarıdan meyve, süt gibi ihtiyaçlarısokmak da yasaktı, depremzedeler ancak Kızılay’ınvermesi durumunda gıda ihtiyaçlarını karşılayabiliy-ordu. Çadır kentlere dışarıdan girenlere kimlikkontrolü yapılıyordu, gerekçe ise “hırsızlık ola-bilir”di; oysa evlerde ikişer ranza, battaniyeler veelektrikli ısıtıcıdan başka bir şey yoktu.

Ana ak›m medya 5,6’l›k deprem sonras›nda Türkiye’ningözünü Bayram Otel enkaz›na kilitledi. Oysa, Kad›n Do¤umHastanesi’nin çöken Yeni Do¤an Ünitesi’nde bebekler öldü;

Medikal Park Hastanesi’nin Yo¤un Bak›m ünitesinde de 6hasta hayat›n› kaybetti. Bu ölümler toplam say›n›n içindesadece bir rakam olarak kald›.

Bir katkı da sen yap

Felaketi vali büyüttü

Enkazdan yepyeni bir hayat doğar

Gerçek, kadrajın dışında

4-8 yaş arası çocuklar içinoyun-etkinlik çadırı çocuk-

ların eğitmen eşliğinde oyunoynadıkları, yaratıcı drama,resim, satranç, serbest zamanetkinlikleri dans, masal saati vbetkinlikleri yaptıkları, filmizledikleri bir mekan olacak.

Kütüphane ve okumaçadırında çocuklara göreyapılandırılmış dersler gönüllüeğitmenler tarafından verilecek

ve okuma çalışmaları yapılacak. Etkinlik çadırında şehir

dışından hafta sonları gelecekgönüllü eğitmenler her yaşgrubundan çocuklarla yaratıcıdrama, tiyatro, dans, halk oyun-ları etkinlikleri yapacak; filmlerizlenip oyunlar oynanacak.

Bu çadır aynı zamanda sağlıktaramaları ve toplantılar için kul-lanılacak. Bir çadırda da mini birçocuk parkı düşünülmüş.

Çocukların yararlanacağı biroyuncak kütüphanesi de olacak.Konser, tiyatro, yazar çizerlerinziyaretleri, mini turnuvalar,fotoğraf çalışmaları, gelensanatçılarla ve gruplarla eğlence-ler düzenlenmesi de düşünülüy-or, ayrıca psikologlardan ve ped-agoglardan oluşan birbiri ilekoordineli bir ekibin 15 günlükperiyotlarda dönüşümlü olarakgetirilmesi de planlanıyor.

Bölge halkının yaşadığı psikolojikyıkımla kısa sürede bir

duygudaşlık oluşturan Halkevleri,yaraların sarılmasına yönelik önemlibir adım atarak, Van Belediyesi’ylebirlikte bir Çocuk Evi projesini hayatageçirmeye karar verdi.

Halkevleri Genel BaşkanYardımcısı Samut Karabulut, Van’agittikleri ilk günden beri yardımedenin ‘sadaka’ anlayışıyla değil,insani-toplumsal sorumluluklahareket ettiklerini; yardım alanın dabağımlılaşmadığı, ezilmediği,dayanışma anlayışına hakim kılan biryöntem izlediklerini söyledi.Karabulut, bu projenin deözgürleştirici bir dayanışma faaliyetiolacağını belirtti ve şunları söyledi:

Van’daki ailelerin çok çocukluolması, yoksullukla birleştiğinde

çocukların gelişimlerinin en kritikdönemlerinde yoksunluklaryaşamaları, gelişimlerinde ciddi deza-vantajlar yaratıyor. Çocuklarla başla-yacak bu program hemen ardındanaçığa çıkan boş vaktin yarattığıolanakla da- kadınlara dönük prog-ramların yapılmasını mümkünkılacaktır.”

İstasyon, Seyrantepe ve Beyüzümümahallelerinin birleştiği yerde kurula-cak çocuk evinde 60 m2’lik ısı yalıtım-lı çadır çok amaçlı salon, 20 m2 eba-dında 3 tane daha ısı yalıtımlı çadırçeşitli etkinlikler için kullanılacak.Çocuk Evi’nin yakınında 100 m2 likçadır ise kapalı çocuk oyun parkıolarak kullanılacak. Çocuk Evi’ninkütüphane, bilgisayar, oyuncak depo-su ve diğer birimleri de olacak;kadınlar için de birimler eklenecek.

ÇocukEvi’ndeneler var

Van, 9 Kasım’da bir kez daha sarsıldı. 41 can, devletin ‘oturun’ dediği binaların enkazında kaldı. Yardım vedayanışma için Van’a giden Halkevciler, hem yaraları sarıyor hem de Çocuk Evi projesini hayata geçiriyor

HHaallkkeevvlleerrii,,PPoolliitteekknniikk vveeÖÖ¤¤rreenncciiKKoolleekkttiifflleerriiüüyyeelleerriinnddeennoolluuflflaann yyaarrdd››mmddeesstteekk eekkiibbii,,VVaann’’ddaa ççooccuukkllaarrllaabbiirrlliikkttee..

Van Valisi, 23 Ekim’demeydana gelen depreminardından 14 Kasım’da ilkdefa acil yardım çağrısıyaptı. Valinin yarattığı Vanmanzarası şu şekildeydi:Depremzedelerin protesto-ları, polisin halka saldırısı,Valilik bahçesindeki polisordusu. AKP’li bakanlarakalsa devlet kendine yeter-liydi.

Uzun bir süreden sonrailk defa, başbakanın Van’agittiği gün kargo uçaklarıylaçadırlar dağıtılmıştı.AKP’nin övdüğü Mevlanaevlerine kimlik kontrolüyapılarak girilebiliyordu;elektrik, su, battaniye yeter-sizdi. Depremzedeler içinyapılan yüzlerce prefabrikkonutun içi, altyapı çalışmasıyapılmadığı için boştu. Oysaon binlerce Vanlı dışarıda

soğuktan titriyordu.Başbakan Van’a geldiği 12Kasım günü ‘Kalıcı konutlaryazın bitecek’ dedi ancakaynı gün Erciş’in ÇelebibağBeldesi’nde çadır verilmeyenOlgun ailesinin 6 yaşındakikızları Deniz hayatını kay-betti. 3 Kasım günüGedikbulak’da bir bebekdonmak üzereyken bulundu.

5,6’lık depreminsabahında 16 gündür çadıralamayan ve Vali’den çadırtalep eden depremzedelerepolis cop ve biber gazı kulla-narak saldırdı, kurtarmaekipleri de saldırıya maruzkaldı. Gaz sebebiyle kurtar-ma çalışmaları da aksadı.Aynı gelişmeler, BaşbakanYardımcısı Beşir Atalay’ıngelmesiyle birkaç saat sonratekrarlandı. 13 Kasım günüVan’da polis, Valilik

yanında çadır bekleyendepremzedelere, durdukyerde üstelik kar yağarkentazyikli su sıktı.

Vali’nin acil yardımçağrısından hemen öncebölgedeki esnafın, ‘biz nesatacağız’ hatta ‘çekip gide-lim burada hayat yok’ fer-yadı yükseldi. İki depremde

de maddi imkanı olanlarkent dışına çıktı; parasıolmayanlar ve çoğunluğutoprak evlerde yaşayan ki buevlerin büyük kısmı ikincidepremde yıkıldı ya da otu-rulamaz duruma geldi;Yoksullar Van’da kaldı.Para olmayınca alışverişaktivitesi de durdu.

BBaayyrraamm OOtteell eennkkaazz››nn››nn yyaann››nnddaakkii eekkmmeekk kkuuyyrruu¤¤uu aannaaaakk››mm mmeeddyyaa ttaarraaff››nnddaann ggöörrüüllmmeeddii..EEkkmmeekklleerr ddee HHaakkkkaarrii’’ddeenn ggeellmmiiflflttii..

Çocuk Evi: Özgürleştirenbir dayanışma

Yerler için hal›, ayakkab›l›k, ask›, küçük san-dalyeler, masalar, televizyon, müzik çalar, vcd,resim kalemleri (pastel boya, kuru boya, suluboya) resim k⤛tlar›, minderler, kitaplar,bebekler, bebek giysileri, dolgu oyuncaklar›,say› flablonu, boncuklar, say› paz›lar›, m›knat›sl›rakamlar, skalalar, saat, büyüteç, m›knat›s,ter-mometre, ritm aletleri, marakaslar, ders kita-plar›, ansiklopediler, okuma kitaplar›, yaz› tah-tas›, tahta kalemleri ya da tebeflir, çizgili, kareliküçük ve harita metod defterler, siyah vek›rm›z› kurflun kalem, silgi, kalemt›rafl, bilgisa-yar, internet ba¤lant›s›, cep telefonu, fotokopimakinesi, ›s›t›c›lar, iç içe geçebilen tafl›nmas›kolay plastik sandalyeler, masa, mini bir mut-fak düzene¤i, çaydanl›k, bardaklar, çocuklar içinatefl düflürücüler, a¤r› kesiciler, yan›k merhemi,ishal, grip için ilaçlar, tendirdiyot, oksijen,pamuk, yara band›, sarg› bezi, basket potas› vebasket topu, voleybol filesi ve topu.

EĞİTMEN OLABİLİRSİNİZÇocuk Evi, okul öncesi çocuklarla çal›flacak

e¤itmenler, ilkö¤retimdeki çocuklarla çal›flacake¤itmenler-branfl ö¤retmenler, yarat›c› dramae¤itmeni, dans e¤itmeni, halk oyunlar›e¤itmenleri, resim ö¤retmenleri-ressamlar,müzik ö¤retmenleri, tiyatrocular, ritm e¤itmen-leri, doktorlar, psikologlar, psikiyatristler,sanatç›lar ve ‘bir iflin ucundan tutar›m’ diyenherkesi bekliyor.